Liseden Üniversiteye 21 ~ açlıktan kimse ölmemiş sen aşksızlığa bak asıl






Liseden Üniversiteye 21



~~~ açlıktan kimse ölmemiş sen aşksızlığa bak asıl ~~~



Gitmem gerek sanırım çünkü Mert sinirli olduğu zamanlardaki o delici bakışlarıyla beni bekliyor. Ama ben yerimden kıpırdayamıyorum ki. Şu an onunla konuşmak istemiyorum hiç, deli gibi özlediğim halde.

Çünkü durup dururken buraya gelmeyeceğini biliyorum. Mutlaka bir şeye kızmıştır yine. Kızıcak hiç bir şey de olamayacağına göre, geriye bir tek Dani kalıyor. Onunla ilgili bir şey sorarsa ne anlatacağım. 

Peki niye kızıyor ki. Veya neden bir şey soruyor bana. Biz birlikte bile değilken. Ama ona sanane diyemeyeceğim de kesin. Bin yıl ayrı kalsak. Mert sonra çıkıp gelse. Ben yine ona sanane diyemem. 

O kadar güçsüzüm ki ona karşı her konuda. Ya da onu o kadar seviyorum ki. Ama şimdi değil onunla konuşmamalıyım. Korkuyorum kötü bir şeyler olacak diye. En azından zaman geçsin siniri yatışsın. 


Ben böyle saçma sapan düşüncelere dalmış dururken öylece. Kalabalığın içinde göz göze geldik. Boku yedim sanırım. Gözlerini dikti bakıyor sadece. Koridorun bir ucunda ben, yirmibeş metre filan ötede sınıfın kapısında o. 

E ne yapıcaksa yapsa ya. Kovboy filmlerindeki düello sahnelerine döndü. Önce kim çekicek silahı bakalım. Kim çekerse çeksin kurşunu yiyecek olan benim o kesin. Sonunda bana doğru yürümeye başladı. 

Kaçsam mı acaba ne yapsam. Şaka tabi. Kaçsam nasıl olsa yakalar. Geldi yanıma. Delici bakışları gözlerimde. Ne demem gerekiyor veya ne yapmam bilemiyorum ki. Gözlerimi kaçırdım. Ne oldu filan diyeceğim ama daha da kızar diye susuyorum sadece…

Kolumdan tuttu. Sürüklüyor yine. Kolum kopacak öyle bir sıktırıyor ki. Köpeğini çekiyor sanki öküz. E dövseydin bari herkesin içinde. Bize bakmaya başladı koridordaki herkes. Rezil oldum sınıfa resmen. Normal, gidelim, dese olmuyor sanki. 

Otoparka gittik, arabasının yanına. Eliyle geç otur anlamına gelecek bir işaret yaptı, konuşmamakta kararlı anlaşılan. Aman hiç konuşmasa benim için daha iyi… Nasıl olsa iyi bir şeyler söylemeyecek. Oturdum… Arabayı çalıştırdı bir yere gidecek. Ama ben istemiyorum. 

“ Nereye gidiyorsun” dedim.

“ Eve konuşmamız gerek”

Yok ben almayım. Evdeki konuşmaları biliyorum ben, sinirlenicek ondan sonra dövücek beni. Yeter istemiyorum artık. Bıktım haksız yere hakarete uğramaktan ve dayak yemekten. Mecburen yalvaracağız yine başka çaresi yok, neyse ki buna alıştım.

“ Sakın konuşmaktan kaçtığımı düşünme. Kızma ama burda konuşalım, şimdi başlayan ders çok önemli, yarıdan sonrasına girebileyim hiç olmazsa. Yarın da önemli bir sınavım var çalışmam gerek, lütfen”

Sinirli sinirli bana bakıyor. Yine kaçırdım gözlerimi. O bana kızarken bile ben onun kokusunu birazcık olsun duyabilsem diye uğraşıyorum. Ben bunları düşünürken, birden gözüm gitti, eliyle aletini düzeltirken gördüm. 

Oha acayip erekte olmuş, kot patlayacak nerdeyse 🍌. Büyük aleti olanlar dar kot giymemeli. Uff eve mi gitseydik acaba, bir anda hormonlarım tavan yaptı. Kızsa da sevse de onun altında olmaya bayılıyorum. İçimde olsa şimdi… 

Puff. O da farketti gördüğümü gözümü alamıyorum çünkü… Elimi atmamak için de kendimi zor tutuyorum. Kızmayın ama on beş günü geçti hiçbir şey yapmadım, kendi kendime zaten hiç yapamıyorum artık, Mert’in tadını aldıktan sonra. Patlayacağım nerdeyse.


“ Cumartesi günü neredeydin”

Yok artık hadiii… Bu ağır oldu. Nerden biliyor ki. Nasıl bilebilir. Ne cevap vermem gerekiyor şimdi. Bunu bile öğrenebildiğine göre, doğruyu söylemem gerekiyor sanırım.

“ Bir arkadaşımla beraberdim”

“ Hani hiç arkadaşın yoktu senin Emel dışında ve Elif sonradan”

Ulan çocuğa ilgisiz diyoruz, bütün söylediklerimin kaydını tutuyormuş meğersem. Ama bütün ilgisi, hep benim zararıma olan şeylere nasıl işse.

“ Yeni tanıştım”

“ Çok acelecisin”

“ Anlamadım ne konuda”

Anladım tabi ne demek istediğini. Ama biraz zaman kazanmam gerek.

“ Sevgili bulmak konusunda”

“ Ne sevgili bulması ya, ben sana aşığım hala”

" Senden hala kesin ayrılmış değilim. Ama başkasıyla berabersen. Söyle açıkça. Yaptım onunla seni artık sevmiyorum de, ben de çekip gideyim"

“ Çekip gider misin? Sen zaten çekip gittin Mert. Onbeş günü geçti nerdeydin. Bir arayıp sormuyorsun bile. Ne seni sevmemesi sana aşığım diyorum, hiç kimseyle de bir şey filan yapmadım”

“ Ben gitmedim, giden sendin”

“ Git dedin ben de gittim Mert yoksa niye gideyim sana aşıkken senin yanından”

“ Ben sana benim dediklerimi yapmazsan git dedim, yapsaydın ve kalsaydın. Neyse şimdi konumuz bu değil onu daha sonra konuşacağız. Dani’ye gelelim”

Yapsaydın ve kalsaydın. Kolaydı o kadar içerde sen bir orospuyla yatarken, benim de en samimi arkadaşınla yatmam. Hala aynı şeyi söylüyor bana, çok normalmiş gibi hem de. Gelelim bakalım Dani’ye. Hangi kulvarda koşacağımı şaşırdım.

Bir kişiyle uğraşıyordum. Sonra Burak orospusu çıktı geldi. O yetmedi Cihan iti dünyanın en güzel ve kullanımı kolay application’ı olan swinger’ı devreye soktu. Ben bunun şaşkınlığını atamadan bir de bu Dani çıktı. Serseme çevirdiler beni resmen. 

≈≈≈

Birden lisedeyken edebiyat hocamın bana yaptığı bir konuşmaya gitti aklım. Bana verdiği bir roman vardı öğretmenin. Robert Musil’in “Öğrenci Törless’in Bunalımları”. Çok etkilenmiştim kitaptan. Yatılı bir lisede geçiyor. 

Kitabı benim açımdan ilginç yapan ise, Basilini ismindeki çocuğun, arkadaşlarıyla ilişkiye giriyor olmasıydı. Ve sanırım birine, yani Törless’e, sanki aşık oluyordu. Ya da bana öyle gelmişti. 

O zaman için çok ilgimi çekmişti bu durum. Törless de ne kadar istemese bile Basilini’ye karşı boş değildi ve onun vücudu hakkında şunları düşünüyordu (şimdi aklıma geldiği kadarıyla);

“ Bu vücudun Törless’te bıraktığı izlenim, körpecik bir kızın sadece güzel olup her türlü cinsellikten henüz uzak vücudu…” 

Basilini’nin, Törless’te uyandırdığı duyguları yazar şöyle anlatıyordu;

Yeni gelişip olgunlaşan bir delikanlıdaki o gizli, belli bir amaca yönelmemiş, hiç kimseye ilişkin olamayan melankolik bir şehvet; sinesinde tohumlar barındıran kara ve nemli bir toprak gibi. Bahar mevsiminde çevresindeki duvarları delip geçmek rastgele bir nedenin elvereceği karanlık yeraltı suları gibi bir şehvetti”

Hele Basilini’nin Törless’e söyledikleri;

“ Ötekiler senin gibi küçümsemiyor beni, sadece küçümser gibi yapıyorlar, sonradan bana daha başka türlü davranabilsinler diye… Oysa sen?.. Benden daha güçlüsün ama; benden küçüksün; ikimiz de ötekilerden küçüğüz; sen ötekiler gibi hoyrat ve palavracı değilsin; yumuşak bir mizacın var; seni seviyorum…”

Eğer aşksa, bu kadar güzel anlatılabilir ancak. Kitabın belli bölümlerini defalarca okumuştum o zaman. Sonra kitabı iade etmek ve teşekkür etmek için öğretmenime götürdüm, öğretmenler odasına. Kitabı verince.

“ Ne çabuk bitirmişsin” dedi.

“ Çok güzeldi hocam, teşekkür ederim. Bi çok yerini defalarca okudum”

“ Biliyordum seveceğini zaten. Kim etkiledi kitapta en çok seni”

“ Törless tabii”

“ O zaten baş karakter, peki başka”

Sanırım tuzak bir soruydu. Basilini’ye gelecekti söz. Ben utandım çok ve cevap vermedim sustum. O kadar ince bir insandı ki hocam, hiç üstelemedi

“ Bak Can, yirmi yıllık öğretmenim ve senin kadar yetenekli ama bir o kadar hassas bir öğrencim olmadı ve sanırım olmaz da. Sana bu kitabı özellikle verdim. İnsanlardan kaçıyorsun sanki. Onlarla mücadele edebilmelisin, en azından bunu denemelisin. Hayat hep lisede ve ailenin yanında geçmeyecek. İnsanların arasına karışmak zorunda kalacaksın. O zaman geldiğinde sudan çıkmış balığa dönersin böyle her şeyden kaçarsan. Bu sefer de insanlara ya tamamen kendini kapatırsın. Ya da Basilini’nin yaptığı gibi tamamen açarsın. Yani ortayı bulamaz insan. Bu da insanların seni kullanmasıyla sonuçlanır. Mutlu olucağım derken hep mutsuz ve üzülen taraf sen olursun, hiç hak etmediğin halde”

Şimdi anlıyorum ki, bana içinde bulunduğum veya ilerde bulunabileceğim durumları anlatmaya çalışıyordu. Hem de en rafine edebiyat eserlerini aracı kılarak… En kısa sürede onu bulup ellerinden öpmek ve teşekkür etmek istiyorum… Bir işe yaramadı söyledikleri ne yazık. Ama en azından farkındayım bu da bir şey.

Tek taraflı bile olsa aşk insanlara neler yaptırıyor. Acaba hocam bunu da biliyor muydu…

≈≈≈

Öyle bir dalmışım ki düşüncelere, Mert’in;

“ Sana bir şey sordum uyuyor musun” diye bağırmasıyla sıçradım.

Toparlandım ve fabrika ayarlarına geri döndüm. Ne demeliyim acaba. Biraz düşününce bunlar geldi aklıma;

“ Neden hiç bana bir şey sormadan yargılara varıyorsun. Geçen sefer de aynı şeyi yaptın, ağzıma sıçtın ama sonra haklı olduğum ortaya çıkmadı mı? Sen neden bana hiç güvenmiyorsun, ama orda burda gördüklerine veya duyduklarına inanıyorsun”

“ Siktir ordan herifin evinde kalmışın gece, bari yalan söyleme delikanlı ol biraz”

Herifin evinde kalmışsın? Bu nerden biliyor bunları söylese ya artık. Neyse bu sefer ki küfürleri o kadar ağır değil hiç olmazsa. Dozu artırmaz ve dayak yemeden bu konuşmayı bitirebiliriz umarım.

“ Kalmadın mı evinde Dani’nin”

Dani? Dani’yi adına kadar nerden biliyor? uff. Anlat anlatabilirsen şimdi. Ulan koskoca İstanbul’da millet ne boklar çeviriyor kimsenin haberi yok. Ben yanlış anlaşılacak nefes alsam herifin haberi oluyor. Neyse açıkça sormak en iyisi.

“ Mesaj olayını da böyle yaptın bambaşka sonuçlar çıktı. Sen nerden biliyorsun bütün bunları, lütfen söyle yoksa deliricem bu sefer”

“ Kaldın mı kalmadın mı”

“ Sen benim soruma cevap ver önce” bağırdım sinirden.

Siktir, beklenen sonuç. Tokadı patlattı suratıma. Nerdeyse arabanın camına çarpıcaktım. Bari hayvan gibi vurma.

“ Gitmek istiyorum” dedim.

İzin niye istiyorsam. Arabanın kapısına uzandım açmak için. Kilitledi kapıları. Hiç Mert’in tavırları değil bunlar şaşırdım.

“ Cevap ver ondan sonra git”

“ Kaldım, ama yemin ederim hiç bir şey olmadı, HiÇ BiR ŞEY”

“ Hiç bir şey yapmadın da ne bok yameye kaldın orda o zaman”

“ Sadece geç olmuştu dönemedim, hepsi bu, insan bir arkadaşının evinde kalamaz mı”

“ Sadece geç olmuş, geç olana kadar aklın nerdeydi

“ Hata etmişim sen hiç hata yapmaz mısın, hata edip özür dilemez misin. Benim ki de eğer hataysa, özür dilerim”

Neden özür diliyorum şimdi bilmem. Kötü bir şey yapmadım ki. Suratım yanıyor… Elimi götürdüm, ovuşturmak için. Bana baktı. Bu sefer şefkatli ama…

“ Buraya sana vurmak için gelmemiştim, birden oldu. Çok sinirliyim ve bana ters cevaplar verme, tutamıyorum sonra kendimi”

Allahım ya. Suçlu ben oldum yine. Ne yaparsam yapayım suçluyum hep. Ne zaman ters cevap verdim sana. Canın vurmak isteyince vuruyorsun, hepsi bu. Neyse buna da şükür. Bunun sinirinin geçmesi için benim hep dayak mı yemem gerekiyor acaba. İyi de ben kum çuvalı değilim ki canım acıyor.

“ Yine kızma da benim soruma cevap verecek misin lütfen, nerden öğrendin bunları”

“ Orospu çocuğu bana mesaj attı”

“ Kim” 😵 

“ Kim olucak Dani”

“ Nasıl yani sana neden mesaj atıyor, göster bana mesajı hemen, ya neden böyle saçma şeyler benim başıma geliyor hep, deli mi bu çocuk”

Mesajı açıp verdi telefonu. Dün gece yarısı atmış.

Dani ► Mert

ben dani numaranı zor buldum bu arada kaydet benim numaramı daha görüşücez senle çünkü… beni tanımazsın kimseyi tanımazsın ya zaten ama abimi tanırsın alex’in kardeşiyim ben onu unutmamışsındır tabi ben aynı lisede son sınıftayım kızarsan ve her zaman yaptığın gibi kavga etmek istersen gelebilirsin diye söylüyorum herkes senden korkar ama abim gibi ben de senden korkmuyorum senin her zaman yaptığın gibi sikip attığın biriyle tanıştım tesadüfen canla yani adını hatırlıyorsan tabii bu kadar temiz birine bu acıları nasıl yaşattın inanamıyorum cumartesi gecesi benim evimde kaldı ve senin adını sayıklayarak ter içinde uyandı sabah… sen bir pisliksin… ona aşık oldum uzatmadan söyleyeyim o çocukla adam gibi beraber olacaksan ben aradan çekilirim ama adam gibi diyorum bak yok hep yaptığın gibi işkence edeceksen defol git yoksa belanı sikerim senin

OMG bu ne şimdi. Nasıl bir deli bu ya. Benim hayatımda ne arıyor. Ne bok yedim ben onunla tanışmakla. En önemlisi ne yapmam gerekiyor. Her zaman yaptığın gibi sikip attığın… yazmış. Teşekkür ederim o ben oluyorum her halde. Şaşkın telefonu geri verdim Mert’e.

“ Gidip öldüreyim mi bu puştu, ama sen kıyamazsın sevgililerine değil mi”

“ Sana yemin ederim hiç bir şey yok aramızda istemezsen bir daha da görmem söz veririm. Unut gitsin sakın bir şey yapayım deme, benim yüzümden sana bir şey olursa ölürüm ben asıl”

“ Ne yapıcam peki öyle yalayıp yutucam mı söylediklerini”

“ Sen merak etme ben mesaj atarım ona ve barıştığımızı söylerim o da çeker gider bir daha da seni rahatsız etmez unut gitsin lütfen”

Kısa sürede iyi bir çözüm buldum. Mert yatışırsa tabii. Benim yüzümden kavga filan ederse ölürüm üzüntüden. Dani’ye acayip gıcık oldum nasıl böyle bir şey yapar. Başkalarının hayatına bu şekilde müdahale etme hakkını nereden alıyor. 

Dani de çekip gitsin. Ben de her zaman ki yalnızlığıma geri döneyim istiyorum.Bu arada Alex, Dani’nin abisiymiş, ama benim anlamadığım Mert’le Alex denilen çocuk arasında ne geçmiş de Dani onu unutmamışsındır tabi diye yazmış. 

Bunları ona soracak bir zaman değil her halde. Zaten biz Mert’le beraber olmaya başladıktan sonra hiç normal bir zaman yaşayamadık ki. Her bakımdan her an olağanüstü haldeyiz.

“ Ha bir de mesajlaşıyorsunuz helal sana”

“ O bana attı ben de cevap verdim sadece”

“ Nerden tanıyorsun sen onu”

“ Cumartesi günü yürüyüş yaptım sahilde yorulunca banka oturdum o da tesadüfen yanıma oturdu orda tanıştık”

“ Her gelip seninle konuşanla arkadaş mı oluyorsun sen. Eğer öyle olsaydı binlerce arkadaşın olması gerekirdi şimdi”

“ Haklısın ama on beş gündür okuldan bile çıkmadım, kimseyle konuşmuyorum, seni göremediğim için ölecek gibi oluyorum, o nedenle biriyle yani bizleri önceden tanımayan biriyle konuşmak istedim sanırım. O da çok ısrar edince sohbet ettik işte. Ama şansa bak o seni tanıyormuş nerden bilebilirdim ki”

“ Ver telefonunu bakıcam mesajlara”

Yine başladık soruşturmaya. Vermiyorum desem bu sefer Dani’yle aramızda bir şey var zannedecek iyice delirecek. Ben hiç bir şey anlamıyorum ki. Beni seviyor mu sevmiyor mu. Seviyorsa neden benden o garip şeyi yapmamı istedi. 

Sevmiyorsa neden kıskanıyor. Ya da sadece güç gösterisi için bir nesne miyim onun için… Ama dur ya şimdi hatırladım, Dani’nin bana attığı ilk mesajda, Mert’in benden en yakın arkadaşıyla yatmamı istediği konusu geçiyordu. 

Esas bunu görürse çıldırır. Yok veremem telefonu. Ne bok yemeğe unuttum silmeyi yine mesajları. Duruyorum ve ayaklarıma bakıyorum sadece, bir umut belki bıkar vazgeçer diye. Boş umut işte, inatçı keçi bırakır mı hiç peşini.

“ Duymuyor musun beni”

Duymuyorum. Bıktım artık, her dakika başıma iş açılmasından. Ne istiyorsun allahım benden acaba. 

“ Yok telefon yanımda odada unutmuşum istiyorsan gidip alayım”

Amma bayat yalan çok da yerdi ya. 

“ Bana bak Can sabrımı sınama çünkü çok sinirliyim”

Çenemi tutup kafamı kendine doğru çevirdi. Çenemi öyle bir sıkıyor ki, ayı. Canım acıyor. Ağlamaya başladım. Allah belanı vermesin senin hayvan, ağlattın işte yine öküz. Söz vermiştim oysa kendime.

“ Vermezsen zorla alırım”

“ Yok diyorum ya”

Yaşlı gözlerimle gözlerinin içine bakıp söyledim. Belki acır vaz geçer diye. Vicdansız herif tınlamaz ki. Kafaya ne koyduysa o olacak. Ben neden kafama koyduğum şeyleri yapamıyorum. 

Hani ağlamayacaktım onun yanında artık. Kafaya bir şey koyamıyorum, çünkü kafa yok. Diğer elini kaldırınca, hemen cebimden çıkarıp verdim telefonu. Aldı okudu mesajları. Yavaş yavaş. 

Derslerini de böyle çalışsa keşke. Sanırım aklı karıştı öylece duruyor. Ya da bana teklif ettiği şeyi başka birinin öğrenmesi onu şaşırttı. Bu durum umarım bana tokat olarak filan dönmez. 

“ Sen nasıl olur da bizim özelimizi başkalarına anlatırsın”

Evet tahmin ettiğim şeye kızdı. Özelimiz diyor ama, bu konu pek özel sayılmaz, çünkü ikimizin arasında değil, Cihan iti de var arada, ha bir de bonus, Burak, neyse yine hatırlamak istemiyorum bunları. Sanki hiç unutabiliyorum da. 

“ Haklısın hata ettim özür dilerim. Ama eğer birine anlatmasam ölecektim inan. Nedenini bilmiyorum ama müthiş rahatladım anlatınca. Onun seni tanıdığını bilsem, tabii ki anlatmazdım. Ama nasıl bilebilirim ki. Koskoca İstanbul’da onun abisini tanıyabileceğini ve Dani’nin seni tanıyabileceğini”

“ Seni bırakmam aklından çıkarma bunu demiş, buna ne diyorsun”

Taktı kafayı yine. Ne bileyim ben ya, demiş işte ben ne yapabilirim. Bir iki gündür tanıdığım birinin yaptıklarının sorumlusu ben miyim. 

“ Söyledim Mert kendi kendine kafasında bir şeyler geliştirmiş ben ne bilebilirim ki, haberim bile yok. Bir daha görmeyeceğim onu söz veririm”

“ Bak yanlış anlama ben seni bırakırsam elbette istediğin insanla çıkabilirsin ama Dani denilen çocukla asla bunu aklından çıkarma”

Ben seni bırakırsam, yani bırakmadın mı beni daha. Ah keşke… Birisi seni bırakmam ama aklından çıkarma bunu diyor, diğeri Dani denilen çocukla asla birlikte olamazsın bunu aklından çıkarma diyor. 

Benim onu bırakmak gibi bir şansım olmadığını bildiği için, bu kadar rahat davranıyor. Ama ben de böyleyim işte değişemem ki. Benim fikrimi soran da yok tabii her zaman ki gibi. İkisi de aklından çıkarma”diyor, ama bunun için akıl olması gerekir önce. Yok ama sayenizde kalmadı.

“ Tamam anladım. Şimdi gidebilir miyim. İkinci derse gireyim hiç olmazsa”

Yine cevap yok. Bu Dani, daha doğrusu Alex meselesi neyse, ben artık merak etmiyorum böyle şeyleri. Gökçe’yi de unuttum. Çünkü herkes bir şekilde yaşamına devam ederken olan hep bana oluyor. Ben istifa ediyorum.

≈≈≈

Neyse bıraktı sonunda derse gittim. Derse girmemin bir faydası olmadı, çünkü dinleyemedim hiç. Çıkınca odama gittim. Ne yapmam gerektiğini düşünüyorum. Dani’ye mesaj atmalı mıyım acaba. Tam o sırada telefona mesaj geldi.

Dani ► Can

merhaba can seni çok özledim yeni tanışmamıza rağmen yıllardır tanıyormuşum gibi hissediyorum inan bana ve sanki seni her gün görmem gerekli gibi neden acaba? ben biliyorum aslında nedenini çünkü seni çoook seviyorum kızma ama bu benim elimde değil ne olur mesajıma cevap ver 

Herife bak ya ortalığın içine sıçmış sıvamış bir de hiç bir şey olmamış gibi mesaj atıyor. Yok çok özlemiş, yok seviyormuş. Ben de sana sıçıp sıvayabilsem keşke. Neden kızdığım insanlara hakettikleri gibi davranamıyorum ben.

Can ► Dani

sana çok kırgın ve kızgınım asla da geçmeyecek bu dünyanın en özel şeyini anlattım sana ve aklımın ucundan bile geçmezdi böyle bir şey yapacağın tutup aşık olduğum kişiyi bu anlattığım şeylerle tehdit eden mesaj atıyorsun bak ben mertle barıştım ve aramız çok iyi asla ve asla onu bir daha rahatsız etme o sana gelirse eğer azıcık hatırım varsa sen de ondan özür dile ettiğin küfürler için lütfen hiç olmazsa bunu yap senin de onun da benim yüzümden başınıza bir şey gelmesini istemem tekrar ediyorum LüTFEN!!! yalvarırım sana

Dani ► Can

o aşık olduğum dediğin kişiyle bizim hesabımız ayrı seninle konuşmam gerekli ve anlatacağım şeyler var benden de sana bir LüTFEN!!! izin ver gelip alayım seni okul çıkışı veya orda da konuşsak olur sen nasıl istersen

Bu benimle kafa mı buluyor acaba. Ben ona lütfeni ne diye yazıyorum o bana ne diye. 

Can ► Dani

kesinlikle olmaz anlamıyor musun mertle barıştık ve aramızda sorun kalmadı diyorum bir daha mesaj dahi atma bana senin yüzünden mertle tam düzeltmişken aramız bozulacak

Dani ► Can

eğer gerçekten barıştıysan ki ben buna inanmıyorum sadece peşini bırakayım diye böyle söylüyorsun çünkü… ha diyelim ki barıştınız bu benim sayemde olmuş demektir dolayısıyla her durumda senin iyiliğin için çalıştığımı kabul etmek zorundasın sana mesaj atmamı istemiyorsan kabul et geleyim anlatıcaklarımı dinle sonra ne istiyorsan onu yap bu konu mertle ilgili ve çok önemli… tekrar LüTFEN!!!

İyi ki bir lütfen yazdık öğrendi ya, durmadan yazıyor. Laftan anlamıyor bu. Ne anlatacak ki Mert’le ilgili anlamadım. Muhtemelen abisi ile Mert arasındaki olayla ilgilidir. Ama söz verdim Mert’e onunla buluşamam asla.

Neyse ben istifa etmiştim zaten, bu olan biten beni ilgilendirmiyor artık. Cevap vermeyeceğim. Ne yapalım Mert’e olan aşkımı, yalnız başıma yaşayabileceğim artık. Sadece hapishaneme alışmakta biraz güçlük çekiyorum.

Mert’in bana yaşattığı onca güzel şeyden sonra. Sadece güzel olan yaşanmışlıkları hatırlamak bir meziyettir unutmayın, kötüleri unutun 😋

≈≈≈

Yıkandım. Annem arıyor telefon çaldı. Annem gay olduğumu öğrendikten sonra yavaş yavaş da olsa bu duruma alıştı sanırım. Çünkü ilk zamanlardaki gibi telaşlı telaşlı konuşmuyor telefonda.

Nasılsın diye soruyor her zaman açar açmaz. Başıma kötü bir şey geleceğinden o kadar endişeli ki. Kendince haklı aslında. Babamı hiç sormuyorum. Ama o her defasında kapatmadan önce sitemkar bir ses tonuyla, baban da iyi, diyor. İyi olsun bakalım.

Nasılsın sorusuna, her zaman çok iyiyim, diye cevap veriyorum. Gerçekte iyi de berbat da olsam, onu üzmemek için. Ben herkesin yerine yeterince üzülüyorum nasıl olsa. Ama bu gün ses tonu bir değişik ve rutin konuşmamızın dışına çıktık.

Mom 📞 Can

oğlum nasılsın. çok özledim seni can. iyi misin

Can 📞 Mom

iyiyim annecim merak etme. sen nasılsın

Mom 📞 Can

ben de iyiyim yavrum sağol. sadece seni çok özlüyoruz. gittin gideli evin neşesi kalmadı. senin kokun olmadan bu ev bir hiçmiş. baban da çok üzgün inan ki, hiç konuşmuyor artık ve eskiden biliyorsun evde içki içmezdi. sadece amcanla haftada bir gün filan dışarıda içerlerdi. artık her gün içiyor. evde veya dışarıda. belli ki seni çok özlüyor yavrum. derslerin hafiflediğinde bir gelsen ya… ne olur…

Evin neşesi kalmamış, çok vardı da. Babam beni özlüyormuş bir de. Bırak ya evdeyken suratıma bakmayan adam. Bakarsa da böcekmişim gibi bakan. Yemezler artık. Benim onunla bir ilgim kalmadı. 

O üzülüyordur da, oğlu onun istediği gibi “erkek” olmadığı için üzülüyordur. Çevresine, yani alkolik maç arkadaşlarına, onu rezil edecek bir “ibne” olduğum için içiyordur. İçsin umurumda değil. 

Beni kabul etmeyeni olduğum gibi, ben de kabul etmiyorum. Hele de bu ana-baba ise. Ulan ben senin çocuğunum koruyup kollayacağına dövüyorsun ha. Sen beni dünyaya getirmedin mi? 

Ben mi dedim getir? Buyum lan, ister seçimim, ister kaderim, hiç farketmez. Sikimde değil. Şu an hala sınıf birinciliğini kaptırmadım kimseye. Allah yardım ederse niyetim de yok. Bakalım… 

Mert’ten ayrılınca Londra işi daha da çekici gelmeye başladı üstelik… Annemle devam eden conversation hemen bitmeli cinler tepeme çıkmaya başlıyor. Konsantrasyonumu bozmamam gerek.

Can 📞 Mom

annecim tamam ayarlamaya çalışırım. ama şu an sınıf birincisiyim ve çok çalışmam gerek bunu koruyabilmek için. ve eğer başarırsam yazın londra’ya gönderecek okul beni. bunu çok istiyorum. babam beni seviyorsa söyle ona biraz para göndersin çünkü yetmiyor senin gönderdiğin para

Evet öldürücü darbeyi de vurdum sanırım. Annem ne demek istediğimi anladı çünkü duyuyorum, bana belli etmeden ağlıyor. Bunu istemezdim ama. Zavallı kadın babamla aramda, hep en çok acı çeken kişi…

≈≈≈

Saat 7’de kütüphaneye gittim. Yine en az gece yarısına kadar çalışmam gerek. Yarın sınav var. Öğlen yemeğinden sonra bir şey yemedim yine. Böyle aç kalarak çalışmak daha iyi geliyor. Sanki kafam daha iyi çalışıyor. Zaten param da yok aslında. 

Ama annem yarın gönderir nasıl olsa, o konuşmadan sonra. Neyse açlıktan kimse ölmemiş. Sen aşksızlığa bak asıl. Bu da iyiydi. Birine ama Mert gibi birine aşık olmak ne güzel ve ne zor hatta imkânsız gibi. Belki de bu nedenle çok çekici.

Bir saat sonra filan cırladı yine. Kapatamıyorum ki tamamen, Mert ararsa diye. Çok arar ya. Artık telefonla bir iletişimimiz kalmadı ama, yine de ne olur ne olmaz. Direk geliyor artık. Bu da neyse, anlayamadım, baskın taktiği her halde.

Off yine Dani. Deli Dani, beni deli ediyor. Artık korkmaya başladım ondan. Hele de Mert’e o kadar saldırgan mesaj attıktan sonra. Göründüğü gibi biri olmadığını düşünmeye başladım. Ne istiyor benden anlamadım ki. O kadar açık yazıyorum. Git işte ya.

Can ► Dani

mesajlarıma cevap vermeyerek benden kurtulacağını zannediyorsan yanılıyorsun bu konu oldukça eski ve derin madem içindesin senin de öğrenmek hakkın olan biteni iyiliğini düşündüğüm için sana anlatacağım ve beni dinlemelisin bu nedenle… böylece gökçe olayının eğer haberin varsa tabii tam olmasa da iç yüzünü öğrenmiş olursun… ve tabii aşık olduğunu zannettiğin mertin gerçek yüzünü… geliyorum oraya…

😵

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler