Liseden Üniversiteye 51 ~ sen içimdeyken ben






Liseden Üniversiteye 51



~~~ sen içimdeyken ben ~~~



“ O zaman doğru cevabın ödülünü istesem”

“ Ne istiyorsun”

“ Öp her yerimi yapmadan önce”

Arkama baktım, Mert'in güzel suratına. Popoma bir geçirdi, yandı resmen. Bir tane de diğer tarafa vurdu, daha hızlı. Ayrımcılık yok, çok adilsiniz efendim, teşekkür ederim, popo yanaklarım adına... Vur değil de öp demiştik ama, neyse umduğumuzu değil bulduğumuzu yiyeceğiz yine.

Daha vurucak diye gözlerimi kapadım, bekliyorum. Birden vurduğu yerde dilini dolaştırmaya başladı. Hem öpüyor hem yalıyor yanan yerleri. İlacımı buldum, acı zevke dönüşüverdi. Elini tükürüklemiş sanırım, oynamaya başladı benle.

Minik başını kaldırdı, onun ellerini öyle özlemiş ki. Dilini aşağılara doğru ıslak ıslak kaydırdı, eğilip bacaklarımın arasına girdi. Deliğimle toplarımın arasındaki yeri yalayıp öpmeye başlayınca, karnım karıncalanmaya başladı.

Farkında olmadan, aşkım, diye inlemişim. Güldü buna Mert ve toplarıma geçti, ölecem şimdi ha, içim öyle bir gıcıklanıyor ki, ağzına da alırsa beni... Sonunda şeyimi, arkaya doğru çekti, canım yandı çünkü dimdikti, koparacak ulan.

Hepsini birden ağzına alıp diliyle oynamaya başlayınca ben bayılmak üzereydim acı ve zevkten. Sıcacık ağzının içi ve dilini o kadar güzel kullanıyor ki. Dibine kadar alıp, dilini toplarıma uzatınca başım döndü.

Elleriyle popoma bastırınca, gidip gelmemi istediğini anladım ağzının içine. Yine de kızar belki diye yavaşça hareket ettirdim belimi. Ses çıkarmayınca biraz daha fazla sokup çıkarmaya başladım. Çok güzel lan... Elimi ağzıma götürüp, avucumun içine tükürdüm, deliğime koydum öylece.

Elimi arkaya doğru götürüp, popomun iki yanağında duran ellerini, deliğime doğru ittirdim. Parmağını deliğime, pluf, diye birden soktu. Ahh, dedim, ama hepsi o. Bu pozisyonu bozmak istemiyorum. Arkaya doğru iyice gerilmiş şeyimi sokup çıkarmak ağzına, gerçekten çok zevkli.

Dibine kadar girince parmağı çıkarıp bu defa iki parmağı ile zorladı, onu da kabul ettik. Onları da dipleyince, çıkartıp üç parmağını dayadı. Kendimi geriye doğru verdim ağzından çıkmadan. Bacaklarım iki yana o kadar açık ki, onun için de canım yanıyor ama hiç sesim çıkmıyor.

Dört parmağını birden dayayınca korktum, ulan elini sok bari, aletini zor alıyorum. Bu fisting merakı da nereden çıktı aq. Çıkarttı ağzından beni, o kadar çok geriye çekmiş ki ufaklığı, slap diye karnımın altına vurdu. Lütfen yapma, dedim. Neyse çekti elini deliğimden.

“ Emir öğretti bunu, hepsini alıyor bileğime kadar”

Şimdi sırasıydı Mert. Tam havaya girmişken, Emir'in arkasına neler alabildiğini öğrenmemiz çok iyi oldu. Ben kıpırdayınca sinirden, eliyle tekrar eski halime getirdi. Sırtıma iyice bastırıp tekrar yapıştırdı göğsümü ve yanağımı yatağa.

Bacaklarımı biraz daha bu kadar açık tutarsam orta yerinden yarılacak nerdeyse. Ulan Emir bale yapıyormuş, benim vücudum o kadar elastik değil, sevişeceğiz diye kolum bacağım, daha beteri en kıymetlim miniğim elinde kalacak...

Yatağa yapışık yanağımın yanından soktu aletini ağzıma, iyice ıslattım. Tekrar arkama geçip dayadı deliğime. Biraz acısa da öyle bir özlemişim ki onu içimde, zor olan halkadan, culp diye içine alıverdi devi. Kemik gibi olmuş.

İçimde biraz bekledikten sonra, gidip gelmeye başladı, ben zevkten uçuşa geçtim bile, aynı anda zevk ve vücudumun gerginliğinin yarattığı acı beni tarifsiz bir hale sokuyor. İnliyorum her girişinde dibine kadar.

İçimde öyle bir yerlere değiyor ki, ellesem kendimi anında fışkırıcam. İyice alıştırdıktan sonra biraz ayağa kalkıp üstüme çıktı ve hepsini birden ittirdi içime. Bu sefer harbi bağırdım, ayy, diye. Eğer yan odadalarsa Cihan'lar kesin duymuşlardır, belki de bütün pansiyon.

Artık dayanacak gücüm kalmadı ve yüz üstü yapışık yatağa gözlerimi kapadım. Öyle hızlı vurdurmaya başladı ki, ölüyorum zevkten. İki elini kürek kemiklerime üstüne bastırdı bütün ağırlığını verdi. Sıkıştı ciğerlerim, zor nefes alıyorum. Oksijen azaldıkça zevk artıyor.

Yatağa sürtünen benim ufaklık patladı, kendi kendine fışkırmaya başladı inlemelerim arasında. Elini atıp ıslandığımı görünce çıktı içimden, sırt üstü çevirip göğsüme çıktı ve ağzıma girdi. Biraz gidip geldikten sonra çıktı.

Bana baktı, devle ilgilenmem gerektiğini anladım. Sünnet derisini öne doğru çekip sıktırdım. Fıskiye açıldı, ben de açtım ağzımı yumdum gözümü. Bereket yağdı ağzıma ve suratıma. Sıcacık suratım da ağzım da. Yığıldı üstüme, öyle tatlı eziliyorum ki...

Benden daha güçlü olması ve altında ona mağlup olmak, ondaki bütün gücün bana geçtiğini hissettiriyor. İkimiz de nefes nefeseyiz. Kapattım gözlerimi ve başka bir âleme geçtim. Ezilip öleceksem de, bu âlemde ölmek güzel.

≈≈≈

Sen içimdeyken

ben

mutluyum

kucağında oturan

bir küçük kedi oluyor

Can


Sen içimdeyken

ben

heyecanlıyım

nefes nefese

savanada koşan bir çita oluyor

Can


Sen içimdeyken

ben

güçlüyüm

zaman duruyor

göklerde süzülen bir kartal oluyor

Can


Kalbim yerinden çıkacak gibi

çarpıyor mutluluktan

en yukarlara çıkartıp

oradan bırakıyorsun

düşerken tutuyorsun

uçarken ben güçlü kollarında

en sevdiği yerde

senin kucağında artık

Can

~~~

Ana sütünü içmiş çocuk gibi tatlı esriklikle, yanağımı memesine bastırıp uyumuşum suratımdaki ve saçlarımdaki menilerle. Popomun altında da kendi menilerim, köpük köpük denizde gibi rahatlatıyor bedenimi bu sihirli şey.

Gözlerimi açtığımda hava kararmıştı, camdan içeri vuran ay ışığı ile aydınlanan odada ve Mert'in koynunda olduğumu fark edince. Ohh allahım şükürler olsun, dedim ilk. Kolumun biri boynunun altında, diğer elim karnında. En etkilendiğim yeri karnı. Bir de gamzeleri.

Sırt üstü yattığı için içe göçmüş karnından dolayı, iyice belirgin dışa çıkmış belindeki pelvis kemikleri enfes görünüyor. Karnı, elleri ve gamzeleri, bel kemiği, köprücük kemiği; delirtiyor bunların hepsi beni. Böyle bir manyağım işte, herkes kaslı vücut sever ben nefret ederim belirgin kaslardan...

Menili yanağım göğsüne yapışmış, kaldırınca kafamı uyandı. Boynundaki gönül çukuruna bir öpücük kondurdum. Gözlerine baktım güzel bakıyor, bu iyi işte. Uzandım, dudaklarıma yapıştı. Kapadım gözlerimi tekrar, çıktı üstüme oha, özlemiş la bu beni, yataktan çıkamayacağız her halde...


≈≈≈


Cihan'la Emir bahçede pansiyonun önündeki lokantada oturuyorlardı biz aşağı indiğimizde. Ben oturur oturmaz, sandalyeden kalkınca, ahh, diyerek, Emir gülmeye başladı. Sonra Mert'e baktı. Mert olayın farkında olmadığı için anlamsız bakınca, sustu Emir.

Bir de akşam postası attı Mert. Haşadım çıktı ama sonunda doydum ona. Tek sorun aşağıya inip masaya oturunca belirdi. Üzerine oturamıyorum yine popomun. Sonradan çıkar acısı dedikleri şey, yaparken zevkten fark etmezsin ama böyle oturamazsın işte kıcının üstüne.

Neyse Emir bir yorum yapmadı. Nasıl da korkuyor Mert'ten. Ben yan bir şekilde oturdum iskemleye. Cihan'la Emir karşılıklı oturduklarından, Mert Cihan'ın yanına oturdu, ben Emir'in. Dayanamadı tabi Emir, kulağıma eğilip konuştu.

“ Civciv sesini bütün pansiyon duydu, kıçının üstüne de oturamıyorsun değil mi?”

Off rezil olduk bütün pansiyona sanırım. Kızardım ama yorum yapmadım, Emir de uzatmadı. Belli etmeden gördüğüm kadar, Cihan bana bakıyor. Ne istiyorsun yine? Bundan nasıl kurtulacağım ben.

“ Kurt gibi acıktım balık yiyelim uzo içelim. Bizim rakıyı tutmaz ama, idare ederiz”

Dedi Mert. Ben yiyeceğimi yedim, daha bir şey istemem. Öğlen de çok yemiştim dalıp. Canım içmek istiyor yine, alkolik oldum iyicene. Ama rakı değil şimdi canım viski çekti. Uzman oldum içki konusunda ha.

“ Ben yemek yemeyeceğim izin verirsen viski içebilir miyim”

“ İç ne istersen, sıkı içici oldun sen de ha”

“ Sayende sahip”

Herkes güldü masada, yaptığım espriye. Herkes gülünce Emir patlattı kahkasını, fırsatı kaçırmayıp, sarılıp öptü beni yine. Sanırım içimizde, kelimenin gerçek anlamıyla tek gay, Emir. Çünkü kelimenin kökeni, neşeli, umursamaz ve canlı renkli, gösterişli anlamlarına geliyormuş.

“ Jim Beam var mı”

Dedi Mert pansiyonun sahibine, adam Türkçe biliyor. Sanırım o da bana eşlik edecek, kendi markasını sorduğuna göre. Balıkla da viski olur mu bilmem ama. Aşkımın bana önem vermesi öldürüyor beni. Konuşurken bana bakması, o kadar hoşuma gidiyor ki aşkitomun.

Masanın diğer hazirunu bakıp durmasa süper olacak ama, sürüyüz işte ne yapalım. Bu arada diğer masalara, garsonlar hizmet ederken, bizimle hep pansiyonun ve lokantanın sahibi ilgileniyor. Önceden tanışıyorlar sanırım, çünkü isimleriyle hitap ediyorlar birbirlerine.

“ Yok ne yazık elimizdeki en iyi viski Dimple golden selection”

“ Scotch sevmem ben pek” dedi Mert.

“ Evet o olsun lütfen”

Dedim. Ne alaka böyle birden atıldıysam. Kızacak şimdi yine. Ama ben isimlerin büyüsüne inanırım. Bir de kadere. Kaderin de bize kelimelerin büyüsü aracılığı ile kendini bazen gösterdiğine. Çünkü, dimple, gamze, demek. Yoksa bu içki markasından haberim bile yok.

“ Sen içtin mi ki daha önce Dimple”

Neyse kızmadı gülerek söyledi bunu tersine. Gülünce o büyülü gamzeler çıktı, uzanıp masadan oraya bir ufak öpücük kondurdum, bana şaşkın bakarlarken. İşaret parmaklarımı oraya koydum hemen, o büyülü çizgilere, gamzelerine.

“ İçmedim aşkım ama işte bunlar değil mi, dimple, ben onları içmek istiyorum”

Bu sefer yıkıldı masa gülmekten. Mert kalktı, Emir'e bir işaret çaktı. Yer değiştirdiler Emir'le, yanıma gelip oturdu. Neler oluyor bu gün. Masada Mert tarafından, en ziyâde müsâadeye mazhar, kişi olmanın gururu, pek hoş, biraz korkutucu ama.

Yanıma oturunca, sarılıp yanağımdan öptü. Öff en sevdiğim şey, kamusal alanda, Mert'in bana sevgilisi gibi davranması. Kanatlandırıyor beni, uçup öyle yukarlardan bir yerlerden, bizleri seyre dalıyorum sanki, mutlu mesut.

Ama bu kadar fazla ilgiye ve bana herkesin hayran olmasına hiç alışkın değilim. Nazar filan değer aşkımıza. En son modada cafede böyle mutlu olmuştum, yer yarılıp içinden Gökçe çıkmış ve gecemizin içine etmişti.

İlgiyi üzerimden başka yere çekmem gerek. En uygun kişi Emir, onun da gönlünü almak gerek. Biraz konuşturmalıyım. Merak da ediyorum zaten bu, neşeli baleti. Mert bana sarılmaya devam etsin diye, boynuma sarılı kolundan sarkan elini, elimle tutup Emir'e sordum.

“ Bir şey soracağım çok merak ettim, sana neden cehennem meleği, dedi Cihan”

“ Uzun hikaye, eski sevgililerimden biri bana öyle diyordu. Ona yaptığım bir şeyden ötürü, öyle de kaldı ortamda adımız”

Çok değişik biri ya, hem feminen hem de kabadayı gibi konuşuyor. Ortam da adımız, filan derken elini şöyle bir açıyor masaya doğru, sanırsın Don Corleone. Ortam, dediği de sanırım gay ortamı, epey tanınan biri olduğu belli, nerden tanıştılar acaba Mert'lerle.

“ Ne olur anlatsana özel değilse tabii, çok merak ettim”

“ Yok be ne özeli, ben de özel filan olmaz. her şey ortalık yerde cereyan eder”

Bu defa Emir'e güldük hepimiz. Eh başardım sanırım, ilgi Emir'e yöneldi. O da anlatmaya teşne zaten. Hem konuşmayı seviyor hem de ilginin üzerinde olmasını. Bütün sanatçılar gibi sanırım. Beslendikleri en önemli şey, onlara duyulan hayranlık.

“ Ortama yeni girdiğim zamanlarda bi sevgili yapmıştım kendime, saf yeni biri. Cengiz diye bir çocuk, hafif varoş. Ama uzay yakışıklı, yatağı da çok iyi. Beraber öğrendik bir çok şeyi. Aşık oldum, hem nasıl. Ağzının içine bakıyorum hep, ne dese yapıyorum. Sonra ev tuttuk beraber, tabii para gerek. Mekân sahiplerini tanırım, gezmeyi çok sevdiğim için. Bazen zevk için çıkıp şarkı filan söylerdim barlarda. Hemen bütün müzik aletlerini de çalarım. Başladım sahne almaya. İyi müşteri tuttum, eşşek gibi çalışıyorum, para gani akıyor. Biz de Cengiz'le hem birbirimizi, hem parayı yiyoruz, rüya gibi. Yurt dışı seyahatler, dünya bizim sanki. Sonra bir gün işten eve erken döndüm. Kapıyı açıp girdim, içerisi karanlık yatak odasının ışığı yanıyor sadece. Mutfağa gittim önce, en büyük bıçağı aldım. Daldım yatak odasına, Cengiz bir karının üzerinde, gidip gelen götüne sapladım bıçağı”

Şaşkınım, ben daha sıradan bir şeyler bekliyordum. Emir birini mi bıçaklamış, oha, hem de aşık olduğu çocuğu. Ne güçlü insanlar var ya. Ben neden böyle değilim. Çok kızdığımda bir gün, Mert'e bir tokat atayım demiştim, onu bile becerememiş, yanağını okşamıştım sanki.

“ Cengiz sonra bundan çok özür dilemiş dönmek için ama Emir, yanıma gelirse bu defa direk kalbine saplarım ibnenin, demiş. Cengiz de Emir'e, cehennem meleği, lâkabını takmış. Öyle söylenip gidiyor işte”

Bu konuşan da ortamın diğer elemanı Cihan efendi. Açıklayıcı bilgileriyle aydınlattı bizi. Böylece tanıdık ilginç Cehennem Meleği'ni. Hafif kafayı bulmaya başladık, Emir'in kahkahaları arttı... Çok hoş sohbet bu Emir, bıraktık hep o konuştu. Hikayesi çok, sanırsın seksen yaşında.

≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler