Yeni Yaşam 22 ~ ne varsa orospularda var

 



YY_22 ~ ne varsa orospularda var ~



Cuma günü okul çıkışı sevinçle -en azından ben- eve doğru yürüyorduk. Kaan’ın sanırım cebi titredi. Telefonunu çıkarıp ekrana bakınca, suratını ekşitip bana baktı… Benim de bütün neşen kayboluverdi. Rahat konuşsun diye yürümeye devam ettim. Ses çıkmayınca dönüp baktım… Çağrıyı reddetmiş, durmuş birine mesaj yazıyordu. Yaptığı şeye dikkatle odaklanmasından, işinin çıktığını anladım. Mesleğine ne kadar ciddiyetle sarıldığını öğrendim artık. Müşterileri ya da moda deyimle danışanları mı demeli, neye sarılıyorlar onu bilemem…


Götüm donarak beklemekten sıkıldım. Bir şey söylesem, sesimin sinirli çıkacağından eminim. Bir umut eve gidersek, ona sımsıkı sarılıp yatmak istiyorum. Bütün haftanın yorgunluğu gidiverir onun kollarının arasında nasıl olsa… O nedenle aramız bozulmasın diye sustum… Ayakta dikilmekten ve sinirden düşüp bayılmak üzereyken yanıma geldi. Üzgün ve mahçup suratla bana bakınca… İçim ezildi… Onun azıcık bile suratı düşse, böyle oluyorum işte…


“Minik, işim çıktı. Yarın gelirim ama… Olur mu?”


Olmaz, desem ne olacak acaba? Bu gün değil… Ama bir gün bunu yapacağım elbet. Şu okul bitsin… Sonra iyi bir üniversite… O da bitsin… Ben de cebime balyaları yerleştireyim… Abi gidemezsin lan bir yere, diyeceğim. Paraysa para amınakoyum. Gidersen, öldürürüm seni!!! O zaman sen sadece benim olacaksın… 7/24 ayırmam seni yanımdan… Zira, dokunmadan duramam sana… 


Bir şey demedim. Sokağın ortasında öptü beni. Özür mahiyetinde mi? Hem de dudağımdan. Dilsiz ama… Ha bi de, kimse yoktu sokakta… Gitti sonra. Ben de eve gittim. Dolapta, Melissa’nın annesinin verdiği yemeklerden vardı. Onları çıkarıp mikroda ısıtıp yedim. Uykum geldi. Uyudum… Gece 9’da uyandım. Gece yarısına kadar, başımı kaldırmadan ders çalıştım. Malûm becerilmeden uyuyamıyorum. Kaan olmayınca… Matematikle beynimi kendim sikip, daldım derin uykuya…


¨¨¨

Hep dediğim gibi, eski yaşamımda en büyük sorunum odaklanmaktı. Okula ve özellikle de derslere hiç kendimi veremezdim. Bu sınıfa kadar inanın hiç bir şey öğrenmeden, babamın okul yönetimiyle temasları sonucu ite kaka gelmiştim işte. Gerçi eski okulum sıkı bir özel okuldu. Zordu yani. Hele İngilizce oldukça ağırdı. Şimdiki okul sonuçta en dandiğinden bir devlet okulu. Kim siker varoş çocuklarının başarı skalasını? Biraz çalışsam sınıfı geçerim diye düşünüyordum ilk geldiğimde. Sonra Kaan’la karşılaşınca hem vücudum hem ruhum hatta hem de beynim taklalar atmaya başladı… Sınıfı bile geçeceğimden emin olamadım… Çünkü bu defa hiç odaklanamıyordum… Farkında bile olmadan, odak noktam sadece Kaan olmuştu sanırım.


Sonra Kaan ustam ve öğretmenim, beni şöyle bir elden geçirdi… Hem de fena geçirdi yani… Sanki dersin, hiç bir şeyi doğru işlemeyen benim, adeta şirazem yerine oturuverdi. Nasıl oturtturduysa artık… Ben de odaklanma sorunu filan kalmadığı gibi… Aklımın hiç ermediği konularda, eskiden bana babamın veya öğretmenlerin anlattığı… Bir kısmı da doğumla birlikte gelen derin, garip, gizemli bilgileri bile hatırlamaya başladım. Artık sınıf geçmek değil amaç, dereceyle iyi bir üniversiteyi kazanmak oluvermişti…


¨¨¨

Öğlene doğru uyandığımda, yatağımda kulaklığım ile müzik dinleyerek bunları düşünüyordum. Gelse de Kaan’la birlikte ders çalışsak. İlk sınavların sonuçları benim açımdan harikaydı… Kaan için ise şimdilik, umut vaat ediyordu. Bu onun hayatında bir ilk. Aslında, benden de daha çok başarılın olmalı… Üstüme çıkmalı, altında olmak çok tatlı onun:) Kaan, yarın gelirim demişti… Kalkıp kahvaltı etmektense yatakta onu beklemek daha tatlı geliyor. Ama onun gelirim demesi belli bir saat içermediğinden gece yarısına kadar da böyle yatakta aç karnına beklemek zorunda kalabilirsin…


YouTube playlist, şarkıdan şarkıya geçerken ki sessizlikte içerde birilerinin konuştuğunu duyar gibi oldum. Hemen yataktan fırlayıp salona koştum. Evin içinde, bir adam ve bir kadın kapıdan içeri girmişler karşımda duruyorlardı! Karşılarında, otobanda araba farına yakalanan bir tavşan gibi donmuştum adeta. Bu arada, çıplak ayakla, altımda bokser ve sıfır yaka bir tişörtle olduğumu da eklerseniz… Karşımdakiler de bana şaşkın bakıyorlardı… 


Onların ayırdına varınca… Uzun boylu, yontulmamış kalas görünümünde yirmi beş - otuz yaşlarında kaliteli spor giyimli bir adam… Yanında aynı yaşlarda, sahneye çıkacakmış gibi giyinmiş pop yıldızı edalarında aşırı süslü bol makyajlı yüksek topuklu, rüküş bir kadın vardı… Yarı çıplaklığımdan utandım ama içeri de kaçamazdım ya… Konuşmak için ağzımı da açamıyordum, dondum kaldım dedim ya… Kalas sonunda kendini topladı ve hönkürdü…


“Lan kimsin oğlum sen… Ne arıyosun yarı çıplak bu evde!!!”


Vücudu gibi sesi de kalın ve korkutucuydu… Bir de bağırınca benim bacaklarım titremeye başladı. Bir şey yapamadan böyle durmaya devam edersem ağlamaya başlayacağım. Gözlerimi kapadım, onları görmezsem sanki bu kabustan uyanacaktım… Çubuk kraker kolum, ezen hatta kemiğimi kıracak gibi sıkan bir mengeneye tutuldu. Gözlerim yerlerinden fırlayacakmış gibi açıldı istemsiz. Adam yanıma gelmiş kolumu tutmuş, çenesini benimkine yaklaştırmış öldürecekmiş gibi bana bakıyordu…


Herif acımadan bir de tokat yumruk karışımı bi şey çekti ki… Ben Kaan’ın eli ağır sanıyordum… Adam gerçekten işini biliyormuş. Vurduktan hemen sonra kolumu da bırakıverdi. Ben de serbest uçuşla ama sert düşüşle, yeri öpüverdim. Şimdi bunu espirili anlattığıma bakmayın. Kafam beynim döndü. Acıdan ve aşağılanmanın sinir bozukluğundan artık kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. Bu dayak yemekten de rezil edici iğrenç bir durum… Birden, bir kurtarıcı ses belirdi… Kadın bağırdı, bu defa …


“Ulan Sermet!!! naapıyosun ufacık çocuğa!”


“Konuşsun amına kodumun piçi o zaman! Ne arıyor burda!”


“Ulan it… Senin için oğlancı diyorlardı zaten. Burda bana oyun mu oynuyorsun… Ne bok çeviriyorsun anlamadım! Sana dedim beş yıldızlı otel dışında bi yerde görüşmem diye değil mi? Senle buraya gelende kabahat! Gidiyorum ben, arama bir daha beni!”


“Dur aşkım nereye hemen! Peşin aldın… Para n’olucak…”


“Paranı kendin yaktın koçum. Daha önce birden fazla attığın postalara sayıver artık!”


Kadın topuklularını yere çarpa çarpa, kapıyı da kırıcakmış gibi çarpıp çıktı gitti… Bu olay beni eski yaşamıma götürdü. Maç öncesi ritüellerimizde, babam arkadaşlarıyla içip muhabbet ederken, hangi bağlamda söylediğini anlamasam da şöyle bir şeyler demişti… Ne varsa orospularda var … İncil’de yazılı ünlü bir olay vardır: Zina yaparken yakalanan bir kadın İsa’nın huzuruna getirilir ve onun taşlanarak öldürülmesi talep edilir. İsa bunun üzerine şöyle der: “Aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın!” Şimdi anladım ne demek istediğini babamın… Günahsız insan yok. O zaman, hepimiz orospuyuz, diyebilir miyiz???


Kalas herif, yani Ulan Sermet çoktan gitmiş olan orospu kadının arkasından gidip kapıyı açtı ama sonra vazgeçip kapıyı kapatıp döndü yanıma. Bana bakmaya başlayınca ben iyice utanıp zar zor ağlamayı kesip ayağa kalkmaya çalıştım. Yediğim tokat mı yumruk mu anlamadığım orantısız darbe ve yere düşmem sonucu zâhif ve güçsüz vücudumun her zerresi acıyor ve ağrıyordu. Ayağa güç bela kalkıp odama doğru yönelmiştim ki… Sermet bu defa tişörtümün yakasıyla beraber boynumdan yakalayıp beni kanepeye kedi gibi fırlattı. Neyse yere düşmekten iyiymiş bu… Ama boynum kopabilirdi. Her fırsat bir risk içerebilir…


“Ulan piç! Ne bakıyorsun düşman gibi, konuşsana! Kimsin? Ne arıyosun burda?”


“Burda yaşıyorum ben. Ev sahibinin haberi var.”


“Kimmiş lan ev sahibi, nerden tanıyorsun onu?”


“Ben tanımıyorum… Ablamın arkadaşıymış, anahtarı ona vermiş.”


“Ablan nerde peki?”


“Yurtdışında okuyor o, gitti. Benim okulum burda olduğu için buraya yerleştirdi beni. Hatta burdaki liseye yazılmam için ev sahibi olan abi yardımcı olmuş bize…”


“Ablanın adı ne?”


“Nehir.”


Söylediklerime inanmamış gibi kuşkuyla bana bakarken, gelip kanepeye yanıma oturdu. Cep telefonunu çıkarıp birini ararken, bir taraftan bacaklarıma bakmaya başladı it. Ben bir an önce odama gidip altıma bir şey giymek derdindeyim.… Ama heriften korkumdan yerimden kıpırdayamıyorum. Ellerimle kollarımla çıplak bacaklarımı kapatmaya çalışıyorum.


“Abi ben Sermet, müsait miydin?”


…..


“Abi bizim bu en son yaptığımız sitede stüdyo daire vardı ya… Ben ordayım şimdi, bi çocuk var burda senin haberin var mı?”


Konuştuğu kişinin ne dediğini ben duyamıyordum tabii. Bu son söylediğine cevap olarak bağırarak yani azarlayarak bir şeyler dediğini ben bile duydum. Ama ne dediğini duyamadım tabi.


“Anladım abi, özür dilerim… Ben yanlış anlamışım seni. Kiraya verdiğimiz dairelerden birinden söz ediyorsun sanmıştım ben. Çok özür dilerim abi… Anladım… Tamam Servet abi kusuruma bakma, bi daha olmaz…”


Sermet konuşmaya devam ediyordu ama Servet suratına kapadı telefonu sanırım, telefona bakakaldı öylece kalas. Konuştuğu adam da Servet olduğuna ve abi dediğine göre ona, bunlar abi-kardeş herhalde. Telefonu kapatıp yine bana döndü…


“Ulan amına kodumun veleti senin yüzünden Servet abiden fırça yedik… Karıyı da kaçırdın piç…”


“Abi sorun çözüldüğüne göre, ben bi giyinmek için içeri gidiyorum.”


Deyip ayağa kalktım. Göğsümden geri ittirdi kanepeye.


“Otur lan oturduğun yere. 500 dolar borcun var bana. Sikimizin elimizde kalması da cabası. Sorun çözülmedi yani daha. Sen çözüceksin sorunu.”


“Abi ben de bırak 500 doları 500 lira bile yok.”


“Bu ablan Nehir eğer benim duyduğum kişiyle aynıysa, babası zengindi diye biliyordum ben onun. Ne iş param yok filan ayakları?”


“Abi babamız öldü bizim… Henüz ölüsü bulunmadı ama, neyse. Dört beş aydır yok ortada yani. Miras filan da kalmadı ne yazık. Zaten param olsa burda ne işim olucak? Sana neden borçlu oluyorum onu pek anlamadım ama… İlerde param olunca öderim merak etme.”


“Baban öldüyse, annen nerde senin.”


“Yok abi annem.”


“Nası yok lan. O da mı öldü?”


“Öyle gibi bi şey.”


“Gibi bir şey ne lan. Dalga mı geçiyorsun oğlum sen benle.”


“Yok abi estafullah, ne dalga geçmesi. Annem de kayboldu… Ortada yok yani…”


“Kimin kimsen olmadığına göre… Paran da yok… Bi yol bul bakalım bana borcunu ödemek için. İş senin maharetine kaldı artık.”


Korkudan ve çaresizlikten, ana karnında ki formuma bürünüp büzüşme ihtiyacı duydum oturduğum yerde. Dizlerimi omuzlarıma çektim ve kollarımı bacaklarıma sarmaladım. Bu sefer de gözlerini açığa çıkan popomun olduğu yere dikti sapık. Kara çarşafa girmem gerekiyor gibi görünüyor.


Pis pis sırıtıp, iştahla önünü avuçladı. Ulan Sermet denilet kalas it, niyet olarak sanırım kaçan kadının yerine beni ikama etme derdinde… Hemen bir çözüm bulamazsam, herif beni orospusu yapacak. Huyuna gidip telefonumu alsam, çaktırmadan Kaan’a mesaj atabilirim… Acil koduyla bir gel mesajı çeksem, eminim kısa sürede burda olur… Ama Kaan demek, zaten kavga arayan adam demek. Yani onun gelmesi, kavga demek. Sermet denilen kalası dövmesi biraz zor. Zaten dövse de herifin belalı bir tip olduğu belli. Peşimizi bırakmaz ki… Sonuçta daha beteri, ikimizi de siker bu puşt…


En iyi ihtimal Kaan beni kurtarsa bile… Aşkıma bir şey olursa, ben götü kurtarmışım neye yarar ki… Kaan’ın selâmeti için tek seçenek, orospuluk mu yapmak zorundayım yani?


~~~

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 1 ~ ben ata