Liseden Üniversiteye 111 ~ nasıl derim ben şimdi buğra'ya git


Liseden Üniversiteye 111



~~~ nasıl derim ben şimdi buğra'ya git  ~~~



Niçin aşkı yüceltmekten kendimizi alamayız? Tutkuyu?
Yanlış anlaşılmamalı, elde etmeyi, ele geçirmeyi, kavramayı, sahip olmayı değil, bilakis mahrum olduğumuzu/olacağımızı bile bile sevgilinin peşinden koşmayı, bir ömür boyu hakikatine bile değil, sadece hayaline secde etmeyi, tekmelenmeyi, itilip kakılmayı, yerlerde sürünmeyi, hepsinden de ötesi sahip olmaktan vazgeçip hiç değilse yakınına düşmeyi, civarında bulunmayı.
Mahrumiyet bu kadar mı haz verir insana?
Ne bulmak, ne olmak, bizzat aramak.
Bu kadar mı sağaltır?
Ararken çıldırmak.
Hastalığı şifaya dönüştüren muammanın adıdır acziyet. Hakkı verildiği takdirde. duyguların en yücesi. Âşık’ın hal-i pür melali.
Hal-i pür melal hiçliğimizi bize geri verir ey talip. Hakikatimizi. İnsanlığımızı yani. Sahip olmayı küçültür gözünde Hz. İnsan’ın ve ona olmanın hayalini bahşeder.

tutku yok edilebilir ama yaratılamaz ~ dücane cündioğlu


Bu gün okul zor geçti. Konsantrasyonumu bozdu Emel saçma sapan konuşmaları ve durmadan orama buramı ellemesiyle. Öğleden sonra dersler bitince Mert’e mesaj attım. Muhatap olmadı haşmetmeap. 

Emel koluma yapıştı bu defa. Neyse buna razıyız. Orama dokunma da. Artık yemezler ablacım. Dün dünde kaldı. Seninle olan kısmı yani. Buğra’yla olanlardan pişman değilim. Hatta onu böylesine yaşam dolu ve mutlu görmekten çok memnunum. 

Buna ben neden olduğum için de gururluyum. Belki de tüm yaşamımda ilk defa birini gerçekten mutlu ettim. Ve asıl inanılmaz olanı; bu devam ediyor. Daha önce yaşadığım ufak tefek mutluluklar hemen her zaman ufak tefek cinayetlere dönüşüverirdi. 

Sanırım herşeyi nedeni olan sihirli parçacık Buğra’nın bitmez sabrı. Aşkta olmazsa olmaz tek şey sabır. Sevgide de öyle. Hep dediğim gibi beni küçük yaşlarımda hayatta tutan şey babamın hoşgörüsüzlüğüne karşı annemin sabrıydı.

Öyle ya da böyle hem de kimseye çaktırmadan hep uçurumların dibinden çekti aldı beni. Onu artık ihtiyacım kalmasa bile çok seviyorum. Ama babamı affedemediğimden onları görmek içimden gelmiyor.

~~~

Kolumu çekip kurtardım çelik bilek Emel’den. Koştum da koştum. Nefes nefese Mert’lerin bölümünde buldum kendimi. Kayıp köpeklerin sahiplerini buldukları gibi. Çöktüm aradaki koltuklardan birine. Dalağım şişmiş çok ağrıyor.

Epeyce iki büklüm eğilip üstüne bastırınca ağrı azalır gibi oldu. Birisi saçlarımı okşuyor. Gıdıklandım. Küçük köpeğin sahibi mi geldi acaba? Ama daha dersten çıkmamışlar ki. Başımı kaldırdım, o değilmiş. 

Yeni komşumuz bu, sahibim yokken bana bakan. Kalın çikolataları ve kendi sütüyle besliyor beni. Çok da güzel sever kendisi. Kendinden geçirir yavru köpeğini. Sarıldı bana kuzum. Yavaşça saldım kendimi kucağına, bacaklarımı toplayıp koltuğun üzerine.

Başım okşanırken uykuya dalmışım. Epeyce sonra kafama sert bir darbeyle uyandım. Gözlerimi güçlükle biraz da korkuyla araladığımda Mert bana bakıyordu. Hemen kalktım Buğra’nın kucağından. 

Ama başım dönmeye başladığından ayağa kalkamadım. Bu gösteri sınıf boşalır boşalmaz sahneye konduğundan herkes bize bakıyor. Yine hep rezillik. Umurumda mı? Umur ne, sikimde bile değil. Ne kadar batarsak o kadar iyi.

Bir süre deldi gözleri. Ben bakamadım. İşaret ve orta parmağını salladı kendine doğru. Yerim senin o parmaklarını. Yemedim de değil. Özledim işte. Tekrar kalkmaya çalıştım, geri düşücektim koltuğa. Buğra kolumdan tuttu.

Bu çocuk in mi cin mi? Her şeyi nasıl fark ediyor. Kimseye çaktırmadan düzeltiveriyor olan biteni. Çocukluğumda Sinan’ın benim için yaptıklarına nasıl da benziyor. Güzelliği de benziyor üstelik. Sinan mı? 

Dün bizim okulda ne arıyordu o. Ondan kaçıcam derken gargamel Emel’in kucağına düştüm. O da gereğini yaptı. Off sıkıldım her yaptığımdan pişmanlık duymaktan. Ulan olan oldu unut gitsin. Sinan da olanları hissetti de hani bana demeye mi geldi acaba?

Bir sen kaldın zaten kucağına almayan. Sonunda kalktım, Mert’in peşinden gidiyorum, başım dönerekten. Arkamda da hep olduğu gibi Buğra, düşerim diye tetikte geliyor. Arkamda olmaya bayılıyor, alıştı ya. 

Ben de alışırsam yandı gülüm keten helva. Otoparka geldik. Mert bana doğru döndü. Beni mi kıskanıyor bu. Buğra’nın kucağına yattım diye. Ulan dün üçümüz aynı yataktaydık. Üstelik ben Buğra’nın altındaydım. 

Durumdan oldukça memnundu. Ne oldu şimdi? Dengesiz tanrı. Epeyce bana baktı anlamsız. Kuruyor kafasından bir şeyler yine. Arabaya bindi. Tam kapıya uzandım açmak için, kilitledi kapıları. Penceresinin önüne gittim. Camı araladı.

“ Ne yaptıysam seni kızdıracak özür dilerim. Lütfen açar mısın kapıyı bineyim konuşalım”

“ Özür mözür dileme. Dün senin Sinan burdaymış. Yine bana söylemedin. Başkalarından duyuyorum. Buraya kadar. Bıktım senin orospuluklarından”

Topukladı arabayı. Temsilen tozu dumana katıp gitti. Öyle bok gibi kaldım. Her zaman olduğu gibi. Başkalarından duymuş Sinan’ın geldiğini. Kim o başkaları. Başkaları olmasın diye götümü yırtıyorum. Buğra hariç, sadece üçümüz olsak.

Yavaşça sarıldı Buğra. Kafamı öptü. Sıkıca sarıp başımı göğsüne bastırdı. Burda yapmasan iyiydi ya. Bugün yeterince film olduk okulda. Garibim benim gülle gibi çantamı da yüklenmiş. Uzandım almak için vermedi.


Zaten taşıyacak hâlim de yok. Hayatın bütün yükü bende. Sırtımda ağır hayat yürüdük çıkışa doğru. Taksici abimiz orada. Bu adam da hep hazır bizi bekliyor. Başka müşteri almıyor mu nedir. Zengin olunca hususi şöförüm yapacam onu.

Bize gidelim mi, dedi. Sustum sadece. Caddebostan, dedi Buğra. Taksici abi gidip geldiğimiz yerleri ezberlediğinden, birazdan trafiğin az olduğu yollardan attı bizi. Eve girince doğruca banyoya gittim. Soyunup sıcak duşa daldım.

Arkamdan geldi yineee… Bırakmaz beni. Bırakmasın da zaten. Çıplaklığına dayanamıyorum hepsi o işte. Bakmadım önüne. Uyumaz o hiç. Her daim görev başında. Ama ben şu anda görev alacak durumda değilim.

Göz göze geldik. Anladı içimi. O da benim gibi. Gözlerden girer insanın içine. Duş jelini bocaladı avucuna. Boynumdan başlayıp… Usulca, bıkmadan, dokuna dokuna her yerime… Okşadı, gezindi üstümde… Saldım kendimi masaj çayırına.

Elleri de ne sert ve güçlü. Yumuşacık oldu tenim. Beynim salgıladı eroinini. Bu çocuk!!! Kim gönderdi onu bana. O olmasa yanımda, muhtemel intihar planları yapıyordum yine. Ben ona ne vermeliyim. 

Ne istediği altın çubuğundan belli de. Şimdi olmaz. Ya da Mert olmadan mı olmaz? Bilmiyorum, girse içime… O an Mert de giriverecek gibi buraya sanki. Ondan izinsiz giriş olmaz, olamaz. Bana BiR kişi sahip olmalı. O 1 kişi MeRt olmalı. 

Beni tekrar doğuran annem gibi. Çocuk Buğra’yı terkeden annesinin yerine geçmek istiyorum ben de. Onu tekrar doğurmak için. Ama bu defa onu hiç bırakmayacak, hep ve koşulsuz sevecek gerçek bir anne olarak. 

Çocukluğundan başlayıp bu günlere kadar tatması gereken duyguların hepsini tek tek sunmak ona. Birinin mutluluğu ile mutlu olmak, dünyada kendi kendine çoğalabilen tek güzelliktir. Bunu anneler bilir ancak. 

Yok yanlış, bilmezler. Onlar o duyguyla doğarlar. Hep içrektir o heves onlarda. Ama Buğra’nın annesi gibilerde değil tabi. Onlar sadece kadındırlar. Babamın erkek olması gibi. Annelik ve babalık ayrı bir şey. 

Yüksek bir şey. Herkesin ulaşamayacağı, ne diyeyim işte yüce birşey. Ben de Buğra’yı sevdim, yıkadım, duruladım. Çikolata çubuğuna el atmadım. Şeker hastasıyım geçici olaraktan. İşim bitince popuşuna bir şaplak geçirdim. 

Bu kadar güzel olmanın cezası olaraktan. Anneler döver bazen. Kuruladık birbirimizi. Kocaman, bembeyaz havlulara sarındık. Birer bira alıp. Kocaman yatakta girdik birbirimize. Öle değil yani sarıldık manasında. 

Yeni indirdiğim film olan Die Mitte der Welt (2016) - Centre of My World’u açtım. Başrolde oynayan Louis Hofmann’a bayılıyorum. Bütün filmleri muhteşem. En son Alman dizisi Dark (2017) de olay oldu. 


Bu masalsı ve hoş film bitince uyuya kalmışız. Aç karnına biranın faydaları. Gözlerim aydınlandı birden. Sabah mı oldu. Ben yatak örtüsünün içine sığınmışım da Buğra sere serpe sergiliyor güzeller güzeli kendini. 

Çırıl çıplak olmasa iyiymiş. Zira gece olmuş aydınlık odanın ışığıymış. Işığı açan da Buğra’nın babası. Türk filmlerindeki iffetli kadınlar gibi memişlerimi açmadan örtüyü tutup dikeldim yatakta. Yorgan tek olduğundan kuzumun ziynetlerini örtmedim. 

Neyse yabancı değil nasıl olsa görsün minik oğlunun şeysinin ne hallere geldiğini. Kimleri ne hallere soktuğunu. O önündeki şeyi nerelere soktuğunu. Baksana eylem unutamamış hala onu ve marifetlerini. 

Marifet iltifata tabidir. Hemen kalkıp yataktan örtüyle beraber yerde bulduğum bir şortu giydim örtünün altından. Örttüm üstünü kuzumun. Zoraki bir gülücük yerleştirmeye çalıştım dudaklarıma. Ama eminim gözlerim korkumu belli ediyordur.

Buğra’nın babasının bana pek dostça bakışlar atmadığına emin olunca bir de tişört bulup giydim. Sanırım çıplaklıktan pek hoşlanmıyor. Şimdi şurdan bir olay olmadan kurtulabilsem çarşaf bile giyerim Levent amca.

N’olur bakma bana öyle. Buğra’nın da uykusu amma derinmiş. Kalksa da kurtarsa ya beni. Hoşgeldiniz, dedim çatal bir sesle. Sesim kız gibi çıkınca iyice gıcık oldu Tövbe estafullah der gibi başını yana eğip gözlerini kapatıp açtı.

Böyle numaraları ben neden kimseye yapamıyorum. Hep suçlu olan neden benim herkes bana bir şeyler yaparken. Ne yapıyorsunuz siz burda, dedi. Of sonunda dile geldi. Ne yapıcaz, çıplak yatma oyunu oynuyorduk ki, siz zuhur ettiniz.

“ Uyuyorduk sadece”

“ Arkadaşlarınla aynı yatakta üstelik çıplak mı uyursun sen”

Üstelik bilhassa çıplak uyurum Levent amca. Tek başımayken çıplak yatamam zaten. Üşüyorum çünkü. Ama yanımda böyle ateşli taşlar olunca soyunup dökünüyorum. Ten teması kadar ısıtıcı bir şey yoktur.

Üstelik üşüyorsanız size de tavsiye ederim. Bakmaya devam ediyor. Cevap bekliyor. Uyan artık lan kuzu. Komidinde duran telefonum yanıp sönmeye başladı. İşte bir kurtarıcı çağrı. Kutsal çağrı kimden acaba?

Elifcan arıyor. Hemen açtım fırsat bu fırsat. Elbiselerim nerde acaba? Eve girer girmez soyunup banyoya girdiğime göre ordadır. Sıvışma zamanı. Yoksa fucka basacağız. Adam homofobik midir nedir.

Elif 📞 Can

can neredesin saat kaç oldu hani burda kalıcaktın artık mert de geldi birşey söylemeden gitiler cihanla neler oluyor çıldırıcam şimdi burda yalnız…

Can 📞 Elif

ben de şimdi geliyordum kusura bakma uyuya kalmışım

Hemen banyoya fırladım, kapıyı kilitleyip giyindim. Şimdi düşman hattını yarıp kaçma zamanı. Savaş cepheleri benim gibilere göre yerler değil. Kapıyı açtım ki düşman değil romalılar gibi örtüye sarınmış Buğra sonunda uyanmış beni bekliyor.

“ N’oldu Can neden giyindin”

Hoppala nasıl soru bu. Babanın yanında çıplak mı duracaktım. Adam zaten kıllandı. Yani kendince haksız da sayılmaz. Oğlun kızlar yerine benimle takılmaya başladı işte. Yeniliklere açık olmak gerekir.

“ Elif çağırdı bir şeye ihtiyacı varmış da hemen gitmeliyim”

“ Dur bekle bizim taksiciyi çağırayım beraber gideriz”

Beraber gideriz lafını duyunca koridorun sonunda muhtemelen bizi dinleyen babası kafayı uzatıverdi. Kıymetli oğlunu al turşusunu kur amca. Yoktun hiç buralarda biz derman olduk birbirimizin yaralarına. Yalaşa yalaşa.

“ Yok Buğra sağol ben yalnız gideyim özel bir şeymiş de”

“ Özel bir şey mi?”

Al düştü suratı yine cam kırıkları kapladı heryeri. Gördün mü yaptığını Levent amca ya. Senden korkumdan alıp gidemedim kuzumu. Bir de özel bir şeymiş sözü kaçıverdi ağzımdan. N’apıyım beceremiyorum işte yalan söylemeyi.

Sanki ondan gizli bir şeyim varmış gibi. O zaman bunu düzeltmem gerek. Neden diğer babalar Mert’in babası gibi değil. Adam yine ben ne diyeceğim diye bakıyor. Ne meraklı bir şeymiş bu ya. Oğluna çemkiremiyo bana bela oldu.

“ Öyle demek istemedim Buğra’cım yani baban yeni geldi ya kalırsın diye”

“ Babam anlar merak etme sen. Seni yalnız bırakmam şimdi”

Cevabımı beklemeden odasına gitti Buğra giyinmek için. Sütun bacaklarına bakıyordum oysa ne güzel yere bakıyormuş ayaklarıyla. Ha bu arada ayakları da çıplaktı. Çok güzeller yaa. Böyle dikilip kalamayacağıma göre solana geçtim.

Hemen taksici abiyi aradım. On dakkaya ordayım dedi. Koca İstanbul’da nasıl on dakkada gelinir. Şüphelenmeye başladım ha. Şu an bir şüphe eksikti ya. Eliyle otur işareti yaptı. Soru sorma gözünü seveyim. 

“ Siz hep mi beraber yatıyorsunuz”

“ Film izliyorduk uyuya kalmışız”

Yine başa sarıp, çıplak mı diye sorma. Ama merak ediyorsan söyleyeyim. Evet biz filmleri çıplak seyrederiz. Hem ne biliyorsun belki porno izliyorduk, otuzbir çekmesi kolay olsun diye soyunduk. Sen gençken kankanla beraber hiç attırmadın mı? 

Yapmadıysan büyük kayıp. Neyse geldi Buğra. Babası sonunda benden ayırdı gözünü. Oğluna bakmaya başladı. Buğra kaçırdı gözünü. Babasından korkuyor mu korkmuyor mu anlayamadım. Telefon konuşmalarında hep saygılı konuşuyordu gerçi.

“ Oğlum bir hoş geldin deyip sarılmadın bile babana. Gidiyorsun da. Ne bu?”

“ Babacım sen de Can'a evimize hoş gelmiş gibi bakmıyordun gördüğüm kadarıyla. O benim dünyada en sevdiğim ve en değer verdiğim insan. Onu üzersen bırak üzmeyi onunla görüşüceksen ona çok iyi davranmalısın... Yoksa beni çok üzersin. Bunu hiç istemeyeceğini biliyorum, yanılıyor muyum?”

“ Tamam git sen yarın uğra ama işyerine muhakkak bir şeyler yaparız çok özledim seni”

“ Bir şey daha babacım. Biz Can’la hep beraberiz. Ondan asla ayrılmam. Yarın eğer Can kabul ederse beraber geliriz. Gelmek istemezse ben de gelemem”

Nasıl da çak çak çaktı öle babasına. Hem de benim için. Allahım şu son zamanlar beni ne kıymete bindirdin öle ya. Alışırım ha. Eğer alış diyorsan, yalvarırım Mert’e de ver bu huylardan. Bu kadar yaylım ateşine dayanamadı babası. 

Yere bakmaya başladı sanırım ne diyeceğini bilemiyor. Bunların arasında ne var böyle çözemedim. Şimdi adam, oğlum ibne mi oldu acaba, modunda. Buğra hiç bir şey olmamış gibi ültimatom yağdırıyor babasına.

Cesur yürek aşkım. Adam toparladı sonunda ayakta bekleyen Buğra’ya baktı. O anda telefonum titredi. Baktım, taksici abi gelmiş demek. Buğra’ya baktım, gelmiş taksi, dedim. Çıkıyorduk ki babası konuştu.

“ Bir dakka bekleyin”

“ Söyle baba acelemiz var. Bir arkadaşımız yardım istemiş duymadın mı”

“ Can kusura bakma, pek misafirperver davranamadım sana. Şaşkınlığıma ver. Yarın beraber gelirseniz çok sevinirim. Hatta senin sözünden çıkmadığına göre Buğra’yı da ikna etmeni senden rica ediyorum”

“ Tamam”

Diyebildim sadece. Bu ne kadar keskin dönüşler böyle. Neyse Buğra’nın babası korktuğum kadar sert biri değilmiş, sevindim. Daha da çok Buğra sevindi. Yine yüzü yüzlerce güller açtı. Taksiye binince merakla bana döndü.

“ Can ne olmuş Elif’e, babamın yanında anlatmak istemezsin diye soramadım”

“ Yok bir şey ya babandan çekindiğim için salladım ole, kaçmak için”

“ Alemsin ha. Babamdan çekinmene gerek yok, iyi insandır aslında. Ama benim için çok kaygılanıyor. Bir de hala 10 yaşındayım filan zannediyor. Annesiz büyüdük ya, büyüyemiyorum onun gözünde bir türlü”

~~~

Evin zilini çaldığımızda hemen açtı Elif. Kapının önünde bekliyordu herhalde. Cihan gidince mi bozuldu nedir. Alıştı yine tabi. Bu eküri böyle işte, alıştırırlar kendilerine sonra çeker giderler. Ağla dur arkalarından. 

Neyse daldık içeri. Elif hemen makinalı gibi konuşmaya başladı ama elimle dur işareti yaptım. Önce içmem gerek. Bu Levent amca sendromunu atlatmak için. Hemen viskiyi aldım. Salona geçip ilk teki yuvarladım

“ N’oldu Can Mert’e sordum nerdesin diye. Ne biliyim ben dedi. Yine mi kavga ettiniz. Çok bozuktu suratı. Cihan’la bir şeyler konuştular çekip gittiler”

“ Kavga etmedik. Biz kavga etmeyiz. O beni ya döver ya da küfür eder. Bazen ikisini de yapar. Bu defa dövmedi. Bıktım senin orospuluklarından, dedi. Ve gitti”

“ Kusura bakma da anlamak için soruyorum Canısı, ne yapmışsın da öyle dedi sana”

“ Ben bir şey yapmadım. Dün Sinan gelmiş bizim okula. Hani şu Mert’in kavga ettiği çocukluk aşkım. Benim haberim bile yoktu geleceğinden. Hangi puşt, nerden tanıyorsa Mert’e yetiştirmiş. Neden ona söylememişim, bu işte orospuluğum”

“ Bilmiyordum geleceğini, dedin ya. Görüştün mü onunla”

“ Görüşmedim ama görünce uzaktan, kaçtım. O görmedi beni”

“ Söyleseydin ya Mert’e”

“ Dinliyor mu Elif tanımıyor musun Mert’i”

Attığım ilk tekden sonra, dubleyi de bitirince kendime gelir gibi oldu kafam. Not bu arada, hala bir şey yemedim. Buğra film izlerken bir sürü şey atıştırdığından sesi çıkmıyor. Yoksa ortalığı yıkar yemeksiz kalırsa.

Elif her zaman ki gibi yemek yapmış. Sordu ısıtayım mı diye. Ben istemem dedim. Kafam iyi şimdi bozmamalıyım onu dış maddelerle. Tabi Buğra yerim dedi. Mutfağa geçtik. İkinci dubleye geçtim. Nereye gittiler Mert’ler acaba? 

Diye düşünürken, telefonum titredi yine. Bugün de ne çok arayanım soranım var. Nasılsa Mert değildir diye bekledim biraz isteksizce, sonra elime aldım. Ekranda ne yazıyor. Yoksa ben kafayı mı buldum. Hemen açtım.

Ⓜ️ertiⓂ️ 📞 Can

nerdesin!

Can 📞 Ⓜ️ertiⓂ️

evdeyiz mertcim seni bekliyorduk

Ⓜ️ertiⓂ️ 📞 Can

söyle buğraya evine gitsin artık geliyorum birazdan oraya

Kapadı telefonu. Al burdan yak. Hatta bütün dünyayı yak. Evine gitsin artık, ne demek? Gelmesin mi demek istiyor artık. Nasıl derim ben şimdi Buğra’ya git diye. O benim için babasıyla şövalyeler gibi dövüştü.

Ben korkak bir köpek yavrusuyum. Babası da yarın bizi bekliyor. Görücüye çıkıcaktım oysa. Mert evde kalıcam ben senin yüzünden. Sen de almıyorsun kimseye de yar etmiyorsun beni.


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler