Liseden Üniversiteye 13 ~ sen bana şartsın






Liseden Üniversiteye 13





~~~ sen bana şartsın ~~~



Kanepede yarım saate yakın Mert'in kucağındaydım. Ara sıra kemiklerimi kırıcak gibi sarılmaları dışında müthiş yumuşak bir şekilde sevdi beni. Sonra kucağından indirmeden odasına taşıdı. 

Yatakta sevişmeye başladık. Ayaklarından başlayıp her noktasını öpüp yaladım pürüzsüz vücudunun. Sonra aynısını o bana yaptı. Ayak parmaklarımı emerken, zevkten çıldırıcaktım nerdeyse. Kısık bir sesle;

" Keşke hep böyle sevişsen"

" Gene yorum yapıyorsun " deyip, kalçama bir geçirdi. 

Ne bok yemeye konuştum bilmem ki. Çok acıdı canım. Ama bir şey demedim. Ters ters bakmaya devam edince,

" Tamam özür dilerim" diye kekeledim.

" İyi bir kerelik affedildin. Bugün seni, senin istediğin gibi yapıcam merak etme. Ama alışayım deme sakın"

İkimiz de güldük bu söylediğine. Bir taraftan da kalçamı ovuşturuyordum. Daha eskilerin acısı geçmeden... Neyse unutmak ve anın zevkini çıkartmak en iyisi.

" Teşekkür ederim, aşkımsın. Kızma ama, sadece teklif, karar senin yine, ne olur bugün içime girmesen, bırak biraz acısı geçsin, olur mu?"

" Olur, lazımsın bana daha" dedi gülerek.

Eh bu günlük de kurtardık. Arkam acıyor hâlâ çünkü. Ağzımdan çıkardım aletini, suratına şımarıkça baktım ve,

" Sen bana lazım değilsin ama..."

" Nasıl yani"

" Sen bana şartsın"


Enfes ve çok uyumlu bir sevişme yaşadık. Diğerlerinden farklı olarak bu defa beni de getirdi. Müthiş rahatladım boşalınca. Pazar gününden beri yapmadığımız şey kalmadı, benim boşalmam dışında yani. 

Belki de bu güne kadar ki en zevk aldığım sevişme buydu. Hiç sert davranmadı, kızdığı zaman ki hariç, vurmadı ve ısırmadı. Bunun için ben de bol bol teşekkür ettim.

Daha önceki sevişmelerde, çok canım yandığı halde, hiç itiraz etmememin ödülüymüş BU, öyle dedi 😊. Keşke bundan sonra hep böyle olsa... 

Arabadayken, bana kızmıştı, araba kullanır gibi sevişsen, dediğimde. Tam da kastettiğim buydu işte. Arabanın hızıyla onun hareketlerinin ters orantılı oluşu yani.

Sevişirken de, aletinin sertliği ile davranışlarının yumuşaklığı. Çok şey istiyorum herhalde. Bunları ona söylemedim tabii, yorum yapmaya girer bunlar ve bana yasak biliyorsunuz.

İkimizin de her yeri meni içindeydi. Ve bence enfes kokuyorduk. Öylece epeyce sarılıp yattık. İçerden bi sesler geldi.

" Aha Cihan geldi. Hadi gel duş alalım da sizi tanıştırıyım, ya da istersen böyle gidelim"

Kahkayı bastım. İkimizin de menili ağızlarını birleştirip öptüm onu. Meni kardeşi olduk 😋.Mert'in odasındaki banyoda duş aldık. Vücudunu sabunlarken doyamıyordum ona. Hele o beni sabunlarken... Ellerini vücudumda hissetmek, bebek gibiyim...

Karnım tatlı tatlı karıncalanıyor sanki.

≈≈≈

Cihan acayip tatlı biri. Mavi gözlü, saçlarının rengi kızıla yakın ve kollarında ve yüzünde çiller var. Başka yerlerinde varsa bilemem. Yanaklarını sıktırmak geliyor insanın içinden. Mert tanıştırdı bizi. Oldukça cana yakın ve samimi birine benziyor. Konuşurken gözlerinin içi gülüyor sanki. 

Sevdim onu. Umarım Mert'le aralarında bir şey yoktur, pek tatlı bir şey çünkü. Gördüğünüz gibi iyicene paranoyaya bağlamış durumdayım. Mert'in çevresindeki, güzel tüm yaratıkları kıskanıyorum. 

" Acıktım bir şeyler söyleyelim mi" dedi Mert.

" Gitmeyecek miyiz maça" dedi Cihan.

" Yok oğlum ya çok içmişiz dün. Yarın da yüzme var. Ama sen istiyorsan git"

Yarın yüzme antremanına gideceğine göre okula gelecek Mert. Bu demektir ki muhasebe dersinde beraberiz, yuppi.

" O zaman Elif'i çağırayım, geleyim mi demişti zaten, hemen gelir hep beraber yeriz" dedi Cihan.

Elif, Mert'in sınıfındaki kız yani. Ne alâka, kafam karıştı iyicene.

" Ok. O zaman Elif gelene kadar bişeyler izleyelim, dizi filan kısa bir şeyler" dedi bana bakarak Mert.

Ben bu sefer evden gelirken backupımı da getirmiştim. Ama evde televizyon olmadığı için bilgisayardan izliyeceğiz mecburen. Dip dibe olmak demek bu da, bana uyar. Mert her zamanki gibi, altında şort üstü çıplak. Utanmaz herif, birazdan Elif geldiğinde giyinir umarım.

" Nasıl bir şey olsun dizi" dedim.

" Ortaya karışık" dedi Cihan.

" United States of Tara o zaman" dedim.

Aykırı aile dizisi. Enfes bir şey. Üstelik dizide, ailenin teenage oğlu gay ve annesi babası tarafından destekleniyor. Gay rolünü oynayan da Keir Gilchrist. Hayranım çocuğa. Tatlılık abidesi, o kadar güzel ve içten ki, tam bir pıtırcık.


Oynadığı bütün rollerde başarılı. Annesi desen ayrı hikaye. Çok kişilikli. Kişiliklerinden biri de lezbiyen. Anneyi de Toni Collette oynuyor. O da çok başarılı bir oyuncu, her filminde. Tabii Türkiye'de oynamadı dizi.

≈≈≈

Biz dizi izlerken Elif geldi. Cihan'la öpüştüler, amanın dudaktan hem de. Birden elimde olmadan,

"Siz sevgili misiniz" deyiverdim.

Bazen kendimi tutamıyorum (bazen mi?). Elif her zamanki rahat tavrıyla,

" Deniyoruz"

" Başarıyla sonuçlanır umarım" dedim.

Güldüler. Çok sevinçliyim, okulda Mert'le aynı sınıftan olan ve dibinden ayrılmayan kızın sevgilisi vardı. Aynı evde kaldığı Cihan'ın da sevgilisiydi üstelik, bu da bonusu yani. Dışardan yemek söyledik, dizi izledik, bir kanepede dört kişi. 

Kıç kıça pek bir tatlı. Biraz sohbet filan işte. Ben arada Mert'e sarıldım, arada o bana. Cihan da Elif'e arada öpücükler kondurdu. Sarmaş dolaş bir gece anlayacağınız. Mutluyum ya da mutluyuz daha iyisi.

Gece ben Mert'le Elif'te Cihan'la yattı, e yani. Acaba seks yapıyorlar mı ? Ne meraklı şeyim değil mi ?

≈≈≈

Sabah uyandığımda Mert bana arkadan sarılmıştı. Ben de ona biraz daha sokuldum. Ama yavaş yavaş uykusunda erekte oluyordu sanırım. Dün ucuz kurtulmuştum, hemen popomu yakın tehlikeden uzaklaştırdım.

Biraz acısı geçsin, verecem sevgilime merak etmeyin 😋. Saate baktım, yine çok uyumuşuz, 9'a geliyor. 

Ona doğru döndüm ve öptüm bütün suratını. Yüzyıllardır hayalini kurduğum, ikinci güzel uyanışım. Üstelik hayal ettiğimden çok daha enfes bir erkekle. Şu soft seks olayını da devam ettirse ben sakatlanmadan, UçArIm ...

≈≈≈

Ben Mert ve Elif okula gittik. Yurda uğradım önce, üstümü değiştirmek ve kitaplarımı notlarımı filan almak için. Odaya girdiğimde bir değişiklik farketmiştim. Celal gelmiş sanırım ben yokken. Çünkü yatağındaki çarşaflar yoktu. 

Dolabına baktım hemen. Bomboş. Tümüyle terk etmişti odayı anlaşılan. Masanın üzerinde bir kağıt ilişti gözüme.

Can, 

Görmüşsündür, eşyalarımın tümünü aldım. Sana adam gibi veda edebilmek ve herşey için özür dilemek istedim ve sen odada olasın diye gece geldim. Ama yoktun. Kızmadım merak etme. Biraz kıskandım sadece. Sevgilinle berabersin herhalde. Dün sizi otoparkta arabadan inerken görmüştüm, çok mutlu gözüküyordun. Buna sevindim. Umarım iyi bir insandır ve sana layıktır. Sadece yurdu değil okulu da bırakıyorum. Önümüzdeki yıl bir devlet okuluna geçiş yapacağım. 

Seni hep seveceğim ve biraz da suçluluk duygusu ile hatırlayacağım. Keşke şartlar böyle olmasaydı ve ben bu kadar bencil biri olmasaydım. Daha doğrusu küçüğüm, keşke ben de senin kadar BÜYÜK olabilseydim ....

Celâl

Bana bıraktığı notu bitirdiğimde hıçkıra hıçkıra ağladım. Çok etkiledi yazdıkları beni. Ona aşık olduktan sonra, bana her kötü davrandığında ve sonunda da terkedip gittiğinde, kendime de ona da çok kızmıştım. Ama şimdi onun iyi biri olduğunu düşünüyorum. 

Yaşadıklarımdan da pişmanlık duymuyorum artık. Gördüğünüz gibi beni kandırması kolay. Keşke burda olsaydı şimdi ve adam gibi veda edebilseydik, onun istediği gibi. Suçluluk duydum. Mesaj yazmalıyım,

Can ► Celâl

selam celal notunu okudum ve ağladım inan. odada olamadığım için özür dilerim ben de seni hep seveceğim keşke dönem sonuna kadar kalsaydın hoşçakal

Mesajıma cevap yazmadı. Sanırım içten içe kızgın bana. Derse gittim. Her zaman ki gibi, Emel yanında ki iskemleyi bana ayırmış, oturdum oraya, hala ara ara burnumu çekerekten.

" N'ooldu koçum yine ağlamaklısın, dün yurtta da yoktun. Enişte yoksa dün gece yine..." 

Lafına devam etmesine fırsat vermedim.

" Emel lütfen şu tarz konuşmaları kes. Hele şimdi, çok kafam bozuk ona göre..."

" Tamam be şaka yapıyoruz. Gerçekten ne oldu hayırdır"

Dayanamadım biriyle paylaşmam gerek. Bu olaylarda çok yeniyim birilerinin desteğine ihtiyacım var. Emel'e biraz da utana sıkıla, sonuçta benim özelimdi, Celâl'in notunu uzattım.

" Aramızda sır ona göre"

Emel okumayı bitirdikten sonra,

" Zavallım, sen beş on yıl da yaşayacağın şeyleri aylara sığdırdın, hatta günlere adeta" 

Sarıldı bana. Ağladık beraber, sınıftakilerden utanmadan. Bizim garipliklerimize alıştılar artık zaten. Ne olduğunu pek çözemiyorlar o ayrı. Zaten benim de pek umurumda değil kimse artık. Zincirlerimden boşanıyorum yavaş yavaş. Murat, Haluk'la konuşuyor gibi yapıyordu ama gözü bizdeydi.

≈≈≈

Öğlen arasında Mert'ten haber çıkmadı. Ben de bir şey yazmadım. Beraberliğimizin dördüncü günü, çok muck olmak istemeyebilir sonuçta. Emel'le takıldık. Öğleden sonra erkenden muhasebe dersi için işletme bölümüne gittim. Elif'i gördüm ama Mert yoktu, yanına gittim.

" Mert yok mu ?"

" Oğluş, sen fena vurulmuşsun bu çocuğa. İnsan önce bi selam filan der, ne bu telaş" 

Haklı Elif ve gerçekten de tatlı bir kız. O da aynı Cihan gibi, konuşurken insanın gözünün içine bakıyor ve gözlerinin içi gülüyor. Yani gerçekten yakışıyorlar birbirlerine. 

" Özür dilerim, haklısın" sarılıp öptüm bu tatlışı. 

Emel'den sonra bir arkadaşım daha olabilir belki veya keşke. Sevgilisi de olduğuna göre, bir tehlike yok yani. Elif'in cep numarasını aldım ve benimkini verdim. Gerekli olabilir. Mert'i kuşatma altında tutmak için. Elif fotomu çekerken dilimi çıkardım. Adres defterine koydu 😜.

" Şirin şey" dedi.

" Biliyor musun Mert'in nerde olduğunu"

" Sabah derse girdik, antremana gitti ve sonra puff ... Merak etme sık sık kaybolur o böyle.  alışırsın"

O muhasebe dersine girmeyecekse benim de girmemin bir anlamı yok. Derse girmeden de, iyi not tutan birilerinden alacağım notlarla idare ederim. Sonuçta benim fakültemin dersi değil. Bıraktım dersi ve kütüphaneye gittim. Biraz kendi derslerime çalışmam gerek. Ama dayanamadım tabii. Merak kezbanı ben.

Can    Mert

selam mert kızma ama merak ettim nerdesin ben sizin dersteydim gelmedin  ben de girmedim sen olmayınca

Mert    Can

annem çağırdı onlara gidiyorum gece orda kalırım büyük ihtimal

Can     Mert

tamam ben de kütüphanedeyim yarın gelir misin okula

Mert   Can

bakalım

Bakın bakalım... Delirtecek bu Mert beni. Ne rahat herif ya. Bu annesinin çağırması konusu Gökçe karısıyla (karı diyorum ama asıl ne kastettiğimi biliyorsunuz) ilgili olabilir mi acaba ? Emel çağırdı ama gitmedim. 

Gece 11'e kadar kütüphanedeydim. Odaya gidersem, filmlere takılabilirim. Eğer Mert'le beraber olmaya devam edeceksek (inşallah tabi) dersler için zamanımı daha ekonomik kullanmalıyım artık. Uykum gelince odama gidip yattım.

≈≈≈

Gece yine doğru dürüst uyuyamadım. Aşkımın koynunda uyumaya alışan bedenim, (ulan topu topu iki gün birlikte yattık, ama alıştım işte) ya onun teni ve kokusu, arıyorum ne yapayım. Bu gün yine ses yok Mert'ten. 

Off ya . Beşinci gündeyiz. Benim akılımdan ondan başka bir şey YOK. Onun aklında ne var onu da HİÇ bilmiyorum. Ne yapacağımDerslere girip çıkıyorum. Aklımda hep o. Ulan hiç olmazsa bir kere de sen mesaj at. 

Ne yaptığını bileyim. Yok ama. Ben mesaj atacağım, bıktırmaktan korkuyorum onu. Akşam oldu hala haber yok. Yine rutin. Kütüphane ve uyku. Uyuyabilirsen tabi meraktan. Neyse ki yarın Cuma ve haftanın ikinci muhasebe dersi. Bakalım beyimiz gelecek mi ?

≈≈≈

Sabah ki dersleri sabırsızlıkla bitirdim. Koşarak işletme bölümüne gittim. Oh allahım yaşasın. Arada oturuyor Mert'le Elif. Benim onlara doğru koşarak geldiğimi görünce, Mert güldü ve eliyle yavaş işareti yaptı.

" Daha dersin başlamasına çok var. Ne bu koşturmaca tatlı şey"

Tatlı şey 💕😍. Benim için dünya, hatta uzay olan kişi, bana, tatlı şey, dedi.

" Derse koşmuyorum ki, sana koşuyorum ben"

Meşhur, elinin içini açıp gözünün birini kapattığı, hayırdır, işaretini yaptı. Anlamıyor mu yoksa alay mi ediyor benle acaba. Neyse ne, ben söyledim düşündüklerimi,

" İki gündür yoksun hem merak ettim hem de asıl... çOk özledim ya... Sen olmayınca nefesimi bile zor alıyorum inan... İnsan bir mesaj filan atar... uzay güzel şey" 

Mert son söylediğime çok güldü ve beni kendine çekip yanağıma bir öpücük kondurdu, offf, kokusunu duyunca ben... Öldüm... öldüm... Geri dirildim.

" Ayy, ne tatlı şeylersiniz siz ya, üzme şu çocuğu sen de Mert" dedi Elif, hayır Elif değil artık Elifcim.


Derse girdik. Elif üçümüze de yer ayırmış. Bana kendine ayırdığı Mert'in yanındaki sandalyeyi gösterdi. Canısına çok teşekkür ettim. Kıç kıça olamasak da, kolluklu tek kişilik sandalyelerde oturuyoruz çünkü, yine de yan yanaydık. 

Herkes dersi dinlerken, ben arasıra dersi dinledim, bolca da aşkımı seyrettim. Ders bittikten sonra araya çıktık. Çok özlemişim ya. Dudaklarına yumulmak için yalnız kalmak istiyorum. Dayanamadım ve sordum Mert'e,

"Akşam işin var mı ? "

" Evet " dedi.

Bakıyorum. O da bana bakıyor. Ama başka bir açıklama yok. 

" Kızmazsan ne yapacağını sorabilir miyim"

" Kızarım ama senin benden pek korkun kalmadı herhalde, kızmazsan, filan araya kelimeler sıkıştırıp... Söyleyeceğini söylüyorsun kafana göre"

Neyse ki bunları gülerek söyledi. Ben de Elif de epey güldük. Ortam iyi yani... Bundan güç alaraktan,

" Annenlere mi gidicen yine" 

" Evet yine annemlere gidicem, sakıncası mı var sarı pipi"

Kızdı sanırım. Tatlı şeyden tekrar sarı pipiye döndük. Burda imdadıma Elifcim yetişti.

" Sen ilk dönem ayrı eve çıkmadan önce yani, annenlerde bir geceden fazla kalmazdın, genelde Cihanlarda takılırdın, ne oldu böyle allah muhabbetinizi arttırsın"

Yaşa Elif ya dedim, içimden tabi. Mert artık bir açıklama yapması gerektiğini düşündü sanırım.

" Gökçe, yani teyzemin kızı yurt dışında okuyor. O geldi diye annem evde kalmamı istedi. Çünkü aramızın bozuk olduğunu bilmiyor. Ben de üzülmesin diye çaktırmıyorum. Annem kızı gibi sever onu çünkü..." 

" Ama biz üzülelim, önemi yok değil mi?" dedim.

Yine o delici bakışı suratıma yerleştirdi tokat gibi. Sonra da arkasını dönüp gitti. Oturdum kaldım koltuğa şaşkınca. Ağlamaklı olduğumu görünce Elif yanıma oturdu. Halime acıdı ve eliyle yere bakan suratımı kaldırdı,

" En iyisi sen arkasından git de gönlünü al Mert'in. Annesi pek kıymetlidir bunun, kin yapmasın sana" 

Ben hemen koşmaya başladım Mert'in arkasından. Sanki ölüm kalım meselesi deli gibi koşuyorum. Otoparkta tam arabasına binerken yakaladım onu. Ama nefes nefese ve bu arada dalağım şişti, o nedenle iki büklümüm. Mert şaşırdı beni böyle görünce,

Bir elimle dalağıma bastırıp zorlukla konuşabildim,

" Ne olursun affet. İki dakika konuşabilir miyiz"

Hâlâ sinirli sinirli bakıyor. Cevap vermiyor. Neyse ki, halimi görünce biraz acıdı. Konuşmadan arabayı gösterdi. Arabaya bindik. Bizim yurdun ordaki otoparka doğru sürdü. Ben de biraz soluklandım ve dalağıma bastırarak acısını geçirmeye çalıştım.

Arabayı durdurunca, bana döndü ve bakmaya başladı. Konuşmuyor ama,

" Kabul ediyorum salağın tekiyim... Salağım ama senin salağınım Mert, hem de tamamen. Lütfen benim böyle saçma sapan konuşmalarıma bu kadar kızma, elimde değil tutamıyorum dilimi işte. Beni o kadar çok etkiliyorsun ki, ne diyeceğimi ne yapacağımı şaşırıyorum, anla ne olur "

Siniri geçti biraz sanırım. Ama bu sefer de boş boş bakıyor. Konuşmamaya da devam ediyor.

" Yalvarırım affettim de. Yoksa bu gece de sabaha kadar gözümü kırpmayacağım"

Ben de ona süt dökmüş kedi gibi bakmaya başladım, belki yumuşar umuduyla. Önüne bakmaya başladı, düşünüyordu sanırım.

" Bak Can, zaten kafam bozuk bu aralar. Senle ilgili değil merak etme. Beni sinirlendiricek şeyler yapma"

" Tamam söz, bundan sonra yorum yok, elimden geldiğince yani. Affettim de hadi noolur"

" İyi ya affettim"

" Çok çok çok teşekkür ederim... Ne zaman buluşabiliriz acaba, sadece soruyorum kızma, belliyse yani ne zaman müsait olduğun anlamında"

" Cumartesi gidiyor Gökçe ararım seni"

" Off enfessin. O zaman son istek, bi yanak öpücüğü alabilir miyim ?"

" Serseri şey" deyip yanağını uzattı,

Dilimide kullanıp öptüm yanağını. Sonra o da bana aynısını yaptı. Bayıldım bu duruma. Islaklığını hissetmek. O ne... Bir de sarıldı, açık alanda bir ilk... Derken, dudaklarıma yapıştı...

OHA...✔️

≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler