Liseden Üniversiteye 113 ~ mert'in gaybubeti


Liseden Üniversiteye 113



~~~ mert'in gaybubeti ~~~




Kokusu bile yetti, azıcık kendime geldim. Sahile denizin dibine gidip oturduk. Buğra da benim dibime girdi. Donuyorum hava buz gibi. Lisedeyken kışın bere, atkı ve eldivenle gezerdim ancak. Yeni kombinime uymadığından onları pek kullanmıyorum artık. 

Buğra sarıldı. Isındı, içim en azından. Götüm donsa da. Şimdi bize gereken şey alkol. Ya da ejderha dövmeli kızın dumanı. Yok ikisi de sadece kuzum var. Tatlıca tuttu çenemden kaldırdı başımı. Ay ışığında belirdi gözleri. 

Sonra etli dudaklarına kaydım. Gözümü alamadım kilitlendim. O da yapıştırdı onları benim dudaklarıma. İçtim bal ağızının suyunu. Yaladım dilini dilimle. Yavaş yavaş tatlı tatlı yedik birbirimizi yarım saate yakın. Ama soğuğa dayanamıyorum artık.

“ Üşüdüm kalkalım mı. Nereye gidicez onu da bilmiyorum ya”

“ Merak etme sokakta kalmayız. Buluruz sıcak bir yatak”

“ O zaman bulalım hemen yoksa hasta olucam”

“ Teşekkür ederim”

“ Hasta olucağım için mi”

“ Hayır, beni koruduğun ve kafa tuttuğun için Mert’e”

Mert’e kafa tutmak nerde ben nerde. El ele yavaşça yürüdük karanlık ara sokaklardan. Yine yavaşça ara ara sarıldı bana. Ben kedi gibi büzüştüm içime o zamanlar mutlu mutlu. Caddeye çıkınca telefon etti bir yere. 

Evde misiniz, dedi Buğra. Karşıdaki ne dediyse artık, geliyoruz birazdan, deyip kapadı telefonu. Tekrar bir taksiye bindik. Sarılıcakken bana hemen uzaklaşıp en terso bakışımı attım varsa öyle bir şeylerim. 

Bir porsiyon daha homofobik taksici kaldırmaz midem sabaha karşı. Taksim’de lise arkadaşlarının müzik yaptığı bir bara götürmüştü ya Buğra beni. Ama biz daha onlar sahneye çıkamadan dışarı çıkıp dalmıştık Beyoğlu’na. 

Uçarken cadde-i kebirde dalıp bir ara sokağa bira içerken Eylem’i anlatmıştı bana. Vardığımızda menzile, işte o barda gördüğümüz barmen Kirpi açtı kapıyı uykulu gözlerle. Hemen arkasında bir sarı kedi de bize bakıyor koca mavi gözleriyle. 

Birbirine benzemeyen bu ikiliye takılı kaldı gözlerim. Ne ara tanıştırıldık kedicikle. Kirpi’yle sohbete dalmışken Buğra, kedi benim yanıma gelip oturdu. Nasıl güzel bir kız bu lan böyle. Hetero eder adamı o derece. 

Ama ben adam değilim işte. Saçları saman sapları gibi omuzuna dökülmüş. Ağzı genişçe, dudakları hafif etli. Alnı geniş. Memişlerine bakmadım, ilgi alanımda da değil, burnumun dibindeyken gözümü de kaydıramazdım zaten. Teklifsizce küçük ve biçimli elinin içini bacağıma koydu.

“ Buğrayla beraber misiniz siz”

“ Bilmiyorum şu an hiçbir şey ki”

“ Buğra çok çok iyi bir çocuktur. Eylem’den ayrıldıktan sonra ne kızlar bulduk ona ama istemedi kimseyi. İyi ki de istememiş. Ne çok yakışmışsınız birbirinize”

Teşekkür ederim siz de birbirinize yakışmışsız, demeliydim ama demedim tabi. İnanmadığım şeyleri söyleyemem. Bir kirpi ve bir kedi yakışırlar mı birbirlerine? Dış görünüşe bu kadar önem veren biri olduğum için iğreniyorum kendimden.

Ben konuşmayınca telefonuna baktı kedi. Konuşmayacaksan bu saatte ne bok yemeye geldiniz de bizi uyanırdınız mı demek istiyor acaba? Gerçi öyle boklu moklu şeyler söyleyecek bir kız olamaz bu kedicik. 

Biz buraya sıcak bir yatak için gelmemiş miydik. Uyuyalım o zaman da nasıl? Acil iki duble atarsam ancak dalabilirim uykuya. Bu, gece 10’dan sonra alkol satışının yasaklanması da sıçtı ağzımıza şimdi. Barmen Kirpi’nin evinde alkol vardır herhalde. 

Doldursa bize torpilli dublelerini. Ama ben içki var mı diye soramam şimdi utanırım. Buğra’ya bakmaya başladım. Onun sonar cihazı hep çalışır. Kaybolurum denizler altında o bulur beni. Buldu yine ve daldı yanıma. Yavaşça kulağıma,

“ Bir şey mi istiyorsun Canım”

“ Uyumak istiyorum içecek iki duble bir şeyler var mıdır burda”

“ Sanmıyorum bütün gece zaten alkolün içinden yüzüp çıkıp geliyor eve Kirpi. Ama belki Eylem’de içtiğin şeyden vardır, sorayım mı, ister misin?”

“ Olur”

Buğra sorunca, Kirpi’nin gözleri parladı. Birlikte duman altı olmayı özlemiş onunla sanırım. Hemen içeri gidip bir torbayla döndü. Kedi biraz bozuldu. İyi geceler deyip içeri gitti. Kirpi pipe yaptı, ışıkları kapayıp kırmızı mum yaktı.

Buğra telefonundan ayarladı. Güzel bir müzik çalmaya başladı. Beni yere çekti halının üstüne, koltuğa yaslanıp sarıldık birbirimize. İlk bana uzattı Kirpi. Çektim direk içime. Kapatıp gözlerimi uzunca tuttum. 

Çalan garip trance müzik yayıldı odaya okşadı beynimi tatlı tatlı. Açmadım gözlerimi hiç. Daldım tribe. Unuttum kendimi. Rüyalar alemindeyim. Sıra geldikçe emdirdi Buğra bana. Çektim içime Mert’i… 

Sarıldıkça sıkı sıkı Buğra, aldım onu da içime. Sonra Sinan geldi gözlerimin önüne. Onu ne yapacağım ben? Yine gelirse okula. Telefonla arama, mesaj da atma dedik, o direk çık gel anladı sanırım.

Artık ihtiyacım kalmadı gözlerimi açmaya… Daldım gittim karanlık küçük ölümüme. Teker teker geçtiler önümden benim hayatımın kahramanları… Kötüler de geçti. Kötülerden kahraman olur mu? Kafam yandı, unuttum her şeyi. 

~~~

Yanağıma Buğra’nın bütün bir suratı yapışmıştı uyandığımda. Tükürükleri akmış yüzümün heryerine. Nerdeyiz biz? Daha önce görmediğim bir odada yatıyoruz. Hatırladım birden, burası aradığımız sıcak yatağın olduğu oda olsa gerek.

Yorganın altı da sıcacık gerçekten, kıyafetlerimizle yatmışız. Ya da Buğra beni yatırmış. Kafam yandıktan sonrasını hatırlamıyorum. Ben kıpırdayınca Buğra’da uyandı. Cep telefonum neyse ki olması gerektiği yerde, cebimden çıkarıp baktım.

Oha saat 4 olmuş. Hemen kalktım. Tuvaleti arandım altıma edecem nerdeyse, hep sızdığım zamanlarda olduğu gibi. Ne sidikliyim. Buğra’da arkamdan tabi. Beraber işiyoz ya artık. Ev neyse ki boş. Kirpi’yle kedi gitmişler.

Öylece kapatıp kapıyı çıktık. Açıldık Kadıköy sokaklarına. Açlıktan gebermek üzereyim. Ama konuşmaya, birinden bir şey istemeye ne takatim ne tahammülüm var ha. Kafam öyle bi sıfır ki. Belki o dumanın altında yaşamalıyım ben artık hep. 

Buğra’da biraz çöküntü ama zavallım elini uzatıp duruyor elime. Biraz tutup elini çekiyorum çaktırmadan. Sarılmaya cesaret edemiyor o nedenle. Benden korkan biri de var artık şu dünyamda.

Balıkçıların olduğu sokağa geldik. Güneşli Bahçe sokakta güneşsiz bir gün. Yukarı doğru yürüdük. Cumartesi günü yavaştan lokantaların sokaktaki masaları dolmaya başlamış. Havada mis gibi anason kokusu.

“ Ne yapalım istersin Canısı, ben açım kurt gibi”

“ Ye beni”

“ Tamammm, hadi hemen eve gidelim o zaman”

“ Saçmalama… ben de ölüyorum açlıktan”

“ Sen de beni ye o zaman… Sustum kızma. Döner istersen harika bir yer biliyorum Moda’da. Garanti bayılırsın”

“ Moda mı… İyi gidelim bayılırım tehlikeli sulara”

~~~

Büfe gibi ufak bir yere girdik, birer buçuk porsiyon yanlarına sadece amerikan ve biber, iki de açık ayran, dedi Buğra. Gerçekten bu güne kadar yediğim en lezzetli döner. Bitiremedim hepsini tabi. Buğra saldırdı sildi süpürdü kalanımı.

“ Yemedin hepsini, beğendin mi?”

“ Harikaydı teşekkürler. Bira da olsaydı keşke yanında”

“ Burda tanıdık yer yok sorun çıkarmasınlar sana. İstersen büfeden alıp inelim deniz kenarına. Üşümezsin değil mi?”

“ Üşürüm ama n’apalım… Gece gideremedim ne denize ne de alkole hasretimi”

“ Ben de sana”

~~~

Yavaşça içtik pek konuşmadan denizi seyrederek ve koklayarak. Üçüncü biralarda hava karardı. Ben yine üşüdüm. Kalktık ama Kirpi’lere gitmek istemiyorum. Kafeye gitsek, olmaz şimdi Buğra’yla aynı yatak olayı ve Sabri abi. Buğra’larda da babası var. O halde tek çözüm kalıyor.

Can 📞 Elif

meraba elif biz açıkta kaldık da senin ev uygun mu

Elif 📞 Can

senin için ben de evde herşey uygun kralım benim gel hemen evdeyim zaten

Can 📞 Elif

ben demedim biz dedim elif buğrayla beraberiz evde tek yatak var biliyorsun

Elif 📞 Can

ahahaa biliyorum daha iyi ya işte… tek yatak çift taş ben de taşların arasından biten gonca gül

Can 📞 Elif

elif dalga geçmenin tam zamanı

Elif 📞 Can

tamam kızma be canım gelin siz ayarlarız bir şeyler bırakmam ben kralımı sokaklarda

Zaten başka şansımız var mı ki. Buğra yoldan geçen taksiye elini kaldırıyordu ki hemen tuttum kolunu. Bizim taksici abiyi aradım, risk alamam artık Buğra’da kavga manyağı çıktı zahir. Biz taksiden inerken Elif’de başka bir taksiden indi.

Biz gelelim diye sallamış demek, evde değilmiş aslında. Eli kolu da market torbalarıyla dolu. Anlaşılan ev tam takır kuru bakır. Evine de uğramamış epeydir. O halde Mert’lerden geliyor. Dedektif gibi oldum bana neyse bunlardan.

Elif ikimizi de oramızı buramızı sıktırarak öptü. Taşız ya bu kız da becerikli ya. Sıksa taşın suyunu çıkarır maşallah. Eve çıkınca mutfağa doluştuk, Elif yemek yapmaya başladı. Ben yemem, enfes döner yarına kadar yeter bana. Biraların üstüne bana gereken şey malûm.

“ Elif marketin numarasını söylesene sipariş vericem”

“ Aldım ben herşeyi Can”

“ Viski aldın mı?”

Buğra biraz endişeyle baktı. Alkolizmim buna da batmaya başladı. Hadi ben neyse de içmeyi bırakan çocuğu ne hale getirdim. Neyse ki ikimizin de notları iyi. Tanıştıktan sonra birbirimizle, tavan yaptı hatta.

Benim için herşey okul ya, alkolik olup gebermişiz kim takar. İyi tamam söylemedim viskiyi. Uslu çocuklar gibi oturur ayran içeriz. Ben sessizleşince üzüldü Elif, bir viski şişesi çıkardı mutfakta ki dolabın dibinden.

Kızın dibi lan bu. Buğra’ya baktım, her zaman ki gibi ben üzülmeyeyim diye endişesini saklayıp gülümsedi gülüm. Ben de doldurdum bardağı tam vurucaktım… İkisi de bana bakıyorlar. Anladım tamam, üstüne biraz soğuk su ve fondip.

Benimle hiç kimsenin ilgilenmediği zamanlarda neden keşfetmemişim bu alkol denizinin muhteşem sularını. Kendi başıma kimse karışmadan çeker kafayı unuturdum dertlerimi. Sızar uyurdum, babamı unuturdum, okulda bana yapılanları unuturdum…

Belki de alkol denizinde boğulur giderdim, kurtulurdum bütün acılardan. Babamla ve okulla, ne zor geçti lan benim yıllarım. Neyse sıkıldım bunları düşünmekten. O gece Elif taşların arasında yatmak istediyse de biz koltukta yatarız deyince…

Dayanamadı ana yüreği koca yatağını bize tahsis edip kendi koltukta uyumayı kabul etti. Buğra biralardan sonra bir şey içmedi. Canavar gibi bana bakıyor. Aşağı mahalleyi dikeltmiştir yine. Ama ben pelte gibiyim.

Ve tabii aklımda Mert. Senle sevişemem be güzel oğlan. Kuzu aba altından sopasını dayadı popoma öylece uyumuşuz. Neyse ki ısrar ve tecavüz huyu yok. Ben olsam bu kadar dayanamam yani o derece sabır küpü tatlılık.

~~~

Elif sabah bize kahvaltı hazırlarken acı çekiyordu. Koltukta tutulmuş her yeri. Kahvaltıdan sonra bizi okula gönderdi. Kendi de Mert’lerin evine döndü. Sanırım Cihan’a masaj yaptıracaktır. Daha beter olmasın da.

Elif’in evinde kalmaya devam ettik. Sadece sarılarak uyuduk. Mert komutanın kızacağı hiç bir muharebeye girmedik. Biz kuzumla derslerimize odaklandık. Ara sıra, sırada otururken bacaklarını sürttü. Yana çekilince ısrar etmedi.

Ama yatakta rahat durmadı. Ben de zorunlu ağzımı çalıştırdım. Çenem kopana kadar. O kadar da olsun yani bu muharebe sayılmaz. Bir okul çıkışı Buğra’nın babasını ofisinde ziyaret ettik. Çok hoşuna gitti. 

Nerde kalıyorsunuz, dedi. Bir arkadaşımızda, dedi Buğra. Adam eve gelin diyemedi. Biraz düşünüp, ben yarın gidiyorum yurtdışına istediğiniz zaman dönün eve, dedi. Buğra çok sevindi. Odasında ki konforu süslü kız evinde bulamadı tabi. 

Bir ay aradan sonra tekrar döndük Buğra’nın evine. Mert hiç aramadı. Okulda da görmedim. Ben de onu aramadım. Sonunda dayanamadım Elif’i arayıp sordum. Bir haftadır okula gelmiyormuş. Öldürecek bu çocuk meraktan beni. Telefonunu aradım kapalı. Yine beklemeten başka çarem yok.

~~~

Dönem bitti. Birlikte çalışmak kuzumla öyle zevkliydi ki. Birbirimizi gazlaya gazlaya bombaladık bütün dersleri. Özellikle herkesin döküldüğü cezanın amına, uluslararasının da götüne koyduk. Bu arada Buğra hala bana koyamadı düz duvarlara tırmanıyor.

Ben de enerjisini Eylem’den sonra olduğu olduğu gibi arkadaşlarıyla basket oynayarak akıtmasını salık verdim. Ama o benim içime akıtmak istiyor sanırım. Öyle demiyor tabi terbiyeli velet. Beni bırakamazmış. Ben de gelirsem gidermiş. 

Ben en son sahaya yıllar önce çocukken Sinan’la çıkmıştım. O gün kalede bir çok gol yemiştim, sonra bir çocuktan dayak yemiştim, sonra o çocuk da Sinan’dan dayak yemişti. Kısaca spor anılarım az ve olan da pek iç açıcı değil. 

Mert’de beni yüzme takımına davet etmişti. Ama ben orda başarılı olabilecekken bile bu büyük davete icabet etmemiştim. Zahir ben yüzmeyi havuzda değil denizde severim. İtişmeli kakışmalı basket ise hiç bana göre değil.

Ben sadece yatakta itişip kakışırım. Nokta. Acaba Kaptan babamı mı arasam. Belki Mert ne yapıyor biliyordur. Ne kadar zamandır aramadım. Darılmış mıdır bana. Zaten ben ona ne diyeceğimi bilmiyorum ve ne duyacağımdan da korkuyorum.

~~~

Buğra’nın odasının camları kocaman. Perdeleri kapamıyoruz. Güneşle uyanmaya bayılırım çünkü. Güzel yüksek ağaçların doldurduğu bir bahçeye açılıyor pencere. Uyanır uyanmaz bu manzara neşe doldurdu içimi. Baygın yatan Buğra’ya sarıldım. 

Neyse ki Mert gibi üstü çıplak yatmıyor. Sımsıkı yine vücudu. Aynı Mert’in ki gibi. Biraz göğsüne yattım. Aşağılara hiç bakmadım. Uyanıp o da bana sarıldı. Farkında olmadan dudaklarımız buluşuverdi. 


Öyle acıkmışız ki… Piercinglerimiz birbirine dolandı yine. Canımız acıyınca ayrılıp kahkahalarla gülmeye başladık. Şortu çadır fena halde. Benim ki kalkmayı filan unuttu. Mert olmayan erkekliğimi de aldı götürdü. 

Bir ayı geçti ben boşalmayalı. Elini attı benimkine. İttirdim elini. Utandı, dizlerinin üzerine oturdu. Bana bakıyor yine o masum ve kabahatli halleriyle. Sen kabahatli değilsin ben suçluyum. Değilsem de suçu üzerime alıp giricem içeri.

“ Boşaltayım mı seni” dedim.

“ N’olur sevişelim. O gün çok güzeldi. Hani son olmıycaktı”

Haklı bunu ben söyledim ona. Ama o zaman Mert bu çıkışı yapmamıştı. Üstelik gaybubet de etmemişti henüz. Sevişme mekanik bir şey değil ki içinden gelmeli insanın. Gelmiyor işte, Mert dolu bütün aklım.

Yatağın yanında ki komidinde telefonum titremeye başladı. Kalkıp baktım. Elif arayan. Sabah sabah hayırlara vesile olsun. Açtım telefonu, nasıl bir garip sesler kulağımı sikti resmen. Biraz dinleyince bu seslerin Elif’in söz ettiği anırarak ağlama seansı olduğunu anladım.

ElifCan 📞 Can

can hemen görmem gerek seni nerdesin söyle!

Can 📞 ElifCan

n’oldu elif anlatsana

ElifCan 📞 Can

anlatacak halde miyim be nerdesin söylesene!

Can 📞 ElifCan

tamam sakin buğralardayım

ElifCan 📞 Can

geliyorum hemen

Ben banyoya girdim, tabi arkamdan Buğra da. Arkamdan derken o anlamda diil yani. Aslında sabunlanma faslı bitince bir muamele çekicektim ama daha bitmeden kapı çalmaya başladı bile. Burda olduğumu ve bu saatte evde olduğumu bildiğinden…

Zaten geliyormuş Elif buraya. Arayıp sorması sadece nezaketen. Olan Buğra’ya oldu, kaldı elinde yine. Çatlayacak taş sonunda. Kapıyı açar açmaz üstüme atladı Elif. Yavaşça ve kontrollü onu kanepeye doğru çektim.

Beraber iniş yaptık. Öyle sıkı sarılıp bağırır gibi ağlıyor ki. İçim burkuldu kemiklerim de kırıldı kırılacak. Ne güçlü kızmış. Abartmıyorum bir on dakika filan… Ağladı, ara sıra beni bırakıp suratıma bakarak bir şeyler söyledi.

Ama ne dediğini anlamanın imkanı yok. Ağlama anırtıları herşeyi bastırıyor. Buğra su getirdi Elif’e uzattı. Neyse azalır gibi oldu Elif’den çıkan sesler. Kızlar böyledir, ilgilendi mi bir taş erkek, içinde bulundukları durumu unutuveririler.

Elif sıyırmış kafayı biraz önce ortalığı yıkan kız öyle melül bakıyor ki Buğra’ya ve uzattığı bardağa. Buğra bu arada pantolonunu giymiş ama şeysi kalkık hala belli oluyor. Ben bunları yalnız mı bıraksam, ikisi de rahatlar sonuçta. 

Ben de rahibe hayatıma geri dönerim. Buğra anladı Elif gözlerini aşağı kaydırınca hemen arkasını dönüp odaya gitti. Elif de normale döner gibi oldu bu defa ağlamadan yumuşakça sarılıp suratımın orasını burasını öptü.

Ben kurtulmak için kalktım hemen. Mutfaktan kağıt peçete getirdim. Sildi suratını. Dudağı patlamış ya bu kızın. Hemen içerden oksijenli su filan alıp temizledim yarasını. Neyse ki çok derin değil yara. Suratında başka bir iz de yok.

“ Anlatıcan mı Elif, meraktan çatlıycam. Kim yaptı sana bunu. Bir de Mert’e bir şey olmadı değil mi”

“ Yok ya onlara bir şey olur mu. Olan hep bize oluyor”

“ Sana ne oldu peki”

“ Mert okula gitmiyordu söylemiştim ya sana. Sonra eve de gelmemeye başladı. O gelmeyince Cihan çok sinirli oldu. Döver gibi sevişmeler filan. Hıncını benden alıyor sanki. Bu sabah kalktığında ben uyuyordum. Tekme atıp popoma uyandırdı beni. Ödüm koptu. Yavaşça, Mert’i ben göndermedim evden bana niye kötü davranıyorsun, dedim. Hepsi bu. Çıldırdı, tekme tokat girişti. Neyse ki çok sert vurmadı. Ama ettiği küfürleri duysan… Ben alışkın değilim böyle sözlere, birçoğunu duymadım bile bu güne kadar. Dayaktan beter ettiği küfürler. Kaçtım çıktım evden. Arabaya atlayıp buraya geldim işte”

~~~

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler