Liseden Üniversiteye 14 ~ daha dişleri çıkmadığı için ısıramayan çocuklar için bile kolay lokma







Liseden Üniversiteye 14




~~~ daha dişleri çıkmadığı için ısıramayan çocuklar için bile kolay lokma ~~~



Otoparkta, arabanın içinde deli gibi beş dakika filan öpüştük 💏. Birisi bizi gördü mü bilmiyorum. Çünkü Mert de ben de kendimizden geçmiştik. Sanırım birbirimizi özlemişiz.

Benim onu çok özlediğim kesin de, zaten yanımdayken bile özlüyorum. İçine giresim geliyor (o anlamda diil haa). Onun beni ne anlamda özlediğini merak ediyorum. Yani, esas merak ettiğim, seks dışında da bana ihtiyaç duyup duymadığı …

Bunu ona sorabilmenin imkânı olmadığına göre, en iyisi hiç merak etmemek herhalde. Zaten baştan herşeyi konuşmuştuk ve ben kabul etmiştim onun şartlarını. Dillerimiz ve dudaklarımız birbirinden ayrıldığında, nefes nefeseydik. 

Göründüğü kadarıyla erekte olmuş ↗️. Elimi atmamak için zor tutuyorum kendimi, yanıyorum resmen ♨️. Ona bakıyordum, off ya şimdi odaya çıkalım dese, diye anlayın işte. Geçen günkü sevişme o kadar enfesti ki, tekrar yapsak.

“ Geç kaldım, gitmem lazım. Annemleri yemeğe götürücem, beni bekliyorlar, yarın arayacağım ama, merak etme ” dedi.

“ Tamam aşkım ” dedim.

Gözlerinin içine bakarak söyledim bunu. Ama içten gelerek söylemedim. Bu öpüşmenin arkasından bırakmak ve gitmek, nasıl denir, büyük günah ya. Emziği alınmış çocuk gibi, kös kös yurda dönüyordum.


Bizim yurdun altındaki cafede Elif ve Emel oturuyorlardı. Tabii ayrı masalarda. İkisine de bahsetmiştim birbirlerinden, ama yüz yüze tanışmamışlardı daha. Beni görünce ikisi birden kalktılar. Onları şu an, sağ ve sol melek kanatlarım ilan ettim.

Tatlişkolarım, ama daha çok Elif, çünkü Emel hala patlamaya hazır tehlikeli madde benim için. Her zaman olduğu gibi biriyle konuşmaya ihtiyacım var. Ben istedim bir, allah verdi iki. Tanıştırdım onları… Hala dalağım acıyordu, bastırıyordum üstüne. 

“ Ne oldu, vurdu falan mı yoksa sana ” dedi Elif.

Kaygılı bir surat ifadesiyle, söyledi bunu, içten. Bu kızı çok seviyorum. Onun sayesinde Mert’in arkasından koştum, barıştık ve yarın buluşacağız. Gece belki güzel bir uyku çekerim.

“ Yok ya, çok hızlı koşmuşum, yetişeyim diye, dalağım şişti çok ağrıyor. Mert’in normal yürümesi benim koşmam gibi nerdeyse… ”

İkisi de güldü son söylediğime.

“ Bedeni, bedensel faaliyetlere uygun değil yavrucağın, seks hariç tabii… ”

Emel yine acul esprisini yaptı. Her zaman olduğu gibi tepki vermedim. Normalde de Emel’le uğraşamam. Bir de üstelik şu an canım çok yanıyor. Neyse ki Elif her zamanki gibi zamanında topa girdi.

“ Deydi mi bari bu kadar koşmana”

“ Hem de nasıl. Biraz yalvarttı ama sonunda affetti ve de enfes bir öpücük aldım. Sana da teşekkür Elifcan, bundan sonra senin adın ben de bu, kabul edersen tabii…” dedim.

Elifcim’den, Elifcan’a terfi ettirdim onu.

“ Onur duyarım. Bu arada istersen sağlık merkezine gidelim”

“ Yok sağ ol geçer şimdi, hep olur çocukluktan beri önemli değil”

Aramızdaki samimi sohbet Emel’i gerdi. Sanırım Elifcan’ı kıskandı. Ben gidiyorum bir işim var, filan dedi ve gitti. İyi de oldu ortamı geriyor bazen çünkü.

≈≈≈

Elif’le yalnız kalmamız iyi oldu. Sorucaklarım var ona…

“ Siz ne zamandır tanışıyorsunuz, yani Mert’le”

“ Çok eski, aynı lisedeniz. Burda samimi olduk sayılır ama. Çünkü lisedeyken uzaktan tanışırdık. Daha doğrusu, o benim farkımda bile değildi sanırım. Ama onu herkes tanırdı tabii, okulun her yönden en ilgi çekici tipiydi çünkü. Herkes onunla ilgiliydi ama onun Cihan’dan başka samimi olduğu arkadaşı yoktu”

Dayanamadım sormak zorundayım. Şu an Elif benim için ulaşılmaz bilgilere sahip biri.

“ Sormamın sakıncası var mı bilmiyorum ama, lisedeyken de erkeklerle birlikte oluyor muydu, neden sorduğumu biliyorsun, yani onun için geçici bir heves miyim merak ediyorum”

“ Hayır ne sakıncası olucak. Dediğim gibi lisenin en ilginç tipiydi. Alt sınıftan bazı oğlanlarla birlikte olduğu konuşulurdu. Ama gerçek miydi söylenti mi bilmiyorum. Belki beraber olduğu çocukları korumak için, ilişkisini açık etmiyordu hiç. Bu nedenle de gerçekten yapıyor muydu bilemiyorum tabii ”

“ Peki hiç kız arakadaşı filan oldu mu, yani kimseyle çıktı mı”

“ Marjinal bir tip olduğu için klasik aile tarzı kızlar beğenmezdi onu ama içten içe herkes merak ederdi. Kız arakadaşı çoktu, çünkü kızlar peşini bırakmazdı. Ama hiçbiriyle çok samimi olduğunu zannetmiyorum. Bildiğim kadarıyla kimseyle de çıkmadı”

“ Gay olduğuna dair söylentiler, kızlarla çıkmadığı için miydi sence”

“ Ondan da olabilir ama esas, lise 2’deyken filan sanırım, bir olay olmuş. Onun adı geçtiğinde bu hep anlatılırdı. Okulda sınıflar arası basketbol turnuvası düzenlenmiş. Benim o zamanlar dersten başka düşüncem olmadığı için gitmedim izlemeye ama olanları duydum”

Elif’in anlattıkları gerçekten benim için çok önemli.

“ İyi ki varsın Elifcan, şu an anlattıkların benim için Keops piramidinin alşimik sırlarından bile daha önemli”

“ Alşimik❓

Saçmaladım sanırım yine, allahım nerden eski mısıra kısa devre yaptım şimdi bilmem.

“ Özür dilerim, şaşırdım da ne dediğimi bilmiyorum, sen devam et ne olur”

“ Hımm neyse sonra anlatırsın artık. Maçlar çok çekişmeli geçiyormuş. Arada sırada da  ufak tefek küfürleşmeler ve sataşmalar filan. Ama bizim okulda kavgaya asla izin verilmez olursa da cezalandırılır. Mert maçtayken birine sert mi girmiş ya da o mu ona bilemiyorum. Bunlar tartışmaya başlamışlar. Tartıştığı çocuk buna parmağını sallayıp, siktir git ibne belanı benden bulma, filan gibi bir laf etmiş. Mert önce çocuğun parmağını tutup bükmüş sonra çocuk buna vurmaya kalkınca eğilmiş ıskalayınca da, sadece bir tek yumruk 👊 atmış ve çocuk nakavt. Revire kaldırmışlar. Çocuğun takım arkadaşları hareketlenince, onların da üzerine yürümüş ve ibnenin dayağını ya da y*rr*ğını yemek isteyen başkası varsa ben burdayım, şimdi ve her zaman, demiş. Bu olaydan sonra hiç bir erkek Mert’e laf söylemek bir tarafa yan gözle bile bakamadı okulda. Ama Mert bir hafta uzaklaştırma aldı tabi ”

Nefes almadan dinledim anlattıklarını.

“ Oha, 😵 yaşayan bir gay hero desene ❗️”

≈≈≈

Aşkım beşbin kat arttı Mert’e. Artık o benim aşkım değil sadece, eşsiz kahramanım. Onunla karşılaştığım için çok şanslı olduğumu düşündüm. Ben lisedeyken böyle bir şey yapabilseydim keşke, ne çok isterdim ve kim bilir ne rahat bir hayatım olurdu o zaman.

Ama, bu duyguları yaşayan ve istese de istemese de bu duyguları, diğerleri tarafından anlaşılan gayler, hep itilip kakılıyor ve alay ediliyor. Bunların sonu bazen intahara kadar gidebiliyor… Ne yazık.

Herkes Mert kadar şanslı değil yani. Şiddetten kavgadan nefret ediyorum ve hep de ettim. Ama nefret etmemin nedeni, korku muydu acaba ? Bunu bilemiyorum tabii. Çünkü insanın kendini koruması gerektiğinde, en azından dozunda bir şiddete başvurabilmesi gerekiyor. 

Bu savunulacak bir şey değil belki ama, böyle işte. Ben lisede okurken, normalde barışcı görünen, kimseyle küfürleşmeyen veya kavga etmeyen çocuklar bile, bana bulaşırlardı mutlaka. 

Sanki, içlerindeki, artık ne denir korkaklıkları yüzünden mi, dışa çıkaramadıkları kinlerini, bana adeta kusarlardı… Daha dişleri çıkmadığı için ısıramayan çocuklar için bile kolay lokmaydım çünkü…

Onlar bana bunu yaptıklarında, zaten saldırgan olan çocukların yaptığı zamanlardakinden daha da çok üzülürdüm. Çünkü, o zaman insana olan inancımı da kaybediyordum sanki … Ve hep çocukluk aşkım Sinan’ın lafını hatırlardım.

İnsan kendine saldırsa bile, dövebileceği birine, o bir daha vurmadıkça, bir taneden fazla vurmamalı ve kaçmasına izin vermeli, demişti. Onun bu söylediğini zaman geçtikçe daha iyi anlıyorum. 

Çünkü, o sana vurmadıkça birine vurmak, kendini savunmak değil, eziyet, etmektir. Şaşırtıcı ama eziyet etmek sadece insanlarda var. Doğada yok… Ama insanlar ne tür içgüdülerle hareket ediyorlarsa artık, eziyet ediyorlar işte. 

Bundan da zevk alıyorlar. Sonra izlediğim bir film bu düşündüklerim konusunda açıklayıcı oldu. Michael Haneke’nin diğerleri gibi, olay filmi, Das weiße Band. Bana göre filmin anlattığı, zannedildiğinin veya varsayıldığının aksine, bir çocuk masumiyetinden bahsedilemeyeceği. 

Çocukların da en az büyükler kadar acımasız olabildiği… Çocukken bana yapılan eziyetleri hiç bir zaman unutmayacağım. Sıradan çocukların yarattığı bu insanlık dışı davranışların da bir şekilde hesabını sormak istiyorum. 

Bunu yapamadan gidersem bu dünyadan gözüm açık giderim 👀. Benim hukuk okumak istememin en büyük nedeni, belki de bu, haksızlığa uğrayanları savunma içgüdüsü gibi bir şeyler. 

Becerebilir miyim bilmiyorum tabii. Beni ilerde, gay haklarını savunan biri olarak görebilirsiniz. Ama ilk önceliğim çok para kazanan bir insan olabilmek. Bunun nedeni, para düşünmeden her istediğini yapan biri olabilmek düşüm. 

Tabii parayla yapılabilecek şeyleri kastediyorum. Yoksa sevgi aşk bunlar çok daha önemli benim için ve parayla elde edilebilecek şeyler değil, benim beğendiğim erkekler için en azından.

≈≈≈

Elif’e babasından telefon geldi ve gitti. Oysa daha soracaklarım vardı özellikle de Gökçe’yle ilgili, ama neyse başka zaman artık. Elif gidince ben de, devamlı mekanım kütüphaneye gittim. 

Ama daha oturamadan öğrenci işlerinden mesaj aldım. Dekan benimle konuşacakmış ve okuldaysam bekliyormuş. Hemen odasına gittim. Sekreteri içeri aldı beni.

“ Gel bakalım Can”

“ Merhaba hocam, iyisinizdir umarım ” deyip elini sıktım.

Yalakalık en üst perdede. Ne yapayım belki yine para verir 😊.

“ İyiyim sağ ol. Nasıl gidiyor dersler”

“ İyi hocam, çalışıyorum ilk dönemdeki performansı düşürmemek için”

“ Güzel ben de bunu duymak istiyordum”

Ben de zaten sizin duymak istediklerinizi söylüyorum, demedim tabii.

“ Sana bir bilgi vermek için çağırdım. UCL’den bir mektup aldık. Yaz için tam burslu bir program yapmışlar, bizim okuldan da birinci sınıfı bitiren bir öğrenciye kontenjan ayırmışlar. Duydun mu o okulun adını?”

“ Evet duydum hocam, Londra’da ve sanırım Britanya’nın en iyi üçüncü hukuk okulu, Cambridge ve Oxford’tan sonra ”

“ Bilmediğin de yok. Eğer ikinci dönemde de aynı başarıyı gösterebilirsen seni düşünüyorum, ne dersin ? Gerçi biliyorsun bizim hukuk sistemimizle anglo-sakson hukukunun pek bir ilgisi yok ama, globalleşen dünyada bu farklılıkların da pek bir önemi kalmadı”

Oha istemez miyim. Londra görmek istediğim yerlerin en başındadır hep. Bir de New York tabii. Paris’i hiç merak etmem mesela.

“ İstemez olur muyum hocam”

Ama birden Mert’ten ayrılacak olmak geldi aklıma. Ne diyeceğimi şaşırdım. Gerçi yazın ailemin yanına dönmek zorundayım zaten, onu görüp göremeyeceğimi bilmiyorum. Off bilemiyorum… Mert’ten bir gün hatta bir saat ayrı kalamayan ben ne yapacağım… Ve saçma soruyu sordum…

“ Ne kadar sürüyormuş hocam bu program”

“ Ne o gurbet korkusu mu sardı şimdiden, ya da bir sevgili olayı filan mı var?”

Utandım birden, suratım yanmaya başladı.

“ Utanmana gerek yok. Bu okuldaki çoğu hoca yurt dışında okumuş açık fikirli insanlardır”

Evet bir sevgilim var ve erkek hem de, desem normal karşılar mı acaba, açık fikirli hocam ? Neyse bir şey demedim ve utancımdan yere bakmaya başlayınca, o da çok üstelemedi. Gitmeme izin verdi de kurtuldum…

≈≈≈

Şaşkınım, dekanın teklifini kabul etmiştim ama Mert ne der acaba. Kızar mı ya da daha kötüsü umursamaz mı? En iyisi sormak diye düşündüm.

Can ▶︎ Mert

mert işin olduğunu biliyorum ama sana haber vermeden de duramadım işte sen müsait olduğunda cevap verirsin ben kütüphanedeyken dekan çağırdı beni londra’da bir hukuk okulu yaz için bir program yapmış bizim okuldan da bir kişi çağırıyorlarmış dekan beni göndermeyi düşünüyormuş fikrimi sordu ben de ok dedim sen ne dersin sana sormadan evet dedim ama…

Mert ▶︎ Can

ben de annemleri bekliyorum arabada lokantaya götürmek için sevindim dekanın seni seçmesine tebrik ederim bu senin eğitiminle ilgili bir konu dolayısıyla benden izin almana gerek yok

Can ▶︎ Mert

olsun senin iznin gerekir yine de bana… ben seni orda çok özlerim hem ne yaparım ki…

Mert ▶︎ Can

iyi ya için rahat etsin tatlı şey eğer izin vermem gerekseydi de elbette evet derdim… özleme konusuna gelince yaza daha çok var düşünme bu kadar ayrıntı diyorum sana yine…

Can ▶︎ Mert

teşekkür ederim aşkım… seni çok çok çok özledim yarın aramanı bekliom…

≈≈≈

Gece beklediğim gibi çok derin bir uyku çekmişim, sabah uyandığımda bebek gibiydim adeta. Saate baktım oha 11 olmuş, nasıl uyumuşum ya… Cevapsız çağrı var mı diye baktım… Yok… İyi.

Hemen kalktım ve duşa girdim, hazırlanmam lazım. Temizlendim ve hazırım ona… Tek dileğim son seferki gibi bir sevişme. Olur mu olmaz mı, bu benim dışımdaki güçlerce belirleniyor tabi…

Ben hazırım da Mert’in araması saat 3’te oldu ancak. 

Mert ► Can

havaalanından dönüyorum gökçe’yi bıraktım hazırsan gelip alıcam seni…


Off nihayet. Hazır olmak ne, saat 12’den beri hazır ol da bekliyorum zaten…

Can ► Mert

hazırım seni bekliyorum seni çok özledim seni görmek için sabırsızlanıyorum seni çok seviyorum… tamam kesiyorum ☺️

Mert ► Can

sen var ya sen… yapacağımı biliyorum ama…

Yandım anam, sanırsam… 🌽


Mert eve girer girmez, kapıyı kapatıp beni kapıya hızlıca çarpar gibi dayadı ve öpmeye başladı. Öperken beni kaldırıyor mu yoksa kendiliğinden mi ayaklarım yerden kesiliyor, bunun farkında değilim, olmak filan da istemiyorum.

Boynuma yapıştı, of tekrar geri sarıyoruz sanırım, dişlerini geçirdi çünkü… Ama umurumda değil. İnsanın ayakları yerden kesilince acı filan kalmıyor çünkü…

İçeri nasıl geçtik ne zaman soyunduk bilmiyorum, transtayım tamamen. Önce avucuna tükürük attı ve arkama sürdü ve girdiğini hissettim, o kadar iri ki, önce çok acıdı, sonra müthiş bir uyum ve zevk…

Bu defa aynı pozisyonda bacaklarım onun omuzunda veya kollarında, hep beni öperek girdi çıktı, yavaş yavaş ve bazen sert ve hızlı. Ölüyordum zevkten… Yarım saati aşkın bu pozisyonda devam etti.

Aman tanrım, sonra beni ellemeye başladı…

“ O ellerin için ölürüm ben …” diyebildim, nefes nefese…

Elinin birini boğazıma attı. Ne diye bu lafı ettim ki… Öldür demedik yaa… Zor nefes alıyordum ki, biraz sonra dayanamadım daha fazla ve fışkırdım 🐬 suratıma kadar hem de. Mert’in çok hoşuna gitti bu…

İyice sertleşti aleti, ben hala zevk almaya devam ediyordum boşalmama rağmen, dudağıma dişlerini geçirdiğinde, ilk defa içime boşalmaya başladı, ne boşalmak hem de 🎯

Bi sıcaklık kapladı içimi, üstüme yattı ve ben eziliyorum altında… Ama çok zevkli bir ezilme ha…


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler