Sarı Şey 1 ~ ben ata






Sarı Şey 1



~~~ ben ata ~~~



Tren Yolunda Yazdan Bir Gün

Güneş o kadar kavurucu ki, tren raylarının kenarında yürürken taşlardan insanın suratına vuran sıcak yakıyor. Bu yıl daha da sıcak geçiyor Ağustos. Neyse ki, ağacımızın altına vardık buharlaşmadan. Her zaman ki gibi büyük çınarın gölgesine oturduk.

Ben, Bora ve torbada altı şişe soğuk bira. Bu arada ben Ata oluyorum ya da oldum bile, bilemiyorum. Bu hikayede size kendimden ve başımdan geçenlerden söz edeceğim, ilginizi çekerse. Öğlen treni geçti Erenköy'den. Ben de gözlerimle el salladım Ankara yolcularına ve selam gönderdim oraya.

Teyzeme ve dedeme. Ailemde tek sevdiklerim onlar. Annemden beş yaş küçük olmasına rağmen teyzem, hem fiziği hem de aklı ile hep 17 yaşında ve ben onu çok seviyorum. Mesleği modern dansçılık. Belki de dans ettiği için hep genç kalıyor.

Dans etmeyi bana da öğretmeyi denedi. Ama yolda bile zor yürüyen benden bırak dansçıyı, dans etmeyi becerebilen bir insan bile çıkmadı. Yine de beni sevmeye devam ediyor, nedenini bilmiyorum. Bilgisayar, internet ve baskette çembere top sokmak dışında hiç bir konuda yeteneğim olmadığı gibi sanırım bir çok konuda yeteneksizim de.

Dedem emekli asker. Biraz sert ve huysuz bir insandır. Ailede hemen herkesle kavgalı sayılır, küçük büyük ayrımı yapmadan hem de. Ama bana karşı hep çok yumuşak ve dünya tatlısı davranan bir insandır.

Bütün ailede sadece dedemle ben sarışın ve renkli gözlüyüz, inat huyumuz da cabası. Sanırım ondan beni seviyor. Bana sarı şey der hep. Onda ki Arnavut kanını sadece ben taşıyormuşum. Arnavut kanı nedir bilmiyorum ama hoşuma gidiyor işte, bir ayrıcalık her halde ya da en azından dedem böyle olduğuna inanıyor.

Okullar kapalıyken Heybeliada'da yazlık evimizde oluruz aslında. Babam sabah işe gidip akşam döner. Bu yıl rutini bozdu. Berbat bir karnem olduğu için götürmedi beni. Ayrıca, her yıl on gün filan gittiğimiz akdeniz veya ege'de bir yerlerdeki deniz tatiline de götürmeyecekmiş.

Denizi ve onun içinde yüzmeyi çok severim. O da biliyor bunu. Ne akıllı babam var. Ceza dediğin böyle olur. Üniversiteyi kazanan ablam kayıt işleri, üniversitede okuyan abim de staj için, burda kaldılar. Beni de onlarla bıraktı babam. Ablam çok mutlu tamamen onun kontrolünde olduğum için. Ağustos böcekliği yapıyorum ben de.

~~~

Biraları bakkal Cemal amcadan alırken yine bir sürü lâf işittik, arada küfür giydirmeyi de ihmal etmez. Biz sizin yaşınızdayken ile başlayan bir araba lafı, yaşına hürmeten dinlemek zorunda mıyız? Başkasından bira alamadığımızdan mı, yoksa Cemal amcayı kızdırmayı mı seviyoruz bilemiyorum.

O da bize anlattığı gibi, bizim yaşımızdayken babasıyla tarlada mı çalışıyordu, yoksa bize laf sokmak için bahane mi yaratıyor. Köyde büyümüş birine benzemiyor çünkü. Bora, bakkaldan çıktıktan sonra Cemal amcanın annesine hürmetlerini yolladı. Küfür etmeye bayılır. Küfür edecek bir şey bulamazsa fırsatı kendi yaratır.

Bora biraları hep yaptığı gibi, büyük taşın kenarına kapağı dayayıp eliyle vurarak açtı. Eskiden dişiyle açardı. Ama kafasının iyi olduğu bir gün abartıp dişini kırınca, bu manyakça işten vazgeçmek zorunda kaldı. Gösterisi bozulmasın diye kutu bira almıyoruz. Onu elle açmanın bir havası yok ne de olsa.

Her yaptığı işi bir gösterideymiş, onu sanki tiyatroda birileri izliyormuş gibi zevk alarak ve biraz da kendiyle övünerek yapar. Dünyada taşa kapağı dayayıp eliyle bira açan tek kişi o ya. Kendinden o kadar memnun ki.

Kızdığım zamanlar ona gösteri maymunu derim. İçimden ama, çünkü en samimi arkadaşım o. Çok da alıngandır, öyle gözükmemesine rağmen. Bu türden onu zayıf gösterecek özelliklerini diğer insanlara belli etmez.

Anlayan olursa o kişiyle arkadaşlığı keser hemen. Ama ben bilirim onun bütün özelliklerini, bilmezden gelirim. O da benim bildiğimi bilir, bilmezden gelir. Bu sayede 6 yaşından beri arkadaşlığımız bir iki ufak kavga dışında hiç bozulmadı ve uzun süre hiç küs kalmadık.

~~~

Ben ise, gösteri yapmaktan pek hoşlanmam, seyretmeyi severim daha çok. Belki utangaç ya da içe dönük biri olduğumdan veya gösterilecek bir şeyim olmadığını düşündüğümden, bilemiyorum. Mesela teyzemi seyretmek dans ederken, rüya gibidir adeta. Ama ben beceremiyorum işte, ya da denemiyorum bile aslında.

Bora benden iki yaş büyük olmasına rağmen çabuk gelişti. Yani yaşıtları gibi aslında. Ben pek gelişemedim. Oldukça yakışıklı oldu büyüdükçe. Hafiften çıkmaya başlayan sakalları da ona asi bir hava katıyor. Bayılıyorum ona aslında.

Ben de yakışıklı sayılırım, sanırım. Yaşıtlarımdan daha küçük gösteriyorum sadece. Boylarımız birbirine yakın aslında. O benden biraz uzun. Ama ikimiz de uzun boyluyuz. Ben çok zayıfım, vücudumda kas namına da bir ize rastlanmadı hala... Pek rastlanacağa da benzemiyor.

~~~

Zayıf olmama en çok babam ve ablam kızıyor. Evet sıra geldi onlara, yani baş belâsı ömür törpülerim. Bir sürü doktora götürdüler beni. Akşam yemeğe oturmak bir kâbus benim için. Sofrada bana daha fazla yemek yedirmek için bir dövmedikleri kalıyor. Her sabah vitamin içiyorum. Az yemek yiyorum sayılmaz. Nedense kilo alamıyorum.

Benim bu durum hiç umurumda değil aslında. Ama babam ve ablam o kadar çok üstünde duruyorlar ki, her dakika bu konuyla uğraşmaları, iki laftan birisinin, bununla ilgili olması beni müthiş geriyor. Belki de yarattıkları bu stres kilo almamı engelliyordur. Sanki benim elimde olan bir şey var da yapmıyormuşum gibi bana yükleniyorlar devamlı.

Aslında gittiğimiz doktorlardan biri, sağlık durumumun iyi olduğunu zayıf olmamın nedenin metabolizmamın hızlı çalışmasına bağlı olduğu filan gibi bir şey anlattı. Ama onu dinlemediler bile. Ablam her şeyi biliyor ya, doktorlar kim oluyor ki. Gerçekten de sağlığım iyi bence de, pek hastalanmam meselâ. Çabuk da yorulmam, e daha ne olucak. Anlamıyorlar ki...

Yemek ye, kambur durma öyle kalırsın, eşofmanın belini yukarı çek... Ne yapsam batıyor onlara... İyiliğimi istediklerini biliyorum, ama yaptıkları bu şeyler bana işkence gibi geliyor. Özellikle babamdan çok korktuğum için anlatamıyorum da bunları ona. Çünkü çok sinirli bir insan.

Her an birilerine dalacak gibi tetikte durur. Mecburen ben de tetikteyim hep. Evde birine dalacaksa büyük ihtimal bu ben olurum çünkü. Ablamı zaten çok sever. Abim de ablamdan bir yaş büyük, üniversite de okuyor. Kendisi gibi inek bir kız arkadaşı var. Dersleri ve sevgilisi dışında yok hükmünde boş bir insan. Nesine kızacan ki herifin.

Trafikte dalaştığı bir adamla kavgasını gördükten sonra babamı kızdırmamaya azami dikkat gösteriyorum. Adama attığı yumruklardan birini bana atarsa uçarım, uçtuğum yerden de dönemem sanırım.

Ablam bu yıl üniversiteyi kazandı ya. Belki okuluyla ilgilenir de beni biraz rahat bırakır diye düşünüyordum. Ama yanılmışım. Yüksek bir puan alıp girilmesi zor bir okulu kazanınca iyice havaya girdi. Kendini artık guru filan zannetmeye başladı.

Her konuda her şeyin doğrusunu o biliyor. Ben de bunları kabul etmek zorunda olan ve her konuda yaptığı önemli uyarlarıyla bu sefil hayatımdan kurtulacak bir ihtiyaç sahibiyim onun gözünde. İşin boktan tarafı buna babam da inanıyor.

Annem bunlarla pek ilgilenmiyor, kendi aleminde yaşayan bir insan. Arada sırada beni göğsüne sıkıca bastırıyor, nefes alamıyorum o zamanlar. Ne tatlı şeysin sen deyip, bırakıyor sonra. İlişkimiz bu türden anlardan ibaret. Benimle ilgili kararları ablama devretti memnuniyetle.

~~~

İlk biralarımızı bitirirken soluksuz anlatmayı sürdürüyordu Bora. Ne anlattığının bir önemi yok. Durmaksızın anlatır. Konudan konuya geçer ama hiç bozuntuya vermez, sanki konular birbirlerinin devamıymış gibi sürdürür konuşmasını.

Anlattığı şeyler çoğunlukla, yaşadığı veya yaşamak istediği şeylerden yola çıkarak uydurduğu hikayelerdir. O bunları gerçekten başından geçmiş gibi anlatır. Sokaktaysak beraberiz her zaman oysa, ne zaman yaşayabilir ki bunları. Ayrıntılar onu pek ilgilendirmiyor ama.

Bu hikayeler yaptığı kavgalar ve kızlarla ilgilidir. Kavga hikayelerinin hepsi, kavga ettiği kişi veya kişileri dövmesi ve onların kaçmasıyla sonuçlanır. Bir de yolda otobüste veya okulda tanıştığı kızlarla ilgili olanlar var. Tanışma faslından sonra genelde seks yapılır. Bütün kızlar ve kadınlar Bora'ya hasta. Hele seks yaptıkları onun erkekliğine hemen tapmaya başlarlar.

Gerçekten de Bora fena dövüşmez. Bir defasında bizim çınar ağacının altını mesken tutmak isteyen dört çocukla kavga etmiştik. Ben birine daldım, tabii en zayıfına, e sıklet meselesi. Bora diğer üçüne. Oldukça stil bir kavga ediş tarzı vardır Bora'nın. Benim ki serbest stil.

Hemen çoğu kavgada daha çok dayak yiyen ben oluyorum. Ama yine de seviyorum dövüşmeyi. Yenilen pehlivan güreşe doymuyor sanırım. Ya da dayak yiye yiye dayak atmayı öğreneceğimi zannediyorum. Tam bilemiyorum.

Bora'nın dövüştüğü üç çocuk kaçınca benim kavga ettiğim çocuk da korkup kaçtı. Ama ne yazık benden değil Bora'dan.

Kızlar konusuna gelince, ben de Bora da daha kimseyle yapmadık o işi. Ama Bora bunu kabullenemiyor işte. Ben de bozmuyorum onu. Bir keresinde epeyce kapısını gözledik genel evin ve kapıda duran adam bir yere gidince daldık içeri hemen. İkimizin de nefesi tutulmuştu.

Bir sürü ev ve içlerinde yarı çıplak kadınlar. Genç birilerinin bulunduğu bir evi seyrediyorduk. Bora hayran ben ise şaşkındım. Kadınlardan biri ben onla yatayım diye sanırım, şeyini gösterdi bana. Midem bulandı kusucaktım nerdeyse ve çıkmak zorunda kaldık. Bora da giremedi bu nedenle. Girmeye cesaret edebilir miydi bilmiyorum. Tabii ki sormadım.

Bir daha da gitmedik oraya. Konuşması da geçmedi aramızda. Sanırım ikimize de pek çekici gelmemişti. Ben bir daha asla gitmem. Ama Bora hikayelerinde daha sonra gitmiş gibi anlatıyor. Gittiği kadın bunu çok beğenmiş. Bir daha gelirsen senden para almayacağım demiş, falan filan. Hayranım yaratıcılığına.

Bir defasında yine anlatırken, merak ettim, bakalım ne sallayacak diye. Kadın senin neyini beğenmiş lan, dedim. Biraz düşündü, neyimi olucak oğlum, aletimi tabi, dedi. Nesini, dedim. Dev gibiymiş, öyle dedi kadın. Uff ben de bu cevabı bekliyordum. Zaten deli gibi merak ediyorum Bora'nın aletini, şimdi iyice meraklandım...

~~~

Eskiden mahalledeki diğer çocuklarla beraber de sohbet ederdik. Daha doğrusu Bora anlatır herkes dinlerdi. Ama diğer çocukların yaşları büyüdükçe Bora'nın anlattıklarının uydurma olduğunu anlamaya başladılar. Anlattıklarıyla dalga geçtiler, Bora çok bozuldu bir daha onlara bir şey anlatmadı. Artık sadece bana anlatıyor bu nedenle...

Bazen üçüncü defa anlattığı bir şeyi dinlerken, şaşırılması gereken yerlerde ilk defa dinliyormuş gibi, şaşırmak zorundayım. Yoksa anlattığı şeyin etkili olmadığını düşünüp üzülüyor, ben de şaşırıveriyorum, gösteri maymunumun üzülmesine kıyamayıp.



Şubat Sıkıntısı Bahardan Kışa

Yaz böylece aynı günlerle çabucak geçti birşey anlamadan. Okullar açıldı. Bu yıl da hep olduğu gibi berbat bir yarı yıl geçirdim. Kafam tamamen gidik. Hiç bir şey anlamıyorum derslerden. Okuldayken bir an önce derslerin bitmesini bekliyorum, dinleyemiyorum hiç birini. Derslere falan kafayı hiç takmazsan zaman da çabucak geçiveriyor işte, ne şanslıyım.

Okulda neler oluyor haberim bile yok. Sadece bedenimi götürüp getiriyorum. Kimse benim farkımda değil gibi düşünüyorum, ben de kimseyi takmıyorum. Öğretmenler de beni takmasa keşke. Bir onu beceremedim. Bedenim zorunlu burda da ruhum nerde bilen yok. Görüldüğü yerde vurulmalı bence. Ruh vurulur mu❓

Okulun bittiği an en mutlu olduğum zaman. Eğer eve gitmişsem hemen bilgisayarımın başına geçerim. Evde kimse yoksa porno arşivimle neler yaptığımı tahmin edersiniz. Bütün enerjimi o işe harcıyorum.

Gay miyim bilmiyorum ama kendimi tatmin ederken bare twink teen veya BF tarzı erkek erkeğe porno izlerim sadece. Kadınların vücutları, göğüsleri filan ilgimi çekmiyor hiç. Abartılı erkek vücuduna da bir ilgim yok. Bu türden porno zevkimden sadece Bora'nın haberi var.

Ben onu idare ettiğim gibi, o da benim bu garip porno zevkime bulaşmıyor. İlk başlarda kadın da olanlardan izleyelim oğlum filan, diye mırın kırın ediyordu. Ama o kadar kalite filmler bulup indiriyorum ki, onu da alıştırdım sonunda bu smooth boy tarza. Artık beraber de izliyoruz işte, onun da hoşuna gitmeye başladı.

Çektiğimiz otuzbirleri filan birbirimize anlatırız. Ama o işi yalnızken yapıyoruz. Bir kaç defa beraberken yapmayı istedim onunla, ama söyleyemedim. Ters bir cevap vermesinden korktum. Kızlardan hoşlandığını biliyorum, keşke bisex olsa diyorum içimden bazen. Onunla bir şeyler yapmak isterdim açıkcası, nasıl bir şey bilemiyorum...

Bu arada okulda beğendiğim bir kız da var. Esra adı. Onu beğenmemin nedeni sanırım vücudunun diğer kızlara benzememesi. Çok güzel hafif feminen oğlan vücuduna benziyor. Suratı da öyle güzel bir erkek çocuğu da diyebilirsin kız da.

Göğüsleri var ile yok arasında. Poposu da ufacık, tam sevdiğim gibi. Eğer erkek olsa kesin aşık olurdum ona. Neyse, Esra'ya sonra döneriz. Oldukça complicated bir iş çünkü. Kafamda çözemiyorum bu cinsellik meselelerini. Ve neden bu tür pornolardan hoşlandığımı filan.

~~~

Geçen yıl Bora da ilk defa boktan bir karne aldı, benle takıla takıla bana benzedi sanırım. Babası dövmekle yetinmeyip, bu yıl okul açıldıktan sonra ders çalışması için odasına kilitlemeye başladı. Ne yaratıcı babalar var. Şanslı bir nesiliz. Allahtan benim babamın böylesine yaratıcı fikirleri yok.

Yeni yıla girivermişiz. Şubat'a da girdik gireceğiz. Şubat ayını hem severim hem de sevmem. Yarı yıl tatili nedeniyle severim. Ama karne alındığı için de sevmem. İlkokuldan sonra kırıksız hiç bir karne alamadım. Kırıkları dört dersin altına da indiremedim. Üst sınır konusunda ise şanslıyım, yok öyle bir sınır yani.

Kendimi bildim bileli okuldan nefret ettim. İlkokuldayken çok rahattım ama. Çünkü öğretmenim beni çok severdi ve yaramazlıklarıma ve derslere olan ilgisizliğime hiç kızmazdı.

Diğer öğrencilere karşı oldukça sert olmasına rağmen nedense bana pek karışmazdı. Bu sayede dört işlemi doğru dürüst öğrenemeden ilkokulu bitirebildim. Bu iyi bir şey mi kötü mü bilemiyorum. Hala bölme nasıl yapılır hiç bilmiyorum.

Bu yıl şubat korku dolu geldi. Artık ne yazık Bora'yla hafta sonları ve okuldan sonra eskisi gibi görüşemiyoruz. Okuldan çıkınca doğru eve gitmesi gerekiyor. Hafta sonları da çok nadir görüşebiliyoruz. Biz de okulu kırmaya başladık.

Başka türlü tek rahat ettiğimiz yer olan tren yoluna gidemezdik. Devamsızlık hakkı son güne kadar kullanıldı. Kırık konusunda bir rekor bekliyorum kendimden. Bakalım kısmet işte.

Bu arada karnede devamsızlıkları görünce çok sevdiğimiz babalarımızın tepkisini merak ediyoruz Bora'yla. Onun dayak yiyeceği kesin de; benim ki ne olacak acaba, merak ve korku içerisinde bekliyorum. Sürpriz bir şey olsa bari.

Bora oldukça iyi dövüştüğü için, babası dövdüğünde yüzüne darbe almamak için uyguladığı taktiklerden bazılarını bana da öğretti. Bakalım öğrendiklerimi uygulamak zorunda kalmam umarım. Babamın koca elleri benden uzak olsun yeter.

~~~

Çocukluğumdan beri kendimi bir kamera gibi görürüm. Olup bitene oldukça meraklı ama seyirci düzeyinde kalmaya mahkûm biri. Tepeden başka bir kameranın da beni izlediğini düşünürüm. Oturuşumu kalkışımı bakışımı ona beğendirmeye çalışırım. Tek neşe kaynağım beni beğendiğini hissetmemdir. Onun beni beğenmesi herkesin beni beğenmesi anlamına geliyor.

Bu durum, gerçeklik düzeyinde, birilerinin beni beğenmesi veya beğenmemesine ilgisiz kalmama yol açtı. Bu kopuş müthiş bir özgürlük alanı. Ama çok yükseklerde olmak gibi sanki, tedirginlik ve korku duymama da yol açıyor aynı zamanda.

~~~

Gerçeklikten kopuş yalnızlaşmama yol açtı. Önce kardeşlerimden koptum. Zaten hiç sevememiştim onları. Onlara düşmanmışlar gibi baktığımı söylüyorlar - bazen doğru tesbitleri var salakların. Hiç bir şey yapmasam bile babamın yanında hep beni kötülüyorlar. Hiç bir şey yapmamama bile kızıp deliriyorlar.

Evde çoğu zaman hiç konuşmam. Televizyon hiç izlemem. Bilgisayarım vardı hep onunla meşguldüm söylediğim gibi. Ama sabahlara kadar bilgisayar başında oturmamın sakıncalı olduğunu düşünen babam, yılbaşından bu yana bilgisayara girmemi sınırlandırdı. Günde iki saat ve babam evdeyken sadece.

Kızma nedeni, yılbaşında 24 saati geçkin bir süre bilgisayar başında oturmamdı. Sala samobójców (suicide room) filmindeki çocuğa dönmüştüm gerçekten. Babam suratımın halini görünce delirdi.

~~~

Bilgisayara yalnızken giremeyince porno izleyemiyorum. Porno izlemezsem de otuzbir çekemiyorum, iki haftadır patlama noktasındayım. Geceleri uyurken boşalmaktan donlarım renk değiştirdi. Ben de kirliye atmıyorum artık, doğrudan çöpe. Annem donlarımı soruyor, ben de bilmiyorum diyorum.

Anlıyor sanırım. Utanıyorum annemden. Ama ben ellemiyorum bile kendiliğinden boşalıyorum, ne yapıcam bilemiyorum bu don problemini. Havuz problemi gibi sanki, onu da çözemem hiç. Sırf geceleri boşalmayayım diye, yıkanırken çekmeyi denedim, ama tık yok. Olmuyor porno izlemeden hiç bir anlamı yok ellemenin filan.

Neyse özel hayatıma sizi daha fazla dahil etmeyeyim. Sizden de utanmaya başlarım sonra.

~~~

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler