Liseden Üniversiteye 16 ~ yaralana yaralana senin yaralarını iyileştirmeye razıyım






Liseden Üniversiteye 16





~~~ yaralana yaralana senin yaralarını iyileştirmeye razıyım ~~~



Arkasını dönüp tekrar koltuğa oturdu. Yine sadece bakıyor allahım deliricem… Ya konuş ya bırak ben konuşayım… Bir şeyler söylemeliyim, ama ne diyeceğimi bilemiyorum ki… 

“ Konuşabilir miyim… İzin var mı?”

Önüne bakıyor cevap vermedi.

“ Senden sadece, sen de hiç olmayan ama, bu seferlik, eğer hatırım varsa, benim için dinleme sabrını göstermeni istiyorum… Lütfen” 

Amma cümle kurdum ha… Günün anlam ve önemine uyuyor tam…

“ Hiç bir hatırın filan yok”

Off… Çok güzel bir cevap. Ama kaçmayacağım senden.

“ Öyle olsun. Önemsiz bir mesaj için neden bu kadar kızdın ve bana bunları yaptın hiç anlamıyorum. Ama neyse, bütün bu yaptıklarına rağmen seni o kadar seviyorum ki, sen bile inanamazsın, bırak konuşayım, olur mu?”

Yanıt yok…

“ Ya bir dinle, ondan sonra ne istiyorsan yap. Zaten yapıyorsun da… Ama bana hak vereceğinden ve eğer bu kadar kızdıysan bile, affedeceğinden de eminim… Yeter ki dinle… Bana yaptığın onca şeye, hiç sesim çıkmadı… Bu kadarcık hakkım da mı yok sende”

Kaşlarını kaldırıp, ellerini açtı… Eh nihayet… Bu onun dilinde, e yani umurumda değil, demek oluyor… Olmasın bakalım …

≈≈≈

Bir anda çocukluğuma döndüm. Neden olduğunu bilmiyorum ama, en sevdiğim renk MAVi benim. İlk başlarda bu rengi sevdiğimin farkında değildim ama… Sanki biraz korkutucu buluyordum maviyi… En sevdiğim renk olmasına rağmen… 

7 - 8 yaşlarımda filandım sanırım, yani okula başladığım sıralarda, rüyamda, hep mavi bir uçurumdan yuvarlanırken görürdüm kendimi… Ve sonra müthiş bir korkuyla uyanırdım…Altımın ıslak olduğunu farkedince, korkuma bir de utanç eklenirdi…

Sonra yavaş yavaş da olsa, özellikle okulda, aslında herkesin birbirinden farklı olduğunu, ama sanki benim herkesten biraz daha farklı olduğumu anlamaya başlayınca, o rüyalar bitti. Ama bu sefer, artık korku ve acı gerçek hayatta yerini aldı… Her an sanki…

Her şeyden müthiş bir korku duyuyordum… Sebebini bilmediğim bir korku kaynağı sanki göğsümün içine çökmüştü… Bazen nefes almakta bile güçlük çekiyordum… Bu korku diğer çocuklar tarafından sanki fark ediliyor… 

O zaman işin daha güçleşiyor, çünkü canı sıkılan veya bir şeye kızanlar gelip bana bulaşmaya başlamışlardı. O kadar zayıf ve güçsüzdüm ki, biri beni biraz sert bir şekilde iteklese yere düşüyordum… 

Erkeklerin en hoşuna giden de buydu… Durup dururken bazen önden veya daha beteri hiç haberim yokken gelip arkamdan itekliyorlar ve ben yere düşüncede gülüp alay ediyorlardı…

Lisede ise, daha da beterlerini yapmaya başladılar. En basiti ibne olan her tür küfürlerle adeta hayatımı karartıyorlardı… Hiç birine cevap vermiyordum ya da veremiyordum. Bir de cevap verip, mücadele etmeye kalkışsam zaten daha da çok üstüme geliyorlardı. 

Ben kayıtsız ve umursamaz kalınca, sanki oyunlarını bozuyordum ve sıkılıp peşimi bırakıyorlardı. Beni kendi oyunlarına çekemeyeceklerini anlayınca en azından bir süre benimle uğraşmıyorlardı.

Ama artık bunları unutmak istiyorum… Bunu unutmanın tek yolu benim için aşk… Ama şimdi içinde bulunduğum durumdan çıkamazsam sanırım onu da unutmam gerekecek…

Neyse nerden aklıma geldi bütün bunlar bilmiyorum. Sanki şu an içinde bulunduğum durum daha iyiymiş gibi bir de bunları neden hatırladım ki…


Celal bana asla bir arada olamayacağımızı söylediğinde olduğu gibi, nedense şimdi de o mavi uçurum geldi aklıma işte. Düşücekmişim gibi hissediyordum yine … Yani bu herhalde en sevdiğin yerden, düşmek gibi bir şey olsa gerek…

Anne karnında düşmeye benzetilebilir belki… Ama bu sefer düşmeyeceğim… Tutunacağım, neresinden olursa olsun sıkıca hem de… Gerekirse tutunduğum yer kopsun… Düşerim… Düşerim ama yine kalkarım… 

Biraz önce Mert bana vurduğunda kalktığım gibi kalkar, dikilirim karşısına hayatın… Bu gücüm artık var sanki, hissediyorum. Çünkü AŞIĞIM… dünyanın en güzel insanına hem de… ve her ne olursa olsun bunu kaybetmek istemiyorum …

Daha önce bahsettiğim edebiyat öğretmenimin bir lafı aklıma geldi birden, “bitti dediğinde başlarmış herşey…”

≈≈≈

“ Bak biliyorum ki, ben ne yapsam sen kızıcak bir şey bulucaksın. Çünkü, aslında bana kızmıyorsun sen, başkasına kızıp hıncını benden çıkartıyorsun. Seni kim nasıl yaraladıysa artık. Daha doğrusu, senin gibi güçlü birini yaralamayı nasıl becerebildiyse yani, sen de herkesi yaralamak istiyorsun. İster kız, ister döv, ya da öldür beni, ama ben bunun Gökçe’yle ilgili olduğunu düşünüyorum”

Bu lafları nerden buldum bilmiyorum. Hiç aklımın ucundan bile geçmeyen şeylerdi. Düşünmeden dilimden dökülüverdiler adeta. Yine ve tamamen aklımdan koptum ve iç sesim konuştu. 

Freud amcanın dediğine göre, bu iç sesiyle bağlantı kurabilenler, epey büyük bir iş yapıyorlarmış… Ben de ara sıra becerebiliyorum… Şimdi iyi bir iş mi yaptım, yoksa işi iyicene mi boka batırdım onu bilemem tabi…

Kızar mı acaba ? Of ne düşünüyorsam söyledim o kadar… İstiyorsa dövsün tekrar… Kızmadı ama, anlıyorum artık ne zaman kızıp kızmadığını. Yere bakıyor. Bu da düşünüyor demek ve iyi bir şey yani. Pek düşünmez çünkü …

O zaman devam…

“ Ben hazırım herşeye, merak etme korkup kaçacak değilim, gerekiyorsa, yaralana yaralana, senin yaralarını iyileştirmeye razıyım”

Yine, cevap vermedi… Sanki söylediklerimden etkilenmiş gibiydi. Bu bir iLK… Sanırım kanayan dudağıma baktı… Susuyor… Tekrar yere baktı… Pişman mı oldu acaba bana vurduğuna… Ah keşke… Benim kanayan dudağım ve onu kanayan yeri - artık neresiyse - bir buluşturabilsem.

“ Laf kalabalığına getirme işi, anlamam ben öyle felsefi şeylerden. Sana kızıyorum ve neden kızdığımı da bal gibi biliyorsun. En başından, benimle birlikte olursan, orospuluk yapamayacağını söylemiştim sana”

Oh en azından konuşmaya başladı…

“ Allah belamı versin eğer öyle bir şey yaptıysam… Dünyada, bütün dünyadan bile çok sevdiğim insan, sensin… Şu yaptıklarından sonra bile, gidemiyorsam seni ne kadar sevdiğimin kanıtıdır sanırım… İzin ver, bütün olan biteni anlatayım sana, yemin ederim affedeceksin beni…🙏

Eliyle oturduğu koltuğun yanını gösterdi. Oh yaa ayakta durmaktan o kadar yoruldum ki. Zaten birazdan yere düşecektim nerdeyse o da bunu farketti herhalde… 

Hemen yanına gittim. Koltuğun yanına yere oturdum. Nerden başlayacağım bilemiyorum anlatmaya…

“ Mesajı atan kişi Celâl yani, yurtta aynı odada kalıyorduk onunla. Seninle tanışmadan önce, yani birinci dönemin sonunda ayrıldı, yurttan da okuldan da, zaten gördün, mesajda da yazıyordu. Şimdi söyleyeceklerime kızmazsın umarım. Ama gerçek neyse sana hepsini anlatıcam. Sorsaydın veya benle biraz daha fazla sohbet etseydin ve en önemlisi her konuda beni bu kadar korkutmasan daha önce de anlatırdım bunları sana…. ”

Bana bakmıyor. Dinliyor mu dinlemiyor mu söylediklerimi bilmiyorum.

“ Mert, dinliyorsun beni değil mi devam edeyim mi?”

Başını salladı sadece, evet anlamında. Ama demin söylediklerimden sonra çok durgunlaştı. Sanırım doğru bir tesbit yaptım. Yaraya doğru ilerledim, ama şimdi o yaranın sırası değil tabi, başımda daha büyük bir bela var. 

Çapraşık, Celal konusunu onu kızdırmadan nasıl anlatıcam, bakalım. Bütün herşeyi anlatırsam ya bana kızıp beni bırakırsa korkusu var içimde çünkü. Hay allah ya, Celâl ne demeye günler sonra mesajımı cevapladı ve de tam zamanında, neyse …

“ Aynı odada kaldığımız için ondan etkilenmiştim, senin kadar olmasa da, güzel biriydi. Bense çok tecrübesiz ve özür dilerim ama bu konulara fazla meraklıydım. İlk defa hayatımda bir erkekle bu kadar yakınlaşmıştım…”

Yalakalıkta üstüme yok sanırım. Celâl’e aşık oldum diyemedim ama. Mert’e ben başkasına aşık olmuştum diyemem. O kadar ayrıntıyı bilmeyiversin (ayrıntı mı 👀). 

“ Kızmıyorsun değil mi böyle açıkça anlatıyorum diye”

“ Hala seviyor musun onu” dedi.

Mert’te salak değil ya.

“ Seninle birlikte olduğumuz andan itibaren bırak başka birini sevmeyi, aklımda senden başka ne biri var, ne de dersler dışında bir şey. Hep ve sadece SEN 💗. Benim için en değerli tek şey olan, SENiN üzerine yemin ederim”

Biraz yumuşar gibi. En azından konuşurken suratıma bakmaya başladı.

“ Aç bakıyım şu mesajı tekrar ”

Kalkıp getirdim telefonu ve ona verdim. Tekrar okudu. Diğer mesajlara da baktı. Zaten onun dışında bir de benim Celâl’e yazdığım mesaj vardı bu konuda, ama allahtan onu silmiştim. Of rahatladım…

≈≈≈

“ Ne sikime, ben de seni seviyorum küçüğüm, yazmış o zaman. Sen ona, seviyorum demişsin ki, sana, ben de, diye yazmış”

Al sana ne cevap vericem şimdi. Ulan hiç bir şeyi kafasına takmayan çocuk, bu konuda ne kadar ayrıntıcı çıktı yaa… Benimle azıcık ilgilensin diye seksen takla atıyorum tık yok, ama en olmaz konuda, benle gereğinden fazla ilgileniyor.

“ Ben seninle evde beraber olduğum bir akşam, veda etmek için odama gelmiş Celâl, bulamayınca da not yazıp masama koymuş… Ben notu okuyunca çok duygulandım, sadece duygulandım ama, bak başka bir şey değil inan ki, kızılacak bir şey yok yani. Ben de ona mesaj attım, sadece teşekkür etmek için. O da mesajıma cevap veriyor işte bu mesajla. Yemin ederim hiç bir kötü niyet filan yok ortada”

Off ya geberdim resmen, bir daha bırak Celâl’i, Mert dışında bir erkeğe mesaj atarsam ellerim kırılsın…

“ Çantanı getir”

Allahım ne kadar büyüttü işi, cinayet soruşturması yapıyor sanki. Celâl’in yazdığı not çantamda, ne bok yemeye atmadım ki… Getirdim verdim çantamı. Yere boşalttı içindekilerin hepsini… Notu buldu… Okudu dikkatlice…

“ Baya bir aşk yaşadığınız anlaşılıyor… Seks yapıyor muydunuz?”

Çok iyi, medeni usul hukuku dersinin en kazık sorusu… Benim için bile 💭 …

Mert yalvarırım şu işi daha fazla kurcalamayalım ve unutalım gitsin. Gördün işte sadece veda notu… İnsanlar veda ederken, seni hep seveceğim filan der, bu seni iyi hatırlayacağım anlamındadır, bunu sen de biliyorsun. Birlikte olmayan insanlar, birbirlerini sevseler ne olur, sevmeseler ne olur. Ben seninle birlikteyim ve sana aşığım”

“ Yaptınız mı yapmadınız mı öğrenmek istiyorum”

Off ya, öğrenmesen olmaz di mi… Cevap veremiyorum işte anlasana, yapmasak yapmadık derim, cevap veremediğime göre, yapmışız işte. Ama amacı başka tabi, bana söyletmek istiyor… Böylece beni cezalandırmış olacak… İşkence uzmanı…

Ona bakmadan, sadece başımı salladım, evet anlamında…

“ Ama sana yemin ederim ki, kafamdan tamamen sildim attım herşeyi. Benim ilk beraber olduğum ve inşallah son beraber olacağım kişi, benim beynimde sadece, sadece ve sadece sensin… Ne olur inan bana”

“ Daha önce de başkalarıyla oldun mu, lisedeyken filan yani”

“ Hayır, yemin ederim kesinlikle olmadı, hiç bir şey”

≈≈≈

“ Peki o zaman bu Hilmi denilen herif kim?”

CSI dizilerini geçti bu iş, en ince noktasına kadar, olay yeri inceleme yapıyor sanki. Bu Mert mi ya, tanıyamıyorum…

“ Hilmi işinin yeminle benle hiç bir ilgisi yok…”

“ O zaman ne bok yemeye Hilmi’ye dikkat et, senden bahsediyor hala, diye yazmış”

“ Bak Hilmi denilen kişiyle hiç tanışmadım bile, sadece bir kaç defa uzaktan Celâl’in yanında gördüm hepsi bu ”

“ Onu anladık, neden Hilmi’ye dikkat et demiş onu soruyorum”

Of patlıycam şimdi, özel yetkili savcı gibi yaa…

“ Celâl’in anlattığına göre, bu Hilmi pisliğin tekiymiş ve herkese de asılıyormuş kız erkek kim olursa, manyağın teki anlayacağın”

“ Sana da mı asılıyor?”

Bunu söylersem şimdi gider Hilmi’yle kavga filan eder, en korktuğum şey…

“ Yok ya, Celâl, sadece uyarıyor işte”

“ Sen beni aptal mı zannediyorsun, mesajda, hala senden bahsediyor, diye yazmış”

“ Of Mert, evet uzaktan uzağa ama, dediğim gibi, hiç tanışmadım bile yemin ederim, unutur gider nasıl olsa”

“ Eğer bu konuda bir şey olur ve bana söylemezsen kafanı kırarım ona göre”

“ Tamam bir şey olursa söylerim, ama inan bir şey olmayacak merak etme sen”

≈≈≈

Tekrar susmaya başladı. Düşünüyor mu ne yapıyor bilmiyorum. On onbeş dakika filan hiç konuşmadı. Ben de hiç kıpırdamadan oturuyorum. Ara sıra ne yapıyor diye kafamı kaldırıp bakıyorum. Öylece gözlerini karşıya dikmiş bakıyor sadece…

Dün gece uyurken üşüdüğüm için başım ağrıyor. Attığı tokatlar da üstüne tuz biber ekti… Ama neyse ki, hasta olmadım. Ya da bu karmaşada hasta olacak fırsatı bile bulamadım. Neyse bekliyoruz. Hakim bey ne karar verecek bakalım.

Kolumdan tutup kaldırdı beni ve dizlerinin üzerine oturttu. Şaşkınım… Sonra hafifçe doğrulup, dudağımın tam da kanayan yerini diliyle yalamaya başladı. Gözlerimi kapadım. Dilini soktu ağzıma ve ben de karşılık verdim. Kalbim, yerinden çıkıcak gibi atıyor… 

“ Ne oluyor, kalbine, ben bile duyuyorum sesini”

“ Off anlamıyor musun, çok acımasızsın, öldürdün beni korkudan, şimde de öpüyorsun en sevdiğim şekilde… Buna kalp mi dayanır, çıkacak yerinden nerdeyse”


Hafifçe güldü, yine çıktı o çizgi gibi gamzeler güzelim dudağının kenarlarında… Ve ben hayran hayran daldım onları seyre…


“ Sen de beni korkuttun ama, başkasıyla da birliktesin diye… Ve delirdim sanırım…”

Doğru mu duydum ALLAHIM ya …

En büyük harflerle 7800 punto filan hem de,  O H A  😮 … ❗️❗️❗️

Ona sımsıkı sarıldım … Ve hüngür hüngür ağlamaya başladım, tutamıyorum kendimi. O da bana sarıldı, kemiklerim kırılacak, HiÇ umurumda BiLE değil ama…




“ Nasıl böyle bir şey düşünürsün aşkım benim. Ben senin için öLüRüM bile, ne başkasıyla görüşmesi. Ne olursa olsun, benim için dünyada senden başka erkek YOK. Buna lütfen
iNAN artık”


“ Tamam inanıyorum ve yaptığım hayvanlıklar için de özür diliyorum”

Harbiden gebertecek bu çocuk beni. Yerin en dibine soktu, şimdi de on bin fitteyim. Nefessizim ve heyecandan ölecem… 


“ Sen bana bir defacık olsun, seni seviyorum aşkım, de, ama gerçekten öyleyse, ve ondan sonra bir öp beni, özüre filan gerek yok, ben bütün olanları anında siler atarım”


Durdu düşünüyor yine, of bu gün amma düşündü ya… Söylemeyecek tabi… Sonuçta bana aşık değil ki… O zaman neden demin, başkasıyla birliktesin sandım ve delirdim, dedi. İnsan sevmeden seks yaptığı birini kıskanır mı… Neden umurundayım ki. 

Sonunda;

“ Peki…” dedi 

Ve yine durdu, yutkundu. Ağzından kerpetenle laf alacağız her halde … Utanıyor sanki … 


“ Seni seviyorum ve aşkımsın… Bunu ilk defa birine söylüyorum”


💗 🎈 💝 🎈 ❤️ 🎈 💖 🎈 💓 🎈 💕 🎈 💞 

Sarıldım ona, ve öpmeye başladı beni, hiç olmadığı kadar güzel ama, ya da ben öyle hissediyorum, çünkü bana… Seni seviyorum dedi, yetmedi bi de  A Ş K I M  dedi…


🎈 💝 🎈 ❤️ 🎈 💖 🎈 💓 🎈 💕 🎈 💞 🎈 💘 

Sonra öylece onun kucağında… Boynuna yattım ve girdim içine… Ama bu defa farklı girdim ve girdiğim yer hakikaten çok daha güzel. Aşkım ve ben onun, rüya gibi. Ama aynı zamanda hem rüya kadar güzel, hem de gerçek. Çünkü bana gerçekten aşkım dedi yaa… Şimdi bana aşık olan aşkımın içindeyim, bunu hissediyorum her hücremde… Uçuyoruz sanki iç içe…🐳

🎈
ben seninleyken sadece
sen benimleyken sadece 
sen beni sevdiğinde sadece
beni güldürdüğünde sadece
ben seni güldürdüğümde sadece
senin kollarındayken sadece 
senin kucağında sadece
senin içinde sadece
sen benim içimdeyken sadece
beni yakıp kül edip söndürdüğünde sadece
🎈 
nefes alabiliyorum
💙
maviyle barıştım artık seni çook seviyorum
💙. . .

≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler