Sarı Şey 2 ~ ne film çocuksun sen ya






Sarı Şey 2 



~~~ ne film çocuksun sen ya ~~~



İki Aykırı Tip

Koridorda karşılaştık. Bana bakıyor Esra ve ona bakmamı bekliyor. Benimle konuşmak istiyor sanırım. Oldukça güzel, zayıf uzun boylu. Saçları sapsarı, dümdüz ve omuzlarına dökülüyor. Topladığında ise, yüzünün güzelliği - itiraf etmeliyim baş döndürücü olabiliyor.

Bazen gece uyumadan önce saçları geliyor aklıma, öylece dalıp gidiyorum. Sanki saçlarının arasında parmak çocuk gibi dolaştığım, garip rüyalar görüyorum. Sarı bir ormanın içinde gibi, ben ağaçların arasında düşe kalka koşuyorum. Yuvarlanıyorum en sonunda neşe içerisinde.

Beni farkediyor ve eline alıyor. Bakıyor bana. O da benim saçlarımı okşuyor. Gıdıklanıyorum, elimle yeter işareti yapıyorum. Konuşmayı bilmiyorum çünkü. Sonra beni dudaklarına götürüyor ve öpüyor. Buralarda uyanıyorum genelde. Şeyim taş gibi sert biçimde. Eğer sert değilsem de boşalmışım demektir. Bu demektir ki gitti bir don daha çöpe.

Erkekler tarafından çok da fazla rağbet görmemesi sanırım göğüslerinin ve kalçalarının çok küçük oluşundan kaynaklanıyor. Yani benim hoşuma giden tarafları. Bu kızın özellikle benimle ilgileniyor olmasının altında yatan neden de bu sanırım. 

Öyle matah bir erkek vücuduna sahip olmamam beni kendisine yakın bulmasına neden olmuş olabilir. Ya da her neyse o da benim gibi farklı zevklere sahip birisidir belki. İki aykırı tip, filan diye düşünüyor da olabilir. Ama benim gerçekte onu neden beğendiğimi bilse... 

Konu bensem; içgüdülerine güvenmemeyi öğrenir zamanla umarım. Bana bakmaya devam ediyor ama ben bakmadım. Çok iyi tanımadığım insanların gözlerinin içine bakmayı sevmiyorum. Sanki beyinlerinin içini görüyormuşum gibi hissediyorum. Bu beni rahatsız ediyor. 

Çünkü, beyinlerinin içinde hiç de iyi şeyler görmüyorum. Yanından tam geçerken, istemeden yan dönüp baktım, o da gözlerimin içine baktı. Böyle yapınca ondaki isteği artırdığımın farkındayım - ama elimde olmadan yaptım. Hemen gözlerimi kaçırdım yere doğru.

Aslında kız arkadaşları arasında popüler biri. Arkadaşlarının yanındayken hep onun söylediklerine güldüklerini görüyorum. Neden bana takılıyor veya neden ben ona... Kızlardan hoşlanmam ki ben... Ama o başka sanki... Ya da yanılıyorum... Kafam karmakarışık işte...

~~~

Bir gün film yönetmeni olsam ve yaptığım film herkes tarafından beğenilse çok üzülürdüm. Hayatımı kendi çektiğim bir film gibi düşünüyorum. Hayatı çok da fazla sevmiyorum ya da çok meraklısı değilim diyelim. 

O nedenle filmimin beğenilmesi beni üzerdi sanırım. Dünyaya gelmesem de olurmuş gibi geliyor yani. Nedenini bilmiyorum. Yukarıdaki kameradan çekiliyor sahneler. Kameraman var mı varsa kim bilemiyorum.

Bir de ben kendimi yönetmen zannetmekle beraber filmdeki oyuncuların bundan haberi yok gibi. Düşündüğüm hiç bir şeyi yapmadıkları gibi, beni de filmde rol alan bir oyuncu zannediyorlar. 

Bu durum tabii beni kendileriyle eşit görmeleri gibi, yönetmen için kabul edilemez bir sonuç doğuruyor. Anlayacağınız film şimdilik pek de, film gibi gitmiyor. İç diyaloglarda da oldukça ağır küfürler var. 

~~~

Bu gün beden dersi vardı. Kış olmasına rağmen oldukça güneşli ve sıcaktı hava. Öğretmen de ders yerine dışarıda basket ve futbol oynamamızı istedi. Beni uzun boylu olduğum için basket oynayacakların grubuna aldı.

Yüzmek, seks ve kavga etmek dışında bedensel hiç bir faaliyetten hoşlanmıyorum. Ha bir de yazları bisiklet. Olmayan kaslarımın çalışması beni sıkıyor. Seks ise, henüz sadece otuz bir çekmek. Bildiğiniz gibi şu ara ondan mahrumum ne yazık ki. 

Aslında basketi iyi oynarım, özellikle şut yüzdem yüksektir ve çok iyi top çalarım. Ama sevmiyorum işte, boşa yorgunluk bence. Siktiğimin topu çemberden geçse ne olacak geçmese ne. Ya da kazansan ne olcak kaybetsen ne. 

Kavga da kazanmak daha direk bir sonuç gibi geliyor bana. Bu maçlar, oyunlar filan hep erkekleri kavgadan uzak tutmak için uydurulmuş şeyler bence. Medenileşme şeysileri, çok saçma...

Kavga da kazanmak enfes bir duygu ama ben pek fazla tadamıyorum. Çünkü benden güçsüzlerle asla kavga etmem. Ama güçlülerden dayak bile yesem, bir yumruk atmak ve onun canını yakabilmek büyük zevk.

~~~

Esra bu gün nöbetçi öğrenciymiş. Bizim maçı izliyor. Maç yapmak zorunda kaldığımda oyuna hiç katılmam. Ama uzaktan bir üçlük atarım önce, milleti bir heveslendiririm. Sonra tık yok. Öylece gezinirim sahada. Delirirler tabii. 

Oynayabildiğim halde oyunla ilgilenmemem onları çıldırtır. Bayılırım bu anlara. Maçı çok ciddiye alan bir kaç çocuk hep vardır, bilirsiniz. Genelde onların küfürlü bağırışları arasında oyundan atılarak bu ızdıraptan kurtulurum.

Ama bu gün Esra'ya biraz hava yapayım diye düşündüm. Kendimi çok da fazla yormadan, bir kaç top çaldım, dört tane de üçlük çaktım. Bizim takımdakiler çıldırdı sevinçten. Gelen giden çak yapıyor. 

Melih ise, işin bokunu çıkardı. Ter içerisindeki vücuduyla sarıldı bana. Deli gibi koşar maçlarda ve çok terler o nedenle, ben pek koşmam. Rıdvan ya da Sergen gibi oynarım diyelim, tarz olarak tabi. 

Melih'i derste filan bana dalmış bir şekilde bakarken yakalıyorum bazen. Sanırım fırsatı değerlendirmek istedi. Yavşıyor mu lan bu bana yoksa? 

Bu gün top ve çember de sevdi beni. Baktım Esra şaşkın bana bakıyor. Amacıma ulaştım, çünkü benden böyle bir şey beklemiyordu. İnsanları hayrete düşürmeye bayılırım.

Ayı Adnan karşı takımda. Her zaman onun oynadığı takım kazanır. Sınıfın ağır abisi. Onunla daha önce iki defa kavga ettik sınıfta. İkisinde de marizledi beni ama ben de her seferinde biri ağzına biri de gözüne iki sağlam yumruk çaktım. Uzun boy avantajı ancak bu kadar. 

Son sefer gözüne gelen yumruk epey acıttı. Kemikten ibaret yumruklarım hasar verici olabiliyor. Bir daha bana bulaşmadı, ben de ona. Onun kadar güçlü olmayabilirim ama deliyim ben. Ayağa kalkamayana kadar dayanabilirseniz kavgada, mutlaka bir yumruk isabet ettirirsiniz. Benim felsefem de bu işte...

Ona ayı dememizin nedeni çok kıllı ve iri olmasından. Yani ondan dayak yediğim için üzülmedim. Bir ayıyı dövecek kadar cüssem yok sonuçta. Ama attığım yumruklar ve korkup kaçmamam, sonuna kadar gitmem sınıftakileri etkiledi. Benden beklemiyorlardı her halde. O günden sonra saygınlığım arttı.

~~~

Sahada görünmez olmak basketbolda çok önemlidir. Bazen olabiliyorum. Arkadan yaklaşıp, elimi aniden uzatıp ayı Adnan tam sürerken topu, çaldım. Tek pota oynuyoruz. Salak ne olduğunu bile anlamadan çaktım üçlüğü. 

Bir elimi yumruk yapıp diğer elimin avuç içine koydum, geçirdim anlamında. Hiç böyle hırslarım yoktur, ama ayı söz konusuysa fırsatı değerlendiririm. Biraz da Esra'ya gösteriş her halde. Tekrar oyun başladığında Melih bana pas verdi. 

Şut çekmek için zıpladım, tam yere ayaklarım bastığında, arkası bana dönük biri karnıma dirseğini öyle bir geçirdi ki, ben önce potaya baktım, neyse top girdi, sonra Esra'ya baktım, acı içinde bana bakıyordu, sonra kim vurdu diye önüme baktım; ayı tabi. Ananı sikiyim senin...

Yere eğildim kalkamıyorum. Karnıma vurmadı, sanki bıçak sapladı, iç organlarıma kadar da uzandı kılıç gibi o kadar acıyor ki. Kalkamadığımı görünce öğretmen yanıma geldi. Bir şeyler diyor ama ben iptalim anlamıyorum da cevap da veremiyorum. Bizim takımdakiler ayının üzerine yürüyorlardı. Kenara götürdü öğretmen beni.

Sahanın yanında ağaçlık alandaki banka oturdum. Neyse bu sefer de maç bitmeden çıkmanın bir yolunu buldum. Alışkanlıklarıma bağlıyımdır. Yerdeki çimenlere bakıyorum. Mecburen, çünkü elim karnımda iki büklüm oturabiliyorum ancak. 

Bu güne kadar karnıma bu kadar etkili bir darbe almamıştım. Tecrübe her şeydir, saygım var her türüne. Ayıdan bunun intikamını nasıl alırım diye düşünüyorum. Birden ayaklarımın yanında iki ayak daha belirdi. Mor renkli süet ayakkabılar. Tabii Esra, böyle garip şeyleri o giyer sadece. Elini sırtıma koydu,

“ Çok mu acıyor, öğretmeniniz gönderdi beni, revire götüreyim mi seni, nöbetçi öğrenciyim bu gün ben. Bu arada ben Esra”

Tesadüfün böylesi. Esra'nın sırtımdaki elleri mi şifa verdi yoksa yanında iki büklüm oturmaya gururum mu razı gelmedi bilmem. Kısa sürede banka sırtımı yaslayabildim. Böyle olunca Esra da sırtımdaki elini çekmek zorunda kaldı, yoksa bana sarılmış gibi olurdu.

“ Ben de Ata”

Elimi uzattım. Elleri yumuşacık ve sıcacık. Benim ellerim gibi kemikli değil. Ona bakınca yüzündeki acıyı gördüm. Sanki kendi canı yanıyormuş gibi bir ifade. Öyle de olsa böyle de olsa, insanları üzmeyi seviyorum...

“ Biliyorum adını zaten. Cevap vermedin gidelim mi revire”

Ben de biliyorum zaten adını, diyemedim. Onun yerine bir espri patlatayım dedim.

“ Götürmene gerek yok geldi bana zaten”

“ Nasıl yani”

“ Sen sırtıma dokununca, revir gibi geldi elin, azalıverdi acım”

Kahkayı patlattı. Önce onu üzdüm, şimdi de güldürdüm. Bir sağ bir sol kroşe gibi, bayılırım böyle şeylere. Bu bir fırsat, elini tutup bacağımın üstüne koydum,

“ Eğer acım tamamen geçsin istiyorsan, biraz daha dokun şifalı ellerinle”

Bu konuşan ben miyim. İyice ahlaksız bir yavşak oldum. Porno izleyememek beni daha da sapık yaptı sanırım. Acilen alıştığım yollarla boşalmam gerek. Bu gece uyurken boşalmak zorunda olmak beni iyice azdırıyor. 

Elini kaçırmadı. Bu kız gerçekten benden hoşlanıyor sanırım. Ama neyimden acaba? Nasıl bir sapık olduğumu bilse... Yanımdan kaçar her halde.

Öyle garip bakıyor ki bana, sanki neden elimi bacağının üstüne koydun, burası okul der gibi. Bu kız konuşur gibi bakıyor, bakışlarıyla anlatır gibi bir şeyler sanki. Ya da ben onu konuşmadan anlayabiliyorum, bilemedim. 

Bana böyle bakabilen ve bu kadar güzel biri, bir erkek olsa keşke... Ne saçmalıyorum ben la... Siktir...

~~~

Elini çeker gibi yaptı. Ben de aceleyle elimi elinin üstüne koydum çekmesin diye, sıcaklığı o kadar hoş ki elinin çünkü. Ama bunu öylesine yapıyormuşum gibi olsun diye, kafadan bir film ismi attım ve seyrettin mi diye sordum.

Böyle bir film var mı yok mu hatırlamıyorum bile. Baktım cevap vermiyor, başladım filmi anlatmaya. Ama lafı ne kadar uzatabilirim bilemiyorum, saçmalıyorum sanırım. Yanımızdan gelip geçenler bize bakmaya başlayınca, Esra ani bir hareketle olmasa bile, hafif hızlıca ve zarifce çekiverdi elini. Bana ne söylese beğenirsiniz; 

“ Ne film çocuksun sen ya…"

Evet filmimdir. Ama iyi bir film değil Esra.

~~~

Çılgın Bir Gün

Dirsek olayından sonraki derslerde ayıyla birbirimize bakmadık hiç. Sessiz bir fırtına vardı ama aramızda. Ters bir bakışıyla ona dalacağımı biliyor. Neyse ki karnımın acısı geçti. Bu konularda çok severim kendimi. Acılarım çabuk geçer ve çok yaralanırım ama çabuk iyileşirler.

Sınıfta herkes, bu olaydan sonra durmadan bana bakıyor. Fazla görünür oldum bir an her halde. En sevmediğim şey. Ayı ile kimse konuşmuyor. Anlaşılan herkes bana yaptığından dolayı ona kızıyor. E ben de gerçekten fena oynamadım hani. Bir daha yapmam ama, Esra'ya ithaftı bu oyun, o kadar yani.

Esra'dan derse gitmek için ayrılırken, benden cep numaramı istedi. Snapchat yapalım arada dedi. Çok sevmem ama olur, dedim. Biraz ters baktı. Ne yani yalan mı söyleseydim. Ne konuşacağız ki onunla. O elleriyle başka düşlerim var benim... Chat filan değil.

Ben sınıfta en arkada tek başıma oturuyorum. Melih ise çalışkan olduğu için önde oturur hep. Dersi kafasına kazıyarak dinliyor adeta. Teneffüse az kala öğretmen dersi bitirdi. Yazılı kağıdı okumaya başladı. Melih yine bana bakıyor mahsun mahsun. 

Teneffüste dışarı çıkmadım. Melih gelip yanıma oturdu. 

“ Süperdin bugün, rüya gibi oynadın seni seyretmek bir zevkti ve sayende ayının oynadığı takımı ilk defa yendik. Neden hep böyle oynamıyorsun”

Umurumda bile değil maçınız filan, sayemde yenmişler, çok da sikimeydi. Ben şu anda azmış bulunuyorum. Tek düşündüğüm ise, Esra'nın sıcacık elleri. Benimkini eline vermişim oynuyor. 

Sonra onu yatırıyorum ve üstüne çıkıp koyu gül rengi güzel dudaklarını aletimle aralayarak, ağzına giriyorum. Ellerinden de sıcak ağzının içi. Finalde ise; suratına doğru duruyorum tepesinde, eliyle hızlıca çekerken benimkini, geliyorum suratına ve saçlarına. 

Günler sonra Esra'nın güzel suratında, rahatlamak. Bir de benimle chatleşmek istiyor saf kız, onunla ilgili düşlerimi bilse suratıma bakmaz her halde. Neyse ben de anlatacak değilim zaten sadece düş kuruyorum işte.

“ Top sevdi bu gün beni her halde, ama puşt ayı sıçtı ağzıma şimdi onun ağzına sıçmam gerek, onu düşünüyorum”

Melih oldukça yakışıklı bir çocuktur. Huy olarak da çok iyi yardımsever filandır. Dersi anlamayanlara sabırla anlatır. Kaç defa bana da teklif etti, ders çalışalım beraber diye. Ama ben kabul etmedim, kaçamak cevaplarla. Tip olarak Connor Jessup'a benzer. 

“ Haklısın tam puştluk yaptı ayı. Ama merak etme kendi takımında oynayanlar bile ona tavır koydular. Herkes senin oyununu övdü ve böyle güzel oynayan oyuncuya bu yapılır mı filan dediler. Kısaca günün kahramanısın. Ayının morali bozuldu ve oynayamadı maçın devamında pek. Biz de sen olmadan bile yendik onları”

“ İyiymiş, ilk defa benden yana bir kalabalık oluşmuş”

“ İstesen her zaman olur ama sen çok değişiksin. Bir sürü güzel özelliğini insanlardan kaçarak saklıyorsun sanki”

“ Kaçmıyorum da kovalanmayı seviyorum her halde”

Güldük ikimiz de.

“ Ben seni çok kovaladım ama yakalayamadım”

“ Nasıl yani”

“ Kaç defa seni bize davet ettim, ama hep kıvırttın”


“ Sen ders çalışmak için çağırdın. Ben ders çalışmayı sevmem ki”

“ Tamam sen ne istersen o olsun, bugün okul çıkışı bize gidelim”

“ Bir isteğim var kabul edersen ok. Beni odanda bilgisayarla yarım saat filan yalnız bırakır mısın”

Şaşırdı önce sonra uyandı konuya. Güldü.

“ Hayırdır evde yapamıyor musun”

“ Babam o evde yokken bilgisayara girmeme izin vermiyor. Bora'nın babası da bu yıl onu odasına kilitliyor ders çalışsın diye. Onlarda da izleyemiyorum. Patlamak üzereyim senin anlayacağın”

“ Tamam sorun değil rahatlatırız seni”

Rahatlatırız seni? Kimlerle rahatlatacaksınız, grup mu yapacağız yoksa. Neyse fazla kurcalamadım. 

~~~

Okul çıkışı Melih'le beraber çıktık. Şimdi iş annemi ikna etmeye kaldı. Ablam okul çıkışı eve gitmemi istiyor doğrudan çünkü. Bora ve benim için sıkıyönetim zamanındayız.

Ata 📞 Anam

annecim merhaba...

Anam 📞 Ata

nasılsın hayırdır bir şey mi oldu

Annem şaşırdı aradım diye. Telefonla konuşmaktan nefret ederim çünkü.

Ata 📞 Anam

annecim melih bizim sınıfın en çalışkan çocuğu onlara gidebilir miyim? ders çalışacağız. lütfen

Anam 📞 Ata

ata canan'la beni kavga ettireceksin ablana sor ben karışmam

Beklenen sonuç ama bir şansımı deneyeyim dedim. Zorunlu ablamı arayacağım.

Ata 📞 dkttr

ablacım merhaba nasılsın

dkttr 📞 Ata

iyiyim çıktın mı okuldan

Ata 📞 dkttr

evet ablacım melih bizim sınıfın en çalışkanı onlara ders çalışmaya gidebilir miyim izin verirsen

dkttr 📞 Ata

olur sabit ev telefonlarını bana mesaj at ve cebin hep açık olsun ver bakayım melih'le de bir konuşayım

Verdim Melih'e. Zaten ses tonu ve konuşması filan çok saygılı çocuktur. Ablam bir daha beni istemedi güvendi Melih'e. Uyanık evden de arayacakmış. Çifte kontrol mekanizması. Sonunda pornoyla aramda bir engel kalmadı gibi.

“ Kimse var mı evde” dedim.

“ Annem vardır ama merak etme benim odama girmez hiç”

Ne şanslı çocuk. Benim oda kapımı kapatmam bile yasak. Zaten kapatsam ne yapacağım ki bilgisayar olmadan.

~~~

Melih'lerin evi bizim eve yakın. Güzelmiş baya. Bizim ki gibi site içerisinde. Daire apartmanın en üst katında ve dubleks. Melih'in odası yukarı katta ve çok şirin. Sadece onun odası var üst katta. Odasında kendine ait banyosu bile var. Şanslı piç.

Keşke ben de biraz çalışkan olsaydım da böyle garip cezalar veremeselerdi bana. Neyse şimdi işimize bakalım. Bilgisayar büyük ekran bu iyi. İnterneti de fiber optikmiş, 50 mbps süper. Film bile indirebiliriz. Ama şimdi acelem var. Online bir siteye girmem gerek. 

Bilgisayarı açtı Melih. İyi de bunun gitmeye pek niyeti yok. Onun yanında yapıcak halim yok her halde. Yani fena olmazdı belki, ama utanırım.

“ Ne tür porno istorsun”

“ Var mı arşivin” dedim şaşkın.

Melih'in bu işlerle uğraştığını zannetmezdim.

“ Evet oldukça da zengindir. Sadece porno 1 TB' a yakın”

“ Oha lan ben de o kadar yok. Aç bakalım ne çeşitler var”

Uyanık o da benim gibi harici HD'ye almış pornoları. Açtı türlere göre ayırmış her halde. Bir sürü klasör var. Ama klasör isimleri sadece harflerden oluşuyor.

“ Oğlum şifre gibi lan binlerce de film var ne anlayacağım ki”

“ Sen söyle nasıl porno seviyorsun”

Söylemek en iyisi sevdiğim türü. Yoksa onda bu tür online izlerim artık. İkimiz yan yana oturduk masaya. Bilgisayar gibi, masa da kocaman.

“ Ben sadece twink teen ve gay tarzı izlerim”

Gözleri parladı. Bu itte benim takımdan her halde. Beni sınıfta kesmeler filan bundanmış. Başlığı GTT olan klasörü açtı. Oha en sevdiğim stüdyoların dosyaları var. Ben aldım mouse'u. Heyecanla karıştırmaya başladım dosyaları. 

Sanat yapmış bu çocuk resmen. Oyunculara göre ayırmış. Tyler Bolt var; bu super şimdilik. Oha Jesse Starr'da var. En iyilerinden bence.

“ Tamam bunlar bana uyar. İzin ver yeter geberiyorum inan ki”

“ Nereye gidicem oğlum annemle mi oturayım aşağıda, benim yanımda yap, sende ki ben de var, utanmana gerek yok”

“ Tamam da utanırım ben la. Daha önce yapmadım ki başkasının yanında”

“ Ben de yapmadım. Ama senin yanında yaparım. Kabul edersen, hadi lütfen”

Ne cevap vereceğimi şaşırdım. Melih'in aletini görmek isterim, hem de çok. Ama benimkini görmesi, bundan utanıyorum. Ama ne yapalım, görsün aq. 

Açtım filmi. Giriş kısmını geçtim, sevmem gereksiz sahneleri izlemeyi. Direk icraat kısmına geldim. Jesse Starr, kendinden daha iri aleti olan birine sakso çekiyor.

Melih'in alet ne kadar acaba. Aslında utanma nedenim bu, benim ki büyük değil. İyi anlaşıyoruz onunla, ama keşke daha büyük olsaydı. 

“ Önce sen çıkar lan utanıyorum ben” dedim.

Bunu bekliyormuş. Kalktı hemen. Dolaptan iki tane şort ve tişört getirdi. 

“ Bunları giyelim. Daha rahat olur. Gelmez ama biri gelirse de hemen giyiniriz”

Süper derslere aklı çalıştığı gibi bu işlere de çalışıyor kafası. Bir anda soyundu. Vücudu çok güzeldir zaten. Ama oha, o nasıl alet lan soba borusu gibi. Çok güzel. Gözümü alamıyorum. Anladı,

“ Büyüktür benim ki, nasıl”

“ Büyükten öteymiş, dev lan bu”

~~~


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler