Pasajda 7

 



Pasajda 7



Sert! Em! Yala! Hadi! demişti ya Ersinim. Onun istediği gibi… Dudaklarımın arasında sıkarak başını, en zevk alınan baş altı kısmını bastıra bastıra yalayarak, elimdeki toplarıyla okşar gibi oynayarak ve diğer elimle kalın gövdesini çektirerek… Ardından, parlak toplarını tek tek ağzıma alıp emdim. Sonra tekrar başına geçtim… 


Böylece ağzımla, ellerimle, yer değiştire değişire, muhteşem aleti keşfede keşfede merakla hizmet ettim. Ben yerde diz çökmüş, ağzıma attırır diye bekliyordum ama böylece yarım saat filan geçmesine rağmen, hem Ersin hem de yarağı tepemde hâlâ dimdik duruyorlardı. 


Nasıl kontrol edebiliyor kendini bu kadar uzun süre acaba? Çenem kopacak gibi ağrıyor, yine boğazıma sokmaya çalıştığım için, gözümden yaşlar süzülüyor. Ona tutunarak, zor kalktım ayağa. Boynuna gömdüm başımı, neresi gelirse öpüyorum.


Bir anda kucakladı beni. Boyu benden uzun, ama kilosu benden biraz fazla… Bu ne kuvvet koçum. Bir odaya girdik, fırlattı beni kocaman bir yatağa… Döverek siken sapıklardan değildir umarım.


O da atladı yatağa, daha doğrusu benim üzerime. Zayıf olduğumuz için, onun da benim de her tarafımız kemik, kemik sesleri çıktı yani. Canım yandı, hem de baya. Bir yerimi kırmadan kurtulabilecek miyim acaba? 


“Ersincim, ben senin gibi değilim, bu kadar sert olma lütfen.” dedim yavaşça. Üstümde yatarken, şaşkın suratıma baktı. Alt dudağını ısırıp, 


“Çok özür dilerim, ben erkeksin hoşuna gider diye düşünüp, bokunu çıkardım heralde.” 


Ay yerim ben bunu ya, ne tatlısın sen!. Kır kemiklerimi amınakoyum seninim… Bu arada, ben pek de erkek sayılmam… Bunları demedim tabii de. Onun yerine, 


“Ben senin bildiğin erkeklerden değilim” dedim. 


Güldü bu söylediğime, gülerken de hep yaptığı gibi, uzun uzun da gözlerimin içine baktı durdu. Ben, eridim bana bakan gözlerinde… Dudaklarımı, dudaklarıyla ve diliyle yalar gibi öperek boynuma indi… Ordan kulağıma geçti, diliyle her kıvrımını dolaşıp yaladı, her kıvrımını dudaklarıyla emdi… 


Ben kıvrım kıvrım kıvrandım zevkten. Yavaş yavaş omuzumu, boynumu göğsümü yalayıp emerek, memişime geldi sıra… En hassas yerlerimden biri… Çevresini, diliyle iyice yalaya yalaya, çıldırttı beni… Bir anda memişimi ve çevresini ağzına alıp, emmeye başladı… Diğer memişimi de iki parmağının arasında sıkıştırıp, ovuşturuyordu. 


Başını itmeye çalışıyorum ama kıpırdatamıyorum yerinden. Sonra tam ucunu dişleyince, kopardı memişimi nerdeyse. Ben de “Ayyy!!!” diye yaygarayı kopardım. Kafasını kaldırıp bana baktı, gülerek, 


“Devam ediyim mi?” Ne demem gerek? 


“Evet… Et… Ama… Isırma n’olur.” 


Nefes nefese söyleyebildim bunları. Ağzıyla bunları yapabiliyorsa bana… Yandım ben… Öpüp yalayarak yavru ağzıyla, göbeğime indi. Burası da kritik. Dilini sokup, göbek deliğimi sertçe ittiriyor, sanki sokmaya çalışıyor. Sonra emiyor, dilliyor… Allahım içimde kelebekler kaçışıyor… Uçuşuyor mu olucaktı yoksa?


Daha da aşağı indi… Külotuma el atınca, “Orası kalsın aşkım” dedim, yine inleyen bir sesle… Orayı görmesini istemiyordum. Diğer yattığım kişilerleyken, umursamıyordum bile çükümü görmelerini… Ama şimdi, hem yaşıtım, hem de bayıldığım bir erkek olduğu için Ersin… Onun beni beğenmesini istiyorum. 


İçten içe de olsa, Mahmut veya diğerleri, beni beğense ne beğenmese ne, diye düşünüyordum sanırım. Şeyimin boyutunun Ersin’in umurunda olup olmadığını bilmiyorum. Ama utanıyorum işte, elimde değil.


“Peki, poponu yalamamı ister misin?” İstemem mi, hemen domaldım… 


“İsterim, ama külodu sıyır sadece, çıkarma lütfen.” 


Arkama geçti, külodumun arkasını indirdi sadece. Popo yanaklarımı elleriyle kavrayıp hırsla sıktırdı ve ayırdı iki yana… Deliğimi görünce, 


“Off…parlayan pembe gonca gül gibisin bebeğim, yanıyorsun beni de yakıyorsun” deyip gömdü bütün suratını…


Dudaklarıyla öptü bolca, tükürükleriyle ıslatıp, diliyle sevdi… İyice gerdirip popomun yanaklarını, dilini bir hançer gibi soktu büzüğüme… Öptü, soktu, yaladı… Sonra dilinin yerini, parmağı aldı… Parmağının yerini parmakları… Oynadı durdu benimle. Ben götümü kaldırdım, belime kavis verdim ve yanağımı yatağa gömdüm iyicene… Mutlulukla gülümsüyorum öylece…


Aniden, iki eliyle birden popoma şaplağı çakınca, yine, “Ayyy!!!” diye ciyakladım.


“Evet, başlayalım mı artık.” dedi.


Ön sevişmemiz bir saat küsur sürdü. Vay anam vay, böyle güzel şeyler yapabilen erkek var mıymış lan. Sen neymişsin ve bu güne kadar nerelerdeymişsin. Benim erkeğim… 


“Şimdiden, beni zaten bitirdin de…. Tekrar başlayalım o zaman…” diyebildim, güçlükle.


Doğrulmaya çalışıyordum ki, elleriyle belimi kavrayıp domalık vaziyette sabitledi. Belime bastırıp, popomu kaldırdı. Yatağa gömülü yüzümün yanıyla, ona bakmaya çalışıyorum. Çok önemli bir işe hazırlanır gibi bir ciddiyet var tatlı suratında. Yarağını popomun çatalına oturtup, sikinin başına tükürük attı. Başını deliğime sürttü, sonra bir tükürük de deliğime bıraktı. 


Sikinin başıyla iyice sıvadı ıslaklığı ve yavaşça başını deliğime oturttu. Top gibi başı, büzüğüme kıyasla çok büyük… Zorlamadı, sadece vücudumu yumuşakça okşarken, sikinin başıyla da oynamaya başladı deliğimle. Göğsümün, ipek bir kumaş gibi okşanmasından ve deliğime yapılan masajdan, karnım karıncalanıyor. Bu olur olmaz, deliğim kendiliğinden açılmaya başladı.


O da çok azıcık bastırınca, büzüğüm yarağının başını emer gibi içine çekiverdi… Aman tanrım, kendiliğinden işleyen doğal bir sürece tanıklık ediyoruz… İnsanlık için küçük ama bizim için büyük bir adım… Böylece yavaş yavaş ve hiç acıtmadan, top gibi başı, bileziğimi gerdirerek öte tarafa geçiverdi. Çok az bir sızı ve müthiş bir zevk vererek hem de… 


Az sonra ise, kalın patlıcan, taşaklarına kadar oturmuştu bile götüme. İkimiz neredeyse aynı anda, “Ohhh!!!” dedik. Biraz çıkarıp, biraz sokarak sikini. Tatlı tatlı oynamaya devam etti. 


Yatağa yan gömülmüş yüzümle, ona baktım tekrar… Şutunu doksana takmış bir futbolcu gibi mutluydu suratı. Dizlerinin üstünde dururken, ayaklarının üstünde kalkıp, avuç içlerini yatağa koydu. Tam olarak üstüme çıkmıştı. 


Çıkartıp ucuna kadar, çak diye vurdu yarağını götüme… “Ohaa!!!” diye bağırdım istemsiz. Beni duymadı bile. Bir daha, bir daha… Giderek artan bir şiddette ve hızda çakıyordu bana. Yatak çarşafını dişlerimin arasına alıp ısırmaya başladım…


Belki otuz, belki kırk vuruş yaptıktan sonra… Karnımdaki o karıncalanma çığ gibi büyümeye başladı ve pipime doğru yuvarlandı… Oraya baktım, dikelmişim ve ucundan akan koyu su çarşafa kadar sarkmış… Bir sanat eseri heykel gibi parlıyor pipim ve ön sıvım. 


“Ersincim… Aşkım… Biraz dur… N’olur… Yoksa boşalıcam… Lütfen… Lütfen… Aşkım…”


Ne dediğimi bile bilmeden, öyle kesik kesik, nefes nefese konuşuyorum. Ama o kendini öyle kaptırmış ki… Bir süre sonra ancak yavaşlayabildi. Yavaşça girip çıkmaya başladıktan sonra durabildi. 


İçimden, plop diye bir sesle başı çıkınca, darbelenmekten ağrıyan belimi rahatlatmak için sırt üstü yuvarlanıverdim yatağa. O da üstüme yığıldı… Ter içinde kalmış. Suratındaki ter damlalarını yalamaya başladım… Ayrılıp benden, gülümsedi.


“Çok kendimi kaptırıyorum, canını yaktım mı?” dedi nefes nefese. 


“Her yerimi dağıttın… Ama şu gözlerinde ki parıldamayı görmek için değer.” 


Dudaklarıma yapıştı, yiyişmeye başladık… Beni üstüne aldı, biraz da öyle seviştik. Sırtını yatağın başlığına dayayıp oturdu, beni de kucağına çekti, oturttu. Gözlerimin içine bakarken, bacaklarımı, kalçalarımı, kollarımı, karnımı, göğsümü, omuzlarımı, yüzümü, saçımı… Her yerimi çok ama çok yumuşak, okşamakla ellerini tenimde gezdirmek arasında ki bir tonda, dolaştırdı durdu. 


Yaptığı şeylerle beni öylesine kontrolü altına alıyor ki… Böyle bir şey olabileceğini hayal dahi edemezdim. Hele bu yaşta bir erkeğin… Biraz aşağı kaydırdım popomu. Siki hala taş gibiydi. Abi bir saat, birbirimiz emcükledik, 20 dakika filan domaltıp, at gibi üstüme çıkıp sikti beni… Şimdi de, gözleriyle sevip beni, epeydir okşuyor…


Bu kadar zaman geçti yani, ama ne geliyor ne yumuşuyor. Ne sihirli bir alet bu. Arkaya elimi atıp, elime aldım sikini. Başı ıslaktı, biraz ovuşturunca… Yüzünü tatlı tatlı ekşitti. Tatlı tatlı ekşitmek, ne demekse artık. 


“Otursana üstüne” dedi, sanki utanarak. Beni etkilemek için numara mı yapıyor, yoksa bunu söylerken gerçekten utanıyor mu? Bu kadar şeyi yaptıktan sonra, bir de bebek gibi bakması yok mu?


Götümün acıması pahasına, onun zevki artsın diye, ne sikini ne deliğimi tükürüklemeden başını dayadım girişime. Ama nasıl büyülediyse bu bebe beni, yine azıcık acıyla oturuverdim kucağına… Patlıcan oturtma:) Kendi ayarladığım hızda oturup kalkmaya başladım… İçime girerken, çıkarken, içimdeyken… Kuru olduğu için mahal, her birinde aldığım zevk, acıtıcı ama bambaşkaydı da. 


Daha fazla oyun aynamama izin vermedi. Onun oyununa döndük. Elleriyle belimi sabitleyip, alttan çakmaya başladı. “Biraz yavaş lütfen” yine nefes nefeseyim. Dudaklarıma yapıştı, ben de dilini emdim… 


Yavaşlamıştı, ama biraz sonra, alttan yine darbelemeye başladı. Bir şey demedim. Nasıl olsa beni dinlediği yok. Artık pazar günü, oturmayıveririm popomun üstüne. Derslerimi de yatarak çalışırım.


Yirmi dakika filan da böyle kucakta yedikten sonra… Sikini içimden, dilini ağzımdan çıkarmadan, maharetli bir dönüşle beni altına alıverdi. Sımsıkı sarılıp, poposunu indirip kaldırmaya başladı usulca… 


Oh be abisi, az da böyle yavaş gelsen bana işte… Kilolu değil, iri biri de değil ama öyle bir özgül sert ağırlığı var ki… Altında tatlı tatlı ezerek, dudaklarımı öperek, yavaş yavaş sikti…


Benim yine bilindik karın kelebeklerim deli gibi uçuşup içimde, her yerlerime çarpmaya başladılar. Sımsıkı sarıldım ona… İnlemelerim, ciyaklamaya dönüşünce durdu.


“Gelme sakın!!!” dedi. Sanki benim elimde… İçimden çıkıp suratımı okşayarak, yine beni seyretmeye başladı. Öldürecek beni…


“Senin de gözlerin parlıyor.” dedi. Birisi sonunda gözlerimdeki değişimi farketti. 


“Senin sayende” zar zor konuşabiliyorum. Arada derede, yalakalığı da es geçmiyoruz yane.


Kollarıyla yükselince üstümde, kaldırdım titreyen bacaklarımı. Yarağını eliyle bile tutmadan daldırdı içime. Yetenek sizsiniz, Ersin bey! Dedi jüri üyeleri. Bacaklarımı doladım beline. Böyle incecik bir bele dolamak da, incecik bacaklarımı, ayrı bir estetikmiş. Jüri üyeleri, bu durumu da göz önüne alır umarım… 


Vücudumun tüm alt kısmına; sikiyle, taşağıyla hatta tüm beliyle… Şlap şlap sert çakarken… Üst tarafında vücudumun başka bir film oynuyor. Dudaklarımı kırılacak eşya gibi nazikçe öpüp dillerken… 


Annemin altın günleri için hazırladığı yiyeceklerden, tatlı pasta ile tuzlu kuru poğaçayı aynı anda ağzımda gezdirdiğimde hissettiğim, tezat hazzı hissediyorum. Kısacası, ben Ersin gibi yaratıcı erkekler tarafından, sikilmek için yaratılmışım, artık onu anlıyorum…


Epeyce yine, darbeli - sert - hızlı, modda sikince beni, yine aynı film başladı. Sıktırıyorum kendimi, başka şeyler düşünmeye çalışıyorum ama olmuyor. Karnımda bu defa futbol maçı oynanıyor. O ise gayet sakin, bıraksan sabaha kadar vuracak. Benim bildiğim erkekler kendini tutamaz. Demek ki bu ilişki de gerçek erkek benim:)


“Aşkım, özür dilerim ama tutamıyorum kendimi artık.” 


Biraz yavaşladı ve çıktı içimden. Bacaklarının alt kısmı üzerine oturdu karşımda. Sadece önümü kapatan külotumu tamamen indirdi, bacaklarımdan çıkarıp attı. Elimle önümü kapadım. Ben sırt üstü yatarken, ayak tabanlarım yerde olacak şekilde dizlerimi yukarı doğru kırdı.


Elimi çekti önümden ve iki elimi de bacaklarının üzerine koydu. Yavaşça içime girdi. Poposunun üzerinde gidip gelerek, girip çıkmaya başladı. O girip çıktıkça, bir o yana bir bu yana dönüp duran, küçücük kalmış yumuşak önümü merakla seyrediyordu. 


Sonra elini uzatıp, oynamaya başladı. Pipimle oynayan, ince, uzun ve çok güzel parmakları… Birbirlerine uyumla, o kadar yakıştılar ki… Demek ki bizim miniğin de bir işlevi varmış bu alemde. O şiir gibi parmaklar, dikeltti onu hemen ve yavaş yavaş sızdırmaya başladı ön sularını… 


“Aynı anda gelmeyi becerebilecek miyiz bakalım.” Sanki oyun oynuyoruz. Maçı alabilecek miyiz bakalım? Edalarıyla ve heyacanla konuşuyor ki… Ama ya abicim, benim etim ne budum ne, bana böyle zor görevler yükleme.


“Çok tatlıymış sikin, istersen sakso çekebilirim.” 


Oha, o kadar da değil. Bu çocuk, benim pipimi mi beğendi gerçekten! Ben mutlu olayım diye sallıyor mu yoksa… Neyse yine de mutlu oldum. 


“Sağol aşkım, elinle oynasan yeter, ben zaten gelmek üzereyim.”


Gelmemek için, kendimi sıkmayı olabildiğince artırdım. Verdiği görev emrini, ölüm pahasına yerine getirmeliyiz. Götümü yavaş yavaş sikerken, pipimle de sevecenlikle ilgileniyordu. 


Aklımdan çıkmıyor, gerçekten sevdi mi miniğimi yaaa? Öyleyse ölürüm ona! İçinde bulunduğumuz durum harika ama iki saati geçti abi, teknik olarak gelmeden dayanmam mümkün değil. 


“Tutamayacağın noktada, haber verebilirsin artık.”


Ohh nihayet izin çıktı tahliyeme… Konuşamadım bile, geliyorum, diye. Ama haber vermek adına, sadece başımı çok hızlı salladım endişeli suratımla… 


“Atış serbest” dedi gülerek. 


Ben koyverdim kendimi, tam attırıcakken birden başını sıktı, çok az tuttu öyle… Bırakıverdi sonra… Ben öyle bir fışkırmaya başladım ki… İlk atım kırbaçım, çeneme kadar ulaştı. Hemen çıktı içimden. Dizlerinin üzerinde göğsüme geldi. O sırada ben ikinci kırbaçımı onun poposuna patlattım… 


Elimi alıp yarağına götürdü. Başını tutup iyice sıktım, hızlıca sünnet derisini başının üzerine götürüp getirdim… Ben karnıma ufak ufak boşalmaya devam ederken… Niagara şelalesi de ülkemize geldi. Suratıma kadar, boşalır gibi değil de, işer gibi döl foşurdatmaya başladı. Gözlerimi kapatıp, ağzımı açtım… 


Poposuna bastırıp ellerimle, kendime doğru çektim. Gelmeye devam ederken ağzıma soktum başını. Dillerken başını, ağzımın içine devam etti boşalmaya… Artık ne kadar geldi, bilemem ama ağzım doldu taştı… 


Ben emmeye devam ederken, artık başı hassaslaşan aletini çıkardı ağzımdan. Kıvamlı sıvıyı dilimle ağzımın içinde dolandırdım. Sıvının içinde ki küçük döl toplarını dilimle damağım arasında ezerek, onların da tadına vardım. Sonra, çocuklarımızı yuttum:) Tekrar, her yerini öptüm, yaladım, ağzıma sokup çıkardım… Tertemiz yaptım erkeğimi… 


Uzanıp, dudaklarımdan öptü, nefes nefeseydik ikimiz de. Sonra, devrildi yanıma ve kollarını iki yana açtı… Bir kolumu belinden, diğerini karnından sımsıkı sarıp, göğsüne gömdüm başımı… O da sımsıkı sarıp sarmaladı beni… Ağzımın içinde dölünün eşsiz tadı, burnumun ucunda teninin gül kokusu… Memişlerimden karnıma, oradan çüküme kadar… Beynimdeki haz dalgaları üzerinde sörf yapıyorum… Bir hoşluk içindeyim, sürekli boşalıyormuşum gibi…


Sürekli devrim!!! İçin yaşıyoruz… Nurlar içinde yat Troçki…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 1 ~ ben ata