Liseden Üniversiteye 15 ~ eğer beni bırakırsan ölürüm çünkü






Liseden Üniversiteye 15





~~~ eğer beni bırakırsan ölürüm çünkü ~~~




İçim onun sıcaklığı ile dopdolu ama üstümde bir ton ağırlık sanki, orda uyumasa bari, ezilip ölürüm çünkü. Uyandırmaya da kıyamam aşkımı. Mecburen hafifçe kıpırdadım, Şöyle bir baktı bana,

“ Of kıpkırmızı olmuşsun sen ne oluyor” dedi.

“ Hiç, eziliyorum sadece”

Bir kahkaha patlatıp, üstümden indi. Arkamdan kolununun birini boynumun altından geçirdi, diğerini de karnımdan sarıp ellerini birleştirdi. Tamamen onunum şimdi. Hep seksten sonraki sarılmalarımızda ve uyumalarımızda olduğu gibi, artık ben onun içindeyim. 

Uyumuşuz gece 10’a kadar iÇiÇE 🔄 .


Cihan’la Elif gelmişler. Onların seslerine uyandık. Uyanınca hala aynı durumdaydık, ben onun karnında kaybolmuş - ya da aslında varolmuş - şekilde. Ne rahat tanrım ya. Sıcacık ve güven dolu. Kalktık ve Mert;

“ Duş alalım mı minik ” dedi.

“ Hayır kokunla devam ”

“ Uyar, yayalım herkese hayat kokusunu …”

Bayıldım bu lafa… Ama bu minik nerden çıktı şimdi ya. Sevgilim, aşkım filan deme sakın, bozar seni, durmadan lâkap tak… Alıştım artık.

≈≈≈

Salona geçtik, Cihan uyandı duruma,

“ Ne pis heriflersiniz, gidip bi duş alın, sizin seks kokunuzdan bize ne lan ”

Mert aldırmadan oturdu. Ama ben Elif’ten utandım ve çekiştirerek kaldırdım onu. Rica minnet girdi duşa. Gerçekten ben farkedeceklerini bilsem kesin duş alalım derdim, bilemedim özür.

Salonda dördümüz oturduk. Ertesi gün pazar olduğu için rahattık , bira içtik ve sohbet ettik. Harika bir quartet olmuştuk sanki 👍… Sonra Mert’le Cihan viski içmeye başladılar. Biz Elif’le biraya devam ettik. Elif bir ara bana dönüp,

“ Ben bunları okulda kardeş zannederdim, hiç ayrılmazlardı, içimden, kara, kızıl ve beyaz derdim onlara hep ” dedi Mert’le Cihan’ı gösterip.

“ Ne alaka ” dediler Mert’le Cihan aynı anda.

“ Mert kara kafa, Cihan kızıl, ikiniz de çok beyaz tenli olduğunuz için beyaz. Şimdi bir de Cancım eklendi aranıza, oldunuz iki kara, bir kızıl, üç beyaz. Ülke bayrağı gibisiniz ”

Bu herkesin çok hoşuna gitti epeyce güldük. Bolca sohbetten sonra

“ Film izleyelim ” dedi Elif.

“ Nasıl bir şey olsun ” dedim.

“ Senin seçeceğin bir şey ” dedi. Tatlı şey.

Ben de onlara, en sevdiğim masum gay aşk filmlerinden biri olan Noordzee, Texas’ı izlettim. Çünkü bütün ilk aşklar masumdur. Orda oynayan çocukların ikisine de hastayım. Gece geç bir zaman dördümüzde sızmışız, kanepenin üzerinde. 


Sabah hava aydınlanırken gözümü açtım. Ev soğuk değil ama benim vücudum soğuk üretiyor sanırım. Mert’in içine girmişim resmen. Üstümüz açık, büyük kanepenin bir ucunda ben ve Mert, diğerinde Elif ve Cihan. Hemen kalktım aşkitomu uyandırmadan ama. 

Uff ya kesin hasta olurum ben şimdi. Sarhoş olunca farketmemişim üşüdüğümü filan, ilk defa bu kadar çok bira içtim. İçerden iki tane battaniye getirdim. Önce aşkımın üzerini örttüm. Sonra Eliflerin, ben üzerlerini örterken Elif bir gözünü açıp bana baktı, sanırım o da donmuştu, çünkü yapışmıştı Cihan’a, 

“ Çok sağ ol Can’ımsın ” dedi kısık bir sesle.

O kadar içten ve düşünceli ki, bayılıyorum bu kıza, düşünmeden eğilip alnına bir öpücük kondurdum, ilk defa yapıyorum böyle bir şeyi, hem de sevgilisinin kucağında olan bir kıza.  Gerçekten Mert haklı, çocuk gibi davranıyorum bazen.

Utandım birden herhalde kızarmışım. Elif anladı, hemen hafifçe doğrulup, kolunun birini uzatıp ensemden kendine çekti ve yanağıma bir ufacık ve tatlı öpücük kondurdu,

“ Utanma Canım, bundan sonra senin adın da ben de bu, kabul edersen tabii. Biz kardeşiz ben de senin ablan ”

“ Onur duyarım ” onunla aynı cevabı verdim, ağzım kulaklarımda.

Bu kıza aşık oldum. Tabii ki, seks dışında haa…

Isınmak için Mert’in koynuna girdim tekrardan, yorganın içini bir dakikada sıcacık yapmış. Nasıl bir metabolizma var bu çocukta yaa… Bütün gece üstü çıplak yatmış, ama hala sımsıcak ve de hasta olmuyor, hayreti mucip…

≈≈≈

Yorganları örttükten sonra, öğlene kadar uyumuşuz sıcacık. Elifcan kahvaltı hazırlamış, uyandırdı bizi. Aşağıdan marketten bir sürü şey almış ve harika sofra kurmuş, eh ne de olsa kız tabi. Utandım, annem dışında birinin bana hizmet etmesine alışık değilim ondan herhalde.

“ Çok teşekkür ederim Elifcan, keşke beni de kaldırsaydın sana yardım ederdim ” dedim.

“ Yardım edebilmen için bu işlerden anlaman veya sevmen gerekir, akşam dikkat ettim birayı bardağa zor boşaltıyorsun, ondan sonra da baktım şişeden içmeye başladın, o kadar sevmiyorsun yani ya da annen seni pek bi el bebe gül bebe yetiştirmiş ”

Doğru söylüyor, alındım biraz ama, belli etmedim tabi. Çünkü, eminim iyi niyetli Elif. Ama Mert’le Cihan alaycı bi şekilde güldüler epey. Elif anladı bozulduğumu,

“ Bozulma Can, sen erkeksin, sonuçta annen sana mutfak işleri yaptırıcak değildi ya, sevip sevmemek de sana kalmış, ben severim yapmayı, canını sıkma ve keyfine bak… Lütfen ”

O kadar içten konuşuyor ki, insanın gözlerinin içine bakarak, çok duygulandım. İlk defa bir kız, bana erkek olduğumu söylüyordu, hiç bir kötü şeyi ima etmeden, hem de inanarak ve sevgi dolu gözleriyle bakarak. 

Hiç umurumda bile değil aslında erkek olmak kız olmak filan, cinsiyetlerin taa aq… Ama yine de, Elifcan’ın iyiniyeti ve saflığı benim için çok, nasıl derler, rahatlatıcı işte…Hafif gözlerim doldu, duygulandım.

Mert’le Cihan’ın görmeyeceği şekilde ona yaklaşıp hafifçe eline dokunup sıktım parmak uçlarını ve teşekkür ettim gözlerimle… Ama Mert gördü bu hareketimi neden kızdı bilmem. Elif’e döndü ve,

“ Annesi öğretmediyse, sen öğret mutfak işlerini, ne olur ki, ablası değil misin sanki ” dedi, alaycı bir şekilde.

Sabah Elif’le konuştuklarımızı duymuş herhalde. O kadar bozuldum ki. Neden böyle bir şey yaptı şimdi, ne yaptım ben ona. Ama insanların bana bir şey yapması için, benim bir şey yapmam gerekmiyor tabii. 

Elif Mert’e acayip ters ve sert baktı. Mert sustu. Ben neden beceremiyorum böyle şeyleri acaba. Ağlamamak için acayip direndim ve başardım. Neyse kahvaltıya oturduk kazasız belasız. Cihan daha çok dinleyen biri, konuşma başlatmıyor genellikle. 

Neyse ki Elif var ve ortamı ısıtmak için bir iki espri yaptı ve normale döndü herşey. Ama ben hiç konuşmuyordum. O kadar çok kırılmıştım ki, herkesin içinde benimle alay etmesine Mert’in. Anladı sonunda neyse ki, yanağıma dokundu ve,

“ Ufacık şeyleri kocaman yapıp neden alınıyorsun hemen. Bu kadar kırılgan olursan anlaşmamız imkânsızlaşacak. Şaka yaptım sadece hadi normale dön”

Allahım ya, özür dileyecek yerde yine tehdit ediyor ve emir veriyor. Ne yazık ki ona karşı gelemiyorum işte. Şimdi bir şey söylesem kızdığımı belli edecek, daha çok sinirlenecek ve ben de dayanamayıp ağlamaya başlayacağım. En iyisi uzatmamak. Gülümsedim mecburen,

“ Tamam ” diyebildim sadece. 

≈≈≈

Kahvaltıdan sonra Elif sağolsun bütün işleri bitirdi, yardım edeyim dedim ama istemedi. Ayak altında dolaşırsam daha çok yorulurmuş. Garip ve şeker şey. Ben de hiç olmazsa yalnız kalmasın diye mutfakta onun yanında oturdum ve sohbet ettim onunla.

O arada cep telefonumun mesaj uyarısını duydum gibi oldu salondan, ama önemsemedim.  Çünkü kafam geçen gün yurdun altındaki cafede, Elif’le yarım kalan sohbetimizdeydi. Yani  Gökçe ve Mert arasındaki sürtüşme ne, onu sormak istiyordum, en azından Elif’in bildiği kadarıyla tabii.

Ama çabucak bitirdi işini Elif ve Cihan’la çıktılar. Çıkarken Cihan, ben akşam gelmem annemlerde kalırım, hafta sonu uğramazsam bozuluyorlar, dedi. 

Onlar çıktıktan sonra, Mert bana sinirli bir şekilde soyun, dedi. Soyundum, kolumdan kanepeye doğru çekti, ben de öpücek zannedip uzandım, hala kolumu tutuyordu, birden kanepenin üzerine savurdu beni. 

Ayaklarım yerden kesildi, yumuşak bir iniş yaptım kanepeye, çünkü kanepe çok yumuşak. Üstüme geldi, iyice yaklaştı ama öpmek gibi bir niyeti yok, niyeti ne onu da anlamıyorum. Öyle bakıyor gözlerimin içine sert. 

İyice abanıyor üstüme ve aleti kalkmış, taş gibi, bacağımın üstünde. İki üç dakika geçti öyle bakıyor hala… Ben dayanamadım artık gözümü kaçırdım, ne yapacağımı şaşırdım çünkü.

“ Ne oldu yine iki arada bir derede seni kızdırıcak bir şey mi yaptım ve lütfen göğsüme bastırma nefes alamıyorum”

“ Nefes alma diye yapıyorum zaten”

Hayda, ne demek istiyor ve ne cevap vermem gerekiyor acaba?

“ Mert korkutuyorsun beni, soruma cevap ver lütfen, bir şeye mi kızdın”

“ Evet hem de çok kızdım şu an seni öldürebilirim, ama acaba önce bi siksem mi diye düşünüyorum, çünkü beni felaket etkiliyorsun, farketmişsindir zaten… Patlıycam biraz sonra”

Ne diyor bu ya, hem övüyor hem küfür ediyor bana…

“ Sen böyle küfürlü konuşmazdın neler oluyor anlat lütfen 

Cevap vermedi, kalktı üstümden ve şortunu çıkardı, üstü zaten her zamanki gibi çıplaktı. Ben yatıyordum öylece, gelip üstüme çıktı ve göğsüme oturup aletini suratıma sürtmeye başladı. Allahım meraktan çatlıyorum. Neye kızdı, neden öldürebilirim dedi.

İlk defa küfürlü konuştu benimle, neler geçiyor aklından acaba? Aletini dudaklarıma sürtmeye başlayınca dayanamadım, dilimi hafifçe çıkartıp ucuna sürttüm, ama kızar mı diye de korktuğumdan, yüzüne baktım, tepkisi ne diye,

“ Yala yala korkma ” dedi o delici bakışıyla.

Başını ağzıma alıp emmeye başladım, ağzımın içine hepsini ittirdi ve boğazımdan içeri sokmaya çalıştı kemik gibi olmuş aletini. Birden fırladım, gözlerimden yaşlar geliyor ve kusucam nerdeyse, boğazım da çok acıdı… 

Neyse ki, çıkardı ağzımdan ben öksürüğümü durduramıyordum. Sanki birisi yumruğunu boğazımdan içeri sokmaya çalışmış gibi acıdı canım… Benim öksürüğüm durmayınca kalktı göğsümden ve beni ters çevirdi.

Yüzükoyun yatırıp arkama geçti indirdi altımdaki eşofmanı, tükürüğünü bile sürmeden içime girmeye çalıştı. İntikam almak ve canımı yakmak için yaptığı artık anlaşılıyor. Ama neye kızdı da böyle yapıyor? Kafamı çevirip ona baktım acıdan gözlerimden yaşlar süzülürken. Acımasızca bakıyor bana. 

“ Gerçekten öldürmek istiyorsan, öldür ama bu yolla yapma lütfen, hem canım çok yanıyor hem de aşağılıyorsun, ne yaptım sana bu kadar kızdırıcak”

Daha da sinirlendi, ama hiç konuşmuyor, içime girdi başı, acıyı anlatmanın imkanı yok. Neyse ki hafifçe popomu kadırmama izin verdi, hemen elimi tükürükleyip, deliğimin kenarlarına sürdüm alttan. 

Yoksa parçalayacak beni. Yirmi dakika filan, hayvan gibi ve hep arkamda, sanki yüzümü görmek istemez gibi, yaptı beni. İlk başta o kadar canım yanmıştı ki. Ama sonra istemeden de olsa da zevk almaya başladım. 

Ona belli etmedim zevk aldığımı, çok aşağıladı beni ve buna rağmen zevk alıyor olmaktan müthiş utanç duyuyorum. Sonunda çıktı içimden, tekrar sırt üstü yatmamı istedi ve yine göğsüme oturdu. Boğazım yanıyor hala.

“ Lütfen deminki gibi yapma çok acıyor hala…” dedim yalvararak …

Beni dinlemiyor ama. Neyseki ağzıma sadece başını soktu ve hadi getir dedi. Uğraşıyorum, ama gelmiyor bir türlü. Kesin mahsus yapıyor. Beni iyice deli etmeyi kafasına koymuş… 

Ben uğraştıkça, sadistçe zevk alıyordu sanırım… On dakika filan uğraştım. Tık yok. Sertleştikçe sertleşiyor aleti ama gelmiyor bir türlü. Boğazım zaten ağrıyordu. Çenem de koptu emmekten, onu getirebilmek için. 

En sonunda dilimle damağım arasında kıstırdım başını ve emmeye başladım … Volkan patlar gibi patladı ağzımın içine … Hafif geriye çekilince,

“ Çıkartma sakın ” diye bağırdı.

Saçlarımı tuttu ve çekti kafamı kendine doğru. Çok acıdı canım. Korkudan tekrar emdim ve hepsi bitene kadar bekledim. 

“ Yut”

Yuttum ben de. 

≈≈≈

Kalktı odasındaki banyoya gitti. Ben de diğer banyoya girdim. Aynaya baktım, saçım başım darmadağınık, suratım da dayak yemiş gibi. Duş aldım hemen ve içeri gidip giyindim. Ne yapmam gerekiyor acaba şimdi. Telefonumu aramaya başladım bulamıyorum.

Mert geldi salona,

“ Ne o bir şey mi arıyorsun”

“ Evet telefonumu bulamıyorum ” dedim kısık sesle.

“ Neden önemli biri mi arayacaktı ya da mesaj filan mı bekliyordun”

Telefonumla ilgili bir şeye kızmış anlaşılan. Geberecem şimdi meraktan ve korkudan… Off… Sanırım biraz önce Elif’le mutfaktayken gelen mesaj sesi… O mesajı okudu herhalde… Kimden acaba ve niye bu kadar kızdı?

“ Hayır… kimseden bir şey beklemiyordum… Senle beraberken kimden ne beklerim ben, bilmiyor musun sanki…” dedim sesim titreyerek …

“ Sana vurmayacağım bile, sen dayak yemeye bile layık değilsin, orospu”

Şaşırdım ne diyeceğimi. Neden durmadan küfür ediyor bana.

“ Sen öyle diyorsan, öyle olsun, ama sen de hiç bir şeyi sormadan etmeden ve dinlemeden insanı infaz eden bi acımasızsın sadece… İşkence ediyorsun insana… Nedir kabahatim neden bu kadar kızdın söylesene” 

“ Neyini sorucam lan, al kendin bak neler yazmış herif, nasıl kuyruk sallıyorsan artık ibne”

Elinde tuttuğu telefonumu bana doğru fırlattı… Arkamı döndüm… Sırtıma çarpıp halının üstüne düştü… O kadar hızlı atmış ki… Sırtım delindi sanki… Bugün beni gerçekten öldürmezse iyi.

Hemen aldım yerden telefonu ve whatsapp’ı açtım.

Celâl ► Can

mesajına çok sevindim ve beni affettin gibi sanki, saol. sana bazı açıklamalar daha yapmam lazım. okulu, parası ödendiği halde, dönem ortasında bırakma nedenim hilmi. işte biliyorsun durumları. ya o beni öldürecek ya ben onu, o noktalara geldik artık. ama çok tehlikeli birisi. ben onu öldüremeyeceğime göre o bana istediklerini yaptırmadan önce kaçmaya karar verdim. bunu bil. bil derken, bunları sana anlatma nedenim, ona karşı çok dikkat etmen gerek❗️ ondan kesinlikle uzak dur. çünkü hala senden bahsediyor. seni bir yere filan çağırırsa da asla gitme. ben de seni seviyorum… küçüğüm…

≈≈≈

Boku yedim şimdi, gerçekten hem de… Bütün hayatım ofsayt benim ya… Mesajı atıcak zaman buldun Celâl. Ben bu durumu Mert gibi sinirli, laftan anlamaz ve en önemlisi insanı zerre dinlemeyen birine nasıl anlatıcam şimdi… 

Dinlemeden infaz eder sadece… Bulutların üstüne çıkardı beni, defalarca hem de. Şimdi de yerin dibine sokuyor. Ya da ben kendimi. Bilemiyorum hiç bir şey. Kafam çalışmıyor artık çünkü. 

Durdum, dondum, kaldım öylece, ne derseniz işte… Pazar günü birlikte olmaya başlamıştık onunla. Bugün de pazar ve mutluluğum yedi gün sürdü, dünya yedi günde yaratılmış. Benim ki de, yedi günde, başladı ve bitti işte.

≈≈≈

Telefonu bana fırlattıktan sonra, koltuğa oturdu ve beni izlemeye başladı. Ben ayakta mesajı okudum. Bitirdikten sonra ise, öylece ayakta kaldım. Oturmaya korkuyorum, boşvermiş gibi yapmamak için. Bana bakıyordu, ben de yere. 

O bir şey söylese diye bekliyorum, söylemiyor. Sabır küpü herif. Başım dönüyor. Ağlamak istiyorum, rahatlamak için. Ama sıktım kendimi. Bekliyorum, belki halime acır diye . Gücüm yeterse, yani bayılmazsam filan, sabaha kadar böyle beklerim…

Başka ne yapabilirim bilmiyorum. Nihayet kalktı ayağa ve yanıma geldi bana bakıyor. Ben gözlerimi kaldıramıyorum yerden… Elini kaldırdı, hiç kıpırdamadım, gözlerimi kapadım, şiddetli bir tokat attı. 

Yere düştüm. Hemen tekrar kalktım ve aynı şekilde durmaya devam ettim. Bir tane daha vurdu. Tekrar yere düştüm. Yine kalktım. Elimi dudağıma götürdüm. Patlamış ve kanıyoru. Bana bakmaya devam ediyor, ben de yere…

“ Vurma demeyecek misin ?”

“ Hayır”

“ Neden?”

“ Eğer beni bırakırsan ölürüm çünkü”

≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler