Liseden Üniversiteye 28 ~ benim aşkımı anlatmaya kelime yok ki






Liseden Üniversiteye 28



~~~ benim aşkımı anlatmaya kelime yok ki ~~~



Annesi çıkınca hemen Mert’in yanına yatağa oturup sarıldım. Kulağının hemen altına burnumu dayadım. Uzun uzun kokusunu çektim içime, öptüm kadife gibi teninden. Sonra dudağına doğru yöneliyordum ki, kendini çekti. Acayip bozuldum. Suratına baktım, bir şey anlayamadım…

“ Bir şey mi oldu”

Önce bana, sonra boş boş duvarlara baktı. Yine beni meraktan çıldırtacak bir düşünme seansının tam ortasındayız. Bana sarılmıyor bile… İstemeye istemeye kalktım yataktan… Odasını incelemeye başladım. 

Her taraf Star Wars resimleri ve çeşit çeşit aksesuarlarıyla dolu. Oda tam 13 yaşında erkek çocuğu odası. Mert’in yaşı için pek uygun değil ama… Epey yıldır odasıyla ya da evle pek ilgisi kalmamış herhalde. Ya da oynuyor bunlarla hala…

Tekrar ona baktım, beni seyrediyordu donuk bir suratla. Konuşması için ısrar mı etmeliyim, ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde ben de ona bakmaya başladım. 

“ Geldiğim için kızgınsın mısın”

“ Haber verseydin gelme derdim, annemle aram biraz açık da”

“ Bu son olaydan ötürü mü”

“ Evet, yani tuz biber ekti bu da daha doğrusu, Dani’nin babasını aramış annem ve kavga etmişler telefonda. Dani’nin babası da seni anlatmış intikam için herhalde. Annem onaylamıyor eşcinselliğimi, bu nedenle durmadan kavga ediyoruz. Bir taraftan da Gökçe dolduruyor annemi…Üç dört yıldır böyle… Oysa çocukluğumda çok iyi anlaşırdık annemle…Büyüyünce annemle evleneceğimi filan düşünürdüm… Ama Gökçe’den sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı…”

Gökçe’den sonra… Ne belâ biriymiş bu ya… Mert sanırım gerçekten annesini hâlâ seviyor. O kadar durgunlaştı ve hüzünlendi ki, ağlayan biri olsa, şu an göz yaşları dökülüyordu kesin. Benim tahminim, Gökçe çocukken her bakımdan Mert’i kıskanmış. 

Kendi annesinin olmaması da burda önemli tabii. Belki de, Mert’in annesini paylaşmak istemedi… Bu nedenle de aralarını açmış olabilir. En ilgimi çeken şeylerden biri de, daha önce de söz ettiğim gibi, çocuklardaki kıyıcılık… 

İlginçtir zannedilenin aksine kız çocuklarının da erkekler kadar kıyıcı olabilmeleri… Sadece yöntemleri biraz daha farklı ve entrika düzeyinde daha zengin olmaları… Bu olayda da Gökçe Mert’in annesini bile kandırabilmiş… 

Olan da sanırım Mert’e olmuş. Onu teselli etmek için söyleyecek bir şey bulamadım… Her çocuk annesini sever ama bazı erkek çocukları gerçekten de annelerine aşık gibi olabiliyor. Ben hiç bir zaman anneme böyle bir ilgi duymadım, sadece sevdim. Bebek Can, gay bebekti belki de 👪 .

“ Özür dilerim, düşüncesizlik ettim. Gideyim ben”

Konuşmuyor yine. Git demek mi istemiyor? Ah keşke. Şöyle bir koynuna yatsam soyunup, tenim ilacını alsa, onun teninden… 

“ Olur mu”

“ Gitme, nasıl olsa geldin artık… Ne yapalım annemle de tanışmış oldun işte… Çok laf sokar kendini hazırlıklı hisset”

“ Şeyy yani annen evdeyken ayıp olmazsa, seni öpebilir miyim”

“ Gel bakalım sarı pipi… Ben de özledim seni… Ama annem, of neyse kapıyı kilitle…”

Hemen kilidi çevirdim… Örtüyü açtım, üstü çıplaktı yine… Seyrettim enfes vücudunu… Sanırım epeydir bir şey yememiş aşkım… Benim karnım gibi ,iyice içe göçmüş… Eğilip karnından öpmeye ve yalamaya başladım.

Ben rüyaya mı dalıyorum, yoksa gerçek bu mu?.. Sanki onu yalarken, denizden yeni çıkanların üstüne yapışan tuz gibi, onun teninden tatlar alıyorum… Öylesine farklı ve lezzetli ki… Elimi istemeden attım aletine… 

Suratına baktım, yine boş bakıyor, elimi çektim ben de hemen, utandım…Bakmaya devam ettim bir şey desin de yapayım diye ama demiyor. Kendi kendime bir şey yaparsam kızıyor, anlamadım ki ne yapmam gerekiyor… 


“ Mert bir şey der misin kafandan neler geçiyor, ne yapacağımı şaşırdım”

“ Kusura bakma ne düşündüğümü ben de bilmiyorum. Annem evdeyken hiç yapmadım böyle şeyler ondan yani. Şimdi dayanır kapıya, kilitli olduğunu görünce de sen burdasın diye maraza çıkarır. Sana yüklenir, üzülürsün, ben alıştım artık da…”

“ Tamam aşkım özür dilerim… Açıyorum kilidi hemen… Gideyim ben”

“ Seks yoksa ben de yokum diyorsun yani…”

Bir anda öyle utandım ki… Keşke hiç gelmeseydim yaa… Onu görünce de dayanamadım, en gıcık olduğum şeyi yaptım, yavşadım yani. Bu sefer gülmeye başladı, sinirden gebereceğim şimdi…

“ Ne seksi yaa… Sadece seni özledim, elimi de öylesine alışkanlıkla attım… Özür dilerim. Sen otur de, sabaha kadar şurda oturur seni seyrederim, gıkım bile çıkmadan”

“ Tamam tamam üzülme şaka yaptım sadece… Ayrıca utanmana gerek yok, canın seks de isteyebilir, ben buna neden kızayım veya ayıplayayım ki, sonuçta benle yapacaksın…”

Tam burda, pis bir gülüş attı ve bana bakıp, kendinden çok emin bir şekilde,

“ Ya da benim istediğim kişiyle… En başta kabul etmiştin, şimdi yan çizmene çok kızıyorum… Bunu bugün çözeceğiz… Bir an önce iyileşip, evimize dönmemi istiyorsan artık benim sana söylediğim şeyleri düşünmeden yapmalısın…”

Kavgalar, korkular, tabancalar, yaralanma, ölüm tehlikeleri, daha ne olsun. Ama Mert hâlâ aynı yerde, döndük dolaştık, nerdeyse her şeyin nedeni olan manyaklığa geri döndük… Artık Mert’e cevap verecek gücü kendimde bulamıyorum…

Çöktüm kaldım odasındaki sandalyeye. Elimi gözlerime götürdüm, ağladığımı görmesin diye. Ama anladı tabii… Hiç konuşmadı… Neyse ki, ben de kesebildim ağlamayı… Ona baktım, tişörtüme sildim yanaklarımı ve gözlerimi…

Beni Cihan becerince neden Mert iyileşiyor onu da çözemedim ya… Evimize, dedi yanlış duymadıysam… Şimdi buna sevinmem mi gerekiyor yoksa üzülmem mi? Evimiz ama, evimizde üçüncü, dördüncü hatta beşinci kişiler de olabilir. Sürü evi ya… 

“ Yine Cihan mı?”

“ Evet bu gün onunla beraber olmanı istiyorum. Bu sefer sadece ve mutlaka yapacaksın… Bu konuda ciddiyim. Ayrıca bunu bir görev gibi yapar da Cihan’ı memnun etmezsen çok kızarım… Sanki benimle yaparmış gibi unutma… Senin yorumunu da duymak istemiyorum, yap sadece”

≈≈≈

O kadar sinirli bakmaya başladı ki… Annesinin ve Gökçe’nin hıncını benden çıkartıyor… Bana başkasıyla seks yaptırınca, eline ne geçmiş olacak acaba… Bunları hiç anlayamıyorum… Bir şey de söyleyemiyorum… Yorum istemiyor her zaman ki gibi.

Duyunca nasıl da sevinmiştim… Hani benim için yaşıyordu Mert… Beni becertmek için her halde… Bu kadar olay oldu, o düşüncesinden vazgeçmiyor… Hatta bu sefer daha da ciddi üstüme geliyor…

Dayanamıyorum, tekrar ağlamaya başlayacağım, ayağa kalkıp, arkamı döndüm, sıktım gözlerimi… İnsan çişini tutar gibi gözyaşlarını tutamıyor… Çıktım Mert’in odasının kapısından annesine görünmeden gidebilsem evden…

Nerde, kadın kapıyı gören bir yere konuşlanmış beni bekliyor zaten… Bakamıyorum gözlerinin içine kaçırdım gözlerimi, o kadar sert bakıyor ki bana… Kim bilir neler anlattı Dani’nin babası…

“ Özür dilerim rahatsız ettim, izin verirseniz, gidebilir miyim?”

“ Seninle konuşmak istiyorum”

“ Ne olur bırakın gideyim, çok acele bir işim var”

Kolumdan tuttu beni, içeri çekiştiriyor. Sinirden ölebilirim. Birden çektim kolumu, ama kadın öyle bir yapışmış ki koluma, kurtaramadım kendimi… Mert’in bu kadar zayıf ve kassız olmasına rağmen neden güçlü olduğu anlaşıldı; genler…

Tekrar suratına baktığımda dayanamayıp ağlamaya başlamıştım bile… Kadının suratı düştü, birden beni ağlar görünce… Mert ve Gökçe’den pek ağlayan çocuğa alışkın değil sanırım…

“ Dur, sadece konuşacaktık, neyse tamam git sen şimdi, sonra konuşuruz”

Fırladım bahçeden dışarı… Hem koşuyorum nereye gittiğimi bilmeden, hem ağlıyorum… Arkamdan da birinin koştuğunu ve bir şeyler dediğini hisseder gibi oldum… Ahh allahım Mert peşimden koşsa, vazgeçtim tamam kal gitme dese…

Hafifçe arkamı dönünce peşimden koşanın Peter Pan olduğunu gördüm… Durdum… Şaşırdım…

“ Ne oldu, neden koşuyorsun peşimden”

“ Bilmem çıkana kadar bekleyeyim dedim sadece… Ben Mert abiyi ve ailesini iyi tanırım… Annem onların evine temizliğe gidiyor… Çalıştığım işi de Mert abi ayarladı. Okuyorum ben, sağ olsun Sabri abi idare ediyor beni okula filan gidebilmem için. Zaman buldukça da çalışıyorum, okul paramı çıkarmak için… Annesi ile arası hiç iyi değil Mert abinin… Evde hiç kalmaz aslında… Eskiden de hep arkadaşlarında kalırdı, genelde de Cihan abinin evinde, şimdi de aynı eve taşınmışlar zaten”

Bu çocuk da cin gibi bir şeymiş. Neler de biliyor… Esmer uzun boylu kısa saçlı ve çöp gibi kolları var… Ama suratı çok güzel. Göz bebekleri simsiyah zeytin gibi . Gözleri de şişmiş sanki, yeni doğmuş bebeklerin gözleri gibi… 

Zayıf hâli ile şiş gözleri çok komik ve tatlı duruyor. Güler gibi bakıyor hep. İnsanın içini rahatlatan bakışları var sanki… Hava soğuk olmasına rağmen kısa kollu tişörtle çıkmış dışarı… Nefes nefeseyim hala…

“ Şurda park var biraz oturalım dinlenin isterseniz, çay da var içeriz”

“ Neden beni bekledin sen”

“ Kötü bir niyetim yok yemin ederim, Mert abinin annesiyle ilgili, yanlış anlamazsanız açık konuşabilir miyim?”

“ Mert’in annesiyle benim çıkmamı beklemen arasında ne ilişki var anlayamadım”

“ Anlatacağım hadi lütfen oturalım”

Biraz yürüyüp bir parka girdik. Çok komik, acele acele hareket ediyor gibi sanki. Adımlarını da sanki yürür gibi değil de kayar gibi atıyor… İlginç biri… Konuşması da oldukça düzgün… 

Park gerçekten güzel bir yermiş, uzaktan da olsa deniz görünüyor. Bir masaya oturduk. Çok da kibarmış, nerden öğrendiyse, benim sandalyemi tuttu, garsonluktan kalma bir alışkanlık her halde…

“ Benim adım Hasan, sizinkini öğrenebilir miyim”

“ Can”

“ Anlatacaklarımdan Mert abinin haberi olmasın ne olur. Sizi çok sevdim ve anlatmak istedim. Bilirseniz daha iyi olur diye düşündüm…”

“ Tamam anlat artık merak ettim”

“ Mert abi ile aranızda ilişki olduğunu biliyorum. Kızmayın ne olur ben Mert abiyi o kadar çok severimki. O ne yapıyorsa benim için doğrudur, ama annesi için aynı şeyi söyleyemem… Mert abi Gökçe ablayla küstükten sonra, bazı oğlanlarla çıkmaya başladığını biliyorum ben. Sonra Gökçe abla da öğrenmiş ve çok kızmış… Mert abi de onu takmayınca annesine söylemiş. O günden sonra Mert abi eve ayda yılda bir uğrar oldu… Annesi ise, peşini bırakmadı onun… Bu anlatacaklarımdan Mert abinin haberi yok sanırım, annesi takip ettirip filan kimlerle birlikte olduğunu öğrenince, çocukların aileleriyle konuşuyormuş. Çok kişinin başının belaya girdiğini söyledi annem, Mert abi’nin annesi yani Nevin hanım ise, çocukların durumuna seviniyormuş. Size de yapar diye düşünüp anlatmak istedim bunları, yanlış bir şey yapmadım umarım”

“ Yok iyi yaptın anlatmakla, eğer benim aileme de ulaşırsa başım belaya girer, ama ne yapacağım bilmiyorum”

“ Çok karıştım işinize biliyorum ama kendi düşüncemi söyleyebilir miyim”

Bu çocuk doğru mu söylüyor acaba? Ama neden yalan söylesin ki, zaten bu kadar temiz yüzlü ve bu gözlere sahip birisi kötülük yapamaz gibi geliyor insana… Bir de üstelik, hem okuyup hem de çalışıyormuş, büyük başarı… Kafamı salladım evet der gibi…

“ Nevin hanım yüzünden, benim duyduğum bir çocuğu babası çok dövmüş, bir diğerini yurt dışına göndermişler bir sürü böyle olay… Sizin başınıza gelmemesi için bence, Mert abiye açıkça söyleyin duyduklarınızı, haberi olursa annesine engel olabilir o bir şekilde… Ama tabi nerden duyduğunuzu söylemeyin çünkü o zaman Nevin hanım annemi işten çıkarır… Benim de başım belâya girer… Gerçi sizin derdiniz yanında bunu dert ettiğim için kızıyorsunuzdur bana özür dilerim…”

Neden olduğunu bilmiyorum ama Hasan’a güven duydum, hatta sevdim onu ne kadar düşünceli ve iyi niyetli görünüyor. Tam bir Peter Pan… Yardımsever ama çocuk da hâlâ… PP gibi uçma 💫 yeteneği var gibi hissettiriyor insana…

“ Sizli bizli konuşmana gerek yok. Merak ettim yaşın küçük gibi duruyor ama daha büyük gibi konuşmaların. Kaç yaşındasın ve ne okuyorsun”

“ Teşekkür ederim, ben grafik tasarım okuyorum yaşım 19”

“ Daha küçük duruyorsun benden büyükmüşsün, hangi okul”

“ Mimar Sinan”

“ En iyi okulu kazanmışın o alanda tebrik ederim”

“ Annem ve babam sayesinde benim okumam için yıllardır ikisi de çok çalışıyorlar benim amacım da inşallah onları yaşlılıklarında rahat ettirmek”

Düşünüyorum da, Hasan gibi insanlar da var dünyada, Hilmi gibi de. Mert, Cihan her biri ayrı bir âlem sanki… Hasan’la konuşmak hatta onun yanında olmak bile o kadar iyi geldi ki, bir çay daha içelim mi deyince… Biraz düşündüm…

≈≈≈

Yine başımı salladım. Onunla bu şekilde iletişim kurmak hoşuma gidiyor, konuşmadan. Çocukken bazen Sinan’la beraberken de böyle yapardım. Saatlerce konuşmazdım, el ve kafa, göz hareketleri yapardım sadece…

Aslında konuşmak eğer anlaşmak için yapılan bir eylemse, bence birbirlerini seven insanlar için, anlaşmak için konuşmaya gerek yok… Çünkü onlar için kelimeler o kadar yetersiz ki… Meselâ, benim aşkımı anlatmaya kelime yok ki…

Ben böyle yapınca Sinan’ın çok hoşuna giderdi ve sonunda kahkahalarla gülmeye başlardık. Dakikalarca gülerdik, neye güldüğümüzü bile bilmeden hem de… Bir şey dikkatimi çekiyor; insan çok düşünmeden yaptığı şeylerde çok daha içten oluyor sanki…

“ İçinde bulunduğum boktan durumu unutturdun bana sanki, değişik birisin” dedim.

“ Annem de öyle söyler hep. Gözlerim de ve tabii bakışlarımda bir gariplik varmış. Madem bana güvendin, o zaman ben de seni çok sevdiğimi söylemeliyim. Bir şey sormak ve anlatmak istiyorum izin verirsen”

Salladım kafamı, güldü o da bu defa yaptığıma. Anladı sanırım espri olsun diye yaptığımı. 

“ Soracağım şeye kızmazsın umarım, sen şimdi Mert abiye aşık mısın?”

“ Ölümüne”

“ Çocukken ben de Mert abiye aşığım sanırdım. Yani gay olmak nedir ne değildir bilmeden öylesine bir güven ve hayranlık sonucu oluşan bir şey… Çünkü bana kardeşiymişim gibi davranırdı. Hatta çevremden gördüğüm tüm abilerden daha ilgili, koruyucu ve sevgi doluydu. Annem de ben de o nedenle onu çok severiz… Çünkü bu gün ben kendimde beğendiğim ne varsa hep Mert abi sayesinde diye düşünürüm…”

“ Ne kadar içten ve dürüstsün başkası olsa bu duygularını gizler anlatamaz”

“ Yalan yok senin gay olduğunu bilmesem utanır anlatamazdım. Bir de bilmiyorum o kadar temiz bir suratın var ki insan sana anlattığı şeyden utanmaz çünkü melek gibisin…”

Bunları düşünmeden söyledi sanırım o kadar kızardı ki esmer suratından bile belli oluyor. Utanmasın diye bir tepki vermedim ve duymamazlığa geldim…

“ Sen gay misin peki”

“ Bilmiyorum, bazen hissediyorum böyle şeyler. Ama annem anlar diye çok utanıyorum ve düşünmemeye çalışıyorum. Bir de kız arkadaşım var okuldan. Ama nedense onu da sanki annemmiş gibi görüyorum”

Telefonum cırladı. Hemen baktım Mert diye… Değil tabi… Onun dediğini yapmadığım için aramaz ki o beni… Ne yapmam gerekiyor kafam karmakarışık… Neyse açtım mesajı,

Emel ▶︎ Can

hilmi diye biri bizim sınıftan bir çok kişiye seni sormuş neden odasında yok nerelere gider filan diye araştırdım bu itin tekiymiş ve belâlı bir tip neler oluyor can çok meraklandım hemen cevap yaz her zamanki gibi yapma sakın

Can ▶︎ Emel

meraklanma sen anlatırım önemli bir şey yok

İyi ki de yok. Extremely fucked up resmen. Ben nereye gideceğim şimdi. Yurda gidemiyorum, Mert belâ kadın Nevin hanımın esaretinde. Cihan itinin yanına gidemiyorum mâlum nedenle… En iyisi Dani’lere gideyim, babasının adamlarına kurşunlatayım kendimi, sen sağ ben selâmet…

Anladı Hasan kötü bir durumda olduğumu…

“ Kötü bir şey mi oldu”

“ İyi hiç bir şey olmuyor ki”

Gülmeye başlayınca, ben de kahkaha atmaya başladım. Sinirlerim boşaldı sanırım… Gülüyor muyum ağlıyor muyum bilmiyorum…

“ Anlat lütfen belki yardımım dokunur”

“ Ailem İstanbul’da değil yurtta kalıyorum. Orda biriyle de başım belâda bu gün dönemeyeceğim her halde”

“ Düşündüğün şeye bak gel bizim evde kalırsın. Mert abiye de söyleyebilirsin bir şey demez. Beni de annemi de çok sever kızmaz yani…”

“ Saol Hasan siz de kalamam çünkü Mert’e neden yurda gidemediğimi anlatamam. Zaten Dani yüzünden olanlar mâlum… Bir de bunu öğrenirse ya beni ya da o kişiyi öldürür Mert… Ne olur sen de bir şey belli etme sakın”

“ Anladım o zaman söylemeden gel kal, yarın bir çaresine bakarız”

“ Dur bakalım bir okula gideyim durum nedir gerekirse yardım isterim, çok teşekkür”

Daha önce kimseye olmadığı kadar ısındım ve güvendim Peter’e… Umarım bu yaptığım da tüm yaptıklarım gibi elimde patlamaz. Bir kere de doğru giden bir işim olsa… Okul dışında her şeyi batırmak, ben buyum… Ama bu olmasın bari…

“ Seninle arkadaş olmak istiyorum, ne olur kabul et ne konuda istersen sohbet yardım her zaman hazırım, kabul eder misin”

Zaten gözleri çok tatlı, yalvarır gibi bakıp daha da kısınca gözlerini, hafif başını da yana eğince, tatlılık oluyor tam. Teninin rengine dikkat etmemiştim… Sanki kızıl derililerin ten rengi gibi…

Ben yine başımı salladım, evet anlamında. Ama nedense o birden durgunlaştı… Düşüncelere daldı… Merak ettim, bir şeye mi alındı diye, ama evet dedim işte alınacak ne var ki?

“ Hoşuna gitmeyen ne” dedim…

“ Hoşuma gitmeyen mi? Evet dedin ya neden hoşuma gitmesin ki, sevinçten öyle bir an düşündüm sadece aklıma bir şey geldi de…”

“ Anlat istersen derdim ama benim gitmem gerek, sen de kafeye dön Sabri abi kızmasın”

“ Kızmaz seninle olduğumu söylerim. Telefon numaranı verir misin bana”

Söyledim, kaydetti ağzı kulaklarında ve çaldırdı hemen. Ben de kaydettim, ama Peter Pan yazdım adına, fotosunu da çekip koydum, aynı o sanki… Fotosunu çekmem çok hoşuna gitti izin isteyip o da çekti…

Uzun uzun baktı çektiği fotoğrafa… 

“ Ne kadar güzelsin…”

Şaşkın baktım ona, bu sefer duymamazlıktan gelmedim… O da deminkinden daha beter kızardı… Ben de uzatmadım… 

“ Hadi hoşçakal” dedim.

Bu sahneyi bir an önce kapatmalı. Hoş yerlere doğru esmiyor rüzgarlar… İyi bir çocuk Peter Pan, batırmasa bari… Çıktık parktan ben caddeye doğru yürümeliyim okulun servislerine gitmek için dolmuşa binmem gerek…

Elini uzattı, suratı düştü sanki ayrılıyoruz diye… Ben de uzattım, hemen sarılıp öptü yanaklarımdan… Evet samimiyette de uçuyor PP. 

“ Bir şey olursa ara veya mesaj at, nereye dersen hemen gelirim, işimi sorun etme Sabri Abi için arkadaşlık ve yardım her şeyden önemlidir, izin verir yani, hele Mert abinin arkadaşıysan…”

Bu çocuğun benimle ilgili düşünceleri umarım bir tehlike içermiyordur… Çünkü daha şimdiden bir arkadaş olarak ona çok alıştım, nedenini bilmiyorum…

≈≈≈

Dolmuştan inince telefonuma baktım mesaj gelmiş…

Mert ► Can

demin sordum cihana gitmemişsin hala eğer hemen bizim eve gitmeyeceksen bir daha kesinlikle görüşmüyoruz

Off ya neye kızdı Mert bu gün de bu kadar sinirli ve bu konuda ısrarcı… Telefondan suratıma baktım, gözlerim kan çanağı gibi…

Can ► Mert

ne yapmamı istiyorsan tam olarak söyle

Gözlerimi sileceğim derken çıkacaklar yerlerinden nerdeyse, sinirden ne yaptığımı kontrol edemiyorum… Oturdum bir duvarın üstüne bekliyorum cevabını… 

Mert ► Can

taksiye atla git cihan evde para çek karttan giderken içecek bir şeyler de al istiyorsa ne yapıyorsun nerdesin sen şimdi

Parasını da verdi, tam orospu olduk… Bir şeyi yapıcaksan tam yapıcaksın… Bu konuyla dalga geçebilmeme bile sinir oluyorum… Ama hayır diyemedim işte, gücüm kalmadı… Hele de şu durumda o yaralanmışken… Onu bırakamıyorum işte…

Can ► Mert

sizin evin orda parkta oturdum biraz yoldayım gidiyorum şimdi

Baktım cebimde para var… Para çekmeye gitmedim… Tam bir salak gibi hissediyorum kendimi… Daha cebimde para var mı ondan bile haberim yok… Bu nedenle, çok zaman saatlerce aç kalan ben… O kadar mı zavallıyım acaba?

Bindim bir taksiye… Cihan’a mesaj attım…

Can ► Cihan

mert sizin eve gitmemi istedi

Cihan ► Can

tamam gel bekliyorum

Market servisi görevimiz de var Mert öyle emretti ya…

Can ► Cihan

mert sormamı istedi marketten bir şey gerekli mi onun kartı ben de

Cihan ► Can

hayır ayarlarım her şeyi ben sen gel hemen her lâfın başında mert istedi demeyi de kes

Al yedik fırçayı. Anla işte Mert istediği için geliyorum mesajımın dozajı fazla kaçtı sanırım kızdırdık efendiyi…

Şuna bak ya, ayarlarım her şeyi ben, diyor bir de… Çok teşekkür ederim, ben ayarlardım her şeyi, ama karşılığında sen de beni becermekten vazgeçsen… Sanki başkası yok… Ne demek bu illâ Mert’in yattığı kişiyle yatma isteği anlamadım ki…

≈≈≈

İçeri girdim… Daha girer girmez, sarılıp öptü, neyse ki yanaklarımdan… Biri oturuyor salonda… Baktım, Burak değil ama işte benziyor diyelim…

“ Merak etme Emir gidiyor” dedi Cihan.

Bir de Emir çıktı… Bu acaba Mert’in tanıdığı biri mi. Aman bana ne. Elimde değil ki Mert bu çocukla da yatmış mıdır? Burak’tan daha da güzelmiş bu. Deli gibi kıskandım şimdi. Mert’in umurunda olmamamın nedeni bu işte, çevresinde bir sürü güzel çocuk var…

Cihan’ın aymazlığına bak… Ben belki gelmem diye çağırmış bile birini, şimdi de gönderiyor… Hiç boş durmuyor. Sırf libido bunlar ya… Tam bir şerefsizlik… Neyse kendimi doldurursam bu işi hiç yapamam ve Mert de beni sonsuza kadar bırakır…

Keşke Emir kevaşesi kalsaydı da beni, azad etseydi Cihan bey… Ama ona hep yeni biri gerekli tabi… Kıçımın Emir’i suratını düşürüp kalktı. Neyse onurlu biriymiş, sessizce gitti bana hiç bakmadan… Bu bakımdan Burak gibi değil en azından… Gerçi rezalet çıkarsa belki daha iyi olurdu, neyse…

“ Veriyim mi içecek bir şey”

Sabahtan beri bir şey yemedim ama hiç açlık hissetmiyorum. Aç karnına içki içersem midem delinir ve iç kanamadan ölürüm umudundayım. Acısız olsun ne olur… Ölürken bari acı çekmeden huzurlu bir ölüm nasip... İşte anladın sen onu…

“ Viski lütfen, alayım ben istersen”

“ Ben getiririm bebek otur sen enerjini bana sakla”

Bok herif, sen de enerjini tüketirsin inşallah da çükün kalkmaz. Hem de hiç, ben de kurtulurum senden. Şimdi ne düşünmem gerekiyor. …bir görev gibi yapar da Cihan’ı memnun etmezsen çok kızarım… Sanki benimle yaparmış gibi unutma… Senin yorumunu da duymak istemiyorum. Böyle buyurdu Mert…

Olur oynarız, demem gerekiyor kendimi ikna etmek için ama diyemiyorum işte olmuyor. Cihan’ı Mert gibi düşüneceğim öyle mi? Bu Mert tamam akıllı ve güçlü bir erkek ama harbi bu konularda salak ya… 

Nasıl Cihan’ı Mert gibi düşünürüm ki. Nasıl olsa onur gitti, var mıydı onu da bilmiyorum… Mert, neler yaptırıyor bana, farkında bile değilim yaşadığım anın… 

≈≈≈

Getirdiği viskiye su koyacakken, elinden aldım ve hepsini diktim kafaya… Şaşkın bana bakıyor, birayı zor içen birinden bunu beklemiyordu. Çünkü bardak epey doluydu… Geçen sefer gibi değildi yani…

“ Yapma sek o kadar fazla viski fon dip yapılmaz” dedi sinirli.

Nasıl iş anlamıyorum ki, herkes de beni düşünüyor. Ama sanırım dertleri ölmeyeyim de rahatça becersinler diye… Teşekkürler insanlık, bana da hayatın bu tarafını lâyık gördün… Bize de bu düştüyse oynarız rolümüzü… Bu yalan dünya da… (çok mu melankolik oldu, bence de).

Öyle bir yandı ki boğazım, ordan mideme kadar indi acı… Kafam döndü ama, istediğim buydu zaten. Uzattım tekrar bardağı… Bakıyor bana, ne bu? Der gibi…

“ Yalvarırım ver içeyim, sakın kızma ve Mert’e söyleme, bırakır beni yoksa… Ama biraz sarhoş olmazsam yapamam, kızma ne olur…”

“ Bu kadar mı seviyorsun Mert’i” dedi alaycı bir tavırla.

“ Evet ölecek kadar hem de… Bak, daha önce de söyledim, seninle deli olurum yatmak için. Ama birine aşıkken hele de Mert’e… Yapamıyorum, yalan söylemiyorum, yemin ederim… Sen bir büyüklük yapsan da yattığımızı söylesen Mert’e, yalvarırım… Başka ne istersen yaparım hem de ömrüm boyunca…”

Yalakalığım tavanı geçti, uzay sanırım kızmayın ve durumumu anlayın ne olur… Belki bana acır umudundayım… Ne umduk ne bulduk… Kafama vurdu bir tane, çok ağır değil ama acıdı yine de… 

“ Sana söyleneni yapsan olmuyor mu?”

Olmuyor yapamıyorum işte anlasana. Ama sen sadece kendini düşün. İnsanlar hayvanlara eziyet etmesin derken bunlar bana neler yapıyor ya…

“ Tamam söyle emrindeyim”

Bir tane daha geçirdi, kafamın arkasına…

Eğer böyle alaycı olursan dayak yersin sadece”

Her durumda yiyeceğim nasıl olsa, ya dayak ya da seninkini. Ne fark eder ki koç… Diyecektim ki… Alaycı olmamam konusundaki, uyarı vuruşu aklıma geldi ve sustum… Yine herhalde, uslu çocuk, olmam gerek her zor durumda olduğu gibi…

Ben sabredeyim. Onlar bana eziyet etsin. İstemediğim şeyleri yaptırsınlar. Anlayamıyorum (ne boktan anlıyorsun ki zaten demeyin de)… Ama yine istesem de istemesem de her şeye evet dedik sanırım… Öyle boş boş bakınca ona iyice sinirlendi… Bağırmaya başladı bu defa…

“ Senin niyetin ne? Neden geldin buraya, siktir git istemiyorsan uğraşamam seninle”


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler