Yeni Yaşam 17 ~ ezeli mağlubiyetin altından tahtına kuruldum
YY_17 ~ ezeli mağlubiyetin altından tahtına kuruldum… ~
Bacaklarını altından çıkarıp uzattı ve yatağın başlığına yaslanarak, poposunun üzerine oturdu. Ben bayıla bayıla bakarken ona. Gözlerimiz birbirine kilitlendi. O gökyüzü mavisi kurt gözlerine… Elini uzatıp kolumu tuttu… Parmaklarının tenime değmesi bile, zaten hassaslaşmış vücudumun her noktasında elektrik etkisi yaratıyor. Kucağına doğru çekip, oturttu beni. Leylek bacaklarımı, incecik beline dolayıp sımsıkı birleştirdim arkasında. O da çubuk kraker ama çelik gibi kollarıyla sarıldı bana. Acele etmeden sakin sakin, dudaklarımızla dudaklarımızı, dilimizle ağzımızın içini okşadık, yaladık, sevdik…
Aleti, arkamda popo çatalımdan belime doğru dimdik uzanıyor. Acıyı ve zevki aynı anda yaşatan, kazanması acı, harcaması zevk dolu… Sanki bir külçe altın gibi… Ne olursa olsun o kıymetli madeni tekrar içimde istiyorum. İşte tam da Kaan’ın gelmemi istediği noktadayım. Dakikalar önce, ona karşı yenilmenin zevkini yaşıyorum ve tekrar tekrar istiyorum onu. Elimi arkaya atıp tuttum altını… Diğer elimle boynuna tutunup hafifçe yükselttiğim popomun yanaklarının arasına aldım… Sevmediğini söylediği için kaydırıcı istemedim. Zaten azıcık vıcıklık olan deliğime dayadım başını…
Gözlerimi kapadım, iki kolum ona sımsıkı sarılı onunkiler bana. Kaburga kemiklerimiz, ellerimizin parmakları gibi birbirine geçti. Yavaşça bıraktım kendimi kucağına… Boynuna gömülüydü suratımın tümü yine… Hiç durmadım tümü oturana kadar içime, oturdum ben de ona… Zevkten soluk soluğa, birbirimizin nefesini alıp veriyoruz. Artık her zerremizle kenetlendik bir birimize, bir bütünüz…
Elleri kerpeten gibi sıktı belimi, yukarı kaldırdı popomu biraz. Belini indirip kaldırarak, yavaşça sokup çıkarmaya başladı taş gibi sikini. Giderek hızlandı… Vurmaya başladı, içimdeki o zevk noktası, büyüdükçe büyüdü… Haz bütün vücuduma yayıldı, beynime kadar. Bu arada önüm de sertleştikçe sertleşti ve acımaya başladı. Ben de onu kadife karnına iyice yapıştırdım. O alttan çaktıkça bana, sürtünmeye başladı tenine sikim… Kaan hep olduğu gibi sözünü tuttu… Uçuyoruz!!!
Ne kadar daha sikti beni bilmiyorum, zaman başka bir yerlerde akıyordu zira. Ama artık tutamayınca kendimi, kulağına “geliyorum aşkım” diye fısıldadım… İyice kaldırdı vücudumu, belini yükseltirken beni oturttu üzerine sertçe… Ben göbek deliğine, o da benim göt deliğimin içine… Sımsıcak döllerimizi boşalttık birbirimize… Uçuş daha epey sürerken ben de, o da hala sertken içimde, ağladığımı farkettim… Yine o güzel kokulu boynunda…
Soluklarımız normal ritmini bulana kadar birbirimize sımsıkı sarılmaya devam ettik. Yavaşça kaldırdım popomu. Şlap diye çıktı içimde yumuşamaya başlayan koca şeyi. Kendimi yatağa, düşürdüm… Öylesine boşalmıştım ki, bu defa hafiflikten, pamuk gibi yatıyorum… Beynimde aylardır dolaşan bütün rahatsız eden düşünceler kanatlanıp gitti. Eklemlerimdeki ağrılar sızılar zevkli karıncalanmalara, gıdıklanmalara dönüştü. Çocukluğumdan beri, göğsümün üzerinde taşıdığım yüzlerce kiloluk büyük kaya yok artık. Artık tatlı tatlı rahatça nefes alabiliyorum. Ciğerlerime dolan nefes, huzur dolduruyor ruhuma…
Kaan aşağı doğru kaykılıp, yanıma yattı… Beni göğsüne çekip, suratımı memişlerinin üstüne… Yani dünyanın en güzel desenli, en rahat, en güvenli yastığına yatırdı. Şu an dünya dursa, zaman akmasa ve biz sonsuza kadar böyle kalsak… Uzatıp ballı dudaklarını alnımla saçımın başladığı yeri öperken kısık bir sesle konuştu…
“Teşekkür ederim aşkım ama neden ağladın boşaldıktan sonra?”
Teşekkür ettiği için, karnım, kendi kendine takla attı. Ben çok mutluyum ama onu mutlu edebilmenin mutluluktan öte, ölçülemez bir şey olduğunu düşünüyorum. Benden sadece hevesini mi aldı… Yoksa gerçekten zevk mi aldı? Ya da beni mutlu etmek, seksin nasıl bir şey olduğunu öğretmek için mi yaptı bütün bunları, sevgili öğretmenim. Ne demeliyim şimdi, bilemiyorum?
“Ben… Şey… Mutluluktan… Ağladım, sanırım… Kaan… Beni mutlu etmek için değil, n’olur hatta yalvarırım, gerçeği söyle bana. Zevk aldın mı benimle olmaktan… Diğer yattığın kişilerden farklı mıydım? Yani, iyi miydim? Hata yaptıysam, nerde yaptım… Söyle ki bileyim…”
Bıraksa daha da konuşup saçmalamaya devam edecektim. Çok mutluyum ve bunun devam edebilmesi için canhıraş bir düşünce karmaşası içindeyim. Ama sözümü bitirmeme izin vermedi öğretmenim aşkım…
“Ben her şartta seks yaparım, sorun etmem hiç bir şeyi. Ama gerçekten zevk almam için partnerimden hoşlanmam gerekir. Senden hoşlandığımı söylerken ciddiydim. Ama eğer seninle sevişebilirsem, hoşlanmamın gerçekliğini de test edebileceğimi düşündüm. Belki de o nedenle sana ısrar ettim… Hatta bazen kendimi kaybedip, canının yaktım özür dilerim.”
“Hayır , hayır, hayır… Ben özür dilerim esas, hayvan gibi ısırdım dudağını başta… Evet alışana kadar, canım yandı biraz ama, inan dediğin gibi sonunda uçurdun beni… Peki, ne oldu? Yani gerçekliğini test ettiğin şeyin sonucu n’oldu? Doğru söyle ama…”
“Çok iyiydi gerçekten… O nedenle teşekkür ettim sana zaten. Çok tatlısın ve çok içten seviştin benimle.”
“Yani? Seviyor muymuşsun beni?”
“Hem de baya…”
Ben sana, hem de baya aşık oldum bile… Ne yapıcam bundan sonra hiç bilemiyorum. Hep senin böyle göğsünde olmak istiyorum. Söylemesi biraz utanç verici ama hatta sen hep benim içimde ol istiyorum. Azgınlıktan değil valla… Neden o zaman? Çünkü, içimdeyken sana tamamen teslim olmuş hissettim kendimi. Oysa ben yaşamım boyunca kimseye teslim olmadım. Belki, kısmen babama olmuşumdur… Ama sana tamamen… Biraz önce kucağındayken, sana kaybetmenin, bana yaşattığı kazancı keşfettim. Ezeli mağlubiyetin altından tahtına kuruldum… Bunları keşke sana da söyleyebilsem… Ama, işte… Bebe lan, hala utanıyorum ya senden…
¨¨¨
Onun içe göçük karnını seyrederken… Yanağımı da memişinin üzerine yatırınca, mutluluktan, kokusundan ve sımsıcaklığından uyuya kalmışım… Birlikte ilk uyuyuşumuz. Beni, hem de baya… sevdiğini söylediği ilk gün. İçime girip beni fethettiği ilk gün… Ha bir de ilk uçurduğu gün, bu gün… Bunlar ilk ve son olmaz umarım. Babam gibi Kaan’ı da almaz elimden… Artık kim aldıysa babamı…
Onun kıpırdanmasıyla uyandım. Hava kararmış bile. Telefon salonda olduğundan saate bakamadım. Onun yerine aşkıma baktım. Altın rengi saç bukleleri, alnından uzanıp gözüne kadar düşmüş. Alnı da bebek gibi terlemiş uyurken. Uzanıp, elimle sildim terini. Alnına düşen saçlarını geriye ittim. Yanaklarını okşadım. Sonra dayanamadım, dudaklarını hafifçe öptüm. Ama aslında her yerini ısırmak istiyorum. Ancak, içimdeki aşırı sevgi duygusu böyle tatmin olurmuş gibi hissediyorum…
Derken, dudaklarına ben biraz fazla dadanınca, uyanıverdi bebeğim. Gözlerini açar açmaz beni burnunun dibinde görünce gözlerini kısıp tatlı tatlı gülümsedi. Sonra kollarını iki yana açıp gerindi. Sonra o kollarını bana uzatınca, sevinçle girdim aralarına… Sımsıkı sarıldı bana… Fazla uzatmadım, ayrıldım… Bu kadar bıncık cıncık olursak, ya nazar değer bize ya da sıkılır benden diye düşündüm işte… Üstümüzdeki yorganı açıverdim. Ulan unutmuşum, çırılçıplağız ya… Ben normalde yatarken çok üşürüm. Kalın giyinirim. Sanırım Kaan’ın sıcaklığı elektrikli battaniye gibi ısıttı beni ve ben çıplak olduğumu bile unuttum. Kalktım yataktan, eşofmanımı giydim. Önüne bakmamaya çalışarak, ona da benim eşofman altlarımdan birini attım.
“Kaan giy şunu, şeytan doldurur.”
“Neey?”
“Önündeki tehlikeli silahı diyorum.”
Biraz düşündü, sonunda anladı espriyi. Güldük beraber ve salona geçtik. İkimiz de telefonlarımıza atladık. Benim için değişmez ve tek takipçim Melissa, yine yağdırmış cevapsızlarını ve mesajlarını. Hepsine bakmaya kalksam, sabah olur. Sonuncu mesajı açtım. Bi cVp ver aRtıq… Bir sürpriz yapıp aradım.
~ Ya Berk meraktan öldüm saatlerdir arıyorum mesaj atıyorum iyisin değil mi? ~
~ Kusura bakma. İyiyim merak etme… Hem de hiç olmadığım kadar iyiyim ~
~ O zaman, Kaan’la berabersin? ~
~ Aynen! ~
~ Evet ~
~ Ayy yaşasın ya!!! Bir yere uçmayın sakın, geliyoruz Emre’yle… Saturday night fever! ~
Yere daha yeni indik zaten, bir yere uçacak halim yok. Kaan’a baktım o uçmuş bile. Mutfakta büzüşmüş sik kadar telefonunun başına, mesajlaşıyor. Yani sik kadar dediysem… Benim sikim kadar. Onun ki kadar cep telefonu, daha yapılmadı. Kimle mesajlaşıyor ya, delirtecek beni yine meraktan. Başına gittim görmek için ama telefonun ekranını bile göremiyorum o kadar küçük ki.. Rahatsız oldu dikizlediğim için…
“N’apıyosun Berk!!!”
“Abi sen n’apıyosun esas!!!”
“Yine abi’ye mi döndün.”
“Evet… Ver telefonunu, kimle yazışıyosun bakıcam!”
“Tamam, sinirlenme. Bıraktım, sakin…”
“Gel içeri hadi.”
“Şeyy, benim işim var ama minik, çıkmam lazım. Yarın pazar nasıl olsa, gelirim yine.”
“Sensin minik! Bana bak Kaan, eğer çıkıp gidersen öldürürüm seni!!! Sonra da kendimi!!!”
“Niye bu kadar yükseldin sen?”
“Kaan, nasıl bir kalın kafasın sen ya! Az önce siktin beni! Şimdi siktirip gidiyo musun! Neden anlamıyosun ya! Ben ilk defa yaptım, senin gibi her gün biriyle yatmıyorum!!! Yalnız bırakamazsın beni!!!”
“Tamam okey. İptal ederim, bu seferlik.”
“Ha yani kabul ediyorsun, her gün biriyle yattığını!!! Lütfedip, bu seferlik iptal ettiğin şey ne? Bana bir söyler misin!!!”
Cevap vermedi, her zaman olduğu gibi… Sadece gülümsedi… Ben de uzatmadım tabii. Sane ne, dese verecek bir cevabım yok sonuçta. Dayanamadım yanağını sıktırıp, öptüm ben de onun bal dudağını… Beni kucağına alıp salona götürüp, fırlattı. O lal la, tekrar uçuyorum ya… Ama iniş biraz sert oldu, kanepeye yani. Fethetmek için beni, Fatih’in topluyla çaktığı popom, iyice acıdı.
Söylemedim Melissa’ların geleceğini… O da sürpriz oluversin beyime 🥰
~~~
Yorumlar
Yorum Gönder