Liseden Üniversiteye 89 ~ uyduk bu büyülü vahşi çağrıya


Alt er, Norveçce her şey anlamına geliyor. Skam dizisinin efsane sezonunun bitiş levhası. Hayat şimdidir, der Isak ve bu yazı belirir ekranda: Herşey aşk Skam 3x10. Bu güne kadar seyrettiğim en başarılı gay themed dizi, Skam 3. sezon. En başarılı oyuncu Isak'ı canlandıran Tarjei Sandvik Moe. Haydi Norveç'e 🇳🇴



Liseden Üniversiteye 89



~~~ uyduk bu büyülü vahşi çağrıya ~~~


~ yüzdük mis kokulu rengârenk çiçeklerin içinde
~ sevdik birbirimizi
~ birbirimizle yarıştık
~ birbirimizi kovaladık
~ birbirimizi yakaladık
~ birbirimizin canını yaktık
~ acıyan yerlerimizi eme eme öptük 
~ şifa oldu herşeyimiz herşeye



Sıkıca sarıldık birbirimize. Sıcacığız ikimiz de. Dudaklarıma bakıyor. Ben de onunkilere. Öpeceksen öp işte ne duruyorsun. Yavaşça uzandı duramadım artık, ben de uzandım. Daha çok sıktı kollarını. Güçlü bir kuzu. 

Sonunda yapıştı dudaklarıma. Dudakları da sıcacık. Üstüme çıktı. Bacaklarımı açıp arasına girdi. Benimle dalga mı geçiyor. Nasıl tecrübesizlik bu. Dilini soktu ağzıma. Emdim ben de. Bastırdı sertliğini bana. Benimki de sertleşirse boku yerim.

Boston Celtics formasını çıkarırken saçları uçuştu havaya. Ben uçtum, yakaladım onları havada. Kalecinin penaltı anındaki endişesini yaşıyorum. Kararsızım kalede mi durmalıyım. İleri mi çıkmalıyım. Mevkiim belli, bu oyunu ilerde oynamadım hiç.


Hep kaledeydim. Hep savunmada. Geleni gideni de aldım içeriye. Parlayan çıplak vücudunu görünce. Aklım başımdan gitti. Kan damarlarımda ışık hızını geçti. Yanıyor her yerim. Kukla gibi kaldırdım kollarımı. 

Tişörtümü çıkardı. Sarıldım kucağımda oturan harika şeye. Tenlerimiz birbirine değince bir şavk çıktı göğüslerimizin arasından, kızıl. Çatırdayarak attı sigortalar. Teni de sıcacık. Boynundan aşağı doğru yalayıp dudakları gibi teniyle aynı renkte olan memesinin ucuna ulaştım.

İşte bana böyle memelerle gelin. Süt değil ballı süt dolu içi. Bebek oldum emdim onları. Ben emdikçe bastırdı minik poposunu apolloya, demir gibi sertleştim. Dar pantolon acayip rahatsız ediyor. Öpüşürken bir çırpıda altındaki şortu sıyırdı. 

İçinde külot yokmuş. Altın gibi parlayan teninden gözlerim kör olacak. Oraya bakamıyorum. Ama karnıma değiyor sertliği. Sertliği de sıcacık. Elimi atmamak için kendimi zor tutuyorum. Tutarsam elimle geri dönüşü olmaz bu yolun. 

Şimdi var sanki de. Benim pantolonumun düğmesini açmaya çalışıyor ama beceremiyor. Senin beceriksizliklerini, bi de o karnıma batan şeyini yerim ben. Tecrübesi buraya kadarmış. Bizim apollonun sahne alma zamanı geldi sanırım. 

Yoksa içten dıştan baskı sakatlayacak kıymetlimi. Çözdüm düğmeyi. Zorlukla çıkardı pantolonumu. Paçaları o kadar dar ki ayağımdan zor geçiyor. Mert mahsus aldı bunu bana herhalde. Ateş basınca hemen çıkarıp girmeyeyim birinin altına diye. 

Aslında anal lock takabilirdi bana. Ben sevgilim olsaydı Buğra, ona hem anal lock hem de cock lock takarım. Benden başkasına takmasın kimse de ona takamasın diye. Ben mi ona o mu bana takacak acaba?

Sonunda, bacaklarının arasındaki kalın altın çubuğa takıldı gözüm. Görünce nefesim tutuldu. Bokserimin üstünden avuçladı apolloyu. Gözlerim kapandı. Sonra öpmeye başladı yine bokserin üstünden. 

Ne numaraları var hani otuzbirciydin sen. Çıkarıp eline aldı. Oynamaya başladı. Şimdi, küçükmüş, filan demez umarım. Onun ki benimkinden büyük. Çok uzun değil ama bir kuzudan beklenmeyecek kadar kalın. 

Sonunda ucunu öpüp ağzına aldı. Ağzının içi de sıcacık. Ters çevirip üstüme çektim onu. Elimi değince aletine titredi bütün vücudu. Ben de öptüm ucunu. Tekrar titredi. Dibine kadar soktu ağzına apolloyu. Kaldırdım belimi biraz. 

Boğazına değince öğürdü. Bana baktı bacaklarının arasından. Gözleri yaşarmış, ağzından sular akıyor. Poposu o kadar güzel ki. Araladım ellerimle yanaklarını. Deliği de memişleri ve dudakları gibi teniyle aynı renk gül goncası gibi. 

Daldırdım ben de ağzıma altın çubuğu. Dilimle kenarlarını yalayarak sokup çıkarmaya başladım. Kendinden geçti. Omuzlarından tutup üstüme doğru çektim onu. Poposunu biraz daha görürsem daldıracağım zahir apolloyu. 

Bu türden duygular ne ara belirdi ben de. Dizlerinin üzerinde gelince önüme, oturur duruma geçip açtım ağzımı. Anladı ne istediğimi. Sokup çıkarmaya başladı ağzıma. Ama ne yapsam aklımı oradan alamıyorum. 

Ellerim poposuna gitti ben istemeden. Belini ileri geri hareket ettirirken, yarığının arasına soktum parmağımı, orası da sıcacık. Parmaklarım da kontrolümden çıktı sonunda. Yine titredi bütün vücudu. Bana baktı, ben de ona. 

Apollo teslim aldı, o yönetiyor beni artık. Deliğine yaptıklarımı istiyor mu istemiyor mu acaba. Onu sikmek istiyorum. Ama daha önce yapmamış birini bu yola sokmak ne kadar doğru bilemiyorum. En iyisi sormak.

Ben mi seni yapıcam sen mi beni? Veya sadece sevişebiliriz. Ne istersin”

“ Mert’le nasıl yapıyordunuz”

“ O beni yapıyordu hep”

“ Şimdi ne istiyorsun peki”

“ Popon bir harika eğer sen de istersen içine girmek”

“ İsteyip istemediğimi bilemiyorum. Sen madem istiyorsun deneyelim”

“ İstediğin zaman bırakırız sakın kendini zorunlu hissetme ve pişman olacağın bir şeyi yapma. Boşalmak önemli ama bunun için anal seks şart değil”

“ Just do it. Be careful will be the first”

“ Don’t worry… Spit now”

Ağzımı açıp dilimi çıkardım tam üstüne tükürdü. Yuttum, bal gibi kuzumun tadı. Bir daha. Tekrar tükürdü. Dilimde tuttum avucuma tükürüp arkasına sürdüm. Elimle sıvazlarken önünü, arkasına parmağımı daldırdım. 

Bakalım bu operasyonu yönetebilecek mi apollo. Elif’i saymazsak ilk operasyonu bu. Başarılarının devamı dileklerimle öpüyorum seni. Varlığım varlığına armağan olsun. Ihhladı biraz ama kolayca aldı. 

Ensesinden tutup çektim yapıştım bal dudaklara. İkinci parmağımla zorlayınca canı yandı. Bekle, deyip fırladı yataktan. Banyoya gidip krem getirdi. Arkasına sürdü. Olmayan göbeğime oturdu tekrar öpüşmeye başladık. 

İkinci parmağı da kabul etti. Elimi attım tekrar, sertliğini kaybetmiş. Belini aşağı doğru ittim. Dizlerinin üstüne kalkıp çatlamak üzere olan apolloyu tuttu. Ben sütun gibi güzel incecik bacaklarını okşamaya başladım. 

Onu sadece okşayarak bile gelebilirim. Ne kadar tatlı ve gerçek. Elindeki kremi apollonun başına sürüp deliğine dayadı. İşte bu anı bekliyordum. Genişlemiş deliği yavaşça kabul etti başını. İçi de sıcacık. Top ağlarla buluştu. Suratını acıyla ekşitip gözlerini kapadı. 


Yarısına kadar sokup beklerken sürekli kısık sesle ahh demeye başladı.Onu seyretmek bu durumda o kadar hoşuma gitti ki. Mert kadar olmasa da bende de sadistlik varmış demek ki. Buraya kadar gelince bırakamam öldürür beni apollo. Ama kıyamam kuzuma yine de.

“ Bırakabiliriz Buğra”

Gözlerini kocaman açıp başını yana yatırdı ağzını da iki yana yaydı. Bu ne biçim soru, demek oluyor sanırım. Bu da başladı konuşmadan birşeyler anlatmaya. Ama bununkisi çok tatlı. O zaman operasyon devam. Görev başına bakalım. 

Belimi yükseltip sonuna kadar girmemek için kendimi zor tutuyorum. Nasıl acıdığını bilirsen hayvanlığını dizginleyebiliyorsun. Kıpırdamadan duruyor. Sarıldım ona sımsıkı. Sönük halde bile dolgun aleti göbeğime değiyor.

Oturdu sonunda ve bekledi ekşi suratla. Bacakları titremeye başladı. Sıkıca sarılıp ekşi suratının her yerini öpüp yaladım yavaş yavaş. Ama o kadar tatlı ki o ekşi surat. Titreyerek yavaşça kalktı, tekrar oturdu en sonuna kadar. Ben zevkten çıldıracağım nerdeyse. 

Apollo sanırım şu an uzayda bir yerlerde uçuyor. Bu kuzunun içi ne sıkı ve büyülüymüş. Artık ben belimi hareket ettirip yavaş yavaş girip çıktım epeyce. Alıştı titremesi geçti, hafifçe tatlı tatlı inlemeye başladı. Bu operasyon bitmese bile başarıya ulaştığına delâlet.

Çıkıp içinden sırt üstü yatırdım. Bacaklarını iki yana açtım. Sönmüş aletini ağzıma aldım. İnikken bile ağzımı dolduruyor yumuşak çubuk. Parmağımı da soktum içine. Üç parmağımı da aldı. Sertleşmeye başladı tekrar.

İyice tükürüp alete ve avucuma, çektirirken, üstüne çıktım tekrar girdim hızlıca içine. Ohh, dedi ve ellerini kalçama atıp kendine doğru çekti. Kriptolu telsiz mesajını çözdüm. Ucuna kadar çıkarıp dibine kadar sertçe vurmaya başladım. 

Vücutlarımızın vuruşması büyülü bir ses çıkarıyor. Bu ritm müzik işte. Bütün gücümü kullandım. Kendimi denizde hissettim. Tek güçlü olduğum yerde. Ben hızlandıkça zevki arttı. Terlemeye başladım. Bu da bir ilk.

Avucumun içinde demir gibi oldu ve zonklamaya başladı kalın aleti. Sıktım ucunu iyicene. Fırladı ilk atım göğsüne kadar. Hemen çıkıp içinden ağzıma aldım. O kadar çok geldi ki. Hepsi bitene ve yumuşayana kadar yavaş yavaş emdim ve yuttum menilerini. Üstüne çekti beni. 

Tekrar girdim içine. Biraz gidip geldikten sonra son bir vuruşla yığıldım üstüne. Sımsıkı sarıldık birbirimize. Her yerimizi öptük ve ısırdık, dudaklarımız ve tenimiz pörtleyene kadar. En sonunda boynuma dişlerini geçirdi.

“ Çişim var”

Deyip banyoya kaçtım. Aklıma geldikçe yaptıklarımız, pipimin içinden geçen çiş bile zevk veriyor. Nasıl büyülü bir çocuksa. Ama aynadaki hâlim berbat. Kızarmış hatta bazı yerleri morartmış boynumun, göğsümün, karnımın, popomun.

Salona gidip viskiyi aldım. Döndüğümde masasına çıplak oturmuş birşeyler yapıyordu. Bardağı doldurdum susuz, yarısını çaktım. Yanına gittim. Bilgisayardan spotify’ı açtım. Yeni bir liste yapıp adına after orgasm yazdım.

Listeye, Games People Play arkasına Old and Wise ve son olarak The turn of the a Friendly Cards’ı ekledim. Tabisi de The Alan Parsons Project. Orgazm sonrası yavaş yavaş iniştir bu üç parça arka arkaya. Otuzbir günlerimden kalma bir alışkanlık. 

Sigara sarmış, yaktı. Mert’in daha önce sardığı gibi kokuyor. Olum senin ne işin var böle şeylerle. Elindeki ince dolmayı çekti içine. Benim gözüm önündeki kalın dolmada kaldı. Dal gibi ne güzel vücudu var.

Bir duman üfledi bulut oldu gökte. Tekrar yatağa yattık. Enfes müzik başladı. Bizim apollo geldikten sonra iyice yuvasına çekildi. Onun ki sokakta oynuyor hâlâ. Pek eve girecek gibi de durmuyor. Ben bu yaramazı eve bir sokarsam yanarım.

Dağıtır hep ortalığı peşinden evi topla dur. Dağıt ulan ben toplarım. Onunla yan yana ve çırılçıplak yatmak, dokunmak, okşamak ne kadar güzel. Bana baktı tatlıca. Gülünce ince dudaklarının arkasında gözüktü ayrık inci dişleri. Alt dudağını ısırıp konuştu.

Kafayı kıralım erkeğim” 

“ Kıralım amına koyım”

“ Koydun zaten”

İkimiz de güldük. Bir fırt daha çekip uzunca tuttu içinde. Sonra kucağıma oturup ağzımı açtırıp üflemeye başladı. Ben de nefes alıp doldurdum ciğerlerime onun ballı ağzından akan dumanı. Duman içimde büyüdü. Kapladı tatlıca beni.

Elimdeki bardağı alıp kalanını da o çaktı. Dumanlı gözleri daha siyahlaştı, daha dumanlandı, daha yüksek, daha derin, daha güzel oldu. Viski ve duman, çırılçıplak birbirimize sürtünürken yüksek dağlara çağırdı bizi. Uyduk bu büyülü vahşi çağrıya.

En tepeye beraber tırmandık. Zirvede rüzgâr var. Hâlâ çıplağız ama üşümüyoruz. Çünkü beraberiz. Çünkü o benim oldu. Bir insan hem de böylesine harika biri benim oldu tamamen. Zirvede gizli bir vadi keşfettik içi çiçek denizi.

Atladık oraya. Yüzdük mis kokulu rengârenk çiçeklerin içinde. Sevdik birbirimizi. Birbirimizle yarıştık. Birbirimizi kovaladık. Birbirimizi yakaladık. Birbirimizin canını yaktık. Acıyan yerlerimizi eme eme öptük. Şifa oldu herşeyimiz herşeye.

~~~

“ Bırakma beni hiç Can, uçup gidersen elimden balon gibi. Çok ağlar bu çocuk bil”

Şairlikte var kuzumda. Aşk olsun çocuk. Sen ağlama. Ama, yarın bir gün Mert çağırırsa köpek gibi gitmez miyim her zaman olduğu gibi. Mert bu olanları öğrenirse beni öldürmez mi. Peki bu kuzu ne olacak. Onsuz da yapamam ki ben. 

Tadı kimselere benzemeyen kuzum. Hem de benim kuzum. Seni kesebilir miyim ben. O güzel boynuna bıçak vurulur mu senin. Doğduğumdan beri beni sınayan Allah, bu defa da yığdı bütün acı ve güzellikleri bir arada ve bir anda üstüme.

İstiyordun, al hepsini boğul mu demek istiyor. Musa gibi konuşsana benimle de. Neler yapmam gerektiğini fısıldasan kulağıma. Çıkmam sözünden söz. Aslında Buğra’yı da alsalar… Dibine kadar girerim sürüye.

Ben Buğra’nın, Cihan benim, Mert Elif’in, dibine kadar girer. Sonra eş değişiriz. Sonra sürünün tek dişisi, sürünün alfasından bir erkek kurt doğurur. Sürü genişler. Buğra’da İngiltere’yi sevdiğine göre Londra’ya taşınırız…

“ Buğra sen bugüne kadar tanımadığım uzay güzel ve bal birisin. Seni kimse bırakamaz. Ama biliyorsun sevgilim var. Ne yaparım çağırırsa tekrar”

“ Tam tersine, beni herkes bırakıyor. Annem daha çocukken bırakıp gitti. Bir defa bile aramadı sormadı. Şimdi de yaptığım embesillikten sonra babam bırakıp gitti. Çocukluğumdan beri her gün sarılıp öpen adam o günden sonra eve bile gelmiyor doğru dürüst”

“ Bugünü yaşayalım. Mutlu olalım. Yarın ne olacağını kim biliyor”

Çok sıradan, adice bir erkek cevabı verdiğimin farkındayım. Ama ne diyebilirdim ki. Yalan mı söyleseydim. Bu daha adice olmaz mıydı. Uyumuş kalmışız dumanlı kafalarla çırılçıplak sarılarak birbirimize.


Geceleyin rüyamda, Buğra’yla beraber okyanusun dibinde yüzdük. Güneş denizin içindeydi. Bizi ısıtıyordu. Yakıyordu hatta. Ama biz yanmak istiyorduk zaten. Güneşe doğru yüzüyorduk hep dipten, en dipten.

Buğra yüzerken altın pipisi önünde tatlı tatlı sallanıyordu. Ben onu öpmek istiyordum. İçime almak istiyordum. Hiç çıkarmamak. Sabah güneş odada bizi izlerken, popomun arasına dayanmış sürtünen sertlikle uyandım. Emin olmak için dönüp baktım.

Kuzum tatlı tatlı uyuyor. Sanırım rüya görüyor. Popomu ona doğru yasladım rüyasına rahatça devam etsin diye. Ben de sabah ereksiyonundayım. Ay beni mi beceriyor rüyasında acaba? Dün yaptıklarım aklıma geldikçe aklıma sığdıramıyorum olanları. 

Biraz sonra bir hırıltı çıkarıp bastırıp gelmeye başladı popoma. Eğilip aldım ağzıma hâlâ sert aleti. Temizleyip yuttum sabah kahvaltımı. Emerken onu uyandı. Bana bakıp güldü. Ben de ona güldüm. Mahmur suratını severim.

“ Kimi siktin rüyanda”

Kızardı bozardı, hırıltılı öksürdü. Sonra güldü kahkahalarla. Ben de güldüm onun saf tertemiz hâline. Arkamı döndüm, akan menileri görünce popomdan daha da güldü. Köpek gibi dururken önünde, köpek gibi yapıştırdı ağzını popoma. Biz böyle kediler gibi yalaşıp temizleriz birbirimizi.

“ Kimi mi siktim… Dur bakıyııım… Adı lazım değil baş harfi sen”


≈≈≈


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler