Liseden Üniversiteye 8 ~ sana herşey sendendir






Liseden Üniversiteye 8





~~~ sana herşey sendendir ~~~



Sonunda Elif sayesinde Mert'le en azından göz göze gelebildik. Aman ne büyük şey. Söz konusu olan onun gözleri olunca herhalde büyük şey oluyor. O gün muhasebe dersinden sonra tekrar Mert'e takılamadım. 

Emel'in tacizlerine dayanamayarak onunla buluşmaya gittim. Yalan olmasın, ben de onunla sohbeti özledim. Tek arkadaşım o gibi sonuçta açıkça konuşabildiğim. Celâl de gidince (domuz); odada da yalnız kaldım. 

E yalnızlık allaha mahsus. Ben de hâşâ allah olmadığıma göre… Emel beni odasına çağırdı. Kantinde buluşalım, dedim ama, geel, dedi. Kapısı açıktı girdim içeri. Hanımcık süslenmiş. Yatakta cebiyle meşgul. Neyse masa sandalyesini çevirip oturdum.

"Gel yatağa otur bak ne göstericem" 

Bu kız beni ne sanıyo anlamadım, mecburen oturdum. Instagramdan saçma sapan resimleri gösterdi. 

"Beni bunlar için mi çağırdın ya"

"Tamam kızma bebişim" 

Bu sefer direk dudaklarımdan öptü. Hemen kalktım, sinirlendim ve şaşırmıştım. 

"Ne yaptığını sanıyorsun"

"Ay namuslu Cancık" deyince, çantamı alıp kapıya yöneldim. 

"Lütfen Can, gel otur şuraya, tamam, özür"... filan bir şeyler söyledi.

" Ben de senden faydalanacam derken, bu tip şeyleri kasdediyorduysan, ben gidiyorum ve senle asla yalnız ortamlarda görüşmeyeceğim " deyip, fırladım odadan.

~~~

İşte yine yalnız kalmayı becerdim. Emel'le dertleşecem diye de onunla sevişemezdim herhalde. Namusumu korumak zorundayım 😊. Gay olmanın berbat yanları var ama benim için iyi tarafı sanırım, yalnızlığa alışmak oldu.

Kendini kontrol edebiliyor; sinirli, kendinden nefret eden birine dönüşmemeyi de becerebiliyorsan, tek başına yaşamaya alışıyorsun. Ve bu bazen seni güçlü kılıyor. Acınacak halimi anlayın işte; tek gücüm yalnızlığım (burda ağlamak istedim) .

Ne yapıp edip Mert'le tanışmak istiyorum. Ama Elif'in ve diğerlerinin de onu hep kestiklerini ve tetikte beklediklerini düşünüyorum. Herhangi biriyle çıkmamasının nedenini ise, merak ediyorum deli gibi. İki gün sonra muhasebe dersi var tekrar. Beklemek en iyisi.

....

Dersler bittiğinde Murat ve Emel'le birlikte kantine oturmaya gittik. Haluk kendine birini bulmuş, yeni bir kız, onla takılıyormuş. Yakında ayrılırlar nasılsa. Emel oldukça bozuk bu duruma. Bana da bozuk. Ben ise, bir şey olmamış gibi davranıyorum. Murat yine aynı konuyu açtı;

" Yalnız mısın odada hala Can"

" Evet"

" Teklifim geçerli gelebilirim yalnız kalmayı sevmediğini biliyorum. Ayrıca sabah derslerine de hep geç kalıyorsun. Seni uyandıracak biri lazım"

Yine o pis sırıtışını attı. Sanırım bu bir tik olmuş onda ve sevimli olduğunu sanıyor.

" Murat uymadıysa, ben de gelebilirim. A unuttum ama, Celâl'in boşluğunu dolduramam ben değil mi?"

Emel, kendince espri yaptı. Her fırsatı kullanıyor bana laf sokmak için, o günden sonra. Ben anlamazı oynuyorum. Zaten çocukluğumdan beri laf sokmalara o kadar alışkınım ki. Olmayınca boşlukta kalıyorum 😊. Ama buna biraz sinirlendim, Celâl'le ilgili olduğu için herhalde. Aldırmaz bir tavırla;

" Saol Muratcım şimdilik böyle iyiyim, Celâl zaten odada kalıyor gözüküyor hâlâ, dönem sonuna kadar parası ödendi her an dönebilir"

Ödendi, deyince birden aklıma Hilmi geldi ve içimde bir ürperme oldu. İkinci dönemin üçüncü günü olmasına rağmen ona da Celâl'e de rastlamadım.

~~~

Cuma sabahına uyanmak harika. Çünkü bu gün muhasebe dersi var Mert'imi görebilicem ve tâlihim yolunda giderse bu gün tanışmayı planlıyorum. Sabah dersleri çabucak bitti ve işletme bölümüne erkenden yollandım. 

Sınıfta sotada bekleyip Mert'e yakın bir yerde konuşlanmalıyım. Neyse ki, Mert'in bu sefer de önündeki sandalyeyi kapabildim. Eh onu arkamda hissetmek daha güzel. Elif yine Mert'in yanında. Baktım şöyle bir Elif'e,

" Ne haber misafir" dedi.

Ulan şu kızlar üzerindeki etkim erkeklerde olsa 😊 .

" İyiyim, Elif saol" dedim ve hemen Mert'e dönüp, ona da,

" Merhaba" dedim.

Üçümüz arkadaşız ya. Şöyle bi kafasını salladı. Snop şey. Yine mis gibi kokular yayıyor. Gebertecek bu çocuk beni. Ders başladı, acayip dikkatli dinliyorum. Mert'le tanışana kadar en önemli şey muhasebe artık. Şu an için aramızdaki tek bağ.

Teneffüs olunca, Mert yine, Elif'e dönüp, bu ne ya, anlamında, elini açtı.

" Ne oldu" dedi Elif.

" Bir şey anlamıyorum" dedi Mert.

İşte fırsat bu fırsat. Hemen döndüm Mert'e,

" İsterseniz notlarımı verebilirim veya beraber çalışabiliriz" 

Anam bu ne ya bi de takla atsaydın bari. Mert bana oyucu bi dikkatle baktı. Allahım evet de işte ne olur. Öylece bakıyor, kızdı mı ne yaptı bakışlarından bir şey anlaşılmıyor. Biraz sonra gözlerini benden ayırmadan,

" Olabilir"

Bu çocukla biz arkadaş filan olursak ben yandım gitti. Müthiş bir şey bu ya. İki dakika göz göze geldik kalbimi deli gibi attırdı resmen, daha ötesi olsa herhalde kalp krizi filan yani. Olabilir, ilk kelimemiz. 

Kalbimin en güzel yerine alıp koydum onu. Kalbim hızlı çarpmaya devam ediyor. Olumlu yani. Büyülendim. Öyle bakıyordum ona. Şöyle bi gözünü kırptı, ne o, anlamında ve kendime geldim.

" Ta- tamam yani istediğin zaman çalışırız"

Tabi benim surat kıpkırmızıydı herhalde, yanıyorum çünkü. Elini uzattı

" Ver" dedi, cep telefonumu gösterip.

Uzattım hemen telefonu. Numarasını yazdı, bana geri verdi.

" Ara beni, müsait olunca çalışalım"

Aman allahım, bu ne ya, bu ne hız. Nefesim tıkandı. Bi şey diyemedim. Beni reddedeceğini o kadar bekliyordum ki, böyle bir tavır başımı döndürdü ve çok hoşuma gitti tabi. Allah beni de ara sıra görüyormuş meğersem, ya da yeni başladı. Hayırlısı.

Sonra, Mert'in cebine bi mesaj geldi. İkinci derse girmeden çıktı gitti. Teneffüsün kalanında Elif'le sohbet ettim. Mert'le ilgili sorular sordum tabi. Ailesi İstanbul'daymış. Ama ikinci dönem bir arkadaşıyla ev tutmuşlar.

~~~

Dersten çıkınca odama gittim. Ertesi gün hafta sonu. Aklıma ilginç bir fikir geldi. Mert'in numarasına baktım, whatsappa ekledim. Ve ilk mesajımı atmaya hazırım,

Can ► Mert

mert ben can bugün muhasebe dersinde numaranı vermiştin ders çalışmamız için ben yurtta kalıyorum arkadaşım yok hiç ders çalışmak için hafta sonu veya hafta içi ders dışı her zaman uygunum ne zaman istersen çalışabiliriz umarım mesaj atmam seni rahatsız etmemiştir

Mert ► Can

etmedi sen pasif misin

Oha. Direk topa girdi. Kaçmak yok. Burda top ben oluyorum 😊

Can ► Mert

evet

Mert ► Can

ok benden mi hoşlandın

Can ► Mert

fazlasıyla

Mert ► Can

çıplak foto at tamamen çıplak olsun biri önden biri arkadan

Dediğini yaptım. Ne hallere düştük. Ne hallere düştük


Mert ► Can

beğendim aradığım gibisin sarı pipi ama birlikte olmak istiyorsan şartlarımı kabul etmen gerekir şöyle anlatıyım lisede bi oğlanım vardı ailesi kaçırdı benden yurt dışına gitti okumak için yenisi sen olabilirsin belki yani ama aynı onun gibi olmanı isterim tam itaat ben ne dersem o olur sen sadece benim için varsın uyar mı evet veya hayır de sakın yorum yapma tartışmam ben

Topa bu sefer girmedi direk vurdu. Ne cevap vericem bilmiyorum. Şaşkın ve üzgünüm. Neden bir insan evladı beni bulmuyor acaba. Bu dünyada hiç romantizm filan yok mu. O kadar filmler romanlar, aslında olmayan şeyler için mi yazılıyor acaba? Yani insanlar gerçek hayatta yaşayamadıklarını yaşasınlar diye mi.

Kapadım whatsappı. Işıkları da. Kulaklığımı taktım ve romantik şarkılarıma daldım yatağımın içinde büzüşerek. Benim beğendiğim bütün erkekler mi manyak yoksa ben sapığım da onları mıknatıs gibi mi çekiyorum acaba.

Lisedeki edebiyat öğretmenimizi çok severdim. Çok güzel zarif bir kadındı. Belki de çocuğu olmadığı için, hepimizi çok severdi. Yaramaz çalışkan ayırmadan herkesle ilgilenirdi. Benimle sohbet ederdi hep ve rahatlatırdı bu sohbetler beni. Bir gün ne konuşuyorsak artık hatırlamıyorum. Bana döndü ve gözlerimin içine bakıp,

" Sana her şey sendendir"

dedi. Şaşırmıştım. Ne demek istediğini de anlamadım o zaman. Şimdi anlıyorum sanırım. Ben belamı arıyorum herhalde. Bulmak konusunda da giderek maharet kazanıyorum sanırım.

Gece 4 gibi uyandım erken uyuduğum için sanırım. Kalktım. Bilgisayarı açtım. Yüz bininci defa Shelter (2007) filmini açtım yine. Başrolde oynayan Trevor Wright'ın o şaşkın güzel hallerine hayranım. Beni rahatlatıyor. 

Hele ablasının küçük oğluna, abilik hatta sanki babalık yapması ve filmin sonunda sevgilisi ve o küçük çocukla beraber yaşamaya başlamaları. Tam benim rüyam. Filmi seyrederken masada uyuya kalmışım.

Ben küçük güzel bir çocuk ve sevgilim. Rüyam bu.

Bütün benliğimle bu çocuğa teslim olmak. Sanki kayıp çocukluğum o. Kaybettiğim ve hiç bulamayacağım çocukluğumu arıyorum. Ve sanki onda buluyorum.

Sabah masanın başında donmuş durumda uyandığımda aklımda olanlar bunlar. Rüyamda böyle garip şeyler düşünmüşüm. Rüya görmeyen, rüyasında düşünen garip bir yaratığım anlayacağınız. Ve aklımda sadece ve sadece Mert aslında.


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler