Liseden Üniversiteye 64 ~ gözlerin afrika





Liseden Üniversiteye 64



~~~ gözlerin afrika ~~~



Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
                          Afrika dahil
【Cemal Süreya】


Ben sessiz kalınca Elif soyundu, gözlerimi kapadım. Sıcaklığını hissedebiliyorum, burnumun dibine kadar girdi. Kadın kokusu farklı, bana çekici gelmiyor ne yazık. Şimdi kalkıp gitsem gururu çok kırılır ve benimle konuşmaz bir daha.

Ne yapmayı düşünüyor acaba derken, boynumda bir sıcaklık arkasından ıslaklık hissettim. Sonra bir vantuzlama harekâtına girişti. Aşağılara doğru indi göğüs uçlarımı emiyor. Benim de karnım gıdıklanmaya başladı. Dişlerini de kullanınca canım çok yandı.

Yavaş, diyebildim güçlükle. Gözlerim hâlâ kapalı. Sert sevdiğini zannetmiştim özür dilerim. Nerden çıkardıysa. Mert'le beraberim diye mozohist olmam mı gerekiyor? Canımı yakma ayrıcalığı sadece ona ait çünkü hoşuna gidiyor, sadist güzellik. Bu hâlimi görse❓

Sadece dilini ve etli dudaklarını kullanarak yavaşça emip yalamaya başladı her yerimi. İtmek istiyorum onu, ama kolumu kıpırdatamıyorum. Zevk almaya başladım. Bu çok boktan bir durum. Erekte olursam sanki rezil olurmuşum gibi geliyor.

Neyse ki bir hareketlenme yok. Sonuçta üstümdeki bir kız hem de Elif. Göbek deliğime dilini sokunca beynime bir zevk dalgası yayıldı, o kadar güzel yapıyor ki kedi gibi. Hafifçe inleyince, anladı aradığı noktayı bulduğunu.

Ne de olsa rahle-i tedrisinden geçtiği kişi Cihan. Vücudum gevşedi gerginlik kalmadı ben de. Belime geçti tehlikeli bölgeye yaklaşıyor. Ne istersen yap ama orayı elleme ne olur. Bel kemiklerin enfes ötesi aşkım. Cevap veremedim.

Sesimi soluğumu kesti. Bu da benim gibi bel kemiği hastası çıktı. Benim gibi alet hastasıysa yandık. Bizim alet de küçük el aletleri sınıfından. Mert'le Cihan gibi değil. Neyse oraya dokunmadan bacaklarıma geçti. Saçları şeyimin üstüne döküldü olmayan baldırlarımı yalarken.

Dilini iyice çıkartıp kesintisiz ayaklarıma kadar indi. İçim çekildi resmen. Ayak parmaklarımı emmeye başlayınca uçuşa geçtim. Gözlerimi açtığımda bizim apollo da uçuşa geçmişti. Elimle bastırdım yana ama yatmıyor. Ayak parmağım ağzında konuştu.

“ Güzel mi prensim”

“ Ne yazık”

“ Belli oluyor çadırı kurmuşsun”

“ Direk Cihan'ın ki kadar değil ama”

“ Direk direktir boş ver. Ayrıca gözlerin Afrika”

“ Afrika?”

“ Simsiyah sonsuz bir güzellik”

Edebiyatın da tam sırası. Ayak parmaklarımın üçü ağzındayken, elini şortumun paçasından soktu. Yavaşça toplarımı tuttu. Elektrik çarpmış gibi oldum titredi bütün vücudum. Gövdesini tutup başına kadar okşadı. Elleri yumuşacık ben semsert zonkluyorum.

Ucu ıslandı, zevk suları da gelmeye başladı boşalmadan bırakmam imkânsız artık. Ayağımın altını yalarken pamuk gibi avucunun içiyle ıslak başını ovuşturması, biraz daha yaparsa patlayacağım. Mert'ten başka kimse ellememişti. Ellememesini de umuyordum.

Kafamdan karmakarışık düşünceler geçiyor. Muharebe var beynimin içinde. Hem çok utanıyorum bu garip durumdan hem de dur diyemiyorum. Hafifçe doğrulup bana baktı. Ben de ona. Bir şey mi demem gerekiyor ya da yapmam?

O yaptı bile. Şortumu yavaşça indirdi, minik vücuduma çarptı şlap diye. Elini hiç çekmeden eğilip diliyle başını yaladı sular diline bulaşınca bana bakarak yutkundu. Başından başlayarak hepsini ağzına alınca ben yine istemsiz inledim.

Biraz uğraşırsam gelirim, böylece rahatlayıp kurtulurum bu durumdan. İçime girmesen de olur demişti sonuçta. Göğüslerini bacaklarıma bastırıyor. Hiç haz etmediğim organlar. Neyse onun hoşuna gidiyordur.

Emerken miniği benim akan sularımla ıslattığı parmaklarını deliğime sürtmeye başladı. Sonra dilini toplarıma indirdi. Toplarımın altını yalayarak deliğime kadar indi. Bacaklarımı kaldırdı. Bir dil attı aralayıp, ne yapıyor bu kız beni mi becerecek?

Uzadı sanki dili, içime doğru ittiriyor. Tekrar parmağını soktu. Diğer eliyle de miniği okşuyor. Müthiş zevk almaya başladım üç parmağı da dibine kadar girdiğinde. Dördüncü parmakta zorlandım ama aldırmadı. Beşinci parmağını da soktu.

Tüm elini sokmaya çalışıyor. Acıdı canım. Sen bunları git Emir'e yap, Mert'in elini alabiliyormuş cehennem meleği. Ben daha o kadar ilerlemedim fisting staffta. İlerletmek gibi bir düşüncem de yok. İttirdim elini. Bozuldu biraz. Yeni bir teklif sundu ihaleye.

“ O zaman sen bana gir dere gibi akıyorum lütfen”

Yanıma uzandı arkasını döndü. Ona bakmamaya çalışarak yaslandım arkasına. Vücudu yanıyor, umarım yumurtlama döneminde filan değildir. Minik buldu adresi doğru adres mi bilmem daldırdım. Vıcık vıcık olduğuna göre önüne girdim, dereler harbi akıyore.

Kolunu tersten boynuma atıp sarıldı ve inlemeye başladı. Birini inleteceğim hiç aklıma gelmezdi hele de bir kızı. Kendinden geçti nerdeyse, ben de hızlandım. Miniğin hoşuna mı gitti, bilmiyorum ama gelmeye pek niyeti yok. Yine kendi kafasına göre takılıyor.

“ Ne olur biraz da altına al beni”

Coştu bu kız. Yat aşağı bakalım, görevden kaçmak olmaz. Sırt üstü yatıp açtı bacaklarını. Ben de önce önüne girip epey gidip geldim içine. Sırılsıklam oldu, çıkarıp baktım yatağa kadar ıslatmış. O zaman yeni bir yere geçmek gerek.

Bacaklarını iyice kaldırdım. Islak miniği gül goncası gibi küçücük popo deliğine dayadım. Şaşırdı gözlerini açtı kocaman. Yapma der gibi bakıyor ama birşey de söyleyemiyor. Ben de ona baktım çok becerdiğim sert bakışımla.

Ne olur ne olmaz en iyisi arkasına boşalmak. Biraz ittirince ufak bir çığlık attı. Gözlerini sımsıkı kapatıp alt dudağını ısırmaya başladı. Tamamen girdim sıcacık içine. Önü gibi değil sımsıkı. Gidip geldikçe, alıştı acısı geçti. Tekrar zevk almaya başladı. Demek yapmış Cihan, bırakır mı.

Önüyle oynamaya başladı eliyle. Ara sıra da önündeki ıslaklığı arka deliğinin kenarlarına sürttü. Öpüşmek için uzanıyor ama ben anlamazlığa vurdum. Bu arada vurmaya devam ettim. Kocaman gözleriyle bakıyor.

Bakmadım ben gözlerine. Bu iş mekanik bir şey olarak kalmalı. İçine mi geleyim, dedim, nereye istersen prensim. Ben biraz daha hızlanınca, parmaklarını iyice sokmaya başladı önüne. Elini bir yerlere sokmaya pek meraklı.

Nerdeyse eli içine girecekken, titreyerek sarsılmaya başladı. Ben de saldım kendimi. Önce bir patlama oldu artçılar onu izledi geldikçe geliyorum. Epey süren orgazm halsiz düşürdü ama nasıl tatlı bir düşüşse ben de düştüm Elif'in üzerine. Sımsıkı sarıldı bana.

~~~

Yanına yattım ama bırakmıyor yapıştı. Nefes nefeseyiz hâlâ. Boşaldıktan sonra bu garip durumda yatmak rahatsız etmeye başladı beni. Hemen aklıma Mert geldi. Ona da biri sarılıyor mudur acaba şimdi? Ona kızma hakkım var mı?

“ Harikaydın prensim ama artık kralım oldun”

“ Cihan'dan sonra biraz light kaçmadım mı?”

“ Hiç de değil. İnsan gibi de yapılabiliyormuş bu iş onu kanıtladın bana o kadar mutluyum ki. Seni çok seviyorum”

Tehlikeli top atışları bunlar. Mevzileri korumak ve yara almadan kurtulmanın yollarını bulmak gerek. Uzanıp telefonumu aldım, hiç bir bok yok yine. Alarmı ayarladım. Gözlerimi kapadım. Göğsüme yattı.

“ Ben iyi miydim kralım”

“ Elif yalvarırım çok anlam yükleme bu işe ben gayim ve hâlimden de memnunum. Üstelik birine aşığım çok iyi bildiğin üzere”

“ Ne diyordu Sabri abi, sabır ve zaman. Beklerim”

“ Böyle sarılırsan uyuyamam ama ben”

“ Ben de sen olmadan uyuyamam”

Cevap vermedim, yine nasıl becerdiğimi bilemediğim sert bakışımı attım. Bunları Mert'e neden yapamıyorum. Şöyle baksam o da kuyruğunu kıstırıp dediklerimi yapsa. Olmaz mı? Olmaz her halde. Tersi oluyor genelde. Kendimi yatağın öbür ucuna attım.

Bu gün yanlış üstüne yanlış yaptım. Mert'in aletini koparmaya kalkmak. Yetmedi aletimi hiç istemediğim bir yere sokmak, bir de değil iki, ağzını da sayarsak üç. Oh allah artırsın. Hem de arkadaşım olan bir kızla. Ya Elif bunu devam ettirmek isterse. Uzanıp ışığı kapadı.


Öyle bir uyumuşum ki, sabah çalmaya başlayan gıcıklar gıcığı sesiyle telefonu fırlatmak istedim duvara. Hop lan o Mert'in hediyesi nereye fırlatıyon. Yine sarılmış tacizci Elif arkadan. Kalkıp duşa girdim. Bir dakika sonra Elif de geldi tabi.

Allahım ne yapacağım ben bununla. Neyse birazdan gidiyorum nasıl olsa. Hiç arayıp sormam telefonlarını da açmam olur biter. O da bana küser yine yalnız kalırım. Hızlıca yıkanıp attım kendimi dışarı Elif'in şaşkın bakışları altında.

Peter hazırlanmış bekliyor salonda. Mert mesaj atmış, geliyorum, diye. Bir şeye söz vermişse yapar. Kahvaltıya zaman yok Elif de indi aşağıya, beraber çıktık evden. Kapılarda karşılamalıyım aşkımı. Benim yediğim haltları bilse ya da anlarsa. Elif'in kulağına eğildim.

“ Elif sakın bir şey belli etme Mert'e yoksa ölüm fermanımı imzalarsın”

“ Tamam aşkım merak etme. Ben de geliyorum İstanbul’a"

“ Nasıl geliyorsun”

“ Arabayla, artık motorizeyim biliyorsun”

Şaşırdım, yine bir cevap vermedim. Ne diyebilirim ki. Mert'in açık mavi CLK'sı göründü. Önümüzde durdu. Arabadan çıkmadı, oysa öpmek için hazırlanmıştım. Neyse arabada yalaşırız, kokusu da içime. Çantaları bagaja yerleştirdik.

Elif ağlamaya başladı. Haydaaa, öyle bir atladı ki boynuma salya sümük. Mert garip garip bize bakıyor. Elif lan bok edecen herşeyi. Sanki zaten bombok değil de. Üstüne tuzu biberi bocala bakalım. Arabaya binerken Elif ağlayarak bağırdı arkamızdan.

“ Akşama İstanbul'da görüşürüz”

“ Hayırdır ne oldu bu kıza o da mı gidiyor İstanbul’a"

“ Mertcim Elif Cihan'dan ayrıldıktan sonra iyice duygusallaştı. Hasan da benimle geliyor”

Peter'i soktum oyuna çıksın diye Elif aradan. Lâf değiştirme ustası oldum Mert'in korkusundan. Biraz baktı suratıma, yemedim, der gibi. Neyse ki uzatmadı. Sanırım bir an önce benden kurtulmak birinci önceliği. Gıcık.

“ Hasan'la gitmeniz iyi olmuş. Nerde kalacaksın cevap vermedin soruma hâlâ”

Nerde kalacağım biliyor muyum ki. Shangri-La Bosphorus'da boğaza nazır bir süit tutarım belki. The spa'da keyfimize bakarız. Güzel bir oğlan bulursam masaj yaptırmak da istiyorum. Sonra annemi alışverişe gönderip oğlanı odaya atıcam.

Artık becerme işini de becerdiğimize göre bu sefer ben bir erkeği becermek istiyorum. Sonra da o beni. Sen de verir misin aşkım bana. O güzel poponu... Tamam la sustum ters ters bakma, sen verme ben vereceğim cevap.

“ Bilemiyorum ki Mert, annem nerede kalacak onu da bilmiyorum. Belki o bir şeyler düşünmüştür, bakalım artık”

“ Evin anahtarlarını vereyim istersen”

İyi fikir ama anneme ne diyeceğim. Yabancı değil sevgilimin evi, desem. Ayrıntı bir şey ama sevgilim erkek. Dünyanın en güzel erkeği hem de. Oğluna da bu yakışırdı. Beni becerdiği yatağı sana yaparız mışıl mışıl uyursun artık.

“ Teşekkür ederim aşkım. Verirsen iyi olur belki gerekebilir. Senin ne zaman döneceğin belli mi?”

“ Değil”

Araya sıkıştırdık can alıcı soruyu ama yemediler. Bu kadar önemli işleri olan biri önceden planlama yapamaz tabi. Anlık işler, ithalât-ihracat, koskoca holdingin yönetimi. Nasıl da yoruluyor. Allah beline kuvvet versin koçumun. Çocukların hepsini beceriyor mudur acaba?

Havaalanına geldik. Bıraktı bizi, ulan gidiyor ya bu. Ben de aşk filimlerindeki gibi fonda uçaklar inip kalkarken sarılmış birbirimize ağlayarak veda edeceğimizi zannediyordum. Zannettiğim her şey gibi bu da zan etme aşamasında kaldı.

Tam gidecekken Mert, dayanamadım kapıyı açıp tekrar bindim arabaya. Peter çantaların başında bana bakıyor. Boynuna gömdüm suratımı. Önce kokladım sonra yaladım bütün suratını. Tükürüklerimi bıraka bıraka. Ne var yani, sen de benim suratıma tükürmüştün.

“ Ne yapıyorsun Can?”

“ Bilmiyorum bırakamıyorum seni, ne olurdu gelseydin ya da ben mi gitmesem”

“ Annem öldürür beni diyen sen değil miydin”

“ Ama seni bırakmak da öldürüyor beni. Ölümlerden ölüm beğen. Bu güne kadar hep başkasıymış gibi yaşamak ne zordu biliyor musun Mert? Herkes senin kadar güçlü değil. Ben hiç kendim olamadım. Her gün her dakika her an rol yapmak ne kadar zor biliyor musun? Seni tanıdıktan sonra senin yanında yaşamaya başladım ben. Ama neden böyle davranıyorsun bana, dayanamıyorum inan. Senin için her şeyi yaparım. O kadar seviyorum ki seni. Senin yanın beni boğsan bile tek nefes alabildiğim yer. Ama anlamadığım neden durmadan bedel ödetiyorsun bana. Ölmemi mi istiyorsun gerçekten, söylemen yeter!”

Sonunda bağırdım yine. Bir kıza çaktım ya, erkek oldum artık. Şimdi o da bana çakacak kesin bir tane. Erkek erkeğe dövüşsek mi acaba? Sıktırırım ulan şeyini hiç bir şey yapamasam. Anam nasıl acımıştır. Melek yüzlü şeytanım benim.

“ Can sen neden bu kadar büyütüyorsun her şeyi anlamıyorum, bunalıyorum ama”

Ne güzel ben onu anlamıyorum o beni anlamıyor. Sakince söyledi bunları. Uyuşturucu filan mı kullanmaya başladı bu. Ne kadar dingin. Bunalıyormuş, bunal, geber hatta. Büyütüyormuşum. Sen neden küçültüyorsun her şeyi.

Minicik yaptın beni. Göremiyorsun bile artık. Kimse de göremeyecek yakında. Öldürecem kendimi. Öbür tarafta senin kadar güzel bir melek var mıdır acaba? Ondan emin değilim işte. Seni de mi yanımda götürsem acaba? Belki orada değişirsin.

“ Mert sen benden ayrılmak mı istiyorsun açıkça söylesene”

Ayrılık da sevdaya dairdir, unutmayın. Bakalım ne cevap verecek. Siktir git der gibi bakıyor. Giderayak kavga çıkarmaya bayılırım. Böylece ayrılık acısı iyice artar. İçim kanaya kanaya yolculuk yapmaya bayılırım. Uçuş korkusunu bastırıyor da.

“ Hadi git artık, pişman olacağın şeyler söyleme”

Al abiliğini yaptı yine. Cevap yerine ortamı yumuşatıyor. Madem öyle, hayır de. Seni seviyorum de. Ama başkalarıyla yatmaya da bayılıyorum de. Bu arada ben de başkasıyla yattım. Hem de bir kızla. Senden başkasına kendimi becertmedim merak etme.

Senin yüzünden artık otuzbir çekemiyorum. Bizim minik seninle yaşadıklarından sonra elimden etkilenmiyor. Boşalmam gerekliydi hepsi bu. Bir anlam ifade etmiyor merak etme. Çok merak edersin de.

Hatta tam boşalırken Elif'in içine, gözümün önünde senin güzel yüzün bile belirdi. Amaç sadece Elif'in derelerinde yüzerken benim de rahatlamamdı. Patlayacaktım yoksa. Bunları not edeyim dedim.

“ Tamam gidiyorum, ne olur çabuk dön çıldırtma beni. Normal insanlar gibi ara sıra ararsan da sevindirirsin bu garibi”

Normal insanlar gibi, sen anormalsin demenin başka bir yolu. Öyle ama, kendisi de, biz pek normal değiliz, dememiş miydi. Cümle içinde gizli cümleyi anlamadan gitmek en iyisi, şöyle havalı bir şekilde. Saçlarımı attırdım, son bir bakış fırlatıp, fırladım arabadan.

Peter'le kapıya doğru yürürken arkamı dönüp baktım. Çoktan gitmiş bile. Ben de yaptığım müthiş çıkış sonrası, şaşırıp kalmasını arkamdan hasretle bakmasını filan bekliyordum. İnsanlara yapmayacakları roller biçmeyin, üzülen siz olursunuz.

≈≈≈

Uçağa bindik ben cam kenarına oturdum. Peter yanımda onun yanında da bir yarma yurdum insanı. Yolculukta iri birilerinin yanında oturmaya kıl olurum. Bir yerleri bana değerse müthiş rahatsız oluyorum.

O nedenle bu ulvi görevi Peter üstlendi. Sterward bir çocuk var uçakta gözümü alamadım. Finlandiya veya Estonya'dan ithal etmiş THY sanırım. Çocuk da bana bakmaya başladı. Kızardım hemen, güldü.

Allahım yedim kafayı iyice. Hayatımda yapmadığım şeyler bunlar. Kabak çiçeği gibi açılıyor muyum ne? Yanımıza geldi, birşey ister misiniz, dedi. Kalbim gümbürdemeye başladı. Sesi de bir değişik. İncecik ama bir o kadar da karizmatik.

Re leri bastıra bastıra çocuk gibi konuşuyor. Ne cevap vericem. Bir şey istiyorum tabi. Kaldır beni tuvalete kapat, ver allah ver. Hareketlerinde hafif bir feminenlik var ama yakışıyor çok. Takım elbise hiç sevmem bu da yakışmış inadına ona. Liseli çıtırlara dönmüş.

“ Alkol var mı”

“ Tabi ne istersiniz”

“ Şarap lütfen”

“ Nasıl olsun”

Ne nasıl olsun aşkım ya, şarap işte. İyi olsun, bol alkollü olsun. Yanında sen de ol. Aynı kadehten içelim. Sonra göbek deliğine şarap döküp kedi gibi yalaya yalaya içeyim. Sonra o bal dudaklarını ver bana. Öpe öpe kırmızı şarap gibi yapayım onları. Ha kırmızı deyince  şimdi anladım la.

“ Kırmızı lütfen”

Sabah sabah viski içecek halimiz yok. Daha alkolikliğin o aşamalarına gelmedik. Gidip business kısmına ayaklı bir şarap kadehi aldı. Şarap dolu kadehi verirken elimi tutar gibi elledi. Çocuk gay la, ben şakadan dediydim. İş ciddiye bindi.

İçim gitti ama bakmadım ona bir daha. Sadece önüme baktım. Yapmadığımız bir orospuluk kaldı. O da kalsın lütfen. Hoca herkesin kendi mevkisinde oynamasını istedi. Yani kalede duracağım. Bu demektir ki ben gol atamam.

Güzel forvet oyuncusu varsa ki pek bulunmaz çünkü futbolcuların tipleri bana uymaz. Ama milyonda bir varsa onlardan gol yerim bol bol. Bu arada Fernando Tores'i beğenirim. Suratı çok güzel. Çocukken de İlhan Mansız'a hastaydım.

~~~

“ Mert abiden önce erkek arkadaşın olmuş muydu”

“ İstanbul'a ilk geldiğimde oldu. Ama sen bunu yok say. Mert duyunca çıldırıyor”

“ Sevmiş miydin onu”

“ Evet”

“ Peki ya o”

“ Ayrıldıktan sonra sevdiğini söyledi. Ama birlikteyken bunu pek belli etmedi. Benim şansım bu galiba. Normal sevebilecek birine rastlayamadım. Belki de sorun ben de”

“ O nasıl biriydi resmi var mı”

“ Tip olarak Mert'e benziyordu. Yani hava olarak tabi. Biraz daha uzun boylu sarışın kıvırcık saçlıydı. Resmi vardı tabi ama sildim hepsini tahmin edeceğin nedenle”

“ Mert abi tabi. Seni kıskanıyorsa bu kadar neden Cihan abiyle birlikte olmanı istiyor anlayamıyorum”

“ Ben anlıyor muyum sanki. Ne boktan bir şeye kendilerini inandırmışlarsa artık”

“ Oldukça sıra dışı erkeklerden hoşlanıyorsun sanırım. Belki de sorun budur”

“ Evet çizgi dışı olucak. Taç atışının üstünde yapılan erkeklerden hoşlanmam”

“ Seçeneğin çok az o zaman. O nedenle mi Mert abiye karşı bu kadar çekingensin. Yani ayrılsanız yeni bir sevgili bulman çok güç. Bu mu neden”

“ Düşünmedim hiç başka bir sevgili bulmayı filan. Ama belki de haklısındır bilemiyorum”

“ Bir şey soracağım ama kızmak veya yanlış anlamak yok”

“ Sana ne zaman kızdım. Sen benim Peter Pan’ımsın"

“ Sence ben yakışıklımıyım”

Anlatamadığım şey bu işte. Ben kim yakışıklı kim değil anlamam. Yakışıklı erkeklerden hoşlanmıyorum. Güzel erkekleri seviyorum. Sapıklığım normal düzeyde değil. Sapıklığımın kendisi de sapkın. Ama bunları şimdi Peter'e anlatamam. Yanlış anlayabilir uçucu cinim.

“ Kesinlikle yakışıklısın. Yakarsın kızları yeminle”

“ Erkekleri”

“ Ne ara gay oldun sen?”

“ Yani lâfın gelişi”

“ Lâfın gelişi o kadar derine dalmayalım Hasan’cım"

Sterward çocuk etrafımızda dolanıp duruyor. Şarabım bitti ama yenisini istemedim. Yoksa sarışın meteor bana çarpabilir. Ben paramparça olurum. Gözlerimi kapattım görmemek için onu. Bir kadeh şarap uyumama yetti.

Uyandığımda inişe geçmiştik bile. Uçaktan inerken kapıda sarı meteor duruyordu. Yanından geçtim bakmadan. Arkamdan, iyi günler, dedi. Öküzlük yapmanın âlemi yok. Ben de dönüp, teşekkür ederim, dedim.

Elini uzattı, zorunlu ben de uzattım. Avucumun içine bir kâğıt koydu elimi sıkarken. Böylesini de hiç yaşamamıştım. Kalbim yine gümbürdemeye başladı uçağın merdivenlerini inerken. Peter'e çaktırmadan baktım kâğıda.

Ben Can eğer aşağıdaki numarayı tuşlarsan dünyanın en mutlu Can'ı yaparsın beni. Ne olur yapar mısın? Numaracı kerata adaşım. Can Can'a birşeyler geçiyorsa kafandan sil canım. Çocuğa o kadar bakarsan sonu böyle olur işte. Bir daha kimseye yavşamayacığım söz.


Öğlene doğru Peter'le beraber cafedeydik. Sabri abi şaşırdı bizi görünce. Peter'in izni on beş günmüş. Bir haftada döndü benim yüzümden. İçine ettik çocuğun tatilinin de. Her şeyin içine ederim ben. Dışarı taşırmam merak etmeyin.

Annemi aradım. O da yeni inmiş otobüsten. Biz nerede buluşacağız şimdi. Yeni yaşamımla ilgili hiç bir şey bilmiyor. Aslında bilmesi gerekiyor. Ama ne yazık ki İzlanda'lı bir aile değiliz. Bu arada eşcinselliğe en hoşgörülü ülke İzlanda imiş.

Yüzde 94 İzlandalı, eşcinseller özgür olmalı, istedikleri gibi yaşayabilmeli, görüşünde. İzlanda'nın ardından Danimarka ve Hollanda ikinci sırayı paylaşıyor. Bu ülkelerde de çoğunluk, eşcinsellere karşı hoşgörülüymüş.

En hoşgörüsüz coğrafya ise ortadoğu. Türkiye'de ortadoğuda yer alıyor. Ben de Türkiye'de yaşıyorum. Annem babam da. Şansa bak ki ben de gayim. En azından anneme gay olduğumu söyleyebildim.

Ama operatif bir gay olduğumu bilmiyor. Bu kadarına cesaret edemedim. Beni uyuyan bir güzel sanıyor. Ya da ben öyle sandığını sanıyorum. Canan hanım belki de o kadar saf değildir. Baksana kadına, çıktı buralara kadar geldi.

Neyse ki babamla gelmedi. Yoksa kan gövdeyi götürebilirdi. Ortadoğu'da yeterince kan var. Bir şeyleri çözmeden gitmeyecek gibi. Bakalım günlerin getirdiği ne olacak, şirin Can ve güzel annesi Canan için. Yaşayıp göreceğiz hep beraber.

≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler