Pasajda 22
Pasajda 22
Zevk baygını kanarya, yanına uzanırken bile kanatlarını benden ayırmak istemedi… Nefes nefese halde… O kadar da sımsıkı sarılıyor ki bana… Düşünmeden edemiyorum…
Benden önce kimseyle orgazm üstüne çalışmadı mı acaba? Ya da çok yaptı ama seks olayına düşkünlüğü mü fazla? Benim yarım yamalak üstten arkadan yaptığım müdahaleden bile bu kadar etkileniyorsa…
Ersin gibi sonsuz tanımlı diye nitelemenin bile az geleceği… Uzay türden bir erkekle yatağa girse… Bekâretini kaybetmeyi göze alacaksa tabii… Ersin’in o meşhur köpekte üstüne at gibi çıkıp da…
Önce basıp sonra durmadan içine çaktığı seanslardan birini yaşasa meselâ… Mutluluktan heyecandan orgazm sıklığından… Artık neyse ne ama… Kalbi durup ölebilir belki de… Bilemiyorum tabe… Merak da etmiyorum.
Ben özel hayatımı bilmek isteyenlere ne kadar ifritsem… Bununla uyumlu olarak başkalarının özelini de araştırmama hususunda bir o kadar dikkatliyimdir. Meğer ki kendisi anlatmasın.
O vakit dikkatle dinlerim… Saygı gereği tabii… Bilmek istediğim için değil yani… Çünkü içinde yaşadığımız toplumda herkesin her şeyi bilmek istemesini sinir sahibi edici buluyorum…
Neden herkes her şeyi bilmek istiyor? Çünkü birey olmak bizim gelişmemiş cemaatimize uzak bir kavram… Oysa ancak bireylerin bir araya gelerek oluşturdukları birliktelik bir toplum olabilir.
Oluşumun bileşenleri birey değillerse bu topluluk ancak kuru kalabalıktır… İnsanların birbirleri hakkında her şeyi bilmeye hakkının olmadığı yer ancak özgür toplumdur…
¨¨¨¨
“Beni çok felâket uçuruyorsun aşkım…”
O zaten belli oluyor da… Neden acaba ben? Epey bir erkeği uçurdum bu güne kadar da… Bir kız benimle neden uçar ki? Ona bir cevap bulamıyorum… Söylediklerine de ne cevap vereceğimi bilemediğimden…
Gök mavişi transparan sütyenimin içindeki hâlâ sert duran küçücük memiş ucumun üzerine yatmış… Biraz önce yaşadığı sarsıntılardan dağılmış ama her zamanki gibi mis kokular saçan saçlarına bir öpücük kondurdum.
Yapabileceğim bu şimdilik… Giydiğim kız külotu ve sütyen tenimi okşuyor ruhumu da yelpazeliyor tatlı tatlı… Aşırılıklar iyi hissetmeme sebep oluyor… Aynı zamanda çok da mutlu… Zaten bu kıyafetlerimle sikimin kalkmasını istemiyordum…
Ve sözümü dinleyip başıbozukluk yapmadı bizimki… Beni güzelce giydirip süslediği için de kanaryayı avucumun içine alıp yumuşakça sevdim… Üstelik sikip sokmadan iki kız gibi yiyiştik… Bu da hiç yaşamadığım bir deneyimdi…
Yenilik her zaman iyidir üstelik şarttır da. Bence efsane oldu… Olan bitene sadece destek kuvvet olarak katıldığımdan. Süreci daha objektif seyir ve gözlemleme imkânım oldu…
Hoşuma gitti canlı izleyebilmek Ebru’nun sarsıntılı titremeli çığlıklı orgazmını… Benim Ersin’in altındayken yaşadıklarımı anımsattı bana… Esasen her şey bana onu hatırlatıyor ya…
Ama inanın sadece seks olayı değil özlediğim… Onun tarif edemediğim bir insanlık mı dersin delikanlılık mı? Bir de beni kız arkadaşı gibi görmesi… Bilemiyorum ama hissediyorum…
Esas anlatamadığım ama derinden sezinlediğim bu neyse artık yönüne… Bir de eşsiz güzelliğine hayranım… Aslında sadece seksi gözlerimi kamaştırıyor da… Bunu utancımdan itiraf edemeyip…
Gerisi kendi uydurmam olarak mı beynimde ürüyor… Ben onu bu kadar delirecek kadar düşünüp dururken… Ahh azcık da o beni sadece hatırlasa… Bir kere arasan ya da yazsan lan artık!!!
¨¨¨
“Sen boşalamadın bebeğim… Ne istersen yaparım sana veya yapabilirsin bana!”
“Ne istersem mi? Emin misin?”
“Yaa!!! Orası şimdilik olmaz… Ama sana söz orayı patlatan erkek sen olacaksın…”
“Ben şu an hâlimden memnunum… Sadece giyinmek istiyordum. Sağol onu da güzelce yaptın.”
“Aşkım o zaman söyleseydin keşke seks yapmak istemediğini… Benim için ne diye uğraştın o kadar?”
“Sorun yok. Orospu ruhluyum ben. Birilerini boşaltıp rahatlatmak hoşuma gidiyor.”
“Keşke herkes senin gibi orospu olsa… Aşkım ben seninle beraber olmak istiyorum yalnızca… İlk tanıştığımızda boşalamadığını söylediğin için biraz da sekse ben zorladım seni… Çok zevk alıyorum seninle sevişmekten… Görüyorsun zaten… Ama unutma ilişkimizin temeli senin rahatın mutluluğun üzerine kurulu. Sen hayattan lezzet alınca ben yaşıyorum. Oğluşumsun sen benim. Anneler oğullarıyla o işleri yapmasalar da olur yani:)”
Ablamdı… Şimdi de annem oldu… İnsanlarda ki bu ensest merakının kaynağı hangi yüksek dağların zirvelerinden doğup çağıldayarak beyinlerine akıyor acaba? Birbirimize sarılarak arada koklaşıp öpüşerek epeyce yattık…
Uyumuş kalmışız öylece… Ordan burdan gelen seslere uyandığımda hava kararmıştı. Bir taraftan kapı vuruluyor bir taraftan da Ebru’nun telefonu titreşip duruyor başucu komidininin üzerinde…
En sonunda Nazım amcaya basıldık mı acep? Umarım babam gibi sinirlenip üstüme dalan tür bir dallama değildir. Bıktım her yerde dayak yemekten zâhir. Korkudan yatak örtüsünün içine saklandım.
Sonra hatırladım ki kapıyı kilitlememişti Ebru. Baskın yiyecek olsak dalardı babası içeri. Zırıldamaya devam eden Ebru’nun telefonuna uzanıp baktım. Sevgi abla yazıyor… Ohh rahatladım. Açtım telefonu merak etmiş sanırım…
“Buyur Sevgi abla.”
“Sen misin Berk… Odanın kapısını çaldım ses yok… Sonra Ebru hanımın da odasının kapısını çaldım açan yok merak ettim ikinizi de. Yanında değil mi Ebru hanım…”
“Evet abla merak etme uyumuş kalmışız sadece.”
“Yemek hazırlayayım mı acıktın mı Berkcim?”
“Bir uyansın Ebru sorarım Sevgi ablacım.”
“Tamam bana haber verin güzelim.”
Güzelim? Doğrusu gerçekten de çok güzelim… Dar külot pipimi sıkıştırıyor. Memiş uçlarımı sütyen dantelleri kıstırıyor. Erojen bölgelerim yabancı feminen güçlerin işgali altında inliyor… Kahrolsun emperyalizm ve feminizm!
Keşke bu kıyafetlerle… Daha doğrusu bu çıplaklığımla Sevgi abla da görseydi beni. Çok isterdim… Kim bilir belki o da seviyordur böyle fantezileri… Olur ya Sevgi ablayla da sevişirdik…
Göğüsleri ve esas önemlisi amcığı nasıl acaba? Eğer kız değilse… Belki onu sikmeme bile izin verirdi. Eğer kızsa hayla. Bağ bozumunu yapmak şerefini bana bahşeder mi ki?
Ne sürpriz olurdu ha? Yarak yedim… Göt siktim… Lezbo yiyiştim. Her şeyi yaşadım. Tek yapmadığım am sikmek kaldı. Zengin RP koleksiyonumu bu nadide parçayla tamamlamak çok yakışmaz mı?
Ebru’nun o işi yapmak için çok zamanı olduğunu düşünürsek… Elimizdeki tek ve en harika seçenek Sevgi abla… Yine coştum aw. Oğlum hani biraz önce bu kıyafetlerle sik kaldırmayacağım artık diyordun? Ne oldu?
Sevgi abla sana… Berkcim… Güzelim… Felan deyince birden erkek mi oldun yine… Erkek olmadım lan… Femboy’um ben… Ama ara sıra onlar da sik kaldırıyorlar ya hani…
Bazı kadınlar da femboylara kendilerini siktirmeye bayılıyorlarmış… Ben bu derin ve saçma sapan seks felsefesi dersi testlerini çözmeye çalışırken… Koynumdaki kanarya uyanma emareleri gösterip kıpırdanmaya başladı…
Ve sonunda açtı gözlerini… Gök mavileri karanlıkta bile ışık saçıyor… Şaşkın korkmuş ama bir taraftan da mutlu bir çocuk gibi bakıyor bana… Sanki çok eski zamanlardan beri onunla birlikte yaşıyormuşuz… Bana o kadar iyi geliyor ki…
“Aşkım saat kaç olmuş.”
“Dokuzbuçuk felan gibi.”
“Oha o kadar mı? Neden uyandırmadın beni?”
“Çok derin pamuk prenses uyuyordun. Kıyamadım bekledim başında uyanmanı yedi cüceler gibi.”
“Sen ne ince ne düşünceli ne esprili bir femboi bebeği erkeksin ya… Aşkımı artırıp duruyorsun her anları seninle yaşadıkça… Patlatıcaksın sonunda beni… Anladın değil mi? Gerçekten dayanamayacağım patlatıcaksın!!!”
Anladım tabi de… Önce Sevgi ablayı patlatsam? Bi şeye taktım mı takıyorum… Sütyenimin üstünden memişimin ucunu dilleyip öpüyor. Sonrasında emiyor… Dantel hassas memişime tatlı tatlı batıyorrr… Azgın kızzz…
“Hadi kalkalım… Sevgi abla geldi demin kapıya yemek ister misiniz diye… Kapıyı açmadım da telefondan dedi yani.”
“Tamam gidip bir şeyler yiyelim.”
“Ya çıkarmak istemiyorum senin bu giydirdiğin harikalıkları ama… Burda yesek ayıp olur mu Sevgi ablaya.”
“Çıkarma alışkın o böyle şeylere… Ama yine üstüne bir şey giydireyim… Sevgi ablanın görmesinde sorun yok da… Belki biri gelir veya babam… İstediğin gibi giyinebilirsin bu evde… Böyle görseler seni utanabilirsin diye diyorum.”
“Yani Sevgi abla görse beni böyle gerçekten sorun olmaz mı?”
“Azgın!!! Benden hevesini aldın şimdi Sevgi’ye mi yükseliyorsun yoksa?”
“Ya sordum sadece ne yükselmesi…”
“Yüksele de bilirsin bebeğim… Sonuçta erkeksin her şeyi yapmak istemek doğanda var. Kısıtlama kendini… Bütün kadınlar hatta erkekler senin köpeğin olsun… Ben kıskanırım ama katlanırım da… Yeter ki son durağın ben olayım.”
Kimse köpeğim olmasın da… Olacaksam ben Ersin’in köpee olayım… Onun her yerini yalayım. En çok da koca başlı şeyini… Off yeter lan her dakka Ersin’i hatırlamasam olmuyor mu? Ben bile sıkıldım kendimden…
“İzin verdiğine göre… Şimdi değil ama uygun bir zamanda deneyeceğim şansımı…
¨¨¨
Külot ve sütyenimin üzerine giymem için kimono gibi bir şey verdi. Dizlerimin üstüne kadar daha çok kızların giyebileceği bir şey. Siyah üzerinde renkli kuş desenleri var… Saf ipekmiş. Okşayıcı gerçekten de…
Artık sabahlık mı dersin gecelik mi? Ama her haliyle epey feminen bir şey… Kanaryanın giysileri tenime değince içim ne tatlı tuzlu karıcalanıyor bilseniz… Deneyin isterseniz:)
Mutfağa geçtik. Yiyişmekten dudaklarımdaki ruj eser miktarda kalsa da kanaryanın çektiği sürme duruyor gözlerimde. Bacaklarım ve ayaklarım da çıplak… Böylece bakınca Sevgi abla bana.
Şaşkınca gözleri büyüdü önce bir… Ama hep yaptığı gibi hemen toparladı kendini. Operasyon ajanı görevine döndü. Sofrayı kurmaya başladı. Ben ikinci bir darbeyi vurmaya hazırlanıyorum. Ama kızdırmak da istemiyorum tabii.
“Sevgi abla yakışmış mı giydiklerim? Ebru’dan ödünç aldım…”
“Güzel bir çocuksun… Ne giysen yakışır sana.”
“Teşekkür ederim… Sen de çok güzelsin Sevgi ablacım.”
Sen bir şey giymesen de güzelsin diyecektim ama… Ürkütmeden yavaş yavaş yürümek gerek ava… Sevgi abla bir kanarya değil sonuçta… Hatta bakışları olayları idare ediş tarzı ve vücut yapısı onun bir Jaguar olduğunu düşündürüyor.
Ava çıkıp avlanabilirsin. Onunla baş edemezsen siker atar yani…Önce güvenini… Sonra sevgisini kazanmalıyım. Kızlar sevdikleri erkekler için her şeyi yaparlar… Erkek miyim kız mı? Buna karar vermek zorunda mıyım ki?
Sevgi ablam kıymalı makarna yapmış hem de yoğurtlu tabe. Bunun tek oynaşı koladır. Sordum ama kimse içmediğinden yokmuş evde. Sevgi abla birine telefon edip marketten kola almasını söyledi…
Yemek yerken Ebru’ya durmadan mesaj gelip duruyordu. Her mesaja da gülümseyerek baktığından sevgili veya kanka birinden geldiği belli oluyordu ki… Sonunda dayanamadı aradı o kişiyi ve konuşmak için içeri gitti…
“Sevgi abla n’olur sen de benimle yesene. Yalnız yemek yiyemiyom.”
“Berkcim bu evde öyle adetlerimiz yok.”
“Gördüğün gibi ben adetlere göre yaşayan biri değilim. Ayrıca evin sahibi de değilim. Bizim seninle ilişkimiz ayrı… Lütfen kırma beni… Lütfen lütfen lütfen…”
Gülümseyerek kendine de bir tabak doldurup karşıma oturdu güzellik. O arada kapı çaldı. Sanırım kola geldi. Ebru abla kalkıyordu ki. Elimle dur işareti çakıp ben ayaklandım atak bir hamleyle…
Bir kıza hizmet etmek centilmenliğin şanındandır. Kapıyı açtım ki karşımda… Ben yaşlarda benden biraz uzun zargan familyasından kısacık saman rengi saçlı çekik mavi gözlü bembeyaz bir bebek yüzlü merakla bana bakıyor…
Tepeden tırnağa tarayan meraklı gözleri… Diz kapağım ve altı açıktaki bacaklarımda bir süre şaşkın durdu… En son çıplak ayaklarıma inmişti ki… Orda da kaldılar utançtan tekrar yukarlara dönemedi…
Suratı kızardı ya lan… Ben usta bir kareteci haraketiyle belimdeki kuşağı gevşettim… Kimononun göğsü açılıverdi… Böylece sütyen frikiğimi verdim… Elinde tuttuğu torba içindeki litrelik kolayı bana uzattı…
Bu esnada gördü ceza sahası çizgisine yakın frikik noktasını… Bakalım atışı kullanabilecek mi? Çekik gözleri yuvarlaklaştı… Ben ellerine bakakaldım…Elleri aynı Ersin gibi…
Uzun ince düzgün kalem parmaklar… Onlarla yazsa ya bana. Torbayı alırken istemsiz parmak uçlarımla dokundum uçlarına… O kadar beyaz ki… Tırnakları su gibi duru… Torbayı alınca ben… Birden dönüp koşarak gitti…
Kış günü meltem rüzgarı yemiş gibi… Başım döndü bir tatlı… Hani çok güzel erkek gördüm de… Bu daha paketi açılmamış bir onikinci yaş günü hediyesi kadar… Saf temiz mahçup utangaç… Yunan heykelimsi bir sanatsal zirve…
Artık iyice zıvanadan çıktım ben. Kendime aw… Her gördüğüm güzel canlıya sevişgen gözle bakmaya başladım… Hal ve gidiş zero… Bu gidişle sonunda keraneye düşerim… Sarhoş gibi döndüm mutfağa…
“Ne oldu Berk… Daldın?”
“Kolayı getiren çocuk…”
“Kim getirdi ki… Mustafa efendi değil miydi?”
“Bilmiyom ama gençti…”
“Haa şu köyden yeni gelen çocuk… Yeğeni. Ne oldu bir şey mi dedi sana?”
“Yok demedi de… Çok güzeldi…”
“Güzel miydi? Erkeklerden mi hoşlanıyorsun sen?”
“Güzel olan her şeyden…”
“Ama böyle giyindiğine göre… Erkekler bir tık önde gibi.”
“Yakın zamana kadar öyle gibiydi…”
“Ne değişti ki?”
“Kızmazsan bana söylerim neyin değiştirdiğini?”
“Yanlış bir şey söylersen kızarım elbet.”
“Yanlışa doğruya kim karar veriyor ki? Kimseye zarar vermeyen duygular nasıl yanlış olabilir? Hadi n’olur kızmayacağım deyiver.”
“İyi söyle bakalım.”
“Seni görünce değişti her şey… Çok güzelsin çünkü.”
“Teşekkür ederim canım. Beni görünce birden kadınlardan mı hoşlanmaya başladın yani?”
“Kadınlardan değil senden.”
“Peki… Neden o zaman böyle giyindin.”
“Denemek istedim… İki kız birbirinden hoşlanamaz mı?”
“Hoşlanır tabii. Ama karşılıklı olmak kaydıyla. Bir de asıl unuttuğun şey… Ben senden çok büyüğüm… Yani sen benden çok küçüksün.”
En sevmediğim şeyi yaptı. Kızmadı bana ama küçümsedi. Tokat atsa bundan iyiydi. Gıcık oldum. Suratımı asıp yere bakmaya başladım… Kızgınlıkla yüzümü gözümü sıktım iyicene…
Epey uğraştıktan sonra… Gözlerim yaşarmaya başladı. Elimi gözlerime götürüp oğuşturdum… Anladı sonunda ağladığımı… Islak yanağımı okşadı avucunun içiyle… Kedi gibi baktım gözlerine…
“Özür dilerim gururunu kırmak istemedim… Sadece aramızda ki yaş farkını hatırlatmak için…”
“Birinden hoşlanırsan yaş farkını umursamazsın… Zaten evlenelim demiyorum ki…”
“Ne diyorsun peki?”
“Senden hoşlanıyorum diyorum… Bana biraz şans tanısan… Azıcık sen de benden hoşlanmayı denesen… Birazcık n’olur…”
“Çok tatlısın… Zaten hoşlanıyorum senden… Ama ablan olarak tamam mı?”
“Şimdilik bu da yeter bana Sevgi ablacım. Teşekkür ederim.”
Bunu söylerken yanağımdaki elini kendi avucumun içine aldım ben de… Avuçladık birbirimizi yani:) Neyse şimdilik kuşatma tamamlandı… Kalenin düşmesi için illâ surların yıkılması gerekmez… Teslim için sabırla beklemek de işe yarar bazen…
¨¨¨¨
Çarşamba günü okula gayet havalı bir eda ile Nevzat abi bıraktı beni… Fırat okulun dış kapısında bekliyordu… Belki de beni… Ama Nevzat abinin arabadan inip beni okula girene kadar gözlediğini görünce…
İt gibi kuyruğunu koca götünün arasına kıstırıp döngeri siktirip okula girdi… Sınıfa çıktım. Onu çok da kızdırmak istemiyorum… Zira tuvalette yaptıkları çok korkuttu beni. Soft power kimsenin zarar görmediği çözümleri sunar… Becerebilirsem…
“Günaydın Fırat.”
Sadece suratıma kızgın kinci… Onunla bir konuşmayı bu güne kadar ben hiç başlatmadığım için olsa gerek… Az da şaşkın bakıyor… İnsanları şaşırtmayı severim.
İlk teneffüse kadar kafasını anca topladı sanırım… Yine kolumdan tutup dışarı çekiştirdi beni. Bahçeye çıktık. Bir banka otutturdu. Montunu al deseydin bari. Ben senin gibi kutup ayısı değilim. Kasım soğuğu götümü dondurdu.
“Berk bu seni okula bırakma alma işi daha ne kadar devam edecek?”
“Bilmiyorum ki… Annem var ablam var… Onlar karar veriyorlar benim ne yapacağıma…”
“Hafta sonu buluşalım o zaman.”
“Ben evden de taşındım… Ablamlarda kalıyorum artık. Bırakmıyor beni hiç bir yere…”
“Gerçekten sikicem ama bu ablanı senin ha… Nerden çıktı birden amınakoyum… Eğer bir yolunu bulamazsan buluşmak için okulda sikerim seni! Karşı çıkarsan da kolunu bacağını kırarım ona göre! Yakalanmak umurumda bile değil. Ben yanmışım zaten. Hayatım bok gibi!”
“Benden güçlüsün zaten. Neden durmadan asarım keserim havalarındasın ki. Elimi kolumu sıktırdın canımı acıttın. Geçen gün tuvalette boynumu koparıyodun nerdeyse… Sonra birden iyi oluyorsun. Sonra tekrar kötü… Bir de gittin Mert’i zorbaladın… Hayatımın içine etmeye mi çalışıyorsun? Bütün bunları yaparak arkadaşım olmayı mı bekliyorsun? Biraz da benim açımdan düşünsen olayları. Köle hukuku diye bir şey kalmadı dünyada. Bir tek sen bunun farkında değilsin.”
Tam zamanında zil çaldı… Sınıfa döndük. Bundan sonra okulda tuvalete hiç gidemeyeceğim sanırım. Uluslararası çiş uzmanlarına bir rapor yazdırdım. Artık geceden okul bitene kadar ki zamanda hiç su içmemem gerekiyormuş…
Hafta bitene kadar okulda ve yeni evimde son zamanlar da en özlediğim hayat tarzını yaşadım… Olaysız - yeniliksiz - rutin… Sevgi ablamın yemeklerini yedim… Odamda günlük çalışma süremi 4 - 5 saat bandına oturttum…
Geceleri kanaryayla birlikte uyuyoruz. Çünkü bırakmıyor. Yatağında uyutup onu odama geçsem… Yarım saat içinde benim yatağa damlayıveriyor… Ben başta biraz rahatsız oluyordum.
Çünkü çok yapışınca bana sikim dikeliyordu felan… Anladı durumun vehametini… Merak etme dedi yeni annem bana… Annem olduğu süreçte ben istemezsem seks yapmayacakmışız…
Böylece alıştım birlikte uyumaya. Ama bu süreçin süresi ve içeriği ne bu konularda bir izahatta bulunmadı. Yeni durumda en azından hafta içleri bütün enerjim ders çalışmaya kanalize olacak.
Ama bir taraftan da doğa boşluk kabul etmez… Beni birinin doldurması gerekiyor! Besin almadan vücut yaşamı idame ettiremez değil mi? Cuma okul çıkışı yeni odamda yeni masamda bunları düşünüyordum ki…
Beyin bıngıldağımda bir fikir parlaması görüldü… Aynı Mert’i kafaladığım yöntemle Ersin’e de bir özel bir post hazırlamaya karar verdim… Belki bana çok kızacak… Bir daha onu hiç görememe riskim var.
Çünkü benim onu aramamı veya mesaj atmamı istemiyor diye düşünüyorum. Hep ben ararım seni, ben mesaj atarım sana, diye bitiriyordu konuşmalarımızı… Yok babası telefonuna bakıyormuş da bilmem ne bahaneler sallıyor…
En iyisi bazen zar atmak gerekir. Zaten kaybedeceğim bir şey de yok… Ben kalkıp da sanayiye gidip karşısına çıkmasaydım arayıp soruyor muydu sanki beni… Harakete geçmek şart…
Geçen hafta sonu kanarya bilmeden de olsa bok etmişti buluşmamızı… Aslında belki de iyi oldu. Çünkü Servet abinin evinde buluşmak fikri bana biraz tehlikeli geliyordu…
Sürece Servet abi veya daha beteri Ahmet abi dahil olabilirdi… Risk alınır dedik ama bu türden riskler almak istemiyorum. İstediğim sadece Ersin… Bu post işinin icrası için kanaryayı bekledim.
Okuldan gelince yemek yedikten sonra beni yine süslemesini istedim… Çırılçıplak soyundum… Feminenleşmek için sonsuz seçenekler sunan kostüm dolaplarına daldık. Bu defa pembe ağırlıklı bir takım seçti yine eskilerinden.
Suratımı hafif fırça dokunuşlarıyla renklendirip şenlendirdi. Saçlarım azıcık uzamıştı onlara bir köpükle masum bebeksi bir şekil verdi. Feminizasyon tamam… Şimdi görüntü sanatları devreye girecek.
Kanarya beni yatağına sereserpe bir sıradanlıkla yatırdı. Yakın plan olsun odanın orasından burasından muhtelif bakışlar şeklinde olsun… Götümü başımı her yerimi her halimi dijital kayıt altına aldı…
Benim için iyi bir katalog oldu. Günü gelince bir yerlerde yayınlarım belki… Başlığı şimdiden seçtim bile… Bu Kızı Kullanın… Bu kareler içinden en uygun azdırma potansiyeline sahip üç tanesini seçip kolaj yaptık…
Şimdi işin en zor kısmı. Bu sanat eserini Ersin’e nasıl servis edeceğiz? Bütün seçenekler üzerinde tartıştıktan sonra… En ilginci en etkileyicisi en yenilikçisi olarak…
Bu resmi sarı kanaryanın resmî IG hesabı üzerinden gönderip merak ve hayret unsurunu da devreye sokmakta bulduk en iyi çözümü… Postun mesaj kısmını benim ağzımdan kanarya yazdı…
“Ersin ben Berk yeni ablamla senin meleklerin olmak istiyoruz gelir misin mabedimize?”
Bakalım delikanlının kamışına suyu yürütebilecek miyiz? Kamış biraz ince kaçtı… Kıtalararası boru hattı uygun olur Ersinime…
Yorumlar
Yorum Gönder