Liseden Üniversiteye 18 ~ ölücem her halde




Liseden Üniversiteye 18



~~~ ölücem her halde ~~~



Dün çok içtiği için vücudu yanıyor. Geceden beri duş da almamış sanırım. Her tarafı alkol kokuyor. Gül goncası gibi göbek deliğine dilimi sokup yaladım, öff harika bir vücut ya… 

Sanki kendimi yalıyor gibiyim, pürüzsüz ve kusursuz bir ten… Hem yalamaktan hem yalanmaktan zevk alıyorum aynı anda sanki. O, hem ben, hem o benim… Karışık işler işte kafa yormayın…

Elim hala sıcak ve yarı erekte aletinde. Oldukça yorulmuş sanırım, tam sertleşemedi. Toplarını elimle hafifçe sıktırdım…

“ Ne yapıyorsun sen kafayı mı yedin acıtıyorsun”

“ Çok güzeller ama… Bırak da rahatça seveyim… Bir kere de sen bana kendini teslim et…”

Topunun birini ağzıma tamamen alıp öyle bir emdim ki, canı çok yandı sanırım, bilerek yaptım… 

“ Dayak istiyorsun değil mi ? Yapma diyorum sana lan”

“ Dayanamıyorum çok tatlısın… Nerdeyse sikicem”

Sadece güldü. Altına aldı beni. Ağzıma girdi. Bir anda sertleşti. Girip çıkmaya başladı. Sonra çıktı ağzımdan ve yalamaya başladı her yerimi… Uzunca bir süre sevdi beni canımı yakmadan hem de… 

Alkol iyi geliyor bu çocuğa. Sakinleşmiş iyicene. Ama ben azdım bu gün de işte. Dayanamıyorum ısırmak geliyor içimden onu. Parmağını önce kendi ağzına soktu, sonra benim ağzımı eliyle açıp içine tükürdü ve parmağını ağzımda ıslattı. 

Emdim parmağını. Hafifçe arkama sürdü tükürüğü. Birkaç defa tekrarladı bunu. Arkamı vıcık vıcık yaptıktan sonra, domalttı ve arkama bir de ağzından tükürük bıraktı, parmağını hafifçe soktu… Alışınca ikinci parmağını da ittirdi içime… 
Sonra üçüncü… Çıldırıcam zevkten nerdeyse… O bayıldığım parmakları içimde. Ters döndüm parmakları içimdeyken ve ağzıma aldım tekrar onu… Epeyce yalayıp emdikten sonra, aletinin tam başını dişlerimin arasına aldım… 

“ Isırırsan küçük pipini koparırım ona göre” dedi. Manyak 😛 .

“ Koparmak için ağzına alman gerek aşkım alıcaksan koparabilirsin senindir”

“ Bu gün sen de bir haller var ama hadi hayırlısı başına bir iş açmazsın umarım”

Bu söz beni daha da tahrik etti. Çok hafifçe dişlerimi sıkınca, birden geri kaçıp yakaladı beni. Belimden kuvvetlice tutup arkamı çevirdi. Kemik gibi olmuş aletini bir anda sokunca, ikiye yarıldım sanki. 

Epeyce bir süre girip çıktı sertçe… Artık ölücem zevkten nerdeyse… Altına aldı ve sonunda inliyorum zevkten, okşamaya başladı beni. Bu işi o kadar yumuşak ama etkili yapıyor ki. 

Ucundan karnıma ve oradan arkama kadar süren müthiş bir karıncalanma oluyor… Öpüşünce bu karıncalanma bütün vücuduma yayılıyor… Allahım bu nasıl bir insan acaba. Sürsün isterdim ama dayanacak halim kalmadı. 

“ Dayanamıyorum… ” 💣 diye inledim. 

“ Dayan biraz”

“ Bu kadar güzel yaparsan ve üstümde ki sen olunca nasıl dayanırım sevgilim”

Güldü aşkım. Sıktım kendimi gelmemek için. O da elini çekti benden ve hızlandı. Off geberecem nerdeyse, epeyce sonra, son defa vurup durdu… en derinimdeyken… gelmeye başladı sımsıcak içim… 

Kendimi sıkmayı bıraktım ben de ve patladım hiç ellemeden hem de… Ben gelirken tekrar elini attı bana ve sallamaya başladı, her tarafa fışkırıyordum ve Mert’in vücuduna hatta suratına kadar geldim… 

O kadar uzun sürdü ki, zevkten aşkım aşkım diye sessiz çığlıklar (nasıl oluyorsa sessiz çığlık) attım gelirken. Sonra yapıştım bal dudaklarına… Suratındaki ve vücudundaki menilerimi yaladım ve ağzımda topladım… Mert’in ağzının içine tükürdüm hepsini… 

Aşkım yuttu beni. İkimiz de ter içinde ve nefes nefese sarıldık birbirimize. Boynuna yattım. İçim içime sığmıyor mutluluktan. Mert konuşmayı sevmiyor ama bıraksa ben sabaha kadar konuşurum. Sonunda dayanamadım,

“Dünyanın en güzel sevişen aşkıma teşekkür ederim” dedim onu öperken.

“ Ben de miniğim”

Yine miniğim. Bir kerecik sevgilim de, demiştim ya, söyledi o da, bir daha da söylemiyor aşkım. Benim lafımdan hiç çıkmaz çünkü. Çok söyleyip de enflasyona yol açmak istemiyor, e ne de olsa iktisat filan okuyor ya. Bana banal şeyler bunlar o ayrı…

Sakinleşince uyumuşuz baygın halde… Bu yatak ve Mert’in koynu, benim cennetim…


Uyandığımda geceydi. Kar başlamış dışarıda ⛄️ … Oda karanlık… Lapa lapa yağan kara ay ışığı vuruyor. Görüntü enfes. Dudaklarıma değen boynunu öptüm aşkımın ve onu bana verdiği için allaha şükrettim… Geri almasın diye de dua etmeyi ihmal etmedim.

Katıksız ve karşılıksız sevebiliyorsan eğer, yani bunu becerebiliyorsan, hayatta en büyük ödül budur sana… Acaba ?… Kim bilir… Nerden aklıma geldi bu şimdi bilmiyorum… Ama onu o kadar çok seviyorum ki, bu aşk beni edebiyatçı yapacak yakında her halde…

Saate bakmak için telefona uzandım. 9 olmuş. Mesaj var . Celâl olayından sonra, mesaj gelince ödüm kopuyor. Neyse okuldan. Yaşasın kar nedeniyle tatilmiş okul yarın… Oh hiç çıkmayalım yataktan… 

Elimi pürüzsüz bebek kadar güzel karnında gezdirdim aşağıya kadar, elledim hafifçe onu… Sonra eğilip öptüm, elini kafama koyup okşadı, böyle uyandırmak istedim aşkımı…

“ Yarın okullar tatilmiş aşkım, gerçi senin için farketmiyor ama”

“ Neden bana açık mıymış okul”

“ Sen kendin karar verdiğin için onların kararları seni etkilemiyor anlamında demiştim”

“ Sen içki filan mı içtin bu gün. Adam oldun kafa mı buluyorsun benimle”

“ Estağfurullah ne haddime, ben kimim ki siz ulu efendiyle kafa bulucam”

“ Sen kaşındın”

Yorganı açıp, eşofmanımı aşağı çekti, içimde külot yoktu zaten, arkamı çevirip popoma vurmaya başladı. Eli de çok ağır. Yanıyor popom resmen.

“ Tamam yeter dur lütfen… Yavaş ya… Özür dilerim, yeter artık”

“ Off hemen de kızardı çok güzel küçük popo” dedi.

Eğilip öptü popomu. 

“ Akıllı olursan bu, yaramazlık yaparsan ilki, anladın”

“ Anlaşıldı, biraz acılı oldu ama”

≈≈≈

Eşofmanımı çekip. Yattım tekrar elim popomda, acıdı, acımasız herif.

“ Bir şeyler konuşmak istiyorum izin varsa” dedim.

“ Ya şimdi yeni uyandık daha, bırak tadını çıkaralım… ”

“ Tamam, senin deyiminle, kafan bozulursa uyarırsın, susarım. Dilinle ama lütfen, elinle değil…”

Güldü, ben de. O gülünce o kadar hoşuma gidiyor ki, hele de benim yaptığım bir şeye gülerse bayılıyorum, mutluluk ağacımda meyveler çıkıyor sanki…

“ İyi nasılsa bırakmayacaksın peşini, konuş bakalım”

“ Birincisi senden bir ricam var. Kabul edersen zorlama yok. Sadece basit bir öneri…”

“ Ya lafı nasıl uzatıyorsun ne söyleyeceksen direk söylesene, elli saat giriş cümleleri kurmadan”

“ Tamam tamam, yani arasıra da olsa bana minik filan değil de, anla işte, hitap ederken yani, sevgilim aşkım filan, der misin. Dünya mutlusu yaparsın beni o zaman”

Cevap vermiyor. Pek hoş bir öneri olmadı sanırım. 

“ Bir şey söylemeyecek misin”

“ Bir şeyler demiştin, başka ne var”

Anladım heyet toplu karar verecek.

“ Bir de şu Londra olayı. Eğer okul beni gönderirse yani. Beraber gidebilir miyiz seninle”

E yine cevap vermiyor. 

“ Hepsi bu kadar my Lord. Kararınızı bekliyoruz. İstersen bir öneride bulunabilirim”

“ Bulun bakalım, hiç susmayacaksın bu gün nasılsa”

“ Cevap olarak, Olur aşkım, dersen, bir taşla iki kuş vurmuş olursun, sadece öneri”

Yine güldü aşkım. Ama karar vermediler. Bu kadar önemli kararlar için düşünmeleri gerekiyor tabii. Düşünme yetenekleri de öyle çok üst düzey olmadığına göre… Neyse saçmalamayalım… Düşüncesi bile tehlikeli… Öyle bir anda çıkmaz yüksek mahkeme kararları bekle.

≈≈≈

Mert tatil olayına çok sevindi. Ona kalsa hayat hep tatil olmalı zaten. Günü yaşasın sadece. Benim tam tersim yani…

“ Benim telefon nerede biliyor musun” dedi.

Bu telefonumu bul ve getir demek oluyor. Çaldırdım cebini. Salondan çaldı sanırım, hiç bir zaman yanında taşımaz zaten. Kalktım ve getirdim…

“ Buyurun efendim telefonunuz” dedim.

“ Can, normale dön ve öyle konuş. Yoksa ben döndürmesini bilirim, biliyorsun”

“ Tamam ya şaka yapıyorum, niye kızıyorsun ki”

“ Şaka mı yapıyorsun, laf mı sokuyorsun, benim aklım ermiyor … İstemiyorum OK”

Tamam bağırmana gerek yok. Gerçekten de bu gün ben de bir gariplik var biliyorum. Sanki bir yerlere saldırasım var. Mutluluktan mı neden bilmiyorum ama. Ben de çözemiyorum içim içime sığmıyor sanki. İlk defa böyle bir şey oluyor. Umarım sonradan pişman olacağım şeyler yapmam… Ya da beklenmedik olaylar…

Telefonuyla birine mesaj yazıyor. Ne haltlar dönüyor acaba. Kimseye mesaj filan yazmaz çünkü. Meraklı ben duramadım tabi…

“ Kime yazıyorsun”

“ Cihan’a”

O kadar. Ne yazıyorsun onu da söylesen günah olur. Çok meraklıyım biliyorum ya… kızmayın… Bakmaya devam ettiğimi görünce, lütfedip konuştular…

“ Eve gelicekse içki getirmesini söyledim, yarın tatil nasıl olsa”

Çok okula gittiği var da bir de tatile seviniyor. Bu kadar içki içmese keşke ama bir şey desem kızar şimdi. O güzelim vücuduna zarar vermesine kıyamıyorum. Keşke benim görebildiğim gibi görebilse kendini ve kendine biraz dikkat etse. 

Ama o tam tersini yapıyor, birilerine zarar vermek istiyor hissediyorum bunu, her an kavga halinde sanki. Ama bu kavga hali kendiyle de sanki. Kendine de zarar veriyor. Hayatla ne alıp veremediği var bu çocuğun bir çözebilsem. Yardımcı olabilsem keşke ona…

≈≈≈

Cihan geldi Elif yok yanında. Çok gerekliydi, dört şişe de viski getirmiş. İkisi Jack Daniel’s, ikisi Jim Beam. Birincisi Cihan’ın markası diğeri de beyimizin. Bir sürü bir şeyler anlattı Mert bu markalarla ilgili. 

Viski konusunda kültürümüz arttı, anlatırım bir gün sizlere de. Bu kadar içkiyi nerelerine içicekler daha anlamıyorum ki. Dün zaten sabaha kadar içmişler. Ben içmeyeceğim. Belki daha az içerler bu sayede. 

Ama Cihan sormadan bana da koydu. Hem de viski.

“ Mert ben bunu içemem sevmiyorum tadını hiç, hem de çok sert”

“ Bira almadın mı miniğime” dedi Mert Cihan’a.

“ Almadım alışsın miniğin adam gibi içmeye, o ne kız gibi bira içmeler filan”

Cihan bu gün bir değişik. Beni erkek yapmak isteyenler kervanına biri daha katıldı. Çok gerekliydi gözümüz aydın.

“ Elif nerde” dedim Cihan’a.

“ Bilmiyorum. Aradım açmadı, dönmedi de, bir daha aramam”

Sanırım Elif dün gece için trip atıyor. Ama bunlar trip filan sökecek herifler değil. Boşa uğraşıyor Elif. Çünkü Cihan’ın pek umurunda gibi durmuyor. Mert de hiç tınmadı bile.

“ Cihan bir kere daha arasana Elifcan’ı hatırım için. Belki dün geceye bozulmuştur. Bütün gece aramamışsın kızı haksız sayılmaz” 

Evet beklenen cevap geldi, yanılmamışım.

“ Çok da sikimeydi” 

Ben bu çocuğu terbiyeli bir şey zannediyordum. Yanılmışız sanırım.

≈≈≈

“ Bulalım birini portföyden, sen sevmezsin yalnızlığı” dedi Mert, Cihan’a.

“ İyi olur lan senin oğlanlardan birini çağır, şu Cem miydi ne o çocuk çok tatlıydı”

“ Cem iyidir ama akşam çıkamaz evden, ailesi bırakmaz. Burak gelir ama, istersen, gece de kalır hem”

“ Burak bizim okuldan olan çocuk mu” dedi Cihan.

“ Yok bu başka tanımıyorsun sen, güzel çocuktur. Ama çok patavatsızdır, ona göre. Senin hoşlanacağın tipte olup da gece evinden çıkabilen sadece o var şu an”

Şaşkın dinliyordum konuşmalarını. Portföy mü ❗️ Allah belanızı… Ne diyeceğimi şaşırdım… En iyisi susmak. İnşallah şakadır bu konuştukları. Mert birine mesaj attı. Sanırım Burak dedikleri çocuğa. Sonra Mert;

“ Ulan bu Burak’ın götü kalkmış. Kendim için değil deyince, fotonu istiyor senin. Atalım mı siktir ediyim mi yoksa”

“ Sen bilirsin ama göndericeksen mesaja bir de, one night shot, yaz başıma bela etme, çocuğu”

“ İyi gönderiyorum o zaman, seni görünce dibi düşer ibnenin nasıl olsa”

Sinirden deliricem şimdi. Benim arkamdan da böyle konuşmuşlardır kesin. Şerefsiz adi herifler.

≈≈≈

İçeri odaya gittim. Çünkü yanlarında durursam bir şey söylemeden duramayacağım. Sonra kavga çıkacak ve ben her zaman olduğu gibi ağlayacağım… Hadi Mert neyse, böyle şeyler yaptığını ilk günden anlatmıştı zaten.

Ama Cihan, ben onu bir adam zannetmiştim. Hele Elifcan duysa bu olanları, kim bilir ne kadar üzülür. Şimdi evde oturmuş Cihan bir daha arasa veya mesaj atsa diye içi içini yiyordur. Cihan adisinin yaptığına bak, one night shot’mış bir de… 

Sinirden ellerim titriyor. Bunlar kendilerini ne zannediyorlar acaba… Hem Burak denilen çocuğu çağırıyorlar, hem de ibne diyorlar. Madem küçümseyerek ibne diyorsunuz, neden çağırıyorsunuz o zaman… 

İnsana saygı yok ki itlerde… Off dayanamadım ağlamaya başladım işte… Mert bana sesleniyor içerden. Duymamazlığa geldim. Cevap versem sesimden ağladığımı anlayacak. Bir de ona dert anlat. Anlamaz ki nasıl olsa…

“ Can ne yapıyorsun gel hemen buraya”

Canın çıksın. İbne ağlıyor işte. Rahat bırakın beni. Ağlama seanslarım da olmasa sinirden geberirim ben… Ne kadar istemediğim alanlarda bana ilgisi, ters herif ya… Bu sefer sinirli bağırdı gitmezsem o gelir kesin…

≈≈≈

Gittim salona. Ağladığımı anladılar tabii.

“ Neden ağladın minik” dedi Mert.

Cevap veremiyorum ki. Ne diyeceğim. Alıp kafalarına bir şeyler atmak istiyorum sadece. Ruh halim bu. Bu günkü aşırı mutluluğumun nedeni bu olayların olacağını hissetmemdi her halde. Terslik ben de bundan eminim artık…

İstemeden de olsa hala gözümden yaşlar akıyor. Burnumu çekip,

“ Benim arkamdan da böyle mi konuşuyorsunuz” dedim.

İkisi de şaşırdı. Anlamadılar bile neye kızdığımı ve üzüldüğümü. Öküzlük böyle bir şey olsa gerek…

“ Yani benden bahsederken de ibne mi diyorsunuz arkamdan onu merak ettim”

“ Ben öyle bir şey demedim Can bana bulaşma” dedi Cihan.

Ne kadar da ince insansın Cihan, aşık oldum sana ❗️

“ Ya minik alınma senle bir ilgisi yok ki. Burak denilen çocuk böyle konuşulmasını seviyor, zaten kendisine sabah akşam ibne diyor. Yani bunu bir küfür olarak algılamıyor o. Bizi ilgilendirmez sonuçta”

Ben bir şey anlamadım ama neyse. Bu Burak denilen çocuk da bir garip o zaman.

“ İyi peki Elifcan dururken ve hala siz çıkıyorken, bu one night shot ne oluyor Cihan”

“ Katolik nikahı kıymadık biz ya bırak o kadar nefes alalım”

“ Elif de nefes alırsa izin var mı peki”

“ Can saçmalama aynı şey mi ikisi” Mert tabii söyleyen.

“ Değil tabi aynı olur mu. Bir mesaj geldi diye öldürecektin beni nerdeyse. Ama siz yapınca erkekliğiniz artıyor. Biz yaparsak orospu oluyoruz, öyle değil mi Mert”

“ Can bunları baştan konuştuk seninle ve sen de kabul ettin benim şartlarımı. Benden izinsiz hiç bir şey yapamazsın, hepsi bu. Şimdi ne oluyor bu konuşmalar”

Yine aynı şey. Benden izinsiz yapamazsın ne anlama geliyor bu. İzin verirse yapıcam yani… Sormaya bile korkuyorum. Bu tür konuşmaları o kadar alışkın bir tavırla yapıyor ki. Kim bilir kaç kişiyle bunları konuştu. Sinirlenmeden sakin sakin anlatıyor. Ne güzel değil mi?

Şimdi ne oldu da götün kalktı demek istiyor yani. Ben bütün şartları kabul ettim ya, konuşmak görüş belirtmek yok. İtiraz etmek yok. Sadece itaat, öyle demişti değil mi ? İyi arkamdan bana ibne demiyormuş. Teşekkür ederim. Kölem mi diyor acaba? 

≈≈≈

Cihan’ın bana doldurduğu viskinin hepsini su bile koymadan diktim kafama. Ağzımdan popoma kadar her tarafım yanıyor. Bu ne ya ateş gibi bir şey. Mert şaşkın bana bakıyor. 

“ Ne yapıyorsun sen ya, mideni deleceksin”

“ İyi olur işte… Ben içeri gidip yatabilir miyim?”

“ Hayır gidemezsin. Bu gün neler oluyor sana anlamıyorum

“ Ben de anlamıyorum… Elif bana sorarsa ne yaptınız diye… Ne cevap vericem”

Bu da nerden aklıma geldi bilmiyorum.

“ Takma kafana sen bunları. Oturduk sohbet ettik dersin” Cihan iti konuştu. 

Aldım şişeyi bir bardak daha doldurdum viski. İçim yanıyor hala ama. Tam dikicektim kafaya, Mert fırlayıp elimi tuttu ve,

“ Yavaş dedim sana, hastanelik mi olmak istiyorsun”

“ Hastane yetmez daha iyi bir yer var aklımda”

“ Nereymiş o”

“ Aşiyan”

Bu da nerden aklıma geldi ya. Aşiyan’la ne alakam var ki.

≈≈≈

Burak denilen çocuk geldi. Güzel bir suratı var. Yaşımız, kilomuz, boyumuz filan aynı gibi. Mert beyin kalite standartlarında sapma yok yani. İt. Piç kurusu eve girer girmez Mert’in dudaklarına yapışıp,

“ Neden aramıyorsun beni hiç bakıyım sen, mesajlara da cevap vermiyorsun” dedi.

“ Cihan bey de siz olmalısınız” deyip onu da öptü. Bana şöyle yandan bakıp başını salladı sadece…

Nasıl bir orospu çocuğu anlamadım ben bunu... Mert'in yanında ben oturmuyordum. Gidip onun yanına nerdeyse kucağına oturdu. Utanmaz...

Yine diktim önümdeki viski bardağının hepsini. Mert delici bakışını attı bana. Umurumda değil. Burak denilen orospuyu bıçaklamak için mutfağa gidip bıçak mı alsam acaba ?

Neyse ki Mert Burak'a;

“ Sen beni bırak, Cihan’ın yanına git. O şartla çağırdım seni biliyorsun” dedi.

Off biraz rahatladım. Büyük kanepenin diğer ucunda Cihan oturuyordu. Burak istemeden de olsa şımarıkça kalkıp Cihan’ın yanına oturdu, tekrar öptü dudaklarından onu. Sinir illeti… Nasıl bir yaratık… Bizim yanımızda elini attı bir de Cihanın eşofmanın içine…

“ Ooo arkadaşının ki de fena değilmiş” dedi Mert’e bakıp.

Elini çekmiyor okşuyor Cihan’ı. Cihan’ın surat kaydı. Neyse sonunda Cihan,

“ Hadi geçelim içeri” dedi.

Viski şişesini alıp Cihan’ın odasına girdiler.

≈≈≈

Diğer viski şişesini aldım. Ama açamıyorum tabi. Hayatımda viski şişesi mi açtım ki. Kapak çok sert. Mert öyle bakıyor bana, şaşkın… Şişeyi Mert’e uzattım ve;

“ Açabilir misin lütfen” dedim.

Açtı şişeyi. Bardağımı doldurdu. Bardağı verirken, parmağının birini kaldırıp bana doğru salladı ve,

“ Bir tane daha kafaya dikersen, kırarım onu”

“ Şişeyi mi”

“ Hayır kafanı”

Tahmin etmiştim de. Öylesine sordum işte. Konuşma olsun.

Şişeyi de alıp odaya geçtik. Yatağa yattık. Yatınca mıknatıs gibi çekti boynu beni. Bir şeyler konuşmak istiyorum ama ne diyeceğim ki… Sevişmek istiyorum. Ama çok kızıyorum bir taraftan… Eğer öpersem, dudaklarında Burak’ın pis tadını hissedecek olmak öldürüyor beni…


Bir saat filan öyle yatmışız. Telefonuna mesaj geldi Mert’in. Genelde pek mesaj gelmez ona. Açıp okudu. Bana bir şaşkın baktı. Ne bok dönüyor yine acaba ? Uzattı telefonu okumam için,

Cihan ► Mert

oğlum eritti lan bu çocuk beni hele elifin nazları ve soğuklukları sonrası ama birinciden sonra sen diye tutturmaya başladı yoksa giderim diyor swinger yapalım mı azdım çünkü ben…

Ananızı sizin… Bu gün nasıl bir gün allahım ya… Mert’e baktım ağlamaklı. Acır mı acaba diye, nerde… 

“ Kusura bakma minik Cihan’la çocukluktan anlaşmamız böyle. Bunu sen dahil kimse için değiştiremem. Her şeyimiz ortak. Ama istemiyorsan yapmazsın tabi…”

En korktuğum şey başıma geldi…

≈≈≈

“Çok güzelsin, çok güçlüsün ve bunu kötüye kullanmak istiyorsun, Neden ? Biliyorum cevabını. Canım öyle istiyor diyeceksin. Canın ne istiyorsa yapmaya ya da yapabilmeye öyle alışmışsın ki. Doz yetmiyor sana. Ben yetmiyorum. Ne yapsam yetemiyorum”

Bir şey demiyor. Yine diktim bardakta kalanı. Alkol dolu havuz olsa atlayıp boğulmak istiyorum içinde…

“ Hadi diyelim ki, bir başkasıyla olmak istemeni anlayabildim, genel erkek duygusu -fethetmek- Ama ben sana aitim, en azından ben öyle hissediyorum. Beni neden başkasına vermek istiyorsun, bunu anlayamam işte, gerçekten anlayamam…”

“ Haklısın belki de… Ama bilmiyorum nedenini”

“ Bu da olsa olsa, kendince ve aklınca sanırım ahlak kurallarını fethetmek, ya da yıkmak isteğin… İçindeki çocuk hiç büyümeyecek sanırım… Ya da neyin intikamını alıyorsun artık bilemiyorum… Gidebilir miyim peki…”

Epeyce düşündü…

“ Evet”

“ Ama gidersem… Bir daha dönemem değil mi?”

“ Aynen”

“ Öl… diyorsun bana yani”

“ Senin seçimin”

“ Hiç mi üzülmezsin peki gidersem veya ölürsem”

“Üzülürüm… Belki ben de ölürüm… Ama gidiceksen gidersin, kimseye kal demem. Derin düşünemem ben, sadece yaşarım, hepsi bu…

İyi… bitirdin… 

≈≈≈


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler