Liseden Üniversiteye 109 ~ sonunda üstümde


Liseden Üniversiteye 109



~~~ sonunda üstümde ~~~


~ Eğer aşkta alınan zevk on parçaya bölünebilseydi. 
~ Bu parçalardan dokuzu kadına ancak biri erkeğe düşerdi
~ Teiresias

[Teiresias; erkek olarak doğmuş ama sonra kadına dönüştürülmüş yedi yıl böyle yaşadıktan sonra tekrar erkek olmuş bir mitolojik kahramandır]

Mert duştan çıkıp sadece şortla salona girdi. Onunla beraber güzel kokular da hücum etti. İncecik ayak parmakları, incecik ayakları, incecik bacakları, incecik kolları, küçücük poposu, küçücük memiş uçları, küçücük burnu… 

Yürüyünce şortun içinde sallandığı belli olan şeysi de cabası. Bunların hepsi atladı üzerime. Atlasa ya şimdi bana. Ben ağzımın suyu akarak bakarken beyaz kurduma, Buğra elimi tutuyordu. Mert’in baktığını görünce yavaşça çektim elimi. 

Bir şey yapmış olmak için kalktım ayağa, Mert’e doğru gittim. Elini tutup iki elimle, öptüm parmaklarını. Bugün de ne çok el öptüm. Buğra’yla oturduğumuz kanepeye doğru çektim onu. Buğra’nın yanına oturttum. 


Buğra sevindi. Elini bırakıp kalkınca yanından, oyunda yokum zannedip düşen suratı güller açtı tekrar. Mert elinde viski bardağı şaşkın bakıyor bana. Aldım elinden bardağı, dibinde kalanı yuvarladım. 

Sehpada duran şişeden doldurup mutfağa gidip soğuk su koydum ölçüsünce. Dönüp salona Mert’le Buğra’nın ortasına sığdırdım minik popomu. İkisinin arasında sıkışmak ne heyecan verici. Değmeleri bana aynı anda.

Aynı anda vermek ikisine de?… Uf sapıttım ben. E şimdi ne yapacağız. Konuşmak için birşeyler arıyorum ama kan her yerimde hızla koşturmaya başladı, beynim devre dışı kaldı. Buğra bana doğru abanıyor iyicene… 

“ Mertcim ben dönebilir miyim artık”

“ Siz beraber kalmıyor muydunuz?”

“ Hayır ben kafede yalnız kalıyordum. Bir buçuk aydır kimseyi görmedim. Baktım ama görmedim yani. Kimseyle konuşmadım. Yani bugüne kadar… Onun için telefonuna bakamadım. Elimde değildi affet beni n’olur”

“ Bugün ne oldu da gittin Emel’i becerdin”

“ Bilmiyorum nasıl oldu”

Kafasını salladı yana doğru, dudağını da yana doğru çekince gamzesi belirdi, güzeller güzeli yüzünde. Parmağımı götürdüm gamzenin üstüne, okşadım, sonra dudağını… Büyülenmiş gibi ona doğru çekti beni, dudağının tam kenarını öptüm… Karşılık vermedi, öyle salak salak bakıyor.

“ Hadi söyle ne olur dönebilir miyim?”

“ İyi bakalım deneriz. Kaçınca defa deniyorsak. Bir türlü adam olmuyorsun ama”

“ Olucam, yani deniycem söz. Peki Buğra?”

“ Ne olmuş Buğra’ya”

“ Çocuk yapayalnız, izin ver o da gelsin”

“ Çocuk bakım evi mi lan burası”

“ N’olur Mert yalvarırım. Çok iyidir o. Kuzu gibidir. Hiç sorun çıkarmaz yemin ediyorum. Buğra sen de birşey söylesene, istersin değil mi?”

“ Sen ne dersen uyarım ben”

“ Elif’de burda kalıyor, nerde yatıcak senin çocuk”

Cihan’la mı yatırmayı düşünüyordun. Benim çocuk benimle yatıcak. Ben de seninle yatıcam. Bu demek oluyor ki üçümüz birlikte yatıcaz. Da, bunu Mert’e nasıl söyliycem. Hadi diyelim söyledim. Hadi diyelim o da kabul etti. Üçümüz bir yatakta ne yapacağız?

Bir yastıkta kocasak keşke. Olur mu? Olur. Mert bir yudum aldı viskisinden bana bakıyor. Buğra da bana bakıyor. Bütün gözler üzerimde, ne güzel. Mert’in elinden aldım viskiyi, yine vurdum dibine kadar. Kalkıp aynı ölçü doldurup yerime döndüm.

“ Mertcim şimdi söyleyeceklerim düşünüp taşınıp aklıma gelen şeyler değil. Bir anda, anlık düşünceler yani. Kızarsan başka bir formül buluruz… Sinirlenme tamam mı? Söyliyim mi?”

“ Ne uzatıyorsun lâfı ya, çakıcam ağzına bir tane”

“ Hani dövmek yoktu artık, tamam tamam söylüyorum… Şeyy, üçümüz birlikte yatsak?”

Bugün düşen ikinci atom bombası. Hatta üç de diyebiliriz. İki yanıma birden düştü. Mert gözlerini kıstı bana bakıyor. Bu, sen ciddi misin? Demek sanırım. Buğra kocaman gözlerini açtı, ağzını da… Versem mi bal ağzına. 

Evet ben söyledim söyleyeceğimi. Bugün yapılması gereken ne varsa yaptım, söylenmesi gereken ne var ne yoksa da söyledim. Abi ya sus sus nereye kadar, kanser mi olayım. Kervan yolda düzülürmüş. 

Üçümüz yatarız, her zaman olduğu gibi Mert’i kimse düzmez. Mert istediğini düzer. Düzen böyle ne yapacaksın. Kuzum ister mi devasa şeyi içinde. Sen ne dersen ona uyarım ben, demişti ama bu düzene de uyabilir mi acaba?

“ Üçümüz bir yatakta ne yapıcaz peki?” dedi Mert.

“ Sen ne istiyorsan onu. Deneyelim ne kaybederiz ki”

“ Biz sana bir şey dene dediğimiz zaman ortalığı yıkıyorsun ama”

“ Haklısın aşkım. Ama sen benim gibi değilsin ki. Alphasın sen. Biz sen ne dersen onu yapıcaz”

“ Ne diyorsun Buğra sen bu manyağın söylediklerine” dedi Mert.

“ Çok şaşırdım. Bilemiyorum ne diyeceğimi. Ama ben Can’a hiçbir zaman hayır diyemem. Sen de kabul edersen denerim”

“ İyi deneyelim bakalım”

Şimdi hemen denemeyelim deme de ne olur. Ne çabuk kabul etti ya. Mert haklı manyağım ben. Belki de hep sapıktım zaten. Ömer’in ölümü sonrası oluşan kaos ya da big bang gerçek kimliğimin açığa çıkmasına mı yol açtı? Kim bilir?

Kalktı Mert odasına doğru gidiyor. Kapısına gelince dönüp bize baktı. Kafasıyla odayı gösterdi, girdi içeri. Bu gelin demek oluyor. Evet ilk emri aldık. Gururluyuz yeni görevimizden. Bihakkın başarırız umarım.

Ne isteyecek acaba komutan. Elinden tuttum Buğra’nın. Titriyor ya la bu. Azıma sıçayım. Neler yapıyorum ben bu çocuğa. Kesime giden kurban gibi tertemiz, kalktı ayağa kaderine razı. Bense leş gibi pis bir sapığım. 

“ Buğracım vazgeçelim. Sen eve git. Ben Mert’e anlatırım durumu. Bazen de gelir sen de kalırım Mert izin verirse. Bu olanları unutalım”

“ Hayır olmaz bırakamam seni”

Koluma yapıştı, Mert’in odasına sürükledi beni. Gücünü unutmuşum, kolum acıdı ama bir şey demedim. Biraz sonra onun bir yerleri acımaz umarım. Mert yatağa yatmış kurbanlarını bekliyor gururla. 

Bu dünden razıymış ya bizi kölesi yapmaya. Yıkanın gelin, dedi. İkinci emir temizlenin. Temiz bir sikiş olsa bari. Buğra arkasını dönüp soyunmaya başladı hemen. Ulan demin titriyordun ne çabuk gaza geldin. Ben de soyundum.

Daldık banyoya. Birbirimizi itinayla yıkadık. Buğra tabi yine erekte. Hiç inik göremiyoruz zaten. Mert bu aleti görürse kızmaz umarım. Küçük pipileri sever o. Şimdi ağzıma alıp indireyim desem, beş dakka sonra yine dikilir bunun ki.

Kurulanıp çıktık banyodan. Mert viski istedi. Mutfaktan soğuk su aldım tam salona geçiyordum sokak kapısı açıldı karşımda Elif ve çırılçıplağım. Neyse ki görmediği şey değil ve asıl yanında Cihan yok.

Boşta ki tek elimle küçücük kalmış pipiciğimi kapatıp salona fırladım, viskiyi de alıp Mert’in odasına dalıp kilitledim kapıyı. Elif şokta tabi arkamdan bakakaldı. Doldurup bir yudum çektim viskiden. Ayakta emirleri bekleyen Buğra’ya da ellerimle içirdim. 

Onun elleri dolu, zira şeyini kapatmakla meşguller. Sonra Mert’e verdim bardağı ve beklemeye başladık. Ne kadar kapasa görünüyor ne halde olduğu tabi Buğra’nın aleti. Mert önüyle oynayıp, Buğra’nın önüne baktı. Gözlerini kısıp,

“ Kime kaldırdın o sikini”

“ Birine değil, kalkıyo öle işte”

Can’ı görünce kalkıyor, demedi neyse ki. Parmağıyla, gelin, işareti yaptı. İkimiz, iki yanına yattık. Boynumdan tutup kendine çekti, yapıştı dudaklarıma. O arada diğer eliyle de Buğranın kafasının üstüne bastırıp aşağı doğru itti.

Dudaklarımı koparır gibi öpüyor ara sıra da dişlerini geçiriyor. Yedik yarağı, manyak gününde. Sakatlık olmadan maçı bitirmek imkân dahilinde görünmüyor. Göz ucuyla Buğra’ya baktım. İki elini yana açmış Mert’in bacak arasının üstünde öylece şaşkın duruyor.

“ Hadi ne duruyorsun çıkar şortu, al ağzına” dedi Mert.

“ Mert ben alayım. Çok özle…” 

Sözümü bitirmeme izin vermeden daldırdı dilini ağzıma. Biraz doğrulup tekrar Buğra’nın kafasına bastırıp suratını şortunun üzerine yapıştırdı. Elini çekerken de kafasına bir tane vurdu. Evet klasik Mert. 

Çocuğun sabrını ölçüyor. Ben çevresine kötülük saçan biri hâline dönüştüm. Bu arada ağzımda bir kan tadı var. Dudağımın bir yerini patlattı. Vurarak dudak patlatırdı. Şimdi ısırmaya geçti. Biraz kendimi çekince, bıraktı neyse ki.

Hemen elimi dudağımın üstüne bastırdım. Epeyce öyle durunca kan da durdu. Eğilip Mert’in şortunu çıkardım. Elime aldım, taş gibi. Tam ağzıma alıcaktım. Benim kafama da çaktı bir tane. Az daha yataktan düşüyordum.

Hiçbir şey demedi ama biz anladık tabi. Buğra’ya baktım. Dudaklarını iki yana çekti ne yapacağını bilemiyor. Yavaşça elini alete doğru götürüp kavradı. Acemice sanki ilk defa yapıyormuş gibi seyretmeye başladı.

Benimkiyle Mert’in ki ayrı dünyaların aletleri olduklarından aslında ilk defa yapıyor sayılır. Gözlerini kapatıp başını ağzına aldı. Öylece epey bekledi. Mert kafasına bastırdı yine. Mecbur sokup çıkarmaya başladı aletin başını. 

Ben de yatakta oturmuş izliyorum. Bir başkası yaparken görünce ne kadar büyük olduğu daha iyi anlaşılıyor. Sünnet derisinin biraz altına kadar sokup çıkarabiliyor ağzına ancak. Kalkıp yatakta dizlerinin üstünde doğruldu Mert.

Önünde eğilmiş Buğra’nın ağzına verdi tekrar. Bana da işaret etti. Baktım şaşkın ne istiyor diye. Demin alalım dedik ağzımıza, yedik kafamıza. Eliyle toplarını tuttu. Hım anlamamışız. Benim görev yerim ayrıymış.

Ben de daha alta eğilip toplarını yalamaya başladım. Buğra işi kavramış. İştahla ağzına sokup çıkarıyor. Tükürükleri çenesinden sızıyor. Çenesinde biriken tükürüklerine bir dil atıp, balımı aldım. Aleti ağzından çıkarıp bana bakıp güldü.

Sonra dudağıma yapıştı. Ben Mert kızacak diye pek karşılık vermedim ama kendinden geçti. Üzerime doğru abanınca Mert saçlarından tutup çekti üstümden. Bırakmıyor da saçlarını. Yüzü ekşidi Buğra’nın.

“ Ben ne dersem o oynanacak, bireysel hareket yok”

“ Tamam” dedi elini saçına götürüp Buğra.

Ama bırakmadı Mert, aletine götürdü tekrar başını, soktu ağzına. Yine suçlu benim. Ne sikime görevini yapan askere dil atıp tahrik edersin. Hemen görev yerime döndüm. Topun birini ağzıma alıp öyle bir emdim ki.

Canı yansın diye. Benim de saçımdan tutup kaldırdı. Çenemden sıktırdı eliyle. Tam tokadı patlatacaktı… Elimi ona doğru uzattım, dur, der gibi. Vurmıycaktın hani artık, dedim. Havada kaldı eli.

O şaşkın bakarken bana, fikrini değiştirmeden hemen tekrar eğilip görev yerime geçtim. Bu defa yumuşakça emdim toplarını teker teker. Biraz sonra, kafamı ittirdi Mert. Benim işim bitti sanırım. Buğra’nın kafasının iki yanından tutup, kendi girip çıkmaya başladı ağzına. 

Buğra’nın çene kemikleri çıkmak üzeredir. Gözlerini açamıyor suratı da kıpkırmızı oldu. Öldürecek çocuğu. Hiç bir şey demiyor zavallım. Yardım etmeliyim. Ama yine kızıcak Mert. İlk gün diye böyle yapıyorsa neyse de hep böyle olacaksa ben dayanamam kuzuma.

“ Mert kızma da, boğulacak çocuk. Biraz da bana yap istersen bir nefes alsın”

Kendinden geçmiş Mert farkında değil ne yaptığının. Baktı Buğra’ya. Çıktı ağzından. Öksürmeye başladı Buğra, koşarak banyoya gitti. Kusuyor sanırım. Keşke daha önce söyleseymişim. Ben yatağın ucunda, koluma yaslanmış oturmuş bekliyordum.

Ayağımdan tutup yanına çekti. Sırtüstü yatırıp kaldırdı bacaklarımı. Aceleyle elimi ağzıma götürüp doldurdum tükürüğü avucuma, sıvadım arkama. Eliyle tutmadan öyle bir hedefledi ki aletini. Tabi tam ortasına gelmedi, deliğin yanını yırtar gibi girdi içime. Hayvan.

“ Mert öldürücen mi sen bizi bu gün. Yırtılıyordu nerdeyse. Çıkar lütfen. İzin ver Buğra’ya bir bakayım ne yapıyor”

Çıktı içimden. Neyse ki biraz üzgün görünüyor. Farkında olmadan mı yapıyor bunları. Tabi hiç pasif olmadığı için insanın ne kadar canının yanabileceğini düşünemiyor. Banyoya gittim. Zor yürüyorum çok kötü acıyor arkam. Yüzünü yıkıyordu.

“ İyi misin Buğra. Çok özür dilerim. Hadi n’olur Mert’ eve gitmek istiyorum de. Yalvarırım seni böyle görmeye dayanamıyorum”

“ Yok bi şey ya iyiyim. Merak etme sen. Devam edebilirim, sorun yok”


Bok sorun yok. Elinde kalacaz Mert’in. Ne olur biraz yumuşasa. İçeri döndük tekrar. Zavallı Buğra’nın aleti inmiş sonunda. Yatağa çıktık ona bakıyoruz. Mert hâlinden memnun. Kusturdu ya Buğra’yı.

Artık bütün ipler elimde, diye düşünüyor sanırım. Ben telefonunu açmayınca kim bilir aklından neler geçirmiştir. Hep diyorum ya… Aslında bir çocuk Mert. İnatçı, sebepsiz kızan, ne yaptığını çoğu zaman kendi de bilmeyen…

Tatlı bir çocuk. İkimiz de yatağın ucuna oturduk bekliyoruz Mert’e bakıp. Buğra’ya işaret etti eliyle. Buğra dizlerinin üstünde gitti yanına. Aletine bakıp Buğra’nın güldü. İtti yavaşça, Buğra sırt üstü yattı önüne. Bacaklarını kaldırdı, aynı şeyi ona da yapıcak.

“ Mert, ilk önce otursun üstüne ne olur. Yapma aynısını ona da. Çok büyük biliyorsun”

Neyse insanlaştı. Oturdu sırtını dayayıp yatağın başına. Buğra kalkıp dizlerinin üstünde kucağına gitti Mert’in. Ben de hemen yanlarına gittim. Mert’in aletini ağzıma alıp bolca tükürükleyerek emdim. 

“ Biraz krem…” 

Diyordum ki. Lafı ağzıma tıkadı Mert. Olmaz! Sevmez krem. Zevki azaltır yabancı madde. Tekrar yumuldum alete. Nasıl da özlemişim. Sonra aletin üstünde bekleyen kuzumun güzel popocuğunun yanaklarını öpmeye başladım.

Deliğini elimle bolca tükürdüm deliğine sürdüm. Parmağımı ittirdim. İlkini biraz ıhlayarak kolayca aldı. Sokup çıkarırken ikinciyi ittirdim. Onu da aldı, hatta aşağı bıraktı vücudunu. Bu hazır artık. Mert’in aletine son bir öpücük koyup, hizaladım elimle…

Yavaşça oturttum üstüne. Neyse ki Mert hiç hareket etmiyor. Ben ne yaparsam ona uyuyor. Epey ahlayarak güçlükle de olsa başını aldı. Bekledi bir süre, sonra yavaşça kendisi oturup kalkmaya başladı Buğra. 

Sadece baş kısmını alabiliyor. Mert’de belini oynatmıyor. Ön tarafına geçip yüzüne baktım. Buruşturmuş yüzünü. Yine kızarmış, dişleriyle dudağını ısırıyor ama hoşuna gittiği de belli. Alıştı mı ne?

Unutmayın, herşey ölçüyle alâkalıdır. Kontrollü ve ölçülü bir acı sekste zevk verir. Ama sınırları zorlamamak şartıyla. Güzel memiş uçlarını dillemeye başladım Buğra’nın. Suratına baktım, gözlerini açmış gülerek bana bakıyor.

Kafamı tutup yükseltti. Dudaklarıma yumuldu. Demin Mert’in patlattığı yer acıyor ama hiç aldırmadım. Mert alt tarafta kontrolü aldı. Şaklata şaklata geçiriyor. Buğra elimi alıp aletine götürdü. İnen aleti şahlanmış yine. 

Demir gibi olmuş. Kulağıma yavaşça, beni yaptığı için değil, seni öptüğüm için… Herşey senin için, dedi. Bu çocuk öldürecek beni. Benim ona yaptıklarıma bak bir de. Mert çıktı içinden. Domalttı, arkasına geçip geçirdi.

Çok sert vuruyor. Ben sırt üstü yatıp Mert’in ve Buğra’nın bacaklarının arasından altlarına girdim. Buğra’nın aletini ağzıma aldım. Buğra’nın çok hoşuna gitti kafamı okşuyor. İnlemeye başladı tatlı tatlı. Mert vurdukça Buğra’nın deliğine, Buğra da benim ağzımın içine vuruyor.

Bu kadar fedakârlığın bir ödülü olmalı diye düşündüm. Buğra’nın başına doğru yine onların altında ve sırt üstü ilerledim. Beni görünce yüzü nasıl da gülüyor, ölürüm ben sana. Dudaklarımız birleşti. Ben bacaklarımı kaldırıp beline doladım Buğra’nın.

Elimle aletini tutup soktum içime yavaşça oynattım kalçalarımı. Ama Mert üstten vurdukça çocuk sarsılıyor, tam giremiyor. Buğra yine kulağıma, lütfen Mert’e söyle çıksın içimden biraz ben senin tadına varıyım, dedi. Var ulan. İstediğin gibi yapmak hakkın. Kafamı yandan uzattım.

“ Mert n’olur sen de ağzıma girer misin?”

Ne hikmetse belli bir noktadan sonra Mert ne dense yapmaya başladı. Diyorum ya, ne zaman ne yapacağı belli değil ki. Çıktı Buğra’dan. Buğra’nın yüzü bir rahatladı, yavaşça uzandı üstüme. Belini çok yavaş hareket ettirince girdi içime. 

Ben belimi yükseltince hepsini soktu. Kulağıma, kendinden geçmiş bir ses tonuyla, aşkımsın, dedi. Ben Mert’e baktım hemen. Neyse ki duyucak hâlde değil. Yandan ağzıma sokuyor aletini, boğazımı zorlamakla meşgul. 

Ellerimi Buğra’nın poposuna attım. Çektim kendime doğru. Anladı, hızlandı… Ben daha da bastırdım ellerimi. O daha da hızlandı. İyi mi? dedi. Ağzımdan çıkarıp Mert’in aletini, vur amınakoyım, dedim. 

Tekrar algım ağzıma. Buğra kolları üzerinde yükseldi üstümde, bacaklarımı kaldırdı iyice, öyle bir vurmaya başladı ki bana… Mert şaşkın bakarken bize, ağzımın içine fışkırdı. Hemen çıkartıp ağzımdan yüzüme attırmaya başladı. 

Ben de açtım ağzımı yumdum gözümü. Meni fena yakar gözleri, bunu bilin. Bitmek bilmedi ağzım yüzüm döl oldu. Bu gurup şeysi hoşuna gitti sanırım Mert’in, bu kadar çabuk gelmezdi hiç. Buğra ise büyüdükçe büyüdü içimde. 

Bütün içimi bir tatlılık kapladı. Aslında Mert’in yaptığı hayvanlıktan sonra acıyan deliğime rağmen neden ona, vur, dedim bilmiyorum. Ama üsttekiler gaza gelmeyi sever işte. Erkek kuzum da bunu hakediyor.

Sonuçta o günden sonra, Buğra’nın sabrı olmasa ben tek başıma o kadar zaman o acıyla kesin delirirdim. Ben zaten kendimi bildim bileli delirmek için nedenler arar dururum. Ya da ben aramıyorum onlar gelip beni buluyorlar.

Sanırım Buğra’nın gelmeye hiç niyeti yok. Vur dedik öldürüyor. Görünüşüyle zıt tiplere bayılırım. Ulan ufacık poposunda ne güç varmış kıracak belimi. Belli etmiyorum ama canım acısa da acayip zevk alıyorum. 

Yalnız apollo oyunda yok bugün arkamla yetinmek zorundayım. Böyle kaotik ortamlarda içeri kaçar o. Zaten bugün yeterince mesai yaptı. Mert geldikten sonra benim Buğra’nın altında olmamı izlemek kızdırıyor mu onu acaba diye merek ediyorum ama…

Meniyle kaplı gözlerimi açamıyorum. Kollarımsa teslim durumunda başımın üstünde yatağa yapıştılar adeta. Hiç oynatamıyorum. Oynatmakta istemiyorum zaten. Ne zamandır kuzuma teslim olmak için bekliyordum.

O da beni teslim almak için. Epey sonra biri anladı. Gözlerimi yalamaya başladı. Kediler ağızlarıyla temizlenirler ya. Kuzum da beni temizliyormuş. Açılınca gözlerim yeniden doğmuş gibi oldum. Yapıştım dudaklarına.

Sonra Mert geldi aklıma. Başımı biraz yükseltip baktım. Yatağın başına yaslanmış bizi seyrediyor. Neyse ki suratı her zaman ki orgazm sonrası sakin ve çocuksu hâlinde. Buğra’ya baktım o kadar mutlu ki üstümde olmaktan. Ama suratı ter içerisinde. Maç yapar gibi.


“ Buğra demiştin ya ben de Emel ve Elif gibi miyim diye. Değilsin, yani bu son olmayacak. Boşalmam için uğraşıyorsan, gördüğün gibi buna imkân yok, içine kaçtı nerdeyse bizimki. Senden de, fazlasıyla zevk aldım. Birşey kanıtlamak zorunda değilsin. İstediğin zaman boşal”

Aslında devam etmesini istiyorum ve oynasam kendimle inikken bile boşalabilirim. Ama Mert’in yanında bu işi ilk defa olduğu için daha fazla uzatmak istemiyorum. Mert’de duymuş söylediklerimi, kahkaha attı. Buğra espriyi anlamadı ama ne dediğimi anladı. 

Kendini sıkıyormuş sanırım. İçine mi, dedi. Nereye istersen, dedim. Bir anda, öyle bir boşalmaya başladı ki inleyerek. Sonra utandı çıkardığı seslerden. Sustu bir anda. Üzerime yığıldı kaldı. Sanki o beni değil ben onu siktim.

Boynuma gömük suratını güçlükle ve yavaşça kaldırdı. Çok teşekkür ederim, dedi. Sonra boynumu öpmeye başladı. Usulca göğsüme geçti. Hafifçe ısırdı meme uçlarımı. Karnıma geldiğinde hafifçe başını tuttum, apolloya inmesin diye.

Tekrar üstüme yattı kuzu. Yumuşacık ağırlığını hissetmek o kadar güzel ki. Kurt, kuzu… Ben neydim? Ha civciv. Evet bu de böyle bir sürü işte. Ama en azından benim sürüm. Sürüyü kaynaştırmam gerek. 

Yavaşça altından çıktım, kolundan hafifçe tutup kaldırdım , Mert’in yanına yatırdım Buğra’yı. Ben de diğer yanına geçtim. İkimiz de göğsüne başlarımızı koyduk. Sarıldı tanrı Zeus ikimize de. Aramızda Mert’in harika meme uçları, bakıp birbirimize arsızca güldük…

Bugün çok rahatladım çok… 


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler