Yeni Yaşam 15 ~ onunla birlikte bir şeyler yapmak ne tatlı
YY_15 ~ onunla birlikte bir şeyler yapmak ne tatlı ~
Kapı çaldı, tekrar. Günlerdir çalmayan kapı, müjdeli kişinin ayağını sürümesiyle hiç susmaz oldu. Kalkıyordum ki, Kaan elini kaldırdı. Dur anlamında… Benim bakışlarım elinde kaldı. O kadar güzel ki… Gidip kapıyı açtı. Ev sahibi gibi davran koçum, evin kimin olduğunu ben de bilmiyorum, ev sahibi gibi olmak sana yakışır. Kurye Muhtar abinin getirdiği koca torba dolusu biraları dolaba yerleştirdik. Onunla birlikte bir şeyler yapmak ne tatlı…
Sonra pizzamızı yatırdık masaya, nerdeyse hepsini kapladı kocaman… Bira yudumlarken çift daldık masaya. Mutfakta onunla birlikte bira içip yemek yemek de çok tatlı be yav. O kadar acıkmışız ki… Bütün pizzayı bitirdik. Çoğunu o yedi. Ama neresine bilmem… Karnı hâlâ içe kavisli duruyor. Bir anda, giysileri kaldırıp bakasım geldi kadifemsi göbeğine. Şeyy, göbek deliklerine çok takıntılıyım da…
Bu merak da yeni, evet n’olmuş? Ama merakım, anlatacaklarıydı hani? Yeni bira açtı kendine, tekrar salona geçtik. O yine üçlü kanepeye oturdu. Ben karşısında ki tekli koltuğa. Tatlı tatlı bakıyor bana. Ben daha yarısındayım biranın. Ama içimi kaynatmaya yetti bile. Anladı, belki de yüzüm kızardı. Onunla evde yalnız olmak geriyor mu beni. Bakmaya devam edince konuşmak zorunda kaldım.
“Televizyonda bir şeyler izleyelim mi?”
“Olur.”
Bu çocuk da giderek ne söylense yaparım modu endeksinde yukarı sıralara doğru koşuyor adeta. Ne sebeple acaba? Melissa’nın anlattığı şu meşhur üstte - altta olma meselesi aklımdan çıkmıyor hiç. Bana bu kadar, hele daha önce olmadığı kadar iyi davranması bu işlerle ilgiliyse eğer, koparırım bir yerlerini bu bebenin. Neresini acaba? Beinsportu açtım. Premier ligden tekrar maçlarını gösteren bir kanala geldim.
Yanını pat patladı. Sanki çok gerekli bir şey yapıyormuş da onu da takmıyormuş havalarında, ona bakmadan kalkıp onun yanına geçtim oturdum. Kara kedi gireceğine aramıza, Seni şöyle alalım, otur yakınımıza… Demek gibi bir şey oldu bu… Maç mı seyredeceğiz yoksa konuşacak mıyız? Neden açtım ki şimdi maçı? Ben ne yaptığımı biliyor muyum onunlayken?
Gereksiz arıza, Yasemin kimse artık çıksın aramızdan. Günün en güzeli sen güzeliz iki deli… Güzelliğinin kokusuna kapıldım sadece... Düşüncelerim aklımla beraber yavaşça uçtu benden… Konuşmaya dönmek en iyisi, kokusu çekiyor nerdeyse sarılıvereceğim ona…
“Hadi abi anlat artık”
“Ne? Ne anlatıyım.”
“Aileni anlat demiştim ya, uyuyor musun?”
“Babamla başlıyım. İşi araba tamirciliği. Kendi dükkânı var sanayide.”
“İyiymiş, çok kazanıyor demek. Seni de seviyor olmalı. Cebinde hep balya balya parayla dolaştığına göre.”
“Babamla pek birbirimiz sevmeyiz aslında.”
“O zaman asıl konuya geldik heralde… Kaan bu kadar parayı nerden buluyorsun sen.”
Maçı izliyormuş havasında televizyona bakıyor. Bi bok seyrettiği yok. Gözleri uzaklarda. O güzel gözleri. O delici gözleri. O hüzünlü gözleri, oluverdiler. Ulan Melissa her şeyi biliyorsun. Bu bebe muamma hakkatten… Cevap vermiyor soruma yine, işkenceyle mi konuştursak bu vatan haini ajanı? Dürtmem gerek sanırım…
“Abi senin ekran dondu. Kapatıp açsak mı?”
“Berk…”
“Efendim abi!”
“İşin doğrusu… Para konularını konuşmayı sevmem ben.”
“O zaman abi, benimle arkadaş olmak istemiyorsun sen.”
“İstiyorum. Hatta arkadaşlıktan ötesini… Senden hoşlanıyorum. Senin de benden hoşlandığını biliyorum Berk. ”
Melissa karısını öldürücem. Yememiş içmemiş Kaan’a yetiştirmiş. O kadar da aramızda kalsın dedim, söyleme kimseye dedim. En söylenmeyecek kişiye söylemiş. O kişi de, eve daldı tabi bugün. Kendinden güvenli ve emin bir şekilde. Oysa ben onun önce itiraf etmesini bekliyordum. Tabi benden gerçekten hoşlanıyorsa. Yani ben hoşlanıyorum diye değil… Off neyse rezil olduk artık, benden hoşlandığını biliyorum demesini duymamış gibi yapmaktan başka çarem yok.
“Seninle ilgili, futbol oynadığın ve babanın araba tamir dükkanı olması dışında hiç bir şey bilmeyeceğim. Kaybolup gittiğinde, nereye gittiğini bilmeyeceğim… Cebinden durmadan balya balya çıkardığın paraların kaynağı ne? Bilmeyeceğim… Bu nasıl arkadaşlık ve ötesi oluyor Kaan abi?”
İyice yanaştı bana, Kaan abi… Göt göte olduk diyebilirim. Kolunu attı omuzuma, ordan daha aşağılara indi eli. Diğer kolunu da diğer omuzuma, oradan daha aşağılara. Sınıfta ki gibi kollarını sıkıca sardı bana… Hiç bir şey yapamıyorum, büyülenmiş gibiyim sanki… Gözlerimi alamıyorum derin mavi gözlerinden… Gözlerini aşağıya devirdi, dudaklarıma… Yaklaştı iyice…
Ben de dudaklarına bakakaldım, mecbur. Gözümü alamıyorum yavru ağzı pembeden… Yapıştırdı dolgun dudaklarını benimkilere… Konuşmaktan vazgeçelim dillerimiz başka işe yarasın, diye düşündü sanırım… Doğrudan iletişime geçelim dilden dile diye… Diliyle ağzımın içini keşfederken, salgılarımız karıştı birbirine. Öyle tatlı ki, her şeyi gibi. Ağzının içini yediğimin kurt köpeği…
Biraz iteleyince beni, kanepeye yatıverdim hemen… Pek de hevesliymişim. Gözlerim kapandı, üstüme gelince. Boynuma indi tatlı dudakları. Durmadan bal akıtıyorlar, yapışıveriyor değdiği her yere. Bir an durdu ve yükselip baktı bana. Yüz yüze bakışalım hangimiz fotojenik… Bu şarkı sözleri de amma uydu bize. Öyle güzel bakıyor ki. Sweatshirtümü çıkarmak için tutunca ucundan, ben teslimim, kollarımı kaldırıverdim. Çıkardı bir çırpıda. Tişörtümü de ben çıkarıp attım havaya delice…
Gözleri bir başka bakınca çıplaklığıma, elimi attım kapüşonlusunun içine… Merakımı çekip duran karnına uzandı parmaklarım… Sadece parmak uçlarım bile sürtününce… Küçük bir kediyi severmiş gibi yumuşacık tatlı sert teni, çıldırtıcı zevke getirdi beni… Çıkarıverdi o da üstünü. Birbirimizi merakla seyrettik biraz. Gülümsedi bana. Ben kahkaha attım, ama içimden. İçimde meltem rüzgarları eserek zorluyor beni, fırtınaya doğru. O fırtına dile geldi.
“Çok güzelsin.”
“Sen daha da…”
“Devam edelim mi.”
“Ne yapıcaz ki.”
“Sevişicez gibi görünüyor. Eğer istersen tabi.”
Ne zaman istersen. En yükseğinden de, sal beni aşağıya dört nala. Sevişicez gibi görünüyor - muş. Puşt. Ben mi o mu? Ne yapıcağımızı, yani nasıl sevişileceğini bilmiyorum ki… Yani bir kızla olsa, belki de… Bir erkekle nasıl? Konuşmamak için mi yapıyor bunları bana… Alâkasız bir soru olacak ama susup teslim olmaktan iyidir diye düşündüm.
“Sonuna kadar gidicez mi?”
“Gitmiyceksek yola çıkmanın anlamı ne.”
Başladı bilmece gibi konuşmaya gıcık şey. Anlasana işte, delici faaliyetler olacak mı anlamında soruyorum. Umurunda mı deli fişeğin, kim bilir kimlerle kaç defa deliştirmiştir… Ben Esra’ya köpek gibi sürtünüp donumun içine boşalmak dışında hiç bir şey yapmadım ki… O her şeyi yaşamış bitirmiş yetişkin edalarıyla bana bakması yok mu. İyice küçücük kaldım karşısında.
Gel seninle yatayım, bir iyiliğim dokunsun sana da, havalarında abim. Parkta değiliz. Sınıfta da. Sadece ikimiz, kimin olduğunu bilmediğim bir evdeyiz. Bu anı değerlendirmek gerekmez mi? Geçiriverdiğimiz her anın biricikliğinin yitişi, bize nelere mal oluyor. Onunla yatmak için ne bahaneler uyduruyor zavallı aklım. Öylece beni bekliyor, ne diyeceğim diye. En iyisi yine bir soru. Ne kadar salak ve tecrübesiz olduğumu anlasa da yardımcı olsa bana…
“Bu yapacağımız şeyde biri altta olmak zorunda mı?”
“Başka bir yol biliyor musun?”
Her şeye soruyla cevap veriyor. Ben hiç bir bok bilmiyorum. Senin neler bildiğini, ne haltlar yediğini allah bilir artık. O baygın gizemli bakışlarının altında ne yaşanmışlıklar var acaba? O zaman kim altta olacak? Şu an ben alttayım farkındaysanız. Son bir soru daha…
“Kim altta olucak ki???”
“Sen… Çünkü, ben hep üstteyim. Ama güven bana, biraz sabredersen uçururum seni… Yok hoşuna gitmezse, istediğin yerde bırakırız. Zorla hiç bir şey yok…”
Hep üstteymiş. O zaman bize de bir şans ver de, bi kere de biz üstte olalım… Neyse, uçurma garantisi veriyor… Ben böyle bir garanti veremem sonuçta. Üstte olucam desem, bırak Kaan’ı uçurmayı, muhtemel batırırım her şeyi. Ne demişti Melissa… Kadın erkek ilişkilerinde kadınlar altta, sembolik de olsa. İyi tamam, Kaan illa üstte olmak istiyorsa… Sembolik de olsa ben de alta yatacam zorunlu… Yine duramadım, valla bu sefer son soru…
“Son bir soru… Sevişmeyelim desem, kızar mısın? Yani yine arkadaş kalmaya devam eder miyiz?”
“Sana daha önce de söyledim, sen ne yaparsan yap, sana kızmam. Arkadaşlığımız her daim baki… Seni gerçekten seviyorum, inan bana… Seks şart değil… Ancak, olsa iyi olur, diyebilirim… Ama tabii, sen de istersen…”
Arkadaşlığımız baki ne demek anlamadım ama, iyi bir şey olduğu diğer söylediklerinden anlaşılıyor. Hep diyorum, yine diyim. Bu piç it bir delikanlının dibi. Bunun altına yatmıycan da kimin altına yatıcan. Yani illa birinin altına yatmak istiyorsan tabi. Benim böyle bir niyetim yoktu ama… Ama yani şimdi… Nasıl uçuracak beni, onu da merak etmiyor değilim…
“Peki Kaan, yapalım da… Bak ben bu konularda hiç bir şey bilmiyorum… Sana bırakıyorum kendimi, ama çok acıtma canımı… Lütfen yani…”
Çok acıtma canımı, ne lan. Azıcık acıt, mı diyorsun yani… Bu saçma sapan ve amaçsız konuşmalarıma gıcık oluyorum… Kaan pek gıcık olmuşa benzemiyor neyse ki. Gözleri parladı hatta. Ama işin kötüsü, vahşi bir hayvan gibi bakıyor bana. Üstümden yavaşça kalktı… Tek kalan savunma hattı, altımdaki eşofmanı, yine itinayla çıkarıverdi, çoraplarımı da… Külotum kaldı neyse ki…Bir çırpı da kendi de soyunuverdi. Bunları yaparken gülümsemeye başladı…
Külotunu da çıkarınca istemsiz önüne kayıverdi gözüm. Oha!!! O ne lan??? Bacak arasından aşağı doğru, bir şey sarkıyor da sarkıyor… Kocaman yani!!! Bu, yani beni gerçekten uçurur da… Tekrar yere inebilir miyim? O biraz şüpheli… Neyi, daha doğrusu neyle yapacağımızı bilmeden, yapalım deyivermişim… Köprüden önce son çıkış kaçtı mı??? Kaçmış, kucakladı beni birden, nerden biliyorsa artık yatak odasının nerde olduğunu, oraya götürdü. Yavaşça yatağa bıraktı, dizlerinin üzerinde, üstüme geldi. Saçlarımı okşayarak bana bakmaya başladı…
Vahşi hayvan, gözlerinin içinde parlamaya devam etmesine rağmen, o kadar da tatlı bakıyor ki bana… Mavi gözlü kurt… Mıknatıs gibi çekildik birbirimize. Hangimiz daldı ilk bilmem, dudaklarımız nasıl da farkında bile olmadan yapıştı birbirine. Kollarımız sarıldı çıplak bedenlerimize… Teni pürüzsüz, vücudu sıcacık ve sert… Yapıştırınca benim vücuduma, nerdeyse çatlayacak gibi sertleşti sikim. Onunki de daha da büyüdü sanırım, bileğim kadar aleti dürtüp duruyor bacağımı…
Bir ben altta, bir o… Aramızda da, o koca şey… Deli gibi sevişmeye başladık… Memişlerimi öperken çok gıdıklandım ama hoşuma da gitti. Sonra göbek deliğimi dilledi, içim hele de karnım tatlı tatlı gıdıklandı. Daha aşağı indi dudakları, külotumun üzerinden şeyimi öptü… Elini külotumun kenarına taktı, indiricek ve ağzına alıcak!!! Bir anda, onun o büyük şeyine karşı benimkinden utanıverdim. Doğrulup, iki elimle kafasının iki yanını tutup saçlarını, o okyanus dalgalarını okşadım… Anladı istemediğimi, elini çekti donumdan…
Yatağa uzandı beni üstüne çekti… Tek vücut olduk sanki. Boynuna gömdüm suratımı. Sikini benimkine denk getirip, bastırdı sertliğini. Elim istemsiz bir merak ve istekle ona doğru gitti ve yana kayıp elime aldım… Başımı kaldırıp gözlerinin içine bakarken… Avucumla zor kavradım gövdesini, parmaklarımla, iyice ıslanmış başını ovuşturdum… Gözlerini kapatıp zevkle inledi… Artık merakım iyice utancımı aştı ve bacaklarının arasına indim, yakından görebilmek için…
Gerçekten çok görkemli, incecik vücudunda daha da büyük görünen… Ne diyim yani, kelimenin gerçek anlamıyla bir yarak… Ve şu an elimde, dışı yumuşacık içi sert kemik gibi ve sıcacık… Yine her şeyi boşverip içimden ne geliyorsa onu yaptım… Ağzımın suları akıyor, dudaklarımı yalayıp, başına bir öpücük kondurdum… Dudaklarıma değince sihirli alet, kendiliğinden ağzım açılıverdi… Dilimle yalamaya başladım güzel sikini…
~~~
Yorumlar
Yorum Gönder