Liseden Üniversiteye 23 ~ bir kişi aynı anda dünyanın en büyük ödülü ve cezası olabilir mi





Liseden Üniversiteye 23



~~~ bir kişi aynı anda dünyanın en büyük ödülü ve cezası olabilir mi ~~~



Elif artık neye ve ne kadar üzülmüşse, ağlaması kesilmiyordu. Ben de hiç bir şey söylemedim. Sadece sarıldım ona ve saçlarını okşadım. O da kafasını omuzuma koydu, benim belimi iki koluyla öyle bir sardı ki sımsıkı. 

Arada bir titriyor vücudu ağlarken. Zavallı kız nasıl bir şey yaşadı acaba? Biraz sakinleşir gibi olunca, kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri kan çanağı gibi olmuş. Yanağımdan öptü ve,

“ Sen olmasaydın bu kadar rahat ağlayamazdım inan ki. Seni çok seviyorum ve ailemden sonra dünyada en güvendiğim insan sensin”

“ Teşekkürler sen de benim Elifcanımsın, ama ne seni bu kadar üzdü, anlatmak istersen yani”

“ Anlatıcam tabii. Bir haftadır bu anı bekliyorum. Senden başkasına da anlatamam bunu zaten. Sen nasıl dayanıyorsun veya belli mi etmiyorsun, sen de istersen tabii, bana anlatırsın, Mert’ten ayrılma nedenini yani. Gerçi ben biliyorum zaten… Anlatınca anlayacaksın nerden bildiğimi… Biraz müsaade et kafamı toplayayım”

“ Tamam canım acele etme zamanımız çok”

Elif biliyor muymuş? Nerden ama. Cihan iti devreye girecek anlaşılan. Ona da mı aynı şeyi teklif ettiler acaba? Hadi ben neyse, büyük filozof Mert beyin deyimi ile biz normal insanlar değiliz. Yani her tür rezilliği yapabiliriz. Ama bu kızcağız daha bir çocuk kadar saf ve tertemiz.

Bir de sonuçta ben erkeğim ve gaylerin çoğu da tek eşli olmadıklarına göre, bana yapılan teklif benim açımdan absürt olsa da, bir anlamda anlaşılabilir. Ama bir erkek çıktığı bir kıza böyle bir şey teklif edebilir mi?

Yani kutsal aile kavramlarına filan inanmıyorum tabii. Ama sevgi en azından şimdilik, heterolarda daha mümkün gibi görünüyor, tabii bu bir tahmin sadece. Yine karmaşık bir konu, belki Elif’in saf ve temiz bir insan olmasından dolayı böyle düşünüyorum.

Lisedeyken bir erkekle bile çıkmamış. Derslerinden başka bir şeyle de ilgilenmemiş. Ama çattığı kişiye bak it Cihan ile ne yazık kötü bir şey söyleyemeyeceğim onun ekürisi Mert. İkisinin de çocukluklarından itibaren yapmadıkları kalmamış ve en önemlisi duygusuz ve acımasız insanlar.

Elif ve benim gibi insanların onlar gibilere karşı hiç bir savunma duvarı yok ne yazık ki. Onlar efendi biz esir adeta. İnsanları üzmekten ve işkence etmekten ne zevk alıyorlar anlamıyorum.

Ben hep güçsüz ama kötü insanların başka insanlara zarar vermek isteyeceğini düşünürüm. Ama Mert de Cihan da güçlü ve her istediklerini yapabilen ve hatta yapabilmiş kişiler neden böyle davranıyorlar bir anlam veremiyorum.

Bizlerin korkup sakındığımız şeyler çok. Onların ise hiç yok her halde. Onlardaki aşırı güç, hayatı bir oyun gibi görmelerine yol açmış. Online bilgisayar oyunu karakterleriyiz sanırım onlar için.


“ Sana her şeyi baştan anlatayım. Ben burayı kazanınca, bizim liselilerin facebook sayfasından burda başka kimse var mı diye baktım arkadaş olmak ve burayı tanımak için. Son sınıftan bir abiyle tanıştım. O da beni Mert’le tanıştırdı. Zaten aynı sınıftaydık. Ama biliyorsun soğuk biri olduğu için ben kendim tanışmaya cesaret edememiştim Mert’le. Şimdi düşünüyorum da keşke tanışmasaymışım dediğim zamanlar oluyor”

“ Bu konuda ben de seninle aynı düşünüyorum. Hem onunla karşılaştığım için kendimi dünyanın en şanslı insanı gibi görüyorum, hem de en şanssız insanı. Karmakarışık yani”

“ Aynen. O da beni Cihan’la tanıştırdı. Çıkmaya başladık. İlk çıktığım erkek o. Bir hafta içinde ona sırılsıklam aşık olmuştum. Bakma onun yanındayken havalı davranıp istemezi oynadığıma. Bunlar kızların doğasında ki oyunlar sadece. Ama Cihan gibileri bunları yemezler tabii. Sıradan erkeklere işler bu kızsal oyunlar. O benimle oynamaya başladı kısa sürede. Adeta esir aldı beni. Karşı çıktığım her şeyi bir süre sonra, ben kendim kabul eder olmaya başladım. Büyücü gibi bir şey adeta. Örnek dersen, evlenmeden seks yapmayı hiç düşünmedim. Ama daha ilk haftada beni yatakta teslim aldı ve robot gibi ne isterse yaptırmaya başladı bile. Hadi bu da neyse, ondan sonra ben onunla seks yapmak ister hale geldim. Ne gururum kaldı ne bir şey”

Büyücü, bu doğru işte eğer yatakta Mert gibiyse büyülenirsin tabi. Gurur mu dedin, benim ki yerlerde süründü kaç kere bacım. Burda çok merak ettim bunu sormam gerek arada derede…

“ Sözünü unutma ama bir şey sormam gerek. Vurdu mu sana hiç Cihan”

Burda durgunlaştı birden Elif. Utandı sanırım. Yine gözleri doldu. Vurmuş anlaşılan. İt, bu kıza yapılır mı lan. Yemin ediyorum gücüm yetse şimdi gidip dövmek isterdim Cihan’ı. Sinirden kalbim atmaya başladı.

“ Tamam sormadım say, özür dilerim”

“ Bu yaşıma kadar babamdan bile fiske yememiş ben Cihan’dan dayak yedim. Ama onu sonra anlatıcam bekle. Yatakta da bazen çok sertleşiyor. Neyse bu ayrı bir konu tabi… Ben o nasıl isterse öyle yaşamaya başlamıştım artık. Yani o olmadan hiç bir yere gitmek yok. Senin dışında samimi olduğum erkek arkadaşım kalmadı. Okulda zaten Mert’le beraberim her dakika. Evde onlara hizmet ediyorum. Okulda da Mert beye. Bütün notları onun için topluyorum. Gerekirse çalıştırıyorum, ne isterse yani… Cihan ise, istediği gibi yaşıyor, biliyorsun zaten. Çoğu zaman nerde olduğunu bilmiyorum bile. Ararsam isterse açar telefonunu istemezse açmaz. Bazen iki üç gün ortadan kaybolur. Kim bilir nerelerde neler yapıyor. Deliriyordum meraktan”

Mert’le beraber ne haltlar karıştırıyorlardır. Gerçi tahmin etmek zor değil de. Elif biliyor mu bunları acaba?

“ İşte bu şekilde iki üç ay içinde Cihan beni kölesi gibi yaptı. İşin ilginç yanı başkalarının yanındayken gayet normal davranıyor. Herkes de onu bir melek zannediyor. Tabii bir şey dersem cevap hep aynı, ben değişemem istersen ayrılalım. Bu kadar devamı yok. Bazen bana evin anahtarını veriyordu. Hizmetçileriyim ya, yemek filan yapmam için. Dışardan yemek pek sevmez beyimiz. Allahtan temizliğe kadın geliyor. İkisinin de ailesi zengin biliyorsun. Ona söylemeden evin anahtarından bir tane kendime yaptırdım. Yine bir hafta sonu telefonlarıma cevap vermedi. Çıldırdım meraktan. Gittim evlerine ve zili çalmadan anahtarla kapıyı açtım. Saat öğlen 12 filandı. Girdim içeri. Salonda kimse yoktu. Cihan’ın odasına gittim. Çırılçıplak yatıyor her zaman ki gibi. Ama yanın da bir çıplak daha var; bir oğlan hem de. Birden çığlık atmışım şaşkınlıktan. Uyandılar. Oğlan kalktı ve şortunu giydi hemen. Ben utanacaklar filan diye beklerken. Oğlan Cihan’a dönüp gayet sakin, ne yapayım, diye sordu. Oğlanı da kölesi gibi yapmış. Git sen Mert’in odasına çağırırım ben seni, dedi”

Burak iti miydi acaba. O değilse bir başkası. Ne farkeder ki. Sapıklar çetesi.

“ Şortunu giydi. Benden özür dileyecek, açıklama yapacak filan diye sinirli bir şekilde bekliyordum suratına dik dik bakarak… Bir anda elini kaldırıp suratıma çok şiddetli bir şekilde bir vurdu, yere düştüm. Hiç konuşmuyor. Kalktım ayağa ağlamaya başladım. Acımadan bir tane daha vurdu… Sinirden sanırım bayılmışım. Uyandığımda yatakta yatıyordum. Öylece beni yatağa yatırmış ve çıkmış gitmişler evden. Rahatlığa bak. Öldüm mü kaldım mı merak bile etmiyorlar. Bu arada bencilliğimi affet bana sormuştun, ama ben sana sormadım, yani Mert sana vurdu mu hiç”

“ Hiç bir fırsatı kaçırmaz, bir bahane bulur, ya vurur ya döver, ihmal etmedi sağ olsun bu güne kadar, tutamıyormuş kendini zavallıcık”

Bu söylediklerimden sonra, sinirlerimiz bozuldu ikimizin de kahkahalarla gülmeye başladık, gözlerimizden yaş gelene kadar hem de… Tam ağlanacak halimize gülüyoruz misali yani…

≈≈≈

“ Ne yapacağıma karar vermem gerekiyordu. Bir erkek bir kadına nasıl el kaldırır anlayamıyordum. Veya sana gücünü yetiremeyecek birine neden vurursun, bu nasıl bir adaletsizlik… Ama o olmadan yaşamamın da imkanı yok. İki gün dayanabildim sadece, arayıp konuşmak istediğimi söyledim. Cevap; yaptığımın yanlış olduğunu kabul edersem gelebileceğimi söyledi. Telefonu kapatıp ağladım halim kalmayana kadar. Bir kaç saat sonra tekrar aradım, tamam kabul ediyorum, dedim. Gittim evlerine, Mert yoktu. Bana eğer birlikte olmak istiyorsam bir daha böyle bir şey yapmamam gerektiğini söyledi. Onu da kabul ettik”

Elif de benim gibi her şeyi kabul etmiş. Ama o işi de istediler mi meraktan çatlayacağım belki utanıyor ve lafı oraya getiremiyordur diye düşündüm ve ben sormaya karar verdim.

“ Bak Elifcan, Cihan’ın başka erkeklerle de beraber olduğunu bildiğine göre istersen Mert’ten neden ayrıldığımı anlatabilirim sana”

“ Aslında biliyorum ayrılma nedenini, ama bir de senin ağzından dinlemek isterim”

O gün Mert’lerin evinde olan biteni anlattım Elif’e.

“ Şaşırmadım” dedi.

“ Nasıl yani, normal mi sence”

“ Değil tabii. Sadece şaşırmadım dedim. Şimdi anlatıcaklarımı öğrenince sen şaşırıcaksın ama. Çünkü, sen bunları bilmiyorsun. Sana anlatmadıklarını söyledi bana Cihan. Ona, gay misin diye sordum. Bir daha bu türden arızalar çıkarmaman için sana her şeyi anlatayım kendimle ilgili. İşine gelirse devam ederiz, yok sana saçma gelirse bunlar, herkes kendi yoluna, dedi. İşte zaten asıl hikaye bundan sonra başlıyor. Bundan öncesi fasa fiso…”

Oha bundan öncesi fasa fiso ise; gerçekten iyice meraklandım. Demek benim yaşadıklarım buzdağının görünen yüzüymüş. Cihan bana şöyle anlattı, dedi, Elif,

“ 13-14 yaşlarında seks yapmaya başladım, acemice de olsa. İlk partnerim Mert’ti tabi. O zamanlar Mert benden tecrübeliydi, çünkü kendinden büyük bir kız buna her şeyi öğretmiş. O kızın kim olduğu konusunu boşver. Ben bir boktan anlamadığım için, beni becermeye başladı. Ama her seferin de istiyor musun diye soruyor bana. Ben de evet diyorum. 15-16 yaşıma kadar devam etti böyle. Sonra ben de seni yapmak istiyorum, dedim Mert’e. O da pasif olmayacağını söyledi. Ama ne o benden, ne de ben ondan ayrılmak istemiyoruz. Mert bir öneri getirdi. Bir sürü gibi yaşayalım, ama alpha male ben olurum, dedi. Ben de kabul ettim wolfpack olmayı. İkimiz de aktif olmak istediğimize göre, artık birbirimizle seks yapamayacaktık. Bunun yerine, bulduğumuz ve seks yaptığımız oğlanları yapacaktık, ve birbirimizle de paylaşacaktık. Böylece birlikte seks yapmış hissediyorduk kendimizi. En önemlisi birbirimizden ayrılmamak için bir nedenimiz oluyordu bu durum. Aynı zamanda bir oyun gibi de zevk veriyordu bu maceralar bize. Ben çok az da olsa bazen kızlarla da beraber oluyordum. Mert sadece oğlanlarla yaptığı için kızları paylaşmıyorduk. Bu güne kadar Can dışında kimse de arıza çıkarmadı”

Elif zaten öğrenmiş bile, keşke daha önce konuşsaymışız.

“ Mert kızlarla beraber olmadığına göre, benden istedikleri şeyi istemediler mi senden?

“ Daha beteri diyebilirim. Aralarında anlaşmışlar ve eğer bir gün Cihan bir kızla beraber yaşamaya başlar veya evlenirse, Mert ve Mert’in beraber olduğu bir erkek varsa herkes aynı evde yaşayacaklarmış. Bu da hadi neyse, bir de alpha male ve onun beraber olduğu kişi de, isterlerse Cihan’ın karısından veya beraber olduğu kadından çocuk sahibi olabilecekmiş”

Gerçekten de şaşırdım. Bunlar nasıl insanlar hiç anlamadım. Sürü mü? Mert kendini nerelerde görüyor böyle. Bu kadar köpek muamelesi yapması anlaşıldı şimdi.

Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyorum gerçekten, ne zaman konuştunuz bunları?”

“ Bu hafta salı günü”

“ Aklın almayacağı şeyler. Ama Mert ve Cihan söz konusuysa, akıl, mantık, ahlak filan, hikayeden teyyare tabi… Peki ne cevap verdin sen bu söylediklerine”

“ Hiç. Sadece ağlayarak evden çıktım. Ne düşüneceğimi ne diyeceğimi bilmiyordum. Hala da aynı durumdayım. Üç gündür arayıp sormadı tabii. Ve ben üç gündür yaşamıyorum sanki. O kadar saçma sapan şeyler söylemesine rağmen bana, ona olan aşkımda en ufak bir azalma yok. Dedim ya büyüledi beni adeta. Ne yaparsa yapsın kızamıyorum bile ona, tek istediğim onunla birlikte olmaya devam edebilmek. Ona sarılıp uyuduğum anlar, daha önceki hayatımda sanki hiç uyumamışım gibi hissediyorum. Onunla ne yaparsam yapayım hep bu his var. Hele sevişmelerimiz, dünyada ondan daha iyi bu işi yapan biri olmadığına inandırıyor insanı…”

“ Sanki konuşan sen değil de benim. Aynı duyguları yaşıyoruz inan ki. Bir kişi aynı anda dünyanın en büyük ödülü ve cezası olabilir mi, Mert benim için bu. Senin için de Cihan…”

“ Ne yapacağız peki delikanlım”

Güldük ikimiz de Elifin söylediklerine. Tekrar sarıldı bana öpücüklere boğdu. Yanaklarımı sıktırıyor saçlarımı dağıtıyor… Çıldırdı zavallı…

“ İyi ki sen varsın yeminle çıldırırdım yoksa…”

Çıldırmışsın zaten, demedim tabi iç sesim her zamanki gibi sadece.

≈≈≈

Gece yine kütüphaneye gittim. Yarın tatil sınavlar da bitti. İnternette Elif’in söyledikleriyle ilgili google da ingilizce biraz kaynak araştırdım. Özellikle çok eşli ilişkiler ve partner paylaşımı gibi konularda.

Michael Cunningham’ın yazdığı A Home at the End of the World isimli bir kitap buldum. Yazar Saatler isimli kitabıyla Pulitzer ödülü kazanmış. Türkçe’ye de çevrilmiş Dünyanın Sonundaki Ev adıyla roman. 

Püren Özgören çevirmiş kitabı. Artık böyle ilginç kitapları çevirenlerin isimlerini not ediyorum. Çevirdiği diğer kitaplara da bakıp, ilgimi çeken olursa okuyayım diye. Filmi de çekilmiş aynı isimle. Bilmiyordum hayret.

Romanın konusu, erken yaşlarda birbirleriyle ilişki kurmaya başlamış iki erkek çocuğunun hikayesi denebilir. Özellikle daha sonra, hayatlarına giren diğer kadın ve erkeklerle sanırım hikaye gelişiyor, tanıtım yazılarından okuduğum kadarıyla, böyle canlandı kitap kafamda. 

Aradığım tür bir kitap. Kütüphanede varmış kitabın türkçesi. Alıp okumaya başladım hemen. Ama daha sonra ingilizcesini bulup okumak istiyorum. Londraya gidiceksem ingilizcemi geliştirmem gerek. 

Liseyi anadolu lisesinde okuduğum için ingilizcem fena değil. Biraz da çok film filan izlediğim için altyazısız, gelişti epeyce. Yatkınlığım da var yabancı dile sanırım.


Bobby ve Jonathan ana karakterler. Onlar 5 yaşlarındayken başlıyor roman. Daha ilk sayfalarda sardı kitap beni. Kitabın başında Jonathan’ın babasıyla ilgili söyledikleri çok ilginç geldi bana;


“ Günbatımında, kararan çimenlikte toplandık. Beş yaşındaydım. Hava taze biçilmiş ot kokuyor, kum taşları parlıyordu. Babam beni omuzlarına almıştı. Bu dev gövdenin hem pilotuydum hem de tutsağı. Çıplak bacaklarım babamın zımpara kâğıdına benzeyen yanaklarına değiyordu; kulaklarına yapışmıştım: hafif kıllı, geniş, yumuşacık deniz kabukları”


“ Babamın güzelliğinden söz etmek istiyorum. Bir erkek için alışıldık bir konu olmadığının farkındayım - babalarımızdan söz ederken, daha çok yiğitlikleri ya da ürkütücü öfkeleri, hatta sevecenlikleriyle ilgili öyküler anlatmaya eğilimliyizdir. Ama ben babamın açık, lekesiz güzelliğinden söz etmek istiyorum: diş budak ağacından oyulmuşa benzeyen, sarışın, kıvrak kollarının güçlü simetrisi, geniş adımlarla yürüyüşündeki ölçülü zerafet. Fazlalıklardan arınmış, vakur bedenli bir erkekti; içten içe filmlere sevdalı, kara gözlü bir sinema sahibi. Annemin sık sık baş ağrıları ve alaycılığı tutardı, oysa babam her zaman neşeliydi; hep bir yerlere giden, her şeyin yoluna gireceğinden emin bir erkekti”

Bir kitapta değişik bakış açıları ilgimi çeker sadece ve sıradanlığı hiç sevmem. Bu kitap hoşuma gitti. Sanırım odama gidip devam etmek en iyisi. Sabahlayabilirim, çok güzel kitap…

Akşam 7’de başladığım kitabı sabaha karşı 4’te bitirdim. Bütün bir yaşamlarını anlatıyor 
Bobby ve Jonathan ikilisinin. Öylece sıcak yorgana sarılıp uyudum. Keşke Mert yanımda olsa ve ona sarılsam diye düşünürken uyuyup kalmışım…

≈≈≈

Gözlerimi açtığımda şaşkındım. Kitaba kendimi öyle bir kaptırmışım ki. Nerde uyuduğumu unutmuşum. Beni epey etkiledi kitap ve sanki Mert’in yaşama bakış açısını anlamamı sağladı.

Tabii sadece anlamak, bu yapabileceğim veya kabul edebileceğim anlamına gelmiyor. Bunlardan size daha sonra söz edeceğim. Şimdi müthiş bir istekle uyandım ve kesinlikle Mert’le sevişmek dışında bir şey düşünemiyorum.

Telefona baktım, saat onbir, iyi uyumuşum. Cumartesi, sınavlar bitti ve ben Mert’le beraber değilim, onunla uyanmam gerekti oysa, ya ölücem yeminle kokusu burnumda çünkü… Ne yapmam gerekiyor… Hiç düşünmeden parmaklarım çalışmaya başladı bile… Mesaj attım…

Can Mert

konuşabilir miyiz?

Hayret hemen cevap geldi, hem de çağrı, mesaj değil. Uçtum sevinçten.

Mert 📞 Can

efendim

Ne diyeceğim şimdi. Aramasını hiç beklemiyordum. Hatta mesaja bile genelde yaptığı gibi yarım saat filan sonra cevap verir diye bekliyordum.

Can 📞 Mert

seni çok özledim…

Mert 📞 Can

ben de…

Oha ne diyor bu ya… Beni özlemiş mi? Yerim senin, seni özledim diyen ağızlarını. Ne cevap vermem gerek. Susuyorum belki bir şey söyler diye. Ama Mert işte, cümle kurmaz ki. Sen yüz şey söylersin o bir. Ama ne demeliyim? 

Can 📞  Mert

mert eğer seninle yaşayamayacaksam, senin elinde ölmek istiyorum…

Düşünmeden bunlar çıktı ağzımdan…


≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler