Liseden Üniversiteye 24 ~ bir ayın acısı






Liseden Üniversiteye 24



~~~bir ayın acısı ~~~



Mert 📞 Can

geliyorum seni almaya hazırlan

Ben hep hazırım zaten sana. Yeter ki gel. Fırladım yataktan ve duşa girdim. Sıcak su kanımı kaynattı ve heyecanımı iyice artırdı. O kadar hızlı hareket ediyorum ki yıkanırken, kolumu bacağımı oraya buraya çarpıyorum. 

Olan oldu sonunda, duştan çıkarken ilk adımda, ıslak ayağım kaydı ve sert zemine popo üstü çakıldım, kafamı da duşakabinin camına vurdum. Sanırım çanak gitti, kafam da acıyor. Kalkamadım acıdan bir süre. Sakarlık değil salaklık bu. 

Sanki ben çabuk hareket edince Mert de hemen gelecek. Aman olsun onun için her şeye değer. Geliyor ya, onu göreceğim ya. Beni ilk gördüğünde ne yapacak acaba? Öper mi? Öpse beni delice💋. Herkesin içinde hem de. Ne havalı olurdu ama.

Yatağa uzandım biraz kendime gelmek için çırılçıplak. Mert yanımda olsa şimdi. O kadar özledim ki dayanamıyorum. Yukarı mı çağırsam acaba? Hemen yapsak ve boşaltsa beni. Patlamak üzereyim ağzımdan çıkacaklar nerdeyse.

≈≈≈

Aradı gelmiş. Koşarak indim aşağıya bir an önce sarılıp kokusunu çekmek için içime… O ne ya otoparkta Dani’nin kendi gibi hayvan arabası duruyor. Hemen Mert’e baktım nerede diye. 

Dani Mert’in arabasına doğru yürüyor. Allah kahretmesin Mert onu gördü ve o da ona doğru gitmeye başladı. Oraya doğru koşmaya başladım. Avaz avaz bağırıyorum bir yandan,

“ Sakın Mert lütfen”

Mert beni görünce, koşmaya başladı Dani’ye doğru. Birbirlerine girdiler. Önce Mert vurdu. Dani sonra tekme attı. Karnına geldi Mert’in. Hafif sersemleyince Dani yumruk atmaya başladı. Ben vardım yanlarına ve Mert’e sarıldım.

“ Dani yalvarırım vurucaksan bana vur”

Mert beni itti yere düştüm. Bu sefer de kolumun üstüne, bugün sağlam bir yerim kalmayacak. Bu defa Mert Dani’ye tekme atıp, yere düşürdü ve üstüne çıkıp kafasını yere bir eliyle dayayıp, diğer eliyle öyle bir yumruklamaya başladı ki suratını.

Ben iptal tabi. Hüngür hüngür ağlamaya başladım. Neden ağladığımı bilmiyorum ama. Bir kaç saniye içinde Dani’nin suratı kan içinde kaldı ve kıpırdamamaya başladı… Geberiyorum korkudan.

Bu kadar yakından ve çok şiddetli bir kavgaya ilk defa tanık oldum. Üstelik kavga edenlerin ikisini de tanıyorum. Birine de ölecek kadar aşığım. İşin en boktan tarafı ise kavgaya neden olan kişi benim…

Kendimden nefret ettim. Neden yaşadığım her şeyi bir kaos havasına sokuyorum hemen. Hayatımın her dönemi neden normal değil de hep olağanüstü bir havada. Bu hal kendimi bildim bileli veya okula başladıktan sonra esas, göğsümün üstüne bir kafes oturuyor gibi hissetmeme neden oluyor.

Nefes alamıyorum. Ancak ölmeyecek kadar nefes alabiliyorum. Aslında ölsem kurtulacağım. Böyle yarım yamalak yaşamama izin veriyor göğsüme çöken şey… Ama bugün gerçekten de nefes alamıyorum artık…

Her durumda korkum o kadar fazla ki, Mert’e bir şey olsa ölürüm. Tamam olmadı Dani yatıyor yerde kıpırdamadan. Bu daha fazla korkmama neden oluyor. Bir şey olduysa Dani’ye, Mert’i şikayet etse ne yaparlar ona, hem de benim yüzümden…

≈≈≈

Mert geldi yanıma, ben düştüğüm yerde öylece kalakalmıştım. Tek yapabildiğim şey ise, ağlamak. Durduramıyorum kendimi. Mert’in dudağı patlamış kanıyor. Elleri de kan içerisinde. Kendi eli mi kanıyor yoksa Dani’ye vururken ondan mı bulaştı bilmiyorum…

Eğildi yanıma, bana bakıyor. Ne düşünüyor acaba? Kolumu ensesine atıp çektim kendime ve kanayan dudağına yumuldum. Kavgayı görüp seyreden beş on kişi vardı otoparkta. Bizi öyle görünce şaşırmışlardır her halde ama hiç umurumda bile değil.

Sanırım Mert’in de umurunda değildi bana öyle bir sarıldı ki. Kavgadan dolayı nefes nefese kalmıştı yine de öyle bir güzel öpüyor ki. Nerdeyse birazdan burda yatırıp yapacak beni 🍭 .

Dudağındaki kanın tadını aldım. O bile bir bambaşka geliyor bana onun her şeyi gibi. İyicene yalayıp temizledim ve emdim yarasını. Hayvan Dani, keşke bana vursaydı, ben alışkınım nasıl olsa oramın buramın patlayıp kanamasına…

Kendimden geçmiştim ama bir an etrafa göz attım. İki üç kişi kalmıştı otoparkta ve öküz gibi bizi seyrediyorlardı. İstemeden de olsa kendimi geri çektim. Mert de uyandı duruma ve çekildi.

Beni kolumdan tutup kendine çekti ve sarıldı. Ayağa kalkınca tekrar dudağıma bir öpücük kondurdu ve sarılarak birbirimize arabaya kadar gittik. Dışarıdayız ve tam da benim istediğim gibi çekinmeden beni öpüyor ve sarmaş dolaş yürüyoruz…

Mutlu mu olmalıyım bilemiyorum ki. Ne zaman mutlu olsam mutlaka sonunda boka batıyor her şey. Benim hiç bir şey hissetmemem gerekiyor her halde. Ya Dani’ye bir şey olduysa… Seyrederken hayret ettim Mert’e. 

Filmlerde filan olur da, gerçek yaşamda birinin kavgada karşısındakinin suratına bu kadar acımasızca vurabileceğini düşünemezdim bile. Bir de üstelik kafasını eliyle yere dayadı ki yumruklarının etkisi daha da fazla olsun.

Dani kesin hastahanelik oldu ama allahım inşallah önemli bir şeyi yoktur. Üstelik Dani babasının bu işlerden anlayan adamları olduğunu söylemişti. Mert’in peşine takılırlarsa. Kafam durmadan çalışıyor ama aklıma ne yazık iyi bir şeyler gelmiyor ki…

≈≈≈

“ Özür dilerim Mert hepsi benim yüzümden kızgın mısın bana”

Bana şöyle bir baktı, dudağında hafif bir gülümseme var. Bu ne anlama geliyor acaba? Sen şimdi dur ben sana ne yapacağımı biliyorum mu demek istiyor. Yoksa önemli değil mi? Neyse en iyisi ben daha fazla konuşmayayım.

Mert ne zaman konuşmaya başlarsa veya bana bir şey yapacaksa o zaman anlayabileceğim ne düşündüğünü. Ama arabanın içinde alkyonik bir hal olduğu kesin. Yani ya fırtına dindi ve hava yumuşuyor ya da daha şiddetli bir fırtına için hazırlanıyor…

Mert bir yere telefon etti ve bizim okula ambulans çağırdı. Neyse bunu iyi akıl etti. Sanki hiç bir şey olmamış gibi gayet sakin konuştu telefonda. Ama benimle konuşmuyor nedense…

Eve gidiyoruz anlaşılan. Evde söyleyecek veya yapacak neyse, meraktan çatlıyorum. Markette durdu.

“ Bir şey istiyor musun”

Anlayamıyorum, hiç bir şey olmamış gibi davranıyor, ne anlaşılmaz bir insan, şaşkınım.

“ Hayır istemiyorum teşekkür ederim”

“ Bira mi içersin viski mi”

“ Sen ne istersen onu içerim”

Yalakalığım yine tavanda. Bir işe yarar umarım. Gerçi fazla bir şey istemiyorum. Eve girince bana girişmesin dövmek için yeter. Ama başka bir şey için girişecekse ona hayır demem doğrusu…

≈≈≈

Sonunda eve girdik. Cihan evde yok. Dört şişe viski almış. Bu gün içilecek anlaşılan. Hemen iki bardağı doldurdu. Birini dikti kafasına. Diğerini bana verirken parmağını kaldırıp baktı,

“ Sen yapma sakın”

İyi tamam yapmam. O güne özgüydü. Ben de bir yudum alıp kanepeye oturmaya hazırlanırken, birden yanıma geldi ve sertçe sarıldı öpmeye başladı. Sanırım dudağı açıyor ama yine de öpmeye devam ediyor.

Elini arkama atınca ben resmen kendimden geçtim. Nerdeyse bir aydır sevişmedim onunla. Yumuşak bir şekilde sevişse ne olur. Bu gün yeterince sertlik vardı. Artık istemiyorum. Sadece uzun bir sevişme sonrası boşalmak istiyorum, o an geç gelsin ama gelsin mutlaka geberecem yoksa…

Ben de elimi ona attım. Sertleşmiş dev. Odaya gidene kadar bir yandan öpüştük bir yandan soyunduk. Çırılçıplak kalınca, bir an kendinden uzaklaştırıp beni seyretti, ben de onu. 

“ Özlemişim seni” dedi.

“ Benim için özlemek kelimesi yetersiz. Sensiz geçen her an işkence gibiydi”

Elimi attım enfes aletine. Sıcacık ve taş gibi sert. Kafamı tutup aşağı bastırdı. Ben de bir an önce onu istiyordum.🍼 . O kadar özledim ki. Ağzımı açıp dibine yakın yere kadar soktum.

Bunu internetten okudum deep throat yapmanın inceliklerini. Erkeklerin çok hoşuna giden bir şey. Yapanın pek hoşuna gideceğini sanmıyorum ama deneyeceğim. Aşkımın hoşuna gitsin yeter…

Bir iki denemeden sonra gırtlağıma sokmayı denedim ama imkansız bir şey. Sanıyorum bu ancak çok sertleşmeden önce ucu yumuşakken yapılabilecek bir şey. Son denememde Mert’in çok hoşuna gittiğini çıkarttığı seslerden anladım.

Onu yere yatırdım, Dani’nin tekme attığı yer morarmış. Önce orayı öpüp yaladım. Sonra aklıma geldi, ellerine baktım, yumruğu kanamış nasıl vurduysa artık. Oraları da yaladım ve öptüm. Parmaklarını emdim. 

Bu kadar güzel ellere kıyılır mı ya… Neden yapıyor bunları. Gerçi bu gün belki de onun suçu yoktu hiç. Dani geldi zaten. Ama sanırım kavga etmeye gelmedi. Beni görmeye geldi. Çünkü bizim Mert’le buluşacağımızı bilmiyordu ki. 

Ben yurttan çıkacağım diye beklerken, Mert beni almaya gelince de olan oldu… Yanında eğilip devam ettim, alabildiğim kadarını gırtlağıma kadar bastırıp öylece duruyor ve hafifçe hareket ediyorum. 

Ucu boğazıma sıkıştığı için aletin, müthiş zevk veriyor olmalı. Mert de bana yapsa keşke söylemeye bile gerek yok yapmaz ki. Ama bu gün biraz oynasa benimle hiç olmazsa, onun elinde gelmek, kendim yapınca gelmekten çok daha zevkli.

“ Çok güzel yapıyorsun, nerden öğrendin bunu” dedi.

Ne ima ediyor bu şimdi. Dani öğretti iyi mi, desem. İyi bir sopa yerim her halde. Ağzımdan çıkarmadan suratına bozuk bir eda ile baktım. Ağzında kocaman bir şey olunca suratına pek istediğin anlamı yükleyemiyorsun ama olduğu kadar işte.

Güldü, şaka mı yapıyor aşağılıyor mu insanı, anlaşılmıyor ki. Biz görüşmeyeli beri iyice gizemli olmuş. Zaten az konuşuyordu. Artık hiç konuşmuyor gözüm aydın. Devamlı tahminlerde bulunmaktan yoruldum ha…

Bu erkeklere yaranmanın yolu yok. İyi seks yapsan orospu oluyorsun. Hiç bir şey yapmasan kezban… Konuşuyorum rahatsız oluyor, konuşmayınca bir şey konuşmuyor. Nerden anlayacağım ne düşündüğünü.

Eliyle kafamı tuttu ve o oynatmaya başladı beni kendi istediği gibi. Bazen bastırıyor, boğazıma sokmak ister gibi. Ben elimle karnına vuruyorum, zorlamıyor o zaman. Böyle on beş dakika boğazımı zorladı. 

Boğazım ve çenem ağrımaya başladı artık ve çıkarttım ağzımdan. 

“ Çok yoruldum aşkım bırakabilir miyim artık. İnternetten okudum senin için bunu, teşekkür edeceğine imalı konuşuyorsun. Beni kırmayı neden bu kadar seviyorsun?”

“ Şaka yaptım minik, tamam teşekkür ederim, gerçekten harikaydın, gelmemek için zor tuttum kendimi”

Hah şöyle bir konuş ya. Çocuk benim yüzümden kavga etti, dövdüğü kişi öldü mü kaldı mı belli değil. Hiç bir şey olmamış gibi benimle sevişiyor. Bu konudan da hiç söz etmeden hem de.

≈≈≈

“ Yatağa yat kıpırdamadan bekle beni”

Sinirli söyledi bunu nedense. Odanın kapısını kapatıp çıktı. Telefonunu aldı yanına. Biriyle konuşacak her halde. Kıpırdamadan bekliyoruz öyle emredildi. On dakika oldu yok ortalıkta. 

Yanımda neden konuşmadı bilmiyorum. Sıkıldım ve meraktan çatladım. Ama kıpırdama dedi şimdi kalkıp içeri gitsem kızar. Üf ya beş yaşında çocuk gibi saçma sapan davranıyor bana.

Bir de odanın kapısını kilitleseydin oldu olucak. Tam heveslendim sevişiceğiz diye çıktı gitti odadan. Üşüdüm çırılçıplak, yorganın içine girdim. Uyumuşum öylece sıcaktan. Her halde yarım saat filan.

Yorganı üzerimden çekince uyandım. O da hala çıplak. Elinde garip bir sopa var. Şu eski İngilteredeki hocaların öğrencileri cezalandırmak için popolarına vurdukları sopanın aynısı. Tutma yeri dışında on santim eninde ve kırk santim filan boyunda üstü delikli…

Bana mı vurucak bununla. Anlamadım, bir şey demedim bakıyorum. Yine hiç bir ifade yok suratında, poker face. Elindeki sopaya baktım, bu ne der gibi. Artık konuşarak anlaşma devri bitti bakışarak ve muhtemelen sopa yiyerek anlaşma devri açıldı.

İlişkimizin böyle yeniliklerle dolu olması ne sevindirici. Acıtıcı olması dışında da ne mutluluk verici. Sağolasın allahım hep beni düşünüyorsun sanırım. Bu arada ukalalık yaptığıma bakmayın. Yoksa geberiyorum korkudan.

“ Dani’yi araştırdım içerde telefonla, hastahaneye götürmüşler ama bir şeyi yokmuş, bayılmış sadece, bir gece tutup bırakıcaklarmış”

“ Oh allaha şükürler olsun Mert o kadar sevindim ki”

“ Ben de sevindim, bir şey olsaydı kesin şikayet ederdi puşt, şahitler de var yırtamazsın yani, neyse kurtulduk”

“ Ama Mert yalvarırım o seni tahrik bile etse sen karşılık verme bugün sizi öyle görünce korkudan yemin ederim nefes alamadım”

“ O seni görmeye gelmiş okula anlaşılan, hala peşinde mi it”

“ Mert yemin ederim bilmiyorum, deli çıktı ben ne yapayım kapatalım şu konuyu ben hallederim” 

“ Nasıl hallettiğini görüyoruz. Herif senin kapında bekliyor. Yakında odana da alırsın artık tam olur”

Yine tehlikeli sulara doğru yelken açıyoruz. Sonu boktan bitecek bir conversation. Bunu anlamak pek zor değil. Ne yapmam lazım? Ayakta duruyor elinde sopa mı ne boksa artık onunla… 

İçerden gelirken viskileri de getirmiş. Bir yudum aldım zaman kazanmak için. O yine dikti ve tekrar doldurdu şişeyi de getirmiş. Hafifçe doğruldum, elimi attım inmiş aletine.

“ Sana yap dedim mi, kıpırdamadan bekle dedim

“ Evet, özür dilerim, sevişmeye devam ediyoruz sandım da”

Sevişmeye devam ediyoruz sandım da; ay çok zekisin. Yalvarma moduna doğru ilerliyorum. Bir işe yararsa tabii.

“ Önce senin cezanı verelim, o işi de yapacağız” 

Verelim tabi canım, ben ceza görmeden hayat geçer mi hiç. Her şey döner dolaşır bir şekilde fiziksel veya ruhsal benim acı çekmemle sonuçlanır. Dünyanın döngüsel dengesi için bu gerekli sanırım. Katlanacağız madem insanlık için gerekli.

≈≈≈

Dizlerim yerde göğsüm yatakta popom kabak gibi açık olucak şekilde duruyorum. O da arkamda elindeki şeyle. 

“ Kaç tane vurmalıyım sence ve sen sayacaksın unutma, iyice anlaman için hatanı”

Hata mı? Ne hatam var bilmiyorum ki, daha iyi anlayayım. Kaç tane? Bence hiç vurmasan daha şık olur. Sabah zaten popomun üstüne düştüm hala acıyor. O öküz gibi şeyle vurursan, hele senin gibi elinin ayarı olmayan biri, acıdan ölürüm.

Bu gün Dani’yi öldüremedi, şansını bir de ben de denemek istiyor her halde. Ne cevap vermeliyim acaba, onun kafasından neler geçtiğini bilebilsem, ama nasıl sormalıyım, onu bilemiyorum. Hafifçe ona doğru döndüm ve titreyen sesimle;

“ Hata mı öğrenme şansım var mı”

“ Dani puştuna kuyruk sallamak”

Bu ağır oldu işte. Kuyruk sallamak, çok incitici bir ifade. Yatağa gömdüm suratımı ağlamamak için nefes almıyorum ve sıkıyorum kendimi. Bu yöntem bazen işe yarıyor. Benim gibi ağlaksanız ve bundan rahatsız olduğunuz zamanlar varsa bir deneyin. 

Neyse konuya dönelim, dönmeyelim diye oyalanıyorum ama Mert sabırsızdır onu bekletmeyelim… Evet ne cevap vereceğim, benim için aşkımın her halde çok düşünerek bulduğu bu yaratıcı ifade için. 

Sizce kuyruk sallamanın cezası Mert’in elindeki sopayla kaç defa vurmayı gerektirir. Halk oylaması yapalım en iyisi… Halk en iyisini bilir. Üç mü desem acaba? Yok en iyisi bir. Allahın hakkı birdir. 

Yine döndüm ona doğru, iyice acınası bir ifade takınmaya çalışarak konuşacağım, çok etkilenir ya böyle şeylerden. 

“ Sabah seninle buluşacağım diye çok heyecanlandım ve çabuk hareket edince ayağım kaydı banyoda düştüm, hem de baya kötü. Popomun üstüne ve kafamı da çarptım. Sonra da siz kavga ederken otoparkta düştüm. İnan her yerim acıyor. Bunu erteleyebilir miyiz lütfen”

Çok uyanığım değil mi? Belki siniri geçer veya unutur filan diye erteleme talep ediyorum. Ama gerçekten de şu an o eşşek gibi sopayla dayak yiyemem. Elleriyle bile vurduğunda acıyor.

“ Sen söylemediğin için kafamdaki sayıyı iki katına çıkarttım”

Çıkart çıkart hiç çekinme. Vur istediğin gibi. Ne yapayım, dinlemiyor beni. Erteleme talebimiz de reddedildi.

“ İyi tamam söylüyorum o zaman beş, lütfen”

“ Say bakalım şimdi”

Kolunu kaldırdığını hissettim. Üzerini de delikli yapmışlar güzel sopanın rüzgardan yavaşlamasın, daha hızlı vurulabilsin diye. İnsanoğlunun bu buluşları ne hayranlık verici değil mi?

Hele de böyle gerekli ve yararlı şeyler için. Poposuna bunu yiyecek olanı düşünen yok ama. Herkesi mutlu etmek mümkün değil tabi ne yaparsınız. Hele de kuyruk sallayanları hiç…

Oha öyle bir geçirdi ki, sesi odada yankılandı. Yanıyor popom, ama resmen yanıyor cayır cayır hem de. Bir tane daha vurursa bu hızda bayılırım sanıyorum.

“ Sana ne dedim ben” diye bağırdı.

“ Bir”

Ağlıyorum.

Bekletmeden ikinciyi de geçirdi. Dayanılacak bir acı değil.

“ İki”

Üçüncüyü vurduğunda, beynime kadar çıktı acısı. 

“ Üç”

Elimi farkında olmadan popopa götürdüm vurmasın diye. Sürttüm hafifçe, cayır cayır yanıyor. Kaldırınca kolunu, çektim elimi hemen. Geçirdi bir tane daha. Bazı yerlerini hissetmiyorum artık. 

Dört”

Artık dayanamıyorum. Vurduğunda,

Beş” 

Deyip ayağa fırladım. 

“ Beş demiştin, ne olur yeter çok acıyor”

“ Olsun yine de kalk dememi beklemeliydin”

Ne oluyor be işkence yapıyor bana resmen. Of Mert’le ne yapacağım ben ya. Nasıl bir bela bu. Nasıl bir ceza bu. Neyse bıraktı sopayı. Banyoya gittim. Aynaya bakmak için. Popom kızarmak değil nerdeyse kanamasına ramak kalmış


Bazı yerlerinde deriler kalkmış. Hayvan bu ya. Bundan sonra böyle devam edecekse ben sürdüremem ya. Hiç bir acıması yok. Şu halde bir yeri görüyor ve yine de vurabiliyor. Benim kafam almıyor…

Banyodan çıktım, yatağa yatmış Mert. Beni çağırdı. Gittim yatağa yattım. Arkam dönük. Benim ona tepkim anca bu kadar işte. Çok acımasızım değil mi? Arkadan sarıldı bana, kulağımı öpüyor…

Fark etmeden ona doğru döndü başım, yapıştı dudaklarıma. Arkamda serleştiğini hissedebiliyorum. Sertleşen aleti popoma değince acıyor vurduğu yerler. Çevirdi beni tamamen kendine doğru, öyle güzel öpüyor ki…

Kendimden geçtim resmen, boynuma doğru inince sihirli dudakları. Oradan memelerime geçti, dişliyor ama acı duymuyorum zevkten. Oradan göbek deliğime sokunca dilini istemsizce inledim.

Daha da aşağılara iniyor. Daha önce göbeğimden aşağıya hiç inmemişti. Şaşkınca bekliyorum ne yapacağını. Şeyimin üstündeki yeri yalamaya başlayınca karnımda öyle tatlı bir karıncalanma oldu ki…

İçime bile girdiğinde böyle hissetmemiştim. O da ne benimkini yalamaya başladı. Acıdan ve korkudan o kadar küçülmüştü ki, nerdeyse içeri kaçacak. Ama o yalamaya başlayınca zevkten kan hücum etmeye başladı.

Hemen dimdik oldum. Ellerimle kafasını kaldırıp gözlerine baktım ve;

“ Çok teşekkür ederim aşkım” dedim.

Tekrar aldı ağzına ve dibine kadar. Büyük olmadığı için kolayca hepsini alabiliyordu. Hepsini alıp diliyle de başıyla oynayınca nerdeyse gelmiş gibi zevkli oluyor bütün vücudum karıncalanıyor.

Elini uzattı bana tükürmemi istedi. Avucunun içine tükürdüm. Arkama sürdü, ağzından çıkarmadan benimkini. Parmaklarını da arkama sokmaya başlayınca devamlı inlemeye başladım… Kıvranıyorum yatakta zevkten…

≈≈≈

Biraz sonra başını ittim çünkü gelmek üzereyim ve o içimdeyken gelmek istiyorum. Anladı ve bacaklarımı kaldırıp deliğime tek hamlede hepsini soktu, çok acıdı. Dudakları dudaklarımda olduğundan aldırmadım. Ama konuşmadan da duramadım,

“ Cezam bununla tamamlanmıştır umarım”

Neyse kızmadı bu sefer konuştum diye ve gülerek,

“ Aynen, artık öğreniyorsun bu işleri”

On dakika böyle yaptı. Nerdeyse ellese gelecek durumdayım. Ama istemiyorum onun içimde olmasını öyle bir özlemişim ki hiç bitmesin istiyorum. Bazen elliyor beni hemen itiyorum elini…

Yüzüstü yatırıp bacaklarımı birleştirdi, o şekilde girdi içime. Hızlıca yapmaya başladı biraz da sert. Kasıkları popoma vurunca acıyor demin vurduğu yerler. Ama zevkten acıyı hissetmeme imkan yok…

En sonunda beni yatağın kenarına sırt üstü yatırdı altıma yastık koyup. O da karşıma geçti ve bacaklarımı omuzlarına aldı. Bu defa yavaşça girdi ve yavaşça girip çıkarken öpüyor beni, çıldırıcam zevkten.

Öpmeyi bıraktı, eliyle yanaklarıma bastırıp ağzımı açtı ve içine tükürdü, yuttum tükürüğünü. Sonra doğrulup tekrar inmiş şeyimin üstüne de tükürdü ve eliyle okşamaya başladı. 

Ben öyle perişan bir haldeydim ki, bambaşka zevkler içindeyim, o nedenle sertleşemiyorum. Ama yine de okşamalarından müthiş zevk alıyordum. Bir kere daha tükürdü üstüne ve ucunu ovuşturmaya başladı off geberecem şimdi ve hiç sertleşemeden, getirdi beni, öyle bir fışkırdım ki…

Bir ayın acısı, her tarafım meni oldu. Mert eğilip yaladı beni ve menilerimi ağzına toplayıp beni öperken diliyle benim ağzıma geçirdi onları,

“ Yutma bekle benimkiyle beraber yut”

Üstüme çıkıp çekmeye başladı. Biraz sonra ağzımı açtırdı. Öyle bir fışkırdı ki benim iki mislim nerdeyse ağzıma yüzüme heryere… Bitince ağzıma soktu, ucunu emerken yuttum tüm menileri…


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler