Liseden Üniversiteye 66 ~ parayla satın alamazsın beni ve aşkımı zeus



Liseden Üniversiteye 66



~~~ parayla satın alamazsın beni ve aşkımı zeus ~~~



Ey cemaat, ah bir bilseniz, Cenab-ı Hak sorgu gününde size neler soracak, neler soracak? Zamanını nasıl harcadın diye soracak, paranı nereye ve nasıl sarfettin diye soracak, ibadetlerini eksiksiz yerine getirdin mi diye soracak, insanlara iyilik ettin mi diye soracak, anana-babana nasıl davrandın diye soracak, yetime yoksula yardım ettin mi, komşunu hoşnut ettin mi diye soracak. Soracak da soracak.

Oradan geçen bir derviş dayanamayıp, Cenab-ı hak kullarına o kadar çok sual sormaz benim bildiğim, demiş, ama o gün bir tek şey soracağı kesin:

Ben seninle idim, peki sen kiminle idin?

【Vuslat Hicrandan Beterdir - Dücane Cündioğlu】


Annemle bir daha penis vajina, dâhi gayler, intahar eden gayler, Mert'le yataktayken kimin kimi yaptığı gibi müstehcen mevzuları konuşmamak konusunda gizli bir anlaşma yaptık. Anlaşma taraflarca müzakere edilmeden, yangından mal kaçırır gibi imzalandı. 

Bu anlaşmadan diğer tarafların haberi bile olmadı. Doğal olarak gazetelerde haber de olmadı. Sessiz sedasız anlaşıverdik. Sessizlik yemini de ettik. Omertà yürürlükte. Tozları halının altına süpürmek gibi bir şey işte. 

Sabah erken kalktık. Kahvaltıyı müteakiben ben okula annem de Necla halam olacak gıcık karıya yollandı. Dekanın koca memeli sekreteri bana garip garip baktı, ben ona korkarak baktım. Oysa korkması gereken orospu o. Hilmi'yle işbirliği yapıp beni taklaya getirmişti.

Dekan beni görünce ayağa kalkıp elimi sıktı. Saçlar filan beyazlamış ama adam fit. Bu yeni dikkatimi çekti. Çünkü ilk defa spor giyinmiş görüyorum. Daha önce ki gelişlerimde hep takım elbiseliydi.

Takım elbiseye nefret olduğum için kendilerine dikkat etmemişim. O da benim garip kıyafetlerimi süzdü şöyle bir. Bej kısa converse, siyah bermuda ve vişne çürüğü tişörtden oluşan kreasyonum ilgi topladı mı acaba? Biraz hoş beşten sonra dekan amca ana konuya daldı.

“ Can okul değiştirmeyi mi düşünüyorsun”

“ İyi bir okul bulabilirsem evet efendim. Siz nerden biliyorsunuz bunu”

“ Bazı hukuk fakültesi dekanlarına mail atmışsın”

Vay ispiyoncu kancıklar. Cillop gibi öğrenciyim lan neden kapmıyorsunuz havada. Havada karada her derse basarım. Damgamı yani, yanlış anlamayın. Tamam bazı ibnelikler yapıyorum ama o kadar kusur kadı kızında da olur. Neyse dikkatimizi dekana verelim please.

“ En iyisi bizim okul biliyorsun, neden değiştirmek istiyorsun”

“ Biliyorum hocam özel nedenlerden dolayı”

“ Geçen dönem ki video olayları filan mı”

“ O da var. Ama asıl dönem birincisi olmama rağmen okulun beni Londra'ya göndermemesi. Ve bunun arkasında bir öğrenci ve babasının olduğunu düşünüyorum. Peşimi bırakmayacağından korkuyorum”

“ Olan bitenden haberim olursa sana hiç kimse bir şey yapamaz. Açık konuşabilirsin Can, ben senin arkandayım”

Okulda biri daha arkama geçti. Yanımda dur hocam gözünü seveyim, arkamda Mert'ten başka kimseyi istemiyorum. Bir punduna getirip itoğlu it ayı Hilmi'nin bana yaptığı âdilikleri anlatma fırsatı doğdu. Ondan ve orospu sekreterden bir şekilde küçük bir rövanş alabilirsem burdan gitmeden, ne âlâ.

Ya da yine batırırız. Ayı da beni batırır, hatta batırır batırır çıkarır. Mert duyarsa da, başka babalara geliriz. Ne mayınlı bir arazi bu ya. Ne yapalım hareket olmadan yaşanmıyor. Neyse ne anlatıcam her şeyi. Bakalım ne diyecek dekan olana bitene.

“ Hocam Hilmi diye bir çocuk var okuldan. Videoyu gördükten sonra bana bulaşmaya başladı. İstediklerini yapmazsam babası yoluyla benim Londra'ya gidişimi engelleyeceğini söyledi. Ben aldırmadım. Sonra da sekreterinize beni aratıp sizin çağırdığınızı söyletti. Siz o zaman yurt dışındaymışsınız oysa. Buraya geldim ama odanızda Hilmi vardı. Ben yine kabul etmeyince istediklerini, dövdü beni”

“ İnanamıyorum Can. Hilmi'yi tanıyorum. Babası yönetimde ve arkadaşım. Neden daha önce anlatmadın bunları bana”

“ Korktum hocam… Siz o videoyu izlediniz mi”

“ Evet”

“ İşte ordaki kavga eden ve sonra beraber gittiğimiz kişi benim arkadaşım. O kavga da benim yüzümden çıkmıştı. Öldüm korkudan birine bir şey olacak diye. Şimdi yine duyarsa bu Hilmi konusunu, karıştırır ortalığı. Onun için bu olanları kimse duymamalı lütfen”

“ Merak etme. Hilmi ne istiyor senden”

Ne isteyecek. Döşeyecek birini arıyormuş. Okula gelir gelmez beğenmiş. Beni uygun bulmuş. Sağolsun Celâl korumuş beni ondan. Ama o YouTuber orospu evladı puştun yüzünden foyamız meydana çıkınca, kamışına su yürüdü ayının.

Neyse artık come out olma çağına girdik. Ortaçağ kapandı yeni bir devir başlıyor. Herkes herşeyi öğrensin. Kim ibne kim değil bilboarlarda yayınlansın. Benden başka herkesin izlediği videomu da koyun bilboardlara. Elâlem ibne görsün.

“ Videoda o arkadaşımla öpüştüğümüzü görünce gay olduğumu anlamış. İşte anlayın benden ne istediğini”

“ Anladım tamam. Sen şimdi bu okul değiştirme işinden vazgeç. Merak etme ben senin Londra'ya gönderilmenle ilgili karar alınacak toplantı sırasında yurt dışında olduğum için bu aksilik oldu. Seneye söz bir yere gitmem”

“ Tamam hocam düşüneceğim”

“ Düşüneceğim deme. Senin gibi bir öğrenciyi asla bırakmam. Sana yüksek bir burs da ayarlarım. Yazlar dahil okulu bitirene kadar her ay hesabına yatar para. Rahat edersin. İstersen eve çıkarsın. Hilmi de rahatsız edemez seni. Zaten burda da kalsan hiç bir şey yapamaz babasıyla konuşacağım”

Oh bu iyi oldu. Ayıdan intikamım beklediğimden daha Nagazaki oldu. Patlattım tepesinde atom bombasını gizli ibnenin. Burs işi de bonusu oldu. Telefona dekan amca diye kaydetmenin nedeni de belli oldu. Medyumluğa mı başlasam?

Eve parasal bağımlılığım da kalmadı. Bağımsız Can, Mert hariç. Onun içindeyim ben. Mert'i aramak için bir neden doğdu. Tamam, dedim dekan amcaya emrinizdeyim. Çıktım günışığına günışığımı aramaya. Neden arıyorsun filân derse ağlarım, ona göre.

≈≈≈

Can📞Mert

mertcim rahatsız etmiyorum değil mi

Mert📞Can

söyle

Söyle, köpeğiyle konuşuyor sanki. Neden bu kadar atarlısın. Annene mi kızdın, git ona patla. Benim ne suçum var. Değerimi sadece seçkin ilim dünyası anlayabiliyor. Ne anamdan ne de sevdiğimden ikbâl göremedim.

Can📞Mert

aşkım okul değiştirmeyeceğim şimdi dekanın yanından çıktım seneye londra işi ben de merak etme dedi bir de şişmanca cash burs ayarlayacakmış her ay hesabıma bebek gibi yatacakmış

Mert📞Can

sevindim niye okuldan gitmek istediğini anlamamıştım zaten

Can📞Mert

annemle sizin evde kalıyoruz izin istemedim sakıncası var mı

Mert📞Can

sana bunun için anahtarları vermedim mi ne sakıncası olacak bursa niye bu kadar sevindin anlamıyorum kredi kartı sen de istediğin gibi kullanabilirsin yüz defa söyledim sana

Can📞Mert

teşekkür ederim aşkım bana para değil seni gerek çok özledim ne zaman geleceksin

Mert📞Can

bakalım

Can📞Mert

o çocuklarla beraber misiniz hâlâ

Mert📞Can

hayır annemin yanındayım

Can📞Mert

gökçe de orda mı

Mert📞Can

yeter can ne kadar çok şey soruyorsun!

Can📞Mert

konuşuyoruz mert ne var bunda seninle ilgili şeyleri merak etmem doğal değil mi

Mert📞Can

ararım seni sonra

Anaa kapadı ya la telefonu. Sıkıldı. Hemen sıkılır. Sıkıldığı yerlerde durmaz. Sıkıldığı kişilerle konuşmaz. Bok gibi kaldım elimde telefon, tam benimle konuşuyor diye yüzüme bir gülümseme yayılmıştı ki kanat çırptı, kuşların yanına.

Bok gibi kaldığım zamanlarda yaptığım gibi kütüphaneye gittim. Çilehanemi özlemişim. Özcan Karadeniz Çelebican'ın Roma Eşya Hukuku kitabını aldım. Bu erkek isimli kadın, ismi gibi değişik bir insan. Nasıl güzel bir Türkçe anlatamam. Şiir mi okuyorsun eşya hukuku mu, akıp gidiyor.


Ablası da Şadan Karadeniz. Umberto Eco'nun kitaplarını çeviren hatun kişi. İşte hayatın her alanında sapık bir yapım var gördüğünüz gibi. Efkârlanınca güzel yazılmış eşya hukuku kitabı okuyorum, güzelim havada kendimi kütüphaneye kapatıp.

~~~

Annem aradı halamlar akşam yemeğe çağırıyorlarmış. Fuck, ölsem gitmem. Kendisinden de çocuklarından da nefret ediyorum. İki çocuğu var, küçük erkek büyük kız. Oğlu benden üç yaş büyük, kızı da dört. Seri üretimler yani.

O zaman aynı şehirde oturuyorduk halamlarla. Oğlu beni çok seviyordu. Anneme veya annesine yalvarırdı bize gelin veya Can'lara gidelim diye. Ben de bir arkadaşım var artık sanıp çok mutlu olurdum. Güreşiyoruz oynuyoruz filan diye, üstüme çıkıp köpek gibi sürtünürdü.

Nasıl oyun oynanır bilmeyen ben safça yerdim söylediklerini. Ablası olacak manyak da bizi seyrederdi şehvetli bakışlarla. Bir şeyler döndüğünü anlıyordum içten içe. Hadi bu iki kardeş neyse, çocuk de geç gitsin. Halam da görürdü olan biteni ve hiç bir şey söylemezdi.

Halamın gözetiminde oğlunun böyle epey ihtiyacını gidermişim farkında olmadan. Ben biraz büyüdükten ve sapık da tekniğini ilerlettikten sonra ne bok döndüğünü anladım. Bir gün beni yine yüzüstü halının üstüne yatırıp, üzerimde tepinmeye başladı.

Köpek gibi hırlıyordu sonra popoma bastırırken sertliğini hissettim, önünü çözmüş. İyice bastırdı ve hırlamaları azaldı. Kalktı üstümden. Elimi arkama attım. Islanmış arkam, yapış yapış. Bir daha onların evine hiç gitmedim.

Böylece götü zor da olsa kurtardık. Onlar bize geldiğinde de odama kilitledim kendimi. Postacı çok çaldı kapıyı ama açmadım. Sonunda anladı sanırım yaptığının normal bir şey olmadığını. Halamlar bize geldiğinde o artık gelmemeye başladı.

Her erkek çocuğu gibi sayemde mastürbasyon yapmaya başlamıştır. Böylece şişme bebeklik dönemim kapandı. Bir daha da hiç görmedim onu. Tıp okuyormuş şimdi. O zamandan belliydi insanları muayene etmeye merakı.

~~~

Anneme havada bulut sen bu işi unut, mealinden bir şeyler söyledim. O da, ben giderim akşam da dönemem evleri çok uzak orda kalırım, dedi. Dolapta yemek var ısıt ye, diye de tenbihledi. Kabak dolması ama yemek nasıl ısıtılır onu da bilmiyorum.

Bilim insanıyım ben böyle süfli işlerden anlamam, yapamam da zaten. Burs bağlanınca kendime bir hizmetçi mi tutsam. Aşkımla bana hizmet eder. Beyaz eldivenlerle filan servis yapar. İngiliz soyluları gibi bir hayat. Tamam biliyorum bursla bunlar olmaz, hayâl de mi kurmayalım.

~~~

Kütüphaneden çıkınca eve gitmedim, hava kararmaya başlamış, yalnız kalmaktan korkuyorum. Neden korktuğumu da bilmiyorum. Cafe'ye gittim bir taksiye atlayıp. Annem sabah biraz para verdi. Para musluklarını açmak için geç kaldınız Canan hanım. Oğlunuz artık bir burs zengini.

Peter yine üstüme atladı, Sabri abi gülümsedi sadece. Sade adam öyle abartılı teşrifattan hoşlanmaz. Bahçede bir masaya oturduk. Sabri abi kendine rakı söyledi, bana baktı, gözünün birini hızlıca kırptı. Bu, sen ne dersin, demek oluyor sanırım.

Mert demek böyle konuşmadan anlaşma dilini abisinden öğrenmiş. Ben de dudaklarımı büzüp, ağzımı açmadan iki yana yaydım güler gibi. Bu da, başım üstüne, der gibi bir şey. Başarılı file bekçisi Peter, kaptı istek topunu havada, havalı bir hareketle.

Topu mutfağa gönderip iki duble rakı iki bardak suyla döndü. Abiminkiler buzlu benim ki sade. Yanında da doğranmış, üzerine de biraz kahve dökülmüş ayva. Ben meyve yemeyi pek sevmem ama rakı da tek başına içilmez tabi. Neyse biraz sonra pizza söylerim. 

“ Hadi gözün aydın biraz önce aradım ne var ne yok diye Mert'i, yarın dönüyorlarmış”

Bu lar eki sadece Cihan'la sınırlıdır umarım. O çocuklar İstanbul'da ikâmet ediyorsa ve beraber filan geliyorlarsa bu defa kanı ben akıtacam. Kan alacam küçük orospulardan. Nasıl yapacağım bilemiyorum da.

“ Ben de biraz önce konuştum ama bana bir şey söylemedi”

Birden bir telâş bastırdı içime. Bana neden söylemedi acaba? Gelince de mi görmek istemiyor artık beni. O çocuklardan biriyle çıkmaya başladı beni de kredi kartıyla evle filan mı oyalıyor? Parayla satın alamazsın beni de ve aşkımı da Zeus.

Kredi kartını da al, o küçük orospulardan hangisinin istersen onun kıçına sok. Zaten herkesle yatmaktan, kredi kartı pos cihazına dönmüştür ibnelerin götü. Nakit çekim yaparsınız artık. Sonra paraları birlikte ezersiniz.

“ Biraz önce annesiyle yine kavga etmiş ondan ani karar vermiştir merak etme Can”

Beni teselli eden Sabri abime kadehimi uzattım. Kaldırınca o da, dibine vurdum benim bardağın üst kısmıyla. Güldü, yarasın, dedi. Ben de bardağın üçte birini devirdim, belki yarar diye. Biraz çevirdim ağzımın içinde. Ağzımın içini yakması hoşuma gidiyor bu meretin.

Bu yaşıma kadar içmediğime hayıflandım. Pizza söyledim. Mantarsız demeyi unutmuşum. Mantarları ayıklayıp yedim. Karnım sırtımdan uzaklaştı, ab-ı ateş-pâre de etkisini göstermeye başlayınca keyfim yerine oturdu. Uslu durunca çok seviyorum onu.

Yarını iple hatta halatla işte en çabuk neyle çekiliyorsa onunla çekiyorum. Mert gelince neler olacak onu merak ediyorum. Annem ne yapacak onu merak ediyorum. Elif telefonlarına cevap vermeyince cafe'ye geldi.

Bir onu merak etmiyordum işte, çıktı geldi o da. Atladı boynuma sulu sulu öptü. Sonra da yanıma oturup elini omuzuma attı. Umuma açık yerlerde yapmasa bari şunları. Alışkın değilim bir tuhaf oluyorum.

Gece 11'e kadar kafayı çektik Elif'le cafe'de. Gece burda kalmayı düşünüyordum ama Elif yapışır diye annem evde yalanını uydurup mecbur eve gittim. Gece epey dizi film filan izledim. Bilgisayarı kapatamadan uyuya kalmışım Mert'in yatağında.

≈≈≈

Halamın oğlu beni sormuş anneme. Resmime bakmış annemin cebinden. Aynı çocukluğundaki gibi çok güzel, demiş. Yarım bıraktığı işi tamamlama çabasındaki sapık içimin ürpermesine neden oldu. Korktum sanki çocukmuşum gibi.

Güzel, derken annem bana baktı ters. Anlaşmayı hatırlayıp uzatmadı fazla. Omertà kuralları katıdır. Uymak zorundasın Canan hanım. Cezası ölüm. Ama bizim omertà'nın uygulama esasları biraz ters, her işimiz gibi. Annem konuşursa öldüreceğim. Annemi değil tabi kendimi.

~~~

Mert'in dönüşünü merakla bekleyişim tüm bekleyişlerim gibi hüsranla sonuçlandı. Bekleneceği üzere aramadı hiç. Annemle Mert'lerin evinde kalmaya devam ediyoruz. Beş gün oldu, onlardan haber yok.

Nerdeler, niye aramıyor çatlıyorum meraktan. İnat ettim ben de aramıyorum. Çok da fifi onun için ya. Annem İstanbul'da tanıdıklarını ziyaret ediyor. Elif'e araştırtıyorum Mert'leri kimse görmemiş bilmiyor.

Ben de belki gelir diye Mert, cafe'de nöbet tutuyorum. Keşke yemek işlerinden filan anlasam da yardım etsem mutfaktakilere. Bilgisayarımı götürüyorum, müzik kitap filan geçiyor günler. Bu durumdan tek memnun olan Peter.

Bana bakıyor zamanın pek çoğunda. Elif de geliyor tabii. Sonunda Elif'in annesiyle babası döndüler Bodrum'dan. Kurtuldum bizim eve gidelim tekliflerinden. Elif'le yaptıklarımızdan doğan pişmanlığım her geçen gün içimde büyüyor.

Mert anladı da onun için mi aramıyor beni acaba. Bir çare olarak anneme dönmesi gerektiğini çünkü ev sahiplerinin geleceğini söylemeye karar verdim. Belki de o burada olduğu için aramıyordur Mert. Böylece ev boşaldı demek için de onu arayabilirim.

~~~

Bu fikir aklıma geldiğinde Elif'le cafe nöbetimizi tutuyorduk. İkinci duble rakıyı da çakıp, eve gidiyorum, dedim Elif'e. Ben bırakırım, dedi. Taksi param olmadığı için sevinerek kabul ettim. Şu burs bağlansa ya artık. Atladık VW Beetle'a.

Evin önüne geldiğimizde, annemle tanışmak için ısrar etti Elif. Zorunlu kabul ettim. Belki annemle konuşurken yardımı da olabilir, Elif'in yanımda olması. Sonuçta anneler oğullarını bir kızla görünce içgüdüsel olarak mutlu olurlar ve yumuşarlar.

Tanıştırdım annemle Elif'i. Tahmin ettiğim gibi annemin yüzüne bayram sabahları onun elini öperken yayılan mutlu gülümseme çöreklendi. Gideceğe de benzemiyor. Elif de annemi çok sevdi. İkisinin de bayıldıkları yer olan mutfağa geçtik.

Annem fasulye ayıklıyormuş. Elif de bir bıçak istedi. İki bıçaklı kadın, birinden daha tehlikeli. Beraber yapmaya başladılar. Benim alkolikliğime alıştı annem artık. Ben de kendime viski koydum. Rakının üstüne iyi kafa yapar. Karıştır barıştır.

“ Annecim artık İstanbul'da gidecek tanıdığın kalmadığına ve benim burda normal bir yaşamım olduğunu anladığına göre dönsen eve diyorum. Babam da yalnız perişan olmuştur. Hem Mert'ler döneceklermiş yarın”

“ Çok normal yaşamın gerçekten, tebrik ederim seni oğlum. Gelsinler bakalım önce göreyim şu Mert'i belki dönerim”

Elif de ben de donduk. Mert'i neden görmek istiyor ki annem. Belki dönerim, diyor bir de. Hep beraber burda oturalım o zaman. Hatta babamı da çağıralım. Nevin hanımla Kaptan baba da gelsin.

Aile saadeti dedikleri şey bu olsa gerek. Büyükçe bir yudum aldım viskiden. Faydası olmadı. Ne desem bilemiyorum. Mert ister mi ki annemle tanışmayı. Sevmez o böyle ebeveynsel şeyleri. Yine mayına bastık.

Oysa, Birleşmiş Milletlerin, bütün devletler için hukukî bağlayıcılığı olan bir anlaşması var. Anti-personel kara mayınlarının kullanımının, depolanmasının, üretiminin ve devredilmesinin yasaklanması için. Ama takan yok tabi.

“ Aa- ama annecim…”

“ Hiç boşuna kendini yorma görmeden onu şurdan şuraya gitmem”

Yapacak bir şey yok zorla gönderecek hâlim yok kadını. Mert'in arayacağı yok başka da çarem yok. Ok mom, anlamında yutkunarak başımı salladım. Sabri abiyle tanıştı, Elif'le tanıştı sıra Mert'de. Anneme bir tanışma günü mü düzenlesek acaba?

Herkesle topluca tanışırdı. Müzik gurubu da çağırırdık. Gece biterken kadim bir Türk adetini canlandırır, topluca göbek atardık. Ama benim atacak bir göbeğim yok, sorun bu. Fasulyeleri pişirmeye koyuldular. Ben de viskiyi dipleyip Mert'in odasına yollandım, harekâtı başlatmak için. 

Harekâtın adı, when mom met Ⓜ️ert. İngilizlerle birlikte yürütüyoruz bu harekâtı. Ortadoğu'da ortak çıkarımız çok. O nedenle operasyona yalakalık olsun diye İngilizce isim koymayı uygun gördük kurmaylarımla. Bakalım Ⓜ️ert komutanın bu açılımımıza tepkisi ne olacak.

Aradım, açmadı telefonu. Bizi ortadoğu'da bir güç olarak kabul etmiyor sanırım Ⓜ️ert komutan. Diplomatik nezaket kurallarını da sallamadığı için beklemekten başka yapacak bir şey yok. Onun diplomasiden anladığı, güç sadece.

Biz diplomasinin nezâket, teşrifat kısmında görevliyiz. Beğenmiyor sanırım tarzımızı. Yattım yatağa diktim gözümü tavana. Keşke yanıma viski alsaydım. Gidip almaya da üşendim şimdi. Neden açmıyor telefonu moralim bozuldu.

Ağzımın tadı kaçtı. Keyfim de kaçtı. Aramazsa keçileri de kaçırabilirim. Israr huyum yoktur ama yapacak bir şey yok on dakika sonra tekrar aradım. Sonuna kadar çaldırdım bu sefer. Dayak yemeyi göze almazsam, bu operasyon başarılı olamaz. Açtı. ✨

Can 📞 Mert

mert uygun muydun özür dilerim üst üste aradım

Mert 📞 Can

ne oldu

Söyle, şimdi de ne oldu. Bir kere normal açsana şu telefonu ya. Sanki onu aramam olağanüstü bir durum. Normalde aramamam gerekir ama ben bir kabahat işlemişim gibi açıyor telefonu. O beni arayınca benim içim de güller açıyor oysa.

Can 📞 Mert

şimdi yine kızma ama sabri abiden duydum dönmüşsün istanbul'a nerde kalıyorsun

Mert 📞 Can

cihan'ın annesi babası dönmedi daha onlardayız

Can 📞 Mert

ikiniz yalnız mısınız

Mert 📞 Can

can!

Can 📞 Mert

tamam tamam kızma merak işte annem yarın dönüyor eve ama tutturdu seninle tanışmadan gitmeyecekmiş

Mert 📞 Can

neden benimle tanışmak istiyor ki

Can 📞 Mert

annem gay olduğumu biliyordu önceden biriyle ilişkin var mı diye sıkıştırınca sevgilim olduğunu söylemek zorunda kaldım yoksa hiç gitmeyecek başımdan kızma ne olur

Mert 📞 Can

bunun benimle tanışmak istemesiyle ne ilgisi var

Allahın hıyarı. Geber emi diyeceğim artık, diyemiyorum ama. Yok bir insan bu kadar öküz olamaz. Özel yapım bu. Hollanda da hayvancılık teknikleri çok ileri. Oradaki özel çiftliklerde çiftleştire çiftleştire hayvancıkları, en iyi ırkı bulmuşlar.

Ağlamaya başladım, telefonu uzaklaştırdım duymasın diye. Ama Elif'in dediği gibi anırarak ağladığım için duydu sanırım. Bir bağırtı geldi telefondan. Kızdı yine. Hayvan ben ona kızacağıma o bana kızıyor.

Can 📞 Mert

efendim

Mert 📞 Can

neden ağlıyorsun!

Can 📞 Mert

söylediğin şeye

Mert 📞 Can

ne dedim ki

Can 📞 Mert

annem sevgilimle tanışmak istiyor diyorum sen benimle ne ilgisi var diyorsun neyinim ben senin mert kankan mıyım yoksa köpeğin miyim neyinim

Mert 📞 Can

tamam ağlama yeter düşünürüz bir şeyler

Can 📞 Mert

düşünme lütfen yalvarırım şimdi gel hemen annem de sabah gider özledim seni geberircesine görmek istemiyor musun beni artık neden kaçıyorsun hep

Mert 📞 Can

işim var bakarız dedim uzatma ararım ben seni

Can 📞 Mert

çocuk gibisin senin büyüdüğünü görebilecek miyim mert dalga mı geçiyorsun sen benimle artık hiç aramıyorsun ben arayınca da ararım ben seni deyip kapatıyorsun telefonu suratıma soruma cevap ver neyim ben senin için

Mert 📞 Can

konuşuruz şimdi ağlamayı kesersen kapatacağım telefonu

Ayy ben ağlamaya devam edersem kapatmayacak mısın yani. O zaman ben sabaha kadar, yok telefonların şarjları bitene kadar, yok telefonu şarja takıp son nefesimi verene kadar ağlarım. Kıyamadı mı bu benim ağlamama ya?

Bunu sormayı romantik bir gecemize sakladım. Sahi bizim neden hiç romantik gecelerimiz olmuyor. Cevap veriyorum, öküzlerde romantizm duygusu türlerinin bir hasleti olarak gelişmemiştir. Kestim ağlamayı.

Can 📞 Mert

yarın sabah mutlaka gel bak kiminlesin karar ver!

Kapattı telefonu.


Bir çöl herşeydir. Çünkü hiçbir şeydir çöl. Sarıdır kumları. Sarı ölümdür. Ama ölüm de yaşamdır. İkisi birbirine gebedir. Ölümümü bana ver tanrım diye yalvarır, yaşam için insan. Vermez ama tanrı. Çölde sınar. Neye lâyık neye değil diye. İşte o sarıda, o ölümde, o ışıkta, o karanlıkta dolaşa dolaşa varlığını bulur sonunda, bakarken o boşluğa. Vahasını kurar kafasında, düş görür güpegündüz ışığın fazlasında. Mutludur zavallı, yoklukta. İçer kana kana olmayan çağlayanından suyu. Dirilir bütün vücudu, şişen nefsi sevişir kumla. Sular onu cansuyuyla. Bir düşle gelen, hakikat olur bu Can da. Toprak insan olur. Düş'e düşen insandan kalkar yeni bir insan.

≈≈≈


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler