Liseden Üniversiteye 65 ~ bir çocuk sizi dinliyor



Liseden Üniversiteye 65



~~~ bir çocuk sizi dinliyor ~~~


🌺~Bobby Griffith anısına~🌺


Annem şimdi muhtemelen çok sinirlidir. İstanbul'a gelmek zorunda kaldığı için. Seyahat etmeyi pek sevmez. Ne yapacağını da bilemiyordur doğal olarak. Ben mi gitseydim eve acaba? Burada yaşadıklarımdan sonra eve dönmek hiç içimden gelmiyor.

Sanki çok güzel şeyler yaşamışım gibi. Neler yaşamış olursam olayım aşkın tadını aldıktan sonra geçmiş hayatım bana o kadar boş ve anlamsız geliyor ki. Sanki yokmuşum daha önce de yeni doğmuşum gibi hissediyorum.

Sancılı bir doğum oldu. Ama dünyaya geldim sonunda. Dünyanızı pek beğendim sayılmaz. Güzel erkekler de olmasa hiç çekilmez. Ama varlar işte. Benim varlık nedenim de bu herhalde. Güzelliğe duyulan sonsuz aşk.

Lisedeyken okulda veya az da olsa sokakta başımdan geçen acıtıcı, aşağılayıcı ve utandırıcı tüm yapılanların sorumlusu büyüdüğüm şehirmiş gibi hissediyorum. Olmadığını biliyorum elbet. İstanbul'da doğmuş olsaydım da benzer şeyler geçecekti başımdan.

Buraya geldikten sonra da bir sürü kötü şey geldi başıma. Farkı şu ama, artık yaşadığımı hissedebiliyorum. Acıtıcı bile olsa. Daha önce sadece acı vardı. Sinan'la birlikte olduğum kısa zamanlar dışında yaşamıyordum.

Ben yoktum. Kimse için yoktum, kendim için bile. Sadece birileri istediğinde hırpalanacak bir çuval gibiydim. Acımasızlık ve korku, hatırladığım duygular bunlar. Artık eskisi kadar korkmuyorum. Ne olacaksa olsun havasındayım.

Şimdi düşünüyorum da bunun bir ölçüde sorumlusu bendim. Çünkü ben de kendimin olmadığını düşünüyordum. Önce kendine inanmalı insan. Dünyaya karşı o kadar tepkisiz ve olaylarla mücadele edemeyeceğimi kendime inandırmıştım ki. İsteyen istediğini yapıyordu bana.

Telefon masada tıkırdadı. Yapacağımız mükâleme yaban ellerce duyulup yanlış anlaşılmasın diye cafe bahçesinin dışına çıktım. Sonunda beklenen an geldi çattı. Ne konuşacağız ne yapacağız hiç bilemiyorum bu da gerginliğimi artırıyor.

Mom 📞 Can

neredesin can

Can 📞 Mom

sen neredesin

Bu çok saçma oldu. Tamam soruya soruyla karşılık vermek bir taktiktir. Şimdi pek şık olmadı sanırım. Neredeyim ben? Aşkımın babası benim de Kaptan babamın; bir adamın kalbini deştiği için hapislerde baktığı ve onu tekrar hayata kazandırdığı Sabri abimin cafesindeyim.

Mom 📞 Can

bana bak can taksi şoförüne veriyorum telefonu hemen adresi söyle yıldırdın beni artık

Ben de yıldım. Ne sinirli bir insan oldu annem ya. Sayemde. Durmadan da telefonu birilerine veriyor. Taner abi şimdi de taksici abi. Ben de telefonu Sabri abiye mi versem. Zorunlu söyledik adresi taksici abiye. Yola çıktı akıncı Canan hatun.

Gel bakalım en yeni abimle tanışırsın. Seninle bir ilgisi yok, bu Kaptan babadan olma abim. Bir tane daha abim var ama o şimdi tatilde tatilcileri düzmekle meşgul. Çok meşgul bir abidir kendisi zaten. Sinirli, kafasına göre dünyaya kafa tutan biri.

Peter adaya gitti ailesini görmeye, akşam gelirim dedi. Annesi Bodrum'da kaldı Nevin hanımın kölesi olarak. Sabri abiyle oturduk. Sohbet ettik biraz. Elif'le olanları anlatmadım tabi. Bir daha olmaması için dua ettim. Bu arada Elif mesaj yağdırıyor cevap veremiyorum.

Sabri abiye anneme burda kaldığımı belli etmemesini rica ettim. Yarım saat sonra annem geldi. Taksiden iner inmez uçtum yanına çok özledim durumu yaratmalıyız bu sahnede. Sarıldı bana ağlamaya başladı.

Biraz ağlıyor sonra bana bakıyor tekrar sarılıp ağlıyor. Sabri abi taksinin parasını verip annemin bavulunu aldı. Oha bavul dev gibi, buraya mı taşınıyor acaba. Annemle Sabri abiyi tanıştırdım. Annem hemen kıl oldu. Garip bakıyor Sabri abiye.

Gay olduğumu öğrendi ya artık tüm erkeklerden şüphelenir. Zor işler bunlar zor. O nedenle yanlarına gitmek istemiyorum işte, ama o geldi bile. Ne sandıysa, ben yaşı yaşıma yakın bombalarla şeyettiriyom o işleri anacım. Sabri abi rahatsız oldu izin isteyip içeri geçti.

“ Kim bu adam, sen ne arıyorsun burda”

“ Cafenin sahibi anne ne arayacağım oturuyoruz işte”

“ Hani senin çok işlerin vardı okulları geziyordun. Pek meşgul görünmüyorsun”

“ Annecim sen geleceksin diye geldim buraya. Okula mı gelecektin, burda buluşuruz diye düşündüm. Nerde kalacaksın sen”

“ Necla halanlarda beraber kalacağız”

“ Anne hayatta olmaz. O gıcık kadın, kocası ve iğrenç çocuklarıyla kalamam. Görmeye bile tahammül edemem”

“ Ben de bayılmıyorum. Anlaşamam da biliyorsun. Ama baban öyle istedi. Ne yapalım”

“ Ne kadar kalacaksın burda”

“ Bana bak Can gebertirim seni. Daha yeni geldim. Ne zaman gideceğimi soruyorsun. Hiç mi özlemedin”

“ Annecim onun için demedim. Bir arkadaşımın evi var, tatilde o şimdi. Eğer bir iki gün kalacaksan anahtarları bende”

“ Nasıl arkadaş öyle evinin anahtarı sende”

“ Bizim okuldan samimi arkadaşım, gerekir belki diye vermişti. Yaz dönemi bakım için kapanıyor bazen yurtlar”

“ Kız mı erkek mi”

“ Erkek”

“ Senin kız arkadaşın yok mu”

“ Var bir iki tane”

Soruşturma bitti taksiye binip yollandık Mertlerin evine. Takside tekrar başladı, bir sürü sorulara. Boğulacağım ne kadar ayrıntıcı olmuşsun be hatun. Eve girdik. İşte şu kanepe ağzı olsa da anlatsa. Neler yaptık üstünde.

Aşkımın şeyini de dayağını da yedim de yedim. Marifetlerini görsen oğlunun gurur duyardın. Evi teftiş etti annem. Fazla eşya olmadığı ve temizliğe kadın geldiği için tam not aldı aşk yuvamız. Beni markete yolladı para verip. Yemek yapmak için verdiği listeyi aldım.

Annemin kendini en güçlü hissettiği yer olan mutfağa geçtik. Deplasmanda oynuyoruz. Amaç sadece top çevirmek ve sakatlık filan olmadan maçı bitirip evimize dönmek. Oyuna hızlı başlayan annemse bizi rezil etmeden maçı bitirmeye niyetli değil.

“ Sen burada kaldın mı daha önce”

Kalmak ne burda doğdum sayılır. Mert abim sağolsun. Herşeyi öğretti bana. Zevkten uçmayı kanatsız hem de. Bir şey hariç pardonne moi. Dayak yemeyi ondan önce de biliyordum. Okuldaki abilerim eksik olmasınlar.

“ Kaldım bir kaç kere”

“ Adı ne bu çocuğun”

Bu çocuğun adı Zeus. Tanrılar tanrısı olur kendileri. Aslında Olympus'ta ikâmet ederler. Ara sıra buraya gelir. Ben de Ganymedes. Zeus'un oğlanı. Orjinal hikayede ben de Olympus'ta yaşıyorum. Tanrılara sakilik yaparım.

Ancak gerçek hayat her zaman hikayelerdeki gibi tecelli etmiyor işte. Kovdu beni Zeus tanrılar dağından. Emirlerine uymuyormuşum. Orjinali gibi oldukça sinirlidir, elinde şimşeklerle gezer. Onları bana yağdırmaya da bayılır. Ama ben ona aşığım (Nil Karaibrahimgil nerden çıktın).

“ Adı Mert”

“ Sana bir şey soracağım ama doğru cevap vereceksin. Hep yaptığın gibi yalan söylemek yok”

“ Ne zaman yalan söyledim ki”

“ Buraya geldiğinden beri her zaman. Bu Mert'le aranda bir şey var mı?”

Bir şey mi? Keşke bir şey olsa. Bir sürü şey var. Cihan var mesela. Kafası bana takık, takmak da istiyor bana. Takmak istediği şeyi de kocaman. Bir de Gökçe var. Mert'in annesi olacak cadı kadın, evlendirmek istiyor onları.

Bir sürü de çocuk var. Bildiğin veya senin bilmediğin erkek orospular. Ya anneciğim, burda yaşam senin hayatın gibi basit değil oldukça renkli. Üstelik filmler 4K çekiliyor artık. Erkekler de orospuluk yapabiliyor filmlerde.

Mert benim de orospu olmam konusunda çok ısrarcı. Hiç bir konuda kıramıyorum onu. Ama bu konuda paramparça ediyorum ortalığı. Çok kızıyor haklı olarak. Ağzımı burnumu elime verip gönderiyor her seferinde.

Başka şeyler de veriyor elime. Koparıyordum onu dün. Çok pişmanım şimdi ama. İş işten geçti artık. Bir daha yapmayacağım söz. Ben sana bunları mı öğrettim, diyeceksin biliyorum. Başka yerlerime de veriyor. Ben alıcıyım o verici. Delici faaliyetlere de başladık senin anlayacağın.

“ Arkadaşım dedim ya”

“ Öyle değil bir şey yaptın mı onunla”

“ Yemek yedik bir kaç defa”

“ Kendini çok akıllı mı zannediyorsun”

“ Değil miyim”

“ Değilsin. Eğer erkeklerle yatıyorsan salaksın”

“ Neden anne dâhilerin çoğu gay”

“ Yaptın mı Can gerçekten”

Yapmadım o beni yaptı. Çok da güzel yapıyor üstelik. Doyamıyorum ona. Ben de yaptım ama onu değil Elif'i. Buna da çok pişmanım. Ne yapayım eskiden olduğu gibi çarşaflara mı attırsaydım. Olmuyor artık öyle şeyler merak etme.

Burda çarşafları yıkayacak senin kadar şefkatli kimse yok. Sahi sen eskiden ne şefkatliydin anne ya. Şimdi niye böyle akıncı oldun ki. Gay oldum diye mi? Ama ben hep böyleydim. Sanki bilmiyordun da. Babam bile anlamıştı, ta başından hem de.

Değişirim diye sabrettin değil mi? Şimdi de sabrın taştı sanırım. Taşkınlık iyi değildir demez miydin sen hep. Bu işlerde söylendiği gibi değişmek filân olmuyor. Değişmeye çalışmak başka birisi olmak demek. Kim bir başkası olabilir ki şizofren olmadan.

Ben cevap vermeyince, e sabır bir yere kadar tabi. Cimcirdi kolumun alt tarafını. Doymadı gözü, bir et parçası da üst taraftan aldı. Etlerini yolacağım derken tehdit etmiyormuş. Kuvveden fiile geçirdi söylediklerini akıncı Canan.

Al bak ben de sana adınla hitap ediyorum işte. Sinir olursun buna. İntikamcıyımdır ama yapabildiğim sadece bu. Yeminle gözümden yaşlar geldi. Şarapnel parçalarıyla parçalanan koluma elimi bastırmasam, acıdan bayılacağım resmen.

Suratında bir acıma duygusu yok. Canan hanım geri adım atacağa benzemiyor. Kesin çözüm için çıkmış bu kutsal sefere. Alacağım diyor kahpe Bizans'ı. Ne gerek var, fethetti Ulu Hakan Fatih Sultan Mehmet Han çok önceleri.

Sen kendini yorma. Köprüsü bile var adamın. Beleş geçilmiyor ama babamdan para al. Ben geçiririm seni. Bu saçma şeyler beynimde birbirlerini kovalarken aslında ben sadece ne diyeceğimi düşünüyorum.

Gayim demek görece kolay. Ama bir erkekle yatıyorum demek o kadar kolay değilmiş. Yalan söylesem bunu da gururuma yediremiyorum. Ben, ben değilim demek gibi birşey çünkü. Bir gururum var mı? Hiç oldu mu? Onu da bilmiyorum ya.

“ Sevdiğim biri var”

“ Erkek mi?”

“ Evet”

“ Peki sen nesin?”

Nasıl, sen nesin? Beni tanımıyor musun? Bebekken hiç mi altımı değiştirmedin. Küçük de olsa bir pipim olduğunu görmedin mi? Bu durumda erkeğim. Sevgilimin ki gibi bir dev değil belki ama kafasına eserse baya işler çeviriyor merak etme.

“ Gayim”

“ Yani onunla yatınca kadın gibi mi oluyorsun sen”

Pasif misin demeyi bile bilmiyor. Varsa yoksa kadın ve erkek var beyinlerinin içinde. Penis ve vajinadan kurulu bir dünyanız var sizin hepsi bu. Bununla yaşayıp, bununla da geberip gidiyorsunuz.

“ Biz ikimiz de gayiz”

“ Yatmıyor musun onunla yani”

“ Anne ben sana babamla yatakta neleri nasıl yaptığınızı soruyor muyum. Kime ne, hatta sana ne bunlardan”

Tahminciler doğru bildi yine. Gazi koşusunu, favori gösterilen üç yaşlı safkan İngiliz tayı Neriman kazandı. Ben kaybettim. Sene 1927. Bir de tokat yedik. Neden herkes bana vuruyor. Ganyan oynadıysanız bilin ki favori atlar kazanınca bir bok para vermez, sevinmeyin hiç.

Ben de üzgünüm zaten. Bu evde odam olmadığı için oraya da kaçamıyorum. Pencereden dışarı bakıyorum ağladığımı görmesin diye. Babamla annemin yatakta yaptıklarını karıştırmamalıydım mevzuya sanırım.

“ Bak Can bana kızdığını biliyorum. Ama bazı şeyler elimde değil anla beni. Hangi anne oğlunun böyle şeyler yapmasına kayıtsız kalabilir”

“ Anne kayıtlı kalsan ne olacak. Ben buyum beğensen de beğenmesen de. Sen beni seviyor musun onu söyle. Ama ben olduğum için. Sizin kafanızdaki penis ve vajinalardan kurulu dünyaya ait değilim”

Yürü be koçum kim tutar seni. İlk koşularını yapan 3 yaşlı İngiliz tayları startingboxtaki yerini aldı. Start verildi ve koşu başladı. 7 numaralı Altın Çocuk apranti Can'la koşuyor bugün. Yarışın en sürpriz tayı. Koptu geliyor dışardan.

Annem elindeki irice kabağı fırlattı bana. Allahtan diğer elindeki bıçağı atmadı. Sonra anneme hapislerde bakmak zorunda kalırdık. Neyse cinayeti ben üstlenirdim. Kendi cinayetini üstlenen çocuk olarak da tarihe geçerdim.

Kabak, artık bu işlerde ustalaştığım için başımda değil sırtımda patladı. İnsanın annesi nasıl bir şeydir. İlk can simidi. Mutlu mesut yüzerken ana karnında. Tamam seviyorum seni ama bu kadar karışma hayatıma, ha Canan.

Elinden bir kaza çıkmadan içeriye kaçtım. Mert'in odasına kilitledim kendimi. Siniri geçene kadar canımı emniyet altında tutmalıyım. Emniyet deyince, 155 polis imdatı mı arsam acaba? Mutfakta eli bıçaklı bir kadın var beni öldürmek istiyor!

Uyumuş kalmışım Mert'imin kutsal kâsesinde. Yatağa sinmiş güzel kokuları arasında uyumak bir cihana bedel. O Cihan değil ha. Biraz uyuduktan sonra kapıyı yumruklamaya başladı Canan. Unutmuştum ben onu tam. Şiddetle hatırlatıyor.

İkinci katta olmasak camdan atlayıp kaçardım. Polisi aramamakla hata mı ettim? Açtım kapıyı. Elinde bıçak yok. Saldırganlığı geçmiş ama siniri geçmemiş. En iyisi hiç konuşmamak. Her an tecavüzcü kimliğine geri dönebilir.

Kendimi annemden bile koruyamıyorum. Bir de Elif'in kralıymışım. Kıçımın kralı. Bu sefer telefonla arıyor Elif. Bıkmayacak anlaşılan. Sabredecekmiş, neye sabredeceksin Elifcan. Şu Cihan'la kavuşsalar artık da ben de arkadaşıma kavuşsam.

“ Gel hadi yemek hazır!”

Mutfağa yollandım uysalca. Bir şekilde annemi ikna etmeliyim. Yoksa hiç gitmez başımdan. Yemekler mis gibi kokuyor. Ama ben de her zaman ki gibi yiyecek hâl yok. İçecek hâl var ama. Sabah güzel Can sâkimin elinden içtiğim şarabın tadı damağımda kaldı.

Dolaba baktım Mert'lerin sevdiği kırmızı Tuborg var. Yemekle iyi gider. Bira içmeme kızar mı acaba? Onun sözünü dinlediğimin bir nişanesi olarak, uslu çocuklar gibi izin istemek işe yarayabilir. Kısık bir sesle konuştum.

“ Bira içebilir miyim?”

“ Sen benim sözümü dinliyor musun ki?”

“ Dinlemeye çalışıyorum anneciğim”

“ O zaman erkeklerle ilişki kurmanı istemiyorum tamam mı?”

“ Erkeklerle ilişki kurmuyorum. Sevgilim var dedim. Bu aç kapa düğmesi de değil anne. Ben gayim, bunu ben dahil kimse değiştiremez. Üstelik değişmek filân da istemiyorum. Ne istiyorsun. Bir kızla beraber olmamı ve evlenmemi. Sonra, bütün bir hayat boyunca ben de o zavallı kız da eğer olursa çocuğumuz da mutsuz olsun. Öyle mi? Bunu istiyor musun gerçekten. Eğer bu konuda üstüme gelirsen veya babama söyleyip üstüme salarsan beni tamamen kaybedersin. Zaten hayatımda yeterince sorun var. Bir de sen çıkarsan başıma kendimi öldürmeyi bile düşünürüm”

Bunları bağırarak söylerken, söylememe gerek yok ağlamaya başlamıştım bile. Kırmızı Tuborgu açtım. Kutudan diktim kafaya. İçebildiğim kadar içtim. Annem elimi tuttu, bıraksaydı diplemeyi düşünüyordum.

“ Saçmalama ne sorun varmış hayatında”

“ Sevdiğim çocuk şu anda başkalarıyla beraber tatil yapıyor”

“ Burası onun evi mi?”

“ Evet arkadaşıyla beraber kalıyorlar”

“ Beni de onların evine getirdin utanmadan”

“ Sevdiğim kişi kız olsaydı da böyle mi düşünecektin”

“ Tabii ki hayır sevinirdim üstelik”

“ İşte biz buna ayrımcılık diyoruz. Biraz önce etlerimi yolduğun ve kabak bombası attığın için de nefret suçu işledin. Suçlu ben değilim sensin anneciğim”

“ Allah belanı versin senin”

“ Eksik olmasın veriyor merak etme”

Neyse ki telefonum cebimde vibratörlük yapmaya başladı. Kıç cebime mi koysaydım? Ay keşke Mert arasa onu da çağırsak. Ana oğul damat yemek yesek. Yemekten sonra annemden izin isteyip odaya geçsek. Orda da ben Mert'i yesem. Sonra da, tamam sustum la telefona bakacağım.

Dekan Amca 📞 Can

merhaba can oğlum seninle görüşmemiz gerek istanbuldaysan yarın gelebilir misin

Can 📞 Dekan Amca

peki efendim gelirim

Dekan ne zaman amca oldu? Annemin yaptığı kabak dolmasından bir tane yiyebildim. Kabak böyle yenir annecim. Uzaktan fırlatarak olmaz. Biraz da makarna. Bolca bira. Salona geçelim, dedim. Böylece ara sıra mutfağa gidip viski atarım kapaktan.

Bira kesmiyor kesinlikle. Ne kadar içsen çiş yoluyla tuvalete akıp gidiyor içindeki sikim kadar alkol. Dekanı neden Amca olarak kaydetmişim onu da hiç hatırlamıyorum. Sarhoşken filan iş olsun diye yaptığım bir cinslik herhalde.

“ Ne demek istedin sen sevdiğim çocuk başkalarıyla tatil yapıyor derken”

“ Beni aldatıyor demek”

“ Sanki çok normal bir ilişkiniz var gibi bir de aldatıyor diyorsun”

“ Bana anormal mi demek istiyorsun”

“ Normal mi bunlar şimdi”

Cevap vermedim. Kimseyle kavga etmek istemiyorum yoruldum artık. Ortamı değiştirmek en iyisi. Annemi ikna etmek için bir fikir geldi aklıma. Benimle birlikte film dizi filan izlemeye bayılır. Beraber bolca ağlarız.

Uzun süredir izlemiyorduk. Annem ısrar etse de ben istemiyordum çünkü. Bu ana en uygun film Prayers for Bobby (2009). Çok sevdiğim bir film. Yani sinema sanatına katkıları olan bir film değil. Sonuçta bir TV filmi ama çok duyarlı ve etkili.


İzleyin insan neden ölmek ister görürsünüz. Annem de gördü. Ağlaya ağlaya içi çıktı. Benim de kaçıncı defa izlememe rağmen. Presbiteryen Kilisesi'nin tutucu öğretileriyle yetiştirilen bir annenin, gay oğlunu değiştirmek istemesi sonucu tamamen kaybetmesi.

Oğlu Bobby'nin intiharından sonra anne Mary Griffith, eşcinsel hakları savunucusu oluyor. Belediye Meclisinde bir konuşma yapar. İnsanları; homofobiyi konuşmadan, dile getirmeden veya desteklemeden önce düşünmeye çağırır; çünkü, bir çocuk dinlemektedir.

Bu metafor Mary'nin eşcinsellikle ilgili yaptığı enfes konuşmadan.

Cemaatlerinizde Bobby gibi çocuklar var. Siz bilmeseniz de her "amin" dediğinizde, sizi dinleyen ve yakında duaları susacak olan çocuklar... Onların Tanrı'ya yakarışları yalnızca anlayış ve kabul görmek için, sevginizi hak etmek için; ama nefretiniz, korkunuz ve 'eşcinsellik' kelimesine karşı bilgisizliğiniz bir gün bu duaların susmasına neden olacak. Bu yüzden evinizde ya da ibadethanelerde "amin" demeden önce düşünün. Düşünün ve hatırlayın; bir çocuk sizi dinliyor...


O çocuk bir hiç uğruna ölen Bobby belki de. PFLAG (Lezbiyen ve Geylerin Ebeveyn, Aile ve Arkadaşları) üyeleriyle beraber San Francisco'ya gider Mary ve LGBT Onur yürüyüşüne katılırlar. Bu sırada geçidi izlemekte olan Bobby'ye benzer başka bir genç görür.

Ona doğru yürür ve ona sarılır, sonunda oğlunun ölümünü kabullenir ve gay ve lezbiyen hakları için mücadeleye ömrünü adamaya söz verir. Film gerçek bir yaşam hikâyesinden yola çıkarak Leroy F. Aaronsy isimli yazarın aynı adlı kitabından uyarlanmış.


Siz değişebilirsiniz. Biz asla. Bu arada filmde Bobby rolünü çok başarılı bir şekilde oynayan Ryan Kelley'in en taş zamanları. Sadece onun için bile film izlenir.

“ Bak anne filmi izledin. Etkilendiğin de belli ağladın durmadan. Aynı şeyler başıma gelsin ister misin? Bir kere benim de kendimi öldürmeme ramak kaldı. Sen geldin gözümün önüne. Kendi hayatıma kıydım senin kahrolacağına kıyamadım. Ama böyle yaparsan senden de nefret ederim ya çeker gider ya da öldürürüm kendimi. Bir daha göremezsin beni”

Annem konuşamıyor. Ameliyat başarıyla gerçekleşti. Şimdi hasta nekahat döneminde. Onu biraz yalnız bırakmak gerek. İyileşecek ve her şey düzelecek inşallah. Sanatın gücü işte. Bizim konuşarak, kavga ederek hatta savaşarak yapamadıklarımızı başarıyor.

≈≈≈

Filmin müziği




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler