Liseden Üniversiteye 5 ~ mavi düşüş







Liseden Üniversiteye 5




~~~mavi düşüş ~~~



Celâl'le sevişmemiz (ilk defa gerçekten sevişti benimle) bittiğinde, ne yazık yine bana sarılıp yatmak yerine yıkanmaya gitti. Temizlik güzel bir şey bence de, ama iki dakika yanımda yatsa ve ben o enfes göğsüne başımı yaslayıp, küçücük meme uçlarının renk değiştirmesini seyredebilsem keşke. Evet vücudu renkten renge giriyor gibi sanki. Ya da bana öyle geliyor, rüya görüyorum, bilemiyorum. 

Dayanamadım ve ben de banyoya girdim. Duşakabinin kapısını açtım ve girebilir miyim, dedim, başım önümde, hâlâ korkuyorum ondan, yani terslemesinden, ama bugün hiç olmadı, hayret. Ya da bana bu kadar iyi davranması, benden istediği, Hilmi denilen yaratıkla ilgili olan şeyse, ki herhalde ondan, lanet olsun DU. Ben yine carpe diem dedim içeri daldım.

Sıcacık su ve onun sıcacık vücudu, enfes ikili. Onun heryerini sabunlayıp yıkadım, özenle yavaş yavaş, keşfederek, aman tanrım her yeri ne kadar güzeldi, sanki müthiş bi tabloyu keşfeder gibi [resimden de çok anlarım ya :)] 

Ama bu resimden anladığım kesinnnn . İşim bittiğinde, sabun ve süngeri istedi. Şaşırdım; be, beni mi, demişim heceleyerek, evet küçüğüm, dedi (bu küçüğüm de nerden çıktı bugün ya, neyse anı bozmayalım). Süngerle beni sabunlaması neyse ama sonra, direk o tatlı ve biraz kocaman elleriyle köpüğü vücuduma yaymaya başlayınca, her tarafım karıncalanmaya başladı, beynim dahil, nedense artık :) . 

Ben transtayken, aniden duşu tuttu ve duruladı beni, ve çıkmaya hazırlandı. Oysa gözüm istemeden de olsa önüne kaydığında, yine sertleştiğini görmüştüm. Neden benden etkileniyorsa sevişmiyor tekrar, çok merak ediyorum. 

Bunu tekrar çok istediğimden değil, inanın, o kadar seks düşkün değilim, sadece merak ve kuşkuculuk. Neyse ben çıktım duştan ve ona havlusunu verdim (geyşayım ya) ve kendime de aldım. Yatağıma uzandı, bunu iyiye işaret saydım ve ben de yanına yattım.


Bugünün bonusuna ithafen fazla da düşünmeden sorumu sordum direk, göğsünde yatarken kafamı ona doğru kaldırıp, (bu arada gözlerim saçlarına takıldı darmadağınık ve harika gözüküyorlar, keşke o da bana bakınca böyle hissetse diye düşündüm bir an, ne düş ama) ;

" Celâl, yalvarırım, bu sorucağım soruya doğru cevap ver, ölüyorum meraktan çünkü. Olur mu? Lütfen, bi kerelik. Çok önemli bir insan olmayabilirim bu dünyada ama, şu an, yalan söylersen, anlarım, inan ki, tanrının bana verdiği ve, bazen de olsa, kullanmama izin verdiği bir yetenek bu, ve şu an O an inan. Benimle ilgili gerçekte hislerin neler"

Nasıl bir cümle kurduğumu işitince kendim de şaşırdım. Sanki konuşan ben değildim de derinlerimden bir ses konuşuyor. Bu ne cesaret dedim, içimden tabi sadece :) .

Celâl, şaşırdı, ve bunu gözlerinden okuyabiliyorum. Şu an karşımda, inanılmaz derecede tatlı, ufacık bir çocuk, gibi. Sanırım duvarı yıkmayı başardım, ilk defa kendisi gibi bakıyor sanki bana. Sevişmeden önce ağlarken de gözlerinde, bu vardı sanki, şimdi fark ediyorum.

Birden arkasını döndü. Üstüne gitmedim. Ama yanımda yatarken ona dokunmadan duramıyorum, sarıldım enfes omuzlarına. Ona zaman tanımalıyım. Bu zamanda bana ya yeni yalanlar hazırlıyacak, ya da, kalbini, açıcak, öyle hissediyorum. [Hisli bir gece anlayacağınız :) ] Beklemeye değer. 

Epey sonra bana döndü. Tekrar müthiş göğsüne, kokusunu içime çekerek yattım kedi gibi. Konuşmaya başlasa diye, deli gibi heyecanla bekliyorum, ona hiç belli etmeden ama. Bir büyü yakaladığıma inanıyorum ve bozmak istemiyorum.

Oldukça değişik bir ses tonuyla ama, hani gerçekten, sanki deminki o, ufak çocuk, konuştu.

" Seni ilk gördüğümde gıcık oldum. Çok ufak gibiydin burası için, ve sanki biraz kız gibiydin. Alışık olmadığım biri gibi yani. Bilmiyorum bunları hissettim. Ve Hilmi'nin bana teklifine sanki, hak verdim. O nedenle sana oynamak istedim, bana ilgi duyman için. Ama bir tarafım da sana bunu yapmanın büyük haksızlık olacağını söylüyordu sanki. Çünkü müthiş masum ve samimiydin. Sonraları farkettiğim ve kendime zor da olsa itiraf ettiğim, erkek de olsan çok güzeldin. Bu sefer sana bu kötülüğü yapmamak için, bilerek veya bilmeyerek daha da kötü davranmaya başladım, kop git benden diye. Çünkü bunlara neden olmak istemiyordum... Ama sen ne yapsam da gitmedin. Her çağırdığım da geri geldin ya da. İşte sana hislerim bunlar, özür dilerim her şey için. Daha da çok konuşmayacağım. Ve bana soru sorma. Hilmi itinin meselesini de, hiç duymamış ol"

Son cümlede tekrar eski ses tonu konuştu, sinirli. Bütünüyle samimi konuştuğunu hissediyorum. Ama ne yapacağımı bilmiyorum. Ne demeliyim ? Karmakarışık. 

Ve öldürücü konuşması başladı. O ufak çocuk yok artık, keşke gitmeseydi HiÇ.

" Ama sana bütün bu duygularıma rağmen, bil ki, ben gay değilim. Ne olursa olsun bir erkekle açık bir ilişki yaşayamam. Anla işte, ailem filân. Zaten babamın iflası meseleleri var karışık durumlar, onlara yeni şoklar yaşatamam.. Sanırım babamın istediği şey, eskiden, yani babam ticarete atılmadan önce, ücretli çalıştığı şirketin patronunun kızıyla beni evlendirmek. Ben de buna razı olmak zorundayım herhalde. Tek umutları benim. En azından annem böyle söylüyor" 

Tamam anladım, gay, değilsin. Olma da aman sakın. Ama benden hoşlandın işte, kabul ediyorsun. Biz de hiç mutlu olmayalım, tamam kabul. Yıkıldım. Bunları söylemedim tabi.

devin, pürüzsüz muhteşem göğsüne tutunamadı bile kedicik ve kayıverdi. masmavi bir uçurumdan yuvarlanıyordu. en sevdiği ve en korktuğu renk maviydi. çocukluğunda çoğu geceler bu mavilikten düştüğünü görürdü rüyalarında. ama 7-8 yaşlarından beri görmemişti bu düşü. şimdi tam içindeydi, tekrar ve hızla düşüyordu... şimdi tam içindeydi, tekrar ve hızla düşüyordu



Sabah yastığımda bir bardak tükürükle uyandım. Yalnızım yatakta, her zaman olduğu gibi yani. Çok derin uyumuşum. Aşırı heyecan, acı veya üzüntü, ben de hep bunu yapar. Beynim uyuşturucu salgılıyor sanki ve baygın uyuyorum. Telefona baktım. Saat 10 ve günlerden Cuma. uff sabah 9.30 da dersim vardı. Kaçırmışım. 

Hemen kalktım ve giyinmeye başladım. Çantamı alıp çıktığımda, nerdeyse bir gündür filan bir şey yemediğimi farkettim. Dersi boşverip kantine yöneldim. Tost ve çay alıp oturdum kara bahtımla beraber tenha bi masaya. 

Daha yemeye başlamadan gözümden sicim gibi yaşların süzüldüğünü farkettim. Ama açlıktan da geberiyorum. Gözyaşları arasında kaşarlıyı ısırdım. Tuzlu tuzlu iyi geldi :) . Nerden çıktı bilmem, gözyaşlarımı silerken karşımda Emel oturuyordu. 

Ne oluyor Can, deyince, birden ve istemsizce, Emel'in boynuna sarılarak ve de hıçkırarak ağlamaya başladım. Engel olamıyorum kendime, etrafa rezil olmak pahasına. Ne kadar ağladım bilmem. Emel, yeter burda olmaz, dedi, kız haklıydı. Kızları cinsel yönden çekici bulmasam da neden hep haklılar onu da çözemedim 

Beni alıp odasına götürdü çekiştirerek. Odaya girince, olan biteni anlat, hemen, dedi. Ben, dersim var, dedim. İnanılmazsın ya, diye, bağırdı. Ve ekledi; Ulan nerdeyse hocalardan iyi biliyorsun dersleri, hâlâ ders kaçırmaktan korkuyorsun. Haklı mıydı ne ?

Salya sümük, bütün olan biteni başından itibaren, ayrıntısıyla, anlattım Emel'e. Zaten çok ihtiyacım vardı birine anlatmaya. Hele Emel gibi güvenilir birine. Murat'a anlatamazdım mesela. Bittiğin de Emel sarıldı bana o da ağlamaya başladı ve ben zaten ağlıyordum [amma ağladım ya :) ].

≈≈≈

Güzel çocuk ,deyip dudağıma yakın bir yerden öptü. Bunu iyiye işaret saymadım. Ama şu an onun sıcaklığına da ihtiyacım vardı (bencil miyim ne).

Herkes beni kullansa da ben kimseyi kullanamam sonuçta. Ve Emel şu ana kadar ki en samimi arkadaşım sayılır. Hele bu son anlattıklarımdan sonra. Dayanamadım tabi ve bencilliği bırakıp sordum. 

" Neydi o öpücük ?" 

" Seviyorum seni"

" Emel dalga geçmeyi bırak, ben neler anlatıyorum sana, sen bana, seni seviyorum diyorsun, ne olur biraz ciddi ol"

" Ciddiyim. merak etme, seni o Celâl itinden de hele Hilmi'den korumak için planlarım var"

" Ne planı"

" Bundan sonra senle çıkıyoruz"

" Off ya ne saçmalıyorsun, ben gayim"

" Biliyorum, seni korumak için, merak etme, bu arada ben de senden faydalanıcam"

Dalga geçiyordu sanki benle. Ya da bilmiyorum anlamadığım şeyler. Kızları hiç anlamam zaten. 

"Annem mi sanıyorsun kendini" 

Dedim kızgınlıkla. Annemi de pek anlamamıştım hayatta zaten. O da kızdı bu lafıma. 

" Ne alaka"

" Ne biliyim"

" Sen Celâl gay olamadığı halde ona aşık olmadın mı"

" Evet. Ama gay olabilir onu da düşün"

Demekten geri durmadım :) .

" E yani erkeklerden hoşlanmadığı veya hoşlanıyorsa bile sen onu bilmediğin halde ona aşık olmadın mı"

" Evet, durduramadım kendimi"

" E, ben de sen kızlardan hoşlanmadığın halde, sana aşık oldum işte, senin mantığınla saçma mı?"

" Oha" dedim, sadece...


≈≈≈



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler