Liseden Üniversiteye 50 ~ olmayacak bu nişan






Liseden Üniversiteye 50



~~~ olmayacak bu nişan ~~~



~ seninle birlikte şimdi
~ her şey bir başka
~ ağaç ağaç oldu
~ kuş kuş
~ taş taş
~ rüzgar bir başka esiyor
~ hele de deniz kıyısında
~ ama illa senle
~ bir ve bütünüz 
~ senle
~ kıyıda
~ tam kıyıda
~ senle
~ yine



Cihan’ın bana, civciv, demesine güldü Emir. İkisi de bana bakıyorlar, kızardım sanırım, yüzüm yanıyor. Emir’i deli gibi kıskanıyorum. Ama yine de insan gibi konuştu benimle diye, sevmeye başlamışken, onun da bana değişik bakması. Bir sen eksiktin ha.

“ Sevdim hem de çok, güzel civcivinizi”

Dedi Emir, neyse gözlerini benden çekip Cihan’a bakmaya başladı biraz rahatladım. Gözleri gerçekten çok güzel ve öyle bir baygın bakıyor ki. Göz kapakları hep yarı kapalı bu nedenle gözbebeklerinin yarısı hep göz kapaklarının altında.

Kirpikleri normalden biraz daha uzun, dudakları da etli. Sevdi mi bunları Mert acaba? Gizemli bir suratı ve hatta gizemli bir yapısı var bu çocuğun. Hem feminen görünümü ve davranışları var, ama biraz önce bana sarıldığında da nerdeyse çok güçlü bir erkek gibiydi.

“ Güzeldir ama senin gibi rahat değil ne yazık ki. Büyümesini bekliyoruz, o zaman yiyeceğiz”

Bu da Cihan, Emir yine güldü. Gülmek için yer arıyor sanırım. Kız gibi gülüyor hem de kahkaha atarak, sinir oldum. Yüksek sesle gülünce Mert uzaktan buna sert baktı, sustu neşeli hali gitti. Mert’ten de it gibi korkuyor sanırım.

Kimsenin kimseye vurmasını filan istemem ama bana, yeni orospun mu, dediği için Mert’in buna vurması, biraz da hoşuma gitti. Mert, beni bu kadar önemsiyor, ama ben onu bir şekilde bulmasam aradığı bile yok.

Benimle ilgili konuşmalarından rahatsız oldum. En iyisi lâfı değiştireyim. Zaten Mert’lerin cep telefonlarını kapatıp denize açılmalarının nedenini merak ediyorum. Bir de Emir’in bana, istersen giderim, demesine ne cevap vereceğim acaba. Git, desem Mert öğrenir ve kızarsa yanarım.

“ Cihan ne olur söyler misin, neden kavga etti Mert annesiyle”

Birden o da ciddileşti. Önüne bakmaya başladı. Sanki o da Mert kadar kızmış her ne olduysa Mert’le annesi arasında. Emir de biliyor sanırım neler olduğunu, o da korkuyla Cihan’a bakıyor ne diyecek diye. Geberecem meraktan şimdi.

“ Lütfen söyle Cihan, bu kadarcık şeyi bile öğrenmeye hakkım yok mu”

“ Neyse nasıl olsa öğreneceksin. Nevin hanım Mert’in Gökçe’yle nişanlanmasını istiyor”

“ Nasıl yani, teyzesinin kızıyla mı”

Şaşkınlıktan ölmek üzereyim. Aşkımın çocukluğunu mahveden karı, hayatını da mı karartacak. Kesin annesinden bunu Gökçe istemiştir. Onunla cafede tanıştığımızda bakışlarından, eski sevgilisi zannetmem boşuna değilmiş. Hangi bakışın ne anlama geldiğini bilirim.

Cevap vermedi Cihan. Ama onun da en az benim kadar şaşkın ve bu olaya sinirlendiği belli oluyor. Sonuçta öyle ya da böyle o da seviyor Mert’i ve birlikte yaşamak istiyor. Ufacık yaşta iki erkek çocuk böyle bir şeye karar verecek kadar birbirlerini sevmişlerse…

Nevin hanım, sürünün altını dinamitlemek istiyor. Bu arada ben de havaya uçacağım tabi eğer başarılı olursa. Bu konuda tek umudum Mert’in bu güne kadar kimseyi dinlememiş olması ve biraz da Kaptan. Nevin hanımın bu isteğine rağmen, bizim birlikte olmamıza yeşil ışık yakması, bir umut.

“ Olmayacak bu nişan”

Ben konuştum. Söylediğim şeye ben dahil bütün masa şaşırdı tabi. Sonra, ikisi de bana bakıp güldüler. Düşünmeden ama inanarak söyledim, ne yapar ederim izin vermem buna. Ölüm pahasına hem de. Son noktayı cehennem meleği koydu.

“ Eveet, civcivimizin cinsiyeti belli oldu: erkekmiş”

~~~

Mert’i görünce, özlemimi giderebilirim sanmıştım ama yetmedi ki. Yarım saattir babasıyla konuşuyorlar. Neyse konuşsunlar şu Gökçe sorununu çözsünler de ben beklerim. Yoksa tümden kaybedeceğiz hepimiz Mert’i.

Kokusunu aldığımdan beri, bedenim cayır cayır yanıyor. Yangını söndürecek olan tek şey Mert’in itfaiyeci hortumunu içime sokması. Kafamı kollarımın arasına masaya koydum Mert’e bakıyorum. Ne güzel bir çocuk lan bu.

Altında açık mavi bir şort mayo var. Saçları darmadağın, denize girmiş sanırım ve taramamış sonra. O güzelim kollarını masaya dayamış dikkatli ve sinirli bir suratla babasıyla konuşmaya devam ediyor. Ayakları çıplak, şimdi onları öpmek istedim.

Cildi biraz yanmış, bembeyazım pembiş bebek olmuş. Eliyle gözünün üstüne düşen saçını tutup yukarı doğru kaldırdı. Yerim o güzel ellerini ve saçlarını senin. Kucağına oturup saçlarıyla oynadığım zamanlar geliyor aklıma ve popomun altında sertleşmesi, uff yaaa… Çok özledim…

Kafama birisi öyle bir vurdu ki, kalkıp baktım. Cihan sırıtıyor, yaptığı işten memnun bir ifadeyle. Bu çocuk gerçekten sadist. Canımı yaktığı zaman nasıl da mutlu oluyor. Eli de öyle bir ağır ki. Elifcan geldi aklıma nedense, kızcağıza da böyle vuruyorduysa, adi.

“ Ulan öldün mü, sağır mı oldun”

“ İnsan değilsin sen, duymadım, dalmışım niye vuruyorsun”

Elimi kafamın üstüne bastırıyorum acısı geçsin diye. Emir, yine uzanıp yanağımı öptü. Bu kaç oldu bugün. Her fırsatı da değerlendiriyor. Bu çocuk aktif mi pasif mi anlayamadım. Mert’le beraber olduğuna göre pasif olması gerekir. Cihan bu güne kadar hiç pasif olmadığını söylemişti Mert’in.

“ Ayısın oğlum sen, ama karşındaki civciv kendin söyledin madem öyle davran. Böyle yaparsan yedirmez kendini tabi”

Ne diyor bu Emir ya, Cihan beni neden yiyecekmiş. Emir bey mi bayan mı neyse artık, koruyucu meleğim ilân etti kendini sanırım, ama bu lâflar ne anlayamıyorum. Bunlar için cinsellik, oturup biriyle çekirdek çıtlamak gibi bir şey, hatta birileriyle. Alışmam mı gerekiyor?

“ Siktir lan cehennem meleği, sana da vermez civciv yalakalık yapma boşuna hiç, onun derdi günü Mert, bildiğimiz kadarıyla tabii”

Bildiğimiz kadarıyla, adi herif nasıl da lâf sokuyor bana. Yine Dani, ulan biriyle sadece konuşalım dedik başımıza gelmeyen kalmadı. Unutmuyorlar da, her fırsatta geçiriyor lâfını. Sanki bir şey yaptım da. Kendileri her boku yiyorlar, lâfı yiyense hep benim.

Of sonunda Mert’ler geldiler yanımıza. Kaptan beraber yemek yiyelim dedi. Emir kalkıp Mert’e verdi yerini, yanıma otursun diye. Yaşasın seviyorum, bu cehennem meleğini. Diğer yanına da o oturmasa süper olurdu.

~~~

Yemeği neşeli bir şekilde yedik. İçki içmediler gündüz olduğu için herhalde. Ben dün gece Murat’ın durmadan doldurduğu şarap kadehlerini devirdiğim için hala sarhoş gibiyim zaten. Yanıma oturduğundan beri her an elim Mert’in ya kolunda, ya elinde ya bacağında.

Dokunmadan duramıyorum ona. Elimi önüne atmamak için kendimi zor tutuyorum. Hatta yavaşça masanın altına süzülüp, mayosundan çıkartsam aletini ve emsem, büyüse ağzımın içinde muhteşem şey. Saçmalıyor muyum? Haklı olabilirsiniz…

Hollandalı karaya çıkmadığı için Kaptan tekneye dönmesi gerektiğini söyledi. İşte zurnanın zırt dediği yere geldik. Bu da annemin lâfı, nerden aklıma geldiyse. Benim bir Yunan adasında olduğumu bilseler annem ve babam acaba ne yaparlardı?

Yemeğe oturduğumuzdan beri benimle ilgilenmedi Mert. Ben de hiç konuşmadım. Ona dokunmalarıma kızmadı ama karşılık da vermedi. Ben şimdi Mert’le kalabilecek miyim acaba? Zırt bu işte. İstanbul’a geri gönderirse beni, ne yapmam gerek. Neyse Kaptan yetişti imdada.

“ Can’ın eşyalarını gönderirim tekneden”

Sessizlik, doğal olarak herkes Mert’e bakıyor, ama o konuşmuyor her zaman ki gibi. Bana baktı biraz soğuk, dokunsalar ağlayacağım ben, yalvaran gözlerle bakıyorum tanrı Zeus’a. Kolumu biraz da sıktırarak, kaldırdı beni masadan. Biraz uzaklaştık.

“ Kalmak istiyor musun”

“ Tabi ki evet”

“ Ota boka karışmayacaksın ve ben ne dersem o, yapamam edemem yok unutma”

Unutmam, amınakoyım ya. Boku yedik şimdi. Onla kalsa iyi, başka şeyler de yedirmeye kararlı sanırım. Bütün sürüyle yatıracak bu beni. Ne cevap vermem gerekiyor şimdi. Cihan’ın vurduğu yer acıyor hala. Kafamı salladım, ona bakmadan, tamam, anlamında.

“ Ağzınla konuş”

“ Tamam efendi hazretleri, siz ne diyorsanız o”

Biraz sinirli söyledim, ama güldü neyse ki, kızmadı. Kaptan gitti, eşyalarım geldi. Sonunda aşkımın yanında kalma vizesini aldık hem de denizde veya denizle. Cihan’la Mert de kendi teknelerine gittiler eşyaları almaya. Mert’in deyimiyle tekneleri, siktirikmiş. 

Sıkılmış beyimiz tekneden, burda pansiyonda kalacakmışız bir kaç gün. Sonra Bodrum’a gidecekmişiz. Cihan’ların evine gideceksek, Mert’in annesi de aynı sitedeydi. Mert babasıyla neler konuştu da böyle bir karar aldılar? Ota boka karışmam yasak olduğundan soramadım.

~~~

Emir’le yalnız kaldık, yine gelip yanıma oturdu. Bana bakmaya başladı. Buna neden cehennem meleği diyorlar acaba. Elini bacağıma koydu. Birden içim titredi. Mert’den başkasının bana dokunmasına alışkın değilim.

“ Konuşmadın yemekte hiç. Mert’ten korkuyorsun sanırım. Ama çok güzelsin neden ona bu kadar teslim oluyorsun”

“ Sen korkmuyor musun sanki. Biraz önce kahkaha attığında sana nasıl baktığını ve yüzünün düştüğünü gördüm”

“ Ama en azından ona bağımlı değilim, istediğim zaman çeker giderim. Sahi, söyle bakalım, benim gitmemi istiyor musun”

“ Cihan’ı da alıp gitsen harika olurdu”

“ Cihan Mert’i bırakmaz sen de biliyorsun bunu”

“ Biliyorum tabi. Şaka yaptım. Kal istersen, sen olmasan bir başkası olacak nasıl olsa. Hiç olmazsa saygı duyuyorsun aşkıma. Sen ne diyorsun bu yaptıklarına, sürü olayı yani”

“ Değişik bir durum ama benim için farkmaz. Marjinal insanları severim. Sen Cihan’la yattın mı hiç. Aynı kişiyle yatma meraklarını bildiğimden soruyorum, yanlış anlama sakın”

“ İstediler hatta denedim bile ama yapamadım”

“ Tüm yaşamında, sadece Mert’le mi yaptın sen”

“ Ondan önce bir kişi daha vardı. Ama inşallah Mert son olur, izin verirse buna tabi”

“ Bizim de şansımız yok yani”

Bozuk baktığımı görünce, patlattı kahkahasını yine. Bu da dalga geçmeye başladı benimle. İnsanların beni ciddiye almaları ve biraz çekinmeleri için ne yapmam gerekiyor acaba. Hadi Mert’i anlıyorum, aşık olduğum için, ona karşı savunmasızım.

İyi de Emir’e ne oluyor? Daha yeni tanıştık, kafasından ne geçerse paldır küldür söylüyor. Şaka veya ciddi, yatmak istediğini bile söyledi, yuh artık. Böyle rahat, ne isterse yapan bir insan mı olmak gerekiyor acaba.

“ Tamam kızma, şaka yaptım say. Sence Mert de seni, senin onu sevdiğin gibi seviyor mu”

“ Benim gibi değil tabi, ama seviyor sanki. Aşık olduğunu sanmıyorum, sadece ona ilginç geliyorum. O nedenle ne öldürüyor ne olduruyor. Süründürüp duruyor işte, gerisi hikaye”

Biraz durgunlaştı Emir. Benim ne söylemeye çalıştığımı anladığını hissediyorum. Sanki bir zamanlar benim yaşadıklarıma benzer şeyler yaşamış gibi dalıp gitti. Gerçekten gizemli bir tip bu cehennem meleği, lâkabı gibi. Esas sormak istediğim şeyi soracağım.

“ Hem Mert’le hem Cihan’la birlikte olmak rahatsız etmiyor mu seni”

“ Hayır, ikisi de harika bence. Cihan bazen saçmalar ama en azından dur dediğinde durur”

“ Çok soru soruyorum kusura bakma ama, okuyor musun sen”

“ Evet, ankara devlet konservatuarı, sahne sanatları ve bale. Amacım balet olmak”

“ Her şeyinle çok özgün ve değişiksin gerçekten”

“ Tenk u baby sen de öyle”

≈≈≈

Mert ve Cihan gelince lokantanın pansiyon kısmına girdik, oda tuttular. Deniz gören, iki ayrı oda. En azından bütün sürü aynı odada kalmayacağız. Yukarı çıkarken tabi benim merak ettiğim, kim kimle kalacak. Odalar arası geçişlilik olursa bu sefer ne yapacağım acaba, swinger, sinir illetleri.

Diğer anahtarı Cihan’a verdi Mert. Yukarı çıktık, ilk odanın kapısını açınca, kolumdan tutup içeri soktu Mert. Oh sonunda yalnız kalabileceğiz. Bir şey demeden odanın kapısını kapadı. Ona bakıyorum o da bana. Balkona çıktı masaya oturdu, ben de tabi.

“ Çok özledim Mert”

“ Ben de”

“ Neden bırakıp gidiyorsun ve hiç aramıyorsun o zaman. Ama nasıl olsa Emir var değil mi”

Suratı değişti birden, delici bakış. Bizim çımacı Murat haklı, aynı onun anlattığı gibi, gözlerinden bir şey geçiyor sinirlenince ve bir başkası oluyor sanki. Masadan uzanıp, çenemi tuttu, geberiyorum korkudan, titremeye başladım, ama tutamıyorum işte dilimi.

“ Neden yapıyorsun bunu”

“ Çünkü kıskanıyorum seni. Emir’i benden güzel buluyorsun diye düşününce, beynimin içine asit döküyorlarmış gibi geliyor, hiç bir şey düşünemiyorum ve durduramıyorum dilimi”

Güçlükle konuştum çenemdeki eliyle. Daha çok sıktırdı, canım yanıyor ama bir şey demiyorum. Gözlerimi kaçırdım ondan yere baktım. Çenemi tutmaya devam ederken, diğer eliyle patlattı suratıma. Neyse ki çok hızlı değil. Ağlamaya başladım ama yine bir şey demedim.

“ Emir güzel mi sence benden, bunu söyle hiç olmazsa”

Her şeyi göze aldım artık, durduramıyorum kendimi. Sıkı bir sopa yiyeceğim sanırım ama umurumda bile değil. Bana baktı, bu sefer gülüyor, neden acaba? Komik mi buluyor beni. Neden balkona çıktık ki, içeri gidip sevişsek ya. Kafam uçuyo, bir o yana bir bu yana.

“ Senin güzelliğin başka, gözlerinde, yani içinde bir yerlerde hazine gibi. Uyuşturuyorsun insanı. Onun için kızıyorum hep sana. Seni çözemedikçe, kendim düğüm oluyorum. Bu bakışlardan başkalarına değmesi, benim kontrolüm dışında olman delirtiyor beni”

“ Hep senin kontrolündeyim aşkım zaten, neden böyle düşünüyorsun anlayamıyorum”

Kalktı masaya dayanıp bana doğru uzandı, korktum önce, ama baktım gözlerine, biliyorum bu bakışları sevecek beni. Gözlerimi kapadım, bal dudaklarıyla buluşturdu dudaklarımı. Başım dönmeye başladı.

Zaman mefhumu yok şu anda bende, ama epeyce o halde dillerimiz dans etti. İki eliyle yanaklarımdan tutup kaldırdı bani sandalyeden, gözlerimi açtım. Öyle güzel bakıyor ki, sen bana böyle bak da, istersen her gün vur, sorun yok.

Kolumdan tuttu içeri savurdu beni. Yanıma gelip sarıldı ve tekrar öpmeye başladı ara ara dudakalarımı ısırarak. Yatağın oraya doğru ittirerek öpmeye devam etti. Sonunda yatağa girdik. Bu defa heyecandan bütün vücudum titriyor.

“ Neden titriyorsun sen, canın mı yandı”

“ Yok ondan değil, sen, anla işte seni istiyorum içimde”

Aceleyle soyundum, şortuna uzandım. Öptüm şortun üstünden daha tam sertleşmemiş. En sevdiğim hali, uyuyan bir dev gibi. Şortu çıkarmadan aletini ve toplarını çıkardım. Elimle oynadım biraz. Şişmeye başladı, ucunu öptüm, bir daha, bir daha, doyamıyorum ki ona.

Mert’e baktım, sırt üstü yatıyor gözlerini kapamış. Tam kalkmadan aletini ağzıma aldım hemen. Baş kısmını ve onu çevreleyen sünnet derisinin biraz daha altına kadar olan kısmı, ağzıma sokup çıkarmaya başladım, dilimle de tam altına baskı uygulayarak. İnlemeye başladı…

Kalktı, ben ağzımdan sızan tükürükleri toplamaya çalışırken beni yüz üstü yatırdı. Belimden tutup kaldırdı popomu. Sırtımdan ittirip göğsümü ve yanağımı yapıştırdı yatağa. Bacaklarımı da iki yana olabildiğince açtı.

Önünde kabak gibi duran popomun yanaklarını ayırıp, tükürüğünü bıraktı bir kaç defa deliğimin içine ve parmaklarıyla içine soktu ıslaklığı. Daha parmağının ucu değdiğinde hassas deriye, inledim zevkten. Parmakları sihirli sanki.

“ Ne yapıcam seni şimdi”

“ Sikicen aşkım”

“ Aferim doğru cevap ilk defa”


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler