Yeni Yaşam 1 ~ tek boş yer Kaan’ın yanı




YY_1 ~ tek boş yer Kaan’ın yanı ~



Bir şeyden kesin emin olmanın, kesin sonucu yanılmaktır. Eskiden öyle bir şeker balonunun içinde yaşardım ki… Mutlu olmayan, bir şeye kafasını takan ya da yaşadığından daha iyisini arayan insanları şımarık bulurdum.


Bitkiler, koskoca ağaçlar mutsuz oluyor mu? Yaşamak için, yağmur yağsın diye bir şey yapıyorlar mı? Bir şeyi elde etmek için mücadele etmek gerekir mi? Mücadele, kavga demektir. Mutluluk gibi naif olması gereken bir şey için kavga etmek doğru olabilir mi? O zaten içimizde çok derinlerde bir yerlerdedir. Yoksa da… Tamamen dışımızdan bir yerlerden gelir bizi buluverir. Değil mi? 


Benim bildiğim buydu. Belki de böylesi, çok bilmiş düşüncelerim vardı. Ama herkes benim gibi şekerden balonda yaşamıyor. Esas önemlisi de şu… Doğa, bitkilerden ve ağaçlardan ibaret değilmiş. 


Börtü böcek ve hayvanlar alemi bambaşkaymış. Bizler de; ağaçlar gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine yaşamıyormuşuz. Yaşam karmakarışıkmış meğer. Benim de kesin emin olmamın sonucu, yanıldığımı anladığım, o gün geldi çattı. İçinde yaşadığım, belki de yaşadığımı zannettiğim şekerden balon patlayıverdi. 


Her şey darmadağın oldu. Hep başlangıçta kaos var derler ya. Onlar da yanılmış işte. Kaos yeni başladı daha. Yapayalnız kaldım. Korumasız ve güçsüz. Balondan, gerçek dünyaya düştüm… Öğrendim, mutluluk, naif bir şey değilmiş. Belki de hiç yokmuş. Ya da ancak insanın kendi yaratabileceği bir şeymiş. İnsanın, tanrıyı yarattığı gibi…



8 şubat pazartesi


İkinci yarıyıl zorunlu transfer olduğum, yeni okulun müdür odasındayız. Ablamla, ama o tanışma faslından sonra, uçağa yetişmek zorunda olduğunu söyleyip izin istedi ve gitti. Yalnız bıraktı beni. Yaptı yine gıcıklığını. 


Müdür, oturmamı söyledi. Oturdum, ellerimi nereye koysam bilemeden. Telaşlıyım ama bunu belli etmemem gerektiğini düşündüm. Konuşuyor, ben gözlerinin içine bakmaya çalışıyorum. Ablam, biriyle konuşurken yere bakmanın ezikliği tescillediğini söyledi. Tescil? Böyle bilinmeyenli kelimeleri benim üzerimde kullanmaya bayılıyor. Bana ezik mi demek istiyor? Müdürün konuşması da bitmiyor. 


Bir şeyler anlatıp duruyor. Ancak, dönüp dolaşıp, aynı şeye geliyor. Okulda gidebileceğin tek bir sınıf var, o sınıfta da tek bir boş yer. Esas söylemek istediği şey bu gibi. Ne demek istiyor acaba? 


İkinci dönem özel okuldan devlet okuluna nakil geldim. Anlayacağınız, serbest düşüşlerdeyim. Benim durumumda, hele de böyle bir okulda, seçim şansımın olmadığı ortada. Niye uzatıyorsun işi amca. Nereye istiosan, otuttur gitsin… Yaşadığım acılardan sonra, her şey basit geliyor bana. 


Ben hiç yorum yapmadan boş boş bakmaya devam ettim. Sonunda, ne olacaksa olsun modunda olduğumu anladı. Beni göndereceği sınıfın başkanını çağırttı. 


Bu Berk, sizin sınıfta artık, yardımcı ol ona.” 


Çıkınca müdürün odasından, başkan kız gülümsedi ve elini uzattı.


Ben Melissa, iki s’yle.”


Güney Londra aksanıyla konuşuyor. Yani değişik bir konuşma şekli var demek istedim işte… 


Çok memmnun oldum, iki m’yle.”


Kızz sen çok komiksin ya, nerden çıktın.” 


Hepimizin çıktığı yerden demedim. Samimi biri bu kesin, okulda ilk tanıştığım kişiyi sinir etmeyi göze alamadım. Bir anda güleç yüzü ciddileşti.


“Sınıfta bir kişilik yer var ne yazık.” 


Bu tek boş yer konusu bitmeyecek sanırım. Artık dayanamadım. 


Abi bu yer konusu nedir anlamadım…” 


Bir şey demedi…


“Müdür de ağzında geveleyip durdu, açıkça söyleseniz ya.” 


Sanki acırmış gibi baktı bana. 


Tek boş yer Kaan’ın yanı da”


“E yani.”


Muamma sorunlu biri olabiliyor, artık tanıdıkça kendin anlarsın.” 


Sınıfın kapısına geldik. Başkan, orta boylu, benden biraz kısa. Bal rengi saçları ve bembeyaz duru bir teni var. Biraz kilolu gibi, balık etliden hallice. Suratı çok güzel. Lokum gibi kolundan tuttum, sınıfa girmeden öğrenmeliyim bu muammayı. 


Ben tanımadan önce sen anlatsan.” 


Rica etsem” diye de ekledim. 


Daha önce üç okuldan atılmış. Burası artık son şansıymış. Kaderi müdürün elinde, bir yanlışında ömürboyu siktirnamesini eline vericekler.”


Siktirname? Eline vermek? Başkan, genel kabul görmüş kız tanımına pek uymuyor. Fazla dobra, az da küfürbaz. Bunlar iyi özellikler. 


Bir yanlışında daha derken… Neyi yanlış yapıyormuş ki.”


Bir anda parlayıp, kavga çıkarıyormuş. Kavgada da herkesi dövüyomuş yani…Bu yılın başında geldi bizim okula. Neyse ki burda henüz birine girişmedi. Bildiğimiz kadarıyla tabi. Ama ne zaman ne yapacağı belli olmaz gözleri var.”


Bana girişmesin de, kimi dövüyorsa dövsün, diye düşündüm. 


Gel merak etme, Kaan bu gün okulda değil” 


Bu defa başkan kız, çubuk kraker kolumdan tutup, sınıfa çekiştirdi beni. Ortam eski okuluma pek benzemiyor. Sınıf biraz daha kalabalık. Kış diye pencereler kapalı. Pis bir havasızlık kokusu var. Ya da bana öyle geliyor… 


İlk teneffüste Melissa’yla yan yana oturan çocuk geldi. Gözlerini dikti gözlerime, simsiyahlar. Tedirgin oldum ama belli de etmedim. Bilmediğim yeni bir ortamdayım sonuçta. Yanıma oturup, gülümsedi, 


Demek şanslı kişi sen oldun ha.”


Sesi incecik tiz, ama sanki biraz da çelişik kadifemsi. Aldırmamaya çalıştım.


Ben Emre.”


Dedi bu defa. Sanırım konuşmaya kararlı. 


Neden şanslı kişiyim.”


Kaan’ın yanında oturacağın için, o tek oturmayı sever…”


Muamma sorunlu biri olabiliyor demişlerdi, neresi şans bunun.”


Aman Kaan duymasın, hakkında iyi veya kötü konuşulmasını da sevmez.”


Konuşmadım ben de. O konuştu, diğer teneffüsler de devam etti, o gün okul bitene kadar. Fifa, fm,fpl… Pc oyunları bitti… Premier ligi anlattı, spor bitti… Netflix’e geçti… Konuştu durdu. Konuşurken, dudaklarını yalayıp durması… Biçimli ellerini ve güzel parmaklarını, işaret diliyle konuşur gibi ilginç şekillere sokması… Seyrederken, iyi geçti zaman… 


Ama anlattıkları şu an içinde bulunduğum durumda, pek ilgimi çeken şeyler değil. Son teneffüste artık, başımı ağrıttı, kafamı karmakarışık etti… Ama yeni olduğum bir sınıfta benimle ilgilenmesi hoşuma da gitti. Bana bakan meraklı gözlerle baş başa kalmadım en azından. Ama onun merakı ne olacak onu bilemedim. Son ders zili çalınca yine yanımda bitti.


“Çok acele işim var.” 


Dedim ve zor kurtuldum… 


¨¨


Sabah ablamla birlikte çıktığımız eve, bu defa yalnız başıma girince… İçim bir tuhaf oldu. Oturup yeni okuldaki ilk günümü düşündüm. Kafam Melissa’nın Kaan’la ilgili söylediği garip şeye takıldı.Muamma sorunlu ne demek acaba?. Sorunluyu anladık da muamma ne anlamda yani… Bilemedim. Gogılladım… Enigma, mystery çıktı… Translate sayfasına yazmışım yanlışlıkla… Anladık mı şimdi? 


Muamma devam ediyor. Ablam ilk gün diye lütfen okula bıraktı beni. Ama daha alışamadan, sik gibi bırakıp Londra’ya uçtu. Okulunun son dönemini bitirip, mezun olup dönecekmiş. Zaten o da dönmezse, başka kimse kalmadı hayatımda. Okuluna gitti ama ben, ilkokuldan beri gittiğim okulumu bırakmak zorunda kaldım. Artık benim için, ev, okul her yer yeni… 


Her yer de yapayalnızım bir de. Ablam borç alarak kendi okulunun son dönem harcını yatırabildi. Akıllı kızdır. Senin okul da tek dönem kalsaydı bulurduk belki dedi… İnandık mı? İçim acıdı ama bir şey diyemedim. Sonuçta bu para işlerinden hiç anlamam. Yakın zamana kadar kredi kartımdan harcadığım paranın hesabını bile yapamazdım, gerek de yoktu zaten.


Eskiden limitini bile bilmediğim iki tane kredi kartım vardı. Hiç düşünmeden, istediğim her şeyi yer içerdim. Beğendiğim giysi, ayakkabı neyse artık fiyatlarına bile bakmadan alıverirdim. Babamın şirketinde zamanında ödeniverirdi dönem sonu borçları. Benim haberim bile olmadan. Ne rahat hayat. 


Çok sosyal biri değildim. Az arkadaşım vardı. Bazen birlikte takılırsak, benle aynı zenginlikte aileleri olduğundan, kim parayı veriyor diye düşünmezdik bile. Babalarımız para kazanır biz yerdik anlayacağınız. Artık uçtu onların hepsi. 


Şimdi, ablam bana bir banka kartı verdi. İçine onun yüklediği para kadar harcayabilecekmişim. O da sadece evde yemek yapmak için alınacak malzemelere harcanacakmış. Malzeme ne acaba? 


Ablam okulla evin arasındaki yolu öğretirken bana, okulun karşısında ki küçük avm’ye girdik beraber. İki tane zincir market var içinde. İkisine de soktu. Oralardan alışveriş yapmayı öğretecekmiş bana. 


Bir sürü şeyler anlattı hiçbiri aklımda kalmadı. Sadece evde yemek yemek için, kolay yapılan şeyleri al yap ye. Karttaki para bittikçe mesaj at ben para yüklerim dedi. Benim onu dinlemediğimi zannetti. Aynı şeyi, kolumu cimdirerek çok sinirli şekilde, bir daha söyledi. Mecbur ezberledik. Malzeme dediği yemek yapmak için bu almam gereken şeyler olsa gerek. 


Ben ne anlarım yemek yapmaktan dedim. Youtube’da aptalca şeyler izleyeceğine yemek videoları izle öğrenirsin. Gerzek değilsin ya, dedi. Sonra, baktım biraz yemek videolarına. 


Bana çok karmaşık geldi anlattıkları. Gerzekmişim demek ki… Alışamadığımdan yeniliklere ve yalnızlığa, okuldan gelir gelmez dolaptan bir şeyler atıştırıp erkenden yattım. 


¨¨¨¨¨


 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 1 ~ ben ata