Liseden Üniversiteye 60 ~ mert'i bu kadar sevmemin nedeni belki de sadece gamzeleri



Liseden Üniversiteye 60



~~~ mert'i bu kadar sevmemin nedeni belki de sadece gamzeleri ~~~



Peter yine, adım mı atıyor yoksa ayakları yere değmeden uzayda yürüyen astronotlar gibi yarı uçuyor mu, işte o yürüyüşüyle kapıyı açmaya uçtu. As Peter Pan. Sabri abi içeri girecek hâlâ bana sarılmaya devam ediyor, baktım Elif'e aldırmadı. Biraz kıpırdandım, anladığı yok. Allahım ya...

“ Elifcan, Sabri abi geldi böyle yayılıp oturacak mıyız?”

Neyse yırttık, azad etti sonunda beni. Sabri abi salona girince her zaman ki müşfik ev sahibi edası ile bize şöyle bir baktı. Burası onun evi değil ama bütün dünya onun evi o da ev sahibi gibi hissettiriyor insana.

O kadar güven verici ve kendinden emin ki hareketleri ve bakışları. Onun yanındayken kötü bir şey olmayacağını düşündürüyor insana. Aslında aynı his Mert'le birlikteyken de var, ama kendi hariç. Neden bütün dünyadan korurken, kendinden koruyamıyor beni?

Benim için ölümü göze alabiliyor. Ama kendisi de beni öldürmek için ne gerekiyorsa yapıyor. Yarin elinden gelecekse ölüm, hoş geldi sefâ geldi. Tekrardan başa sardık hep olduğu gibi, ölümden başka kurtuluş yok mu bana?

Sabri abiyle Elifcan'ı tanıştırdım ve nasıl tanıştığımızı anlattım. Mert'le aynı liseyi bitirdiğini söyledim ve tabii araya Cihan'ın ex sevgilisi olduğu bilgisini de bonus olarak koyuverdim. Hep beraber oturduk. Sehpada duran şampanya şişesine baktı Sabri abi.

O konuda da açıklamamızı yaptık, Elifcan'ın yeni ve ilk arabasını kutladığımızı söyledim. O da, hayırlı olsun, dedi Elif'e. İzin almadan açtığımız için kızmış mıdır acaba Sabri abi? Şampanya Kaptan baba'nın o kızmaz bana...

“ Abi size de bir bardak koyalım mı?”

“ Hayırdır Can, yine siz demeye mi başladın bana”

“ Abi şaşırdım kusura bakma”

“ Ne kusuru koçum rahat ol diye söylüyorum. Hasan'ım, ben tatlı içki içemem biliyorsun bana da her zamankinden yapıver. Torba da rakı var. Alışveriş yaptım onları da dolaba yerleştir. Daha bir şeylere ihtiyacınız olursa Hasan da dükkânın kredi kartı var oradan alırsınız”

Beni gaza getirmek için mi, koçum, diyor yoksa dalga mı geçiyor acaba? Neyse ota boka kafayı takmasam olmaz sanki. Kafam az şeyle meşgulmüş gibi üstelik. Peter gidip Sabri abiye rakı getirdi yanında da soyulmuş elma.

Görünce benim de canım çekti la. Babam iki içkiyi karıştırmamak gerekir der hep, bira hariç, o rakının cilâsıymış. Kocaman bir yudum aldı buzlu rakıdan, yanmış adamın dibi. Bugün ne yaptığımızı sordu. Denize gittiğimizi söyledim.

Elif rakıyı görünce bize yeni bir şarkı ayarladı. Bu duruma göre şarkı çalma merakı nerden zuhur etti bu kıza. Sanırım yalnızlıktan bütün gün müzik dinleyip ağlıyor, ezberlemiş hepsini. Ceza mı bu, Bir küçük kar tanesi gibiyim, Avucunda eriyen göz bebeğim... İrem, Hayalet Sevgilimmiş bu da.

Hayalet sevgili Cihan mı oluyor acaba? Yoksa Hayal Et mi demek istiyor. Ne olur dön, diyor şarkıda. Şarkı sözlerine bu kadar kafayı taktığına göre gerçekten durum vahim. Aşık liseli kızlara döndü sonunda, garibim.

Benim rakıya yutkunarak baktığımı fark etti sonunda Sabri abi. Gülerek baktı. İçiyor musun rakı, dedi. Evet anlamında başımı salladım. Hasan'a seslendi bana da rakı getirmesi için. Ama ben kalkıp kendim gittim mutfağa. Çocuk buraya güya tatil yapmaya geldi, bize hizmet ediyor.

Mutfaktan çıktığı yok. Sahilde de, şemsiye bulmak, su almak, sırtıma krem sürmek; koşturup durdu. Ama hiç şikâyet etmedi atom karıncam. Bu arada iki de bir tekrar, krem sürmemi ister misin, demesi mânidardı.

Elif de benimle mutfağa geldi. Dibimden ayrılmayacak her halde artık. Belki de Sabri abiyle yalnız kalmak istememiştir. Cihan yüzünden iyice içine kapanık ve tırsık mı oldu nedir. Kendime bir rakı yaptım, buzsuz ama. Ben soğuk içemem hiç bir şeyi, boğazım şişer hemen.

Evet dondurma da yiyemiyorum, n'olmuş. Elif de kendine bir bira aldı. Yine içmeye başlayacak, dağıtmaz umarım, rezil oluruz Sabri abiye. Ben de hız limitlerime dikkat etmeliyim. Arabayı devirmeden menzile varmalıyım. Mert'in yanında olsam neyse de Sabri abiden çekiniyorum.

Belki de saygı duyuyorum ona ve bana olan sevgisini kaybetmemek için ne yaptığıma dikkat etmeye çalışıyorum. Babamın sevgisini kaybettikten sonra en büyük korkum, sevdiğim ve beni seven insanları kaybetmek oldu. 

Gerçi böyle insan pek çok olmadı, işte şimdi şimdi başladı sayılır. Salona girdiğimizde Sabri abi balkona sigara içmeye çıktı. Saygılı adam dumanaltı yapmadı bizi sağ olsun. Hiçbirimiz sigara içmiyoruz sonuçta. Kıyamadığım Peter'im gelmek bilmiyor bir türlü mutfaktan.

Oturup bir yudum aldım rakıdan, yine Mert ve kokusu geldi aklıma. İlk rakı içtiğimiz gün, o ilginç salaş lokanta, güneşin denize batışı... Ve şimdi de benim Bodrum'da batışım. Sabri abi yok diye Elif yanıma oturup yine kıçını yapıştırdı kıçıma.

“ Rakıya ne ara başladın sen”

“ Tanrım Mert, nedense bir gün rakı içmek istedi, bana da eşlik edebileceğimi buyurdular, öylece daldım akşamcılar âlemine”

“ Yiyecem seni Can, erkeklere yakışıyor rakı içmek, hele prensime”


Söylediklerime gülerek böyle cevap verdi. Yiyecekmiş, afiyet olsun. Erkek olduğumu vurgulamasının ayrıca bir anlam içermediğini umarım. Kız olmak hiç istemedim, özenmedim de. Pipimle barışığım ama toplumsal cinsiyet rollerinden nefret ediyorum. Prens, bu da yeni çıktı.

Ben olsam olsam Prens Mişkin olurum. Okumayı gerçekten seven herkesin üzerinde uzlaştığı şey sanırım Dostoyevski'nin en baba yazar olduğu gerçeğidir. Bu arada Frued'u en çok etkileyen yazar. Onunla ilgili bilimsel makaleleri var. Bütün kitapları güzel aslında ama başyapıtı Suç ve Ceza.

Ben Budala'yı da çok severek okumuştum. İşte Prens Mişkin bu kitabın kahramanı. O kadar saf ve temiz ki işi salaklık noktasına kadar götürebiliyor. İnsanları safça seviyor. Bu tür insanlar çok mutlu da olabilirler, bu saflıkları nedeniyle çok acı da çekebilirler.

~~~

Peter içerden seslenip bizi çağırınca, tehlikeli sularda yüzen Elif'in yanından bu can simidine tutunup uzaklaştım. Yılmaz takipçim Elif de arkamda tabi. Neyse Sabri abi gelmeden kurtulduk kıç kıça durumundan. Sabri abiye de haber verdim.

Hepimiz mutfağa geçtik. Aman allahım mutfak balkonuna denize nazır bir sofra hazırlamaya girişmiş uçan cin böceğim. Salonun klimalı konforunu bırakmak zorunda kaldı Elifcan, sevmez sıcağı hiç. Bana farkmaz sıcak etkilemez pek, daha çok soğuk düşmanıyım.

Hep beraber çöktük masaya, saat 5'e geliyor. Tam rakı zamanı. Akşamcı mı oluyorum ben. Şimdi biraz kafayı bulursam yine kafaya takıcam Mert'i. Sanki takmadığım an var da. Gidip Cihan'ların evinin önünde anıra anıra ağlasam mı acaba? Gece uçağı ile dönecek Sabri abi.

“ Uçakta uyumak için biraz içmem gerek, hadi afiyet olsun cümleten”

Sonunda konuştu, ben konuşmayı başlatamıyordum bir türlü. Elif'i bıraksan cırcır konuşur ama daha yeni tanıştı sonuçta Sabri abiyle. Peter hâlâ sofrayı donatmakla meşgul. Esas merak ettiğim Sabri abinin Mert'le ilgili düşünceleri.

Bir de Peter'in anlattığı yarım kalan konu; adamın kalbine giren bıçak. Mert'e o güzel konuşmayı yapan adamın daha derin düşünceleri veya Mert'e söylemek istemediği şeyler de olabilir. Bunları bilmenin kime ne yararı olur bilemem. Ama merak işte, en işe yaramaz tarafım.

“ Abi kızmazsan bir şey sorabilir miyim?”

“ Neden kızayım oğlum. Sen kızdıracak bir şey yapmazsın ki. Pamir bey de çok sevmiş seni, geçenlerde beraberdik bir iki günlüğüne iş için uçakla İstanbul'a gelmişti. Durmadan seni anlatıyor nasıl etkilemişsen adamı. Kimseden etkilenmez oysa ya da çok az kişiden diyelim”

Çok az kişiden diyelim, dedi, biz de buraya bir mim koyalım. Burda demek istediği, senden başka etkilendiği birileri daha var ve bu benim için önemli... Çünkü bu lâfı edince daldı gözleri uzaklara, bardağı da fondipledi.

Mert konusu biterse burdan başlayacağım ameliyata. Bu gece hazır Mert olmadan bulmuşken bu bilgi dolu sır küpünün iyice suyunu içmem gerek. İnsanın söyledikleri değil, aslında ne demek istediği önemlidir. Bunu pek az kişi sezinleme yoluyla anlayabilir.

“ Abi Mert'le dün yaptığın konuşma uzaya çıkardı beni. Yani demek istediğim çok derindi. Mert'i anlayabiliyorsun sanki. Bunları neden yapıyor bana?”

“ Aslında kimse kimseyi anlayamaz. Ama şu kadarını söyleyebilirim. Mert seviyor seni ama sevgisini gösteremiyor. Sevebilmek, nesne ilişkisinde empati kurabilme sanatıdır bence. Ama bunu yapabilmek için karşındaki nesnede olan şeylerden az da olsa senin içinde de olmalıdır. Yoksa empati kuramazsın. Sen de olan şeylerden, Mert'te eser bile yok. Bu durumda anlayamıyor seni, o kadar farklı hissediyor ki, korkuyor senden”

Nesne ilişkisi, nerden biliyor bunları, psikolojiyi yemiş yutmuş. Oysa benim bildiğim ömrü hapisler de geçmişti. Devam etsin diye gözlerinin içine bakmaya devam ettim. Sanırım bitirdi, neden uzun uzun konuşmayı sevmiyor acaba? Neyse ben yalvaran gözlerle bakmaya devam edince, konuştu.

“ Tabii çocukken yaşadığı kötü deneyimler de bunu tetikliyor. Hiç empati kurmadan sevgi olmaz mı derseniz, o da olur elbet. Hatta belki kara sevda veya saf aşk dedikleri şey bile olur. Ama bu çok şiddetli kontrol etmesi imkânsız bir şeydir aynı zamanda. Kimsenin yaşayamayacağı şeyleri yaşarsın ama hem olumlu hem de olumsuz olarak. Belki sizin yaşadıklarınız da buna benzer şeylerdir”

“ Ama abi kara sevdalı biri, sevdiğinden başkalarıyla da yatmak ister mi?”

Sonunda söylediğim oh be. Tabi, beni de başkalarıyla yatırmak istiyor, diyemedim O kadar doz hastayı öldürür. Güldü bu söylediğime pek gülmeyen sır adam. Hoşuma gitti bu durum, kızar diye korkmuştum. Sürüden haberi var mı acaba? Konuşmaya devam etti.

“ Sanırım her şeyi olduğu gibi kara sevdayı da kendi yorumuyla yaşıyor Mert. Ama ne yazık sen su kadar saf ona ihtiyaç duyarken ve bu kadar kolay bulunacak ve kolay verilecek bir şeyi ondan isterken, o ölçüsüzce seni suya veriyor”

“ Son söylediğini anlamadım abi”

“ Yani sen ondan bir bardak su istiyorsun ve bu sana yetecekken o seni sel altında bırakıyor, işte su verecekken suya veriyor, lâfı bunu anlatır”

“ Yine derinlere daldırdın abi”

“ Peki bir soru da benden, istersen cevaplarsın. Neden seviyorsun bu kadar çok Mert’i”

Bu soru ağır oldu. Ben şimdi kaldıramam bunu. Belki daha sonra. Damardan giriyor doktor. Ama ameliyatı yapacak bendim burada, o değil ki. Biraz düşündüm, kısa ve öz bir cevap bulmam gerek. Ama salakça da olmamalı. Sabri abiye yakışır bir şeyler.

“ Mert'i bu kadar sevmemin nedeni, belki de sadece gamzeleri”

“ Bak hele şimdi de sen mi dalga geçiyorsun bizimle”

“ Yok estafurullah abi. Sorunun cevabı belki benim bütün yaşamım. Yani çok uzun, ama sen istersen konuşuruz başka bir gün. Şimdilik cevabım gerçekten sadece gamzeler”

“ Peki öyle olsun bakalım”

“ Abi yine bir soru kızmazsan. Sizin cafenin üstündeki, benim kaldığım odada gördüğüm kitaplar müthişti. Hepsi kendi alanında en iyileri. Biraz anlarım kitaptan da. Senin bu bilgi ve akıl dolu konuşmaların. Nerden öğrendin bunların hepsini”

“ Niye kızayım. Rakı sofrasında kızmak ve alınmak olmaz. Kızacağın veya lâfına alınacağın adamla da rakı sofrasına oturulmaz zaten. Senin kitaplardan anladığın belli oluyor zaten. Ayrıca esas akıl dolu konuşan sensin, belli etmemeye çalışsan da. Ama sen ne kadar çekinsen de, hem çok güzelsin hem de çok akıllı. Belki de bazı insanları bu nedenle korkutuyorsun”

“ Abi sen bir de denizde gör Can'ı. Balık gibi. Gözlerine inanamazsın, profesyonel yüzücülerden iyi. Bir dalıyor dibe ara ki bulasın”


Evet karşılıklı iltifatlara hoş geldiniz. Şimdi de araya Peter'im girdi. Balık gibi mi? Evet lüfer balığıyım. Ama usta balıkçı Mert reis yakaladı beni. Zokayı da öyle fena taktı ki kurtulamıyorum. Kurtulmak istiyor muyum?

Demek beni, güzel ve akıllı, buluyormuş Sabri abi. Mert efendi neden görmüyor bunları peki. Tabi o bana su vermekle meşgul. Neymiş, susuzluğumu gidermek için değil, sel altında boğmak için. Sabri abi devam etti.

“ Bana gelirsek, çok bir şey bildiğimi zannetmiyorum. Ama ne öğrendiysem, Türkiye'nin en iyi üniversitelerinde öğrendim”

Bunları söylerken güldü, dalga geçiyor tabi. Ne ara gidecekti zavallı adam üniversiteye. Benim de ona gülerek baktığımı görünce anladı, espriyi çaktığımı. O zaman ameliyata başlama zamanı geldi. Zirâ hasta narkozu yedi, artık acı hissetmez.

“ Madem her şeyi konuşabiliyoruz abi rakı sofrasında, eğer sence sakıncası yoksa, şu en iyi üniversitelerden bahset bize çok merak ediyorum. Ama benim ki gibi kısa cevap değil uzunca anlat n’olur"

“ Ne o beni çözmeye karar verdin herhalde delikanlım”

“ Yok abi. Özür dilerim ama çok merak ediyorum yaşamını. Hele Mert sana bu kadar saygı duyduğu için merakım çarpı bin yani”

“ Pek sevmem kendimle ilgili konuşmayı. Ama sana hayır diyemiyor insan. O kadar saf, meraklı ve kızma ama biraz da şaşkın bakan güzel gözlerin var ki. Allah nazardan saklasın”

“ Sağol eksik olma abi”

Bana hayır diyemiyormuş, şaşırdım. Mert neden her şeye hayır diyor acaba. Demek gözlerim ona güzel görünmüyor. Ha bu arada, şaşkın, bakıyormuşum. Gözlerimle ilgili Kaptan baba da benzer şeyler söylemişti.

Şaşkın mıyım yani? Neyse, beni sevmesi koltuklarımı filan kabarttı. Allah aynı duyguları Mert beye de biraz hissettirsin diye içimden dualar ettim. Bir yudum aldım rakıdan. Elifcan'la Peter bira içiyorlar.

“ Dinle bakalım o zaman. 16 yaşımda bir adam öldürdüm. Islahevine girdim. Sonra çıkmaya yakın orda da birini bıçakladım. Bu sefer hapishane hayatı başladı. İşte benim okullarım, rahat durmadığım için ordan oraya gezdiğim hapishaneler oldu. Dünyanın en kahpe insanlarını da tanıdım, arkadaşı için gözünü kırpmadan canını veren delikanlıları da. En bilgili hocalarım da ordaydı, çok şeyler öğreten bana. Gördüğün kitapların hepsini orda okudum. İşte hayatı böyle öğrendim ben, ama doğru ama yanlış”

“ Abi meraktan çatlarım öğrenmezsem, adamı nasıl ve neden öldürdün”

“ Canım benim. Sen tam bir zekâ fırlamasısın. Bu adamı sonuna kadar konuşturursan yuh derim sana”

Bunlar da Elifcan'ın kulağıma söyledikleri. Yanımda oturuyor tabi. Yarım metre uzaklaşmıyor benden. Sabri abi olmasa sarılacak yine. Ama durmadan kolunu dayıyor veya eli bacağımın üstünde. Yukarlara çıkma bacım gözünü seveyim. Sabri abi konuşmaya başladı nihayet.

“ Aileme bile söylemeden İstanbul'a gelip bir lokantada çalışmaya başlamıştım daha 13 yaşımda. Önce komiydim, 3 yıl sonra garson oldum. Ben garson olunca benden önce orada komiliğe başlayan bir çocuk çekemedi beni. Benim lokantanın sahipleriyle aramı bozmak için tanıdığı bir adama söylemiş bir şeyler yapması için”

Evet ameliyat başarıyla devam ediyor. Kaldığımız yerden devam edebiliriz cinayet romanı tadında Sabri abi hatıratına. Yan masada oturanı öğrenirsek sırlar çözülmüş olacak. Ondan sonra da sıra yine bütün tecessüsün menbaı Mert bey de.

“ Bir akşam lokantaya üç adam geldiler ve özellikle benim servis yapmamı istediler. İçlerinden birini daha önce lokantanın önünde arabanın içinde beklerken görmüştüm. Kıllandım ama bir şey yapamadım. Bana hitap ederken durmadan küfürlü konuşuyordu. Sonradan düşününce, amacının kavga çıkartıp beni kovdurmak olduğunu tahmin ettim. Meğer beni kıskanan komi çocukla ilişkisi varmış. Neyse uzatmayalım, adam sonunda anama da sövünce çok sinirlendim. Mutfağa gidip sakinleşmeye çalıştım, ama beceremedim. İçimde bir ateş büyüdükçe büyüdü. Adama bir karşılık vermesem bu ateşte yanacaktım sanki. İşte aldım bıçağı gidip sapladım kalbine. Şimdiki aklım olsa ağzını bununu kırıp bırakırdım tabi. Gençlik işte insan hiç bir şeyin sonucunu düşünmüyor. En güzel yıllarımız hapislerde geçti”

“ Komi çocukla adamın ilişkisi var derken abi?”

“ Çocuk para karşılığı zengin adamlarla birlikte oluyormuş. Bu adam da onlardan biriymiş işte. Beni lokantada işe aldıran akrabamdan öğrendim çok sonra bunları. Çocuğu işten çıkarmışlar. Kimse şikâyet etmemiş ama. Ben de peşini kovalamadım. Bazı şeyleri allaha havale etmeyi öğretiyor hapishaneler insana”

Peter'le Elif bana bakıyorlar şaşkın. Ben de onlara tabi. Bitti mi yani hikâye. Peter'in anlatamadığı, yan masadaki adam ne oldu? Bunu öğrenmenin bir yolu var. En eski adam konuşturma taktiği. Boş atıp dolu tutmak. Bir soru daha o zaman.

“ Mert'in babasıyla ne zaman tanıştınız abi”

“ Adamı öldürdüğüm gece”

Doğru tahmin. Tam isabet 🎯 ve bingo...


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler