Liseden Üniversiteye 78 ~ bu çocuğa bir şey olacaksa bana olsun



Liseden Üniversiteye 78



~~~ bu çocuğa bir şey olacaksa bana olsun ~~~





- dua eder misiniz?

- elbette çünkü aşka inanıyorum

[edith piaf]





aşk için dua, bir lûtuf mu?
yoksa aşk için dua etmek
umutsuz bir durum mu?



Güçlükle açtığım gözlerimi hemen kapadım. Sanki birisi bacağımdan beni tutmuş savuruyor gibi döndü heryer etrafımda. Odadaki ışık rahatsız ediyor, gözlerim kapalı olmasına rağmen. Zehir gibi ağzımın içi.

Doğum günümün benim için nasıl bittiğine ve buraya nasıl geldiğime ilişkin hiç ama hiçbir şey hatırlamıyorum. Epey bekledikten sonra, yüzümü buruşturarak gözlerimi kısıp, ışığa ve baş dönmesine alıştırdım kendimi.

Daha önce görmediğim bir odadayım. Bir ton sanki başım, güçlükle yana çevirdim. Birisi yatıyor. Gözlerimi tam açamadığımdan seçemiyorum kim olduğunu. Mert’e benzer bir tarafı yok, kapkara. Kızıl kafa Cihan da değil, ohh.

Elimi uzattım, altımda sadece külot var üstüm çıplak. Oysa gece kulüpte donsuzdum. Elimi, kim bilir kimin külotunun içine sokup yukarı doğru kaykıldım. Yokladım popomun arasını, neyse bir darbe belirtisi acı yok. 

Cihan bir şey yapsaydı o fil hortumuyla hasar bırakırdı. Kafamı biraz kaldırıp, tekrar baktım ceset gibi yanımda yatana. Yüzükoyun ve çırılçıplak bir çikolatalı pasta. Suratı bana dönük, Nuri tabi. Vücudu siyah porselen gibi parlıyor. 

Neden çıplak yatmış acaba? Poposu dikkate şâyân. Biraz daha yattım sırt üstü tavana bakıp. Kafa normale döner gibi ama baş ağrısı çatlatıcı düzeyde ve giderek artıyor. Duş almam gerek. Biraz kendime gelip ayağa kalkabilirsem tabi. 

Bir iki deneme yaptım ama kalkarsam ayakta duramayacak gibiyim. Ne içtim ben bu kadar ya. Mert nerde asıl. Yine ilk fırsatta bırakıp gitti beni. Ben neden Nuri’yle aynı yataktayım? Sorular sorular yine ve hep. Yarım saat sonra kalkabildim ayağa.

Ne boklar döndü dün gece acaba. O ne, camdan baktım ve beynimden tatlıca vuruldum. Nefis bir boğaz manzarası. Yeşil, mavi ve tekrar yeşil sonra beyaz bulutlar. Neyse ki odada banyo varmış. Daldım dev duşakabine külotu çıkarıp. 

Ilık su başımın ağrısını biraz geçirdi. Başımı sabunlarken bir sesler oldu. Hemen akıtıp sabunu gözümü açtım. Yine Nuri yine çırılçıplak dibimde bana bakıyor. Poposu gibi şeyi de kocaman. Hemen tekrar kapadım gözlerimi. Cama astığım havluyu alıp sarındım.

“ Çıkma n’olur beraber duş alalım”

“ Saçmalama Nuri”

Kapıya gittim, kilitli anahtar da üzerinde yok. Mert bu defa da Nuri’yi mi kafaya taktı benim için. Alıştırma turları yaptıracak aklı sıra. Beni onunla olayım diye mi gönderdi. Neyin kafasında kim bilir yine. 

Ayrıcana burası neresi ola? Arkamı dönemiyorum onu çıplak görmemek için. Biriyle daha yatarsam Elif’ten sonra, yokuş aşağı frenleri patlatırım. Hele de bir erkekle. Ne yapmam gerektiğini düşünürken, sapık Nuri durmadı konuştu.

“ Yalvarırım gel, söz birşey yapmayacağım. Sadece seni yıkamama izin ver”

“ Kapıyı açmazsan bağırıcam. Nerdeyiz biz”

“ Merak etme, bizim ev burası. Uyuyakaldın kulüpte. Ev yakındı taksiye koyup getirdim kucağımda”

“ Mert nerede peki”

“ Onlar saat erken diye karşıya geçmek istemediler. Cihan’la aktılar”

Doğum günümde beni yeni tanıştığım birine bırakıp karısıyla akıyor beyimiz. Nasıl bir insan bu ya. O kadar fazla içmeme izin vermezdi normalde. Hiç ses çıkarmadı dün oysa. Sızıp kalayım, kendi de ne bok yiyecekse rahatça yesin diye izin verdi.

“ Aç şu kapıyı Nuri, zorla mı yıkayacaksın beni. Bitti benim işim zaten”

Konuşurken ona bakmadım hiç. Korkudan titrediğimi görünce, anladı sanırım ciddi olduğumu. Çok ciddiyimdir bu tehlikeli konularda. Lavabonun üstünde duran havlunun altından anahtarı alıp açtı kapıyı. Ben odaya girip giysilerimi aradım.

Ortalarda yoklar. Sadece yerde çantam duruyor. İçine baktım montum ve dün mağazada çıkardığım külotum var. Hemen giydim külotu. Nuri duşunu alıp yanıma geldi. Ben öylece havluya sıkı sıkı sarınmış pencereden manzarayı seyrederken.

“ Üstüne bir şey giysene”

“ Ben hep çıplak dolaşırım odamda”

“ Ben varım ama odanda”

Oflaya poflaya bir şort geçirdi altına. Kız şortu gibi bir şey, poposunun yanakları açıkta kaldı. Aletini örtmekten başka bir işe yaramadı. Onu da örttü sayılmaz, daracık olduğundan belli oluyor. Mert’in ki kadar olmasa da iri bir balık.

Baktığımı farkedince gülümsedi. Hemen gözlerimi çektim oradan. Ne meraklı şeyim, gıcık oldum kendime. Hemen burdan gitmek istiyorum. Telefonuma baktım. Saat öğlen 1 olmuş. Hiç hareket yok telefonda.

“ Giysilerim nerede”

“ Taksiye seni bindirdikten sonra uyandın. Gözlerini açar açmaz kustun. Sonra tekrar uyudun. Ben de seni eve getirince giysilerini hatta ayakkabılarını bile makineye attım. Kollarını yüzünü filân da sabunlu bezle sildim. Giysilerini annem yıkamıştır, getiririm şimdi aşağıdan”

“ Çırılçıplak soydun yani, içimde külot yoktu ki”

“ Biliyorum gördük kulüpte muamele çekerken herhalde. Kaçırır mıyım fırsatı”

“ Annenler de evde miydi”

“ Annem vardı sadece, babamla ayrılar”

“ Kızmadı mı annen görünce beni”

“ Yok ya neden kızsın. O hazırladı sabunlu suyu seni temizlemem için”

“ Beni temizlerken, yani çıplakken yanımızda değildi umarım”

“ Yok merak etme yalnızdık”

Bunu söylerken kahkaha attı sapık. Ama ona kızamadım. Çünkü sonuçta beni taşımış, kusmuşum bir de hem de taksinin içine. İğrenmeden eve getirip temizlemiş. Kendimi rezil olmuş hissediyorum ve çok utanıyorum.

“ Silmekten başka bir şey yapmadın değil mi?”

“ Sikmedim merak etme ama zor tuttum kendimi. Uyansan yapardım, uyuyan insana bir şey yapacak kadar uçmadım daha”

“ Ne biçim konuşuyorsun sen ya. Giysilerimi getirebilir misin lütfen”

“ Ay utanırmış da. Gel aşağı gidelim annem gitmiştir”

“ Havluyla mı ineceğim aşağı”

“ Ne olacak ki kimse yok evde”

“ Ya evdeyse annen”

“ Annem çalışıyor. Lokantası var öğlene doğru çıkar, bu saatte evde olmaz merak etme”

İndik aşağı ayaklarım çıplak, vücudum havluya sarılı, elimde telefonum ve çantam. Salonun yerden tavana kadar cam kapısından manzara daha enfes gözüküyor. Kapı bahçeye açılıyor ve kocaman bir havuz parlıyor güneş ışığından. Ben şaşkın bakarken o içeri gitti. 

“ Can daha durmamış çamaşır makinesi. Bir mayo versem havuza girer miyiz”

“ İstemem teşekkür ederim sen bana bir şort ve tişört ver bitene kadar makine lütfen”

Yukardan getirdi kendi giysilerinden. Bana büyük oldu tabi kıçımda durmuyor şort. Bilerek bol olanlardan mı getirdi nedir. Şortu giymedim, zaten tişört baldırlarıma kadar indi. Bacaklarıma bakıyor it. Solonda bir koltuğa çöktüm.

“ Bacakların çok güzelmiş, her yerin gibi. Seni izlemek isterdim ama, kahvaltı hazırlayacağım. Televizyonu aç istersen”

“ Televizyon izlemem ben”

“ Bilgisayarı getireyim mi”

“ Olur”

Mert nerede şimdi. Arayıp sormuyor bile. Neden merak etmez bu çocuk beni hiç, ben her an onun için meraktan çatlarken. Ömer’le mi beraber yoksa. Benim yanımda değil ya ne isterse yapar artık. Bu gidişle benim yanımda olmayacak mı yoksa hiç…

Ne bok yedim, benim yanımda değilken ne istersen yap, diyerek. Tamam bırak düşünmeyi artık. Bilgisayarını verdi Nuri. Dolandım nette biraz ama sarmadı. Birazdan beni mutfağa çağırdı. Mis gibi kokuyor, açlıktan ölmek üzereyim.

Omlet yapmış, arasına kaşar peyniri koymuş. Tam kıvamında erimiş peynir. Tabağın kenarını domates, biber, maydanoz ve turpla öyle bir süslemiş ki tablo gibi. Omletin bu kadar lezzetli olabileceğini düşünemezdim. 

Çay bile bir başka türlü kokuyor. Yumuldum ve bir çırpıda sildim süpürdüm tabağı. Yerken beni seyretti gülümseyerek. Gece kustuğum için olsa gerek midem yediklerimi emdi nerdeyse. Karnım doyunca başımın ağrısı da geçti. 

“ Çok lezzetliydi teşekkür ederim, nasıl becerdin bu kadar güzel”

“ Dedim ya annemin lokantası var. Mutfakta şeflerden epey birşey öğrendim. Becerikliyim ev işlerinde. Ama en önemlisi elim değdi, tatlıyımdır ben. Yemeğim gibi benim de tadıma bir baksan beğenirsin”

Duymamazlığa geldim son söylediğini. Mert’i aradım. Açmadı yine telefonu gıcık şey. Kalktı Nuri, yanıma gelip yanağımdan öptü ıslak ıslak. Yemek yiyince aşağı mahalle ayaklanmış, daracık şortu yırtacak gibi. Ben konuşmayınca konuştu yine.

“ Afiyet olsun kocacım”

Kocacım ne la!? Biraz önce, sikmedim seni merak etme, diyordu, şimdi, kocacım, diyor. Sapıklığın omurgasız hâli bu olsa gerek. Nerdeyse kucağıma oturacak manyak. Mis gibi de kokuyor. 

Karıncalandı her yerim. Hemen fırladım ayağa. Sinirle ona baktım. O da bacaklarıma. Ondan mı korkuyorum kendimden mi bilemiyorum. Ne boktan, nefis koçum fena dirildi. Öl olum artık, ya da ben istediğimde diril. Ne bencillik değil mi?

“ Ne diye utanıyorsun bakınca, dün gördüm heryerini zaten”

“ Hatırlatmasan olmaz mı. Şu makineye bakar mısın durmuş mu”

“ Demin Mert’i aramadın mı sen, açmadı işte. Acelen ne, nereye gideceksin ki. Mert dün ayrılırken, ben ararım sizi yarın, sen bak Can’a, demişti bekleyelim burda aramasını. Seni dün uyurken seyrettim o kadar masumdun ki. Ayırma beni masumiyetinden hemen, lütfen lüffen lüffem”

Mert, ben ararım sizi yarın, sen bak Can’a, demiş.Oh ne rahatlık. Çek git, beni de bak ona diye Nuri’ye teslim et. Köpek miyim lan ben kendime bakamıyor muyum. Öyle sıkıntılı ve düşünceli yere bakınca ben, yine öptü yanağımdan.

“ Hadi be Can yalvartma beni, ev de boş takılalım işte”

“ Of tamam havuza girelim o zaman. Varsa mayo ver. Bir de fiziksel temas yapma öpmek dahil, kabul mü?”

“ Yupiii, tamam hemen getiriyorum”

Getirdiği mayoyu onu mutfaktan çıkartıp giydim. Bu da avuç içi kadar Mert’in aldıkları gibi. Her yerim belli oluyor hiç giyme daha iyi. Bu çocuk bana kafayı taktı sanırım. O bana veya ben ona takmadan kurtulsam elinden.

“ Bunun ortası yok mu çok küçük bu da”

“ Benim popoma bak bir de seninkine, çocuk poposu gibi. Benimkiler olmaz ki sana. Eskiden kalma bunu bulabildim”

Salondan bahçeye çıktım. Havuz beni çağırır gibi rüzgardan oynaşıyor tatlı tatlı. Oynaşalım bakalım. Ayak parmaklarımı tam havuzun kenarına koyup, eğildim ve zıpladım yukarı. İyice havalanıp balıklama küçük bir açıyla zıpkın gibi daldım suya.

Harika buz gibi su ve oldukça derin havuz. En dibe kadar dalıp, diğer uca kadar gittim. Duvarı elleyip yüzeye çıkmadan tekrar atladığım yere geri döndüm. Havuzun uzunluğu yirmi metre filân vardı. Çıkınca, Nuri’yi şaşkın bana bakar buldum.

“ Can hep şaşırtıyorsun insanı. O ne atlayıştı ve dipte ne kadar uzun süre kaldın. Hiç belli etmiyorsun böyle yeteneklerin olduğunu”

Havuzun kenarına oturup, yavaşça kız gibi girdi havuza. Yüzmüyor da suyla kavga ediyor sanki. Herkes her konuda yetenekli olamıyor işte. Güzel yemek yapıyor ama sportif başarı sıfır. Ben de yüzmek ve dersler dışında pek yetenekli sayılmam ya.

Yüzdüm o uçtan o uca canım çıkana kadar. Aslında benim şu anda eve gitmek üzere yolda olmam gerekirdi. Anneme söz vermiştim doğum günüme gidemeyince bir gün sonra gelirim diye. Ama deniz manzaralı bu havuz da bırakılmaz ki.

Nuri biraz sonra arkamdan yetişmek için suyla boğuşmayı bırakıp çıktı havuzdan. İçicek getireyim mi, dedi. Avucumu sıkıp baş parmağımı kaldırdım, ok, anlamında. Havuzdan çıktım. Ağustos’un son günleri olmasına karşın güneş hâlâ yakıcı benim için. 

Gölge bir yere geçip şezlonga uzandım. Daracık mayoda soğuk sudan fındık gibi kalan apollo belli oluyor, daha doğrusu belli olmuyor, utandım. Havluyu alıp örttüm üzerini. Nuri elinde iki bardak birayla geldi. Çivi çiviyi sökermiş. Sökülecek çivi kalmadı bende. 

Biraz düşündüm, bunlar elbirliği ile beni alkolik yapacaklar. Ama canım da çekmiyor değil. Bir şezlong çekip yanıma, uzandı o da. Söktük çivileri. İlk yudumda kafam iyi gibi oldu. Sanırım dün gecenin alkolü halen damarlarımda dönüyor. 

Kalkıp şezlongunu bitiştirdi benimkiyle. Aynı şezlongda yatsaydık bari. Bana bakıyor kocaman simsiyah gözleriyle. Dudakları da parlıyor, nerdeyse dalacam. Neden böyle orospu duygular doluyor içime.

“ Can yatmak istiyorum seninle. Sen ne istersen onu yaparım, aktif pasif farketmez. İstersen kölen bile olurum”

“ Aklından bile geçirme”

“ Ya ne gıcık şeysin, kız mısın sen neden sevgiline sadık kalmak zorundasın. Mert sana sadık kalsa hadi neyse. O herkesle yatıyor keyfine bakıyor. Sen de yap, n’olur hadi bir kere”

“ Senle de yattı mı?”

“ Yapar mıydı bilmem de, ne yazık asılmaya bile fırsatım olmadı. Tanıştığımız gecenin sabahı İstanbul’a döndüm”

İyi neyse Mert doğru söylüyormuş Nuri konusunda. Yalan söylemez ki zaten. Söylemek istemediği bir şey varsa söylemez olur biter. Zorla konuşturamayacağına göre. Kendiyle ilgili veya her konuda tam bir anlatma cimrisi.

“ Ha fırsatını bulsan yatacaktın yani”

“ Can yalan söyleme mi istiyorsun. Mert’le yatmayı kim reddedebilir. Bırak gayleri, beğendiği hetero erkekle bile yatabilir isterse. Bunu sen de biliyorsun”

“ Ömer’le yatıyorlar mı”

“ Anlatırım ama söz ver Mert’e birşey belli etmeyeceğine. Öldürür beni yoksa. Bir şaka yaptım diye tanıştığımız gecenin sabahında, vurdu bana zaten. Çok acımasız, korkutuyor beni. Ama vazgeçemiyorsun da işte. Sen daha iyi bilirsin gerçi”

“ Tamam en başından anlat o zaman. Nasıl tanıştınız. En önemlisi, bu Ömer denilen orospu kim. Anlatacakların ben de merak etme”

“ Bodrum’da o gece gay bir arkadaşımla beraber gittik kulübe. Mert’i ve Cihan’ı küçüklüğümden beri sitede görüyordum. Kimseyle takılmadıklarından, cesaret edememiştim tanışmaya. Benim ilk ilişkim geçen kış oldu. Biraz cesaret geldi ilişki yaşamaya başladıktan sonra. O gece onları görünce arkadaşımla beraber kesmeye başladık. Cihan yiyecekmiş gibi bakmaya başlayınca biz de hemen yanlarında bittik tabi. Öyle tanıştık”

“ Yanındaki arkadaşın Ömer miydi?”

“ Dur sabırlı ol anlatıyorum. Yanımdaki Bodrum’da tanıştığım gay bir çocuk. Etkisiz eleman, Ömer değil yani”

“ Samimi olduktan sonra, Cihan nerdeyse orda götürecek beni ama Mert ne benimle ne de arkadaşımla ilgilenmedi. Öyle davransa da sadece onunla yatma umudu bile ikimizi de kudurtuyordu. Sonra yine bizim siteden Sena Ömer’le geldi kulübe. Sena çocukluktan beri siteden benim arkadaşımdır. Ömer yeni geldi siteye. Ailesi bu yaz için ev kiralamış. Gördün sarışın bebek gibi çocuk Ömer. Sitede ki bütün kızlar peşinde koşturdu ama o kimseye yüz vermedi. Sena’yla aynı okula gidiyorlarmış, onunla arkadaşlık yaptı sadece. Sena sayesinde tanıştım ben de. Soğuk, içine kapanık, çekingen değişik bir çocuk. Bütün gün evde pes oynamak dışında bir şey yaptığı yok. Ben ona yazdım ama yüz vermedi hiç. Ben de hetero olduğunu düşünüp üstelemedim. Sena kulüpte bizi görünce, yanımıza geldiler. Cihan davet etti masaya onları da. Ömer önce oturmak istemedi ama sanırım Mert’i görünce çöreklendi. Biz dans etmeye kalktık. Ömer’le Mert masada kaldılar. Döndüğümüzde soğuk nevale olarak tanıdığımız Ömer, Mert’in kıçının dibinde kıkırdıyordu. Bütün gece gözlerini bir an ayırmadı Mert’ten”

O gece Bodrum’da beni evde uyurken bırakıp, karısıyla avlanmaya çıkmış demek Mert. Dişine göre bir kuzu bulunca da beyaz kurt dişlerini geçirmiş yavruya. Ben de evde Emir’e Mert’e nasıl aşık olduğumu anlatıyordum saf saf.

Sinirimi elimdeki telefondan alıyorum. Sıktıra sıktıra cırlattım telefonu sonunda. Lütfen Mert olsun. Bir kere de o arasın. Annemse ne diyeceğim. Sinirden ve korkudan suratım nasıl bir haldeyse acıyan gözlerle bana bakıyor Nuri.

Canım🎼Davulcum 📞 Can

nerdesin?

Can 📞 Canım🎼Davulcum

senin aramanı bekliyordum nuri’lerin evindeyim

Canım🎼Davulcum 📞 Can

konum at

Bu davulcu Mert oluyor. Dün gece kafam iyiyken bir şakacık yapmışım adres defterinde. İyi de, tamam, dememi dinlemeden kapadı telefonu. Sesi de boktan geliyordu. İçim bir anda korku doldu. Bir şey olmuş anlaşılan ama ne?

~~~

“ Sonuç, yatıyorlar mı Mert’le”

“ Ömer’in ilk erkeği Mert”

“ İstanbul’da mı oturuyor”

“ Ne yazık canım”

Allahım ne olur onunla buluşmuş olmasın dün gece. Nuri’nin söylediği doğru, Ömer gerçekten bebek, vücudu da o kısa sürede görebildiğim kadar tam Mert’in beğendiği gibi. Düşündükçe onların yattığını içim burulur gibi acıyor.

Biraz sonra kapı çaldı. Nuri koştu, Mert’i özlemiş sapık şey. Ben de kalktım, Nuri’nin şezlongunu benimkinden uzaklaştırdım ayağımla vurup. Ayağım acıdı topallayarak gittim. Davulcumu kapılarda karşılamam gerek. Mert’i görünce beynimden belime kadar acı indi.

Sonra belime bir şey saplandı, düşmemek için iki kolumu yana açtım. Mert’e elimle, gel, işareti yaptım. Konuşamıyorum, tutuldum kaldım. O güzeller güzeli yüzünün bir tarafı kanamış ve yaralar kurumuş, çiziklerle dolu. Mert yanıma geldi, atladım boynuna. 

“ Ne oldu Mert?”

“ Yok bir şey önemli değil. Kapat bu konuyu şimdi. Nuri bana bira versene”

Yok bir şey, diyor ya. Gözünün altından o eşsiz gamzeciğine kadar yara her yeri. Ya gözüne bir şey olsaydı. Kim yaptıysa elleri kırılsın. Kaza filânsa, allahım sana dua ediyorum. Bu çocuğa bir şey olacaksa bana olsun. Ben ona kıyamam ki…


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler