Liseden Üniversiteye 83 ~ mert kokulu meleğimle yakıştık mı birbirimize?



Liseden Üniversiteye 83



~~~ mert kokulu meleğimle yakıştık mı birbirimize? ~~~



Elif dolaylı da olsa evet dedi Cihan’a. Teklifin Cihan’dan gelmiş olması ayrıca dikkate şayan. Unutamadı demek Elif’i. Ya da yavşağın teki ve oynayacak kızla, bilemiyorum. Cihan yine arka koltuğa oturttu onu. 

Beni de yanına. Çok kıymete bindik. Bana baktı. Sarhoş mu oldu bu nedir. Birden uzandı öpmek için. Kafamı çevirmesem dudağıma yapışacaktı. Yanağımdan öptü. Cama doğru yapıştırdım kendimi. Neyse güldü bıraktı.


Elif’e baktım korkuyla. O da gülüyor. Bu kız harbi kafayı yedi. Eskiden hepimizin en normaliydi. Şimdi hangi denizlerde yüzüyor anlayamıyorum. Bana yazıyor, Cihan’a yazıyor. Cihan üzerime saldırıyor, ona da gülüyor.

Gaza dokununca M5 şahlandı. Yapıştı vücudum deri koltuklara. Mis gibi de kokuyorlar. Bayılırım hakiki deri kokusuna. En hakikisi Mert’imin ki, tabi ki. Kısrak bizi uçurdu, ancak köprü trafiğine kadar.

Sonrası mâlum, tampon tampona ilerlemeye başladık. Neyse ki eve gitmekten kurtulduk. Bugün de yırttık sanırsam. Nereye kadar bilemem. Dayanamadım çatlayacağım meraktan Elif neden güldü acaba? Mesaj yazdım.

Can wa ElifCan

neden güldün elif

ElifCan wa Can

çok komikti suratın

Can wa ElifCan

sağol ya cihan’a kızacağına bana gülüyorsun

ElifCan wa Can

valla kızamıyorum ben kendimi zor tutuyorum kız olarak cihan ne yapsın

Can wa ElifCan

kafayı yemişsin

ElifCan wa Can

yedim

Can wa ElifCan

sen ciddi misin cihanla tekrar birlikte olmak konusunda

ElifCan wa Can

ne yazık ki senininle konuşmak istediğim konu buydu zaten sen belki de dönme diyecektin bilemiyorum ama cihan kendi teklif edince ki bunu hiç beklemiyordum yalvartır zannediyordum içimde birşey akıverdi işte hayır diyemedim aslında eveeet diye bağırmak bile istedim dayanamıyorum çünkü onu çok özlüyorum

“ Oynama lan şu telefonla benim yanımda”

İletişim özgürlüğü de yok. Tam cevap verecektim mesaja sıçtı yine manda. Elif’e dönüp baktım. Omuzuma hafifçe dokundu. Böyle yumuşak hareketlerle gelin bana işte. Erkekler neden bana karşı hep vahşiler.

Mert’i çok özledim. Bu manda’dan da çok sıkıldım. Mert’in yanından bir yere ayrılmam kovsa bile. Elif’e de güvenemeyeceğim artık anlaşılan. Bakalım ikinci ilişkileri nasıl gelişecek, merak içerisindeyim. Görcez…

En önemlisi Elif sürü olaylarını kabul edecek mi? Ederse ben yandım. Cihan’ın hayvanlıklarına katlanabilecek mi? Ona gerçekten aşık mı? Oturup yalnız konuşamadık bile. Cihan yakamı bırakmıyor ki. 

Neyse şimdi yeni kardeşimi merak ediyorum. Kaptan baba ve Mert ağzı kulaklarında karşıladı bizi. Kaptan özlemiş beni epey bir sarıldı. Bu da oğlu gibi kemik kıran. Heyecandan üç defa öptü. Sakalları battı. Ben de Mert’imin bebe suratını öptüm. Oh yumuşacık. 

Gamzesinin çukuruna da çaktırmadan dil attım. Ağzımın içi bal gibi oldu. Bunun teninde ne var? Kaptan baba bizi bekliyormuş 30 yıllık Talisker’i açmak için. Mert malt içmez. Ona da tabi bourbon, Black Jim Beam getirdi. 

Ben aşkım ne içerse onu içerim, zehir bile olsa. Mert kendi çocuğu olmuş gibi sevinçli. Kendi çocuğu olsa ne yapar acaba. Bizim gerçekten bizden çocuğumuz neden olamıyor. Sürüye girecek bir dişiden çocuk yapma fikri bundan doğdu değil mi. 

Mucidi alpha beyaz kurt Mert. Biraz sonra annesini emmeyi bitiren bebiş bakıcısının kucağında ve anasının nezaretinde indi aşağıya. Mert kucağına aldı. Bebek tutmayı nerden biliyor bu kurt. Ne kadar sevecen bakıyor kardeşine.

Hep gülüyor, her zaman anlamsız bakan suratı. Nerdeyse kıskanacağım ufacık bebeği. Yanaştım, o surat ne lan öyle. Pembiş bir kedi yavrusu. Yüz hatları o kadar keskin ve güzel ki. Kaptan babayı damızlık olarak kullansan dünyada herkes güzel olur.

Benim hayranlıktan sarhoş olduğumu gören Mert, kardeşini pardon kardeşimizi benim kucağıma vermek için hollandalı’dan izin istedi. Gacı bana ters baktı. Tırstım Kaptan babaya baktım, yardım ister gibi. 

Normalde aile dışında kimsenin kucağına vermiyorlarmış. Kaptan babam, o kardeşi, dedi. Gidip elimi yüzümü yıkadım. Koşarak dönüp, aldım kucuşuma. Bir melek benim kucağımda. Meleklere bayılırım hele erkekse.

Yumuk gözlerini açıp bana baktı. Maviş ya la bunun gözleri. Babası gibi. Görüyor mu acaba beni? Ellerini bana doğru uzattı. Uzun incecik kalem parmakları, uzun minicik tırnakları. Dudağımı hafifçe Mert’inkilere benzeyen parmaklarına dokundurdum.

Elektrik çarpmışa döndüm. Heyecandan nefes nefeseyim. Aynı Mert gibi, hem hafif, hem bir ton ağır gibi bedeni. Benim, yok bizim olsun bu. Ben bunu kimselere veremem. Biz büyütelim n’olur lan. Doğalı bir ay olmuş. 

Türkiye’ye dönene kadar hollandalı, kimseye haber vermemişler doğumu, Mert’e bile. Gizemlerin ailesi. Kim bilir ne düşündüler. Biz ölümlüler anlayamayız tabi tanrılar dağında nelerin döndüğünü. Kaptan babam dedi ki, daha önce ellerini bana uzattığı gibi kimseye uzatmamış. 

Annesine bile. Bebiş bana ne demek istiyor acaba? Söyle koçum senin için dünyayı yakarım. Elif çok mutlu ikimize bakıyor ve fotoğraflarımızı çekiyor. Nasıl da yakıştı kucağına, dedi. Ve o beni korkutan bakışını attı. 

Elif’in bu bakışları, biz yattıktan sonra zuhur etti. Hani sen benim ablamdın… Hormonal faaliyetlerini Cihan damızlığı ile hallet bacım. Ben menilerimi bir kızın içine boşaltamam. Elif’in dediği gibi, Mert kokulu meleğimle yakıştık mı birbirimize?

≈≈≈

Üni’ye başladıktan sonra, ders kitapları dışında en çok okumayı sevdiğim eski hukuk kitapları ve ceza hukuku ile ilgili yargıtay kararları. Gerçi ben okulu bitirince ceza avukatı olmak istemiyorum. Doğrudan parayla ilgili olan işler ilgimi çekiyor.

Bir gayseniz, güce ihtiyacınız var. Pek güçlü olmadığımdan, geriye güç olarak kalan şeyler bilgi ve para. Eh bilgim fena sayılmaz geriye kaldı money. Ceza davalarında ilgimi çeken özellikle cinsel suçlar. 

Cinselliğin en karanlık hallerini anlamak ve öğrenmek ilgimi çekiyor. Bir şeyin en üç noktalarını anlayabilirsen onu tam olarak kavrayabilirsin gibi geliyor bana. Biraz da kendimi anlamama yol açıyor.

Freud’u yedim bitirdim. Gerçi o bitmez hiç bir zaman ama… Onun anlattıklarının bazı pratik sonuçları, binlerce yargıtay kararının satır aralarında, kırıntı gibi bile olsa, bazı cevherleri bulmama yol açabiliyor. 

Altın bulmuş gibi seviniyorum. Altın her az rastlanır maden gibi çok işe yarayan bir sihir. İlginç bir kararda 17 yaşında bir kızla ilişkiye girip hamile bırakan 19 yaşındaki oğlanın davasıyla ilgili savunma özetleniyordu.

Oğlanın avukatının savı; kızların ortalama 15 yaşından sonra hormonlarının esiri olabildikleri. Yani oğlanı aklamak için tahrik unsurunu ileri sürüyordu. Sonra da bunu desteklemek için kızlarda en kaliteli yumurtlama döneminin 25 yaşına kadar olduğunu söylüyor.

Yani olan bitenin, doğa yasalarına uygun olduğunu anlatmaya çalışıyor. Son zamanlarda çekilen ingiliz ve amerikan dizilerinde lise çağında kızların çocuk sahibi olmasının altında bir devlet politikası olduğunu düşünüyorum ben. 

Nüfus artsın diye, siz yapın biz bakarız tarzı bir şeyler. Kızlar erkeklere göre modern toplumun kendileri açısından daha iyi bir yaşam sunduğunu düşünürler genel olarak. Farkında değiller ama modernitede sanırım en büyük acıyı onlar yaşıyorlar.

Elif’e anlatsam bunları, hemen çocuk yapalım o zaman, derdi kesin. Benim çocuğum olsa nasıl bir şey olurdu? Bunu hiç öğrenemeyeceğim değil mi? Ne adaletsiz bir dünya. Sikicem bu cinsel roller ayrımını. İnek damgalar gibi doğar doğmaz yapışıyor insana.


Bebişin ismini sordum, Ömer Can dedi Kaptan baba. Şaşkın kalakaldım. Biraz sonra, gözlerim doldu ve hınçla Mert’e baktım. Alaycı gülüyor bana. Kaptan baba ise, Ömer’den haberi olmadığı için şaşırmış bakıyor bana. 

Kime ne sormam gerek. Kaptan babaya Ömer’i anlatamam ya. Aslında anlatmak gerek ya, neyse. Eğer bu ismi Mert koyduysa öldürücem onu. Hüngürdemeye başlamadan önce zorlukla ve ağlamaklı sesle sordum Kaptan babaya.

“ Kim koydu ismi”

“ Yarısını Mert yarısını da ben”

“ Hangisini Mert koydu”

“ Can’ı tabi. Ömer’i de ben koydum. Babamın ismiydi. Mert doğduğunda Nevin hanım kendi babasının ismini vermek istemişti Mert’e. Ben de itiraz etmemiştim”

“ Anneme pek itiraz edilemiyor zaten”

Herkes kahkahayı patlattı. Ben ağlamaya başladım. Mutluluktan ama. Saldırdım Mert’in üzerine. Suratını paraladım öpmekten. Sonra bir an şımardığımı farkettim, herkesin içinde üstelik. Geri çekilip Mert’e baktım. Utanarak sordum.

“ Benim ismim olduğu için mi Can…”

“ Başka Can mı var”


I love you lan. Tekrar tekrar saldırdım Mert’e. Ağzını burnunu yemek isterdim şimdi. Bir de… Neyse sustum. Yeni Can benim adımı taşıyor. Artık namuslu davranmalı ve kardeşime olumlu örnek olmalıyım. Kumam Ömer’de isme girmese olmazdı.

Tesadüfün böylesi. Amına kodumun çocuğu bir burda eksikti. Anasının ne kabahati varsa. Terbiyeni takın abi oldun artık. Ben ve abilik. Olur mu acaba? Öğrenim hayatım hep kendimden büyüklerle geçtiğinden hiç abi diyen olmadı bana. 

Öğrenim dışında da pek bir hayatım olmadığından abi olamadık bu güne kadar. Herşeyin ilklerini yaşatan Kaptan babam çok yaşa. Abiye benzer bir hâlim yok ama bakalım deneyeceğiz. Ben bu Can için ölürüm ya la.

~~~

Akşam yemeğini yedikten sonra Cihan, gidelim biz artık, dedi. Bana bakıyor. Ne alâka Mert burdayken seninle niye gidiyorum. Üstelik Elif yanında. Ne doymak bilmez bunlar ya. Yemezler eve götürüp, orda götürecek beni. 

Mert’e baktım hiç oralı değil. Yeni Can eski Can’ı unutturdu mu? Hiç bakmıyor bile bana. Adımı koydu kardeşine, benimle işi bitti artık. Kardeşini büyütür. Ömer’i de becerir. Biz de Cihan’dan kaçmakla iştigal ederiz artık.

“ Mert gelicen mi sen de eve”

“ Bırakamıyorum Ömer Can’ı bir iki gün daha kalıcam”

“ Ben de bırakamıyorum, kalabilir miyim burda”

Güldü söylediğime Mert. Cihan sinirlendi. Elif’i götür sen. Yalnız ne istiyorsanız yapın. Masada yanımda oturan Elif kulağıma, ilk günden beni yalnız bırakıyorsun, dedi. Ne yapayım, der gibi ona baktım. 

Mert cevap vermedi. Bu temelli verdi mi beni Cihan’a. Eti senin kemiği benim dediysen, Cihan avucunu yalar. Etim yok benim. Kemiklerim de senin olduğuna göre, geçir dişlerini beyaz kurdum. Parçala kemiklerimi, kurut iliklerime kadar.

“ Sen asıl Mert’i bırakamıyorsun her halde, kalabilirsin tabi oğlum”

Oh insanın babası gibi yok. Tabi böyle bir babası olursa. Bu da bir şans işte. Ne çıkarsa bahtına. Kaptan olan değil de diğer babam da benimle ilgili böyle düşünüyordur sanırım. Senin de benim de şansımız yokmuş papiş.

~~~

Cihan iti kızgın siktirip gitti Elif’i de alıp. Allah Elifcanın yardımcısı olsun. Biz de Mert’in buradaki odasına çıktık. Işığı kapatıp, her zaman ki gibi sırt üstü yatan Mert’in, çıplak omuzuna başımı koyduğumda koluyla sırtımdan kendine bastırdı beni. 

Çok güzel hareketler bunlar. Ama gözünü seveyim devamını getirme popom sızlıyor hâlâ. Yanağımdan öptüğünde, beynim en güzel salgılarını damarlarıma pompalamaya başladı. Aşağılara ulaşıp azdırmayın beni.

Elinde kalırım beyaz kurdun. Çok güzel bir uykuya daldım. Ben uyuyunca kıyamaz aşkım bana. Böyle acayip insan tarafları var. Ben onun kucağında hep uyusam mı? Uyanınca ben canavara dönüşüyor melek gibi çocuk.


Öyle derin, öyle dinlendirici bir uyku çekmişim ki. Öperek uyandırmasa beni akşama kadar uyurdum sanırım. Ama bugün okul açılıyor. Ne mutlu, aşkım elimden tutup okuluma götürecek beni. Tabi okula gidecekse.

Ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Hızlıca duşa girdim. Yanıma gelince, önüne bakmadan fırladım banyodan. Anladı kaçtığımı, hayırdır Cihan’la yattın mı yoksa, dedi. Öküz, aklına gelene bak. Ben ne derdindeyim o ne.

Senden kaçmak için Cihan’la yatmama ne gerek var, senin gibi bir hayvanla yatınca bir hafta geçmiyor hasarı. Cevap vermeden odaya dönüp giyindim. Bekliyoruz beyi, o da inadına uzattıkça uzatıyor yıkanmayı.

Sonunda çıktı, yine çıplak tabi. Ben yine başka yerlere baktım tabi. Bu kadar güzelliği bahşettiğin bu insana azıcık da utanma duygusu nasip etseydin ya allahım. Bana bakıyor sinirli. Cevap vermedim diye mi.

“ Ne oldu Mert hadi çıkalım okula gidicez”

“ Bir şey sordum sana”

“ Hayır yatmadım”

“ Sen git okula ben gelmeyeceğim bugün”

Yine kızdı. Böyle başlamasın okul lütfen. Nasıl başlarsa öyle gider. Aklım Mert’deyken başka şeylere kendimi veremiyorum. Bir şeyler bulup onu yumuşatmalıyım. Ne yalakalık yapmalıyım bilemiyorum.

“ Biliyor musun Elif’le Cihan barıştılar. Ben biliyordum barışacaklarını zaten. Kızma n’olur, ondan yani”

“ Neden”

“ Ne neden”

“ Ondan yani diyorsun ya… Öff neyse ulan ben de oturmuş lâf anlatıyorum sana. Sanki herşeyi anlamıyorsun. Salağa yat bakalım. Ama beni salak yerine koyma kırarım o zekâ küpü kafanı”

Bu övgü dolu korkunç tehdide sevinmek mi gerekiyor üzülmek mi. Okula gitmek istiyorum. Dün viski sonra bira sonra tekrar viskiden allak bullak olan midem münasebetiyle birşey yiyemedim. Açlıktan ölmek üzereyim.

“ Mertcim aşkım şimdi bunları konuşmanın sırası mı. Hadi beni okula götür yalvarırım. Bi defacık kırma beni”

Yerlere eğilip ayaklarını yalamadığımız kaldı. Fena fikir değil aslında. Ayaklarının hastasıyım. Neresinin değil ki… Ayy benim ayak parmaklarımı emerken şeyi geldi aklıma. Aklına sıçayım senin sırası mı.

Ben çıplaklığını görmemek için konuşurken nereye bakacağımı şaşıraraktan saçma sapan hareketler yaptım elimle kolumla. O bana bakmaya devam etti. Ben susunca önce yere baktı sonra gözlerini havada bir gezdirdi. 

Bu yumuşadığına işaret. Giyindi ve eliyle bir işaret çaktı. Anlamadım ne olduğunu ama odadan çıkınca düştüm peşine. İzindeyiz atam. Uyuyan Ömer Can bebeğe uzaktan öpücükler yaparak çıktık evden. 

Nihayet bir dediğimi yaptı. İlk yıl hemen bütün derslerden çaktığı için okula gitmek istemiyor. Bahaneler yaratıp suçu da benim üzerime atacak bir şeyler buluveriyor. Tatlılıklarıyla lisedeki hocaları kafaya alıp çalışmadan bitirebilmiş okulu.

Ama burası liseye benzemez. Hele de bizim okul ortalamanın üzerinde kazık. Şeytan diyor bölümünü değiştir. Sınıfta evde hep 7/24 beraber bitirelim şu okulu. Basıp gidelim Londra’ya. Ama işletme de hukukun yanında çok yüzeysel geliyor bana.

Malûm derin ve soğuk suları severim ben. Okula gelince beni bırakıp gitmek istedi yine. Yalvar yakar işletme bölümüne sürükledim. Elif sınıfın kapısında duruyor. Tek parça hâlinde olduğuna göre Cihan’la ilk geceleri normal geçmiş. 

Elifcan’a teslim ettim Mert’i. Sakın bırakma biryere, diye tembih edip koşarak ayrıldım yanlarından. Aşkımın okulda kalmasını sağlamalıyım. Dışarda avlanmaması için de beslemem gerek. Rıza abinin yanına gittim. 

Arı gibi çalışır hep. Tezgahtan kafasını kaldırdığını göremezsiniz hiç. Bir şey hazırlamıyorsa orayı burayı siler. Dolaptan amerikan salatasını çıkarmış kabın içini siliyor kağıt mendille. Hijyen sapığı ama o bir gıda tanrısı.

Yavaşça yaklaştım tezgaha. Beni sezinleyince kafasını kaldırıp baktı bana. Kızdığı zamanlar dışında kimseyle göz göze gelmez. Güldü bana, ben de ona on misli. Bana sormadan kumru ekmeğini çıkardı.

“ Okulu değiştiriceksin diye birşeyler duymuştum”

“ Bu kumruları bırakıp bir yere gidebilir miyim abi”

“ Gitme alıştık sana, umut veriyorsun insana”

Bunu söylediğine pişman tekrar başını öne eğdi. Ben de utandırmamak için onu telefonumu çıkarıp sanki birşeye bakıyormuş gibi yaptım. Neden umut veriyorum ona acaba. Yalnız biri demek. Benim gibi kendinden de garibi görünce hoşuna gitti zahir.

“ Rıza abi önce enfes kaşarlılarınla doydum. Sonra baktın ölecem zayıflıktan beni ciğerinle tanıştırdın. Hem de enfes kumruların içinde. Üstelik ben yalandıkça her defa daha çok doldurdun içini ekmeğin. Parayı da hep az aldın. Banka kartımı mı izliyorsun bilmem. Ama inan bana senin sayende yaşadım ve ders çalışabildim geçen yıl. Bölüm birincisi oldum. Bu başarı sana ithaf”

Madem bu güzel adama umut vermişiz ödülü de haketti. Bana baktı tekrar, korktum kızacak diye. Neyse ki güldü yine. Ciğer çıktı dolaptan ağzımın suyu aktı. Sularını da ciğerin, ekmeğin içine yedirdi. Yumuşacıktır şimdi lokum gibi herbir tanesi. 

“ Abi okul bana burs parası bağladı maaş gibi her ay yatıyor hesabıma. Senden bir şey rica edicem, kızma ama”

“ Hayırlı olsun çok sevindim. Söyle aslanım ne istersen”

“ Bana iki tane daha hazırlayabilir misin aynısından, arkadaşlarım için. Ama bak artık indirimli değil bindirimli al parasını. Yeminle para harcayacak yerim yok. Para biriktirmeyi de sevmem”

Amma çok güldü bugün. Biz birbirimizi özlemişiz. Söylediğim şeye bir cevap vermedi. Üç tane de şişe eker ayran kaptım dolaptan. Beni kırmamak için biraz fazla ama yine başkalarından aldığından az para aldı.

“ Arkadaşlarına aldıklarının parasını farklı aldım. Can, senin tarifen burda hep aynı. Paran olsa da olmasa da fark etmez”

Elimi göğsüme götürüp gözlerimi kapadım. Başımı öne eğip geri geri çıktım saygıyla kantinden. Sabri abim, Kaptan babam, Rıza abim benim koruyucularım. Bir de her zaman olmasa da Mert abim var. Bazen ceza bazen ödül.

Böyle insanlarla beni neden daha önce tanıştırmadın allahım. Sevdiklerimden ayırma. Ama şimdi belki, ben de bir abiyim. Küçük bir meleğim var artık. En çok kardeşim Ömer Can’dan ayırma beni.

≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler