Liseden Üniversiteye 20 ~ bu çocuk da nereden çıktı şimdi






Liseden Üniversiteye 20




~~~ bu çocuk da nereden çıktı şimdi ~~~



İkimiz de şaşkın şaşkın birbirimize bakıyoruz. Lafı değiştirmek için ben de ona sordum.

“ Peki ya sen”

“ Daha tam çözebilmiş değilim açıkcası. Güzel olan veya benim zevkime uygun diyelim, insanları çekici buluyorum. Bu bazen bir kız oluyor bazen erkek”

“ Bisex sayılırsın her halde o zaman”

“ Sanırım, hadi yemek yiyelim acıktın mı”

“ Daha yeni tost yedik ya. Ama maç yaptığın için sana yetmemiştir. Sen ye istersen. Ben de gideyim artık”

“ Ne olur gitme. Yarın pazar nasıl olsa. Birazdan babam gelir ve akşam yemeğine otururuz. Bizim ailede kuraldır. Önemli bir nedenin yoksa akşam sofrada olman gerekir. Bir de sevdiğimiz kişilerin bize katılmasından zevk alırız. Kırma beni sen de bize katıl”

Bunu bir de avuç içlerini birleştirip ellerini sallayarak söylüyor. Hay allah yalvaran gözlerle de bakması yok mu. Ne diyeceğimi şaşırdım. Sevdiğimiz kişiler? Beni ne zaman sevdiniz. Neyse, babasını merak ediyordum işte, kabul edersem kralı da tanımış olurum.

“ Peki” diyebildim sadece.

Bana okulumla ilgili sorular sordu. O daha ne okumak istediğine karar verememiş ama yurt dışında okumak istiyormuş. Babası izin verseymiş esas rüyası profesyonel basketbolcu olmakmış. Böyle konuşurken biz, aşağıdan yemeğe çağırdılar telefonla.

~~~

Aşağı indik. Eve ilk girdiğimizde annesinin bizi karşıladığı yeri ben salonları zannetmiştim. Meğer orası malikânenin girişiymiş. Oradan kocaman iki kanatlı bir kapıdan girip uzunca bir koridordan geçtik. Koridorun iki yanında resimler vardı ve sanırım değerli şeyler. Benim dikkatlice resimlere baktığımı görünce Dani;

“ Babam resim koleksiyonerliği yapıyor da”

“ Esas işi mi zevk olarak mı yapıyor”

“ Esas işi el dokuması halı ticareti. İstanbul dışında dünyada belli başlı yerlerde beş tane daha mağazamız var. Resim koleksiyonerliğini zevk olarak yapıyor. Bazen de satıyor iyi fiyat veren çıkarsa. Zaten ne alıp satsa para kazanmayı becerir. Resimden de epey para kazanıyormuş söylediğine göre”

Neyse kral değilmiş onu öğrendik. Basit bir tüccarmış 😃. Halı satarak bu kadar para nasıl kazanılıyor onu da anlamadım ya. Sonunda salona vardık. Kocaman yüksek tavanlı ve büyük avizelerin olduğu yine bütün duvarların resimlerle kaplı olduğu bir yer. Yemek masası bizim evin salonu kadar nerdeyse .

“ Babacığım tanıştırayım, arakadaşım Can”

Kanepede oturan babası ayağa kalkıp elimi sıktı. Buraya kadar iyi de kocaman ve kerpeten gibi elleriyle bir de yanağımı sıktırıp,

“ Ne tatlı şeymişsin sen ” demez mi.

Ne diyeceğimi şaşırdım. Utandım. Adam da Dani gibi uzun boylu. Oğluna da oldukça benziyor. Yemekte iki tane hizmetçi servis yaptı. Ben pek bir şey yemedim. Babası bir sürü şey sordu. Ailemle ve okulla ilgili. Benim bunaldığımı anlayan Dani,

“ Babacım izin verirseniz yukarı çıkabilir miyiz? Okulun sitesinde notlar açıklanıcaktı 8 de hemen girip bakmam lazım da”

Adam anladı sanırım Dani’nin beni kurtarmaya çalıştığını.

“ Sıkıldınız değil mi, iyi hadi çıkın bakalım. Biz babamız bizimle konuşsa diye gözünün içine bakardık. Ama siz sıkılıyorsunuz”

“ Yok babacım öyle şey olur mu sadece notu merak ediyorum”

Anlaşılan babasından epey korkuyor Dani.

~~~

Asansördeyken Dani’ye,

“Not filan açıklanmayacak değil mi”

“ Yok ya babam öldürür sorularıyla insanı bilmez miyim, sıkıldığını farkettim”

Bu çocuk da her şeyi hissediyor.

“ Yemeği de yediğimize göre, çantamı alıp çıkayım ben artık”

“ Çok mu sıkıcı biriyim ya iki lafından biri gitmek”

“ Yok ne alakası var, ders çalışmam gerekiyor, belki sen de çalışırsın”

“ Bugün cumartesi biraz ara versek olmaz mı lütfen, seninle zaman çok güzel geçiyor, en azından benim için yani, kırma beni kal”

“ Peki biraz daha kalayım”

“ Teşekkür ederim tatlı şey, ama biraz filan değil çook lütfen”

Bunu söylerken babası gibi o da makas aldı yanağımdan, kerpeten eller babasından geçmiş her halde ona da. Tatlı şey? Bu Dani açıktan asılıyor bana ya. Gıcık oldum. Ama ne yapmam gerekiyor bilemiyorum. Odasına girdik tekrar.

“ Gel Can bilgisayara geç sen iyi anlıyorsun, istersen müzik dinleyelim istersen film izleriz, ama ben müziği tercih ederim, çünkü seninle konuşmayı çok seviyorum”

Dur daha yeni tanıştık, ne çabuk sevdin ya. Kendi bilgisayarımdan onunkine müzik attım. Baktım apple tv kutusu da var. Sesi müzik setine verdim. Nasıl bir aletse ses enfes çıkıyor.

“ Özür dilerim bu konuyu hemen kapatabilirim istersen ama çatladım meraktan, cevap vermek zorunda değilisin tabii. Kim seni bu kadar üzdü. Senin gibi tatlı ve kimseye zarar veremeyecek kadar iyi birini, yani bana öyle geliyor en azından

Off bu konuyu hem konuşmak istiyorum hem de istemiyorum. Daha doğrusu birine anlatmak ve rahatlamak istiyorum. Ama bu Dani mi olmalı onu bilemiyorum. Bir de Mert’ten söz edersem yine ağlamaktan korkuyorum. Çünkü artık insanların yanında ağlamak istemiyorum.

İşe bak ki, Mert’ten ayrıldıktan sonra bugün dışında yalnızken bile hiç ağlayamadım. Ağlamak istediğim halde hem de. Dani yine meraklı ve hadi anlat der gibi bakıyor. Devamlı bana bakması hem de tam gözlerimin içine kara gözleriyle, utandırıyor beni. Yemek yerken bile gözlerini ayırmadı.

~~~

“ Bu yıl başladım üniversiteye, buraya gelinceye kadar hiç sevgilim olmadı, dolayısıyla deneyimim de. Belki de ondan bilmiyorum, bu kısa sürede iki kişiye aşık oldum. Ama sanırım sadece ben aşık oldum onlara. Hele son beraber olduğum çocuk. Mert yani. Öl dese ölecek kadar sevdim onu. Hala da seviyorum”

“ Ayrıldınız mı?”

“ Ne yazık ki”

Dani yanımdaki sandalyeye geçti masanın karşısındaki kanepeden.

“ Ne zaman”

“ Onbeş gün oluyor”

Kolunu benim sandalyemin arkasına doladı. Ne yapmaya çalışıyor bu ya. Gözlerini hiç ayırmıyor, sıkıldım çok.

“ Ayrılmanızın nedeni neydi”

“ Yanlış anlama ama bunu anlatamam”

“ O zaman seksle ilgili bir şeydir kesin”

Durdum düşündüm biraz.

“ Evet en yakın arkadaşıyla yatmamı istedi”

Oh be birine söyledim sonunda patlayacaktım yoksa içimde tutmaktan. Sanki başka insanlar da bilirse acım azalacakmış gibi hissediyorum. Aslında en çok Elifcan’a anlatmak isterdim bunları. Ama işin içinde Cihan da olduğu için ona anlatamam. Neden ne olursa olsun kimsenin ilişkisine dışardan müdahale etmem ben, edeni de sevmem.

“ Ciddi misin dalga mı geçiyorsun”

“ Keşke şaka olsa, şaka gibi ama değil mi”

Elini çekti arkamdan. Gerçekten üzüldü gibi. Suratından öyle anlaşılıyor. Bu çocuk eğer numara yapmıyorsa, gerçekten insan gibi bir erkek. Pek rastlanmayan bir örnek yani. Keşke biraz da güzel olsaymış 😃. 

Kendim için demiyorum ha, yanlış anlamayın. Ben Mert’e aşığım hala. Kalktı gidip mutfak kısmından bir şeyler doldurdu bardaklara. Viski doldurmuş her halde rengi ona benziyordu.

“ İlacın budur, dünyanın en iyi içkisi konyak”

“ Hiç içmedim ama içki bana pek iyi gelmiyor”

“ Bu içki değil konyak, sen al bir dene yağ gibi kayar bu insanın vücudunda”

Kimseye hayır diyemediğimden aldım kadehi. Şerefe yaptık. Uff bu da aynı viski gibi. Yaktı ama tadı gerçekten de daha güzel. Küçük bir yudum aldım ben. Dani dikti hepsini.

“ Müzik zevkin çok güzelmiş, her türden var ama hepsi de güzel parçalar, iyi bir kolaj yapmışsın”

“ Teşekkür ederim”

“ Resmi var mı Mert’in”


Gösterdim cepten Mert’in resmini. Biraz bozuldu gibi sanki. Ama neden anlamadım.

“ Neden o kadar dikkatli baktın” dedim.

“ Tanıyorum da o yüzden bizim okuldan mezun”

“ Arkadaş mısınız yoksa”

“ Yok ya cins biridir pek arkadaşı filan yoktur onun. Bir kişi vardı adını hatırlamıyorum hep onunla beraber takılırlardı. Karanlık kendini beğenmiş biri. Ha sadece bir konuda şaşırtmıştı beni, bir gün basket turnuvasında çıkan bir kavgada, açıkça kendine ibne demişti”

“ Cihan arkadaşının adı”

“ Evet, o da onun gibi cins biriydi. Kızma ama sevmek için yanlış birini seçmişin bence”

≈≈≈

Mert’i tanımasına çok şaşırdım. Ama o konuyu değiştirdi hemen. Sanırım Mert’le ilgili konuşmak onu sinirlendiriyor. Suratı iyice gerildi çünkü. Muamma adam Mert. Okulda ki ergen erkekleri gıcık etmiş. 

Ama benim gibileri de aşık etmiş. Ben yavaş yavaş içerken Dani kadehleri arka arkaya yuvarladı. Zaten çok konuşuyor, içki iyice dilini açtı. Hiç susmadan bir şeyler anlatıyor. Okulda yaptıkları şakalar. 

Maçlardan anılar. Ailesi. Saate baktım 10 olmuş. Gitmem lazım diyeceğim ama hiç susmuyor ki. Yine yanımdaki sandalyeye oturdu. Yine elini arkama attı ama bu sefer sırtıma da değiyor eli. 

İyice burnumun dibine girdi. Off kalkmam lazım, niyeti bozuyor bu çocuk sanırım. Bana durmadan içirmeye çalışıyor. Hayır diyorum ki, olan oldu… Birden dudağıma yapıştı. Fırladım hemen ayağa,

“ Ne yapıyorsun yaa” diye bağırdım.

“ Çok özür dilerim… O kadar tatlısın ki durduramadım kendimi”

“ Benim hemen gitmem gerek, son servis 11’de”

“ Ne olursun gitme burda kal yalvarırım. Söz deminki gibi bir şey olmayacak asla, sen istemezsen yani”

“ Sen istemezsen mi? Neyi isteyecekmişim Dani, sen beni ne zannettin. Hayır gitmek istiyorum”

“ Yalvarırım Can. Hayvanlık yaptım biliyorum. Şimdi gidersen suçluluk duygusundan sabaha kadar içerim ve ölürüm alkol komasına girip”

Bunları söylerken yere diz çöktü, ellerini de çenesinin altında birleştirdi. Bu çocuk deli hakikaten. Ya da çok iyi rol yapıyor.

“ Yarın ben seni okula bırakırım. Şimdi de bırakırdım ama içki içtim ehliyeti kaptırmayalım, ne olursun hadi”

“ Demin ki hareketin beni korkuttu kusura bakma kalamam”

Kalktı ayağa bir odanın kapısını açtı,

“ Bana güven ne olur sapık değilim bir anlık bir şeydi yemin ediyorum bir daha yapmam. Bak burda oda var kapısını kilitler yatarsın”

“ Off tamam Dani, ama içki içmeyeceksin daha tamam mı, yakın temas da yok”

“ Tamam sen ne istersen yaparım yeter ki gitme”

Allahım bu çocuk da nereden çıktı şimdi, başıma bela olmaz umarım. Ne istersem yapıcakmış, kafayı taktı gibi bana. Bunun için de ne varsa artık, allah biraz da Mert’e koysa ya…

≈≈≈

Neyse içki içmeyi bırakınca biraz normale döndü, durmadan bana bakmak dışında. Film izlemeye karar verdik. Kavga dövüş filan tarzı filmlerden hoşlanıyormuş.

“ Hapishane de geçen filmleri sever misin” dedim.

“ Bayılırım”

“ Ama benim filmlerin hepsi gay themed uyar mı”

“ Tabii, daha iyi”

“ O zaman sana bir doz Animal Factory (2000), harika filmdir”

Filmi izlemeye başladık ama bu yine dönüp dönüp bana bakıyor.

“ Filmi beğenmedin mi”

“ Hayır tam tersine çok güzel”

“ Ama sen durmadan bana bakıyorsun, benim suratımda oynamıyor ki film, ekrana baksana”

“ Özür dilerim kötü bir niyetim yok inan. Ama suratın o kadar tatlı ki, hiç olmazsa arada bakmama izin ver”

“ Allahım, bir şey bulamıyorum sana söyleyecek” dedim.

Beğenilmek tabii ki güzel bir şey ama aklımın her yeri Mert’le doluyken bir başkası beni beğenmiş veya beğenmemiş bir anlam ifade etmiyor ki. Peki neden Mert benim suratıma baktığında Dani’nin hissettiklerini hissetmiyor. Neden bana bu kadar acımasız davranıyor. Film bitti. Gece 12 oldu saat. Artık bakışlarından rahatsız oluyorum iyicene.

“ Ben yatmak istiyorum uykum geldi” 

“ Tamam bir on dakika daha ne olursun, bir kadeh içeyim uykum gelsin, söz yatıcam ondan sonra”

Tanıştığım herkes de alkolik çıkıyor ya, anlamadım bir şey. Film keyfimi yerine getirmişti. Aslında benim de canım çekti içki, sadece bir kadeh daha, neden bilmem. Uykum filan da yok, ama Dani’den korkuyorum, yine bir şeyler yapar filan diye. O yüzden istemedim.

≈≈≈

Neyse Dani son kadehi de içip yatmaya gitti, ben de yatacağım odaya gittim. Beyfendinin misafir odası bile var. Kapıyı kapadım. Kilit gözüme takıldı. Ama saygısızlık olur diye düşündüm ve kapımı kilitlemedim.

Çocuğa tecavüzcü gibi davranmak olurdu sanırım kilitlemek. Sonuçta gerçekten kendini tutamamış olabilir beni öpmeye çalışırken. Ben tepki gösterince de hiç ısrar etmedi ve anında özür diledi.

Demek ki kötü bir niyeti yok. Kızıp da evi terketmemekle doğru yaptığımı düşündüm. Hep başkalarını düşünmeden yapamıyorum… Bana verdiği eşofmanları giydim. Uyumuşum…

≈≈≈

Sanki bir an ama çok küçük bir an, benim kontrolümde olmayan, Dani’nin dudakları tatlı geldi ve kokusu. Ama ben iyileşemeden ve Mert her yerindeyken sanki beynimin, yapamam ki, hiç bir şey başkasıyla.

Ne yapmam gerekiyor peki iyileşmek için. Ceza evinden hiç çıkmamak sanırım. Orda öylece cezamı tamamlamam lazım. Ne kadarsa artık. Çünkü bu olanlar benim suçum. Manyak gibi birine bağlanmak ve hiç bir şey düşünmeden, gözü kapalı aşık olmak. Bu normal insanların yapacağı şey değil ki.

Biz normal insanlar değiliz demişti Mert. Değil miyiz . Neyiz peki. Normal ne ki. Ben neyim. Ne olucam. Ne olabilirim. Mert olmadan ne yapabilirim. Koca bir HiÇ. Kızmayın bana ama öyle işte. O olmadan bir hiçim sanki…

Celal’i kıskanıp da beni dövdüğünde hiç acı hissetmemin altında bu yatıyordu. Beni sevmesi umudu sadece… Ama, sevgi, onda yok ki… Onda ne var… Bir şey var da… Bir bilebilsem keşke… Onun için ölebilirim sadece sanırım… Onun için ölsem… Keşke benden bunu istese ve kurtulsam bu acıdan…

Hayvan, senin için gözlerimi kapar başkalarının altına da yatarım… Umurumda olmaz, bir şey hissetmem ki… Bunu bir anlayabilsen… Sadece beni böylesine umursamaman delirtiyor. Gülünce dudaklarının kenarında çıkan o sihirli kıvrımlar için ben dünyayı yakarım. Birinin altına yatmak hikaye… Ama sen bunu…

≈≈≈

Ter içerisinde uyandım. Gözlerimi açtığımda karşımda Dani’yi görünce şaşırdım. Nerde uyuduğumu bile unutmuşum. Nasıl geldim buraya filan diye düşünürken… Oturdu yatağın kenarına,

“ Ne salak bir sevgilin varmış”

“ Niye”

“ Senin gibi biri bırakılır mı”

“ Salak değil de acımasız sadece”

“ Demek ki birini gözü kapalı seversen karşı taraf da acımasız olabiliyor”

Ne demek istedi anlamadım ya da anlamak istemedim. Bu rüyayı sanırım dün Dani’ye Mert’ten ve ayrılma nedenimizden filan söz ettiğim için gördüm. Aslında olan biteni beni anlayarak dinleyecek birine, Elifcan'a mesela, anlatabilsem o kadar rahatlayacağım ve bir çok şeyi de çözeceğim kafamda. Nasıl bir rüya görmüşsem. Her tarafım su gibi, terlemişim.

“ Ben aşağıya inip babamlarla kahvaltı eder gibi yapıyım. Bayılır babam buna. Öyle alışmış adam ne yapsın. Ama sana aynı işkenceyi çektirmem merak etme. Babam sorarsa gece gittiğini söylerim. Sen burda kal ve rahatça yıkan terlemişin çok. Elbise şu bu ne istersen al benimkiler sana pek uymaz ama, iç çamaşırı filan yani, neyse işte rahatına bak, kendi evin gibi davran ne olur, yarım saat sonra gelirim”

≈≈≈

Yıkanınca kendime geldim Dani beyin jakuzisinde. Tazyikli su vücuduma çok iyi geldi. Ben yıkanırken banyoya girdi Dani. Kapıyı kilitlemeyi unutmuşum. Jakuzinin etrafı camla kaplı ama şeffaf.

“ Burda olduğumu biliyorsun, ne diye girdin” diye bağırdım.

“ Sinirlenme sadece havlu getirdim”

Bu da amma bayat numara ya. Elimle şeyimi kapadım. Arkamı dönsem de popom gözükücek. Bu defa gözlerime değil çıplak bedenime bakıyor,

“ Hemen çık”

Derken, yanlışlıkla elimle dışarıyı göstereyim derken, elimi şeyimden çekince, onu da gördü. Bir bu eksikti. Neyse, yüzünde garip bir gülümsemeyle çıktı dışarı. Çok utandım. Gülmesine de çok kızdım. Vücudumla alay ediyor adi. Giyindim ve hemen çıktım . Saçımı kurutmazsam bu havada hasta olurum ama.

“ Ben gidiyorum” dedim sinirli bir şekilde.

“ Kızma ya, ilk defa birini çıplak görmüyorum. Biz maçlardan sonra filan çıplak ve ortak duşta yıkanırız. Utanılacak bir şey yok. Çıplaklık benim için alışılmış bir şey”

“ Seni bilmem ama benim herkese çıplak görünmek gibi bir merakım yok”

“ İstersen durumu eşitleyelim, ben de soyunayım”

Deyip cidden soyunmaya başladı.

“ Sakın” deyip gözlerimi kapadım.

“ Tamam gördüğüm o harika vücudu unuttum gitti, utanmana gerek yok”

“ Alay etme”

“ Ne alayı, gördüğüm en güzel şeysin sen”

“ Yeteeer ben gidiyorum”

Fırladım odadan, arkamdan o da geldi.

“ Tamam sinirlenme. Seni ben bırakıcam. Saçların uzun ve sırılsıklam kurut öyle gidelim lütfen, yoksa hasta olursun dışarısı soğuk”

İyi ya, bırak bakalım. Kuruttum saçımı. Aşağı indik. Bahçedeki garajlarına girdik. Orada duran dolaptan bir anahtar aldı. Mat siyah bir Range Rover’a bindik. Araba dev gibi çok büyük. Bu sefer de arabasını anlatmaya başladı. 

Arabaları severim ama, bu kadar ilgilenmem. Ayrıntılı sadece bilgisayarlar, filmler ve kitaplarla ilgilenirim. Dinlemiyorum onu, hiç kusura bakmasın, kızgınım zaten. İki sokak sonra durdu arabayı park ediyor.

“ Hayırdır bizim yurtlar buraya mı taşındı”

“ Hayır güzellik seninle bir kahvaltı etmeme izin ver”

“ Benimle böyle konuşma lütfen”

“ Nasıl yani”

“ Bilmemezlikten gelme işte, güzellik filan”

“ Ama güzelsin”

“ Gay olabilirim ama erkeğim ben sonuçta”

“ Erkeğin güzeli olmaz mı yani”

Söyleyecek bir cevap bulamadım. Kahvaltıda yine sürekli bana baktı. Dün akşam da pek bir şey yiyemediğimden oldukça acıkmıştım. Evlerindeki yemeğin tadı bana bir tuhaf geldi çünkü. Buranın poğaçaları enfesmiş. Öyle pastahanelerde yapılanlar gibi değil. Çıtır çıtır çok lezzetli. 

İçlerine reçel sürüp bana veriyor. Bu çocuk… Yine her zamanki sakarlığımla reçeli ağzıma yüzüme bulaştırdım. Bu duruma güldü çok Dani. Muhtemelen beni çocuk gibi görüyordur. Elimi yüzümü yıkamak için tuvalete gittim. Dönerken masada bıraktığım telefonumu kurcalarken gördüm Dani’yi.

“ Ne yapıyorsun telefonumla”

“ Özür dilerim sadece uyarı geldi ben de düşünmeden elime aldım”

Kırk yılın başında mesaj gelir bana. Annem dışında arayan da olmaz. Ama buna rağmen herkes telefonuma kafayı taktı. Çektim aldım elinden telefonu. Neyse sadece Emel’den mesaj gelmiş. Ben de Mert’ten diye umutlanmıştım.

Kahvaltıdan sonra, yine dolaşalım filan diye ısrar etti ama kabul etmedim çalışmam lazım. Ayrıca telefonumu kurcalamasına da kızdım. Beni yurda bıraktı. Arabadan inerken ona teşekkür ettim, çıkıyordum ki. Bir şeyler söylemek istiyordu sanırım ve elini uzattı. 

Ben buna fırsat vermemek için aceleyle çıktım arabadan. Çocuğun eli havada kaldı. Esas korkum, birileri beni onun arabasından inerken görür, bir şekilde Mert’in haberi olur diye. Kim görecek, kim söyleyecek diye düşünürken Emel’le burun buruna geldik.

≈≈≈

“ Eskortluğa da başladın ha”

“ Saçmalama arkadaşım sadece”

“ Ne çabuk sevgili buluyorsun ya şu işin sırrını bana da öğretsene kurudum kaldım”

Emel işte ve her zaman ki garip yorumları. Cevap vermedim ne desem inanmayacak nasıl olsa. Gittik cafe’ye oturduk. Anlattım Dani’yle nasıl tanıştığımızı gece onlarda kaldığımı. Ama tabii bana asıldığı kısımları sansürledim. Ne olur ne olmaz. Telefonum cırladı…

Dani ▶︎ Can

gece kaldığın için teşekkür edip sadece yanağından öpücektim ama kaçar gibi gittin kızdın mı yoksa bir şeye yeminle telefonunu filan kurcalamıyordum sadece elime aldım bakmadım bile

“ Kimden” diye sordu Emel.

“ Bir arkadaş mahalleden”

Diye salladım, mahallede arkadaşım vardı sanki de. Ne meraklı şey. İzin istedim Emel’den ders çalışmak için. Odama gidip üstümü değiştirdim hapishane farelerimi alıp kütüphaneye gittim.

≈≈≈

Dani’nin yazdığı mesajı tekrar okudum. Bir cevap yazmam gerekiyor. Ama ne yazıcam bilemiyorum.

Can ▶︎ Dani

ne olur beni yanlış anlama sen elini uzatınca senin arabandan öpüşerek ayrılmak istemedim birisi bizi görür ve mert’in haberi olur diye onu hala çok seviyorum ve ondan korkuyorum açıkcası bunlar sanırım sana saçma geliyordur ama inan ki işin doğrusu bu

Mesajı attıktan çok az sonra cevap yazdı hemen. Çattık.

Dani ▶︎ Can

inan ki çocuk gibisin bu çok hoşuma gidiyor aslında o kadar saf ve temizsin ki işin açıkcası sana aşık oldum evet madem sen her şeyi açıkça söylüyorsun ben neden söylemeyeyim biliyorum tabii sen mert’e aşık olduğunu söyleyeceksin yine ama ben senin bir arkadaşıyla yatmanı isteyen birini sevmeye devam etmeni kabul edemiyorum

Haydi buyurun bakalım. Ben demiştim bu çocuk başıma bela olacak diye. Ama bu kadar çabuk beklemiyordum. Ne cevap vermek gerekiyor. Aşksavar bir cevap vermem gerekli. Ama nasıl acaba. 

En iyisi hiç cevap vermemek sanırım. Böylece bu garip mesajlaşma kesilir belki. İki saate yakın zamandır çalışıyorum. Yine cırladı telefon. Yine Mert’ten değil mesaj. Ve ne yazık yine Dani’den. Çıldıracağım.

Dani ▶︎ Can

cevap vermiyorsun ya da veremiyorsun çünkü içten içe haklı olduğumu sen de biliyorsun sana aşığım dedim diye kızıyorsun biliyorum ama ben sen de hemen beni sev demiyorum ki sadece deneyelim diyorum yemin ederim senin istemediğin hiç bir şey yapmam ve seni mutlu etmek için ne gerekiyorsa her şeyi yaparım bana sadece bir şans ver istiyorum lütfen cevap ver ve beni yok sayma

Uff sıkıldım cidden. Neden bu kadar ısrar ediyor ki. Yine cevap vermesem, kendimi bir şey zannettiğimi düşünecek, bunu hiç istemem. En sevmediğim şey bu tür insanlardır. Ama söylediklerimi de anlamamakta direnmesi deli etti beni. 

Erkeklerin anlayacağı tek dil olan, alttan almaktan başka çare yok sanırım. Çünkü ben onu reddettikçe klasik erkek psikolojisine bürünüyor ve daha çok üzerime geliyor. Kaçan balık kovalanır muhabbetleri, nefret ettiğim şeyler bunlar. 

Ben neysem oyum. Seveceğim kişi de öyle olmalı. Apaçık ve şeffaf. İşte bu nedenle yanlış da olsa Mert’e aşığım ya.

Can ▶︎ Dani

dani çok zor bir dönemden geçiyorum ve sana yalvarıyorum bu konuyu kapatalım eğer bana azıcık değer veriyorsan tabii

Dani ▶︎ Can

sana azıcık değil çok değer veriyorum peki sadece şimdilik dediğini kabul ediyorum seni bırakmam ama aklından çıkarma bunu

Bir de tehdit ediyor. Ben niye kimseye bir şey yapmadığım halde herkes bana bir şeyler yapmak sevdasında. Bu kadar zor günlerimde kendime geleyim diye mi bu depremi yaşatıyor allah acaba.

≈≈≈

Neyse sonunda derdimi anlatabildim en azından. Rahatladım biraz ve gece 1’e kadar çalıştım. Tüm dersleri kısa sürede güncelledim. Hatta çoğunda öne geçtim. Muhasebe de çalıştım. 

İşletme bölümünden Emel birini buldu çalışkan. Onun notlarından çalışıyorum. O sınıfta da en yüksek notu almam gerek 💯. Tek hırslı olduğum alan ne yapayım. Ertesi gün derse gittim. O ne ya… 

Bizim sınıfın kapısında Mert duruyor… O gelmez ki buraya, yani ilk defa geliyor… Beni görmedi daha, geri mi dönsem acaba derse girmesem… Geberecem şimdi merak ve korkudan… Dondum kaldım…


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler