Yeni Yaşam 12 ~ ben bu gıcık şeyden hoşlanıyorum sanırım

 



YY_12 ~ ben bu gıcık şeyden hoşlanıyorum sanırım ~



Kaan evlerine birlikte gitmemiz konusunda ısrar etti. Ben de dün zaten Melissa’larda kaldım gelemem, eve gideyim dedim. Eve neden gideceksem? Bekleyen var sanki. Bir bahane uydurdum işte. Ama neden? Cesaret mi edemedim? Bilmiyorum, belki annesiyle babasıyla tanışmak istemedim. Benim yok ya ondan mı? Değil, eskiden beri böyleydi. 


Arkadaşlarımın ebeveynlerini sevmem. Eve bıraktı beni, zor ayrıldım. Bahçenin dışında beklerken, apartmanın içinden biraz daha baksaydım ona… Geri dönüp yukarı alabilirdim. Ben bakar iyileştirirdim… Kendi kahvaltımı bile hazırlamaktan acizim… Nasıl bakıcaksam ona. Bu arada açlıktan ölüyorum. Ben ne yiyecem? 


Tekrar dışarı çıkıp markete gitmeye de üşendim. Gitsem ne alacağım? Ablamın aldığı şeylere baktım buzdolabındaki. Buzlukta dondurulmuş köfteler var. İnternetten nasıl yapıldıklarına bakmak için telefonumu çıkardım. Melissa’nın bir yığın mesajıyla dolu ekran. Kaan’la ne yaptınız diye soruyordur kesin. Ne yapalım dilledim boynunu. 


O da sarıldı bana. Kemiklerimi kıracaktı ki… Ben okulda olduğumuza uyanıverdim, durdum. Sonra onu da uyandırdım… Beraber çıktık okuldan. Yarın alıcak beni. Alsın, onun olayım ben. O da benim olsun. Kaçıp gidelim, nereye olursa. Birlik beraberlik içinde yaşayıp, keyifli yaşlanalım birlikte. Ne der? Bunları anlatsam ona… 


Kime? Kaan’a mı? Melissa’ya mı? Bunları düşünürken kanepede uyuya kalmışım… Beraber gitsem şimdi Kaan’la uyuyor olabilirdim. Kaçırdın lan haftanın fırsatını. Telefon elimde kalmış. Elim titrerken korkuyla uyandım. Hava kararmış. Her yer kararmış. İçim dâhil. Hep yapayalnız uyanmak, ne zormuş. İçin kuruyor gibi oluyor. El titremesinin sebebi, Melissa arıyormuş.


~ neden cevap yazmıyosun mesajlarıma meraktan öldürücen mi beni ~


~ meraklanacak ne var ki ~


~ bana bak sen de emre gibi gıcıklaşma beraber misiniz yoksa kaan’la hâlâ ~


~ yok eve gitti uyumak için halini gördün ~


~ sen nerdesin ~


~ ben de evdeyim, yani kendi evimde ~


~ iyi konum at geliyorum ~


Cevap beklemeden kapayıverdi telefonu. Ne yapayım? Beni doyuracak birine… Beni dinleyecek birine… Beni anlayacak birine ihtiyacım var. Bu Kaan olsa, kaymaklı ekmek kadayıfı... Çok severim kaymak… O da öyle gibi. Ama yok kalmamış. Taze bitmiş. Biz de Melissa’yla idare etmek zorundaymışız. Yarım saat sonra zil çaldı bile. Kapıyı açar açmaz üstüme atladı ve suratımı öpmeye başladı. 


Onu taşıyamadım birlikte yere yuvarlandık. O çok ağır ben de çok hafifim. Bu işler için uygun değiliz yani. Anlamış oldu neyse ki. Altta kalan ben olduğumdan ezildim. Popomu oğuşturarak kalktım. Beraber kanepeye oturduk. Merakla bana bakıyor. Emre nerde acaba? Kendinden geçiriyormuş… Geçirse ya… Nasıl geçiriyor acaba?


“Kimse yok mu evde.”


“Yok.”


“İyi, ne yaptınız Kaan’la biz gidince. Daha doğrusu bizi gönderince. Çok tatlıydınız lan. Öpüştünüz mü? Anlat n’olur. Ah keşke ben de seyredebilseydim sizi… Ama o sarılmanız bile… Nasıl diyim… İliklerime kadar… Offf anlatsana oğlum!!!”


“Ben açlıktan bayılmak üzereyim.”


“Söylesene be koçum, ben sana ısıtayım bir şeyler hemen.”


“Sorun da o, evde bir şeyler yok.”


“O zaman kalk bize gidelim. Ağzına kadar yemek dolu ev. Hem annemlerle tanışırsın. Bayılırlar sana. Ne dersin?”


“Yok saol. Burda kalalım. Buzlukta donmuş gıdalar var ben beceremedim sen yapıver lütfen.”


Melissa onun deyimiyle dandik donmuş köfte müsveddelerinden ve sikik patates kızartmalarından… Bence gayet leziz bir öğün hazırladı. İştahla yedim ve kendime geldim. Yine döndü, Kaan’la ne yaptınız muhabbetine. Bir şey yapmadık ki. Ne yapabilirdik ki. Benim içim içimi yiyor adını bile duyunca. Karnım da doydu ya… Özledim iti…


“Ben bu gıcık şeyden hoşlanıyorum sanırım.”


“Oh be en sonunda söyledin. Açıl hemen, eminim o da sana yanıyor. Ben yanılmam bu konularda. Seni kaybetmek benim için çok zor ama.. Kaan lan bu… Ne yakışırsınız amınakoyım.”


“Çok kolaydı açılmak sanki. Deli gibi utanıyorum ondan… Sonuçta ikimiz de erkeğiz oğlum ya… Ya terslerse… En iyisi beklemek, ilk adımı o atsın. Ne dersin?”


“Sen ona karşı uke misin? Yoksa seme mi?”


“Ne diyosun anlamadım.”


“Yuh bl anime de mi seyretmiyosun ya. Kaç yaşındasın sen?”


“Seyrettim ama bu dediklerin ne bilmiyorum.”


“Koçum kısaca, yatarsanız altta mı olmak isterdin üstte mi? Bu kadar basit.”


“Ya manyak mısın ne biçim şeyler soruyorsun.”


“Yatmıycaksınız yani. Dersler bitince sınıfta sarılmalar filân kesecek mi seni? Seni bilmem ama eğer çıkarsanız Kaan bırakmaz seni öyle kolay kolay.”


“Ne yapar ki… Yani?”


“Berk dalga mı geçiyosun benimle?”


“Uff soruyorum işte. Anlatıcaksan anlat.”


“Oğlum kadınla erkek yatınca ne oluyor? Kadın alta yatmıyor mu? Yani şart değil tabi de. Altta ki üstte ki sembolik bir deyim işte. Sonuçta bir şekil, erkek kadını becermiyor mu. Erkekle erkek de yatınca biri alta yatıyor işte. Sonra isterlerse yer de değiştiriyorlar. Ya da üstte ki hep üstte kalıyor, filân. Anladın?”


“Bir erkeği altıma almak veya altına yatmak… Ben hoşlanıyorum ondan ama bunları yapmak için değil yani.”


“Ha öyle koklaşıp yalaşıp bırakıcak mısınız birbirinizi. Bir şekil boşalmanız lâzım oğlum. Boşalmadan bu işleri yapar durursan patlarsın sonunda atom bombası gibi. Ölürsünüz, nükleer atıklarınız da yok eder dünyayı.”


¨¨


Amma abarttı manyak karı. Sıkıldım, bunaldım. Ben daha önce sadece bir kızla böyle özel şeyler yapmıştım hepsi bu. Yaptıklarımızdan da pek bir şey anlamamıştım aslında. Onun yönlendirmesiyle ilerlemişti her şey. Orta okuldan beri tanışıyorduk Esra’yla. Daha doğrusu bakışıyorduk. Bakar dururdu bana. Ben bir anlam veremezdim derin kahverengi gözlerinin hep beni izlemesine. 


Liseye geçince aynı sınıfa düştük… Meğer aynı sitede oturuyormuşuz. Bizim site okula çok yakın olduğundan servise binmiyorduk. O nedenle denk gelmemişiz daha önce hiç. Bilmiyorduk aynı yerde oturduğumuzu. Önce sınıfta konuşmaya, sonra yan yana oturmaya başladık. Insta adresimi istedi. Yok dedim. Yalancısın dedi. Çok kızdı, sınıfta instaya bakarken görmüş beni. 


Küstü bir kaç gün konuşmadı. Sonra nerden bulduysa bulmuş yazmaya başladı bana insta’dan. Bir gün, Sabah buluşalım site çıkışında, sana ihtiyacım var diye yazdı. O yaşta bir erkek çocuk için ağır bir mesajdı. Korkmam mı gerekiyordu, gururlanmam mı bilemedim. Benimle dalga geçiyor da olabilirdi. Risklerin hepsini göze aldım ve buluşma yerine gittim. 


O günden sonra, beraber gidip gelmeye başladık okula. Esra güzel kızdı, belki okulun en güzeli. Beraber takılmaya başlayınca, çıkıyoruz zannettiler. Sınıfta herkes bize bir başka davranmaya başladı. Kızlar özenerek, bazen onaylayarak, bazen de bayık bayık bakmaya başladı. Oğlanlarsa bize daha dikkatli ve saygılı davrandılar. Ama bana bazen kıskançlık ve rekabet salgıları da yaydılar…


Bu duruma Esra bayıldı. Benim yanımdan hiç ayrılmaz oldu. Her ânımızı birlikte geçirmemiz gerektiğine karar verdi. Bunun için, öncelikle ailesiyle tanışmalıymışız… Oysa ben babamdan başka hiç bir ebeveyni tanımam da sevmem de. Annemi bile sevmem. Bir kızın anasını n’apacam? Hele babasını… Ama kararlı bir kız. 


Bazen tatlı bazen sert öyle bir kanına giriyor ki insanın… Yumuşacık ve sıcacık vücudunu yaslayınca, kanım hızlı akmaya başlıyor. Saçları büyü oyuncakları gibi. Bir oraya bir buraya savruluyorlar ve efsunluyor gibi işte… Bir keresinde annemle bir arkadaşı konuşurken duymuştum. Kadın erkeği esrarı ile esir edermiş. 


Esrar ne demek diye baktım. Gizem demekmiş. Esir ediyor beni kendine… Peki gizemi ne ki bunları yapabiliyor bana. Epey düşündüm ama bir cevap bulamadım. Dediği gibi beni evlerine götürdü. Akşam yemeği yedik ailesiyle. Hep istemediğim şeyler olur ya… Beni çok sevdi anası babası ve erkek kardeşi. Yemekten sonra beni odasına götürdü. 


Her taraf süs püs, oyuncak gibi kocaman bir oda. Burda evcilik oynuyoruz sanırsın. Oturduk yan yana. Netflix’te garip bir kız dizisi açtı. Evlendik, iyice karı koca olduk. Elimi filân tuttu film boyunca… Ellerim terledi sıkıntıdan. O ise, halinden o kadar memnun ki… Öyle bitti o gün. Ertesi gün okul çıkışı yine beni evine götürdü. Kimse yoktu evde. İkimiz yalnız odasına girdik.


Birden elbiselerini çıkardı. Sütyen ve külotla kalıverdi. Sütyeni uçuk pembe külotu beyazdı. Vücudu çok güzeldi. Plajda gördüğüm kızlardan çok daha güzeldi. Bir de sütyeni ve küçüçük kilotu… Bikinilerden daha bir başkaydı. Yine içim bir tuhaf oldu. Kanım hızlandı. Yüzüm yanmaya başladı. Sabahları uyandığım zamanlar gibi, çatlayacak kadar sertleştim… 


Bunu farketti bana yaklaşıp dudaklarını yaklaştırdı. Nefesi çok güzel kokuyordu. İstemsizce dudaklarımı yapıştırdım ona acemice. Ama o bu işi de iyi biliyormuş… Dudaklarını dudaklarımda kaydırdı. Diliyle fırçaladı dişlerimi. Sonra dilimle dansettirdi dilini. Salgılarımız birbirine karıştı. Ne karışık bir işti bir bilseniz. Düşünsen iğrenmen gerekir ama…


Ama düşünmüyorsun bile. Hoşuna gidiyor insanın. Elini attı kimsenin ellemediği yerime… İtti yatağına doğru. Düştüm yatağa, o da benim üstüme… Bütün vücudunu, bütün vücuduma yapıştırdı. Bütünleşmek dedikleri bu mu? Külotunu, eşofmanımın içinde patlamak üzere olan şeyime sürtttükçe sürttü…


Sürtük dedikleri bu mu? Boynumu kedi gibi tatlı tatlı yalarken, kendimi tutamadım artık. Boşalmaya başladım… Sular seller gibi fışkırdıkça daha çok bastırdı üstüne… Ben daha çok boşaldım o böyle yaptıkça. İçimde bir şey kalmamacasına çıktı her şey… Bittiğinde ben de bitmiştim. Zevkten başım dönüyordu. Üstümden kalktı. 


Gülerek bir öpücük kondurdu yanağıma, çocukmuşum gibi. Ben nedenini bilmediğim bir suçluluk duygusuna battım, çıkamıyorum. Bıraksa koşarak kaçıp gideceğim evden. Bırakmadı, elimden tutup kaldırdı beni. Odasındaki banyoya götürdü. Önce tişörtümü sonra eşofmanımı çıkardı… Sonra donuma elini atınca ben elini tuttum. 


Yanağımı okşadı. Bu itaat et demek oluyordu. Sanırım, boşalttığı şeyi açıktan görmek istiyordu. Önce uzun uzun baktı. Sonra elledi ve eliyle yıkadı. Beğendi mi bilmiyorum. Donum yapış yapıştı. Esra onu çöpe attı. Eşofmanımı donsuz giyip eve gittim… Melissa’nın dedikleri olmadı yani. Kimse kimseyi becermemişti o gün. 


Ama ben boşaldım, hem de fazla fazla. Alttaki de bendim üstelik… Demin Melissa'da altına aldı ya beni. Şaka gibi. Neyse anladım aslında ben. Anlamaya başlıyorum diyelim ya da… Bir yerden başlamak gerek.


~~~

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 1 ~ ben ata