Liseden Üniversiteye 53 ~ dünya çocukların ve çocuk kalabilenlerin olsun




Liseden Üniversiteye 53



~~~ dünya çocukların ve çocuk kalabilenlerin olsun ~~~



~ dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne

~ allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar

~ oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında

~ dünyayı çocuklara verelim

~ kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi

~ hiç değilse bir günlüğüne doysunlar

~ bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı

~ çocuklar dünyayı alacak elimizden

~ ölümsüz ağaçlar dikecekler

~ 【nazım hikmet】




Çocuk gibi sevindi o kadar derine dalıp deniz yıldızını çıkarmama. Ama yıldızımın ölmesine razı gelemezdim, yuvasına geri bırakmak için izin verdi. Tabi hemen o da denedi dalmayı ama dibe kadar erişemedi.

Sevinci geçti, ondan daha derine dalabilmeme bozuldu sanırım. Gerçekten de çocuk bu ya, bayılıyorum bu saflığına. Saklamıyor bile, o kadar içten ki. Daha maharetlerim var denizde ama sergilememekte fayda var.

Her şeyin en iyisini Mert yapsın, bozulunca kıyamıyorum; sevinince ise, içimde kokulu güller açıyor. Hava kararmaya başlayınca, havuzluğa bir masa açtı Cihan. Neyse adadaki markette Jim Beam bulduk, neşesi yerine geldi Mert'in.

Toplandık etrafına masanın. Viskileri Emir doldurdu. Hizmeti o yapıyor hem de zevkle. Bu iyi, benden bir şeyler beklemesinler yeter ki. İkinci kadehleri doldurduktan sonra Emir birşeyler almak için tekrar aşağı inerken, beni de çağırdı.

Kamaralara gelmeden önceki kuzine kısmına indik. Beraber salata, konserve balık gibi, yiyecek bir şeyler hazırlamamız gerekiyormuş. Hazırlayalım bakalım, her numara var bunda; dansçılık, popo bıçaklama, teknede rontçuluk, bonusu ahçılığı da varmış demek.

Joker gibi maşallah. Niye biz hazırlıyoruz da onlar yukarda viski içip keyif çatıyorlar? Sen kendini kadın gibi hissedebilir ve bundan mutluluk duyabilirsin, beni ilgilendirmez. Mert için her şeyi yaparım ama Cihan itine hizmet etmek istemiyorum ben.

Bir iş yaparken çok ciddileşiyor Emir, sohbet ederken olur olmaz şeylere kahkaha atan çocuk gitti. Bana bir led ışık verdi, bunu yukarı götür gel, dedi. Emrin olur, biri daha bana emir vermeye başladı. Ne yapalım teknede en kıdemsiz ben olduğuma göre yapacağız dediklerini.

Mert'le yağmurun altında -bu enfesti-, ama herkesin içinde -bu rezillikti- seks olayı dışında; her şey yolunda gidiyor. O nedenle tekere çomak sokup tatsızlık çıkarmanın âlemi yok. Mert'e verdim ışığı, yelken direğinden sarkan iplerden birine astı. Tekrar indim aşağıya.

Emir gerçekten de mutfakta bir virtüöz. Salata malzemelerini hazırlayışı seyre değer. Domatesi bir kesişi var, yılların ahçısı annemi bile böyle görmemiştim. Yemek hazırlamıyor da sanırsın orkestra yönetiyor, elindeki bıçak da batonu şefimizin.

İşine odaklandı; ben de seyrediyorum onu. Beni neden çağırdı ki yanına acaba? Bir şey söylemiyor yapmam için. Heveslisi değilim ama, nezaketen sorsam mı acaba şefimize diye düşünüyorum. Ya da kaşınıyorum, anlamadığım işte ne yardımım olur ki sonuçta.

“ Benim de bir şey yapmam gerekiyorsa söyle”

“ Ne yapman gerektiğini söyledim sana ama yapmadın”

“ Duymadım gerçekten”

“ Duymamış, duydun elini çek de emeyim seni dedim, siktir git dedin”

“ Emir, burda sana nasıl yardım edebilirim diye soruyorum, anlamazlığa gelme”

“ Bayıldım küçük Can'a, ne olurdu biraz sevseydik sanki”

Aha bizim minik apolloyu beğenen biri de çıktı sonunda. Her zaman olduğu gibi yine istemediğim biri tabi. Mert sevince onu o zaman süper oluyor. Gerçi eksik olmasın, ilk zamanlarda ki gibi görmezlikten gelmiyor miniğimi artık.

Hatta bazen yakından ilgileniyor bile denebilir. Teknenin arkasında denizde sürüklenirken onu emişi harikaydı. Neyse çok da önemli değil, Mert'in aleti ikimize de yeter de artar bile. Ama artan kısımdan başkaları yararlanmasın. O zaman kıskançlıktan geberiyorum çünkü.

Mert'in harika aletinden sonra benimkinin neyini beğendi Emir acaba? Kesin böyle söyleyip beni kıvama getireceğini hesaplıyordur cehennem meleği. Sonrası malum, takacak bana. Gerçekten bu aktif mi pasif mi sormadan edemeyeceğim.

“ Emir sakıncası yoksa sen aktif misin pasif mi söyler misin. Hareketlerin feminen, pasif gibi. Ama bana neden sarkıyorsun, durmadan öpmeler filan. Hem de oldukça güçlü sıkıyorsun sarılınca. Kafam karıştı”

“ Ben genç ve güzel erkekleri severim. Yatakta ne rol oynamamı isterlerse de oynarım. Hem de iyi yaparım, övünmek gibi olmasın. Aktiflik pasiflik farketmez benim için. Güçlü oluşum dansçılığımdan geliyor, aktif veya pasif olmamla ilgisi yok. Mert'in ki kadar büyük değil aletim, işlevsel yönden iyidir ama. Ben seninkini gördüm nasıl olsa, ben de göstereyim mi?”

“ Saçmalama!”

Birden indirdi şortunu, ben bakmadım ve ellerimle kapadım gözlerimi hemen. Bir insan nasıl bu kadar utanmaz ve teklifsiz olabilir acaba? Bir an yatakta Emir'i birini becerirken gözümün önüne getirdim, kendimi değil ha. Bilemiyorum, ama komik geldi.

Hareketlerinin feminenliği ile çok zıt gibi. Ama sonuçta herkes istediği gibi davranabilir. Hatta bir erkek kadın kıyafetleri giyinip aktif ilişkiye de girebilir. Sadece bana garip geliyor bunlar. Yoksa kimseye zarar vermemek şartıyla, sapıklıklarında herkes serbest. 😜

Şimdi adını hatırlamadığım bir filmdeki karekter beni çok güldürmüştü. Adam bir otel işletmecisi. Kimse yokken otelin salonlarında, kadın kıyafetleri giyiyor, makyaj da yapıp, dans ediyor. En büyük zevki bu. Bunun dışında başka da bir şey yapmıyor. Kime ne ki...

Domatesleri bana devretti, kesmem için. Ama bıçağa ve domateslere bir garip baktığımı görünce, güldü ve geri aldı bıçağı. Ben ancak kendimi kesermişim, bu bıçak tutuşumla. Onun yerine, göbek salatayı, elle bölüp doğramamı söyledi.

Nasıl yapacağımı anlatmak için de arkama geçti. Bana gösterecek diye kaldırmış aletini, arkadan popoma dayandı. OHA artık. Farkedince hemen çekildim önünden. Öyle bir baktım ki, yarı korku yarı kızgınlıkla. Kalbim gümbür gümbür atıyor. Bir de sırıtıyor it.

“ Seninle yakınlaşınca kalkıyor engel olamıyorum”

Hem röntgenci hem teşhirci manyak. Kafayı da penislerle bozmuş. Dedim bu taktı bana. Küçük Can'ı beğendim, filan numara hep. Yukarı çıkıp Mert'e söylesem tepkisi ne olur bilemiyorum ki. Sonuçta Emir sürüsünden onun ve sürüde normal böyle şeyler Mert için.

“ Emir madem pasif de oluyorsun beni anlaması gereken kişi sensin. Sen pasif olarak istemediğin biriyle birlikte olur musun. Hem demedin mi aşka saygı duyarım diye. Senin saygın bu mu. Yalancısın sen, gözümü boyamaya çalışıyorsun ama inanmam böyle şeylere çocuk değilim. Cihan yetmedi bir de sen mi çıkacaksın başıma bela”

“ Ben beğenmediğim hiç kimseyle beraber olmam. Ne aktif ne de pasif olarak. Neden kafayı takıyorsun aktif veya pasif olmaya onu da anlamıyorum. Seni de beğendim ve istiyorum ne var bunda. İstersen sen beni yap, fark etmez benim için. Bu arada çocuk değilim diyorsun ama hâlâ çocuksun bence. Hayatın tadını çıkar bu güzellik sen de varken. Birine saplanıp kalma, bak Mert'e istediğiyle yatıyor. Gay ilişkide katolik nikâhı olmaz, unutma bunu”

“ Tam tersine çocuk olan sizlersiniz. Önüne geldiği ile yatıp aşka inanmayan bir insan büyümüş sayılmaz bence. Mert'te zamanla büyüyecek ve bu işleri bırakacak bence. Sana saçma gelebilir ama ben Mert'le ileride evlenmeyi düşünüyorum zaten, katolik matolik de fark etmez”

“ Sen bu dünyadan değilsin siyah kafalı civcivim benim. Şanslı çocuk şu Mert. Keşke ben de senin kadar sevgisine sadık birisiyle karşılaşabilseydim. Tanıştıklarımın hepsi yatağa girene kadar centilmenin allahı, hevesi geçince tam orospu çocuğu oluyorlar”

Belki de haklıdır bilemiyorum. Ama ne kadar mantıklı olursa olsun söyledikleri, Mert'e olan aşkımın çağlayan sularını hiçbir mantık duvarı durduramıyor. Söylediklerine cevap vermedim Emir'in ya da veremedim. Biraz da üzüldüm onun için, kim bilir ne acılar çekmiş.

Aşık olduğu birini bıçaklamak sıradan duygulara sahip birinin yapabileceği bir şey değil sonuçta. Ben Cihan'la Burak'a kızdığım gün, swinger olayı ilk patlak verdiğinde yani, gerçekten de onlara bıçak saplamayı çok istemiştim. Yapabileceğimden değil tabi. Ama Mert'e asla...

“ Belki de haklısın ben çocuğum hâlâ, aşk da sadece çocuklara özgü bir saçmalık, bir oyundur. Eğer öyleyse ben büyümek istemiyorum hiç, bu dünya da çocuklara ve çocuk kalabilenlere ait olsun isterim”

Bu defa da o cevap veremedi. Hızla doğradım göbek salatayı kabın içine ve bir şey söylemeden yukarı fırladım. Mert'in yanına gidip sarılıp gömdüm suratımı boynuna, bastırdım sıkıca. Kafamı karıştırıyor bu Emir ve sinir oluyorum, hele bana sürtünmesi iğrençti, utanmaz.

~~~

Hava karardı iyice, Mert kalkıp led ışığı yaktı. Aysız gece,kapkaranlık denizde, ışığın hafifçe aydınlattığı Sea Lion'umuzda çıpır çıpır deniz sesiyle sevgilisine sarılmış Can; heyecan, en çok da aşk ama içten içe olabileceklerden duyduğu bir korku içinde. Bilin istedim.

İçimdeki korkuyu yenmek için, ağlamak istiyorum. Ne alâka demeyin, garip biriyim ben işte. Şimdi ağlasam, ne oldu, diyecek Mert, ne cevap vereceğim. Suratımı iyice bastırıyorum boynuna, nefes almakta zorlanıyorum bu da sakinleşmemi sağlıyor.

Ama en çok da Mert'in denizle gelen bu yeni kokusu rahatlatıyor. Mert'le tatil yapıyor olmak hem de bir teknede harika tabi ama neden Cihan ve Emir de burada. Keşke Emir'in yerine Elifcan olsaydı. En azından Elifcan'dan bana zarar gelmez ve Cihan'da her halde onun yanında bana asılamazdı.

Gerçi bunların Elifcan'ı filan da takacağını zannetmiyorum ya, kızı dövmüş bile adi, bilemiyorum işte. İyice sinirlerim bozuldu Emir'in aşağıda yaptığı sapıklıktan sonra, her dakika tetikte beklemek zorunda olmak çok zor. Cihan aşırı neşeli, olur olmaz gülüyor. Mert'e bardağını uzatıp konuştu,

“ Bugün harikaydı Mert çok eğlendim. Yelkeni neye borçluyuz yıllar sonra be, koçumsun benim. Rüzgar olursa yarın da basar mıyız”

“ İçimden geldi, minik yaşasın istedim bu olağanüstü duyguyu. Yarına, yarın bakarız”

Mert benim için mi açtırmış yelkeni yani. Aşkım benim, tahmin etmiştim ben zaten de nazar değer diye korkudan size söylememiştim. Yelkene rüzgar basarken, herkesin içinde sen de bana basmasan daha süper olacaktı, ama neyse.

Emir'in pipisine de suyu yürüttük böylece, pornoyu izleyince çoştu cehennem meleği. Boynuna yapışık dudağımı hafifçe uzatıp öptüm Mert'imi, sonra da dilimle yaladım o güzelim boynunu. Sıkıca sarıldı bana, kemiklerim kırılacak lan, yavaş. Zorlukla konuştum press altında.

“ Aşkım teşekkür ederim çok güzeldi gerçekten de. Benim için yaptığını duyunca hele, rengarenk bin balon uçtu şu an gökyüzüne”

Güldü ikisi de bu sözüme. Hâlâ sıkıca sarılan Mert, sertçe kendine doğru çevirdi beni, dudağıma yapışıp o büyülü dilini ağzımın içine daldırdı. Kılıca kılıçla karşılık verip saldım ağzına dilimi. Ben de uçtum. O zaman ileri, rengârenk balonların arasında gökyüzüne aşkımla.

≈≈≈

Gece her zaman ki gibi Emir gay kimliğine uyan tarzda neşeliydi. Rüzgara ve yelkene doyan Cihan için de aynı şey söylenebilir. Emir iki de bir sarılıp herkesi öptü bir bahane yaratıp, en çok da beni. Öperken de, ayy canlarımsınız benim, diyor.

Her güne yeni bir replik, almıştır bu tiyatro dersi filan konservatuarda. Mert'le ben neden bu kadar, neşeli, yani gay olamıyoruz anlamıyorum. Mert'in aklı Bodrum'da ve annesinde her halde. Biz şimdi oraya gidince neler olucak acaba?

Ben çok konuşmadım, bolca viski içtim. Fark edince Mert çok içtiğimi, bardağımı aldı, içme, dedi. Onun bardağından içmeye başlayınca da enseme bir tane geçirdi. Ayı, o güzelim ellerini bu iş için kullanmasan olmaz mı, patlatacan kafamı.

Öküz gibi güldü Emir, bir tane de şuna vursa ya Mert. Ama ben varken başkasıyla ilgilenmez aşkım. Hiç konuşmadım bir daha, bana vurmasına rağmen dayanamayıp biraz sonra sarılıp omzuna bastırdım yüzümü, dayanamıyorum ne yapayım, kokusu büyülü.

Viski sızdırmış beni öylece, salatadan başka bir şey yemediğim için. Heyecanlı olduğum zamanlar -sanki heyecansız olduğum zaman var da- yemek yemek çok zor geliyor. Çünkü ağır bir şeyler yiyince hazmedemiyorum, tuğla gibi oturuyor içime.

~~~

Kıyamamış canısı Mert bana, aşağı kamaraya taşımış uyandırmadan. Rüzgar, yağmur, yüzme, denizde emilme, dalıp yıldız çıkarma ve bir de Mert'in son buluşu, public sex adventures, üstüne de bolca viski. Benim pestilim çıkmış sanırım.

Mert gibi bir afet-i devran yanımdayken, sızmış kalmışım göt içi kadar yatakta. Hele de kemikli ve sert vücuduna sarılınca Mert'in, o bana pofuduk yastık gibi rahat geliyor. Deliksiz ve kıpırdamadan uyumuşum. Uzunca zamandır böyle kıpırdamadan uyumamıştım.

Gözlerimin içine giren güneş ışığı olmasa uyanamazdım da sanırım. Gözlerimi zorlukla araladım. Sanki kaçacakmış ben de gitmesin diye her tarafına yapışmışım Mert'in. Kafamı kaldırıp baktım, bana bakıp gülüyor. Şaşırdım, neden gülüyor ki.

“ Aşkım sen uyandın mı. Kaldırsaydın ya beni sevmezsin sen öyle hareketsiz kalmayı, rahatsız olmadın ya”

“ Biraz da kendini düşün, ben rahatım merak etme. Bir saattir seni seyrediyorum. Öyle komiktin ki. Bir oramı tutuyorsun bir bir buramı, kendi kendine bir şeyler söyleyip suratını ekşitiyorsun. Sonra başka bir şey söyleyip, gülüyorsun. Bunlar iyi de taciz edilmek hoşuma gitmedi. Acısını çıkarıcam bunun. Minik azdın sen iyicene, sürtünüp durdun bana, soksaydın bari. O zaman koparırdım kökünden bil. Ne o rol değiştirmeye filan mı karar verdin. Seni öyle bir yapıcam ki, senin ufaklık bir daha kafasını kaldıramayacak”

Demek kıpırdamadan uyuduğumu ben düşünmüşüm sadece, denizin kıpır kıpır salladığı teknede. Elimi attım önüme, harbi kemik gibi olmuş, çatlayacak nerdeyse. Ulan apollo, Mert isterse oynar seninle oğlum, akranın mı o senin.

Sana göre hava hoş tabi. Olan zavallı popoma oluyor. Sen sadece keyif anlarında varsın, zevk yoksa kaplunbağ kafası gibi yuvana çekilirsin, ortada yoksun. Hala gülümsüyor ama ciddi gibi de konuştu. Eğer şaka yapmıyorsa, yaraa yedik sanırım.


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler