Yeni Yaşam 10 ~ Kaan’ın tersten yazılmış hâli

 



YY_10 ~ Kaan’ın tersten yazılmış hâli ~



“Anlatmaya utanıyor musun?”


“Benim pek anlatacak bir şeyim yok aslında.”


“Bakirsin yani.”


“Evet.”


“Bir şeyler olmuştur illâ… Senin gibi nadide bir parçayı kaşarları bırak, en azından meraklı kızlar rahat bırakmazlar.”


“Yani birkaç oynaşma oldu sadece. Ama ayrıntı konuşmak istemiyorum kusura bakma.”


“Bana yine de inandırıcı gelmiyor.”


“Erkekler için böyle şeyleri yapmış olmak gurur verici değil mi? Neden yalan söyleyeyim ki.”


“Haklısın ama sen pek genel geçer erkekler tanımına uymuyorsun. Belki de Kaan’ın tersten yazılmış hâlisindir kim bilir? İkiniz de biriciklik konusunda ortak paydaya sahipsiniz. Sezgilerim böyle söylüyor.”


“Ne acayip cümleler kuruyorsun ya… Kaan’a söyleme sakın aramızda bu söyliyceklerim. Benim için değil ama, bu söylediklerin Kaan için doğru olabilir sanki. Benim de sezgilerim böyle diyelim.”


“Vaay birileri yanıyor sanırım duman kapladı her yeri.”


“Kaan hakkında düşüncelerimiz aynı diye uydurma aklından garip şeyler. Yok bir şey diyorum hep aynı konuya dönüyorsun. Beni kurcalamayı da bırak artık.”


“Seni bırakmam aşkım. Neyse senin ağzından lâf alamayacağız anlaşıldı. Benim yaşadıklarımı anlatmamı ister misin.”


“Sen bilirsin.”


“Emre’yle oldu benim ilk ve son tabii. Sonuna kadar da gittik. Bu da tabii. Müthiş bir şey. Kendimden geçirtiyor beni. Çok iyi biliyor bu işi. Ama ne kadar sorsam da bu deneyimi nasıl kazandığını ve hâlâ benden başkalarıyla da yatıp yatmadığı konularını benimle konuşmuyor kesinlikle.”


Yatıp yatmadıklarını merak etmiyor değildim. Emre’ye bak sen çocuk gibi görüntüsünün altında neler varmış. Ama asıl merak ettiğim Kaan. O hiç yaptı mı acaba? Emre’nin onu taparcasına sevmesine bakılacak olursa… Kuraldır kendilerinden daha az erkek gördüklerine saygı duymaz ergen erkekler. Bu nedenle, Kaan’ın daha büyük işler çevirdiğine eminim. Emin olamadığım tek şey ben bu bebeye neden, nasıl ve niçin kafayı takıyorum.


Melissa’nın dedikleri doğru gerçekten de. Nadide ne demek anlamadım ama sonradan kurduğu cümledeki biricikle benzer bir anlamı olduğunu anladım en azından. Bu nedenle mi ilgimi çekiyor? Yoksa yeni yaşamımda yapayalnız ve özellikle babasız kalmamın acısını doldurmak için ilk gördüğüm adaya çıkmak zorunda mıydım? Ada ne lan…


Ben de Melissa gibi konuşmaya başladım sanırım. Bana bakıyor bir tepki vereyim diye. Anlattığı şeylerin onun açısından çok önemli olduğunu anlayabiliyorum. Bir kadın için ilk çok önemlidir ve telafisi yoktur. O kadarını biliyorum. Herkes bilir yani. Bir şeyler söylemem gerek. Bakmayın kendinden çok emin ve mutluyum havalarına. Onay istiyor bende de. Kadınlar konusunda da uzman oldum ya…


“Tabuları yıkmışsınız başkanım siz. Aranızda böylesi güzel uyum olması çok güzel.”


“Aşkı seksle taçlandırmak diyorum ben buna. Bir de Emre’nin gerçekten ne düşündüğünü bilebilsem benim hakkımda.”


“Sana bir soru o zaman.”


“Sen sor istediğini paşam, ben sizin gibi gizemli değilim.”


“Emre’nin sana aşık olduğundan veya senden başkasıyla yatıp yatmadığından emin olmak. Bunlardan sadece birini seçmak zorundasın. Tercihin hangisi olurdu.”


“Bir bilmiş için bile zor bir soru… Benim açımdan düşünürsen birine aşıksan zaten başkasıyla yatmazsın. Yine söyliyim, sen hariç tabe. Ama erkekler için bu pek mümkün olmuyor değil mi? İllâ gördükleri her deliğe girmek zorundalar.”


“İyi işte seç birini.”


“Sadece bana aşık olsa hem de sadece benimle yapsa keşke. O zaman tadından yenmez prens Emre. Ama illâ birini seç diyorsan, aşık olmasını tercih ederdim heralde. Başkalarıyla yatıp kalkıp bana dönerdi en azından. Beni terk ederse darmadağın ben, inan.”


“Ne diyim… En az senin sevdiğin kadar seviyordur umarım o da seni.”


“O zaman şunu sorayım. Sen, aşık oldun mu hiç.”


“Sadece çocukluk aşkı gibi bir şeyler yaşamışımdır. Gerçek aşk olduğunu sanmam.”


“Oynaştım dediğin kişiye ne tür bir duygu hissettin peki.”


“Aşk daha şiddetli ve farklıdır sanırım, beğenme diyelim.”


“Kaan’ı da beğeniyor musun?”


“Ya ufff… Melissa taktın Kaan’a ha. Sadece senin değişik biri demene katıldım o kadar. İkimiz de erkeğiz sonuçta değil mi?”


“Sonuçta günümüzde erkekler de erkekleri beğenebiliyor değil mi?”


“Her şeye verecek cevabın var. Okula yeni geldiğim ve yan yana oturduğumuz için merak ediyorum sadece. Hepsi bu. Ama dediğim gibi bunlar seninle aramızda. Birine söylersen seni affetmem hiç.”


“Merak etme aramızda konuştuklarımız. Kaan'ı merak etmeye devam edebilirsin bu arada. Aramızda dersen aramızda. Güven bana, dökül ablana, her şeyini anlat yakışıklım.”


Kapı çaldı. Melissa’nın gözleri ışıldadı. Kapıya uçtu. Ama kapıyı açıp Emre’nin suratını görünce birden değişiverdi. Sanki sarhoş gibi ama diil. Gözleri bir garip bakıyor. Melissa da bu duruma ve oldukça geç gelmesine bozuldu sanırım.

“Emre nerdeydin bu saate kadar… Hiç gelmeseydin.”

“Gidiyim istersen prenses.”

“Gel lan içeri öldürtme bana kendini.”

“Bu kadar özlediğini bilsem…”

“Tamam Emre şımarma ya. Aldın mı bira.”

“Elimdeki torbalarla saksı toprağı yok heralde.”

“Ukala! İyi ver bana onları dolaba koyayım. Otur sen, aç mısın bir şeyler hazırlayım mı?”

“Senin yemeğini her zaman yerim aşkım. Annen yaptıysa iki misli yerim.”

Kavgalı dövüşlü ilişkilere bayılırım. Daha gerçektirler. Bu nedenle daha uzun süre yaşarlar. Melissa gibi kadınların, erkeklerle mücadele yöntemlerine de bayılıyorum. Biraz sitem ettikten sonra sevgilisine kavuşmanın sevincini suratıyla açıkça belli etti bile. Saçlarını savurup ikimize neşeyle baktı. Hayat dolu bir kız bu. Gülerek mutfağa yollandı.

Annemle babamın ilişkileri hiç böyle değildi. Gerçek değildi sanki. Rahatça düşüncelere dalmama izin vermedi Emre. Hemen gelip yanıma oturdu. Yavşakça bakmaya başladı bayık gözlerle. Uzaklaştım ondan… Üzerime giydiğim eşofmanlara gülerek baktı. Burada yıkanmamın nedenini bir de ona anlatamam. Birden sarılıp, yanağımdan öptü. Bir şey söylemeden de duramaz malum…

“Yakışmış Berkom.”

Bunlar neden birbirlerini değil de beni öpüyorlar acaba? Melissa ellerinde dopdolu iki tepsiyle geliverdi hemen. Emre, onu görünce, benden uzaklaşıp her zamanki gibi bir şeyler anlatmaya başladı yine. Kocaman bardaklarda biralar. Diğer tepside üzeri domates soslu patates kızartması ve köfte. Her şeyi sehpaya yerleştirdi. Hızını alamayıp, Emre’yi kolundan tutup karşıdaki koltuğa fırlattı… Gelip benim yanıma oturdu.

“Prenses kolumu çıkartıyodun nerdeyse.”

“İçine düşme lan sen de çocuğun. Kaan ne demişti hatırlıyosun değil mi? O taş gibi popona yazık olur sonra.”

“Bişiy yapmadım ki…”


Ağzında mırıldandı söylediklerini Emre, utanarak. Melissa yapacağını yapıp birden hiçbir şey olmamış gibi normale dönmüyor mu… Bayılıyorum bu havalarına… Koca bira bardağını da kaldırdı havaya.

“Hadi gari içek… afiyet olsun aslanlarım”

“Yeni elemanımız Berk’in şerefine amınakoyım!!!”


Emre de bir anda neşeleniverdi ve coştu. Bu manyak şerefine ayağına bana küfür mü ediyor anlamadım. Kaan koymuştu zaten sen eksik olma yamak yalaka. Melissa’ya baktım anladı bozulduğumu…

“Bana bak Emre ben bu konuşmalarını Kaan’a anlatırsam o senin amına koyar. Sen gelmeden ne içtin lan. Gözlerin bir garip bakıyor, ağzın burnun kayık. Dilinin de şirazesi bozuk.”

Ortalık fazla gerilmesin diye, ben de kaldırdım bardağımı. Yine acı bu bira ya. Patatesten bir tane aldım. Acayip bir değişik lezzet. Patates kızartması sonuçta ama dışı kıtır içi yumuşacık sütlü püre gibi. Domates sosu desen ayrı bir güzellik, çok değişik. Ağzım doluyken, Melissa’ya dönüp iki elimin baş parmaklarımı kaldırıp aşağı yukarı sallayarak, enfes işareti çaktım.

Sonra da yanağından bir makas aldım. Bunlar küfürbaz Emre’nin pek umrunda değil. Yemeğe ve en çok da biraya yumulmuş ve kendinden geçmiş durumda. Köftenin de dışı kıtır içi sulu yemek gibi ve çok tatlı. Ağzımda ki enfesliklerle bir yudum daha çektim biradan. Bu sefer hoşuma gitti.

Alışıyorum lan heralde. Kendimi baya büyümüş filân hissettim. Keşke babam da görebilseydi bira içebildiğimi. Babam, maç öncesi ritüellerimizde eğer rakı veya viski değil de bira içiyorsa kendi bardağını uzatırdı bana bir yudum çekeyim diye. Ama ben içmezdim hiç. Nedense denemek bile istememiştim.

Biraları yuvarladıkça, Emre çok konuştu. Melissa hep Emre ne yapsa kızdı. Ama Emre hiç aldırmadı bile. Çok rahat bir çocuk. Belki de Melissa’nın ona deli gibi aşık olduğunu biliyor, o nedenle aldırmıyor. Melissa’nın onu azarlamalarının içten içe cilveleşme olduğunu düşünüyor. Bu aşk ilişkileri gerçekten çok karmaşık. Aklımın almadığı, akıl oyunları gibi geliyor bana.

Kaan nerde acaba? Bundan bana ne acaba? Emre benim suskunluğumu ve düşünceli hâlimi sezdi yine. Aynı Kaan gibi. İkisi de cin gibi. Bana bakmaya başladı… Bu da Kaan gibi MR çekiyor… Ne düşündüğümü anlıyor sanki.

“Keşke Kaan da olsaydı şimdi.”

Bunlar benle kafa mı buluyorlar acaba? O halde neden kalkıp gidemiyorum. Eve gitsem ne yapacağım ki… Melissa anlamak ister gibi Emre’ye dikkatlice baktı.

“Nereye gitti Kaan biliyor musun sen. Yoksa onun yanında mıydın gelmeden önce.”

“Hayır işim vardı dedim ya.”

“Doğru. Onunla olsaydın hiç gelmezdin zaten.”

“Prenses bana darlama operasyonu çekme kafam bi dünya zaten.”

“Belli oluyor kafanın hâli Emre. Abi bir kerecik… Siz nereye kayboluyorsunuz durmadan, anlatsan. Biraz empati kur ya benimle. Benle değilken ne yaptığını… Kaan’la beraberken ne yaptığınızı hiç ama hiç bilmiyorum. Bu ne çıldırtıcı bir şey hiç düşünmüyor musun!”


Son cümleyi iyice bağırarak söyleyince Melissa… Emre sıkılmış gibi baktı. Bakarken, dudağını iyice yana çekti. Sanki sıkıldım artık der gibi. Melissa anladı pek kızmayan Emre’nin kızdığını… Gözleri yaşardı… Bunu da görünce, Emre kalktı hiç bir şey söylemeden, kapıyı çekip gitti.

Melissa’nın dolan gözleri taştı tompiş pembecik yanaklarına. Birden sarıldı bana… Hıçkırık inlemeye dönüştü… Ordan da canı yanarmış gibi bağırarak ağlamaya… Hey yavrum hey karıştı ortalık. Ben benden de dertli Melissa’yı avutmak zorundayım artık.


¨¨¨¨


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 1 ~ ben ata