Sarı Şey 16 ~ massimo







Sarı Şey 16



~~~ massimo ~~~



Sonunda ızdırap sıçtıran okulun ikinci dönemi de bitti. Beynim aktı ders çalışmaktan. Ama hepsinden geçtim derslerin. İlkokuldan beri bu bir ilk. Ablam çok sevindi. Gurur duydu eseriyle. Maaile Heybeliada'daki evimize göçtük. 

Büyük kavimler göçüne abim katılmadı. Arkadaşlarının evlerinde sürünmekten kurtulmuş, kazulet sevgilisini eve atıp çakıyordur kesin. Babam işe vapurla sabah gidip akşam dönecek her yıl olduğu gibi. Hafta sonları da tam günlü olarak varlığı ile bizi onurlandıracak.

Beşiktaş şampiyon olduğu için bana çok kızgın. Sanki ben attım Mario Gómez García'nın gollerini. Fenerin 90 milyon eurosu çöpe gitmiş. İyi olmuş aq. Bas parayı al kupayı mı lan bu süper lig. Her fırsatta bana lâf çakıyor.

Yakınındaysam, bir yerlerime de çakıyor. Kocaman elleri bir ağır ki. İlgisini hiç eksik etmiyor sağ olsun. Derin darbeleri kalıcı sakatlanmaya yol açarsa milli takımda yer alamayacağımdan korkuyorum. Tesellim ve üzüntüm Euro 2016'dan elenmemiz.

Ama asıl beklediğim her yıl gittiğimiz Ege'de mümkünse Bodrum'da bir yerler. Marmara denizi yüzmek için iğrenç. Geçen yaz cezalıydım hiç denize giremedim. Ada'daki ilk gün, ablam temizliğe gelen kadına komuta ederken, annem, ben kulübe gidiyorum, deyip yüzmeye gitti.

Ne rahat kadın. Elini işe sürmez prenses. Şimdi benim de tüymem gerek. Hiç param yok tabii. Babam artık zırnık koklatmıyor Beşiktaş'ı tuttum diye. Ablam da süründüre süründüre, bir gün bile yetmeyecek kadar veriyor.

Göbekten ona bağlı olmamdan nasıl da zevk alıyor. Yalvara yakara bir 20'lik koparabildim. Temizliğe gelen kadınla konuşurken, fırsattan istifade bisikletimi alıp fırladım dışarıya. Ben bahçedeyken ikinci katın balkonundan avazı çıktığı kadar bağırdı.

“ Cep telefonu en fazla iki defa çalınca açıcaksın, köpeklere yem ederim seni yoksa”

Yok gerçekten, yenecek etim yani. Köpekler kemiklerimi kemirirler artık. Komşulara bu yıl da rezil edecek beni. Karizma sıfır. Bıraksa peşimi bir motora atlayıp ver elini Bostancı, ordan Melih'ler. Ver allah ver Melih'e.

Çakarken ona, koca aletini seyretmeye ve oynamaya bayılıyorum. Ama şimdi burda bizim ufaklıkla başbaşayız. Her parçasını kendim toplayıp yaptığım bisikletimin lastiklerine hava basıp atladım. Pedallar, frenler, vites takımının tüm parçaları ve aynakol shimano; lastikler schwalbe.

Aslında michelin daha iyidir ama çok kazık. Gidon, siyah deri sargılı brooks, kadro geotech. Ben aslında tour de france karbon kadro ve maşa almak istemiştim ama o kadar parayı vermedi babam. Neyse daha yüzlerce parçadan oluşuyor bisiklet sıkmayım sizi.

Adayı şöyle bir turladım. Ada aynı ada. Plaja gittim. Deniz girmek için bok gibi. Katılımcılarda yaşıtım dişe dokunur biri yok. Ne sikim yapıcam bilmiyorum. Bisikleti bağladım, telefonla dişe dokunmaz paramı da plajdaki bir aileye teslim ettim.

Ailenin 9-10 yaşlarındaki oğlu, oyun var mı telefonda abi, dedi. Yok, ama çalarsa aç Ata abi denize sefere çıktı deyiver koçum, dedim. Tamam abi, dedi. Görev bilinci olan çocukları severim. Denize girdim. Açılıp epeyce yüzdüm.

Denizden çıkıp ailenin yanına giderken, ben yaşlardaki koca göğüslü kızları süzmeye başladı. Deniz anası gibi bıngıl bıngıl oynayan göğüslerinin ilgimi çektiğini zannediyor herhalde. Gözlerinin içine bakıp şortumun önünü düzelttim.

Yaptığım hareket çok puştçaydı biliyorum. Neyse babası farketmedi. Kızı gıcık edeyim de ilgisi dağılsın diye yaptım. Ters falso vermişiz topa sanırım. Gözlerini kaçırıp güldü küçük orospu. Göğüsleri bu kadar büyük olmasa fena parça değil.

Bisikletin kadrosuna atıp şunu, yukarı ağaçların arasına götürüp ağzına verebilirim. Ama babası pek Esra'nın babasına benzemiyor, oldukça iri yarı. Bir töre cinayetine kurban gitmek istemem. Babası beni dev şemsiyenin altına davet etti.

Ben kızı hakkında neler düşünüyorum adam misafirperverlik peşinde. Hay allahım neden beni böyle sapık yarattın ki. Ailenin annesi yani Emine teyzem, kuru köfte, zeytinyağlı yaprak sarma, kısır yanına da köy yoğurdundan ayran yapmış.

Yeni geldiğimizden evde yiyecek birşey yoktu. Bana verdiklerini sildim süpürdüm. Karnım hâlâ içe göçük ama doydum tıka basa. Kız bana bakmaya devam ediyor. Erkek olsaydın bir iyilik yapardım sana Zeynep ya da kardeşin biraz büyük olsaymış keşke.

Emine teyzeme ellerine sağlık deyip ellerinde de öperek Zeynep'in 4-5 yıl sonra sarkacak memelerinden uzaklaştım. Yokuş yukarı çıkarken terlememek için önce denize girip çıktım. Yokuşa basarken pedalı önümde bir bisikletli gördüm.

Rekabetçi kişiliğim sadece bisiklet konusunda sanırım. Bastım pedallara ok gibi geçtim kızı. Dönüp baktım, o ne lan ben arkadan kız sanmıştım oğlanmış. Uzun siyah kıvırcık saçlı, zayıf, esmer bir afet.

Yokuş aşağı inerken basmadım. Yaklaştı bana yanıma geldiğinde baktım. O da bana baktı, gülümsedim. Anlamsız baktı bana. Piçe bak iş atıyoruz iplemiyor. Keyfin bilir koçum, teklif var ısrar yok. Asıldım pedallara yakalamaya çalıştı ama uçup gittim.

İskeleye inip dondurma aldım. Gölge bir yer bulup yalamaya başladım. Biraz sonra the afet gelip karşımda uzak bir yerde durdu. Bana bakmıyormuş gibi yapıp süzüyor. Ben de dondurmayı yalarken dilimi kocaman çıkarıp ona baktım.


İstemeden de olsa baktı bu yaptığıma. Sonra hemen gözünü kaçırıp elini ağzına götürüp güldü. Puşt madem iş vericektin ne diye nazlandın. Yanına gittim, bakıyorum ama o öyle mal gibi yere bakıyor.

Neden geldin o zaman peşimden. Cazibeme dayanamadı ama utangaç sanırım. Benim gibi çok zayıf. Aynı boydayız. Bisikletinin selesiyle oynuyor bir şey yapmış olmak için. Genelde konuşmayı başlatmam ama ayrıcalığı hakediyor.

“ Ada'da mı kalıyorsunuz günü birlik mi geldiniz”

“ Yaz için ev kiraladık”

“ Konuşman garip yabancı mısın?”

“ Annem türk babam italyan”

“ Ben Ata adın ne?”

“ Massimo”

Sonunda gözlerime baktı. Simsiyah çok güzel gözleri var. Altında şort, üstüne de kolsuz siyah atlet hepsi siyah. Ayaklarında da siyah parmak arası terlikler. Teni altın gibi parlıyor. Kolları ve bacakları incecik ama çok düzgün ve güzel görünüyor.

Bu Massimo iş verirse this long hot summer işimi görür. Bir yerlerden işi cinselliğe vurmam gerek. İstemiyorsa böyle şeyler, başlamadan bitsin ilişkimiz. Çekemem Esra'nin erkek sürümünü. Bir deneme.

“ Yalar mısın”

“ Anlamadım”

“ Dondurmayı dedim, yalar mısın”

Uzattım külahı. Biraz çekinerek aldı utanarak yaladı. O kırmızı dudakların ve dilinle ne işler başarırısın sen. Telefonum çaldı. Ablam tabi. Kontrol şeysi. Açtım tekmil verdim. Kıllanmasın diye yalnızım dedim. Bilirse Massimo'yla da görüştürmez beni. İlle dişi olucak arkadaşlarım.

“ Denize girelim mi?”

Ben konuşmazsam konuşmuyor. Başını salladı, olur ,anlamında. Bastık pedallara. Issız bir koya götürdüm. Bisikletleri aşağı zor indirdik. Kayalık ama bizi tekneler dışında kimse göremez burda. Tişörtümü çıkardım, o da çıkardı.

Sonra şortunu çıkardı. Vişne çürüğü küçücük speedo mayoyla, vücudu enfes ötesi görünüyor. Benim esmer halim gibi. Meme uçları küçücük ve teniyle aynı renk, buna bayılırım. Önüne baktım pek birşey belli olmuyor.

Denize girerken ayakları acıdı kayalardan, düşüyordu nerdeyse, tuttum sarıldı bana. Teninin sıcaklığını hissetmek azdırdı beni. Elinden tutarak derine götürdüm. Daldık suya, baktım güzel yüzüyor.

Biraz açılıp durduk. Saçları ıslanıp yapışınca başına ve boynuna yüzünün güzelliği daha bir ortaya çıktı. Dayanamadım, çok güzelsin, dedim. Yine utanarak güldü. Sen de, dedi. Bacaklarını aç, dedim. Dalıp bacaklarının arasından arkasına geçtim.

Omuzlarından tuttum. Hafifçe dayandım arkasına. Ben de şort mayo var. Soğuk suda bile sertleşmeye başladım. İyice yaslandım poposuna, hissetmemesi imkânsız. Öylece duruyor tepkisiz. Boynunu öptüm, dönüp bana baktı suratı şaşkın.

Kollarımı doladım karnına iyice kendime doğru çekip, bana dönük yanağını yaladım. Gözlerini kapadı. Kendimden geçtim iyice. Karnını ve göğsünü okşadım, harika pürüzsüz teni. Takacam nerdeyse ama suda zor.

Onu çekerek yavaş yavaş kıyıya yüzdüm. Zor çıktık büyük kayalardan sahile. Uzandık taşların üzerine sırt üstü. Dönüp ona baktım. Deniz suyu boncuk boncuk yapışmış tenine. Daha da parlak şimdi.

Nefesim sıklaştı heyecandan. İyice yanaştım, omuzlarımız birbirine değiyor. O da bana döndü. Teniyle aynı renk dudaklarına baktım, soğuk sudan kahverengi olmuşlar. Elimi uzatıp parmaklarımın ucuyla dokundum dudaklarına.

Güldü yine, güzel dişleri gözüktü. Dayanamadım uzanıp ufak bir öpücük kondurdum dudağına. Tepki vermedi sonra gözlerini kapadı. Ben de yumulup öpmeye başladım. Dilimi ağzına sokunca şaşırdı çekti kendini birden.

Biraz korkmuş ve şaşkın bana baktı. İlk defa mı öpüşüyorsun, dedim. Evet anlamında başını salladı. Neden konuşmuyor bu çocuk. Hoşuna gitmedi mi, dedim. Öylece durdu gözlerimin içine baktı.

Cevap vermek yerine gözlerini kapatıp dudaklarını yapıştırdı dudaklarıma. Ben de tekrar dilimi kullanarak öpmeye başladım. Yavaş yavaş öğrendi ne yapılması gerektiğini. Üstüne çıkıp bacaklarının arasına girdim. Tam tuzlu boynuna inmişti dudaklarım ve dilim.


Ulan yine telefon çalıyor. Sesi de duyayım diye en yüksekte. Köpekler geldi aklıma, istemeden kalktım üstünden. Bisiklette olan telefonu alıp baktım. Ablam yine. Bıktım bu kızdan artık. Ama Massimo'yu kaybetmemek için açmam gerek. Ceza filan verir yine.

dkttr 📞  Ata

nerdesin ata

Ebenin amındayım. Okul bitti bunun işkencesi bitmedi. Ben telefona bakarken Massimo da bana öyle saf ve meraklı bakıyor ki. Mayosunun önüne baktım. Sosis pişmiş yenmeyi bekliyor. Bu çocuğa aşık olabilirim.

Tabi önce aşkın ne olduğunu anlamam gerek. Telefonda çok stratejik konuşmalıyım ablamla. Çünkü eve gitmek istemiyorum. Mümkünse Massimo'yla yaşamak istiyorum bundan sonra. Hiç ayrılmak istemiyorum ondan.

Ata 📞 dkttr

denize giriyorum abla

dkttr 📞 Ata

oh ne güzel biz bu sıcakta evi temizleyip yerleştirmeye çalışalım sen sürt orda burda

Ata 📞 dkttr

ablacım ev işi de mi yaptırıcaksın artık bana

dkttr 📞 Ata

ne olur yardım etsen hadi gel eve yemek hazır

Ata 📞 dkttr

acıkmadım daha akşam gelsem olur mu babam gelmeden evde olurum söz lütfen

Kapadı telefonu. Çok da sikimeydi. Umarım kızmamıştır. Yanıma geldi Massimo. Sosisi hâlâ belli. Baktığımı görünce utandı şortunu giydi. Benim ki de çadırı kurmuş. Ama keşke sosis değil de Melih'in gibi sucuk olsaydı da ağzının suyunu akıtsaydım Massimo'nun.

“ Benim eve gitmem gerek”

“ Ablam da beni çağırdı ama zor izin aldım. Sen de evi arayıp izin alsana, biraz daha takılsak”

“ Yok annem kızar şimdi. Ama istersen sen de gel bize, annemle tanışırsın”

“ Tamam gidelim”

Yukarı çıkaramadı bisikletini çok dik. Ben ikisini de tek tek çıkardım zar zor da olsa. Sonra inip ona da yardım ettim. Annesi kızarmış, bir kızan ebeveyn daha çıktı başımıza. Babası evde olmasa bari. Anneler neyse de babalara tiksinçim.

Bisikleti sürerken arkasına geçtim onu izlemek için. Zayıf olduğundan yokuş çıkarken zorlandı, kanburu çıktı. O kadar tatlı ki. Düzlüğe gelince yanına gittim. Yorulmuş ekşitmiş suratını. Ona herşey yakışıyor sanki.

Üç katlı bir apartmanın giriş katını kiralamışlar. Annesi bahçeyi sularken bisikletleri bırakıp daldık. Massimo! diye karşıladı kadın oğlunu. Sarıldı sıkı sıkı oğluna bırakmıyor. Ben Massimo'ya bakarken, dilini çıkardı bana. Ben de ona dilimi çıkarıp, öpücük yaptım.

Ulan bu çocuk sandığımdan zeki bir bal küpü. Tanıştırdı beni annesiyle. Kadın da oğlu gibi zayıf, esmer ve güzel. Bana bakıp gülümsedi annesi. Elimi sıktı. Sevdim bu kadını cana yakın görünüyor. Öyle pek kızgın tiplere benzemiyor. 

Kocası da ortalarda görünmediğine göre kaymaklı ekmek kadayıfı. Bahçedeki masaya oturduk. Simsiyah gözleriyle bana bakıyor. Birşey anlamak ister gibi. İçimdeki sapığı görürse yandık. Kaçırdım gözlerimi.

“ Annen çalışıyor mu Ata”

Bu kadınlar da mevkidaşlarının ne bok yediğine ne meraklılar. Sana ne iş mi verecen. Elinden bir iş gelmez annemin. Yemekleri bile ablama yaptırıyor kaç senedir. Dizi izler iyi. Kitap okur. Arkadaşlarıyla buluşur.

Neyse bu kadını hoş tutmak zorundayım. Massimo'nun dostu dostum, düşmanı düşmanımdır. Ben gıcık olmama rağmen uzun uzun hatta biraz da sallayarak cevap vermeyi tercih ettim sorusuna. Onunla ilgileniyor görünmek zorundayım.

Erkeklerin kalbine giden yol midelerinden, kadınların ki çenelerinden geçiyor. Bu benim için geçerli değil tabi. Ne midemle ne de çenemle işim olmaz. Bana giden yolun nerden geçtiği belli. Onu mutlu eden kalbime taht kurar.

“ Annem üniversite mezunu, çalışıyormuş ilk evlendiklerinde babamla. Ama abim doğduktan sonra, seri üretimle ablam ve beni de yapmış sağolsun. O nedenle çalışamamış bir daha. Bizi büyütmek için çabalamış kadıncağız ne yapsın. Kariyeri biziz sanırım. Babam eksik olmasın çalışıp çabalayıp ailemizi geçindiriyor”

Bunları söylerken beden dilimi de kullandım bolca elimle kolumla. Kadın şok oldu. Seri üretim, lâfına güldü. Daha konuşurdum ama bir yerde kesmek gerek. Annemi bir melek mertebesine yükselterek tüm annelere bir selam yolladım.

“ Ah Atacım ne tatlı çocuksun sen. Anneni de çok sevdiğin belli oluyor. Annelerin kaderi bu. Çocukları olunca onlar için yaşıyorlar. Ben de Massimom doğduktan sonra bıraktım çalışmayı”

Kalktı ayağa, tekrar Massimo'yu öptü. Bana da kollarını açtı, bakıyor. Ne yapmam gerektiğini anladım. Ben de kalktım, boynuma sarıldı. Göğüslerini bastırmasa iyiydi ama neyse. Sonra da yanaklarımdan suluca öptü.

İşlem tamam kadın kafeste ama bizi rahat bırakacak mı acaba. Akşama az kaldı. Ben Massimo ile yalnız kalıp ona dil dökmek istiyorum. Dilinin tadını aldım bir kere. Ben de Massimo'ya sarılsam mı diye düşündüm.

Ama saçma olurdu herhalde. Massimo yine hiç konuşmuyor. Ama yaptığı dil hareketinden sonra aptal biri olmadığı belli oldu. Espri yeteneği akıllı insanlarda bulunur. Öylece meraklı ve şaşkın bize bakıyor, sır bebe.

Bu zamana kadar benim ilgimi çeken bir insan olmamıştı onun kadar. Ben de sustum belki annesi bizi rahat bırakır diye. Odasına gitsek de yarım kalan işimize devam edebilsek. Tadı damağımda kaldı.

“ Oturun siz yiyecek bir şeyler yapayım”

“ Sevgi abla, şey pardon çok gençsiniz abla diyebilir miyim size”

“ Tatlı şey diyebilirsin tabi”

“ Ben tokum siz Massimo'ya hazırlayın”

“ Limonatamdan içersin ama”

“ Olur teşekkür ederim”

Saçları kurudu kabardı yine, içim gidiyor gözlerine bakınca. Sanırım Melih'in bana hissettiği duyguları anlayabiliyorum. Ben de aynı onun bana baktığı gibi içim giderek bakıyorum sanırım Massimo'ya.

Annesi içeri gidince yine anlamsız bana bakmaya başladı. Her boku ben mi yönlediricem. Yemeği odanda yesen annen izin verir mi, dedim. Yalnız mı kalmak istiyorsun benimle, dedi. Konuşmuyor ama konuştumu da lâfı iyi sokuyor.

Açıktan birine asılmamıştım hiç. Ben bile utandım yani o derece. İpleri biraz ona vermem gerek, sanki benden daha soğuk kanlı ve akıllı olduğunu hissediyorum. Ben de onun yaptığı gibi konuşmadım. Evet, anlamında başımı salladım.

“ Birazdan annemle denize gidecektik. İzin alabilirsem burda kalırız”

İçimde havai fişekler patladı ama ona belli etmedim. Onu bu kadar beğenmek bir anda korkuttu beni. Ya bağlanırsam ve oynarsa benimle, Melih'in Selim'le oynadığı gibi. Bunu vahşi ve özgür ruhuma kabul ettiremem.

Gerçi o kadar masum ve çocuksu bir yüzü var ki ondan bir kötülük gelmesi olanaksız gibi. Puştluk bende belki de. Hep kötüye çalışıyor aklım ve insanlara güvenmiyorum hiç. Neyse en iyisi olayı akışına bırakmak.

Susmaya devam ettim. Ben susunca o durmadan bana bakmaya başladı. Ne yapmamı istiyor bir anlayabilsem. Bu işlerde o kadar tecrübesizim ki. Herşeyi elime yüzüme bulaştırmaktan korkuyorum. Hele de annesi birşeyler anlar diye ödüm kopuyor.

Annesi yemeğini getirdi. Kıymalı makarna öyle de güzel görünüyor ki ama Emine teyze'nin sarmaları ve kuru köfteleri hâlâ ağzımdan çıkıcak gibi. Bana da limonata verdi. Bir yudum aldım, hayatımda bu kadar güzel bir şey içmedim.

“ Bu harika gerçekten Sevgi abla, seni seviyorum”

“ İtalya'da mimarlık okudum. Ama ahçılık yaptım. Yemeğimi de yeseydin keşke, limonatamı ilk içen hep şaşırır. Sonra alışırsın, hayat böyledir. Ama dikkat et güzelliklere alışma, heyecanını kaybetme ve unutma ilk tatları sakın. Bir şeyi kaybettiğimizde değerini anlarız ancak. Ama yeterince ilgilenmezsek geri gelmez onlar”

Bana ne demek istedi hiç anlamadım. Birine, seni seviyorum, dedim. Kafayı yedim sanırım. Massimo gibi annesi de büyüleyici biri. Ama büyü böyle birşey değil mi zaten. Bir an kaçıp gitmek istedim burdan.

Gidemedim. Kaçmayı, bırakmayı iyi bilirim ama şimdi yapamıyorum işte. Mıhlandım kaldım Massimo'nun gözlerinde, bana bakıyor yemeğini yerken bile. Tabağının yarısını bitirince, yüzünü ekşitti annesine.

Benim gibi iştahsız ve hemen doyuyor sanırım. Annesi kızgın baktı ona. Annesiyle, geldiğimizden beri hiç konuşmadı. Kadın sonunda, bu kadarcık yiyerek nasıl yaşıyorsun şaşıyorum, deyip sinirli kaldırdı tabağı.

Biraz sonra döndü plaj kıyafetleriyle. Herhalde 40'lı yaşlarındadır ama çıtırlardan daha güzel bir vücudu var. Ve nihayet küçük göğüslü bir kadın. Portakalın biraz irisi ve taş gibi. Neyse baneneyse. Kocası sıktırsın onları.

“ Hadi gidiyor muyuz Massimo kulübe. İstersen Ata'da gelsin”

Kulübe mi? Bunlarda mı orada yüzüyorlar? Annem de ordadır şimdi. Tanışmasalar bari. Massimo'yu öğrenirse ablam, yanarım. Massimo bakıyor öyle annesine. Konuş be çocuk artık. Bu kadar lâf tasarrufu yapan birini görmedim.

“ Anne biz girdik denize Ata'yla. Burda kalıp oyun oynayabilir miyiz, lütfen”

Lütfen, derken gözlerini kıstı sadece. Hareket etmek konusunda da çok durgun. İçim eridi resmen. Annesinin yanında atlamamak için üstüne zor tutuyorum kendimi. Annesi demin ki gibi sinirli baktı. Ama bir şey de demedi. Buna kızılamaz ki ya.

“ Yalnız mı gideyim yani”

Cevap vermedi Massimo. Öylece parmaklarıyla oynayıp yere bakıyor süt dökmüş kediler gibi. Kadın bana bakınca, ben de aynısını yaptım. Bu Massimo'dan öğreneceklerim var sanırım. Özellikle kendinden büyüklere isteklerini kabul ettirmek konusunda.

“ İyi peki bakalım”

Deyip gitti annesi. İnanamadım bu kadar kolay boş bir evde yalnız kalabildiğimize. Ona baktım hâlâ aynı durumda yere bakıyor. Oyun oynarız, dedi annesine. Bilgisayarını da getirmiş demek. Ama şu an porno filân uyar mı? Bana baktı sonunda.

“ Gidelim mi içeri” dedim heyecanla.

Umursamaz bir tavırla kalktı ve içeri doğru yollandı. Mayosundan ıslanmış şortunun arkasında kaldı gözüm. Ben kalkamadım oturduğum yerden. Bu çocuk beni öldürüyor. Bu abazalık mı? Yoksa bu kadar kısa sürede aşık mı oldum? 


≈≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler