Liseden Üniversiteye 7 ~ coming out






Liseden Üniversiteye 7





~~~ coming out ~~~



Annem babamın yakın tehlikesinden alıp beni oturma odasına sürükledi ve içeri ittirdi kapıyı da üstüme kilitledi. Güçlü kadın annem, gurur duydum :) . Salonda konuşuyorlar. Ama ne dediklerini duyamıyorum.

Üst düzey güvenlik önlemleri altında uyuyakalmışım. Sabah annemin dürtüklemesiyle uyandım. Gece gelip üstüme bir şey örtmüş allahtan donardım yoksa. Gece uyurken çok üşürüm. Gerçi her zaman çok üşürüm ya. Bir kan dolaşımı problemim varmış. Her tür problem bende anlayacağınız.

Annem genelde bana kızgın olduğunda, dürtükleme ile vurma arası bu yöntemle uyandırır. Kızgın değilse de, hadi kalk artık diye bağırarak. Kızgın olduğuna göre dün gece olanlarda benim hatalı olduğumu düşünüyor.

Babam işe gitmiş. Annem kahvaltı hazırlıyor. Hem babamı hem annemi karşıma almama stratejisi adına arkadan bir öpücük yaptım anneme. Kafasını yarım çevirip bana baktı ve kısık bir sesle, 

" Ben seninle ne yapacağım"

Susmak gerekiyor. Masaya oturup usluca kahvaltımı bekledim. Ben kahvaltıma başladığımda annem karşıma geçip oturdu ve gözlerini bana dikti. Böyle bakarsan kahvaltı edemeyeceğim annecim (annecim?), dedim. Ama bakmaya devam etti,

" Dün gece için özür dilerim"

Değişen bir şey olmadı.

" Özür dilemek yetmiyor küçük bey"

" Peki ne yapmam gerekiyor, büyük hanım"

" Dalga geçme. Babandan da özür dileyeceksin ve lütfen şu saçlarını kestir ve o nerden bulduğunu bilmediğim kıyafetleri hiç olmazsa babanın yanında giyme"

" Kendi paramla aldım onları. Okuldan ödül kazandım. Ama derslerin nasıl diye sormadınız bile. Tabi Can nasıl olsa eşşek gibi çalışır burs kazanır, yurt kazanır. Bunlar umurunuzda bile değil. Varsa yoksa giydiğim pantolonun paçası dar, yok saçım uzun. Ayrıca niye özür diliyorum anlamadım. Sonuçta eve geldiğimde bana vuran oydu. Onun özür dilemesi gerekmiyor mu?"

" Konuşmanızı dinliyordum. Baban zaten sana üzgün olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Sonuçta bu giyim tarzın saçların filan babanın anlayacağı ve kabul edeceği şeyler değil. Ama sen bir de bağırarak adamın üstüne atladın, ben odaya girmesem ne olacaktı..."

Sinir yine tepeme doğru ilerliyor, dayanamadım. Susmak gerektiği fikrinden vazgeçtim tümden.

" Ne olacaktı anne. Sen de biliyorsun ki, yine dayak yiyecektim. Ayı gibi adam, üzerine atlamışım, atlasam ne olur ki, herhalde bir ağacın üstüne yaprak düşmüş etkisi yaratırdım"

Neyse annem artık benim eskiden olduğu gibi tırsmayacağımı anladı sanırım. Vites değiştirdi.

" Bak oğlum babanı da anlamalısın. Seni böyle görmek istememekte haksız mı sence. Otoritesine, herşeyine karşı geliyorsun. Bugüne kadar yapmadığın şeyler"

" Evet bugüne kadar bir ters bakışıyla odama kaçıp saklandım. Tırsık korkak olmam gerekiyor değil mi? Bugüne kadar öyleydim. Ne geçti elime. Sevdi mi beni, hayır.. Dövmek bağırmak veya korkutmak bu gerçeği değiştirmez. Babama da anlat bunu. Ben buyum anne, artık kabul edin"

Sen nesin? diyemiyor annem. Vereceğim cevaptan korktuğu için. Konuşmaya devam etmeliyim ne olacaksa OLSUN. Artık.

" Hep ben olmadan, olamadan yaşadım, yaşadım mı onu da bilmiyorum. Ama yaşamak için hep alttan alan, duymamazlıktan gelen, kimseye kızma hakkı olmayan, ama herkesin bana kızdığı boğucu bir dünya. Oğlun böyle bir dünyada yaşıyor anne anla bunu artık. Ve kurtulmak istiyor. Yardımcı mı olacaksın yoksa sen de karşımda mısın"

Sonunda annem gardını düşürdü. Gözlerini kapadı ve yaşlar süzülmeye başladı yanacıklarına doğru.

" Becerebilir miyim, yoksa daha da beter mutsuz olur muyum, onu da bilmiyorum. Ama denemek istiyorum. Sevdiğim, zevk aldığım şeyleri açıkça yaşamak istiyorum. Suç mu bu"

Annemin ağlaması artınca dayanamadım ve sarıldım ona sıcaklığını hissedince ben de ağlamaya başladım onu üzmek beni her zaman daha da mutsuz eder. Ne yapacağım bilemedim. 

" Nerden öğrendin bütün bunları oğlum"

" Öğrenmedim anne ben buyum. Sen, sen olmayı öğrendin mi? Neysen o sun ben de buyum işte"

" Yani, Can, sen . Oğlum"

Kekeledi, söyleyemedi soramadı.

" Evet anne ben oyum. Söylemeye çalıştığın ama ağzına bile almaktan korktuğun kelime, gayim, eşcinselim veya ibneyim. Bu kadar"

İbneyim dedikten sonra, annem durgunlaştı birden. Ağlamaya devam ediyordu. Ama boş boş uzaklara bir yere baktı. Kadıncağızı yıktım sanırım. Ama ben de yalandan dolandan bıktım artık. YETER aq.


Keşke vakıftan gelen paranın hepsini harcamasaydım. Şimdi hemen İstanbul'a dönmek istiyordum. Ama babamdan para isteyemem. Annem de daha tatil bitmeden gitmeme izin vermez.

Kahvaltıda yediklerim, kahvaltı denirse tabii, boğazıma dizildi. Ne kadar rahat söylesem de, anneme söylediklerimden sonra, pişman oldum. Sinirim geçince onun yüzüne nasıl bakacağım diye odamda düşünürken, birden midem bulanmaya başladı ve koşarak tuvalete gidip kustum.

İçimde ne var ne yoksa çıkarttım. Hatta nerdeyse midem bile çıkacaktı. Hayatımda hiç böyle olmamıştım. Artık kusucak bir şey kalmadığında midemden asit gibi bir şey geldi. Ağzımın içi ve midem yandı. 

Hatta dişlerim bile acıdı, midemden gelen asitli sudan herhalde. Ben tuvalette kusarken annem kapıda yine ağlıyordu. O günü yatakta geçirdim, hasta gibiyim. Emel bir şeyler yazdı mesaja ama bakmadım bile.

 Annem iki üç defa yemek getirdi, yiyemedim. Sonra annem yine geldi, elinde tepsiyle, babam gelmiş yemeğini yemiş televizyon izliyordu içerde. O duymasın diye, her halde kapıyı kapadı. yatağıma oturdu.

" Hadi oğlum, sabah yediklerini zaten çıkardın, bir şeyler ye ne olur. Özür dilerim, seni üzmek istemedim. Sadece ve sadece senin iyiliğini istiyorum"

Sarıldım anneme.

" Biliyorum özür dilerim anne. Sana sert gelen şeyler söylediğim için. İstemeden seni üzdüm, elimde değildi inan. Ne olur izin ver okula döneyim. Bir hafta daha kalamayacağım burda, gerçekten, lütfen"

" Tamam oğlum git. Ama beni sık sık ara, artık seni daha çok merak ediyorum. Neler yaptığını bana anlat. Ve sakın sonradan pişman olacağın şeyler yapma..."

Sonradan pişman olacağım şeyler? Neler diye sormadım tabii. Kim bilir zavallı annemin kafasından neler geçiyordu. Olan oldu anne, oğlunu deldiler bile! Bir erkeğe aşık oldum, bana hayvan gibi davranıyor. 

Ama ben yine de, ne derse yapıyorum. Gel deyince altına yatıyorum ve beni yapmasından zevk alıyorum. Onursuz bir orospu gibi… Bunları söylemedim tabi. Ama aklımdan bunlar geçti ...

Sabah babam işe gider gitmez, annemden para alıp evden çıktım ve ilk İstanbul otobüsüne bindim. Off hayatımın en çapraşık karmaşık ve anlaşılmaz bir haftasını geçirdim evde.

Ama içimde acayip de bi anlaşılmaz mutluluk var sanki. İlk defa ama ilk defa içimden ne geliyorsa onu yapabildim. Yapabilmeyi ... başardım. Ne pahasına bilmem... Artık bilmek de istemiyorum zaten. Hiç bir şey...

≈≈≈

Yurttaki odamın kapısını açıp içeri girdiğimde, birden şaşırdım, sanki, odayı tanıyamadım, ilk defa görüyor gibi hissettim. Burada son dört ayda yaşadıklarım, epey fazlaydı sanki. Ve son hafta evde yaşadıklarım. Biraz dinlenmeye ve huzura ihtiyacım var. 

Eşyalarımı bırakıp, okuldan çıkıp sahile gittim. Yürümek istiyorum. Akşama kadar yürüdüm. Sahilde çok tatlı bir çocuk gördüm, benim yaşlarımdaydı. Güzel ötesi bi şey, zayıf uzun boylu artık iyiden iyiye beğendiğim tiplere sarkma isteği duymaya başladım her halde :)

Çocuk da bana bir sırıtış attı. Ama sonra yürüyüp gitti. Ergen işte ne olucak, ne istediğini bulana kadar da iş işten geçmiş olacak :) Neyse yürümek iyi geldi. Epey rahatladığımda adım atacak hal kalmadı bacaklarımda.

Okul açılana kadar günler böyle geçti. Bol yürüyüş kafamı tamamen yerine getirdi. İkinci dönem ne yapacağıma tamamen karar verdim. Annem para göndereceğini söylemişti. Bu sevindirici, çünkü babamdan para isteyemem. 

Gerçi sonuçta para yine babamdan çıkıcak o ayrı :) . Bir kendini kandırma hikayesi yani… Daha da çok çalışıp ikinci dönem de başarmak istiyorum ilk dönem yaptıklarımı. Ama en önemlisi, Mert'le tanışmam gerek, onun bölümünden ders almalıyım... 

Acımasız herif, faceye yeni resimler koymuş yüzme takımında çektirdikleri. Off mayolu resimleri gebertti beni. Bir sürü kızdan beğeni, öldürecem hepsini :) ...

≈≈≈

Okul açıldı sonunda. Mert'le beraber onların muhasebe dersindeyiz. Ve ben onun arkasındaki kolluklu iskemlede oturuyorum. Kucağına oturmayı tercih ederim tabi :) . Resimlerine devamlı bakmaktan onun gerçek halini yakından görünce elektrik çarpmış gibi oldu sanki. 

Biraz yaklaşınca mis gibi kokuyor. Onun da saçları siyah ve kalın telli benimkiler gibi. Bu kadar yakın olunca, hemen ellerine baktım. Hafif kemikli ne çok büyük ne küçükler. Parmakları bana birer sanat eseri gibi görünüyor :) . 

Parmaklarının rengi ile tırnaklarının bembeyaz oluşu enfes görünüyor. Biraz uzatmış o da saçını ve çok güzel olmuş. Uzanıp ellerini tutmak istedim :) .Bu aldıkları ilk muhasebe dersi. Ben okul açılana kadar kütüphanede epey kitaba baktım ve olayın temelini anladım. Tenefüs oldu, Mert yan iskemledeki kıza, 

" Bu ne ya bi bok anlamadım" dedi.

Bu benim için bir tanışma fırsatı olabilirdi. İskemleden kalkınca hemen ben de kalktım, yakın markajda kalmalıyım. Yan iskemledeki kızla çıktılar araya. Ben de oralarda dolandım, kızı görünce hemen cepten Mert'in facesini kontrol ettim. Ohh hâlâ ilişki durumu yok :) .

Durumumu anlayın işte nelere seviniyorum. Neyse ki teneffüslerde oturduğumuz koltuklardan tek boş olanı onların yanındaki. Hemen oturdum ve cebimle uğraşmaya başladım. Emel'den yine sayısız mesaj. Whatsapp, twitter her yerden saldırıyor.

Tatilde özlemiş beni anlaşılan. Daha doğru dürüst oturup konuşamadık onunla. Ben de ona evde olanları anlatmak ve dertleşmek istiyorum. Ama bu muhasebe olayını çözeceğim diye akşamları devamlı kütüphanedeydim görüşemedik.

Hetero olsaydım okulda şansım çok bu ara. Çünkü yeni giyim tarzım ve saçlarım nedeniyle kızların gözü üzerimde. Ha bu arada İstanbul'a döndükten sonra, bir kaş piercingi yaptırdım, çok yakıştı.

Ben Emel'e cevap yetiştirmeye çalışırken Mert'in yanındaki kız da beni kesmeye başladı. Off ya ama ben bunları Mert için yapıyorum, kızlarla bi ilgim yoook. O kesse ya beni :) . Doğrasa hatta. Kız bana,

" Birinci dönem yoktun, yeni mi geldin okula" dedi.

" Hayır, hukuk okuyorum, muhasebe sizin bölümden seçmeli dersim"

Kıza bir sevgiyle baktım, sayesinde Mert'le ilk göz göze gelişimiz. Adımı sordu, Mert diil tabi kız, Can, dedim. Ama, Mert'e bakarak istemeden de olsa, söyledim bunu. Kızın adı da Elif miş. Çok da fifi, ama sevdim kızı .) . Gözleri bi sıcak bakıyo, ikinci Emel vakası doğmazsa ne alâ. Sonunda Mert'le tanıştım... Tanrı tamamına erdirsin ...

≈≈≈

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Liseden Üniversiteye 2 ~ ilk

Sarı Şey 3 ~ bunun intikamını alacam ama

Sarı Şey 17 ~ sorun değil iyi eğlenceler