Liseden Üniversiteye 93 ~ karşı çıktığımız ne varsa yapıyoruz hepsini



Liseden Üniversiteye 93



~~~ karşı çıktığımız ne varsa yapıyoruz hepsini ~~~



~ karşı çıktığımız ne varsa yapıyoruz hepsini.
~ bir kan pıhtısı gibi yarada kuruyan
~ binlerce uyuşturucu merhemle donuyor kalbinizde
~ anılar inançlar incelikler düşler..

~ şükrü erbaş


Nerden girdi benim gökyüzüme bulut gibi Buğra. Yağdı üzerime tatlı sıcacık yağmuruyla. Sırılsıklam oldum aşkıyla. Aşk?.. Başım hep olduğu gibi belâda. Gay olmak mı berbat yoksa derinlemesine görebilmek mi?

Şunu demek istiyorum. Baktığın şey ne olursa olsun… Bir insan, bir ağaç, bir çiçek, bir böcek, bir taş. Onda ki güzelliği bulup aşık oluyorsan ona. Elinde olmadan hem de. Ya da bir olay. Onu farklı herkesten başka yorumlayabiliyorsan. İşte sen boku yemişsin. 

Kimsenin göremediklerini görüyorsun… Kimsenin olmadığı kadar mutlu olursun… Ama canın yanar okşarken bile sevdiğini… Her yerin gibi ellerin de hep yaralıdır. Onları kemirirsin bütün gün dişlerinle çünkü. 

Gerektiğinde başkasına batıracağın tırnaklarını da yersin. Zarar vermesinler kimseye ya da hep sen zarar göresin başkalarının yerine diye. İşte bu allahın sana verdiği ödülün bedelidir. Madem başkasın bunun için çek cezanı der. 

Sen de başım üstüne der yaşarsın siyah beyaz kaderini… Onların dünyası mı renkli senin ki mi? Senin dünyan, siyah beyazdır. Ying ve yang gibi tıpkı. Ama ying ve yang öyle oynaşır ki içinde. Kimsenin göremeyeceği renkler çıkar senin içinden. Bir tek biz görürüz onları…

Eyvallah o zaman. Biz kurbanlarıyız bu dünyanın. Siz eğlenin gülüp coşun. Biz öderiz sizin mutluluğunuzun bedelini. Eğer kendinizi mutlu sanıyorsanız tabi. Yanılıyorsunuz. Çünkü farkında olmadan yaşıyorsunuz. 

Buna yaşamak denmez. Sadece ihtiyaçlarınızı en kestirmeden karşılıyorsunuz. Hayvanları çok severim ama akıl belki de bir mükâfat olarak onlara verilmemiştir. Bir ceza bile olsa insana verilmiş. Ceza bile olsa kullanın be…

~~~

Gün aydınlanmış ama puslu. Sabahın kör karanlığı bira açtım. Mert’le kutlu buluşmamız bitene kadar kanımda alkolden başka birşey dönmemeli. Kafam uçmalı. Öyle şen bakmalıyım ona ne derse desin. 

Salonda ellerim titreyerek adalara bakıyordum. Peter’im ya ordadır ya vapurda. Bu titreme yapıştı bana. Mert’i aldatıyor olmak karnımda ki bir bıçağı döndürüp duruyor. Haluk abi aradı aşağıda beni bekliyormuş.

Giyinmek için Buğra’nın yanına döndüğümde uyandı. Dün farketmemişim. Fena pataklamış ayı yavruları kuzumu. Her zaman ki gibi, üstü açık basket atleti ve altında şortla yatıyor. Pürüzsüz tenini, incecik kollarını ve bacaklarını görünce kan basıncım arttı.

Şortunun önü gözüme takılınca bir an, çıktım odadan hemen. Arkamdan koşup, atladı üzerime. Yere düştüm tabi. Oğlum dün görmedin mi Bağdat meydan muharebesinde ki performansımı. Üflesen uçuyorum. Haluk abi aşağıda beklemese şimdi, derdim uçur beni.

“ Özür dilerim Can”

O da üstüme yığıldı. Kalkmıyor da, döndürdü kendine doğru. Yapıştı dudaklarıma. Battı şeyi bacağıma. Bilerek yapıyorsan iyi ki becermişim seni velet. Öyle de güzel öpüşüyor ki. Kapadım gözlerimi.

Zaten her yerim acıyor. Üstüne bir de bunun atlaması ve düşmemiz. İyi geldi. Gevşettim kendimi. Bacaklarımın arasına girdi. İyice ağırlığını verdi. Nerdeyse benim kadar zayıf boyu da benden azıcık uzun olmasına rağmen…

Bu özgül ağırlığı öldürüyor beni. Boynuma inince dili, ellerimi bastırdım küçük poposuna. Kazık gibi şeyini tam apollonun üzerine dayadı. Buldun yine kendine kendinden büyük bir arkadaş. Gözünü seveyim kalkma.

Üstündeki formayı sıyırdım kafasından, kendi tişörtümü de fırlattım. Savaşa hazırlanan iki ordunun bayrakları gibi salındılar havada. Sarıldım sıkıca, sırtındaki kürek kemikleri tatlı tatlı batıyor kollarıma. 

Göğüslerimiz değince birbirine tenimi birisi kadife ile okşuyormuş gibi hissettim. Gıdıklandı beynim. Dayanamadım dilini hafifçe ısırdım. Şaşırdı ayrılıp bana baktı. Gözlerimiz buluşunca, hemen güldü yine… 


Altımızda halı var neyse ki… Ezilecem yoksa Buğra’yla yer arasında. Ellerim kontrolümden çıktı. Gidip şortunu çekiştirmeye başladılar aşağı doğru. Gözlerinin parladığını gördüm bir an. Hemen sıyırıp şortunu, atladı üzerime yine. 

Atla koçum. Her tarafımız yara bere içindeymiş, canımız acıyormuş aldırma. İncecik vücuduna göre o kalınlıkta alet kan dolunca akıl gitti tabi. Üstüne dayanmış kemiğin korkusundan apollo içeri kaçtı sanki.

Ben de altımı sıyırdım dizlerime kadar. Elimi atıp tuttum, kendime doğru çektim sapından. Üzerime geldi dizlerinin üstünde. Kalın karaltı, güzelim vücudu ve suratı ile arama girdi. Biraz seyredip elimle oynadım.

Buğra gayet sakin, ben ne yaparsam ona uyuyor. Böyle birine alışkın değilim. Ama çok da hoşuma gidiyor. İlk defa karşımda ki biri benden çekiniyor. Üzüp kaçırmaktan korkuyor. Dönüp benimkine baktı. Uyuyor hâlâ. Hınzırca baktı bana.

“ Can kızmazsan bir şey sorabilir miyim?”

Diğer harfleri es geçip, R’lere bastıra bastıra konuşmuyor mu. ÖldüRüyor beni… SøR aq. Ne soracağın belli de. Sokacak yer arıyorsun. En uygunu da bacakları açık altında yatan ben. Hazır apollo da kayıplarda bugün. 

Aşağıda Haluk abi bekliyor. Ne cevap vereceğim. Yine bir kaçamak cevapla topu çevirmekten başka çare yok. Neyse ki Mert gibi kızmıyor bana, böyle yaptığımda. Kuzu gibi dinleyip soran veya şaşıran gözlerle bakıyor sadece.

“ Bu noktadan sonra söylüyorum ama kızma n’olur. Aşağıda Haluk abi bekliyor”

“ Haluk abi kim?”

Bir öpücük kondurdum elimde duran kalın altın külçesinin ucuna. Altından çıktım. Şaşkın bana bakıyor. Bitsin artık şu sabah ereksiyonu ne uzun sürdü. Çocuğun hem şortunu indir eline al bir de ucunu öp… Sonra da kaç. Yok ben gerçekten süzme orospuyum…


Şimdi bu acı hakikati ilk keşfeden Mert’e gitmem gerek. Gidip ne diyeceğim acaba? Artık bir dayak daha yiyecek hâlim kalmadı. Kalırım vuranın elinde. Her gün de olmaz ki. Can dayanmaz buna. Bu kalın şeyli kuzuya ne diyeceğim.

“ Haluk abi Kaptan babanın şöförü”

“ Kaptan baba kim”

“ Mert’in babası”

“ Hayırdır okula mı götürücek bizi”

“ Okul off bu gün”

“ O zaman ben de”

“ Buğra git okula işte not tut”

“ Buluruz birinden merak etme”

“ Senden iyi not tutabilen akıllılık var mı sınıfta hatta okulda”

“ Var”

“ Kim”

“ Sen. Ve ben o akıllı güzelliği kesinlikle yalnız bırakmam bundan sonra. Dün ve ondan önce neler olduğunu gördük. Öldürmek mi istiyorlar seni bilmem ama ben izin vermem buna”

“ Bak seni çok seviyorum ama beraber Mert’in yanına gidersek ne tepki verir bilemiyorum. Bu kunularda tam bir muamma. Belki kendi için bile. O derece”

“ İçinde dışında, ne derece muamma olursa olsun umrumda değil. Umrumda olan sensin sadece. Demek Mert’in yanına gidiceksin. Hep korkarak yaşanmaz. Güven bana. Dayak yesek ölsek de biz, biz olalım. Ne diyordun sen, allah yardım eder”

“ Sen inanmaz mısın allaha”

Ne alâka şimdi. Sana ne inanır inanmaz. Mert’in yaptığı şeyler karşısında korkar saçmalardım. Bu akıllı bıdık da söylediği şeylerle beni şaşırtıyor. Bilmiş çocuklar gibi. Ne cevap vereceğimi bilemiyorum. Yine saçmalıyorum.

“ Senin inandığın her şeye inanırım”

Hayda. Ben neye inandığımı biliyor muyum? Ne yapalım, kuzum benim için bir de Mert’ten dayak yesin. Ben de yiyim. Geberip gideyim, o yaşasın ama. Kurtulayım benim için çelişik, karmakarışık, anlayamadığım bu yabancı alemden.

Alem yalnız bu çocuk. İlk defa benden akıllı biriyle karşılaşıyormuşum hissiyatına gark ediyor beni. Kendimi övmek için söylemedim bunu hissiyatım bu sadece. Bu benim elimden sınıf birinciliğini almasın la… 

Başkasına olmaz ama ona veririm. O anlamda diil ha… Ayy, sonunda o anlamda da olacak sanırım… Mert… Gidip yüzleşmeliyiz. Bilsin Buğra’nın yanımda olduğunu. Artık ne olacaksa. Daha doğrusu ne yapacaksa. Ya beni tamamen bırakırsa.

Ben evden giderken, gidersen bir daha dönemezsin mi demişti. Hatırlamıyorum. Hatırlamak istemiyorum. Zaten eve dönmüyorum. Evde yok o çünkü. Denizde en sevdiğim. En sevdiğim yerde. Kaptan baba, git, dedi. Emir telâkki ederim her sözünü.

~~~

Buğra asansörle aşağı inerken inmeyen önüyle uğraşıp durdu. Nereye sokacağını bilemedi. Bana sok. Sus artık. İyice bozdum kafayı Buğra’nın altın külçesiyle. Haluk abi bizi görünce güldü. Evden öyle bir çıkmışız ki. 


Buğra’da gece giydiği basket şortu ve atlet forması üzerine montu. Ben gece uyuduğum paçası kısa Buğra’nın eşofman altı ve Guns N' Roses tişörtünün üzerine montum. Sweet child o' mine, şarkısını hatırladım ya. Sözleri güzeldir.

~~~

S’He's got a smile that it seems to me 
Reminds me of childhood memories 
Where evrything 
Was as fresh as the bright blue sky 

Onun öyle bir gülüşü var ki
Bana masmavi gökyüzü kadar güzel olan çocukluk anılarımı hatırlatıyor

İlkokula başladıktan sonra hayatım kâbusa döndü. Benim masmavi gökyüzü kadar güzel olan çocukluk anılarım yok ne yazık. Benim iyi olan çocukluk anım bile yok. Sadece acı ve korku. Sinan ve annem dışında herkesten korktum. 

~~~

Mert gibi bu bebenin de üşüme huyu yok. Bıraksan çıplak çıkacak sokağa. Ben de uydum ona ama götüm dondu. Arabanın arka koltuğuna oturduk. Buğra kıçımın dibinde ısıtıyor beni. Haluk abi merhaba dedikten sonra yine sessize aldı kendini.

Uçarak marinaya daldık. Önce denizle buluştu gözlerim. Maviden eser yok, durgun kurşuni. İçim de fırtına kan kırmızı. Ben niye getirdim Buğra’yı buraya. Beraber ölelim diye mi? Çıktım arabadan. Mert kendi isimli teknede.

Kıçta ki masada oturuyor. Bakmıyor bana, tank gibi arabanın geldiğini gördüğü halde. Öyle uzaklara bakıyor. Uzaksın bana mı demek istiyor? Karşısında Cihan oturuyor. Pis pis bana bakıyor. Tekrar üşüdüm.

Yürüdüm yavaşça tekneye doğru. Merdivenlere tutundum. Tekneye çıkma izni bekliyorum. Arkamdan çıkıp geldi Buğra. Cihan merdivenlerin başına geldi tepeden bana baktı. Niye geldin demeye çalışıyor sanırım. 

Konuşmuyor suratıma da bakmamaya başladı. Kızmıyor, bağırmıyor. Öylece duruyor tepede. Gelmeyin yukarı der gibi suyun başını tuttu. Biz de siki tuttuk. Öyle kaldık aşağıda, gözlerimiz yukarıda. Ne demek ne yapmak gerek acaba?

“ Cihan gelebilir miyiz?”

Yine hiç bakmadan çekildi merdivenin başından, eliyle gelin işareti yaptı. Ölümümüze mi çağırıyor bizi. Ya da sakat mı bırakacaklar. Ben zaten sakatım. Kafadan, ha bi de kalpten. Olmayan gururum da harap…

Haluk abi beni getireceğini Mert’e haber vermiş sanırım. İkisi de hiç şaşırmadılar. Hatta sanki beni bekliyormuş havasındalar. O zaman biraz daha iyi bir karşılama töreni beklerdim doğrusu. Ne hikmetse anlayamadım önden Buğra Johnny Depp gibi atladı merdivenlere. 

Pirates of the Caribbean. Kendi sonumuzun filmini çevirioz. Tekneye çıkmadı, atladı Buğra. Ben zorlukla çıktım merdivenleri. Korkudan gücüm kuvvetim kalmadı. Çok var da. Unutulmaz filmlerin efsane yönetmeni Ⓜ️ert kaptan oturuyor ama bize bakmıyor ve konuşmuyor.

Biz masaya doğru yaklaşınca kalktı gidip kamaraya girdi. Elinde viski bardağı ve şişe dönüp başa gitti. Masaya oturmadım çöktüm kaldım. Hemen yanıma oturdu Buğra. Dayadı yine bacağını. Kedi burda olmaz o iş.

Öyle bir baktım ki. Telâş, korku ve tek beni önemseyen insan Buğra olduğu için azıcık da kızgınlık kattım içine. Çekti hemen bacağını. Bakmaya devam edince iskemlesini de uzaklaştırdı. Cihan’da oturdu karşımıza.

“ Cihan viski alabilir miyim?”

“ Daha öğlen olmadı”

“ Mert neden içiyor o zaman”

“ Sinirli o karışılmaz şimdi”

“ Neye sinirlendi”

“ Sanane”

Bana ne tabi. Kocanı paylaşma, beni paylaşamadın ya. Ben de kalkıp kamaraya gitttim. Buldum içkilerin olduğu yeri. Bir şişe Jim Beam ve iki bardak kaptım. Şimdi nasılsa Cihan’da içer. Benim bardağa sulanmasın.

Benim olan hiçbir şeye sulanmasın. Ama kuzum içmesin. Masaya dönüp iki bardağı da doldurdum. Cihan kalktı bu defa. Su getirip, viskileri seyreltti. Bu baya insan olmuş la. Bardağın birini Cihan’ın önüne ittim. 

“ Lütfen Cihan, bir kere insan yerine koyup beni ne olduğunu anlatabilir misin?”

Buğra bulutum bir bana bir Cihan’a şaşkın bakıyor çocuk masumu suratıyla. Yerim senin o soran buğulu gözlerini. Hele kısacık kara kirpikli göz kapaklarını kırpıştırmıyor musun. Kalbim atıyor ve bunu Cihan farkediyor sanırım.

“ Kim bu ayran budalası gibi sana bakan japon balığı”

“ Arkadaşım Buğra”

“ Gittiğin gece Mert’ten dayak yeme nedenin façenin sahibi bu mu”

“ Evet”

“ Ne sikime getirdin veleti inat yapar gibi o zaman. Mert’i delirtmek mi istiyor herkes”

“ Herkes kim anlat hadi yalvarırım”

Cihan ya sabır der gibi elini salladı boşluğa. Ben yalvaran gözlerimi diktim ona. Kızıl kafa sinirlenince öyle tatlı oluyor ki gözleri. Mert’in üzülmesine de dayanamaz hiç. Ben de dayanamam anlat işte.

“ Aileni aramış Nevin hanım”

Ulan Nevin cadısı. Elllerim plus tüm vücudum titremeye başladı. Anlatsana devamını. Kitlendim kaldım. Konuşamıyorum bile. Neyse düşündüm sonra. Ne demiş olabilir ki. Bu konuda umurumda mı ailem sanki. Annemin hiç aramamasının nedeni anlaşıldı.

“ Devam edecek misin Cihancım”

“ Pek aldırmadın. Annen de pek aldırmamış sanırım. Nevin hanım deliye dönmüş. Bağırıp çağırmış annene. Sonra Nevin hanım adam takmış Mert’in peşine. Beraber olmadığınızı öğrenmiş. Ama Ömer’i de öğrenmiş. Bu sefer Ömer’in babasını aramış direk. Adama neler dediyse deliye dönmüş. Oğluna evden çıkma yasağı koydu. Mert’i aradı buluşmak için. Mert buluşmaya gittiğinde Ömer’in babası yokmuş. Sadece dört beş kişi varmış. Mert döveceklerini anlayınca makinayı çıkarıp sıkmış havaya. Arabaya atlayıp kaçmış. İlk sefer de Mert buluşmaya gelsin diye normal konuşan adam ikince defa aradığında küfürler etmiş bir daha görüşürseniz öldürürüm filân tehditler. Nevin hanımla ilgili kısımları sağolsun Hasan’ın annesi anlattı. Mert’e birşey olmasın önlem alsın diye. Senin çekip gitmen de var tabii. Normalde Mert hepsinin leşini sererdi orda. Anladın mı şimdi ne demek istediğimi küçük orospu”

Küçük orospu. Bu olmadı işte. Benden büyüğü var mı ki. Küfür etmezse bana rahat edemez. Yine bütün suç benim. Oğlan kafayı benle bozmuş. Buğra sinirli bakmaya başladı Cihan’a. Bu tatlı suratla sinirli bakmak hiç uymuyor ama. 

O nedenle Cihan pek aldırmadı. Ulan beş on gün yoktuk ortalıkta. Neler olmuş neler. Nerde babası mafyatik bebe varsa ya beni buluyor ya Mert’i. Ne bol menbaı varmış bunların İstanbul’da. Kalktım, arkamdan Buğra’da tabi.

Aynı yumurta ikiziyiz ya ayrılmaz kıçımdan. Sokacam tümden kıçıma onu olacağı o olacak. Elimle otur işareti yaptım. Uslu kediler gibi istemeye istemeye çöktü iskemleye. Bardağımı alıp Mert’in yanına gittim.

“ Neden geldin”

Seni merak ettiğim için. Sana hâlâ ve ne olursa olsun sonsuza kadar aşık olduğum için. Senin kadar hiç kimseyi sevemeyeceğim için. Sen ne kadar kabul etmesen de, benim ilkim olduğun için. Bütün çocukluğumun acılarını sen de unutabildiğim için…

“ Sabri abiyle konuştum. Çok içiyormuşsun. Kaptan baba da git dedi. Geldim kızmadın değil mi”

“ Ben hep çok içerim”

“ Merak ettim Mert”

“ Sana söylemiştim değil mi”

“ Neyi”

“ Bir gün beni bırakıp gideceğini”

Söylemiştin. Ben seni, sen istemesen bırakabilir miyim. Gökçe orospusu seni bıraktı diye mi bunları yapıyorsun dünyaya. Ya da sen onu bıraktın da annenle bir olup senden intikam mı alıyor kancık orospu karı.

Biz seni çok sevdik be abi. Unutamıyoruz, unutamayız ki. İzin ver de sevelim. Der gibi baktım ona. İkimiz de yerde karşılıklı oturuyoruz. O kadar mahzun olmuş ki bu. Sarılıp kokusunu içime çekebilsem keşke…

“ Mert bana vurduğun için gittim. Ben seni bırakabilir miyim hiç”

“ Bu çocuk kim o zaman hayran hayran sana bakan”

Sen de bana azıcık baksan. Hayran olman zorunlu değil. Onun kim olduğunu ben de bilmiyorum. Fırtınaları çıkaran sensin. Bir limana sığınma hakkım yok mu. Azıcık idare etsen beni. Ondan güç alıyorum.

Ne tesadüfse Buğra yanımızda belirdi. Mert’i ve Cihan’ı tanımadığı için olan bitenden şaşkın bakıyor hep. Ağzı açık. Dudağına akan tükürüğü tam yalamalık. O kadar tatlı durma lan ya Mert hoşlanırsa senden.


“ Tanıştırayım arkadaşım Buğra”

Öyle bir baktı ki bana. Ortamı ısıtayım diye şakadan söylemiştim. Hayvan, ne anlar şakadan. Bok ettik yine. İkimizi de dikkatlice süzdü. İstedi mi insanın röntgenini çeker. Siz bakmayın Buğra ve benim aklıma. 

Kullanmak istese en akıl küpü Mert. Giydiğim kısa eşofmanın altından görünen çıplak bileklerime baktı… Ayak bileklerimden tutup, onların kalınlığındaki şeyini soktuğun mu aklına geldi. Sanki çıplakmışım gibi hissettim karşısında.

“ Kırarım bu piçe açtığın bacaklarını senin. Ama kimden yediyseniz dayağı vurulacak haliniz kalmamış”


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler