Liseden Üniversiteye 58 ~ takılıp kalıyorum bazı şeylere onlar beni bıraksa da





Liseden Üniversiteye 58




~~~ takılıp kalıyorum bazı şeylere onlar beni bıraksa da ~~~



~ beni dövmelerinin tek sebebi onlardan daha akıllı olmam
~ hayır seni dövmelerinin sebebi farklı olman

【Enigma, The Imitation Game (2014)】



Sonunda yere bakarak da olsa sinirli bir ses tonuyla konuştu Sabri abi. Mert'in bana vurduğunu gördü sanırım ve kızgın. Mert'de yere bakarak dinliyor söylediklerini. Süt dökmüş kediye döndü bir anda, özellikle babasının adını duyunca.

“ Pamir bey istedi gelmemi. Burda rahat durmayacağını söyledi, baban seni iyi tanıyor tabi. Şaşırdım gördüklerime, Mert bu sen misin? Can sıradan biri mi senin için? Kendinle olan kavganı neden Can'la yapıyorsun. Ona vururken kendine vuruyorsun aslında. Anla artık, kendinle savaşın bu kadar sevdiğin halde Can'a yaptığın acımasızlığa dönüşüyor. Ama o senin kadar güçlü değil... Cihan'la oynadığınız savaş oyunlarını oynayamaz. Peşinde koşturmaktan öldüreceksin bu çocuğu. Acı biraz... Biliyorum ki, Can'a bir şey olsa buna en çok sen üzülürsün”

Cevap vermedi Mert ya da veremedi. Sabri abiyi Kaptan göndermiş. Kaptan'ın artık yeni ismi, great Captain father... Sabri abi de psycho-philosopher father. Demek ki beni gerçekten de sevdi. Ta İstanbul'dan Sabri abiyi göndermiş, kontrol etmek için sanırım. Mert'in ondan başkasını dinlemeyeceğini biliyor tabi.

Bu arada Sabri abinin uzay derinliğindeki sonsuz güzel konuşmasını ağzım açık şaşkınlıkla, yok hayır şaşakalarak dinledim. Beynimi eritti söyledikleri. Mert'e hem kızıyor ama aynı zamanda benim gibi onu sevmekten de vazgeçmiyor Sabri abi..

Mert de etkilenmiş midir? Ya da dinledi mi acaba? Umursar mı? Yanıt veriyorum; hiçbiri. Doğru cevap: sallamaz bile olabilir mi? Of ya tek umursadığı şey sürü ve seks olan biri, yok kendinle savaşıyorsun filan falan takar mı.

Başkası gelip bunları Mert'e söyleseydi, kesin temiz bir dayak yerdi. Nefret eder işine karışılmasından çünkü. Bırak eleştirilmeyi, onun hakkında konuşulunca bile gıcık olur. Bağımsız ve bağlantısız kafasına estiği gibi yaşayan bir kartal gibi.

Bu arada kartallar yaşamları boyunca tek eşli yaşayan nadir bir türmüş. Demek ki Mert kartal değil de, ayı mı acaba? Neyse şimdi nerden bağladık hayvanat âlemine bilmiyorum. Mert susunca Sabri abi de sustu. Benim konuşacak halim yok yerde yatarken bu önemli kişiler arasında.

“ İzin verirsen Can'ı götüreyim ben”

“ Nasıl istersen abi, kusura bakma bu arada”

Oha hangi dağda kurt öldü. Kartallar, ayılar ve kurtlar adına şaşkınlıktan ölüyorum. Mert benimle ilgili bir konuda, kusura bakma, dedi. Hakkını yemeyelim, ilk ağzımı burnumu düzelttiği seanstan sonra halimi görünce üzülmüş ve o zaman da benden özür dilemişti.

İyi de bana fikrimi soracak kimse yok mu acaba? Köpek yavrusu muyum lan ben ordan oraya taşınacak? Bak şimdi bir de köpek çıktı. Nerden kafama üşüştü bu hayvanlar ya. Mert'in yaptığı hayvanlıktan sonra çağrışım şeysi mi acaba?

Verilen tâlimat üzerine kuyruğumu kıstırıp, içeri gittim. Emir de tekrar aşağı inmiş, herkes şaşkın bana bakıyor. Bunlara neden olan Cihan pezevengi hariç, o ortadan kaybolmuş. Muhtemelen Sabri abiden utancından tuvalete filan saklanmıştır. Kubura düşüp kanalizasyonda lost olasıca.

Daha açmaya fırsat bulamadığım çantamı alıp evin ön kapısından çıktım Mert'i görmemek için. Sabri abi beni bir arabaya bindirdi, suç mahallini yerel polislere bırakıp uzaklaştık uğursuz yerden. İstanbul'a mı dönüyoruz acaba? Benim yetkilerimi aşıyor bu gidiş geliş bilgileri.

Gizli görevdeyiz sanırım, konuşmuyor hiç şef Sabri abi. Ben de ortama uyum sağlayarak dışarıyı seyretmekle yetiniyorum. Birazdan hava aydınlanacak. Kıpkırmızı olmuş ufuk. Ay görevini tamamladı bu gece de. Nöbeti güneşe bırakır birazdan.

Benim için de gün aydınlanacak mı? Yoksa bu gece, hiç bitmeden devam mı edecek yaşamımda. Mert olmadan güneş doğmuş neye yarar ki. Gece olmuş gündüz olmuş, ne farkeder. Gitmek istemiyorum mu deseydim? Belki Mert acır izin verirdi kalmama.

Tokadı yiyip yerle yeksan olalı daha on dakika oldu, benim düşündüklerime bak. Tamam ya ne dediğinizi duyuyorum, ne onursuz bir insan. Artık konuşsa ya şu Sabri abi. Ne düşünüyor acaba? Kesin o da benim ne kadar aciz olduğumu düşünüyordur.

“ Sana nasıl vurduğunu gördüm, canın acıyor mu?”

Canım acıyor mu? Bilmem benim canım acır mı, onu bile bilmiyorum artık. O kadar kanıksamışım ki insanların beni incitmesine, bu benim için normal bir durum. Acıyor tabi, yanıyor yanağım. Beynim algılayamıyor sadece. Akıl tutulması.

~~~

Acı deyince aklıma geldi. Lise'ye başladıktan sonra acı dolu yaşamım, acıyı bırak zehir zemberek olmuştu. Çünkü erkekler artık çocukluktan çıkmışlar erkekliğe koşuyorlardı. Ben koşmayı pek sevmediğimden, yerimde sayıyordum ne saydığımı bile bilmeden.

Onlar da birbirleriyle itişip kakışmaktan dövüşmekten filan sıkılıp ne yapacaklarını bilemeyince benimle uğraşmaya başlıyorlardı. Oysa ben diğer insanların aksine ilgi ve alâkadan hoşlanan biri değilim. Kendi kabuğunda kaplumbağa misali...

Teknik olarak erkektim, ama fiiliyatta ne olduğum belli değildi. Kız olsaydım bunları yapamazlardı bana, erkek olsaydım da en azından kendimi savunabilirdim. Arada derede kaldın mı bunun cezasını çekmen gerekiyor. Değil mi?

Lise benim için yeniliklerle dolu başlamıştı. Son numaraları oldukça yaratıcıydı. Bir gün teneffüs olunca çok sıkıştığım için tuvalete koşturdum. Ama benden hızlıları da varmış. Pisuvara yanaşıp işemeye başlayınca arkamdan birisi kuvvetlice itti beni.

Kafamı duvara çarpmamak için ellerimi uzatınca, serbest kalan şeyim pantolonumu ıslattı. Alnımı fayansa vurdum, kanadı. Ben alnımı tutarken miniği yuvasına sokmayı unutmuşum. Beni iten üç it, gördüler onu.

Kahkahalarla gülüyorlardı. Neye güldüler acaba? Üstüm başım çiş oldu, alnım kanıyor, en utandığım yerim de kamuya mâl oldu. Seç beğen al, gülünecek şey mi ararsın. Artık bana taktıkları bir isim de vardı, minik, şeyime atfen.

Bizim apollo benim önümden, hayatımın önüne böylece geçti işte. Kendi küçük etkileri büyük, o gün bu gün hep benden önde. Demezler mi, boyu değil işlevi önemli diye, bu bakımdan tam bir erkeğim sizin anlayacağınız.

Bir insanın cinsel organı ile ilgili ona isim takmak neyin kafası? Şimdi söyler misiniz, bu kadar pipi meraklısı ben miyim onlar mı? Ya da ben miyim onlar mı esas ibne? Tabi bunları onlara söyleme şansım olmadı hiç.

Kabullendik durumu, minik, dendiğinde dönüp bakmaya başladım ister istemez. Bir daha pisuvara işemedim tabi. Ama bu sefer de girdiğim kabinin kapısını tutup teneffüs bitene kadar çıkmama izin vermemek gibi başka yaratıcı bir buluşla çıktılar karşıma.

Bazen de ben kabinde kapalı beklerken yukardan pet şişelere doldurdukları suyu atıyorlardı üzerime. Kaçacak yer de olmadığından sırılsıklam oluyordum. Bu halde derse girip öğretmenin, neden ıslak üzerin, sorusuna cevap veremeyince, bir de ondan fırça yiyordum.

Sahi Mert de bana, minik, diyor. Nerden duydu acaba? Ulan azıcık daha büyük bir şeyim olsaydı keşke. Neyse buna da şükür tabi. Henüz benim ve Mert'in elinden başka bir yerde performansını ölçemedik ama iyidir benim miniğim. Ben onun umurunda mıyım bilmem ama ben onu seviyorum.

~~~

“ Canım acımıyor, teşekkür ederim abi. Bu arada, benim için mi geldin sen buralara kadar”

“ Pamir bey, seni çok sevmiş. Zamanın olursa bir gidip bir bakıver, dedi. Biz de atladık uçağa geldik. Tam zamanında gelmişiz anlaşılan, tesadüf”

“ Biz derken?”

“ Hasan'la beraber geldik. Hem annesini görsün hem de biraz tatil yapsın diye. Pamir beyin de evi var bu sitede, orada kalırsınız, dedi. Ama ben döneceğim tabi. Dükkânı yalnız bırakmak olmaz. Hasan orda olsa sorun olmaz. Ona her bakımdan güvenirim oğlumdan ötedir”

Bu sitede de bir tek bizim evimiz yok. Sürünün tek kadın eleman adayı Elifcan da bana Mert'i anlatırken, yazlıklarının aynı sitede olduğunu söylemişti, şimdi hatırladım. Acaba burda mıdır şimdi? Onun da Peter'in de mesajlarına bile bakamadım daha.

≈≈≈

Burası da site değil şehir gibi, git git ancak vardık eve. Kaptan ev için en tepeyi seçmiş. Bütün siteye ve manzaraya hâkim bir yer. Eve girer girmez Hasan beni görünce, yupppiii, diye bir bağırdı ve arkasından üstüme atladı, her zaman ki gibi.

Sabri abi gülerek bize bakıyor. Sabri abi ne kadar iyi biri bunu hissedebiliyorum. Birileri mutlu olduğunda diğer insanların suratlarını izlerim ne yapıyorlar diye. Sadece başkaları mutlu olduğu için sevinen insanlar candır. Başkalarını da düşünerek yaşayan insanlardır çünkü onlar.

Öpüşmeyi biraz daha uzatırsa bu Hasan iş yalaşmaya dönüşecek, bebek sever gibi yanaklarımı da çekiştirince Sabri abi kahkaha atmaya başladı. Beni gören de gülüyor, bu gece. Daha doğrusu gün doğdu bile. Sabri abi dayanamadı sonunda.

“ Oğlum rahat bırak şu çocuğu. Mert'in elinden zor kurtardım, şimdi de sen mi çıktın”

“ Ama abi çok tatlı değil mi. Şuna bak ya, nasıl da özledim. Mesajlarıma neden cevap vermedin, nasıl merak ettim seni”

“ Kusura bakma Hasan Mert'in yanındayken biliyorsun hep olaylar olaylar. Başını bile kaşıyamıyorsun ki”

Bu Hasan görmeyeli, iyice bir kendine güven yapmış. Eskiden çekine sıkıla konuşur ve bu kadar açıktan oramı buramı sıktırmazdı. Şunu unutmayın, Uranyum-238 izotopu, Uranyum-235'e dönüşürse yani zenginleştirilirse, savaş başlıklarında nükleer bir silaha dönüşür.

Savaş başlıkları? Bu nereden çıktı şimdi. Ben neden okuduğum şeyleri hiç unutmuyorum. Bu gidişle Rain Man (1989) filmindeki Dustin Hoffman gibi otostik bir dahiye dönüşebilirim. Hasan mutfağa gitti bize kahvaltı hazırlayacakmış. Becerikli bıcırık.

Enfes kahvaltıyı yedikten sonra bana bir ağırlık çöktü. Belki de hayatımda bu kadar çok şey yememiştim. Neden bilmiyorum bir iştah bir iştah. Evde kalmış kızlar bundan mı kilolu oluyorlar acaba? Ben de evde mi kaldım?

Kimler istedi beni ama ne yazık kahraman pilot Ⓜ️ert'e aşığım ben. Ama o savaş zamanları muharebede, barış zamanları ise hayvancılıkla uğraşıyor, sürüsüne bakmakla meşgul hep. Ailemden beni istemeye gelemiyor bir türlü, dünya evine giremiyoruz o nedenle.

Ben de dünya evinin bahçesinde çadır kurdum Mert'i bekliyorum. Gelirse içeri sokacağım onu kapıyı da üzerine kilitleyip dışarı çıkmasına izin vermeyeceğim. Aşkım ben ve evlat edineceğimiz güzel oğlumuzla sonsuza kadar mutlu yaşayacağız.

Biraz uyumak istediğimi söyleyince Hasan bana bir oda gösterdi. Perdeleri çektim aydınlık görmek istemiyorum dünyayı. Dün geceki karanlıktayım ve yerde ağlıyorum hâlâ. Kulaklıklarımı takıp müzik açtım, gözlerimi kapadım. Kaptan Baba'nın şatosuna sığındık işte.

Karnımız tok ama kalbimiz bomboş. Mert ne konuştu acaba annesiyle. Tam filmim en tehlikeli sahneleri çekilecekken beni setten kovdu yönetmen. Şimdi Nevin cadısının, Gökçe karısını Mert'in karısı olma yolunda nişanlamasıyla ilgili sahne, senaryoda mı hâlâ?

Senaryo içeriğine, hangi sahnenin ne zaman ve nasıl çekileceğine, hemen çekim öncesi kendisi karar veren Oscar ödüllü yönetmenimizden kendi isteyene kadar, bunu öğrenme şansımız yok. Ulan benim kafamdaki kadar soru işareti, normal bir insanda olsa beyin amcıklamasına uğrar.

Düşünürken, uranyum zenginleştirmeyi değil tabi Mert'i. Hep o zaten başka bir şey düşünemiyorum ki. Beynim tükenmiş ve uyumuşum. Kapı tıkırtısına uyandım, elimde duran telefona baktım. Oha saat 3 olmuş. Sabah 9 gibi yatmıştım ben.

Gelen Hasan, merak etmiş beni. Aşağı indik, bu sefer de yemek yapmış, hamaratcık. Ama ben bu sabah yediklerimden sonra bir de üstüne uyuyunca bir kaç gün bir şey yiyemem. Yemek yemeden nasıl mı yaşıyorum?

Güneş enerjisiyle çalışıyorum ben. Gerçi direk güneşe de çıkamıyorum, panellerim gölgede topluyor enerjiyi. Belki de ondan yazları ve denizi çok seviyorum. Sabri abi Bodrum'a inmiş bir arkadaşını görmeye. Gece yarısı uçağı ile de İstanbul'a dönecekmiş.

Biz koca şatoda yalnız mı kalacağız Peter Pan’la. Anneme söz verdiğim gibi, günlük aramamı yaptım. Kızdırmamalıyım onu harbi yolar etlerimi. Kadın olduğuna bakmayın çok güçlüdür Çerkez kızı. Tabi yine gerçekten nerede olduğumu söyleyemedim.

~~~

Peter, denize gidelim, dedi. Ben de çok istiyorum tabi ama dışarı çıkarsam Mert'le karşılaşmaktan öyle korkuyorum ki. Hiç itiraz etmeden ve ona sormadan Sabri abiyle çekip gitmeme kızmış mıdır acaba? Ama Sabri abi izin istedi ondan ve o da kabul etmedi mi.

Ne saçma sapan şeyler düşünüyorsun, dediğinizi duyar gibiyim. Peter, onlar denize Cihan'ların evinin önünden girerler, deyince plajın onlara uzak ıssız bir köşesine gittik. Peter mayoyla geldi ben bermuda ve tişörtle.

Peter'e adada pek dikkat edememişim, incecik zayıf vücudu ve koyu kırmızı teniyle çok güzel kızılderili bir çocuğa benziyor. Hasan'da neden bermudayla denize girdiğimi sordu. İnsanlar ne meraklı, istersem haşemayla girerim size ne.

Şimdi oturup Mert'in bana aldığı mayoların neden giyemediğimi Peter'e anlatamayacağım. Minikle ilgili ayrıntılı bilgisi olmayan bir o kaldı. O da öyle kalıversin. Denizi güzelmiş buranın. İskelesi var oldukça uzun. Hemen en ucuna gidip derinliğe baktım.

Çok derin değil, olsun açıyı ona göre ayarlarız. Tekrar sahile gerileyip hızla koşmaya başladım en uca doğru... Rüzgar bütün vücudumu sertçe yalıyor. Vücudum diken diken oldu, o kadar güzel ki. Ve nerdeyse denize paralel, 15 derecelik filan bir açıyla daldım.

Su buz gibi enfes. Atlayışım müthiş güzeldi gerçekten. O kadar ince yardım ki suyu, sadece küçük bir şlap sesi o kadar. Tom Daley bile yapamaz bu atlayışı. Bu arada o da kazık kadar oldu ha, 21 yaşına girmiş. Bu kadar büyümeden önce çok beğenirdim onu.

Facem onun resimleriyle doluydu, ben de hayran hayran bakardım mayolu fotolarından enfes vücuduna ve güzel suratına. Yakışıklı hâlâ tabi. Yüzü de güzel ama kaslanmış ve biraz ayı gibi olmuş. Benim ilgi alanımdan çıkmış yani.

Yaşı büyüyüp de güzelliğini koruyabilen şimdi aklıma gelen Number One Troye Sivan tabi. Onun Spud (2010) ve devam filmlerinin hastasıyım. Şimdi de şarkıcılığa başlamış kerata. Müziğine pek ısınamadım ama onu görmek için bakıyorum kliplerine.

Epeyce dipten yüzerek açıldım nefesim yettiği kadar. Yüzeye çıktığımda, Hasan'ı telâşla beni ararken gördüm. Zavallı çocuk en son adada denize girdiğimde boğulma tehlikesi geçirdiğimi hatırladı tabi.

Boğulma tehlikesi geçirmemiştim, boğulmak istemiştim sadece. Ben boğulmam aslında dipte. Belki de sadece orda nefes alabiliyorum. Sizden farklıyım yani. Yanına yüzüp özür diledim. Ama o bana hiç kızmaz ki zaten. Güldü hemen.

Şaşırdı dipte o kadar fazla kalabilmeme. Şaşıracak bir şey yok Peter'im, yeryüzü bana göre bir yer değil zaten, misafir sayılırım aranızda. Karanlık dipler, yani ölüme en yakın yerlerde yaşıyorum ben. Bir saate yakın hiç çıkmadım denizden dala çıka yüzdüm durdum.

Ciğerlerim patlayana kadar dip gezintisi yaptım. Çıkınca, Hasan bana şemsiye getirmiş onun altına girdim. Öyle iyi geldi ki deniz suyu ve iyice yorulmak yüzerek. Sinirlerim biraz olsun yatıştı, kendime geldim, bir kendim varsa tabi.

“ Bir deri bir kemiksin Can, kas oranı da sıfır, nasıl bu kadar güçlü ve yorulmadan yüzebiliyorsun?”

“ Bilmiyorum. Ben de şaşırıyorum aslında denizi görünce başka birisine dönüşüyorum sanki”

“ Dün ne oldu, soramadım Sabri abinin yanında”

“ Çok düşüncelisin teşekkür ederim. Sabri abiden utandım zaten çok. Dün geldik buraya, akşam Mert'le Cihan bir yerlere gitmişler. Sabaha karşı döndüklerinde yanlarında üç çocuk vardı. Mert benim Cihan'la yatmamı istedi”

Devam edemedim konuşmaya. Bir anda gözümden yaşlar akmaya başladı. Yanaklarımdan akan göz yaşım tenimdeki deniz suyu ile birleşince yaladım onları. Çocukluktan beri ne bulsam ağzıma sokarım. Devam ediyoruz hâlâ.

Freud babaya göre, psikoseksüel gelişim oral, anal, fallik ve genital dönemlerden geçilerek tamamlanıyormuş. Her insan bu devreleri sırasıyla yaşarmış. Kızlar nasıl bir fallik devre geçiriyorlar ona pek kafam basmıyor. Bu devrelerden bazılarında takılıp kalmakta mümkünmüş.

Ben oral ve anal devreden sonra bir gelişim gösteremedim. Hoşuma gitti kaldım orada sanırım. Sevdiğim şeyleri bırakamamak gibi bir huyum var ne yapayım. Takılıp kalıyorum bazı şeylere, onlar beni bıraksa da... Ben susunca Peter konuştu.

“ Kabul etmedin tabi sen Cihan'la yatmayı”

“ Evet, yalvardım siz ne istiyorsunuz yapın ben aşağıda salonda uyurum dedim. Emir de bizimleydi, yani üçüne de yetecek kadar orospu vardı. Ama ısrar etti Mert, sürü olayları işte”

“ Sürü de nesi”

Sürü olayını anlatmam için Mert'le Cihan'ın eskiden yattıklarından da bahsetmem gerekir. Bu doğru olmaz. En iyisi geçiştirmek. Belki de biliyordur Peter ama bunu soramam ona şimdi. Cihan'la aralarında ne geçtiğini soracağım ama.

“ Neyse boş ver onu şimdi sonra anlatırım. Sabaha kadar kalayım çıkar giderim dedim ona. Çok kızdı tokat attı, tam o sırada Sabri abi geldi, bahçedeydik biz”

“ Sabri abi ne dedi”

“ Kızdı Mert'e ama çok da belli etmedi. Sadece çok değişik güzel bir konuşma yaptı. Mert cevap bile veremedi. Sonra, izin istedi ondan beni götürmek için. Kabul edince Mert, aldı beni buraya getirdi işte”

“ Anlayamıyorum Mert abiyi hiç. Madem ki gay, senin gibi birini de bulmuş, neden başkalarıyla beraber olmak istiyor. Bu yetmez gibi bir de Cihan'la yatmanı istemesi”

“ Cihan'la aranızda ne geçmişti Hasan anlatabilir misin bana”

Bu soru pek hoşuna gitmedi Peter'in. Daldı denizi seyretti biraz. Pişman oldum sorduğuma ama şimdi, tamam anlatma, filan desem iyice üzülecek. İnsanların neye üzülüp sevineceklerini hissetmek ne kadar zor bilemezsiniz.

“ İlk başladığım zamanlardı Sabri abinin cafesinde işe, Mert abi sayesinde. Beni gördükten sonra Cihan abi ilgilenmeye başladı. Bol bahşişler filan. Ben de güvenip yakınlık gösterdim. Bir gün vardiyam bitince, gezdirmek istedi beni arabayla. Biraz dolaştık sahil yolunda, ordan bir eve götürdü. Asıldı bana, işte ayrıntısını sorma. Vuracaktım ağzının ortasına ama Mert abinin arkadaşı diye bir şey yapamadım. Zaten kavga etsek döverdi beni daha ufaktım o zaman. Şimdi olsa en azından kendimi savunurum. Kaçtım evden. O günden sonra bana kötü davranmaya başladı. Ama sanırım bu olandan Mert abinin haberi yok, ben de belli etmedim bir şey”

“ Mert hiç asıldı mı sana”

“ Mert abi ne bana asıldı ne de başkasına asıldığını gördüm. Ona asılan olur ve beğenirse birlikte olur benim bildiğim. Ama Cihan abi öyle değil, sulanır açıktan açığa beğendiği tiplere. Kızlara asılmaz ama hiç. Sadece onlar ona asılırsa ve beğenirse beraber olur. Bir akşam Cihan abi cafede ona yazan bir kızla çıkıp gidince, Mert abi arkasından gülmüş ve işi gücü skor puştun şimdi yapar kızı gece onla beraber bile kalmaz, demişti. Böyle biri işte. Mert abi onu neden seviyor hiç anlamıyorum”

“ Sürü olayını anlatayım sana ama kimseye söz etme bu garip şeylerden. Mert ve Cihan çocukken birlikte oluyorlarmış. Sonra Cihan pasif olmak istemeyince veya aktif de olmak isteyince bir daha yapmama kararı almışlar. Ama ayrılmak da istemiyorlarmış. Bu nedenle yattıkları her kişiyle diğerinin de yatması şartını koymuşlar. Cihan biseksüel Mert de gay olduğu için, Cihan'ın yattığı kızlarla yatmıyormuş Mert. Ama sürünün devam etmesi için Cihan bir kızla evlenecekmiş birgün. O zaman doğacak çocuk tüm sürüye ait olsun diye sürünün tümü o kızla yatacakmış Mert de dahil”

“ Bir kısmını tahmin etmiştim. Ama bu kadarını beklemiyordum. Delirmişler bunlar gerçekten inanamıyorum”

“ Baştan ben de şaka zannetmiştim zaten. Ama gayet ciddiler. Elif vardı Cihan'ın sevgilisi bizim okuldan. Şimdi ayrılar, kıza yalnızken kötü davranıyormuş, dövmüş filan. Ona da anlatmış bunları Cihan, kız çıldırıyordu neredeyse. Ama sanırım hâlâ aşık Cihan'a. Aynı benim Mert'e aşık olduğum gibi. Bu bakımdan Mert'le ortak yönleri var yani. Ama lütfen bu konuda soru sorma bana. Tahmin etmişsindir zaten ama konuşmak istemiyorum. Benden yapmamı istediği şeye bakar mısın? Cihan'la yatacağım, belki diğer sürü elemanlarıyla da. Hadi diyelim ben gayim zaten, çok eşliliğe karşı olmadığımı varsayarsak yatarım başka erkeklerle. Ama bu yetmiyor, Cihan'ın evlendiği kızla da yani mesela Elif'le de yatacağım. Hatta belki ondan çocuğum olacak! Bu nasıl olur o hem bir kız hem de arkadaşım benim”

Bu arada Elifcan'ın mesajına hâlâ bakmadığım aklıma geldi. Ah keşke burada olsa o da biraz da onunla konuşsam. Yaşadıklarımı güvendiğim insanlara anlatınca sanki yaralarım biraz iyileşiyor gibi oluyor. Açtım bana attığı mesajı.

ElifCan-ım ▶︎ Can

seni çok merak ediyorum neden hiç mesajlarına bakmıyorsun bakıyorda cevap vermiyorsan her zaman olduğu gibi ağlarım bak zaten ağlıyorum durmadan seni çoook özledim aşkımsın benim ne olur bu defa cevapla

Tam cevap yazıyordum ki, 500 dakika her yöne beleşimin kuzular gibi yattığını ve bana me'lediğini duydum. Beleş derken yani bana beleş, Mert ödüyor faturayı. Mert nerden bulacak parayı, son kertede Kaptan Baba ödüyor onun kredi kartlarını. Aradım Elifcan'ı.

Can 📞 ElifCan-ım

elifcan nasılsın özür dilerim mesajlarına cevap veremediğim için evdeyken moralim çok bozuktu neler oldu neler ve sonunda mertle buluştuk onunlayken denizdeydik telefon çekmiyordu dün yeni geldik buraya

ElifCan-ım 📞 Can

can aradığına o kadar sevindim ki ben ölüyorum sanırım ve seni mutlaka görmem gerekiyor nerdesin söyle mertlerle misin onların buraya geldiğini duydum

Can 📞 ElifCan-ım

neden ölüyorsun anlatsana bodrumdayım onunla geldik ama şu an mertle beraber değilim

ElifCan-ım 📞 Can

bizim sitede misin yoksa!!!

Duyunca nerede olduğumu önce çığlık attı sonra gülmeye başladı, sonra ağladı. Bunu sırasıyla kaç defa tekrar etti hatırlamıyorum. Telefonu Hasan'a verdim, Kaptan Babanın evinin yerini tarif etti. En son, uçuyorum yanına prensim bir yere kıpırdama, dedi. Prens?

Biz de eve yollandık. İçimizde görece aklı başında bir Elifcan vardı, o da sıyırmış balataları sonunda. Cihan iti yüzünden tabi. İlk çıktığı ve yattığı erkek o. Onun gibi dünyadan bihaber bir masumiyetin, Cihan gibi ileri dövüş teknikleriyle seks yapan biriyle birlikte olması...

Ne diyeyim; yüzme bilmeyen, hatta hayatında denizi bile görmemiş birini, yüzme öğrensin diye, fırtınada okyanusun ortasına bırakmak gibi bir şey... Hayatta kalma şansı yok... Yüzme öğreneceğim diye ölecek zavallı...


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler